Posts Tagged ‘savaş’

NATO, Türkiye için ‘savaşamam’ der mi?

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Özlem Akarsu Çelik’in röportajı

Emekli Org. Edip Başer, 2006’da, Terörle Mücadele Koordinatörü olarak atanmış, görevde olduğu süre boyunca Amerika’yı terörle mücadeleye yeterince destek vermemekle eleştirmiş ve ‘PKK’yı muhatap alan bir misyonun parçası olmam’ demişti. Görevden alınan Dr. Başer, halen Yeditepe Üniversitesi’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün müdürü. NATO’da İstihbarat Daire Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan tecrübeli isim, Suriye’nin Türk jetini vurmakla düşmanca davrandığını söylerken Hükümet’in Suriye politikasını da diplomatik dille eleştirdi.

KISA SÜRELİ İHLAL NORMAL

– Hükümetin Suriye politikasını başından beri çok sert bulanlara katılıyor musunuz?
Uçak olayı sonrasındaki sertleşmeyi haklı bulmamak mümkün değil. Ondan önceki süreçte, Suriye yönetimini tahrik edecek nitelikteki beyanlar ve hatta uçak olayında bu sert tavırların etkili olabileceğinden de söz edilebilir.   

– Suriye neden bir Türk savaş uçağını vurdu?
Ortadoğu, Osmanlı sonrası başta ABD, batılı güçler ile Rusya arasında hakimiyet kurma yarışının sahnesi oldu. Bugün Suriye ve birçok ülkede olup bitenler bu çok taraflı oyunun parçası. Suriye ile Türkiye arasında hiçbir zaman karşılıklı ‘güven’ hakim olmamıştır. Kısa süreli hava sahası ihlalleri her yerde olur. Bağışlanması mümkün olmayan husus, uyarıda bulunulmadan uçağın hedef alınması. Düşmanca bir hareket söz konusu.

– Türkiye krizi doğru yönetiyor mu?
Ciddi bir devletin yöneticilerinden kriz durumlarında olayı kabullenmiş görüntüsü vermemenin yanında, sağduyulu hareket etmesi beklenir. Bir çatışmanın bölgeye yayılma olasılığıyla getireceği kazanç ve kayıplar iyi hesaplanmalı. Aslında bu hesapların şimdiye kadar ilişkilerin gerginleşmesi sürecinde olasılık planlaması içinde yapılmış olması gerekir.

– NATO, Türkiye için Suriye ile savaşır mı?
İttifakın, bölgede bir çatışmanın tarafı olmasına karar verme anı geldiğinde üyeler içinden durumu farklı değerlendirenler çıkabilir. Suriye’ye yönelik NATO harekatının bölgede başka çatışmalara da kapı açabileceği olasılığı ileri sürebilirler. Suriye’nin bir şekilde cezalandırılması ABD’nin de isteği olması bu endişeyi gereksiz kılabilir. Buna rağmen NATO’nun ‘Türkiye için Suriye ile savaşmam’ demesi, ittifakın kendini inkarı olur, tartışılır hale gelir. Türkiye’nin güvenliği açısından NATO güvencesi sona ermiş sayılır.   

– Suriye ile ilişkilerin bu noktaya gelmesi PKK’ya nasıl yansır?
Eylemlerini artırmak, Suriye’ye yönelik görev alan Türk güvenlik güçlerinin geri bölgesini tehdit misyonu üstlenebilir. Akıl hocaları tarafından, Türkiye’nin zayıf düşürülmesinin pazarlık gücünü artıracağı hesaplanabilir. Suriye için istihbarat elemanı olarak işlev görebilir.

– Zana’nın, ‘Kürt sorununu Başbakan çözer’ sözünün arkasında, Kuzey Irak yönetimi-ABD-Türkiye arasında varılan yeni bir mutabakatın olduğu konuşuldu. Yeni bir döneme mi girildi?
Önceki beyanlarına baktığımızda bölünmeyi hedefleyen çözümlerden söz ettiğini görürüz. Bu beyandan, terör sorununun çözümünde yeni bir döneme girildiğini söylemek mümkün değil. Barzani’nin duruşunu ABD yönetiminin belirlediği bilinmeyen bir husus değil. Daha önce varılan hangi mutabakata sadık kalmışlar ki buna uysunlar? Suriye’deki sürece yönelik ABD planlarının parçası olabilir. Sanki, ‘Ben terörle mücadelende sana yardım ediyorum. Sen de Suriye’ye yönelik politikamda yanımda ol’ diyor.    

– PKK’nın varlığını sona erdirmek için Barzani’den medet ummak gerçekçi mi?
Olmayacağının, bunca zamandır Irak’ın kuzeyinde yerleşik terör örgütüne lojistik destek sağlamayı sürdürdüğünün, yıllar önce devlet yetkililerine anlatıldığını anımsıyorum.  

– Kamuoyunda, ABD’nin PKK ile mücadelede verdiği desteğe dair ciddi kuşkular var?
ABD yönetimleri, yapabileceklerinin çok az kısmını yapmaktadırlar. Beklentimiz, Irak’ın Kuzeyi’ndeki bölgesel yönetimin, örgütün lojistik destek kanallarının kesilmesini sağlaması, AB ülkeleri üzerindeki nüfuzunu kullanarak PKK terör örgütüne para akışının kesilmesinin sağlanmasıydı. Kuşkuları paylaşıyorum.

– Öcalan’a ev hapsi çözüme katkı sağlar mı?
Bu, devlete karşı bir tür şantaj uygulaması. Barzani’nin dağıttığı yıllık almanaktaki Kürdistan haritasında, Bakü-Ceyhan petrol boru hattının geçtiği güzergah sınır çizgisi olarak belirtilmiş; Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri’nin doğu bölümü, Adana ve İçel Türk vatandaşlarının pasaportla gidebileceği bölge içinde kalıyor. PKK ve siyasi uzantısı rolünü oynayanların hedefledikleri çizgi burasıdır.

TARTIŞTIM, GÖREVDEN ALINDIM

–  Koordinatörlük’ten alındığınızda Başbakanlık açıklamasında, ‘Konuyla ilgili bazı beyanatlarının çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak görevinin sona erdirilmesi uygun görülmüştür’ denilmişti…
Bir siyasi makam sahibiyle  tartışma sonucu görevden alındım. Başka bir konu ile ilgiliydi. (Başer’in, o dönem Die Welt’e verdiği mülakattaki AK Parti iktidarına yönelik eleştirileri nedeniyle dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le tartıştığı öne sürülmüştü) Tartışma sonunda, ABD’den son olarak istediğimiz üç hususun 15 günde yerine getirilmemesi halinde görevi bırakacağımı ilgili şahsiyete bildirmiştim.

Uludere doğru anlatılmalıydı

–  34 sivilin hayatını kaybettiği Uludere’de kim sorumlu?
Devletimizin bazı gerçekleri halkımıza zamanında ve doğru olarak anlatmaması, olayın bölücü örgüt ve yandaşları tarafından kullanılmasına yol açmıştır. O bölge terör örgütünün, ülkeye giriş için kullandıkları bir güzergahı içeriyor. Sınıra doğru ilerleyen 30-40 kişilik bir grup ile ilgili bilgi gelmiş. Zaman kaybetme lüksünüz yok.

28 Şubat darbe değil

– Genelkurmay eski Başkanı İ. H. Karadayı, Çevik Bir’in Sincan’da tankların yürümesi için söylediği ‘Balans ayarı yaptık’ sözünü ‘boşboğazlık’,  28 Şubat için kullanılan ‘postmodern darbe’ sözünü ise ‘aptalca’ olarak değerlendirdi?
28 Şubat’ta MGK’da alınan kararları darbe ya da post modern darbe olarak nitelemek gülünç. Bu toplantıda yoğun tartışmaların yaşandığı, kurul üyesi komutanların hükümete eleştirilerde bulundukları açıklanmıştır. Bunlar, kurulun çalışma yöntemleri içinde doğal işler olarak görülmeli. Ülkenin ulusal güvenliğiyle ilgili konular tartışılıyor. Tankların yürüyüşüyle ilgili beyanı, anında dile geldiği gibi söylenmiş bir söz. Sayın Demirel’in söyledikleri en güzel açıklama; kurul kararları hükümet tarafından da onaylanmış ve uygulanması için gereği yapılmıştır.

Akşam

BM’den itidal çağrısı

Pazar, Haziran 24th, 2012

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un, Suriye’nin Türk askeri uçağını düşürmesi ile ilgili olarak ”durumu yakından takip ettiği ve bu ciddi olayın iki tarafça itidalle ve diplomatik kanallar yoluyla ele alınmasını umut ettiği” bildirildi.

BM Sözcüsü Martin Nesirky konuya ilişkin olarak AA muhabirine yaptığı açıklamada, ”BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, durumu yakından takip etmektedir ve bu ciddi olayın iki tarafça itidalle ve diplomatik kanallar yoluyla ele alınmasını umut etmektedir” dedi.

Bahattin Şakir Kimdir Kısaca

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bahattin Şakir Kimdir Kısaca


Bahattin Şakir Hayatı

Dr. Bahattin Şakir (d.1874- ö. 17 Nisan 1922), Türk doktor, siyasetçi.

II. Meşrutiyet döneminde, mebus veya nazır unvanı taşımamış olmakla birlikte, İttihat ve Terakki’nin Katibi Mesul’lerinden biri olarak devrin öndegelen siyasetçileri arasında yer almıştır. İttihat ve Terakki içindeki ünlü “Doktorlar grubu”nun üç önemli isminden birisi olmuş (diğerleri Doktor Nazım ile Doktor Rüsuhi Dikmen’dir); Cemiyet’in Türkçü-Turancı kanadında yer almış, bir ideolog olmaktan çok teşkilatçı kimliğiyle ön plana çıkmıştır.
Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucularından olan Bahattin Şakir, örgütün siyasi bölüm şefi olarak görev yapmıştı.
Türkiye’de Adli Tıp’ın kurucularındandır ve ülkedeki ilk telif Adli Tıp ders kitabının yazarıdır.

1874’te İstanbul’da doğan Bahattin Şakir, Askeri Tıbbiye’yi 1896’da tabip yüzbaşı olarak bitirdi 1900’de aynı okulun tıbbi kanuni muallim muavinliğine getirildi Bu görevine ek olarak Şehzade Yusuf İzzettin Efendi’nin özel hekimliğini de yapıyordu Bu arada Ahmed Celalettin Paşa’nın maiyetine girdi Ahmet Rıza ve İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri ile ilişki kurdu Ahmed Celalettin Paşa’nın muhalefete katılmasından sonra İttihatçilerle ilişkili olmasından ve meşrutiyeti savunuyor olmasından dolayı Erzincan’a sürgüne gönderildi Cemiyete gönderdiği yardımın ortaya çıkması üzerine tutuklandı, ardından da Trabzon’a sürüldü 1905’te Mısır’a, oradan da Paris’e kaçtı Paris’te ve bir ara gizlice geldiği İstanbul’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çalışmalarının canlandırılmasında Ahmet Rıza ile birlikte etkin rol oynadı 1908’de II Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a ve Askeri Tıbbiye’deki eski görevine döndü Daha önce Kahire ve Paris’te çıkan Şura-yı Ümmet gazetesinin yayımını İstanbul’da sürdürdü Bu arada “Ali Kemal Davası” ve “Kanuni Esasimizi İhlal Edenler” adlarıyla imzasız olarak yayımladığı kitaplarında karşıtlarını sert bir dille eleştirdi

1909’da askeri ve sivil tıbbiyelerin birleştirilmesi ile kurulan Haydarpaşa Tıp Fakültesi’nde adli tıp müderrisi oldu Ertesi yıl tıp fakültesi ikinci reisliğine seçildi Balkan Savaşında Edirne’nin Bulgarlar tarafından kuşatılması sırasında oradaki hastanede başhekim olarak çalıştı (1912) Edirne’nin işgali üzerine tutsak düştüyse de bir süre sonra serbest bırakıldı 1913’te Teşkilatı Mahsusa’nın siyasi bölüm şefliğine getirildi Aynı yıl Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi’ne bağlı olarak kurulan Tababet-i Adliye Müdürlüğü’ne ve Tababet-i Adliye Encümeni reisliğine getirildi 1 Dünya Savaşı yıllarında Erzincan ve yöresinde Teşkilat-ı Mahsusa yöneticisi olarak görev yaptı ve Ermeni Tehciri içinde etkin rol oynadı Mondros Mütarekesi’yle birlikte savaş suçlusu ilan edilince 2 Kasım 1918’de Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte bir Alman savaş gemisiyle Sivastopol üzerinden Berlin’e kaçtı Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Doğu Halkları Kurultayı’na katıldı.

1920’de İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı’nın Bakü temsilcisi oldu 1921 ilkbaharında bu örgütün Moskova’da yapılan kongresine katıldıktan sonra Almanya’ya döndü 17 Nisan 1922 günü Berlin’de Cemal Azmi Bey ile birlikte Ermeni suikastcılar tarafından öldürüldü

Robert Doisneau Kimdir Hayatı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Robert Doisneau

Robert Doisneau Hayatı

Robert Doisneau Fransız fotoğraf sanatçısıdır.Robert Doisneau Paris’te Estienne Okulu’nda gravür ve taşbaskı (litografi) üzerine eğitim alarak bu konuyu kendine meslek edindi.

Robert Doisneau 1931 – 1933 yılları arasında André Vigneau’nun uygulayıcı asistanlığını yaptı. Bir süre Renault fabrikalarının fotoğraf servisinde çalıştıktan sonra, çeşitli dergilerde görev yaptı.

Robert Doisneau Coşkulu bir mizahın, işlediği konuyla sıcak bir atmosferde aynı potada eritilmesi temelinde çektiği fotoğraflar için Paris metro banliyölerini sıkça kullandı. 2005 yılında bir yapıtının 155 bin Euro fiyatla satıldığı Robert Doisneau, II. Dünya Savaşı’nda aktif olarak asker ve savaş fotoğrafları çekti ve bastı.

Kozasında kaldı kelebek

Cuma, Haziran 22nd, 2012
KOZASINDA KALDI KELEBEK

Sessizce geldim
Hiç sesim çıkmadı baktım her yana
Sus pus gönüller
Bir şaşkınlık mı bu
Yoksa yaşanmışlıkların suskunluğu mu?
Sessizce baktım her yana
Susmuştu herkes
Ne de olsa kabulümüz der gibi
Olmaz, bu suskunluk kötü
Hırçınlık içimizde
Karanlık gecelerde hüsranlar
Hep bizde an ve an yaşanılanlar
Soğuk rüzgâr titretti içimizi.

Kuş misali olsak
Uçsak bilinmeyen diyarlara
Sahilde uzansak sorgusuz sualsiz
Kanat açsak hür kelebekler misali
Kim kırdı kolunu kanadını
Dün niye yoktun sen
Nerdeydin kimlerde saklandın.
Kozanda çıkacaktın hani
Kelebek gibi uçacaktın
Kanat vuracaktın özgürlüğüne
Kozandan çıkmadın kelebek.

Bitkinlik, yorgunluk, yokluk,
Savaş devam ederken yüreğinde
Düşlerini gömdün
Kimse görmedi seni
Sen kaldın kozanın içinde;

Çıkabilseydin eğer
Uçardın ya… yoktu kanadın
Hayaller öyle çok ki
Uçmak kadar güzeldi yaşamda kalabilmek
Onu da başaramadı kelebek.

Sessizce aldım avuçlarımda kaldı öylece….

birleşmiş milletler günü ile ilgili şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Birleşmiş milletler günü şiirleri
Birleşmiş milletlerle ilgili şiirler
Birleşmiş milletler şiirleri

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜNÜ

Hiç bir millet dünyada
Tek başına yaşamaz.
Tek başına uygarlık
Yollarını aşamaz !

24 Ekim günü
Milletlerin günüdür !
El ele tutunanlar
Bu birlikle öğünür.

Birleşen milletlere
Dünyada barış vardır.
Bilgi alanlarında
Topluca yarış vardır.

Savaş için hazır ol.
Bu birliğin içinde !
Milletler yaşamalı
Bu birliğin içinde

M. Faruk GÜRTUNCA

Birleşmiş Milletler
“Birleşmiş Milletler” kuruldu bugün,
her ülke, her ulus şimdi çok mutlu.
Önleniyor nerede bir savaş çıksa,
İnsanlar hayattan daha umutlu.

Özgürlükler için pek çok çalışır,
Amacı : Barışı hep korumaktır.
Mezhep, dil, cins, ırk farkı yapmadan,
Bütün insanlığa ışık tutmaktır.

Açlığa çareyi onlar düşünür,
Her ulusa kültür vermek isterler.
İki ülke nerde harbe tutuşsa,
Durmazlar, araya hemen girerler.

Büyük Atatürk de, barı isterdi :
“Yurtta sulh, cihanda sulh” dedi durdu.
Sevinçliyiz şimdi, tüm dünya mutlu,
“Birleşmiş Milletler”, bugün kuruldu.

Hasan ŞEN

Birlikten Kuvvet Doğar
Birlikte millet yapar,
Yaşar hakka tapanlar.
Her zaman zorluğu aşar,
El birliği yapanlar…

Bir elin sesi çıkmaz,
Topluluktan bıkılmaz.
Bu amaçta, bu yolda
Birleşenler yıkılmaz…

Kolay kolay sökülmez,
Perçinleşen bükülmez.
Birleşirse milletler,
Boş yere kan dökülmez…

Kuvvet doğar birlikten,
Düzenlikten, dirlikten…
En çetin düşman yılar,
Böyle beraberlikten.

Hakkı SUNAT

sivil savunma günü ile ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

sivil savunma günü ile ilgili şiirler,sivil savunma günü şiirleri,sivil savunma günü ile ilgili şiir

Sivil Savunma

Edirne’den Ardahan’a
Samsun’dan İskenderun’a uzanan
Devletin en şefkatli elleridir.
Sivil Savunma.

Savaşta ve barışta
Depremde, selde, yangında
Her tür afette,
Uzanır zorda kalan vatandaşına
Çeker alır ölüm tuzaklarından
Sarar yaralarını.

Sivil halkla beraber
Sivil halkın yanında
Karda, kışta her koşulda
Hazırdır göreve.
Karagün dostu,
Görevinin, özgüvenin okuludur
Sivil Savunma.

Cihat SOLMAZ

Sivil Savunma

Harbin olumsuzluğu
Cephelerde kalmıyor.
Siviller bile artık
Korkunç zarar görüyor.

Saldırıdan korunmak
Yeterli önlem almak,
Bulunmak ilkyardımda
Şart sivil savunmada.

Tüm askerler cephede
Kararlı savaşırken;
Sivil savunma ile
Destekle cepheyi de.

Yurdun savunmasına,
Olumlu katkıları.
Sivil savunmacılar,
Kurtarmakta canları.

Askere ve kendine
Yardımcı olmak için,
Sivil savunmacı ol,
Hizmet et milletine.

Sivil Savunma

Afet,Savaş Olursa
Yetişir Sivil Savunma
Kurtarır Sivilleri
Yardım Eder Onlara

Savaş Yıkıntı Afette
Veririz Biz Elele
Sivil Savunma İle Birlikte
Mutlu Oluruz Yine

Gelin Paylaşalım
Bu Sıkıntıları
Umutlarla Saralım
Köyü Anılarımızı

Mutluluğun Altında
Yatar Sivil Savunma
Mutlu Oluruz Tekrar
Sağol Sivil Savunma

Hilal Özegen


Sivil Savunma

Uzun yıllardan beri insanlar savaşmakta,
Ölüm ile birlikte servetler yok olmakta.
Yangın ve felaketin anası oldu harpler,
Savaş sonralarında geri kaldı milletler.

Zaman ilerleyince kavga biter sanıldı,
Çağdaş gelişmelere umut ile bakıldı.
Oysaki gizli gizli ne silahlar yapıldı,
İnsanlar yığın yığın acımadan yakıldı.

Görüldü ki savaşta asker değil sadece,
Sivil halk da ölüyor, binlerce, onbinlerce.
“savaş kural tanımaz” ilkesi anlaşıldı,
Sivil savunmaya da böylece ulaşıldı.

Kurtarıcı, silahsız ve sivil kişilerden,
Teşkilatlar kuruldu, yönetildi merkezden,
İşyerinde ve evde, cephenin gerisinde,
Öz savunma sivilin yeşerdi bilincinde.

Sivil savunma artık bütün yurt genelinde,
Hizmet için çalışıyor cephenin gerisinde.
Ev, işyeri ve sivil, bu örgütçe korunur,
Sivil savunmacının görevi onurludur.

Evlilik ile ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Evlilikle İlgili Şiir,Evlilik şiirleri,en güzel Evlilik şiirleri,Evlilik ile ilgili şiirler

Evlilik Yıldönümü

Seni tanımadan önce
Yoktu bilmece
Sabah kalkar akşam yatardım
Uyur uyanırdım
Aya bakmazdım
Ellerimi yakmazdım

Ne olduysa, gözlerim
Gözlerinle buluşunca oldu.
Bütün boşluklar doldu.
Anlam kazandı yaşam
Çözüldü bilmece

Kader seni bana yazdı
Gece beyazdı
Mevsim yazdı
Kader beni sana yazdı

Yazıldık çizildik
Ezildik büzüldük
Büyüdükçe büyüdük
Ceylan gibi koştu
Kaplumbağa gibi yürüdü yıllar

İki idik üç olduk
Üç idik dört olduk
Keder olduk dert olduk
Sevinç olduk neşe olduk

Seni tanıdım ya
Çözüldü bilmece

Şimdi her an, her gece
Dilimde hece hece
Sevgin var, aşkın var

Seni seviyorum, seveceğim
Son nefesime kadar.
Cemal Yaman

Evlilik
Dinle beni arkadaş
Hiç sevmemek delilik
Sevdiğinle bir savaş
Vermek değil evlilik

Ya zayıftır ya şişman
Herkes halinden pişman
Birbirinizi düşman
Görmek değil evlilik

Düşsen de bir batağa
Arzun kalkar atağa
Beraberce yatağa
Girmek değil evlilik

Bitince aşk oyunu
Cüce dersin boyunu
Nerdeyse tüm huyunu
Yermek değil evlilik

Görünce bir dilberi
Boşa dökme o teri
İmzalanan defteri
Dürmek değil evlilik

Söndürsen de korunu
Görmelisin torunu
Göz önüne sorunu
Sermek değil evlilik

Başlayınca bir döküm
Azalır mı hiç yüküm
Kral gibi bir hüküm
Sürmek değil evlilik

Muammer Baydere

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri
Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri
Tevfik Fikret Tarihi Kadim

TARİH’İ KADİM
Puan Ver :
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu.
Ve başlar bize maval okumaya.
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından.
Gösterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en güzel örnek, der.
Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden.
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku.
Başı geçmişe bir düşe değer,
sürünür ayağı bomboş bir geleceğe,
bir deri bir kemik,
ayakta zorla durur.

Ben hiç tiksinmem ondan,
karşıma alırım onu arada bir,
anlat bakalım, derim, şu eskilerden.
Bir parça feylesofa benzer o,
bir parça sırtlana benzer,
berbat suratıyla da bir hortlağa.
Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,
başlar paslı, boğuk bir sesle
bir bir bana anlatmaya,
sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:
Hep yıkım üstüne yıkım,
acı üstüne acı!
Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu,
çöküverir ağır gölgesi bir bulutun,
kanlar yağar dört bir yana.
En başta bir kanlı bayrak.
Kanlı bir taç gelir arkasından.
Sonra araçlar sökün eder kan içinde:
Balta, topuz, yay, kılıç, mızrak,
mancınık, top, tüfek, sapan.
Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri.
En son alay alay esirler geçer.
Yenen bir kişiye yenilen on kişi,
çiğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu.
Yıkımlara, acılara alkış tut,
yüksekten bakanlar önünde eğil,
insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,
doğruluk lafta, yürekte değil,
iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda.
Bir gerçek var, tek bir gerçek:
Eli kolu bağlayan zincir.
Bir tek şey var sözü geçen: yumruk.
Hak güçlünün, kötünün yanı.
Uzun lafın kısası:
Ezmeyen ezilir!
Nerde bir şeref var, iğreti.
Nerde bir mutluluk var, yama.
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna.
Din şehit ister, gökyüzü kurban.
Her yanda durmadan kan akacak,
durmadan her yanda kan!

İşte böyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belalı ömrü
ne yolda, nasıl sürdüğünü.
Bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında.
Duyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunç bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana.
Savaşın gürültüsü, patırtısı, indir artık
indir bu acıklı sahnenin perdesini!
Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!
Sen de, gelenekçi iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık.
Uzun karanlıklar içinde uyumak isteyen mi var?
Bizden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
Kimsin, ey gölge, kendinden geçmiş,
koşuyorsun karanlıklara doğru?
Kanla oynamış gibisin,
kırmış geçirmişsin insanoğlunu.
Sen buna kahramanlık mı dedin?
Onun kökü kan ve hayvanlık be?
Şehirler çiğne, ordular dağıt,
kes, kopar, kır, sürükle,
ez, vur, yak ve yık.
Yalvarmalara yakarmalara boş ver,
gözyaşlarına iniltilere aldırma.
Ölümle, acıyla doldur geçtiğin yeri,
ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun.
Sönsün evler, sürünsün insanlar orda burda,
kalmasın alt üst olmayan hiçbir yer,
mezar taşına dönsün her ocak,
damlar çöksün yetimlerin başına.
Bu ne alçaklık böyle bu ne namussuzluk!
Hey bana bak, başbuğ musun ne?
Yerin dibine bat, cakanla gösterişinle!
Her başarı bir yıkım bir mezarlık,
işte bir yavrucak yatıyor şurda,
ey cihangir, onu gör de utan!
Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,
nice acılar verdin bütün insanlara,
inim inim inlettin bütün insanları.
Parçalan, kararmış tac, tuz buz ol,
hep senin yüzünden yoksulluğu insanların.
Göz yaşından incilerin nerde hani?
Nasıl da yosun tutmuşlar, bi görsen!
Eski çağlar nasıl kanmış size?
Ey kan içen kargalar,
bütün karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada
zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.
Hadi gidin tarih korusun sizi,
-haydutlara en iyi sığınaktır gece-,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta.
İşte müjdelerin en güzeli,
işte en gerçek özgürlük
düşümüzdeki gelecek çağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmün kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!

Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,
kimse bilmeyecek senin sayıp döktüklerini,
savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?
Belki duyulmadık bir öykü,
belki korkunç bir masal.
Çok sürmez köhne kitap,
fikri gömen sayfaların
bugün olmazsa yarın yırtılacak.
Ama kim yapacak dersin bu işi?
Bu öyle büyük, öyle kocaman bir devrim ki,
hangi güç kalkar, ben yaparım der?
Yerlerin ve göklerin sahibi mi?
Tamam, işte oldu şimdi!
Yeri göğü elinde tutan o kibirli,
o somurtkan ve dokunulmaz.
Bütün bu kavgalar onun yüzünden değil mi?
Gökyüzü, sen söyle,
yüzyıllarca sel gibi akan su,
– şimdi esrik bir ağzın türküsü,
kuru sesi zindandaki bir adamın,
iç açan bir söz ya da yakan bir söz şimdi,
bir geniş “oh!”, bir derin “eyvah!”,
bir yakarış, bir övgü,
Şimdi tüy gibi bir rüzgar,
Şimdi ağzın bir kasırga.
Dokunaklı bir yakınma şimdi,
sabredemeyen bir başa kakma,
bir titreme, bir çan sesi,
bir savaş davulunun gümbürtüsü,
için için ağlamasi çaresizliğin,
kahrın iyilikbilir kişnemesi,
bir söylev, apaçık, gürül gürül,
Şimdi utangaç ve hasta bir yalvarış,
bir rahatlık bir iç sıkıntısı,
Şimdi korkunç bir haykırma –
bütün bu karman çorman gürültü patırtıyla
inleyen boş kubbe, sen söyle!
Sen ki her sesi yankılayansın,
söyle, bu bir sürü boş çabalama içinde,
daha yukarlardaki şu tanrı katına
hangi sesin yankısı varabilmiş ki?
Hangi dua kabul olmuş bugüne dek?
Binlerim seni, göklerin tanrısı,
din ulularından dinlerim seni:
“Ne benzer var, ne noksanı,
canlı ve ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve yüce.
Odur veren yiyeceği içeceği,
düşleri gerçek yapan o,
bilen, haberi olan, kahreden ve öç alan,
açık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,
el uzatan yoksullara ve çaresizlere,
her zaman her yerde bulunan ve her yeri gören…”
Seni böyle övüp duruyorlar işte.
Oysa senin en üstün özelliğin ne,
“Ortaksız” oluşun değil mi?
Kaç ortağın var şu bataklıkta, bir bak.
Topu ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve kahreden.
Ve topu ortaksız ve tek.
Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,
ve topunun yukarlarda bir gökyüzü.
Bütün ordan gelir yüreğe doğan.
Topunun güneşi, ayı, yıldızları var,
ve topunun görünmez bir tanrısı.
Topunun adanan bir cenneti var,
ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,
ve topunun saygıdeğer bir peygamberi.
Ve topunun cennetinde körpecik güzel kızlar yaşar.
Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar.
Tanrılar ne derse onu yapacak halk,
sabırla ve kahırla olacak iki büklüm.
Ama tanrılar ne derse onu yapacak.

İnanasım gelmiyor bunların hiçbirine.
“Ne bileyim?” diyor kime sorsam.
Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?
Belki aldanmak yaşamanın bir gereği.
Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,
belki ben hiç bir şeyin farkında değilim,
karıştırmaktayım “yok” la “var” ı.
Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?
Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru.
İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan.
Belki de yok olacağız bir gün topumuz birden.
Kimbilir, öbür dünya belki de var.
Madem bu beden o ölümsüzün işi,
ne diye kıvranır durur bin türlü dert içinde?
Hadi diyelim aslımız toprak bizim,
sen gel onu kederden bir çamur yap.
– her yeri kanla, göz yaşıyla dolu –
insaf be, bu kadarı da olur mu?
Sen gel hem yoktan var et,
sonra da ettiğini boz, kötüle.
Hiç bir yaradandan ummam bunu:
Yaradan yok eder, ama perişan etmez!

En zorlu düşmanın işte, tanrı,
boğmak ister seni ulu katında,
çok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
bir tadımlık vermiştin hani.
Kuşku! En zalim en güçlü düşman.
Bunu ya bildin ya koydun kafamıza,
ya da bilemedin işin nereye varacağını.
“şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey var ya,
bugün yerinden yurdundan edecek seni o.
Tapınağında ışıklarını söndürüyor,
elleriyle parçalıyor heykelini.
Sense, iler tutar yerin kalmamış,
göçüp gidiyorsun olanca gücünle.
Burçlarında yıkılmalar falan hani?
Nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının?
O kızgın soluğun hani nerde?
Ne cehennemlerinde bir kaynama var?
Ne büyük acını gören bir göz.
Ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama.
Oysa bir ufak parçası kopsa insanın,
bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma.
Sen Yeryüzü ve Gökyüzü’nle göç gir de,
bir inilti bile duyulmasın ortalıkta.
Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor.
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyüzlüler ağlar,
bir de ahmaklar.

1 Kıtalık Cumhuriyet Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cumhuriyet Şiirleri 1 Kıtalık

1 Kıtalık Cumhuriyet Şiiri


Cumhuriyet Bayramı

Bayraklarla donatalım,
Yurdun her bir yanını,
Kutlu olsun herkese,
Cumhuriyet Bayramı

****

Hep bir yürek olalım,
Unutmadan yarını,
Kutlu olsun herkese,
Cumhuriyet Bayramı.


Kutlu Olsun Türkiye

Olanca gücümüzle
Haykırırız sevinçle
Cumhuriyet bayramın
Kutlu olsun Türkiye

****

Atatürk’ten bizlere
Ne güzel bir hediye
Cumhuriyet bayramın
Kutlu olsun Türkiye

****

Cumhuriyet

Olmasaydı cumhuriyet,
Ne yapardı bu millet.
Özgürlüğün tadında,
Hayat olmazdı elbet.

****

Gönülden söylüyorum,
Atamı çok seviyorum,
Her 29 Ekim’de,
O’nu çok özlüyorum.

Savaşçı

Söze dair her şey söylenmiş
ama yine de çözüm bulunamamışsa
kılıçlar çekilir,
sonrası savaş demektir.

Savaş

açlık, zulüm ve ölüm
mutluluk getirmez biliyorum.


Cumhuriyet Sevinci

Cumhuriyet sevinci
Sardı bütün vatanı,
İyi bilelim gençler
Çok özeldir anlamı.

****

Duysun bütün dünya
Bu mutlu günümüzde,
Sen rahat uyu atam
Gençlik senin izinde.

yeni çanakkale savaş resimleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Atatürk’ün cephede çekilmiş fotoğrafları bulundu.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde, Çanakkale kara savaşlarıyla ilgili, ilk kez gün ışığına çıkan kareler

Deli Sözler 2012

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Deli Sözler 2012

Tugbam sitesinde en güzel Deli Sözler 2012 sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Deli Sözler 2012
2012 Deli Sözler 2012
Deli dolu sözler 2012

bakma öyle dik durduğuma aslında bir serçe kanadından farksızdır bu yürek.

Şiddetini richterin ölçemediği bin deprem yaşarım günde, düşerse titremekten düşecek yüreğim yere.

bağrımı delmek için taşlar yetmez ki,halden anlayanın bir gülü yeter.

Bizi çekemediler halat koptu.

Nefes alamıyorum. Atmosferi açın.

Bedavaya sadece güneş doğar.

Sana her şeyimi veririm diyemem. Çünkü her şeyim sensin.

Gerçekler acıdır, baklava tatlıdır. O zaman baklava gerçek değildir.

Sigara içme torununu gör. Sigara iç dedeni gör.

İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum.

Boks spor ise savaş olimpiyattır.

Hızlı yaşa genç öl. Cesedin yakışıklı olsun.

Ey yükselen nesil ! Aşağı in lan.

İnsan icat oldu. Ekoloji bozuldu

Atalarımız zamanında Orta Asya’dan çıkıp da ters yöne gitselerdi, şimdi Japon olurduk

Allah seni mutluluk yağmuru altında şemsiyesiz bıraksın

Bakarsan bağ olur, bakmazsan göremezsin

Politika İle İlgili Sözler

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Politika İle İlgili Sözler

Tugbam sitesinde en güzel Politika İle İlgili Sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Politika İle İlgili Sözler
Politika İle İlgili Sözler
Politika İle İlgili güzel Sözler
Politika İle İlgili cümleler

Politika İle İlgili Sözler

Bir politikacının amacı sürekli iktidar olmaktır. Bu çaba ona çoğu zaman sorun çözme görevini unutturur.
Jean Monnet

Hata yapmak insanlara vergidir, bunu başkalarının üstüne atmak politikadır.
Bill Vaugheur

Pencereyi kaparsanız iyi hava gelir, başkası açarsa cereyan olur.
L.J.Goodyear

Politika gerçekleri yadsıyıp, yalan söyleme değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermesidir.
Churchill

Politika güç iştir, ona kendiliğinden atılan kimse ondan şikayet etmemelidir.
Gunter Grass

Politika kansız savaş, savaş ise kanlı politikadır.
Mao

Sürekli olarak kendini yönetebilmek insanın sahip olabileceği en değerli yeteneklerden birisidir.
Bertrand Russell

Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.
JOHN ARBUTHNOT

Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür.
JAMES F.CLARKE

Devlet adamı koyunu kırpar; siyasetçi koyunun derisini yüzer.
AUSTİN O’MALLEY

Çağdaş siyasi toplum, ”insanları umutsuzluğa düşürme makinesi” dir.
ALBERT CAMUS

Muhalefetin görevi, muhalefet etmektir.
RANDOLPH CHURCHİLL

Siyasetle ahlakı ayıranlar, ikisine de bir şey anlamamışlar demektir.
JOHN MORLEY

Barış ile ilgili Sözler Barış Sözleri

Pazar, Haziran 17th, 2012

Barış ile ilgili Sözler Barış Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Barış ile ilgili Sözler Barış Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Barış ile ilgili Sözler Barış Sözleri

Barış İle İlgili Sözler

* Barış bile, büyük bedellerle satın alınır. – Benjamin Franklin

* Barış zamanında oğullar babalarını toprağa verirler, savaş zamanında ise babalar oğullarını toprağa verirler. – Croesus

* Barış istiyorsanız savaşa hazır olun. – Sezar

* Kötü bir barış, savaştan daha berbattır. – Gaius Cornelius Tacitus

* Anladım ki, barışmak savaşmaktan daha zormuş. – Gerry Adams

* Üç barış vardır: Birinci barış, en önemli barıştır. İnsan ruhundadır o. İnsan, kainatla ve kainatın bütün güçleri ile olan ilişkisini, beraberliğini farkettiğinde, kainatın merkezinde Büyük Ruh’un durduğunu ve bu merkezin her yerde, her birimizin içinde olduğunu farkettiğinde birinci barış sağlanmıştır. Bu gerçek barıştır, diğerleri sadece bunun akisleridir. İkinci barış iki fert arasında olan barıştır. Üçüncü barış ise iki millet arasında yapılır. Fakat hepsinden önce, anlamalısınız ki ‘gerçek barış’ dediğim birinci barış, insanın ruhundaki barış yoksa ne fertler ne de milletler arasında barış olabilir. – Kızılderili atasözleri

* Her barış hareketinin arkasında savaş arzusundan daha yüksek bir tutku olmalıdır. Barış için mücadele etmeye ve barış için ölmeye hazır olmayan kimse pasifist olamaz. – Mary Heaton

* Barış diye bir şey vardır. Kalbinizde ve ruhunuzda. – Sharon Stone

* Yurtta barış dünyada barış – (Mustafa Kemal Atatürk)