Posts Tagged ‘seni’

Müzik ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

müzikle ilgili şiirler, müzik şiirleri, müzik konulu şiirler, müzik şiiri

Sihirli Notalar

Müzik neşe verir insana,
Hiç gülmeyenin yüzü güler,
Notaları duyunca,
Sanki sihirli bir melodi.

Nasıl olur da,
Herkesi mutlu etmeyi başarır,
Bunun sırrı notalarda,
Notaların herbirinin ayrı bir güzelliği eşsiz bir güzzelliği vardır.

Şarkılarda Saklısın

Hatıraları şarkılarda,
En güzel şarkıları sende buluyorum

Büyük metropollerde yitik aşkımı arıyorum
Benliğime terk edilmiş vicdanımda
Kara gecelerde

Düşlerime düşte gel nolursun
Rüyalarıma renk ver
Beste beste çal kulaklarımda
Derin derin sız şiirlerime
Bir şarkı gibi dolan dilime

Biliyorsun, Anılarım nağmelerde gizli
Saklıyorum, Sessiz ağıtlarımı
Umutlarımı, hayallerimi
Ve seni
Saklıyorum seni
Eşlik ettiğim şarkılarda,

Kapatıyorum günahkâr ellerimle gözlerimi
Dalıyorum uçsuz mu uçsuz dünyama
Çıkmak istemiyorum bu kuytu âlemden
Sarıyor çehremi Yalnızlık,
Gulyabanilere bayram
Metruk, unutulmuş dünyamda

Alışmışım gerçi terk edilmeye
Mahkûmum yıllar oldu ki yalnızlığa
Düş bahçemin banklarında beklerim seni
Uğrar mısın bilmem ki

Gidiyorum bir bilinmez sahile
Sıcak rüzgârlar kavuruyor tenimi
Yanıyorum alev alev

Mazi, müstakbel tülleniyor gözümde
Hatırlamıyorum hiçbir şey ömre dair,
Bir sigara dumanı gibi,
Zeval olmuş, masal olmuş
Hayal olmuş ömrü hayatım

Şarkılarda gizlerim seni
Nağmelerde, mısralarda
Şiirlerde, türkülerde
Ağıt yakıyor uzlet bana
Ben uzlete
Bir şarkı ol nolursun düş dilime
Kazısın mahpuslar mısralarını başucuna
Ben sana mahkûmum bilirsin
Sinem de şarkının adı gizli

İzmir ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İzmir Şiirleri
İzmir Konulu Şiirler
İzmir İle İlgili Şiirler


İzmir Üzerine

İlk kurşun anıtın inan şahane
Güzelliğine kimse bulamaz bahane
Bayraklı, Eşrefpaşa, Basmahane
Egenin incisi sensin ey İzmir

Taş surlu kadife kalen ayakta
Şehit kanı vardır bu bayrakta
Efemin naşıda bu toprakta
Egenin incisi sensin ey İzmir

Atam ki yunanı denize sende döktü
Söyle Türkün bileğini kim büktü
Söyle dağlarına duman mı çöktü
Egenin incisi sensin ey İzmir

Meryem ana koynunda yatıyor
Efes ki güzelliğine güzellik katıyor
Sende akşam güneşi farklı batıyor
Egenin incisi sensin ey İzmir

Denizin ki pırıl pırıl parlıyor
Kaptanların konağına gemileri bağlıyor
Sularında balıkların çağlıyor
Egenin incisi sensin ey İzmir

Fuarın ki dünyada yok bir eşi
Bu şehrin bir başkadır güneşi
Burada gör insanı, dostu, kardeşi
Egenin incisi sensin ey İzmir

İzmir ki turistlere duraktır
Kışları ılıman, yazları ne de kuraktır
Verimlidir toprakları, ne de çoraktır
Egenin incisi sensin ey İzmir

Seni görmeyen bu vatanı gezmemiştir
İzmirlim senden başkası şu yunanı ezmemiştir
Hangi ressam seni çizmemiştir
Egenin incisi sensin ey İzmir

İzmirim ki şehitlerin yurdudur
Karşıyaka, kordonboyu aşıkların yoludur
Bu serdar da Allahın bir kuludur
Egenin incisi sensin ey İzmir

İZMİRLİ KIZ

Çiçek gibi kokuyorsun
Ateş gibi yakıyorsun
Nede güzel bakıyorsun
Ceylan gözlü İzmirli kız.

Sevda sende aşklar sende
Mecnun gibi oldum bende
Biran olsun görmeyende
Deliriyom İzmirli kız.

Yetti gayri bu kadar naz
Aylar geçti bak geldi yaz
Dilimde söz elimde saz
Aşık oldum İzmirli kız.

Kordununda fuarında
Heykelinde meydanında
Şu izmirin dört yanında
Eleleyiz İzmirli kız.

Yunus Emre Şiiri – Ah Nideyim Ömrüm seni

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni

Geldim ve geçtim bilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni

Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni

Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni

Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni

Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni

YUNUS EMRE

Kastamonu şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kastamanu İle İlgili Şiirler
En Güzel Kastamanu Şiiri

Ilgaz

Yıldızlar çamlara değer de geçer,
Gün burdan başını eğer de geçer.
Sular dizlerini döğer de geçer.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Başında bir tavus tuğ gibi çamlar,
Yollara dizilmiş tığ gibi çamlar,
Karşıdan bir zümrüt çığ gibi çamlar.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Dalı var; göklere yeşil direktir,
Gölü var; dağlara düşmüş yürektir,
Yolu var; içinde yitsem gerektir.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Zeki Ömer Defne

Kastamonu

Kastamonu
Sana gelen, sende kalmaz, öyle mi?
Sende doğar, sende ölmez, öyle mi?
Sana mahkum olan gülmez, öyle mi?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Seni niye dağ ardına attılar?
Niye sürgün memleketi tuttular?
Niye büyümezsin bir derdin mi var?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Sana gelen, boşa gelip geçmemiş.
Boşa senden mevlasına kaçmamış.
Mana perdesini boşa açmamış.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Beni şair ettin, hayy, var olasın.
Barındırdığınla imar olasın.
Alimlerle, salihlerle dolasın.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Nazlı Rânâ Gürel

Muğla şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Muğla ile ilgili şiirler
Muğla ili hakkında şiir
Muğla şiiri


MUĞLA’ DA ÇINAR AĞACI

Muğla’ da
Emirbeyazıt ‘ta
Kendine yabancı
Yaşlı bir çınar ağacı

Yolun tam ortasına konmuş
Tarih yazan çınar
Tarih hatası olmuş

Ne sağa geçebilmiş
Ne sola
Tam ortada
Ortada kalan sevilmez bizde
Nerden bilsin çınar ağacı
“Tarafsız olmanın, taraf tutmaktan
Zor olduğunu bu ülkede”

Bir taraf tutsaydı çınar ağacı
Sağında bir tarafta kalsaydı hayatın
Ya da solunda
Daha yüzsüz olup
Sağ-sol yapsaydı
Bir taraftan olsaydı
Yol ortasında kimsesiz kalmazdı
Birileri sahiplenirdi onu
Bize benzemezdi kaderi
Bakan’ı olurdu
Elinden tutanı olurdu

Muğla’ da
Emirbeyazıt’ta bir tarih
Kimseye zararsız
Yalnız ve kararsız…

Metin Çeçen

Muğla İçin

Yüksek olur kapıların eşiği,
Her tarafın uygarlıklar beşiği.
Çok olur ya güzellerin aşığı,
Sonsuz sevdalarda var mısın Muğla’m

Hep özgündür evlerinin yapısı,
Dosta açık, düşman bilmez kapısı.
Sevgi, barış Muğla’lının hepisi,
Benzerin var mıdır,bir misin Muğla’m.

Efelerin,zeybeklerin var senin,
Bağın bahçen türlü meyve nar senin.
Yüreğinde sevda dolu har senin,
Akdeniz’e aşkım der misin Muğla’m

Dört mevsimde her tarafın gezilir,
Güzelliğin destanlarda yazılır.
Sevdaların yüreğinden süzülür,
Bir sevgili misin, yâr misin Muğla’m

Muhtalip Türkmen

Bugün

Bir sis var dağılmaz Muğla karanlık bugün
Bugün kederler içindeyim içimde devinimler
Söz yok ses yok nefes yok yer gök sağır bugün
“Bugün tarifsiz kederler içindeyim”

Ey “yar” adın aklımda asılı bir fener
Fitilsiz yanarım her soluk bir kıvılcım bugün
Gözlerim yeşil türbe tüm dualar okundu
Bu gün aşkın ipine tutundum seni beklemekteyim

“Gel “ diyen dilim değil her zerrem seni çağırır
Geçmez zaman kokuşmuş ceset gibi çok ağır
Bu sessiz bu tarifsiz bu haksız ceza hangimize
Duy sesimi sevdiğim kalbime sarıl bugün

Bu yarım kalmışlıkla kuşatılmış her yanım
Bugün isyanda kalbim duyulmaz çığlıktayım
Sebepsiz hasretinle tutuşur damarlarım
Bir yol bul bir nefes ver ‘yar’dardayım

Sevdiğim bugün sana Arz ı-haldeyim…

Dönay Kurt

Nevşehir şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nevşehir ile ilgili şiirler
Nevşehir’i anlatan şiir
Nevşehir şiiri

ŞİRİN NEVŞEHİR

Her zaman söylenir ismin dillerde.
Çok gezdim dolaştım gurbet ellerde.
Eşini görmedim başka yerlerde.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

İçinde tarihi eserlerin var.
İbrahim paşadan kalmış yadigar.
Anadolu içinde sanki bir hisar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir

Baharda açılır bahçeler bağlar.
Vadiler, şakrak namelerle çağlar.
Senden ayrılan ah çeker ağlar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

Pınarlarından soğuk sular akar.
Yamaçların yaseminlerle kokar.
Senden ayrılan sana hasretle bakar.
Nevşehir, Nevşehir, şirin Nevşehir.

Dereler bezenmiş papatyalarla.
Sanki bir kardeşsin yeşil Bursayla
Değişmem seni Niğde, Aksarayla
Nevşehir, Nevşehir şirin Nevşehir

İBRAHİM ÇERÇİ

MEMLEKETİM
Severim ben bağını, üzümünü
Şeher Şeher dedikleri Nevşehir
Berketli kıracı,hem özünü
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Sabah ezanında düşerler yola
Herif eşekle ,kadını yaya
Baba yiğit adam sigara sara
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Karayazı,Kızıltepe,Göbekli
Karataş, Kepez,Döllük,Alefendi
Karşıdağ,Çakmaklık,Sarıyapraklı
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Karaüzüm,kızılüzüm,Mor üzüm
Banın üzüm,Ketengömlek,Mis üzüm
Buludu,İmir,Çavuşla Gül üzüm
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Elması armudu, cevizi de var
Ayvası,kirazı,alıcı da var
Eriğin sarısı karası da var
Şeher seher dedikleri Nevseher

Türlü türlü kayısısı bademi
Yaman olur bu diyarın ademi
Çekilen alınyazı çile mi?
Şeher şeher dedikleri Nevseher

Misafirperveriz gelin bizlere
Gönlümüz hep açtır hep yarenlere
Bir sofra kuralım çayır çimlere
Şeher şeher dedikleri Nevsehere

Çömlanan tandıra baklayı vurun
Yufka ekmeğini yanına koyun
Biber turşusunan doyun
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Güz gelince bağlarımız bozulur
Beklemez kaynayacak kazan kurulur
Köftür bişirilince ilaan yalanır
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Etlik derler sucuk sızgıt yapılır
Kimi tepsi kimi küpe basılır
Kış atığı güz ayında düzülür
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Üzümün kurusu,turşusu olur
Hevengi çalıda asılı durur
Tarana,köftür de cevizle yenir
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Ekşi pekmez de var tatlı bekmez de
Bal bekmezi de süpürge bekmezi
Sabahleyin yerler duru bekmezi
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Erişte,makarna,mantı kesilir
Yarma,bulgur sokularda dövülür
Kışa girer iken ekmek yapılır
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Kesme çorbasınan bulgur pilavı
Gendime denilen yanıma pilavı
Tatlı zerde konan pirinç pilavı
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Üzüm ezmesinden hoşafımız var
Zeldeli ezmesi,pelverimiz var
Tarhana çorbası,yarmamız da var
Şeher şeher dedikleri Nevşeher

Misaferperveriz gelin bizlere
Gönlümüz açıktır hep yarenlere
Bir sofra kuralım çayır çimlere
Şeher Şeher dedikleri Nevşeher

Yalçın DEMİR

NEVŞEHİR

Türkiye içinde şanlısın şanlı
Zümrüt bahçelerin dağın dumanlı
Kucağında büyür met delikanlı
Vatanın şerefi güzel NEVŞEHİR.

Çırpınır dağında kükreyen atlar
Bağında yetişir sümbüller otlar
Sevinç ile gezer gökte bulutlar
İnsanlık diyarı güzel NEVŞEHİR.

Suların çağlıyor buz gibi pınar
Ağaş dallarına bülbüller konar
Ozanlar aşıklar hep seni arar
Bülbüller diyarı güzel NEVŞEHİR.

Ayna gibi parlar akar suların
Her zaman cennetsin bu günde yarın
Dağlarından akan yağmurun karın
Gülerek bakarsın güzel NEVŞEHİR.

Bir yanında Göre yakınında Nar
Bulunaz senin gibi güzel bir diyar
Adında kendine nekadar uyar
İsmi gibi kendisi güzel NEVŞEHİR.

Kaleside yüksek sanki bir hisar
Karşısındsn bakar nazlı Uçhisar
Methetmeğe layık dahasıda var
Cennet bahçeleri güzel NEVŞEHİR.

Küçükken bakardık kükreyen sele
Dahada güzelleşir versek elele
Demesinler sakın bakın şu hale
Her zaman güzelliğe lâyık NEVŞEHİR.

Toprağından çıkmaz kötüyle kansız
Nevşehir’e âşık Alman,Fransız
Bu güzel yurdumuz olurmu cansız
Avrupa hayranı güzel NEVŞEHİR.

İsterse akmasın içinden nehir
Derinkuyu Kozaklı güzel Gülşehir
Hacı Bektaş Avonos Göreme Ürgüp
Hepsinin bedeni başı NEVŞEHİR.

Nekadar metetsem yinede azdır
Her mevsim bir alem ne güzel yazdır
Senin aşkın ile çaldığım sazdır
Aşıklar cenneti güzel NEVŞEHİR.

Gökteki kuşların çırpıyor kanat
Herkes seni sever eylemez inat
Bu toprağın çocuğu Aşık Semahat
Kalbinde yaşatır seni NEVŞEHİR.

Nevşehir’li Halk Ozanı SEMAHAT SESLEYEN

Doğum günü mesajları şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

doğum günü şiirleri
doğum günü sözleri
doğum günü mesajları
Doğum Günü şiirler Mesajları

Doğum Günü Hediyesi

…Kim derdi ki gün gelip te
ellerin elleri ellerinde terleyecek
ve kim derdi ki
yaşananlar acımasızca
tarihin zalim diliminde silinecek?

Gözler ilk kez sensiz ağlıyor
İlk kez sözler sustuğunda
Dudaklar dudaklarda
Yalnız kalıyor
Oysa doğum günümdü
Mayısın son günü
Beni sevdiğini söylediğinde
Durdu zaman yürüdüğü yolda
Şahitlik yaptı sevgiye,yüzüme güldüğünde

Şimdi çok uzaklardasın
Tarih yine aynı
Yine birşeyler karalıyorum beyaz sayfalara
Tek ilham gözlerin yok odamda

Bu sana sayısız bir şiirim
Bilinmeyenler içinde değil asla
İlk te son da aynı olacak
Hepsinde sen olacak

Ve ilk kez kendi doğum günümde
Bir başkasına hediye veriyorum
Belki bana verdiğin eşsiz hediyenin ışığını
Sana yansıtıyorum…

Doğum günü kutlu olsun sevginin
Kim yaşıyorsa sonuna kadar
Unutulmayanların,için için kanayanların
Tesellisi olsun ölene kadar…

Ferdi Gökharman

Bugün doğumgünün olduğu için farklı ve özel olduğunu mu sanıyorsun sen? Oysa sen benim için sadece bugün değil her gün farklı ve özelsin… Dostluğunun, arkadaşlığının verdiği keyfi sana anlatmam çok zor. Kalbim hep seninle. İyi ki varsın.. Birlikte daha nice yaşlara…

Sesim güzel olmadığından sana bir doğumgünü şarkısı söyleyemiyorum. Bu yüzdendir ki böyle kısa bir mesaj çekiyorum. Yeni yaşında da hep olduğun gibi sevgi dolu ve neşeli kal. Sana koskocaman mutlu bir yıl dilerim! Gönlünden ne geçiyorsa hepsinin gerçekleşmesi dileğiyle..

Bugün belki de çok kişiden doğumgünü mesajı alacaksın, ancak şu an okuduğun içlerinde en farklısı. Çünkü bu mesajın her harfi tamamen sevgiden oluşuyor. Hayatının her döneminde mutlu ve sağlıklı olmanı diliyorum. Tüm hayallerin gerçekleşsin, hayat güneşi her daim seni aydınlatsın! İyi ki doğdun ve iyi ki varsın…

Dikkat! Bu mesaj sevgi, neşe ve iyi dilek içermektedir. Bir dakika için yaşamın ve seni düşünen birinin olduğunun sevincini hisset ve mutlu ol! Bu mutluluğun her zaman sürsün. İyi ki doğdun. Nice mutlu yaşlara…

Arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremezsin ama senin için her daim varolduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin. Bugün beni göremezsen de bil ki yanındayım! Doğumgünün kutlu olsun… İyi ki varsın varsın.. Birlikte daha nice yaşlara…

Kısa bir mesaj olmalı bu. Sana binlerce öpücük ve sevgi yolluyorum buradan.. Bil ki unutulmadın.. Doğumgünün kutlu olsun!

Doğum Günü

Kutlu olsun doğum günün, kötülükler uzak olsun
Mutlu ol ömrünce, üzülmeler sana yasak olsun
Kalbin kırılmasında, üzerinde kir pasak olsun
Sen üzülme sakın, üzülmelerim sana feda olsun

İyiki doğdun, iyiki vermiş yaradan seni bizlere
Yıldırım gibi çaktın, güneş gibi açtın üstümüze
Söz oldun, mani oldun, saz oldun bestemize
Kutlu olsun doğum günün,nice mutlu senelere

Muhterem Aslan

Kirpik Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kirpik ile ilgili Şiir
kirpik şiirleri

Ağlayan Kirpikler

Gözlerimden kaçırdığın bakışları
Eline vereceğim bugün
Yağmurlarınla ıslattığın ruhumla
Gidip gelen düşlerimi
Kalbime gömüp,
Dualar okuyacağım ölen huzuruma…

Düşerken içimin aynaları,
Gösterirken hayata seni,
Ömrümü gizleyip (içime)
Ağlatacağım kirpiklerimi…

Gönlüm geçip giden baharın arkasından
Yolların gizemli yanlarına bakarken
Elimde titrettiğim ‘sen dokunuşlarına
Bir nefeslik soluk aldırıp,
Şiirime yerleştireceğim…

Yüzüme çarpan ayın gölgesinde
Paramparça olan umutlarımı
Terk ediliş namına edilen
Feryat figan nidaları (vedaları)
Toplayıp,
Gece rüzgârına çalacağım…

/Son trenin son yolcusu gibi
Bineceğim bu geceki rüyalarına
Göreceksin aşkın tesirini
Ve sen!
Hissedeceksin bendeki aşkın nasıl nefretleştiğini/

Teninde ayrılığın soğuk dokunuşları varken (dururken)
Bendeki senin götürdüklerini
Eline alıp,
Bin parçaya böleceksin ettiğin yeminleri…

Çıkarken kırık, dökük ‘sen köprülerinden
Dokunduğun her yer,
Yanık aşk kokusu olacak,
Kapkaranlık hayallerimin gizinin
Anlaşılmaz görünüşünden
Ölü kalbimi görüp,
Toprak alacaksın üstünden…

Usulca yalvarırken Tanrıya,
Güneş kokulu aşkları dileyip,
Meleklerden aldığım hazla,
Seni isteyeceğim yaratandan
Kabul olur musun?

Bilemem

Söylesene bana,
Sessizce isyanım yetersizken
Yüreğin hissedecek mi?
(Hissedemediklerini)

Bilmem ki?

İlknur Karaca

Kömür karası kirpiklerin

Karanlık bir gece gibi kirpiklerin

Sımsıkı kapanmış perdeler gibi

Bekledikçe kararır ruhum

Kışlara döner umutsuz

Beklerim aralansa

Bir aralansa da değse ruhuma gözlerin…

İçim çıkarcasına sabırsız,

Sabırsızlığım arttıkça çaresiz…

Ve nefretim büyür

Yolmak isterim tek tek

Kömür karası kirpiklerini…

Sonra umutsuz, düşerim boşluklara

Aklım gelir birden

Nasıl da unutmuşum

Bir zamanlar aşıktım

Ben onlara…


KİRPİKLERİN UCUNDA

Hasretlik kirpiklerinin ucunda
Düştü düşecek tam yüreğin ortasına
Bakıp derin bir iz bıraktığında
Hesap soracağım senden kalanlara

Damlacıklar düşer arka arkaya
Her şeyden habersiz al yanaklara
Düşer ta içlere kadar insafsızca
Vardığı yeri yaralar derman yokçasına

Gözleri buğulu bitmez oldu yaşlar
Birisinin ardından ince ince akar
Delip geçer sineyi hesapsızca bakar
Deyse deli gönül deyse etmez de inkâr

nihal atalık

Öğretmen Şiirleri 2 Kıtalık

Cuma, Haziran 22nd, 2012

2 Kıtalık Öğretmen Şiirleri,
İki Kıtalık Öğretmen Şiirleri,
Kısa Öğretmen Şiirleri iki Kıtalık

Canım Öğretmenim Şiiri

Ailemden sonra seni tanıdım.
Aynı sevgi,ilgi,sıcaklıgı sende tattım.
Sen ögrettin sayıları,şekilleri,renkleri,

Sevmeyi,paylasmayı,ortak olmayı.
Kendimi seninle kesfettim.
Seni herseyden cok sevdim.
BENİM CANIM ÖĞRETMENİM.

Sevgili Öğretmenim

Sevgili öğretmenim,
İnan sen bir ışıksın.
Yanarsın gece gündüz.
Aydınlatırsın bizi.
Doğruyu, güzeli,
Bize sen öğretirsin.

Vatanıma sevgiyi,
Kalbimize sen korsun.
Çevreni aydınlatır,
Bir mum gibi erirsin.
Anne – baba gibisin,
Bizi, bağrına hep basarsın.

Fethi BOLAYIR

İsim Bulunmaz Sana

İsim Bulunmaz Sana Kutsal İşine Uyan
Sen Ki Örnek İnsansın Acıyan, Seven,Duyan

Kalbin Uçsuz, Bucaksız, Engin Denizler Gibi,
Gözlerin İçindeki Cevheri Gizler Gibi

Öğretmenim

Yolsuz köye gittin yaya
Gönül verdin cagdasliga
Karanligi del dedinya
Delecegim ögretmenim

Olur ettin olunmazi
Deldin kaleminle tasi
Bil dedinya bilinmezi
Bilecegim ögretmenim

Öğretmenim

Bana bir harf öğretenin
kırk yıl kölesi olurum
demiş ulu bir kişi
sen bana sen yirmi dokuz
harf öğrettin öğretmenim.

Köleliğe karşı olsan da sen
ben olurum seve seve
yirmi dokuz kere kırk yıl
senin kölen!

Fevzi GÜNENÇ

KÖY ÖĞRETMENİ

Ben bir köy öğretmeniyim,
Alnımda ışık, Gözlerimde nur..
Alıp götürmeyin beni şehirlere, Götürmeyin, ne olur..
Bir köy öğretmeniyim, Katıksız duygular içinde yaşarım.

Çıplak ayaklar basar yüreğime, Onları tutar, okşarım.
Bir köy öğretmeniyim, Çaresizlik ekmeğim, keder gözyaşım,
Umut ve sevgiyim çarpan kalplerde, Dağlardan daha çok yücedir başım.
Ben bir köy öğretmeniyim, Evlerde motif, dillerde destan Gölgesi düşer
ay-yıldızın üstümüze, Ve gönüllerde büyür vatan…

Göktürk Mehmet UYTUN

Canım Öğretmenim

Bir çok şeyler öğrettin,
Yaramazlıklarıma sabrettin,
Hatalarımı düzelttin,
Benim Canım Öğretmenim.

Sen bir gül gibisin,
Bize hep gülümsersin,
Bilirim bizi seversin,
Benim Canım Öğretmenim.

Atatürk’ü översin,
Onu örnek alın dersin,
En iyi olmamızı istersin,
Benim Canım Öğretmenim.

Birbirinizi sevin dersin,
Hepimizi seversin,
Barışın güzel olduğunu söylersin,
Benim Canım Öğretmenim.

Annem Olmuyor inan Sensiz Olmuyor şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Annem Olmuyor Sensiz Olmuyor şiiri
Olmuyor anneciğim inan sensiz olmuyor şiir

Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor

Bugün günlerden Cuma- Saat 7’de kalktım
O perdeyi kaldırdım-pencereden bir baktım
Oda sessiz ben sessiz-yapraklar kımıldıyor
Kuşlar cik cik ötmekte-beni üzüntüye kor
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
Sokak tamamen bomboş-karşı yolu gözlerim
Bir elimde kalemim-ağlamakta gözlerim
Üzdün annem bizleri-soldurdun yürekleri
Bir kez daha görmekti-bizlerin dilekleri
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
Rabb’im seni bizlerden-seviyormuş çok daha
Yeşillenen ağaçlar-bana görünür vaha
Allah’ım güç kuvvet ver-koyma bizi ellerde
İnan dua ederiz-Bismillahım dillerde
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
İlk defa tadıyorum-gerçekten son ayrılık
Annem bak toplanıyor-durmadan kalabalık
Herkes seni konuşur-bütün insanlığını
Hepsi de çok seviyor-Emine denen canı
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
Almanya’da namazın-kılınmış toplu hâlde
Anneciğim duymadın-dolmuştu sende vade
Vücudu yıkamışlar-sarmalamışlar seni
Biz nasıl göreceğiz-konuşmayan o teni
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
Duy Cumartesi günü- tamam öğle namazı
Bizlere zehir oldu-hem kışı hem de yazı
Teker teker geliyor-bütün akrabaların
Durmadan anlatılır-o sevgin itibarın
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor
Hasan şiir yazıyor-bir taraftan ağlıyor
Sen yoksun yanımızda- karaları bağlıyor
Mevla’m sorgu sualden-kolay geçir annemi
Yıkıldım perişanım-ben kaybettim hanemi
Olmuyor anneciğim-inan sensiz olmuyor
Hepten çaresiz kaldık -anla vakit dolmuyor

İleri Marşı Sözleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012
ileri Marşı’nın sözleri
İleri Marşı

İleri Marşı

Yürü, bu yol şeref zafer yolu
Karşında bekliyor seni tanyeri
Yürü, atıl devir karanlığı
Durma yürü, haydi ileri.

Varsın gel desin sana
Yeşil gölgeli çamlar
Ninni fısıldayan dereler
Şen nameler, gülen bir bahar.

Hayır, sakın yolunda kalma sen.
Dağları yıkan gücünle sars yerleri
Atam diyor, öğün çalış güven
Durma yürü, haydi ileri.

Dünyanın Bütün Çiçekleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dünyanın Bütün Çiçekleri Şiiri
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin bana
dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya şiiri
ceyhun atuf kansu dünyanın bütün çiçekleri

Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.” — Köy öğretmeni Şefik Sınıg’in son sözleri.

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin…ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları…
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Can Yücel Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Can Yücel Şiirler, can yücel’in şiirleri, Can Yücel Şiirleri oku, can yücel şiirleri bağlanmayacaksın, can yücel şiirleri aşk, can yücel şiirleri anladım

Can Yücel Şiirleri

SENG-İ DERYA CAN YÜCEL

Daldı gözlerim
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine
Derken Poseydon’la beraber
Kaldırıp başlarımızı güneşin
Gülkokusu bacaklarına baktık

Derken martılar geçti
Sıyırarak suları yanımızdan
Karşı sahilde akşamla yanan
Beş pare cama gömmek için bizi…

ÖZLEDİM SENİ CAN YÜCEL

özledim seni…
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin…
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü…
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
”git artık” demek
”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa”
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….

SEVGİ DUVARI CAN YÜCEL

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Bağlanmayacaksın Can Yücel

Bağlanmayacaksın bir şeye
Öyle körü körüne
“O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin
Demeyeceksin işte
Yaşarsın çünkü
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki
Çok sevmeyeceksin mesela
O daha az severse kırılırsın
Ve zaten genellikle o daha az sever seni
Senin O’nu sevdiğinden.

Çok sevmezsen çok acımazsın
Çok sahiplenmeyince
Çok aitte olmazsın hem
Çalıştığın binayı
Masanı, telefonunu, kartvizitini
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları
Mesela kuzey yıldızı
Senin yıldızın olacak
“O benim” diyeceksin
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin..
Mesela gökkuşağı senin olacak

İllede bir şeye ait olacaksan,
Renklere ait olacaksın,
Mesela turuncuya,
Yada pembeye,
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden
Çok ait olmadan yaşayacaksın
Senin değillermiş gibi davranacaksın
Hem hiçbir şeyin olmazsa
Kaybetmekten de korkmazsın
Onlarsızda yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın
Çok eşyan olmayacak mesela evinde
Paldır küldür yürüyebileceksin
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat
İlişik yaşayacaksın
Ucundan tutarak..

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri – ümit yaşar oğuzcan’ın şiirleri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri kısa – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri ayten – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri istanbul

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!”
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Ümit Yaşar Oğuzcan

Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını…


Adak şiiri

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

Andıkça

Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.

Özdemir Asaf Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Özdemir Asaf Aşk Şiirleri,özdemir Asaf Şiir,Özdemir Asaf Şiirleri Oku,Özdemir Asaf Şiirleri Aşk,Özdemir Asaf şiirler,özdemir Asaf şiiri,Özdemir Asaf şiirleri masal


Özdemir Asaf Şiirleri


Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf


Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

1957
Özdemir Asaf

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

AKIL GÖZÜ

Seni bulmakdan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf

Ansızın

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça…
Sen evreninde sana seni aratacağım.

Özdemir Asaf


AN

Gülüş bir yanaşım’dır bir öbür bir kişiye;
Bir’den iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

Özdemir Asaf

2=1

Kim o, deme boşuna…
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Başdan başa sen.

Özdemir Asaf

Cenap Şahabettin Bütün Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cenap Şahabettin şiirleri
Cenap Şahabettinin yazdığı şiirler

ELHAN-I ŞİTA

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.

Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze
Na’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar.

Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda lânelerde arar.

Gittiniz, gittiniz ey mürgan,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar,
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:-
Son kalan mâi tüyler kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar.

HAKİKAT-I SEVDÂ

Bir şüphe-i hissiyye ile dalgalanır dil;
Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde;
İnsan bütün ahzân ü meserrâta muâdil
Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde

Her cevf-i hayâtî, sevilen şeyden ibaret
Bir lem’a-i nev, şa’şaasıyla eder ihfâ;
Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ
Bin müddet için göz kamaşır… İşte muhabbet!

Pek boştur o his, lakin o boşlukla dolar dil;
Âfâk-ı hayatiyyedeki cevfi o örter;
Herkes hep o boşlukta arar bir tutacak yer
Pîrâmen-i ömründeki girdâbâ mukâbil

Sevdâya mukabil duyulur rûhta her gâh
Bir def-i pey-â-pey ile bir cezb-i pey-â-pey;
Bir istiyor insan onu, bir istemiyor, âh
Sevmek bile doğmak gibi, ölmek gibi bir şey!

SENİN İÇİN

Sesin işler gibi bir şuh kanat gamlarıma
Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş,
Gün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş;
Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma.

Doğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi
Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken.
Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben;
Avucundan alırım kış günü bir yaz ateşi.

Gönlüme avdet eder her unutulmuş nisan
Ne zaman gençliğini yolda hıraman görsem.
Eskiden pembe dudaklarda dağılmış busem
Toplanır leblerime, bir gece dalgın dursan.

Seni zambak gibi gördükçe açık pencerede
Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu
Genç eder ufkumu hülyalarımın genç kokusu;
Sorarım ak saçımın örttüğü yıllar nerde?

Cebhemi varsın o solgun seneler soldursun
Yeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam,
Gençliğin böyle benimken kocaman, hiç kocamam .. .
Ruhum, ölsem bile ben, sen yaşayan ruhumsun

Tevfik Fikret Sen Olmasan Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Sen Olmasan Şiiri
Tevfik Fikret Sen Olmasan
Sen Olmasan Şiiri Tevfik Fikret


SEN OLMASAN

Puan Ver :
Sen olmasan… Seni bir lâhza görmesem yâhut,
Bilir misin ne olur?
Semâ, güneş ebediyyen kapansa, belki vücud
Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,
Ve bulur;
Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak
Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu,
Bu rûh-ı mecrûhu?..

Sen olmasan… Seni bulmak hayâli olsa muhâl,
Yaşar mıyım dersin?
Söner ufûlüne bir lâhza kaail olsa hayâl;
Soğur, donar, kırılır senden ayrılınca nazar
Ne hazin
Gelir hâyât o zaman hem vücûda hem rûha,
Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim,
Bu kalb-i muztaribim?

Sen olmasan… Bu samîmî bir îtirâf işte;
Sen olmasan yaşayamam:
Seninle rabıtamız hoş bir îtilâf işte;
Fakat bu râbıta hâlî mi rûhu ezmekten?…
Akşam
Gurûba karşı düşündüm sükûn içinde bunu:
Fenâ değil sevişip ağlamak, fakat heyhât,
Bükâya değse hayat!..
Tevfik Fikret

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri
Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri
Tevfik Fikret Tarihi Kadim

TARİH’İ KADİM
Puan Ver :
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu.
Ve başlar bize maval okumaya.
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından.
Gösterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en güzel örnek, der.
Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden.
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku.
Başı geçmişe bir düşe değer,
sürünür ayağı bomboş bir geleceğe,
bir deri bir kemik,
ayakta zorla durur.

Ben hiç tiksinmem ondan,
karşıma alırım onu arada bir,
anlat bakalım, derim, şu eskilerden.
Bir parça feylesofa benzer o,
bir parça sırtlana benzer,
berbat suratıyla da bir hortlağa.
Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,
başlar paslı, boğuk bir sesle
bir bir bana anlatmaya,
sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:
Hep yıkım üstüne yıkım,
acı üstüne acı!
Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu,
çöküverir ağır gölgesi bir bulutun,
kanlar yağar dört bir yana.
En başta bir kanlı bayrak.
Kanlı bir taç gelir arkasından.
Sonra araçlar sökün eder kan içinde:
Balta, topuz, yay, kılıç, mızrak,
mancınık, top, tüfek, sapan.
Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri.
En son alay alay esirler geçer.
Yenen bir kişiye yenilen on kişi,
çiğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu.
Yıkımlara, acılara alkış tut,
yüksekten bakanlar önünde eğil,
insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,
doğruluk lafta, yürekte değil,
iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda.
Bir gerçek var, tek bir gerçek:
Eli kolu bağlayan zincir.
Bir tek şey var sözü geçen: yumruk.
Hak güçlünün, kötünün yanı.
Uzun lafın kısası:
Ezmeyen ezilir!
Nerde bir şeref var, iğreti.
Nerde bir mutluluk var, yama.
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna.
Din şehit ister, gökyüzü kurban.
Her yanda durmadan kan akacak,
durmadan her yanda kan!

İşte böyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belalı ömrü
ne yolda, nasıl sürdüğünü.
Bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında.
Duyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunç bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana.
Savaşın gürültüsü, patırtısı, indir artık
indir bu acıklı sahnenin perdesini!
Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!
Sen de, gelenekçi iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık.
Uzun karanlıklar içinde uyumak isteyen mi var?
Bizden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
Kimsin, ey gölge, kendinden geçmiş,
koşuyorsun karanlıklara doğru?
Kanla oynamış gibisin,
kırmış geçirmişsin insanoğlunu.
Sen buna kahramanlık mı dedin?
Onun kökü kan ve hayvanlık be?
Şehirler çiğne, ordular dağıt,
kes, kopar, kır, sürükle,
ez, vur, yak ve yık.
Yalvarmalara yakarmalara boş ver,
gözyaşlarına iniltilere aldırma.
Ölümle, acıyla doldur geçtiğin yeri,
ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun.
Sönsün evler, sürünsün insanlar orda burda,
kalmasın alt üst olmayan hiçbir yer,
mezar taşına dönsün her ocak,
damlar çöksün yetimlerin başına.
Bu ne alçaklık böyle bu ne namussuzluk!
Hey bana bak, başbuğ musun ne?
Yerin dibine bat, cakanla gösterişinle!
Her başarı bir yıkım bir mezarlık,
işte bir yavrucak yatıyor şurda,
ey cihangir, onu gör de utan!
Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,
nice acılar verdin bütün insanlara,
inim inim inlettin bütün insanları.
Parçalan, kararmış tac, tuz buz ol,
hep senin yüzünden yoksulluğu insanların.
Göz yaşından incilerin nerde hani?
Nasıl da yosun tutmuşlar, bi görsen!
Eski çağlar nasıl kanmış size?
Ey kan içen kargalar,
bütün karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada
zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.
Hadi gidin tarih korusun sizi,
-haydutlara en iyi sığınaktır gece-,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta.
İşte müjdelerin en güzeli,
işte en gerçek özgürlük
düşümüzdeki gelecek çağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmün kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!

Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,
kimse bilmeyecek senin sayıp döktüklerini,
savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?
Belki duyulmadık bir öykü,
belki korkunç bir masal.
Çok sürmez köhne kitap,
fikri gömen sayfaların
bugün olmazsa yarın yırtılacak.
Ama kim yapacak dersin bu işi?
Bu öyle büyük, öyle kocaman bir devrim ki,
hangi güç kalkar, ben yaparım der?
Yerlerin ve göklerin sahibi mi?
Tamam, işte oldu şimdi!
Yeri göğü elinde tutan o kibirli,
o somurtkan ve dokunulmaz.
Bütün bu kavgalar onun yüzünden değil mi?
Gökyüzü, sen söyle,
yüzyıllarca sel gibi akan su,
– şimdi esrik bir ağzın türküsü,
kuru sesi zindandaki bir adamın,
iç açan bir söz ya da yakan bir söz şimdi,
bir geniş “oh!”, bir derin “eyvah!”,
bir yakarış, bir övgü,
Şimdi tüy gibi bir rüzgar,
Şimdi ağzın bir kasırga.
Dokunaklı bir yakınma şimdi,
sabredemeyen bir başa kakma,
bir titreme, bir çan sesi,
bir savaş davulunun gümbürtüsü,
için için ağlamasi çaresizliğin,
kahrın iyilikbilir kişnemesi,
bir söylev, apaçık, gürül gürül,
Şimdi utangaç ve hasta bir yalvarış,
bir rahatlık bir iç sıkıntısı,
Şimdi korkunç bir haykırma –
bütün bu karman çorman gürültü patırtıyla
inleyen boş kubbe, sen söyle!
Sen ki her sesi yankılayansın,
söyle, bu bir sürü boş çabalama içinde,
daha yukarlardaki şu tanrı katına
hangi sesin yankısı varabilmiş ki?
Hangi dua kabul olmuş bugüne dek?
Binlerim seni, göklerin tanrısı,
din ulularından dinlerim seni:
“Ne benzer var, ne noksanı,
canlı ve ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve yüce.
Odur veren yiyeceği içeceği,
düşleri gerçek yapan o,
bilen, haberi olan, kahreden ve öç alan,
açık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,
el uzatan yoksullara ve çaresizlere,
her zaman her yerde bulunan ve her yeri gören…”
Seni böyle övüp duruyorlar işte.
Oysa senin en üstün özelliğin ne,
“Ortaksız” oluşun değil mi?
Kaç ortağın var şu bataklıkta, bir bak.
Topu ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve kahreden.
Ve topu ortaksız ve tek.
Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,
ve topunun yukarlarda bir gökyüzü.
Bütün ordan gelir yüreğe doğan.
Topunun güneşi, ayı, yıldızları var,
ve topunun görünmez bir tanrısı.
Topunun adanan bir cenneti var,
ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,
ve topunun saygıdeğer bir peygamberi.
Ve topunun cennetinde körpecik güzel kızlar yaşar.
Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar.
Tanrılar ne derse onu yapacak halk,
sabırla ve kahırla olacak iki büklüm.
Ama tanrılar ne derse onu yapacak.

İnanasım gelmiyor bunların hiçbirine.
“Ne bileyim?” diyor kime sorsam.
Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?
Belki aldanmak yaşamanın bir gereği.
Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,
belki ben hiç bir şeyin farkında değilim,
karıştırmaktayım “yok” la “var” ı.
Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?
Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru.
İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan.
Belki de yok olacağız bir gün topumuz birden.
Kimbilir, öbür dünya belki de var.
Madem bu beden o ölümsüzün işi,
ne diye kıvranır durur bin türlü dert içinde?
Hadi diyelim aslımız toprak bizim,
sen gel onu kederden bir çamur yap.
– her yeri kanla, göz yaşıyla dolu –
insaf be, bu kadarı da olur mu?
Sen gel hem yoktan var et,
sonra da ettiğini boz, kötüle.
Hiç bir yaradandan ummam bunu:
Yaradan yok eder, ama perişan etmez!

En zorlu düşmanın işte, tanrı,
boğmak ister seni ulu katında,
çok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
bir tadımlık vermiştin hani.
Kuşku! En zalim en güçlü düşman.
Bunu ya bildin ya koydun kafamıza,
ya da bilemedin işin nereye varacağını.
“şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey var ya,
bugün yerinden yurdundan edecek seni o.
Tapınağında ışıklarını söndürüyor,
elleriyle parçalıyor heykelini.
Sense, iler tutar yerin kalmamış,
göçüp gidiyorsun olanca gücünle.
Burçlarında yıkılmalar falan hani?
Nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının?
O kızgın soluğun hani nerde?
Ne cehennemlerinde bir kaynama var?
Ne büyük acını gören bir göz.
Ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama.
Oysa bir ufak parçası kopsa insanın,
bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma.
Sen Yeryüzü ve Gökyüzü’nle göç gir de,
bir inilti bile duyulmasın ortalıkta.
Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor.
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyüzlüler ağlar,
bir de ahmaklar.

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri
Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiir
Bir İçim Su Tevfik Fikret Şiiri

Bir İçim Su
Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor

Güzel çocuk senin olsun hayatım istersen
Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor?

Güzel çoban, ne kadar tatlı söylüyorsun sen
Yalan da olsa içim doğru söyledin sanıyor

Güzel çocuk, bana bak, aldatır mıyım seni ben?
İçin bu yaşları boş anlıyorsa aldanıyor!

Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki her yanım yanıyor!

Uğur Aslan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Uğur Aslan Şiiri
Uğur Aslan şiir Kitapları
Uğur aslan Şiirleri oku

Adı Mehmet (Ene Mehmet)
Aziz Yarim
Bazen
Beni Sana Yönlendir
Beni Tanırsın Sen
Bir Çiçek Aldım
Deniz Feneri
Er Mektubu
Gölgeli Adam
Gözlerin
Günahsız Aşk
Kavuşursak Biteriz Biz
Karagümrük yanıyor
Korkuyla Umut Arası
Lise Fotoğrafı
Metris
Namın Yürüsün
Satılık Aşk
Sen Ve Ben
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Sultaniyegah Sirto
Son Hıçkırık
Urfalı
Uyuyan Güzel
Yedi Zılgıt
Yollar