AYSEL GİT BAŞIMDAN Aysel git başımdan ben sana göre değilim Ölümüm birden olacak seziyorum. Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Aysel git başımdan istemiyorum.
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün Dağıtır gecelerim sarışınlığını Uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Benim için kirletme aydınlığını, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını Yanlış şehirlere götürür trenlerim. Ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. Acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.
Sevindiğim anda sen üzülürsün. Sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. Aykırı bir yolcuyum dünya geniş, Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. Sakın başka bir şey getirme aklına. Aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. Aysel git başımdan seni seviyorum…
Duyabildigin tüm sesle Haykırabildigim kadarıyla Cevaplayabildigim her soru.
Gecenin lakırtısı hala kulaklarımda. Zaman ise sensizliğin sınırsızlıgında. Ve bensizligin ilk demleri kaplanıyor ..
Ankara da karsı pencerede yagıyordu kar. Görebildigim tek buydu Bugulu bir kırmızıydı gök.
Sana yazdıgım harfleri Birlestirip cizgi yapsam Ne kadar uzak olsan Sana gelirdi biliyorum ..
Karmakarısık sanmalar içinde her geleni O zannederdim.
Tabi gidenleride ..
Beni görmeye gel!
Gittigim geldi aklima. Karşı bir yoldan Bir trene binipte. Arkamda aglayan iki göz ..
Aglardım.. Süzülürdü yanaklarımdan. Buz çiçek olurdu .. Aglardım. Toprak yeşerir. Gonca çıkartr. Aglardım. Deniz maviş gök laciverte dönerdi. Gözlerim yanardı maviye bakamazdim. Her şey senden yana Ben yalnızdım. Kapatırdım sayfaları kilit vururdum. Deniz kara gök siyah olurdu.
Sana bin bir yerden çiçekler getirdim İnan bana hiçbiri senin kadar güzel değil
Hiçbiri senin kadar dünya mı aydınlatamıyor Hiçbiri senin bana verdiğin huzuru vermiyor Her biri seni kıskanırcasına sana bakıyor Senin güzelliğin arasında solup ortada kalıyorlar Ben sana aşığım bitanem elden ne gelir ♥ Dünyamı aydınlatan güneşimsin Her baktığımda beni başka diyarlara götüren meleğimsin Aşığım anla beni güzel yüzlüm her şeyde sensin Güzel günlerin anısına bugünde yanımda olsan ne olur Ben sana aşığım bebeğim anlasana ♥ Güvendiğin tek insan olmak istiyorum Her şeyinle benim olmanı istiyorum Her anımda yanımda olmanı istiyorum Güzel günler için sevdiceğim her şey Sen yanımda olduktan sonra ölümden bile korkmuyorum Anla beni güzel gözlüm ben sana aşığım ♥ Bir gün gelirde beni anarsan sevdiğim nerde dersen Kalbinin tam ortasına bak kimseyi almaz orası Dokun kalbine ve de beni an Andığın an beni göreceksin karşında Bilki bu aciz kul sana âşık
işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum. Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun, Soluduğum havanın, Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun. Yokki sevenim, Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden. Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm. Yaşamımdaki aşkı, içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı. Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim… Beni bugün benimle bırakın acılarımla, Tükenip giden umutlarımla. Uğraşmayın benimle, Acımayın boş çuvallar gibi atın. Atın ne fark eder ki… Vurun be vurun; Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı? Korkmuyorum ölmekten, Artık ölüm bile bana boş geliyor. işte ben bunlerı yaşıyorum. işte ben denizim. Azgın dalgalara kapılmış bir gemi, Yokki yok gidecek hiç bir yeri.
Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi yazıyorum Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu. Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..! Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.
seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı, seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı, seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…
üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde, yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…
bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…
gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin sana olan bu sevgim hiç bir zaman dinmeyecek!! içimi ısıtan sözlerin ruhumda atan kalbin uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin hiç bir zaman ölmeyecek!!…
aslında gece gündüze sevdalıdır gündüz geceye, bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın gündoğumlarında gece gündüzü dinler günbatımlarında gündüz geceyi, insanlara duyuramasalar da seslerini ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine: Özlüyorum Seni..
(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)
seni kalbime yazdım aşkımı şiirlere bir sana yenildim ama bir de sana kıyamadım kendi hayatıma kıydığım gibi…
seni yıllara yazdım yıllarca sevdim yıllarca bekledim ve her yıl bir asır oldu sensiz her anın yıl olduğu gibi…
seni camlara yazdım her yağmur arkasından ve her yağmurda ağladım bulutlarla sana ve aşkıma ağladım öksüz bir çocuk gibi…
seni şarkılarıma yazdım söylendin mısralarda ama ne yazık ki hep kederli şarkılar meylere meze olanlardan benim aşkına ziyan olduğum gibi…
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….
ılık bir rüzgar esti, Nereden geldi bilmiyorum… nereye gidiyorsun diye sordum.. Özlenen herseye dedi.. Aklima sen geldin. cünkü özlenen bir tek sendin… Eger insanlara bos elimi uzatir ve birsey alamazsam cok üzücü; Ama asil ümitsiz durum; Dolu elimi uzatip kabul edecek kimseyi bulamamamdir… Hic yüz vermedim günese bugün.. Resmini gösterip hava attim ciceklere.. Adini zipkinla kazdim gögün en yüksek yerine… Bir de SENi SEViYORUM diye bagirdim duydun mu? Hayalin hafizamdan silinene kadar, izdirabin saclarim dökülene kadar, Aglamaktan gözlerim kör oluncaya kadar Her dakika Seni Sevecegim… Sen hic Bugulanmis cama “SENi SEViYORUM” yazip, Harflerin arasindan disariyi seyrederek, Kar taneleri altinda Sevdigini hayal ettin mi?? Seni ne yagmurlar, seller koparabilir kalbimden, Ne de deli gibi esen firtina, cünkü bir agacin topraga kök salmasi gibi baglandim sana.. Kulaklarim sessizlige, gözlerim sensizlige, Gönlüm katlanirsa derde, Anlami yok yasamanin.. Nefes almak bosuna.. Senin olmadigin yerde … Bulutlarin gözyaslari pencerene vururken, Düslere daldigin bir gecede, Hangi hayaller sana uyumayi unutturuyorsa, Gelecek sana onlari yasatsin… icinde öyle umut tasi ki Onu senden kimse alamasin. Gözlerin hep gülsün, mutlulugu hep sende arasinlar. Ama onu kalbinde öyle sakla ki, Gercekten isteyen bulsun… Her aya bakisinda beni hatirla, Yildizlar gözlerine takilirsa, Gözlerine baktigimi sakin unutma, Bir yaprak düserse avuclarina, Ellerimdir sakin birakma…. Hayatin bir sevgi öpücügü kadar doyumsuz, Sevinc gözyaslari kadar güzel, Seven bir kalp kadar heyecanli, Askin dokusu kadar masum, Bir gül kadar gururlu olsun…Askin Kalbindeyse.. Mutlulugun elindeyse, istedigin iki kelimeyse SENi SEViYORUM…
Seni özlemenin Ne demek olduğunu sor bana, Yetmiş iki dilde anlatabilirim Kitabını yazabilirim sayfalarca. Yalnızlığın rezilliğini Kokuşmuşluğunu Ve çıplaklığını da. Ama hiç kimse Kavuşmanın güzelliğini Sormasın bana / anlatamam. Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum Dudakların nasıldır. Sıcak mı ateş topu kadar, Yoksa soğuk mu Buza kesmiş bir bardak su gibi? Kıvrımlarına, Kırmızı karanfiller mi tutunmuş, Küle gizlenmiş kor mu var? Tenime değdiğinde dudakların Cemre mi düşer bedenime, Mızrap değen bir saz teli gibi Titrer mi yüreğim bilmiyorum. Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların, Ürkek ceylânlar Nasıl kurtulur tuzağından? Dolu yemiş yaprak gibi Nasıl titrer bir yürek? Ellerin nasıl okşar bir bedeni, Goncalar Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum. Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Ama hiç kimse / kavuşmayı, İki derenin birbirine karışıp Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu Sormasın bana ,anlatamam. Çünkü seninle ben, Ayrı kaynaktan doğmuş Sularında hasretleri taşıyan Başka denizlere koşan iki ırmağız. Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız. İşte onun için İki dere nasıl karışır birbirine Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum. Seninle Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca Ve sadece Kahpe sensizliği sor Rezil beklemeyi , özlemeyi sor. Tanrı şahidimdir Kurda kuşa Dağa taşa bile anlatabilirim. Demem o ki uzaktaki yakınım: Vuslatlara yabancıyım, Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim….
masalla gerçek arası bir yerlerdeydi zaman , gittikçe uzayan hüznünde gecenin . ben yaşlı bir adam gibi – ki öyleydim – sana yaslanıp , gözlerinde izinsiz gezindim .
ama bil ki : Londra ‘ nın bütün trenlerine kaçak binen , ve sana getirebilmek için , adını bile bilmediği , nefesi çam kokan bir adamı arayan ; o adam , bendim .
lV – çerçeve
ama ben durdurmadım zamanı , resmini çizdim sadece . bıraksan gidecekti , sen çerçeveledin o anı / o gece ..
bir gökyüzü gibi , örtülmüşse üstümüze sevda , gözlerimizi kaçıramadığımız , ve Oksijen kadar bulaşıksa kanımıza , biz ne kadar kendimiziz ?
ve kimbilir kaçımız , bir başkasını yaşıyoruz , o başkası bilmeden , o başkasından habersiz ..?
O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir. Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman için Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir. Sokakta gördüğün her yüzde Ondan bir şeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık saçan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir. Dünyada yaşayan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin için Her şeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermeyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için her şeyi, Ama her şeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşısında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hiç sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi, Gerçek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile….
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak… Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Önemli olan sağlık.” “Yaşamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin… Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin… Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiç bir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin… nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canın yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin… Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek… Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak… Gel gitler içinde yaşayacaksın… Buna yaşamak denirse… Razı mısın bütün bunlara…? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…? O halde aşık olabilirsin
Madem ki birtanem değilsin Bari bir acı olarak kal içimde Ona da razıyım ben
Ölene dek çekerim Sanma bir gün nefret ederim Aksine seni öyle de severim Sırf seni hissetmek için
Ister baş ağrısı ol Ister kalp ağrısı ol Istersen de ölümcül bir hastalık ol Hiç yakamı bırakma Ama yeter ki bir şekilde içimde ol
Belki çok inlerim Dayanamaz hale gelirim Belki de güzel bir şarkı der Ölene dek dinlerim Sanma bir iki satırı silerim Ne varsa içime çekerim Hemde bir nefes misali
Sana söz veriyorum Hayat içime siner Zaten gerçek aşık Kendini böyle ifade eder
BİTANEM
birtanem sabahı bekledim saatlerce ama ya sonra sen yoksun ya şimdi korktum belki sabah olmaz diye olsa da sen yoksun diye…
Sevdam İstanbul, kırık hayallerin şehri… Uzaklara prangasın… Masum çocuğun hüzünleri sarar yoksan beni… Yakacağım… Yoksun sen… Geçtiğin her yeri… Huzun ve sevda
Şimdi bir gündönümündeyiz artık Ve elveda demenin zamanıdır hüzne Çok zor bir aşk aratıyorsun, Gözlerine her bakışımda beni ağlatıyorsun. Ben tayfun Birtanem bu aşkı benim bedenimde parçalıyorsun.
Acımıyorsun söylerken, Ama sana şunu belirteyim hayatım: Ben aşkı seninle yüceltip,seninle alçattım. Kahpe dünyamda,bana gerçeğinde oyun olduğunu anlattın.KN
En tatlı rüyalarımdan birini görüyorum; Sıcak bir kumsalda, Ay ve yıldızlar şahidimdirki ben seni çok SEVİYORUM
Gözlerine yüreğimi astım dün gece Kirpiğinden sevgi damlıyordu karanlığıma Süzülüyordu saçlarından hayat Bir Peri gibi gülümsüyordu Dudakların al al…
Teninde gördüm ayrılığı Utandım yaşamışlığımdan, kocamışlığımdan Utandım senden sonra yaşıyacaklarımdan.
Bir Yıldız kadar yorgundum ve Rüzgar kadar yanlız Istesen kalırdım,yanardım, yakardım, tenini tuz gibi. Yanardım istesen sönerdim Islaklığınla… Sense ayrılığı sevdin benden ziyade… Oysa ki sen degil miydin çölümde çiçek açtıran Sen değil miydin dilimi dolandıran.
Ah yanlızlığımın heyulası, madem bitecek içimdeki bu nefes Soluk soluğa sana vermeliyim..
Zaten ben ne zaman Süt içmeye kalksam Hep üstüme dökerim, Anamdan emdiğimi burnumdan getirir Hayat.. Ne zaman bir yudum şarap içsem zehirlenirim Ve zaman sevsem birini Dağılırım ipi kopmuş tesbih gibi….
Gözlerimi Yüreğine astım dün gece Sormadım kendime son isteğimi Sormadım ayrılık yangınlarının küllerini Kim süpürecek diye, Yanlızlığın dar ağacıydı Kirpiklerin Yağlı bir ilmek gibi gecirdiğim,sesindi, kokundu, rengindi
Duasız bir ayindi sesizliğin Sesizliğinden anladim ayrılığı İstesen silerdin şulesiz bir fenerin izini siler gibi Silerdin istersen Öperdin, anlıma vuran Kara yellerin izini Sense ayrılığı sevdin benden ziyade Ve umutlarım karanlığında söndü
Bir Yıldız kadar yorgundum ve rüzgar kadar yanlız. Hasret bir Pencereydi tamamlanmış yanlızlığıma Sınırını çizemediğim,ayrılık Ülkesiydi Şimdi bir lokmadır yasamak,demir bir yumruk gibi boğazıma takılan Ve yitik bir yüreğin gözlerinde,iki damladır var olmak.
Ey yanlızlığın Heyulası, madem bitecek içimdeki bu nefes Soluk soluğa sana vermeliyim, sana vermeliyim…
Gülüm… Sevgimiz yalan mıydı Tepedeki büyük çınarın altından En az senin kadar güzel İstanbul’u seyredişimiz Yalan mıydı? Gülüm söyle yalan mıydı? Gören gözlerim kör olsaydı Sardığım belin başkasınca sarıldığını
Gülüm… Beyaz gülüm Elimde ki sana aldığım gülün Hikayesi gerçek oldu Off..off.. Sevenim ya dikeni bak canımı yaktı O yuvamız olacak diye tutuğumuz İki oda evin duvarlarını artık sen değil Bir resmin bir de hayalin süslüyor
Gülüm… Beyaz gülüm Canımı yaktın can dediğim Ben sana bakarken bile kıyamazken Canımı yaktın can dediğim
Gitme gülüm… Beyaz gülüm Solarsın yaban ellerde Bilmezsin rüzgarına dayanamazsın Okşadığın saçlarımı yoldur durma Bırak artık gözlerim ağlama Beyaz gülüm artık yabancı kollarda
Ona ilk gülüm dediğim gün Yağmur sevgimiz sularken Sokağın başında okuldan çıkışını beklediğim gün Ceketimin arasına hani delikanlıyız ya Onun için sakladığım gülüm
Utangaç bakışlarla ona Gülüm bu senin için beyaz gülüm dediğim gün Artık mazide kaldı gönlüm Artık benimde bi hazin hikayem var Terk edilmişler kervanında Hikakye yi başlatan bir beyaz gül Solduranda beyaz gülüm Gitme gülüm…Gitme Solarsın rüzgarına dayanamazsın Solarsın beyaz gülüm </div>
Tesadüf ya, yıllardan sonra seni tekrardan gördüm Geçen gün, geçen zaman seni ne çok değiştirmiş Elin elini tutmuş bir de erkek çocuk gördüm Demek ki son aşkın şirin bir meyvesini vermiş
Otuz metre ileriden aheslice yürüdünüz Bir an dayanamayıp, koşup gelmek istedim Lakin, siz ne benim karım, ne de çocuğumdunuz Ve herşeyden habersiz yürüdünüz sakin sakin
Çocuğun da sana benziyor, senin kadar güzel Saçları siyah, yanağı al…Burnu sen değilsin Görmedim ama, belki de babasına çekmiş Bırak şimdi babasını ..Sen, hala çok güzelsin
Hani bizim de böyle çocuğumuz olacaktı Hani kaşları saçları sana, burnu da bana Hani gözü sana, eli bana benzeyecekti Hani, elinden tutup gezdirecektik parkları
Böyle olmadı bir tanem, böyle olmamalıydı Yine geldiğim gibi, geri gitmek zorundayım Sen ellerin olmuşsun, benim umudum kalmadı Gitmeliyim bir tanem, burada kalmamalıyım
Sen unut beni, unut aramızda geçenleri Beni nasıl da seviyordun, öyle sev onları Kocanı sev, çocuğunu sev, koy kenara beni Ben unutmalıyım, unutmalıyım buraları
Yalnız! ..Belki bir gün, ölüm haberimi duyarsan Mezarıma beklerim, unutma seni beklerim Gül gibi yanaklarını toprağıma koyarsan Mezarda bile onu gözyaşlarımla beslerim
Bu adam neyin oluyordu diye sorarlarsa Sevdalımdı de, ben aşağıda seni dinlerim O’nu bu kadar da çok mu seviyordun derlerse Sevdamla öldürecek kadar demeni beklerim
Sağım sensin , solum sen . Her adımımı sana doğru atar , Sana doğru koşarım her marş marşta . Her selam verişimde karşımdadır hayalin . Gözlerim gözlerinde , Dudağından çıkacak emri bekler kulağım . İsterim ki gel diyesin ; Kaç gel , her ne cezası varsa . Zaten , cezanın en ağırını çekiyorum , Senden ayrı kalmakla .
Bir boru sesi yoklar yüreğimi . Bir perde iner gözlerime , bulut bulut ; Sana yollarım , Benim için ağlasın diye .
Bir kalem alır , hançerlerim yüreğimi . Bir kurşunda beynim param parça , Bir dalışta gözlerim kör , Kulaklarım sağır olur ; Sen can verirsin bana .
İstemem omuzlarım dolusu yıldızı . İstemem , saman yolu bile benim olsa . Güneşe hükmetsem , istemem . Denizleri kara , karaları deniz yapsam , Geceyi gündüz , gündüzü gece kılsam , Irmakların akışını değiştirsem , Tüm dağları düzlesem , istemem . Yeter ki sen gelip kon omuzlarıma Ve Şarkılar fısılda kulaklarıma . Güzelliğini yalnız ben göreyim . Yeter ki Sen ver tüm komutlarımı ; Ö l de Ö l e y i m .
Susmusum Farkında Olmadan Arkamda Bıraktım Artık Yüklerimi Taşıyamaz Oldum Farkında Olmadan Içimi Acıtıyor Bişeyler çokmu Alışmıştım Bu Yükü Taşımaya Bir Boşluk Var şimdi Adı Koyamadıgım Nedenleri Sormaz Oldum Artık Dedimya Yoruldum Artık Sebebini Bilemedigim Soruları Sormaktan Bir şeyi şimdi Daha Iyi Biliyorum Ben Yükümü Atsamda O Yük Hep Benle Olacak Sadece Agırlıgını Hissetmicem Okadar Alışmışımki Hep Varmış Gibi Gelecek Ama Gün Gelecek Alışacagım
işte haykırsam Gecelere karanlık sokaklara Güneşin doğmadığı karanlık yüreğime Anlarmısın beni Umutsuzluğumu; Sen nerden çıktın karşıma
Haykırsam korkularımı Desem ki mutluluğu bekliyorum Desem ki o sende var Anlarmısın beni Sarılsam sana sıkıca kal desem yanımda Gözlerimdesin desem her zaman
Korkuyorum desem yarınlardan Yıprandım desem aşktan Anlatamıyorum desem duygularımı Anlarmısın; hayır Ben bile anlamıyorum ki Sen beni hiç anlayamazsın
Gözlerimi kapatıp daldığımda düşlerine Hayallerimi bir sandala bindirip Yüzdürdüğümde bir okyanusta Seni özlediğim zamanlarda Kokunu aradığım güllerde Sen, güneşin doğduğu bir yerdeki İlk ışık gibiydin benim yüreğimde Aydınlığıydın karanlık dünyamın Doldurdun o sıcaklığınla bütün benliğimi. Seni alıp gitmek isterdim Bir bilenin hiç bilmediği bir yere. Sana bir türkü tutturmak isterdim. Olmayan sazımın bitmeyen nameleriyle. Sana bir yürek vermek isterdim Bitmeyen aşkımın tükenmez sevdasıyla Seni anlatmak istedim şiirlerde Seni tanıtmak istedim Tanıdığım şeklin ile mısralara Haykırmak istedim Ben seni çok seviyorum diye
Sen kurumuş bir gülün yaprakları Sen bitmeyen bugünün yarını karanlıklar içinde kaybolan bir anı istemiyorum seni ,dönme geri artık…
diz cöküp yalvarayımmı bir kez daha sana? Ne olur birdaha yüzüme öylece bakma Yıllarımı harcadım ben aşkımıza İstemiyorum seni ,dönme geri artık
Aşkımıza sahip cıkmalıydın Yıllardır beni hiç aramadın.. Beni resimlerinle başbaşa bıraktın. İstemiyorum seni, dönme geri artık
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Gülmek güldürmekti niyetim Aldın gözlerimde ki ışığı Baktım gülüşler yok Ne yaptım ben sana Hayat ver cevabını Hayat bana borcun var Ver hesabını Sevdim ben Çok sevdim duyuyor musun Geri istiyorum aşkımı Senden bir tek onu istedim Aldın yüreğimdeki Aşkımı sevdamı Yalnız bıraktın bu bedende canımı Ne yaptım ben sana Hayat ver cevabını Hayat bana borcun var Ver hesabını Bir beklentim vardı Oda sevdamdı mutlu olacaktık Düşünceler hayalde kaldı Uçurdun onu avucumdan Gökyüzüne benim canımdı Şimdi özlem ve hasret beni sardı Ne yaptım ben sana Hayat ver cevabını Hayat bana borcun var Ver hesabını Şimdi ümidim var benim Sevdiğimi yaşamak Nerde olursa olsun Onun yanında olmak Bir kere olsa yeter Onunla nefes almak Son gün desen razıyım Gözlerimi kollarında kapamak Hayat bekliyorum hadi Ver bana cevabını Hayat; Ya cevap ver Ya da sevdiğimi ver Artık Yeter…
Nedendir bilmem ama Bugün her zamankinden daha çok ihtiyacım var sana…
El versen belki acılarım dinecek Baksan gözlerime belki ruhum güçlenecek…
Eksiğim bugün yine eksiliyorum git gide Kayboluyor umutlarım, dirençlerim Batan güneşle birlikte…
Çözülmeyen düğüm, bitmeyen acı Dinmeyen sancı, sinsice iç kanaması Faili meçhul bir cinayet Ha işlendi ha işlenecek…
Nedendir bilmem ama Bugün her zamankinden daha çok ihtiyacım var sana…
Dokunsan belki arş’ta yürüyeceğim Elimi tutsan belki mağlupsuz savaşlar vereceğim…
Hüzzam makamında gecem Yas bağlamış hanem Yüreğim yangın yeri matem Bir yanar dağ lav’ı ayaklanmış öfkem Nerdesin Nedenini bilmiyorum ama çok koydu bugün sensizlik Nedendir bilmem ama Bugün her zamankinden Daha çok ihtiyacım var sana… …Nerdesin…