Posts Tagged ‘Şehir’

Cuma Namazı Farz mı Vacip mi

Cumartesi, Haziran 23rd, 2012

Cuma Namazı Farz mı Vacip mi

Cuma Namazı Farz Mı

Cuma Namazı
Cuma namazı, dördü ilk sünnet, ikisi farz ve dördü de son sünnet olmak üzere on rek’attır.Cuma günleri öğle vaktinde kılınır ve o günün öğle namazının yerine geçer. Cuma namazının farzı cemaatle kılınır. Tek başına kılınmaz.

Cuma Namazı Kimlere Farzdır
Cuma namazının bir kimseye farz olması için, müslüman, akıllı ve erginlik çağına gelmiş olmaktan başka altı şartın daha bulunması gerekir.

Cuma Namazının Farz Olmasının Şartları:
1) Erkek olmak (Kadınlara farz değildir.)
2) Hür ve serbest olmak.
3) Mukîm olmak. (Yani misafir olmamak)
4) Sağlıklı olmak. (Cuma namazına gidemeycek şekilde hasta olmamak)
5) Kör olmamak.
6) Ayakları sağlam olmak
Bu şartlar kendisinde olmayan kişiye cuma namazı farz değildir. Ancak bu durumda olan bir kimse câmiye gidip cumayı kılarsa o günün öğle namazının yerine geçer.

Cuma namazının sahih olması için de altı şart lâzımdır.

Cuma Namazının Sahih Olmasının Şartları :
1) Cumanın öğle vaktinde kılınması.
2) Namazdan önce hutbe okunması.
3) Cuma kılınan yerin herkese açık olması
4) İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması.
5) Cuma namazını kıldıranın, devletin (yetkili makamın) görevlendirdiği veya izin verdiği bir kişi olması.
6) Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.


alıntı

Malatya’da 3.8 şiddetinde deprem

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Malatya da deprem
Saat 16.42’de Malatya merkezde de ciddi şekilde hissedilen bir deprem meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 6 saniye süren depremin merkez üssünü Battalgazi ilçesi Yarımcahan Köyü olarak saptadı ve büyüklüğünü de 3.8 olarak ölçtü.
Yer yüzeyinden 2.6 km. aşağıdaki tabakada meydana geldiği belirtilen, bu nedenle il merkezinde özellikle yüksek katlı binalarda şiddetli bir şekilde hissedilen deprem nedeniyle, yüksek katlı binalarda oturanlar cadde ve sokaklara kendilerini attılar.
Depremin şehir merkezine yakın olması ve yüzeyden 2,6 km gibi fazla derin olmayan bir mesafeden olması şiddetini daha fazla hissettirdi. Depremde herhangi bir hasar olmadığı bildirildi.

Kastamonu şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kastamanu İle İlgili Şiirler
En Güzel Kastamanu Şiiri

Ilgaz

Yıldızlar çamlara değer de geçer,
Gün burdan başını eğer de geçer.
Sular dizlerini döğer de geçer.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Başında bir tavus tuğ gibi çamlar,
Yollara dizilmiş tığ gibi çamlar,
Karşıdan bir zümrüt çığ gibi çamlar.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Dalı var; göklere yeşil direktir,
Gölü var; dağlara düşmüş yürektir,
Yolu var; içinde yitsem gerektir.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Zeki Ömer Defne

Kastamonu

Kastamonu
Sana gelen, sende kalmaz, öyle mi?
Sende doğar, sende ölmez, öyle mi?
Sana mahkum olan gülmez, öyle mi?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Seni niye dağ ardına attılar?
Niye sürgün memleketi tuttular?
Niye büyümezsin bir derdin mi var?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Sana gelen, boşa gelip geçmemiş.
Boşa senden mevlasına kaçmamış.
Mana perdesini boşa açmamış.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Beni şair ettin, hayy, var olasın.
Barındırdığınla imar olasın.
Alimlerle, salihlerle dolasın.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Nazlı Rânâ Gürel

Tevfik Fikret Sis Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Sis
Sis Şiiri Tevfik Fikret
Tevfik Fikretin Sis Şiiri

Sis
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
Ey zulümler sâhası… Evet, ey parlak alan,
ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
sefahate susamış bağrında yaşatan.
Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
ey bin kocadan artakalan dul kız;
güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
Yalnız işte bu… Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

Örtün, evet ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir;
örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
“Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
sembole eden harap ve sessiz evler;
ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
ve yıllardır tütmek ne… çoktan unutulmuş!
Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
ey kimsesiz; âvâre çocuklar… Hele sizler,
hele sizler…

Örtün, evet, ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir;
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Tevfiz Fikret
18 Şubat 1317

Antalya Erken Rezervasyon Otelleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Erken Rezervasyon Otelleri Antalya 2012
2012 Antalya Erken Rezervasyon Otel fiyatları

Erken rezervasyon fırsatları ile çok uygun fiyatlarla Antalya tatil yapabilirsiniz.

işte Antalya Erken Rezervasyon Otelleri

Papillon Hotel Zeugma

Belek, İleribaşı mevkiinde bulunan tesis, 60.000 m2 alan üzerine kurulu olup, Antalya merkeze 40 km., havalimanına 35 km., Belek e 4 km. mesafede ve denize sıfır konumdadır.

Club Hotel Falcon

ntalya – Lara’ nın en güzel koylarından birinde, muhteşem deniz manzarasına hakim olan tesisimiz Şehir merkezine 5 km, Havaalanına 17 km uzaklıktadır.

Antalya erken rezervasyon yapan diğer otelleri ve fiyatları için Tıklayınız..

Ayasofya Müzesi Kısa Bilgi

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ayasofya Müzesi hakkında Kısa Bilgi
Ayasofya hakkında bilgi
Ayasofya müzesi tarihçesi

Ayasofya müzesinin tarihçesi:

Türklerin İstanbul’u fethetmesinden çok zaman önce Hıristiyanlığın yeni yayıldığı süreçte Bizans İmparatoru I. Konstantinos (324-337) ilk Ayasofya`yı yaptırmıştır. Fakat, bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yandığı gibi, bu eserden hiçbir kalıntı günümüze ulaşamamıştır.

Ayasofya`yı ikinci defa İmparator II. Theodosius tarafından yaptırılmış ve 415`te ibadete açmıştır. Bu yapı da bazilika planlı olup birincisi ile aynı akıbete uğramış ve 532`de çkan Nika ihtilali sırasında yanmıştır. Bu bina ile ilgili “mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar” gibi bazı kalıntılar 1936 yılında yapılan kazılarda bulunmuştur.

Daha sonraki İmparator 1. Justinianus (527-565) ise, çağın ünlü mimarlarından Miletos`lu İsidoros ve Tralles`li Anthemios`a öncekilerden daha da büyük bir kilise yapmaları talimatı vermiş ve bu muazam eserin günümüze ulaşmasını sağlamıştır. İmparator, bu muazzam esere Hazreti İsa’ya atfen “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Hagia Sophia (Ayasofya) adını vermiştir.

Ayasofya`da kullanılmak üzere, Anadolu`nun antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar İstanbul`a getirilmiştir. Yapımına 23 Aralık 532`de başlanan bu büyük eser, 27 Aralık 537`de tamamlanmıştır. Binanın Aralık 557 depreminden sonra zayıflayan kubbesi Mayıs 558’de çökünce farklılaştırılarak yeniden inşa edilmiştir. Anadolu, Mısır ve Yunan antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya’da kullanılmak üzere İstanbul’a getirilmiştir.
Ayasofya, 916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u ele geçirmesiyle camiye dönüştürüldü, cumhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında Atatürk’ün emriyle müze olarak kullanılmaya başlandı.

Bina ve Mimari Özellikler

Mozaikleriyle ünlü yapıyı 55.60 m. yüksekliğinde ve içten 30.80.-31.88 m. çapında 40 kaburgalı bir kubbe örtmektedir. Binanın ağırlığını 40’ı aşağıda, 67’si üst katta 107 sütun taşımaktadır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.

Ayasofya’nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks (Bizans kiliselerinde avluya verilen isim) ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler 9.-12. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir. Üst galerideki, Meryem Ana’nın ve Vaftizci Yahya’nın da temsil edildiği büyük mozaikte İsa Peygamber’in yüzünün sağ ve sol yarıları birbirinden farklı olarak temsil edilmiştir. Bu özellik Leonardo da Vinci’nin ünlü eserinde de görülmekle birlikte, Ayasofya’daki bu mozaik 12.yy.’da yapılmış olduğundan Vinci’nin eserinden daha eskidir. Ayasofya’da, mevlut okuma balkonunun yanında, zeminde bulunan, çeşitli renklerde dairesel taşlar içeren, Yerin göbeği anlamındaki Omphalion (omphalos) adını taşıyan, kare biçimli alan, Bizanslılar’ca Dünya’nın merkezi olarak kabul edilmiş olduğundan Bizans imparatorlarının taç giyme törenlerine sahne olmuştur.

Ayasofya İstanbul’un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Kuran’dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.

Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut’un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecit’in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya’daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

Genel Bilgiler

Dünyanin 8.harikalarindan birisi sayilan Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlik dünyasinin 1 numarali yapisi hüviyetindedir. Bu yasta ve bu ebatta zamanimiza gelebilmis ender eserlerdendir. Orijinal adi Hagia Sophia olan, Türklerin Ayasofya dedikleri yapi yanlis bir sekilde, Saint Sofia olarak bilinir. Kubbe insaati Roma mimarisi tarafindan gelistirilmistir, Bazilika plani da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi. Yuvarlak yapilarin üzerleri çok büyük ölçüde kubbe ile örtülebilmisti. Ayasofya bir 6yy. Bizans devri eseri olmakla beraber, ön misali olmayan, sonraki devirlerde de taklit edilmeyen Roma mimari gelenegine bagli bir “Deneme” dir. Ayasofya her devirde hazineler dolusu sarflar yapilarak ayakta tutulabilmistir. Türk’lerin sehri 1453 yilinda fethetmeleri, harap durumdaki Ayasofya’nin derhal camiye çevrilerek kurtarilmasina sebep olmustur. Türk mimari Koca Sinan’in 16.yy.da ekledigi payanda duvarlari, 19. yy. ortasinda Mimar Fossati kardeslerin ve 1930’dan itibaren yapilan diger restorasyonlar ve kubbenin demir kusak ile çevrilmesi önemli tamirlerdi. 2000 li yillarin restorasyonlari, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapilabilecektir.

TELEFON : (0212) 528 45 00
ADRES : Sultanahmet Meydanı, Eminönü İstanbul
ZİYARET SAATLERİ : Pazartesi dışında her gün 09.30-16.30 arasında
GİRİŞ ÜCRETİ : 10 TL

Anneler Günü Fuar

Perşembe, Haziran 21st, 2012

2010 Anneler Günü Fuarı
Anneler Gününe Özel Fuar
Anneler Günü Fuarı

İstanbul / Harbiye-Askeri Müze’de Anneler Günü’ne özel düzenlenen Hediye Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlenecek. Anneleri için ayrıcalıklı ve günün anlamına yakışır hediye almak isteyenler yıllardır Harbiye Anneler Günü Hediye Festivali’ni tercih ediyor.

Tarih : ( Tarih açıklandığı an bu başlık altında bulabilirsiniz)
Yer : Askeri Müze ve Kültür Sitesi
Şehir : İstanbul Avrupa