Güvercinim gözlerimi uzaklara dikip de yalnızlığıma ağlarken martıların asaletini keşfettim dedim yanımdan kaçıp gittin sen bir güvercin olabilirsin ama kıskanma martıları dost olmayı bil senden üstün olanlarla. sonra benim gibi yapayalnız kalma ağlama sende uzayıp giden bu yollara bakarken, kapın çalmazken yolunu gözlediğim var da yolumu gözleyen niye yok diye ağlama sen dost olmayı bil
Ben bir senin yanında kendim oluyorum Birde seni düşünürken sensiz gecelerde Beklemek sadece sende ölümsüz oluyor Acılar çekilesi…
Sabahı beklerken gözlerinle uyanmak için Güneşin doğuşu,ayın gölgede kalması Hiçbirşey hatırlatmıyor yeni bir güne dair Açtığımda gözlerimi nefesini hissetmediğimde
Ben bir senin yanında kendim oluyorum Birde seni düşünürken sensiz gecelerde Yalnızlık, kalp senin için atarken senden uzakta Sevgili oluyor,sevişiyor hüzünle
Hayat bir kere güler insana Birçok kere ise ağlatır Ben bir kere sevdim kendim olarak,seni Şimdi ise yaşadığım sonbahardır…
Sen ağaçların aptalı Ben insanların Seni kandırır havalar Beni sevdalar Bir ılıman hava esmeye görsün Düşünmeden gelecek karakış.. Acarsın çiçeklerini .. Bense hayra yorarım gördüğüm düşü… Bir güler yüz bir tatlı söz.. Açarım yüreğimi hemen Yemişe durmadan çarpar seni karayel Beni karasevda Hem de bilerek kandırıldığımızı Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza Koş desinler bize şaşkın Sonu gelmese de hiç bir aşkın Açalım yine de çiçeklerimizi Senden yanayım arkadaşım Havanı bulunca aç çiçeklerini Nasıl açıyorsam yüreğimi Belki bu kez kış olmaz Bakarsın sevdan düş olmaz Nasıl vermişsem kendimi son sevdama Vur kendini sen de bu güzel havaya
Bir eylüldü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar gidiyordu kuşlar uzaklara Deli deli esiyordu rüzgar Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar Sevmişliğim, sevilmişliğim O heyheyler, o delişmenlikler neydi Ne bu kadere boyun eğmişliğim Ne bu acıdan korlaşan yürek Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle Cana can katan güneşinle Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime Çiçekler açtı dokunduğun Çimler büyüdü yürüdüğün Ve güller katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi Oldurduğun yemişlerin ağırlığından Dallarım yere değiyor Güneşi batmadan saçlarının Bir dolunay doğuyor bakışlarından Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma Baksana; parmak uçlarım ateş Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım on üçüncü aylara
İyi Geceler Sevgilim Şiirleri Yeni İyi Geceler Sevgilim Şiirleri
İyi Geceler Sevgilim
Sen uyu Bana bırakarak sessizliği Suretinin kahrına yaş döksün gözlerim Sen uyu Düşlerinle sarmaş Uykusuzluğun yürüyüşleriyle pullansın kirpiklerim Sen uyu Ben aşkı çekerim ben aşkı sererim Senden bir sofracık da kahır içerim Çatlayıncaya kadar kalbim Budur ey sevgili aşk dediğin İyi geceler sevgilim İyi geceler
İyi Geceler Sevgilim
Yanıyor seher yalnız buz kesmiş sokaklar nedense Tek sen söndürebilirsin, eğer yanan bu bedense
Her nefes zehir olur çekerim içime içime Gözlerim nehir olur dökerim içime içime
Ay vurur sarhoş, donuk damlara İsmini yazarım buğulu camlara
Bir ben gezerim şair şair kaldırımlarda Şiirler yazarım sana dair kaldırımlarda
uyanma sakın naralarımı duyup da bölme rüyalarını bana uyup da
sen meleklerin söylediği şarkıyı dinle bedenim olmasa da kalbim seninle
iyi geceler sevgilim…
İyi Geceler Sevgilim
Sana söylemek istediğim çok şey var,kimseye söyleyemem
Sadece sana..
Sana tüm kalbimi açabilirim,
Seni kalbimin en derin odasına saklar,
Dışardaki tüm kavgalardan sakınırım..
Seni oranın sahibi yapar,
Bütün hücrelerini sana adarım
Seni senden çok severim..
Her gece sana dalmadan önce,
Bütün damlalarını avcumda toplar,
Öpüp sana uçururum..
Gözlerimi kapatıp sanki yanımdaymışsın gibi sarılırım,
Sen kalbime dokunursun sonra…
O zaman ben uçurumun en sonuna gelirim,
Tam düşecekken sen yakalarsın..
Başımı göğsüne koyarsın,
Güzel gözlerinin içinden bembeyaz şarkılar dökülür saçlarıma..
Her hıçkırışımda beni daha çok kalbine sararsın,
Bense daha çok isterim,daha çok ağlarım..
Ama gülerim aslında,,
Beni o kadar çok sev ki bitanem,
İçimdekinin hangimizin kalbi olduğunu anlayamiym derim..
bunları söylerken kirpiklerin düşer,
üstüme ışıktan kum taneleri saçılır..
bütün gecemi onlara bularım..,
Bulutun üstünde uyusan,
O bile incinmez kıpırtılarından..
Bütün uykularım senin olsun,
Yeter ki bi kerecik yanımda uyandığını göriym’
İyi geceler sevgilim
İyi Geceler Sevgilim
Soğuk bir gece, buz ellerim. Sana yazmak için başımı öne eğdiğimde farkettiğim ayağımdan usulca düşen çorabım. Üzerime yalnızlığı sindirdiğin yedinci gün, Bu yedinci günün yedi gecesinde sana karaladığım bu yedinci kağıt. Aramızda bir şehir sevgili. Biliyor musun amacına ulaşamadın, izin vermedim. Seni bir kere daha sevindirmedim. Beni uzaklaştırmak istediğin duygularla sevişiyor aklım. Bugün odamın duvarlarını incelerken, sol duvarımdaki çatlağı fark ettim. Belki bir gün yıkılır da duvarlar burada kalırım ne dersin? Gerçekten mutlu musun? Aklım seninle beraber terk etti beni, Elimde değil ve bunlar normalde değil, Biliyor musun sokağa çıktığımda aklıma gelmiyorsun, Bu boş odamın sessizliği, iticiliği, karanlığı seninle eş, İki gündür çıkmıyorum evimden her şeyi boşladım, Bunu neden yapıyorum bilmiyorum, Elim telefona gidiyor arada bakıyorum da halimi soran bir sen yoksun. Her şeyim tam da, bir akıldan birde senden yoksunum, Her gece kulağımda o şarkı, Beyin uçlarım sana hakim olmuş durumda, Sızıyorum rüyalara… Sabah kalktığımda ise sokakta “yağmur” sesleri, İçim ne kadar haykırsa da gel diye: Hazmedemiyorum benden gittiğin gece ona dönmeni, Gece üç buçuk uyumadın biliyorum, Çok düşüncelisin sevgilim inan böylesi en iyisi, Belli olmuyor mu? İyiyim gerçekten, gelmene de gerek yok! Diyemiyorum ki sana “dön geri” Hangimiz suçluyduk? Yada hanginiz suçlusunuz? Korkusuna yenilen sen mi? Issız gecelerde seni zevklerine kurban eden sevgilin mi? Neyse uyumak istiyorum artık, Gözlerimin altı mor, zaten pek bir şeyde yemiyorum. Her gece bir bardak sen tok tutuyor benliği, Uykularımı bağışladım sana tek çare kalem kırmak, Bak sana ilk yalanımı söylüyorum; iyiyim ben. Neyse iyi geceler sevgilim.
Dedi sana falcı kadın, bunun huyu güzel diye. Dedi para yoktur bunda, hamurunda mutluluk var. Dedi sana dünya güzel, varsa da yüzlerce el. Sevgisinde şüpheler yok, seni sever senden de çok.
Yazma dedin artık bana, kadın dedi yazıl ona. Dedim küsmüş dargın bana, dedi dertli harlı içi. Dedim ana nedir derdi, evlat bekler bugün yarın. Dedi bana üzülme sen, o da seni candan sever.
Dedi kadın sabır size, bekleyin hep metanetle. Okuması yazması yok, aklı senden benden de çok. Gül’ü verdi elimize, oturun der hep diz dize. El âlemden sizlere ne, fayda varsa sizden size.
Torba değil büzesin ki, gözyaşların süzülmesin. Hayat bize dersler verir, falcı dedi sonuncu ders. Dedim falcı kader nedir, dedi senin yanındadır. Dedim falcı alev sarar, dedi bana gönlündedir.
Dedim falcı çare nerde, dedi bana esmerdedir. Dedim falcı esmer nerde, dedi yazan alevdedir. Dedim falcı köz ola ben, söyleyesin kınalıya. Nazım geçer sana sade, sorar ise nazlı yâre.
Dedi falcı, oğlum kör sen; dedim falcı her yer siyah. Dedi baksan dışı siyah, ama dedi içi beyaz. Dedi nazdır kadın evi, mutlu olur düğün günü. Bilemezsin adetleri, hadi dedi önden yürü.
Dedi ona be hey kadın, anla artık yas da adam. Görüntüsü bitmiş ama gönlü gençtir yaşlı adam. Yaşamının tecrübesi, yoktur artık hevesleri. Sever seni deli gönül, yaşayın der kalan ömür.
Falcı ana!
Nerde diye sorar belki, taşı tarif olsun işin. Kalan gülle işaretle, beyaz olsun goncaları. Yazan biri garip adam, çok görmesin Fatiha’yı. Sevdi içi yanaraktan, sulasın göz damlaları.
gitme desem; kalır mısın? benden gitme. şehrin tüm ışıklarını yakıp söndürme içimde. gerekli olduğun için değil; sevdiğim için kal. özleyeceğim için değil; özlediğim için kal.
okuma bunu… aşkdan söz ediyor bu şiir. sözcüklerin en tehlikelisinden. yalnızlıktan söz ediyor. okuma bunları… kimsesizlikten söz ediyor bu şiir. karanlıktan. ansızın çıkacak gibi durma içimde şaşırtma beni.
okuma bunu… sensizlikden söz ediyor bu şiir… okuma bunu… senden söz ediyor bu şiir… içimdeki karanlıktan ansızın geçip giden senden söz ediyor bu şiir… korkularımdan söz ediyor. okuma beni. sen beni okudukça. gelmeyen mektuplardan söz ediyor… içimdeki senle karşılaşınca neden şaşkınım… sana söylemeden kaç söz sildim yaşamımdan bilmiyorum bir sevdaya kaç şiir sığar.. okuma bunları bunlar benden söz ediyor… eksikliğimden hep bir yanımın kırık oluşundan söz ediyor… sen beni gördükçe ben karşındaki; ben gözlerine bakarkenki çaresizliğimden utanıyorum. arada gözlerini kapa. kapa ki bir anda olsa silineyim yaşamımdan… biten şarkılardan söz ediyorum sana geçmeyen yazlardan susma. devrik cümlelerin yalnızlığı gibi bırakma beni. sen benim, dilimin ucunda. söyleyemediğim sözcüğümsün. en sevdiğim sözcüğü tekrarlamaksın içimde.. tüm sözlerimi rehine bıraktım görebilmek için seni.. içimin kalabalığısın içime göçmen kuşlar gibi konuyorsun bir yanın tetikte.. kendimi zamana rehinliyorum aklımdan geçip gitme.. utanıpda insanlardan GİZLİ AĞLAMALARIMSIN..
ÖğrendimSensiz yaşamayı da öğrendim en sonunda, Acılara kucak açmayı da, Evet zor oldu belki ama, Zamanın en iyi ilaç olduğunu da öğrendim.
Öğrendim ben de herkes gibi yenilmeyi, Karşılıksız sevilmenin bedelini, Zamana bırakmayı sevgileri ve, Zamanın sevgileri bitirdiğini de öğrendim.
Tutuklanmayı her aşkta, Ve sonra salıverilmeyi nedensiz, Her istediğinin olamayacağını, Olanların da olacak olanlardan farklılığını da öğrendim, Afların aslında daha ağır bir ceza olduğunu, Sonların başlangıç olduğunu da öğrendim.
Susmayı, susmanın en büyük intikam olduğunu, Konuşmanın bir işe yaramadığını da öğrendim, İzinsiz sevilemiyeceğini herşeye rağmen allah’a şükür edileceğini, Ne acı ki beni sevemeyeceğini senden öğrendim.
Geç olsa da asıl öğrenmem gerekeni de öğrendim ne mutlu bana, Karşılıksız allah’i sevecekmişsin kulu değil kulu asla ama asla…
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. Iyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni gorebilesin Fedakarliğimi anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşiyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacagız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? Içimden bir şey : belki diyor.
Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervâne olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…
Gün senden ışık alsa bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse…
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!.. Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince, Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince, Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım; Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh’ın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın, Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden… Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler… Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma “Kaabil”; İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur, Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
bırakıp gittin beni bütün kapılarda bütün çöllerde tek başıma kodun şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim vardığım hiç bir yerde değildin sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını denizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği
bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden
başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç bana bakıp görmediğin için ben yokken içini çektiğin için
Ah gidemem Gidemem gayrı senden uzaklara sürgün edemem kendimi İçimde bir ülke gibisin her gün yeni toprakları keşfedilen Gözlerinin masumluğunu kirlettim Beni affet Ama gitme Kal iklimimde Kal ki yeniden bahara seninle kavuşsun hazanında olan ömrüm Ey yerimin Ey göğümün Ey güzelliğin Ey masumiyetin Ey kifayetsizliğimin Ey sahipsiz ruhumun Sahibi sevdam gitme
Biliyorum hoyrat bir yüreğin sahibi olduğumu Nasırlı bakışlarım nazenin tenini incittiği Kimsesiz bir isimsizim Ama bil ki aşktır aşım Katıksızdır dokunuşlarım Ama yaralıyım yaralarımdan sana sığınırım Merhem et bakışlarını bana Merhamet et kalbinde bana Devrik bir isyanım Cümlelerim sana doğru gelirken unutuyor imlasını
Ey yar Gitme Gidişle hüsranın karanlığında beni yalnız koyma Ama Gidiyorsun ya şimdi Bende gidiyorum Üzdüğü için seni dilim Kalbimi karanlıkta bırakıp gidiyorum
Kusura bakma sevgilim Senden sakladığım bir şeyi de itiraf edip de gidiyorum
Ben karanlıktan korkuyorum Işık hep açık yatıyorum Ama Sen geldin mi bütün korkularıma seninle beraber isyan ediyorum Ama Sen gidiyorsun ya Korkularım gidişinle isyan ediyorlar bana
Teninin rahiyasını düşünüyorum Gözlerinin ışığını usuma çakıyorum Karanlık düşlerden Seninle aydınlanıyorum Ama gidiyorsun ya
Git Bende olsam giderdim Kendim den İşte seninle beraber Bende senin yaptığını yapıyorum Gidiyorum Ardım sıra bir ceset bırakarak Bende gidiyorum
Bedenim yürüyecek Konuşacak Koklayacak Ağlayacak Ama Ben gidiyorum ya seninle
Ruhum Sana dair gün yüzü görmemiş lahzalarımla Masamda senden gelen mumlarla Bir tütsü sarhoşluğunda gidiyorum Ama biliyor musun? Gidişimin vuslatı sensin
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor.
bir mechullerdeyim şimdi nerden estiğini bilmediğim bir rüzgar Sessizce penceremden girdi
ayrılık ayrılık sanki alıp verdiğim nefesimdi donup kaldım içim buz gibi şimdi sensizim bu hayatım münzevi sevgimi kalbimi ciğerimi jilet gibi kesipte gecti
ayrılık karanlık bir oda gibi yazıp çizersin ama söyleyemezsin nerde nasıl durduğunu bilemezsin hissedersin belki ama gitmiştir gittiğini göremezsin
ağlıyorsun geceleri hani kuru yapraklara yazmıştın o günleri sonbahar da dökülüp gitsin bak sonbahar gelmeden bitti adını koyamadığın yalnızlığın adını koyamadığın karanlığın adını koyamadığın rüzgarın anılarını acılarını sildi geçti
peki unutabildin mi sen başka gözler de aşkını görebildin mi bak bak ben seni yazıyorum ne cok zaman geçmiş saatler sana durmuş
bak yine o şarkı ben seni unutamadım ki ben senden ayrılamadım ki yıllar yıllar neleri götürdü özünden hatırladın demi peki beraber söylenen bu şarkı ne oldu şimdi sözler sözler şimdi ağır mı geldi
bak şimdi ayrılık vakti odamı aydınlatan yıldızlarım unuttu seni senden kalan ne varsa sildim geçtim sanki titretiyor kalbimi acılarım ,kapandı artık sana olan tüm sayfalarım severek ayırdın sol yanımı
(Ayna) Lar göstermiyor gerçekleri bitmez demiştik bak gör nasıl da bitti sol yanım sanki acıyor gibi ama gittin ya dayanırım dayanırım Sensizliğe Sessizce Katlanırım
kızılay haftası şiirler,kızılay haftası şiir,kızılay haftasıyla ilgili şiirler,kızılay haftası hakkında şiir
KIZILAY
Bu gün muhtaç değilsem, Yarın muhtaç olurum Her yardımı, şefkati, Kızılay’da bulurum
Yoksullara, açlara, Yaz, kış tüter ocağı Felakette, kazada, Bize açar kucağı
Savaşlarda, depremlerde, Bizi gelir o arar Acımızı dindirir, Yaramızı o sarar
İ Hakkı TALAS
KIZILAY
Saygı sana ey Kızılay, Yaptığın iş değil kolay, Yurt için, ulus için Çalışırsın, didinirsin Savaşta vurulan er, Senden çok yardım bekler, Kızıl aylı beyaz bayrak, Yaralıya açar kucak Arayarak her bir yeri, Kaldırırsın düşenleri İyilik ve can sunarsın Sevgi dolu bir pınarsın Yurdu bazen basınca sel, Uzatırsın oraya el Yersiz, yurtsuz kalan insan Senden yardım görür her an Yer sarsıntısı, kıtlık, yangın Günlerinde bir hızırsın Yetişirsin bize hemen Kara günün dostusun sen
Zeki TUNABOYLU
KIZILAY
Yardım elini açan, Yoksullara koşarsın Şefkat, merhamet saçan, Muhtaçlara sen varsın
Deprem olsa bir yerde, Veya yansa bir ocak Her acıya, her derde, Yine sensin koşacak
Seni bulur yanında, Her felaket, her olay, Zengin, fakir olanlar, Sana muhtaç Kızılay
kavak yelleri 153.bölümde efenin okuduğu şiir, efenin öldüğünde okuduğu şiir
Kavak Yellerinde Efe’nin öldüğü sahnede okuduğu bir şiir vardı. Şiir Nazım Hikmet Ran’a ait.
Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor.
Ferda senin; senin bu teceddüd, bu inkżlāb… Her žey senin dešil mi ki zāten?.. Sen, ey žebāb, Ey ēehre-i behīc-i ümīd, ižte ma’kesin Karžżnda: Bir semā-yi seher, sāf ü bī-sehāb, Āšuž-i lerzedārż aēżk, bekliyor., žitāb! Ey fecr-i hande-zād-ż hayāt, ižte herkesin Enzārż sende; sen ki hayātżn ümidisin, Alnżnda bir sitāre-i nev, yok, bir āftāb, Sönsün mūebbeden. Sönsün müebbeden o cehennem; senin bugün Cennet kadar güzel vatanżn var, žu gördüšün Zümrüt bakżžlż, inci žetaretli kżzcašżz Kimdir bilir misin? Vatanżn… Žimdi saygżsżz Bir göz bu nazlż ēehreye – Allah esirgesin Kem bir nazarla baksa tahammül eder misin? Żster misin, žu ak sakalżn pāk ü muhtežem Pīžāni-i vakaarżna, bir kirli el demem, Hattā yabancż bir el uzansżn? Žu makberi, Razż olur musun, taža tutsun žu serseri? Elbet hayżr; o makber, o pīžāni-i vakur Kudsī birer misāl-i vatandżr… Vatan gayur Żnsanlarżn omuzlarż üstünde yükselir. Genēler, bütün ümmid-i vatan žimdi sizdedir: Her žey sizin, vatan da sizin, her žeref sizin; Lākin unutmayżn ki zaman tünd-ü mutmain Bir hatve-i samūt ile ta’kīb eder bizi. Önden kožan, fakat yine dikkatle her izi Ta’mika yol bulan bu yanżlmaz muākżbin Žermende-i itabż kalżrsak, yazżk!.. Demin “Ferda senin!” dedim, beni alkżžladżn; hayżr, Bir žey senin dešil, sana ferda vediadżr; Her žey vediadżr sana, ey genē, unutma ki Senden de bir hisāb arar ātī-i müžtekī. Māzīye žimdi sen bakżyorsun pür-intibah, Ātī de senden eyleyecek böyle ižtibāh. Her uzvu girdibād-ż havāyicle sarsżlan Bir neslin ošlusun; bunu yād et zaman zaman. Her yżldżrżmda bir gece, bir gölge devrilir, Bir ufk-ż i’tilā aēżlżr, yükselir hayāt; Yükselmeyen düžer: ya terakkī, ya inhitat! Yükselmeli, dokunmalż alnżn semālara; Doymaz bežer dedikleri kuž i’tilālara… Ušraž, didin, düžün, ara. bul, kož, atżl, bašżr; Durmak zamanż geēti, ēalżžmak zamanżdżr!