Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım, Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım. Devran herkese taslarla zehir sundu da birden Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden. Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle, Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle. Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar, Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar. Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan, Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan? Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim, Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim? Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar; Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!
Son beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde, Devran bulacak yar ile ağyarı hüzünde. İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle, Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle, Bir günde doğup can veren altın kelebekler, Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!
Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum
BÖYLE BİR SEVMEK
ne kadınlar sevdim zaten yoktular yağmur giyerlerdi sonbaharla bir azıcık okşasam sanki çocuktular bıraksam korkudan gözleri sislenir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular hala arasıra mektupları gelir gerçek değildiler birer umuttular eski bir şarkğ belki bir şiir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular uzak fısıltıları içimi ürpertir sanki gökyüzünde bir buluttular nereye kayboldular şimdi kimbilir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir.
Meriç Köprüsü ‘ nün altindan, gönül gözüyle egil, bak, Neler akip gider, göreceksin, o sularla birlikte. Ne kadar güçlü ugras, verirsen ver, akintiya inat, Nice eski sevdalar, kayip gider, kumlarla birlikte.
Nevzat Bilgiç
Memleket Şairi Nevzat Bilgiç’inTANITIM YAZISI
Sıla Benim, Gurbet Benim ‘ Memleketime Şiirler ‘ ve Onun Yazarı Nevzat Bilgiç Hakkında
Yazan: Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Nazif Karaçam
Şair büyük insandır. Özellikle Memleket Şairi ise, daha büyüktür. Memleket Şairi olmak da kolay değildir. Bu tür şairlerde öncelikle Yurt ve Ulus sevgisi, geçmişin değerlerine bağlılık, Tarihe sevgi, Kahramanlara saygı başta gelir. Bizim edebiyatımızda böyle bir kaç şair vardır. Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mehmet Akif Ersoy ve tabii Yahya Kemal … Bu şairlerde Yurt güzellemesi, Tarih ve Ecdat sevgisi ,fazlasıyla dile gelmiştir. Ancak son yıllarda edebiyatımızda Memleketi terennüm eden şair pek görünmez olmuştur. Nevzat Bilgiç “ Az görüldüğünü söylediğim ” şairlerden biridir. “ SILA BENİM, GURBET BENİM, MEMLEKETİME ŞİİRLER “ onun üçüncü şiir kitabı olmaktadır. Daha önce “ KIRKLARELİ ’ NE ŞİİRLER ”, “ EDİRNE ’ YE ŞİİRLER ” adlı kitapları çıkmış olan şairin şimdi “ MEMLEKETİME ŞİİRLER ” kitapları ; Nevzat Bilgiç ’ in hayatında yer alan , öncelikli yerlere yazdığı şiirleri içermektedir.. Bundan sonra şairin “ SAKARYA ’ YA ŞİİRLER ” i de yazması gündemde olabilir. Bildiğim kadarı ile Nevzat Bilgiç ; saygısı, bağlılığı ve vefası olan insandır. Şüphesiz Nevzat Bilgiç bu yerleri ezbere şiir konusu yapmıyor. Çünkü yazdığı şiirlerde duygunun, coşkunun ötesinde bilgiler ve betimlemeler (tasvir) var. Görev gereği, Yurdu tanımak istek ve düşüncesiyle yöreleri gezip görmüş, fotoğraflamış ve sonrada oturup şiirleri yazmıştır. Yani Nevzat Bilgiç ; şiir yazmak için ilham Perisi ’ nin gelmesini beklememiş, duygulandıkça, düşündükçe şiir yazmıştır. Bu nedenle , genelde Nevzat Bilgiç ’ in şiirleri didaktiktir. Şiir onda öğrenmek, duygulanmak için bir araçtır. O, düşünen şair olmaktan çok duygu, coşku, inanç ve bilinç, tarih ve doğa şairidir. Tabii aynı zamanda bir Fotoğraf sanatçısı ’dır. Yurdunun güzelliğini fotoğraflamak, şiirleştirmek ; şair Nevzat Bilgiç ’ te adeta bir tutkudur. Nevzat Bilgiç ’ in şiirlerinde Tarih ile Tarih sevgisi, Ulus ve Atatürk sevgisi, geçmişin değerlerine bağlılık ve saygı, ondaki Tarih Bilinci ’ nin bir yansımasıdır. Kendisi Rumeli kökenli bir şairdir. Ataları Balkanlar ’dan gelmiştir.Bu nedenle Nevzat Bilgiç ’ te, biraz Yahya Kemal havası vardır. Vatan şairi Namık Kemal tavrı vardır. “ Ben gurbette değilim gurbet benim içimde ” deyişi vardır.
Yani kısaca şair ; çok yönlüdür. Karşılıksız Yurtsever ‘ dir, Gıllıgışsız Atatürk sevdalısıdır. Kısaca bir Türkiye ve Ulus milliyetçisi ‘ dir. Onda Türklük; onur ve gurur kaynağıdır. Irkçılığa dayanmayan bir insan sevgisi şairidir. Nevzat Bilgiç daha ziyade, genç kuşaklar için şiir yazan bir şairdir. Onları Ulusal değerlerde yetişmiş görmek idealidir. Şiirlerinde tarih ve coğrafya bilgisini öne çıkaran şair, coğrafyadan Vatan ‘ a bir yol olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Kırklareli ‘ li olup, Edirne ’ de yaşamak, Edirne ’ den Yurdu düşünmek, Nevzat Bilgiç için bir MEMLEKET AÇILIMI ’ dır. Şairin bu yüce ülkü ve emelini selâmlamak bize vazifedir.
“ Bu topraklardan şair Nevzat Bilgiç Geçti ” demek bizim için tarihi bir tespit ve teyittir.
İbrahim Erkalın Recep Tayyip Erdoğana yazdğı şiir İbrahim Erkalın Başbakan Erdoğana yazdığı şiir
“Doğu batı her toplumda Aynı gözle hoş bakanım Sefa geldin Erzurum’a Selvi boylu Başbakanım Dadaş ruhlu Erdoğan’ım Şefkat ile çoçuklara Şeref ile ocaklara Şehirlere bucaklara Her birine hoş Bakanım Yunus ruhlu Başbakanım İslam’a ufuk açanım Kalleş oyunlar bozanım Davos’ta tarih yazanım Recep Tayip Erdoğan’ım Fatih ruhlu Başbakanım Geleceğe güman oldun Kalplere tercüman oldun Yaralara derman oldun Tüm gönüllere akanım Şair ruhlu Başbakanım”
Uploaded with ImageShack.us Cumhuriyet döneminin en önemli edebiyat ve sanat adamlarından Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 27. yılında anılıyor. Milletçe yüzyıllar boyu yaşadığımız büyük bir entelektüel fetretin ardından belki de en büyük sanat, fikir ve aksiyon adamımız olarak yetiştirdiğimiz Üstad Necip Fazıl Kısakürek, çeşitli sebeplerle yalnızca şairliğiyle öne çıkarılmış olsa da, bir nesli yoğurmuş ve mukaddesatçı kesimin münevverleri üzerinde büyük tesire sahip olmuş, gayet mühim, çok yönlü ve dikkate şayan bir dehadır.
Forumdaş Ailesi olarak bu büyük şarimizi ve fikir adamımızı büyük bir saygı ve rahmetle anıyoruz.Ruhu şad,mekanı cennet;Türk milletinin de başı sağolsun…
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler… Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…
Tugbam sitesinde en güzel Şiir üzerine güzel sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Şiir üzerine güzel sözler Şiir üzerine sözler Şiir hakkında güzel sözler Şiir üzerine söylenmiş güzel sözler
Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.
Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?
Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!
Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.
Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.
Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.
Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.
Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.
Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.
Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.
İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.
Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.
Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.
Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.
Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.
Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.
Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.
Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.
Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.
Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.
Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.
Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızı sanırız:
İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.
Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.
Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.
Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.
Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor. Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten. İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.
Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.
Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!
İyi şair, gereğince Karac’oğlan. O söyle
“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”
Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.
Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?
Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!
Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.
Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.
Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.
Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazen baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.
Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.
Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.
Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.
İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.
Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.
Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.
Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.
Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.
Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.
Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.
Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.
Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.
Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.
Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.
Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).
Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:
İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.
Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.
Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.
Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.
Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.
Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.
İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.
Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.
Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!