Posts Tagged ‘sanki’

Nevşehir şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nevşehir ile ilgili şiirler
Nevşehir’i anlatan şiir
Nevşehir şiiri

ŞİRİN NEVŞEHİR

Her zaman söylenir ismin dillerde.
Çok gezdim dolaştım gurbet ellerde.
Eşini görmedim başka yerlerde.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

İçinde tarihi eserlerin var.
İbrahim paşadan kalmış yadigar.
Anadolu içinde sanki bir hisar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir

Baharda açılır bahçeler bağlar.
Vadiler, şakrak namelerle çağlar.
Senden ayrılan ah çeker ağlar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

Pınarlarından soğuk sular akar.
Yamaçların yaseminlerle kokar.
Senden ayrılan sana hasretle bakar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

Dereler bezenmiş papatyalarla.
Sanki bir kardeşsin yeşil Bursayla
Değişmem seni Niğde, Aksarayla
Nevşehir, Nevşehir şirin Nevşehir

İBRAHİM ÇERÇİ

MEMLEKETİM
Severim ben bağını, üzümünü
Şeher Şeher dedikleri Nevşehir
Berketli kıracı,hem özünü
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Sabah ezanında düşerler yola
Herif eşekle ,kadını yaya
Baba yiğit adam sigara sara
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Karayazı,Kızıltepe,Göbekli
Karataş, Kepez,Döllük,Alefendi
Karşıdağ,Çakmaklık,Sarıyapraklı
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Karaüzüm,kızılüzüm,Mor üzüm
Banın üzüm,Ketengömlek,Mis üzüm
Buludu,İmir,Çavuşla Gül üzüm
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Elması armudu, cevizi de var
Ayvası,kirazı,alıcı da var
Eriğin sarısı karası da var
Şeher seher dedikleri Nevseher

Türlü türlü kayısısı bademi
Yaman olur bu diyarın ademi
Çekilen alınyazı çile mi?
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Misafirperveriz gelin bizlere
Gönlümüz hep açtır hep yarenlere
Bir sofra kuralım çayır çimlere
Şeher şeher dedikleri Nevsehere

Çömlanan tandıra baklayı vurun
Yufka ekmeğini yanına koyun
Biber turşusunan doyun
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Güz gelince bağlarımız bozulur
Beklemez kaynayacak kazan kurulur
Köftür bişirilince ilaan yalanır
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Etlik derler sucuk sızgıt yapılır
Kimi tepsi kimi küpe basılır
Kış atığı güz ayında düzülür
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Üzümün kurusu,turşusu olur
Hevengi çalıda asılı durur
Tarana,köftür de cevizle yenir
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Ekşi pekmez de var tatlı bekmez de
Bal bekmezi de süpürge bekmezi
Sabahleyin yerler duru bekmezi
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Erişte,makarna,mantı kesilir
Yarma,bulgur sokularda dövülür
Kışa girer iken ekmek yapılır
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Kesme çorbasınan bulgur pilavı
Gendime denilen yanıma pilavı
Tatlı zerde konan pirinç pilavı
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Üzüm ezmesinden hoşafımız var
Zeldeli ezmesi,pelverimiz var
Tarhana çorbası,yarmamız da var
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Misaferperveriz gelin bizlere
Gönlümüz açıktır hep yarenlere
Bir sofra kuralım çayır çimlere
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Yalçın DEMİR

NEVŞEHİR

Türkiye içinde şanlısın şanlı
Zümrüt bahçelerin dağın dumanlı
Kucağında büyür met delikanlı
Vatanın şerefi güzel NEVŞEHİR.

Çırpınır dağında kükreyen atlar
Bağında yetişir sümbüller otlar
Sevinç ile gezer gökte bulutlar
İnsanlık diyarı güzel NEVŞEHİR.

Suların çağlıyor buz gibi pınar
Ağaş dallarına bülbüller konar
Ozanlar aşıklar hep seni arar
Bülbüller diyarı güzel NEVŞEHİR.

Ayna gibi parlar akar suların
Her zaman cennetsin bu günde yarın
Dağlarından akan yağmurun karın
Gülerek bakarsın güzel NEVŞEHİR.

Bir yanında Göre yakınında Nar
Bulunaz senin gibi güzel bir diyar
Adında kendine nekadar uyar
İsmi gibi kendisi güzel NEVŞEHİR.

Kaleside yüksek sanki bir hisar
Karşısındsn bakar nazlı Uçhisar
Methetmeğe layık dahasıda var
Cennet bahçeleri güzel NEVŞEHİR.

Küçükken bakardık kükreyen sele
Dahada güzelleşir versek elele
Demesinler sakın bakın şu hale
Her zaman güzelliğe lâyık NEVŞEHİR.

Toprağından çıkmaz kötüyle kansız
Nevşehir’e âşık Alman,Fransız
Bu güzel yurdumuz olurmu cansız
Avrupa hayranı güzel NEVŞEHİR.

İsterse akmasın içinden nehir
Derinkuyu Kozaklı güzel Gülşehir
Hacı Bektaş Avonos Göreme Ürgüp
Hepsinin bedeni başı NEVŞEHİR.

Nekadar metetsem yinede azdır
Her mevsim bir alem ne güzel yazdır
Senin aşkın ile çaldığım sazdır
Aşıklar cenneti güzel NEVŞEHİR.

Gökteki kuşların çırpıyor kanat
Herkes seni sever eylemez inat
Bu toprağın çocuğu Aşık Semahat
Kalbinde yaşatır seni NEVŞEHİR.

Nevşehir’li Halk Ozanı SEMAHAT SESLEYEN

Uykusuzluk Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Uykusuzluk Şiiri,
uykusuzlukla ilgili şiirler,
Uykusuzluk Şiirleri


Özdemir Asaf Uykusuzluk şiiri

uykusuzluk ve pencerede bir kedi
gece boyu hiç konuşmadan durdu
yağmurlar yağdı, dindi
pencerede hep kedi
ne geceye girdi, ne uyudu
baktı, baktı, baktı
belli değildi doğmadığı, doğduğu

sanki ona bir zaman
hadi şimdi, yola çıkıp bir duygudan
pencerenin dışında duran
bir geceden indi, odaya girdi
dedi
hadi şimdi sende in uykudan

sevdi mi, sevmedi mi, belli etmedi
sürdürüp suskunluğunu
yeni huysuzluğu besledi
aaaa
kedi bu uykunun içindeydi

ankara yolundaydı bir gece
bir gün marmaris yolundaydı kedi
bütün uyku kapılarının önündeydi
mırmırları, tırmalamalarıyla
bir kadının düşlerindeydi
ve bütün hırçınlığıyla
anılarının önündeydi.

Özdemir Asaf


Uykusuzluk Şiir

bir uykusuzluk var içimde
sonra huzursuzluk
çok uzaktayım sanki
yıldızlar kadar yakın,
sen kadar uzak
uyku akıyor gözlerimden
ben değil
hislerim uyuyor.

İsmail Yaprak


HER GECE Mİ BU UYKUSUZLUK?

Her gece mi bu uykusuzluk!
Hele saatin tıkırtısı!
Ya karasinek düşünceler!
Çıldıracağım bu gidişle;
Yatak değil sanki cehennem.

Deliksiz bir uykuysa vaadin,
Günün dolmuş veya dolmamış,
Gençliğime filan bakmadan,
Derhal gelebilirsin ölüm;
Kapı açıktır, lamba sönük.

CAHİT SITKI TARANCI

Uykusuzluk

Bir yudum su bazen istediğim
Gecelerin dipsiz kuyusunda boğulurken
Her saat başı kan ter içinde uyanırken kabuslardan
Görmek istediğim sadece sendin
Duymak istediğim sadece bir seni seviyordum
Uyumaya korkuyorum artık gecelerde
Nedenini tam kestiremesem de
Bir teori var aslında bende
Senin varlığın hep hayatımdayken
Yetiyor üç beş saat göz kapama
Bu kadar az saatin sorunu benle
Uyandığımda yaşadğığım herşeyin
Çok güzel bir rüya olması korkusundan
Söyler misin sevgilim beynimde fink atarken düşünceler
Nasıl uyuyabilirim rahatça senin elin olmadan elimde
Zamanda zor geçiyor sensiz her an
Senle olan saatlerse saniyeden farksız
Sen sevgilim
Söyle…
Var mısın benle hayatın dipsizliğine adım atmaya…

Batuhan Öney

Türkiye Haritası Hakkında Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Türkiye Haritası Şiir,
Türkiye Haritası ile ilgili Şiir
Türkiye Haritası Şiiri


A’dan Z’ye Türkiyemiz

Ankara göz nuru başkent
Adana pamuk bereket
Bursa ceylan pınar çiftlik
Çanakkale zafer şöhret

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Diyarbakır bakır sandık
Erzurum’da dünü andık
Finike portakal dolu
Giresun kiraz ve fındık

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Haymana Harran güvenim
Iğdır benim, Ilgaz benim
İstanbul kalp, İzmir gönül
Konya, Kayseri meskenim

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Ladik’te göl, Muş’ta bülbül
Malazgirt’te açtı ilk gül
Osmaneli, Orhaneli
Burda kondu ilk dedemgil

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Ödemiş zeybekler başı
Burma burma pınarbaşı
Misler gibi çay kokuyor
Rize’nin toprağı taşı

Gülen bir yüz, derin bir iz

İnsanımız ve ülkemiz

Sanki yeryüzünde cennet

A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Samsun, Sivas Ata izi
Siirt’te buldular gazı
Şile’nin rengarenk bezi
Trabzonlu verir sözü

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Ürgüp, Urfa tarih destan
Türlü Yozgat tavanda şan
Karaelmas ve cevherdir
Zonguldak altında yatan

Gülen bir yüz, derin bir iz
İnsanımız ve ülkemiz
Sanki yeryüzünde cennet
A’dan Z’ye Türkiyemiz.

Anneler Günü Şiirleri Okul Öncesi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Okul Öncesi Anneler Günü Şiirleri

Anneler Günü için Şiir

Kolonya mı,çiçek mi,
Yoksa bir öpücük mü,
Ne armağan edeyim,
Sana ben aneciğim?

Bu anneler gününde;
Sevgi yanar gönlümde,
Hediye diye senden,
Kalbini isterim ben.

Yoo,kalbimi isteme benden,
O benimle kalsın,
Çünkü anneciğim orada,
Bir tek sen varsın

ANNEM

Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin, benim güzel annem.

Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.

Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.

H. Latif SARIYÜCE

ANNEM

Bağım olsa, bahçem olsa
İpek kumaş bohçam olsa,
Sabah olsa, akşam olsa
Annem gitmese yanımdan

Her zaman baksam yüzüne,
Uyurum yatsam dizine.
Rastlamadım kem sözüne
Sesi çıkmaz kulağımdan.

Bir sözünü iki etmem.
Canımı verir incitmem
Annemsiz cennete gitmem
Onu severim canımdan

İbrahim ŞİMŞEK

ANNE

Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem,
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi, ışık var yolunda,
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü, pırlanta öz,
Melek annem, güzel annem.

Rıfat Necdet EVRİMER

ANNECİĞİM

Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin
Sen olmazsan yapamam ben!..

Senden yakın kim var bana?
Kalbim, canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.

Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün…
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!

Rakım ÇALAPALA

Etkileyici Çanakkale Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çanakkale Zaferi Şiirleri
En Güzel çanakkale Şiirleri
Çanakkale Şiiri Mehmet Akif Ersoy
Çanakkale şiiri dur yolcu

Bir Yolcuya
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN

Çanakkale Destanı
Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde,
Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde.
O bir destan değildi, masal sayılır destan,
Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan.
Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı,
Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı.
Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi,
Her birisi sanki de, cehennem zebanisi.
Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale,
Kurdular her cephede, etten, yürekten kale.
Haçlı haçın altında, hedef almış hilali
Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali.
Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine
Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine.
Düğüne gider gibi, gittiler şahadete,
Koştular seve seve, en büyük ibadete.
Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer
Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler,
Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar,
Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar.
Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar,
Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar.
Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler
Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler.
Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali,
Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali.
Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda,
Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda.
Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu,
Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu.
Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar
Bugün tarih onları, altın harflerle yazar.
Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına,
Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına.
Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer,
Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer.
Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler,
Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler.
Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez
Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez.
Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar,
Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar.
Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin,
Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin
Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına,
Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına.
Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti,
Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.

Kasım KAPLAN

Çanakkale Geçilmez
Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen
Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren
Vatan toprağı için can ile serden geçen
Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken

Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını
Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını
Komayacağız yerde şehitlerin kanını
Korku bilmez bu millet artıracak şanını

Mehmedoğlu Seyyid’in mermiyi kaldırışı
Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı
Anlayacak kafirler bucağı ve karışı
Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı

Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!
Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitab
Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab
Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab

Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir
Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir
Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir
‘Çanakkale Geçilmez’ bu da açık gerçektir

Samet Mehmet Bora

Çanakkalede otuzbin şehit

Çanakkalede otuzbin şehit,
Hepsi bir birbirinden yiğit,
Bundan sonrasını tarihler yazar,
Çanakkale de analar ağlar.

Derdim derdim garip halim,
Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım,
Ne analar ne bacılar,
Çanakkalede zaferler yatar.

Düşman pusu atmış çanakkale yollarına,
Yol vermiyor dağlar nice yiğit aslanlara,
Yol vermesen küserim yara,
Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.

Mermiler yağıyordu yağmur gibi yiğitlerimizin üstüne,
Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde,
Mekanınız cennet olsun ebediyetde,
Çanakkalede şehitler yatar diz dize.

Haydar Turan

Ahmet Haşim Önemli Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Haşimin Önemli Şiirleri,
Ahmet Haşim’in Şiirleri
Ahmet Haşim Önemli Şiirleri nelerdir

Ahmet Haşim Ağaç şiiri

Gün bitti. Agacta nes`e söndü.

Yaprak ates oldu, kus da yakut;

Yaprakla kusun pariltisindan

Havzun suyu erguvana döndü

——————————————————————————–

AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE

Canan gülüyor eski yerinde

Canan ki gündüzleri gelmez

Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtab, kemer taze belinde

Üstünde sema, gizli bir örtü

Yıldızlar, onun gülüdür elinde…

——————————————————————————–

BAHÇE

Bir Acem bahçesi, bir seccade

Dolduran havzı ateşten bade.

Ne kadar gamlı bu akşam vakti

Bakışın benzemiyor mutade.

Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar

Dalmış üstündeki kuşlar yâda.

Bize bir zevk-i tahattur kaldı

Bu sönen, gölgelenen dünyada.

——————————————————————————–

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

Yorgun gözümün halkalarında

Güller gibi fecr oldu nümâyân,

Güller gibi… sonsuz iri güller,

Gün doğdu yazık arkalarından!

Altın kulelerden yine kuşlar,

Tekrârını ömrün eder i’lân,

Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,

Âlemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Bir sırma kemerdir suya baksam;

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Göllerde bu dem bir kaçmış olsam!

——————————————————————————–

BİRLİKTE

Bütün bizimçündür

Nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül

Gibi üstünde titreyen bu sema;

Gecenin dallarında şimdi açan

Bu kamer,

Bu altın gül…

Bütün bizimçündür

Ne varsa aşk ile bidar-ı ra’şe, ya naim,

Ne varsa aid olan leyl-i hande-me’nusa,

Sana aid lebimdeki buse,

Lebinin surh-ı bizevali benim.

——————————————————————————–

BİR YAZ GECESİ HATIRASI

İsveyle, fısıltıyla, gülüşle

Olmuş sebi sevda yine bihap

Oklar gibi saplanmada kalbe

Düştükce semadan yere mehtap…

Buseyle kilitlenmiş ağızlar

Gözler neler eyler neler israp! …

Uçmakta bu ateşli havada

Vuslat demi bir kuş gibi bitap…

——————————————————————————–
BÜLBÜL

Bir gamlı hazânın seherinde,

Isrâra ne hâcet yine bülbül?

Bil, kalbimizin bahçelerinde,

Cân verdi senin söylediğin gül.

Savrulmada gül şimdi havada,

Gün doğmada bir başka ziyâda.

——————————————————————————–

GECE

Titreyen ellerimle penceremi

Açtım afaki leyle karşı… Yine

Gecenin gölgeden manazırına

İmtizac eylemiş nücumü bahar…

Sihri eb`at içinde şimdi gümüş

Bir sehap andıran miyah uyumuş..

Kalbi seydayı leyl olan rüzgar

Esiyor gölgelerde velvelekar…

Ah o bir aşkı bi-tenahi mi

Geceden, tudei manazırdan

Yükselen rasei humarü buhar?

Sanki hulyayı vasla müstağrak

Sebi bir itri hisle doldurarak

Dolaşan, titreşen kadınlardı…

Sanki bir savti gaibü mühtez

Kalbe bir aşkı bi-vefa yetmez

‘Seviniz, muttasıl sevin! ‘ derdi

——————————————————————————–

GELDİN

Bir gün

Akşamın ölgün

Duran o namütenahi ziya denizlerine

Gark olan eşcar,

Gark olan ovalar

Oluyorken sükut ü hüzne makar

Geldin alam-ı kalbi teskine

Ey şebabın hayal-ı cavidi,

O melul akşamın havası kadar

Gelişin bir sükun-ı saridi…

——————————————————————————–

GELMEDEN EVVEL

Kalbim

Benim bir ormandı,

İsimsiz, asude,

Bir büyük orman;

Ve gölgelerinde revan

Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi

Dağıtırken sükutu bihude,

Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,

Ne zaman

Girecektin o kalb-i mes’ude?

Etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem

Reng-i eşcar ü abı fersude,

Dolacak mıydı seslerin, bilmem

O tehi saye zar-ı mesdude?

Sanki hicrana bir teselliydi

Şeceristan-ı kalb içinde revan

Olan hafi suların musiki-i nevmidi.

Tevfik Fikret Sis Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Sis
Sis Şiiri Tevfik Fikret
Tevfik Fikretin Sis Şiiri

Sis
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
Ey zulümler sâhası… Evet, ey parlak alan,
ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
sefahate susamış bağrında yaşatan.
Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
ey bin kocadan artakalan dul kız;
güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
Yalnız işte bu… Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

Örtün, evet ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir;
örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
“Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
sembole eden harap ve sessiz evler;
ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
ve yıllardır tütmek ne… çoktan unutulmuş!
Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
ey kimsesiz; âvâre çocuklar… Hele sizler,
hele sizler…

Örtün, evet, ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir;
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Tevfiz Fikret
18 Şubat 1317

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri
Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiir
Bir İçim Su Tevfik Fikret Şiiri

Bir İçim Su
Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor

Güzel çocuk senin olsun hayatım istersen
Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor?

Güzel çoban, ne kadar tatlı söylüyorsun sen
Yalan da olsa içim doğru söyledin sanıyor

Güzel çocuk, bana bak, aldatır mıyım seni ben?
İçin bu yaşları boş anlıyorsa aldanıyor!

Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki her yanım yanıyor!

Atatürk Şiirleri Fazıl Hüsnü Dağlarca

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Atatürk Şiirleri
Fazıl Hüsnü Dağlarca Atatürk Şiirleri

ON KASIM’LARDA YÜRÜMEK

Atatürk’üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar
Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım ..

Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım ..

Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım …

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

—————————————————-

MUSTAFA KEMAL’İN OĞLU

Mustafa Kemal’in oğlu diyorlardı ona.
Sırtını okşamıştı Mustafa Kemal bir sabah erken.

Geçiyordu paşalarla beylerle,
Su içmişti tarlasından şuncağız.
Öbür çocuklardan ayırmıştı kendini artık,
Adını duyuyordu yüreğinde ateşçe,
Soluk alırken, ekmek yerken..

Köyün yetimiydi, ölmüştü babası Çanakkale’de,
Kale gibi tutardı omuzlarında başını.
İnce bacakları altında koca ayakları vardı
Sarıydı, kuruydu bozkırda bir çalı kadar,
On üçündeydi ama, göstermiyordu yaşını.

Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan,
Al al oldu dağların moru.
Eli silah tutanlar girmişti cephelere bir bir,
Kadınlar, çocuklar, dedeler toplandı cami avlusuna
Sordu cümlesi birbirine ne yapak?

Ansızın düşman askeri görüldü çayırda,
Geldi çattı köye gavurun zoru.
Devrisi gün bir haber ulaştı evlere, samanlıklara
Alanda ismi yazılacakmış herkesin.

O saat bir yangın sardı Mustafa Kemal’in oğlunu,
Kimi Kadir diyecek, kimi Mıstık, kimi Özdemir..
Ankara’dan gelen rüzgarlar önünde,
Ankara’ya uçan şahinlere karşı,
O, ne desin?
O, Mustafa Kemal’in oğlu, nasıl söyler
Adını, bir avuç düşmana?
Mustafa Kemal’in oğlu yenilmez, tutsak olmaz,
Adını vermez süngüler altında,
Kellesini verse bilem.
Hem ağaç ağaçtır; öküz öküzdür,
İsim yakışmalı cana.

…………

Bayrak mıydı ne, kartal kanadı mıydı ne,
Ses verdi göklerden adı.
O yürüyordu, köylünün dehşeti büyüyordu peşinde,
Büyüyordu gövdesi,
Büyüyordu dağ kadar.
Dur diye haykırdılar, namluları çevirip üstüne,
Durmadı…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

————————————————-

MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden.
Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden ..

Mustafa Kemal’in kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik
Nam salmıştı asker içinde ..
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola önceden önceden ..

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler, inceden inceden ..

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden ..

Durdu birdenbire, Kocabaş, ova bayır durdu
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur
Nasıl durur Mustafa Kemal’in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden ..

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Süs beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden ..

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep .
Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı bacım
Kocabaş’ın yerine koştu kendini Elifçik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden …

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

————————————————-

KAHRAMAN

Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün,
Seni gördük, bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes..

Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu’da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen.

Ararsan bakışında uzun ovalar erir,
Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.
Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman
Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..

Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,
Dört bucak sevgisini topladın Ankara’ya.
Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer
Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller.

Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi,
Sonra sanki ruhundan kartal sesleri geldi;
Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden
Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.

Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil:
Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil!
Çok değil, kanımızın rengini süze süze,
İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..

Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni,
İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın;
Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın..
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

—————————————————-

BÜYÜK MİSAFİR

Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine,
İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın.
Bir bahar yağmuru halinde derinden derine
Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara’nın.

Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı,
Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün?
Gelin ay Bahr-i Muhit’in köpüren dalgaları,
Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk’ü görün…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

——————————————————

ANIT KABRİN KAPISI

Bu kapı başlar çok uzaklardan,
İzmir’de, Akdeniz’de,
Dört nala köpürürken atlarınız,
Kılıçların parıltısındaki haklardan.

Bayrak bayrak olmuş şafaklardan,
Göklere sığmaz Allah Allah sesleri,
Geçer Hürriyet ebemkuşaklarında
Taklardan.

Mübarek ırmaklardan
Yıkanmış yemyeşil muradınız
Kavaklara sizden varılır şehitler
Mustafa Kemal’e kavaklardan…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Ömer Seyfettin Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

ömer seyfettin aşk şiirleri

Ömer Seyfettinin Şiirleri


Nişanlı

Korularda bülbüllerin rüyası,
Açılmayan güller ile süslenir;
Odasında yalnız kalan şu esir,
Şu genç kızın nedir acab hülyası?

Mavi ipek divanına uzanmış,
Yuvasında hasta yatan kuş gibi
Sessiz, sakin, hıçkırıyor… Sebebi
Söylenilmez, ne acıklı saklayış…

Korularda bülbüllerin rüyası,
Açılmayan güller ile süslenir;
Odasında yalnız kalan şu esir,
Şu genç kızın nedir acab hülyası?

Şu genç kızın bilinmeyen hülyası,
Belki şimdi oralarda çarpışan,
Oralarda can vererek şan alan
Bir isimsiz kahraman…

Yalnızlık

Güneş batmakta… Ovada gecenin
Gölgeleri büyür, büyür, sararır…
Ağaçlıklar, akan sular bir serin
Rüzgar ile dalgalanır, kararır.

Kuşlar ötmez, yuvalar boş, görünmez
Bir ışıltı uzaklarda; yazık ben
Öksüzüm şimdi bu yolda giderken.
Gök bile yıldızlarına bürünmez!

Eski izler, çirkin, korkunç lekeler
Kılavuzluk eder. Zavallı atım
Şüphelenir bu gidişten ve kişner…

Gece gelir, ıssızlık sanki solur
Ve ruhum uyur, uyanır, her adım
Atımın nal sadası ninni olur!..

Doğduğum Yer

Buralardan çok uzakta bir köydü!
Beyaz, billur bir derecik içinden,
Hıçkırırdı, sevinerek geçerken.
Kenarında vardı birçok söğüdü…

Ben işte bu söğütlerin susmayan
Gölgesinde büyümüştüm. Evimiz
Tenha idi; ne yabancı, ne bir iz…
Bahçemizdi yakındaki o orman.

Bir ses, “sevin!” derdi gülen rüzgarda,
Sevinçlere yoktu orda nihayet.
Sanılırdı bu ses gümüş dallarda

Görünmeyen bülbüllerin öğüdü!
Doğduğum yer, doğduğum yer… O cennet
Buralardan çok uzakta bir köydü!..

Kızılırmağa

Ah, ey Kızılırmak! Ağlıyor musun?
Dalgaların coşmuş, bilmiyor durmak,
Çöktü yüzbin ocak, anlıyor musun?
Ben geldim başına, isterim sormak:

Yüzlerce yıl evvel üstünden geçen
Türklerin başına nedir bu gelen?
Yasasız kalmışlar serserilikten
Kaçmak isterlerse yol verme, sen ak!

Ak, boğulsun kaçan, acıma ona.
İster misin yurda baykuşlar kona?
Geçmek lazım ise yok mudur Tuna?
Geriye bırakma, ak Kızılırmak!

ÖMER SEYFETTİN

Nereye?

Bir kahraman gördüm, gençti, güzeldi.
Atlamış maziden binlerce seddi,
Kır atıyla sanki canlı bir yeldi.
Sordum: “Nereye?” – “Ben giderim” dedi,
“Tarif olunamaz bir şana doğru…”

Güneş doğuyordu, maviden sisler,
Çiçekler açılmış, ötüyordu her
Dalda bir yavru kuş… “Aşk nuru yer yer”
“Tutuşurken böyle nereye sefer?”
Diye sordum, dedi: “Türkân’a doğru…”

“Yalnızsın yiğidim! Yolda kalırsın,
“Maksatların ölür, onulmaz yasın,
“Yol gösteren lazım, öne katılsın!”
Dedim. “Düşman varsa” dedi, “atılsın,
“Yolumun uğradığı Kur’ân’a doğru…”

“Uzak ufuklarda karlı dağlardan
“Aşarken sellerden, ormandan, yardan
“Yoldaş ister insan, değil Yaradan;
“Yalnızlık O’nundur…” dedim. “Dost yardan
Geçmez” dedi, “yolum yarâna doğru…”

Sürünce doğuya o kır atını,
Kılıçının çarptı taşlara kını,
Altun kıvılcımlar bu hoş akını
Gaybederken gördüm bu genç taşkını;
Dedi: “Uçuyorum Turan’a doğru!..”

Koşma

Ey Türk Genci! Aç gözünü azıcık
Etrafına bir dikkat et, gördüğün
Hayal değil, hakikattir, pek açık,
Pusu kurmuş herkes sana bak bu gün!..

Medeniyyet ateş, demir eliyle
Kan taşırtan, yuva yıkan seliyle
İlerliyor elektrik piliyle,
Yapılır mı uçurumda hiç düğün!

Artık uyan, keyif zamanı değildir,
İçtiklerin bade değil, hep zehir,
Kuvvetlenip Garb’i korkut ve sindir,
Galip gel de, sonra, Türk’üm de öğün!..

3 Kıtalık Anne Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Anneler günü Şiirleri 3 Kıtalık

Üç Kıtalık Anne Şiirleri

ANNE

Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem,
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi, ışık var yolunda,
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü, pırlanta öz,
Melek annem, güzel annem.

ANNEM

Annelerin en güzeli,
Sensin, benim güzel annem.
Ilık esen bahar yeli,
Sensin, benim güzel annem.

Güneş yüzlü, altın kalpli,
Ağır başlı, tatlı dilli,
Meleklerin eşi sanki
Sensin, benim güzel annem.

Açan çiçek, çağlayan su,
Gülümseyen engin duygu,
Evimizin mutluluğu
Sensin, benim güzel annem.

Anneciğim
Ne sevimli bir annesin!
Ne tatlıdır senin sesin!
Benim canım mısın nesin
Sen olmazsan yapamam ben!..

Senden yakın kim var bana?
Kalbim, canım bağlı sana!..
Üzüntüm yok ondan yana
Seviyorsun beni de sen.

Gülsem güler yüzün
Ağlamamdan alır hüzün…
Senin gecen ve gündüzün
Işık alır sanki benden!

ANNEM

Bağım olsa, bahçem olsa
İpek kumaş bohçam olsa,
Sabah olsa, akşam olsa
Annem gitmese yanımdan

Her zaman baksam yüzüne,
Uyurum yatsam dizine.
Rastlamadım kem sözüne
Sesi çıkmaz kulağımdan.

Bir sözünü iki etmem.
Canımı verir incitmem
Annemsiz cennete gitmem
Onu severim canımdan

İbrahim Şimşek

ANNE SEVGİSİ

Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana.

Sensin bana can veren,
Sensin bana kan veren.

Küçükken yudum yudum,
Sütlerinle uyudum.

Kulağıma ninniler,
Neler söyledin, neler.

Beni büyüttün ana,
Beni yürüttün ana.

M.Necati ÖNGAY

Anam

Sen yoksun,martılar uçmuyor anam
Tek bir kul kapımı açmıyor anam
Yıllanmış şaraba döndü gözyaşım
Kimseler bir yudum içmiyor anam

Talihim olsaydı doğmazdım anam
Çorak gönüllerde solmazdım anam
Gözlerin zamansız kapanmasaydı
Böyle tek başıma kalmazdım anam

Kabrinde bırakıp gidemiyorum
Hoşça kal,elveda diyemiyorum
Bu nasıl ayrılık bilemiyorum
Ne olur yanına al canım anam

Tuncer Önal

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur..
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını.
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene.

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim.
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim.

ANACIĞIM
Dünyada apayrı yeri olan bir sevgi
Anne sevgisi.
Artık ben de bir anayım.
Anam seni dünden daha çok seviyorum!
Çocukluğumda dua ederdim Allah’a
Anam ölmesin diye.
Tanrım kabul etti dualarımı,
Göstermedi bana senin acını.
Bu yıl da geldi ‘Anneler Günü’
Ne alsam sana yetmez,
Senin hakkın ödenmez!
Sana duygularımdan bir demet.
Anneler günün kutlu olsun.
Ellerinden öptüm, canım anacığım!

Nuray Zaralı

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim

Hüseyin KALABA

İltifat Sözleri

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

İltifat Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel İltifat Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa İltifat Sözleri
İltifat Sözleri
İltifat Sözleri Kısa

Sen bir erkeğin isteyip te elde edemediği varlıksın! Sen yalan dünyaya gönderilmiş tek gerçeğimsin aşkım.

Sevgiyi seninle öğrenirken aşık oldum güzel yüzüne seninle aşkı öğrenirken sensiz kalmaktan korktum gülüm…

Dünyanın 7 harikası bile senin yanında değersiz kalır aşkım sen benim içimdeki dünyamın tek harikasısın!

Yüzünü dönme bana ne olur dünyam cehennem olur, yüzüme gül ne olur sensiz hayat bana haram olur gül yüzlüm…

Saçlarının kokusuna alıştım bebeğim sen benim cennetimsin ancak bundan sonra sen benim cehennemim olursun bunu unutma gülüm.

Bir bakışınla bu kalbim atmaya başladı sözlerinle yürümeye başladım gülüşünle yalan dünyamı aydınlattın aşkım seni çok seviyorum.

Bir umut serpilsin yüreğine, bin mutluluk doğsun günlerine, her şey kendin gibi ve gözlerin kadar güzel olsun.

İzliyorum seni gizlice hayranım o bakışlarına gülüşün zaten bambaşka…

Sen güneşin doğuşuyla doğan ayın parlayışıyla parlayansın sanki ağlamayı bilmeyen gülmeyi unutmayansın.

Geceleri güneşim, gündüzleri nefesim, bu dünyada canım öbür dünyada sevabım, damarımda kan bedenimde can, sensiz yok bir dakikam sensin kara sevdam.

Sen bir pınarsın, içilen ama kanılmayan, seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan, varlığına doyulmayan, yokluğuna dayanılmayan.

O kadar güzelsin ki yüzüne bakamıyorum. Titriyor ellerim, ellerini tutamıyorum. Öylesine bağlanmışım ki sensiz duramıyorum.

alıntı

Aşık Edici Mesajlar

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Aşık Edici Mesajlar

Tugbam sitesinde en güzel Aşık Edici Mesajlar sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Aşık Edici Mesajlar
Aşık Edici Mesajlar
Aşık Edici Mesajlar Kısa

Senin için her zaman dua ediyorum nazar değmesin kalbine senin için şarkılar yazıyorum belki duyarsın gelirsin çaldığın kalbimle.

Sen benim için bir değilsin sen benim için benimsin seni rakamlarla ifade edemem sen benimsin.

Aşık oldu garip kalbim sevdim seni kalbim oldu deli, adını kalbimde sayıklıyorum adını gündüz gece.

Sen kaç ben kovalarım sen ne zaman yorulursan o zaman kabullenirsin bendeki sevgiyi.

Yaşanacak günleri hayal ediyorum seninle umutlarımı bağladım kalbine hayaller kuruyorum şimdi seninle deviyorum seni.

Hayat su gibidir içmesi tatlı sana yararlı, sende benim suyumsun susadıkça adını haykırıyorum dünyama, seninle hayat buluyorum bunuda anla.

Ayrılık acısı gibi sevmenin acısıda vardır, seviyorum derken acı çekenler arasındayım duy artık feryadımı uzat elini bekliyorum seni.

Seni ilk görünce tutuldu dilim durdu dünyam sanki, seni ilk görünce hayat gözüme renkli geldi kalbim dile geldi seni görünce aşık oldu bu deli.

Aşık olmak nedir bilmezdim öğrendim sayende seni gördüğümde dünya dönüyormuş dedim, seni gördüm gözlerinde bittim.

Yorulmuşken kalbim dönen dünya içindeki acımasız hayatta, seni gördüm içimdeki dünya dönmeye başladı durduramıyorum içimdeki dünyayı harekete geçirdin engel olamıyorum seniyorum seni.

Bir rüzgar gibi hayatım savrulurken acımasızca sen çıktın karşıma tuttun elimi çektin hayatına, işte şimdi yaşamak nedir öğrendim yanında.

Kalbim bomboş kalmıştı sanki atmıyordu sessiz kalmıştı küsmüştü sanki bana, seni gördü gözlerim kalbime haber verdi kalbim direk seni kendine yazdı ve öyle aşık oldum sana.

Yeminlerimi senin üzerine söylüyorum gerçekten seni seviyorum yemin ederim bu sevgi sen olduğun sürece yanımda bitmez bunu unutma.

alıntı

Sagopa Kajmer Sözleri 2011

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Sagopa Kajmer Sözleri 2011

Tugbam sitesinde en güzel Sagopa Kajmer Sözleri 2011 sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Sagopa Kajmer Sözleri 2011
Sagopa Kajmer Sözleri Facebook,sagopa kajmer güzel sözleri,sagopa kajmer nickleri
sagopa kajmer özlü sözleri,sagopa sözleri,sagopa kajmer sözleri nick,sagopa kajmer msn sözleri,sagopa kajmer aşk sözleri

01 Ben hayatı oyuncak bile sandım ama yanıldım çünkü çocuktum yola çıkmış yeni yolcuydum (Hade Hade Hooy)

02 Forsa bedenim elime hediye her planda ortalıkta pirana duygular (Köle Gibi)

03 Dünya döndü durmaz oldu zordu ferini kesti Tanrı nokta koydu oydu adına köle denen (Köle Gibi)

04 Karda yalın ayakla gezinen onca körpenin ayaklarında bir yaraydı sanki rap karabiber duası (Köle Gibi)

05 Hayat bir damla suyla çölde serap görenin aşkı (Lingulistik)

06 Kalem elimde parça parça haykırır bu kağıda (Lingulistik)

07 Dünya malı uçan halı bin ve de düş bitecek ol emin kurduğun her düş (Al 1’de Burdan Yak)

08 Duvarlar Üzerime geldikçe kendime 10 parmaklı bir surat yaptım (Nedense)

09 Ben ne savaşlar verdim kendime bir Rabbim şahit sor ne zaman, vurdum kendimi en son katilim oldum her gece nedense (Nedense)

10 Ezeliyat değil reali rabbani mühim 3 sefil hicvardan yaprağa akar kardan yaşlar hava buz kirpiklerim don tutar (3 Sefil Şair)

11 Anakronik bi kronik rapte tek kalemle mühürü basan o adamın adı bu şakası olmayan bir sert kafiye ****.a Sagopa key meydey meydey hey (İçimdeki Şeytanın Ensesindeyim)

12 Çaldı zil ve rap ceketini çayıra saldı bil bu şarkı herkesin hissedenler dinlesin (Kambur Kelimat)

13 Ey rapin oğlu gözlerinde yaş düellosu ve kötürüm oldu ince ruhlar ordusu, son arzusunda anlaşıldı ölümün korkusu (Kör Savaşçı)

14 Soyut bir yüz aynada aksederken yüzüme kimsin demeye dilim varamadı (Pesimist 2)

15 Bense kalbimin satırlarındaki şu cümle mültecileriyle boğuşur haldeyim (Pesimist 3)

16 Bir sabah ve birde akşam oku bu şiiri iki gözümde ön sözüm (Pesimist 3)

17 Kum kalemde dalga şehiti güneş doğar gözüm yanar (Pesimist 3)

18 Yıllatılmış senelerin nöbetçileri değil miyiz (Analiz)

19 Gardiyan da bendim, hakimin de kendisi ve hapse teslim edilen huzurun gırtlağını ben kestim, katil oldum şirretinden müebbetim hürriyete (Analiz)

20 Dudaklarımda bal yok, oysa tek dilekti mutluluk (Karikatür Komedya)

21 Sönen mumun emanetiydi gözüme sanki karanlık, dönen şu dünya sanki taş ve biz içinde çorbalık (Karikatür Komedya)

22 Katıksız iyiyi bulana dek mi sürecek tek devamlılık (Karikatür Komedya)

23 Esefle kınamadır rapim, fasih, dekolte konuşurum, yolumdur önüme konulan;yürürüm,görürüm,söverim,severim (Değişebilir Her An Adres)

24 Ben raperken orada donabilir iliklerin (Değişebilir Her An Adres)

25 Mis kokulu yalanların duş vakti geldi ama evde sular kesik (Değişebilir Her An Adres)

26 Düşman kelimesinin anlamını arkadaş sıfatını taşıyanlardan öğrendim (Maskeli Balo)

27 Birisi acıyı çekti, öteki acıyı servis etti (Uğurla Bahtiyarları)

28 Rayına koydum hayatımın tek vagonlu trenini, gitme gelme aleminde tek ve son seferdeyim (Uğurla Bahtiyarları)

29 Neyleyim ki güneşi bir günümde kördeyim (Minimalite)

30 Yaşarım iskeletler diyarında, bir et parçasıyım, varımı yoktan aldım (İskeletler Diyarında Bir Et Parçası)

31 Tasanın etrafında gezgin olmuş insanlar kısacık molalarda tanıdılar mutluluk denen kelimeyi (Bir Pesimistin Gözyaşları)

32 Kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanamayan kuvvet zalimdir (Bir Pesimistin Gözyaşları)

33 Makam arabalarına yol ver geçsin, emri vaki olmuş her yolcu (Didaktik Kitaplar)

34 Emre dayalı yamalı jön hayatlar içerisinde itaatin emanetindeyiz biz, biz kimiz (Manzumu Mazlum Dinledi)

35 Tek kurşun bitirebilse gari bu hayatı bari bin kurşun atın da gönlüm doysun ahali (Üfle Güneşi Sönsün)

36 Son söze gerek yok, ilk sözün faili meçhul, kulların arifi rapi serdi önüne rehine kaldı cümlelerin, noktamı ben koydum, el senin yaz (Rap Gafil)

37 Ben tekilim,tekelim, tekeline tekme, tekerin olsa kaza sebebi, patlak, kaltak düştü bu yola tek yüzü çatlak (Rap Gafil)

38 Hayallerim yok oldu, koyduğum yerde yoktu hiçbiri tek yabancı bendim evde ve bir yalancı mumdu doğan güneş (24)

39 Sagopa yüz bela tadında komutan ve karavebada,tek safhada yoluna düz gider bu pesimist hardrhymer (Etki Tepki)

40 Duvarda çerçeveydi yaşanan anılar, bir tebessüm etse göz dolar, taşar sular ve ruhumu sel basar ve kalbimde bir küçük çocuk yaşar (Etki Tepki)

41 Çekilişsiz, kurasız hediyeyi sundum, al ve aç paketleri, içine sevgi koydum (Propertions)

42 İstanbulumda solurum,Samsun toprağım, kanımda hiphopım,raple doğanım ben Sago Key (Yokluk İçinde Varlık Çeksem)

43 Hayat kızgın boğa ben kırmızı pelerin (Romantizma)

44 Gözlerimde bir filimsin, göz çukurlarımda uyuya kalmış bir bebeksin, bende ninninim, uyu (Bebeğim Öldü)

45 Suretim şarap misali eskidikçe değeri arttı (Vasiyet)

46 Rapimtraksın,sen reel değilsin (Vasiyet)

47 Benim kalemi bir kişi yıktı,kalemimi kırdı, sözlükte sevgiliydi anlamı (Leyli)

48 Soyadımın ilk iki harfi kişiliğim kadar öz (Rak Benadam)

49 Okyanuslar mürekkebim ağaçlarsa kalemim benim (Batıl Rhyme)

50 İnecek var,durdurun Dünya’yı (Sagopa Yaşlı Planet)

51 Beni sevmek için programlanma,devrelerini yakarım (Kendime Sarılır Donarım)

52 Sagopa Key: Rapte iç karartan ilk buluş (Anektod)

53 Darmadağın armağanım kaos karmalarındayım karmakarışıklaşmaktayım (Pavlov’un Köpeği)

54 Tekmelerdim dağları kalbime yuvarlandı taşları (Pavlov’un Köpeği)

55 Varlık ruhu terkeder,gözün gözümden ayrılınca,bendeki aşk altın misali,ağırlığınca (Baytar)

56 Bu devranın binlerce sevgi müşterisinden biriyim (Baytar)

57 Dertle anlaş deva bul,üzüntü kalbi sömürür (Baytar)

58 Beynime kumanda takmış oynamaktalar,ama çakılmadım (Sansür Perdesi)

59 Küfür etmektense bırak Sago sayfa boş kalsın (Şikayetname)

60 Gülmek bir mükafattır, ağlayan gözlerin gördüğü (Kürdan Kollar)

61 Aşk bir mülteci, göçüp gider, bilmez değer (Kürdan Kollar)

62 Hayat denen ekmekten bir dilimdim ben de yendim (Dil Yaratmakta En Asil Silahlarını)

63 Kendine gelmek için hergün en az bir kere bir dizemi oku (Dil Yaratmakta En Asil Silahlarını)

64 Söküğüne yap yama yamyam budala (Trakonya)

65 Zulüm taşıyla kanatı verdi başımı felek kahpesi (Soğuk Küvet)

66 Gözler sözlerin sertliğiyle yaşa bulanıp ah çekti (Soğuk Küvet)

67 Sensiz geçen günlerin kazası yok be sevgili (Soğuk Küvet)

68 Hepinizin Sago bilgisi yetersiz vitaminlerimle bugünlere geldiniz (Pesimist 3)

69 Emre dayalı yamalı jön hayatlar içerisinde itaatin emanetindeyiz biz, biz kimiz (Manzumu Mazlum Dinledi)

70 Yağmur sakladı gözyaşlarımı kopya kalplere damladı damlam (Kopya Kalpler)