Sen hiç sensiz kaldın mı Boş karanlık bir odada Hayaline sarılıp uyudunmu hiç Seni seviyorum dediğinde Soğuk duvarlara carpıp Yüzüne vurdumu kelimelerin
Sen sensizliğin acısını yaşadınmı hiç Hergece gözyaşlarını akıttın mı Sessizce sinene duymasnlar diye Hayallerin kabuslara dönüştümü
Aşkını anlatırken kağıtlara kaleminin Mürekkebi bitti diye isyan ettinmi Sen hiç sensiz kalmadınki Nereden bileceksin sensizliği
Ben hepsini yaşadım bunların Her uyanışımda yanımda olmadığını Gördüğümde kahroluşlarım Yanlızlığı sadece rutubetli duvarlara Anlattığım bir aşk benimkisi Yoksun yanımda Gözümde iki damla yaş Her adını andığımda Ve askım sana son iki kelime SENİ SEVİYORUM!!
Yagmur da var Çok sevdigim rüzgar da Bugün Pazar Daha uyanmadi komsular Damlarin üzerinde kuslar Daha rahatlar Radyolarda eski sarkilar çaliyorlar bu saatlerde Gönül penceresinden ansizin bakip geçenlere dogru Yagmur da var Çok sevdigim rüzgar da Daha uyanmadi komsular Bugün Pazar Ve ben seni çok özledim
Disarı çikmak istiyor canim Tek basina haytalik etmek Islanmak Pazar sabahinda yagmurda Bos caddelerde dolasmak Vitrinlerine bakmak magazalarin Sinemalarin afislerine Sokaklarin isimlerine Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara Bir merhaba demek sessizce Sahilde martilara simit atmak Otobüslerin ilk seferlerine binmek Gitmek istiyor canim Hayatin gittigi yere…
Islik çalip sarkilar uydurmak kendi kendine Firindan taze ekmek alip Bugusunu çekmek içine Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir sey Çiçege su yürümesi Bebegin aglamasi Topragin uyanmasi Yagmurun yagmasi Atesin sicagi Bu Pazar sabahi Tam böyle bir sey Bir sabahçi kahvesine ugramak Bir bardak çay Taze dem kokusu Hayatin atardamarlarinda dolasmak Bölmeden sehrin uykusunu Bir siir yazmak Pazar bulmacasinin bos karelerine Siirde tam da bunu anlatmak delice Tam böyle bir sey Hesapsiz gölgesiz bedelsiz kimsesiz Bir siir yazmak Bir bardak çay içmek Sokaklarda gezmek Yagmurda islanmak Ve ben seni çok özledim!.
MONNA ROSA Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona roza bu gün bende bir hal …var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdelerini çek Mona roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla mona roza benbir deliyim Açma pencereni perdelerini çek Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığına Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi Seni hatırlatır her zaman bana Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallarda durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ve parmakların Zaman nede çabuk geçiyor mona Saat on ikidir söndü lambalar Uyuda turnalar gelsin rüyana Bakma göğe tuhaf tuhaf bu kadar Zaman nede çabuk geçiyor mona Akşamları gelir incir kuşları Konarlar bahçemin incirlerine Kiminin rengi ak kiminin sarı Ah beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben mona roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım uymaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir garip bir soğuk bir mavi sızı Alev alev sardı her yanımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı geceye güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller MONNA ROSA niçin yazıldı? Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum. Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş’ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir. Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur.teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır,bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir.lakin istediği gibi hiç olmayacaktır.Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir ,gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur.ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir.tam dört yıl hep istemiştir onu ,kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır.belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir.tam dört yıl geçmiştir .Geçmiştir ,ya delmişte geçmiştir kimi sineleri. Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu ,bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir.lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle . Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır.ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında. Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır.merasim alanı.Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle ,gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar. Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller … Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir O,O MUAZZEZ AKKAYA’ dır.Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle -ben seni kabul ediyorum der. Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akaya’yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. ve karakoç da bu şiirin ikincisini yazar (YAZAR HALA HAYATTA VE BEKARDIR…) Ve Monna Rosa Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun. Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü; Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun. Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti: Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun, Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü… Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa. Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler her gece sürünür yastıklara. Denizleri bahtiyar eden günler kısalır; Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara, Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır. Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi. Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık. Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi. Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık; Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi… Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim; Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura. Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim, İtimat edeceğim şu belalı yağmura. Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim Asılmış bir adamın iki eli yağmura. Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim. Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye. Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni Katıvermek sessizce söylenen bir türküye. Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya, Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni. Sana tavuskuşunun içime girdiğini Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu, Bana da bir çift ak kanat kaldığını Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… (1952, Kış, Yılbaşı Gecesi) Sezai Karakoç
sevgililer günü şiir, Sevgililer gününe özel Şiirler, 14 Şubat sevgililer günü şiir,
BENİ UNUTMA
Bir gun gelirde unuturmus insan En sevdigi hatiralari bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurdugu zaman Beni unutma Cunku ben her gece o saatlerde Seni yasar ve seni dusunurum Hayal icinde perisan yururum Sen de karanligin sustugu yerde Beni unutma O saatlerde serpilir gulusun Bir avuc su gibi icime, ey yar Senin de basinda o cilgin ruzgar Deli deli esiverirse bir gun Beni unutma Ben ayagimda carik, elimde asa Senin icin su yollara dusmusum Senelerce sonra sana donusum Bir mahser gunune de raslasa Beni unutma Hala duruyorsa yesil elbisen Onbir gun benim icin giy Saksidaki penbe karanfilde cig Ve bahcende yorgun bir kus gorursen Beni unutma Buyuk acilara tutustugum gun Cok uzaklarda da olsan yine gel Bu olurcesine sevdigine gel Ne olur Tanriya kavustugum gun Beni unutma.
Ümit Yaşar Oğuzcan
ROMANS
Kök olsam gövdem ol isterim seni Bir göl olsam gümüşten Yüce bir çam ol koru beni Usul uçan kartal olsam Sen, özlemli şarkım ol derim Bir yolcuyum yeryüzünde Hep gexerim izinde.
(Nicoloe Dragos)
İSTİYORUM GİDEYİM SEVDİĞİMLE
İstiyorum gideğim sevdiğimle. İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak. İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötü mü. İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? İstiyorum gideyim sevdiğimle.
(Bertold Brecht)
ADSIZ BİR ÇİÇEK
Rengini dunyaya ilk defa sunan Adsiz bir cicek gibi parliyorsa gozlerim Sevgilim Bana ‘sen bir sairsin’ dedigin zaman.
Yalniz sana yaziyorum bu siiri Istersen bir siir gibi okuma Cunku her yil yeniden yazacagim onu Sogukllar baslayince havalanip Millerce yol katettikten sonra Guneyi tadan bir kusun sevinciyle.
Ve yazmis olacagim bir de Her donemde her cagda Sevdanin kendine ozgu diliyle
Edip Cansever
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi
Ölebilirim genç yaşımda, En güzel şiirlerimi götürebilirim. Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.
(Özdemir Asaf)
YALIN
Her seven Sevilenin boy aynasıdır Sevmek Sevilenin o aynaya bakmasıdır.
Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum
Nazım Hikmet Ran
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerin kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
sevmek; senle iken yere daha sağlam basabilmekse eğer, sevmek; yokluğunda seninleymiş gibi hissetmekse eğer, sevmek; hayallerine senide sokabilmekse eğer, SEVİYORUM SENİ …
sevmek; yatağa uzandığında, seni düşlemekse eğer sevmek;sen üşüdüğünde gölgemle seni ısıtmaksa eğer, sevmek; sevdiğini çıklık çığlığa söylemekse eğer, SEVİYORUM SENİ …
sevmek; el ele tutuştuğunda kalbinde bişeylerin kopmasıysa eğer, sevmek; gözgöze geldiğin de hiç kıpırdamadan bakabilmekse eğer, sevmek; kalbini kalbinde hissetmekse eğer, SEVİYORUM SENİ …
Şehitler günüyle ilgili şiirler Şehitler günü şiiri
Şehitler Ve Mektubum Keşke Ben De Uçabilsem de Gidebilsem Şehitlerimize Uçabilsem Keşke O Şehre,O Güzelliğe Şimdi Sevgimi Gönderiyorum Çanakkale’ye Giden Sevgilerle Sevgimle Birde Zarf Veriyorum Açıp İçini Okusunlar Diye Yazmıştım O Zarfa: Bağlı Kalmayın Kara Toprağa Açın Yüzünüzü Al Bayrağa Sizi Bekliyor Bu Devlet Çünkü Sizi Çok Seviyor Bu Millet Haydi Gelin,Gelinde Öpün Vatanın Elini Çok Özlemişim Diyin Seni Diyin Diyin De Anlasınlar Kıymetinizi Sevgiyle Bağlı Olun Bu Millete Bağlı Olunda Yazdıtın Adınızı Bu Vatanın Kalbine
Ses
Verdi ana, baba canını, Gökler: “Daha da ver” dedi.
Bir savaştı, Allah! Allah! Su: “Allahuekber” dedi.
Toprak ölüme taş iken, Taş ecele: “mermer” dedi.
Duyamadım bir Mehmetçik, Yüz düşmana neler dedi.
Dağlar dağ oldu bir daha, Sömürgene: “yeter!” dedi.
iyi Geceler Şiiri En Güzel iyi Geceler Sözleri İyi Uykular Şiirleri Sevgiliye İyi Geceler Şiirleri
İyi geceler dilerim her birinize Yalnız sevgili gelsin düşlerinize içten bir buse kondursun yüzünüze Güneşiniz olsun ay gecelerinizde Eğer hüzünlüyseniz bu gece Cümbüş dolsun yüreğinize Eğer sevinçliyseniz bu gece Latife kalmasın dilinizde Eğer yalnızsanız bu gece Ruhen bütünleşin sevdiğinizle
*****************************************
İyi Geceler Sevgilim sen uyu bana bırakarak sessizliği suretinin kahrına yaş döksün gözlerim sen uyu düşlerinle sarmaş uykusuzluğun yürüyüşleriyle pullansın kirpiklerim sen uyu ben aşkı çekerim ben aşkı sererim senden bir sofracık da kahır içerim çatlayıncaya kadar kalbim budur ey sevgili aşk dediğin iyi geceler sevgilim
************************************
geceleri için rahatlıyla uyu korkma ben daha ölmedim
geceleri dizeler dile gelir saçların için acar karanfiller
Sabah kalkıp da sana, “Günaydın!” diyorum ya, Ben o günü güzelim, Seninle yaşıyorum. Neden sevdiğimi, Anlatamam ki sana, Böylesi bir sevgiye, Kendimde şaşıyorum
Hava özlem koksa da, Şehirlerce uzakta, Güne senle başlarım, Aynı güneş altında..
istanbul dilimin ucunda bir de adın seni kokluyorum bu sabah da günaydın sevgilim günaydın
Ne sen bulursun, ne ben, Bizim gibi aşığı. Gününü aydınlatsın, Sevdamızın ışığı!..
Suya yazı yazılmaz. Kaderse bu kaçılmaz. Gönül karanlıktaysa, Böyle gün aydın olmaz!..
Engelliler Haftası ile ilgili şiirler Engelliler Haftası Şiirleri Engelliler haftası Şiir
Engellileri sevmeliyiz
Engelileri sevmeliyiz Onlar sevilmeyi istiyorlar İlgi saygı istiyorlar Onların hakkı var sevilmeyi övülmeyi
Ama insanlar öyle deyil ki Hor görmesinler hakir görmeyecekler Bu onların sevgi deyil sadece üzüntü Onların da istedigi bu sevilmeyi
İnsanlar gibi çoçular gibi Bizler engelililere ilgi göstermeliyiz sayip çıkmalıyız Sevmeli saymalı onları Biz de bir gün engelli olabiliriz unutmayalım
Bizlerde engellilerin yardımına kosmalıyız Keşke insanlar bu kadar sevgi saygılı Hoşgörülü olsalar ne güzel olurdu Engellileri sevmeliyiz
Demet Akkoyun
Hayat Herkese Güzel
Gücünüz yerindeyse, Sağlıklıysa başınız, Bir sakat görürseniz, Sevgiyle yaklaşınız.
İnan kimse istemez, Eksik olsun bir yeri. Sağlamsan yavrum şükret, Değerlendir günleri.
Özürlü kardeşlerim, Asla üzülmeyiniz. Hayat herkese güzel, Bizlerse sizinleyiz.
Mehmet ŞAHİN
Onlar
Tribündeki sesleri yüreklerinde hissettiler olmayan bacaklarının yerine inancı ve umudu koydular hep ızdırap dolu gözleri güçlü kolları ile potaları zorladılar ve……….. bir rüyayı gerçekleştirmek için hep birlikte yola çıktılar
Erol Gökçe
Kör ile Kötürüm
— Bak arkadaş, ne ben sağlam Bir adamım… — Ne ben tamam Bir insanım. — Ben kötürüm, — Ben de körüm; Hem anadan doğma körüm, Ben düşündüm ki ikimiz Tam bir insan olmak için Her şeye malikiz: Senin Kuvvetli bacakların var. Benim gözlerim de bakar. Ben senin gözün olurum. Gecen, gündüzün olurum.
— Ben de sana bacak, ayak —Öyleyse hiç düşünme, kalk! Senin için Ben bakarım ve görürüm — Ben de seni istediğin Yere alır, götürürüm. Böyle işte; İki mihnet birleşince Bir teselli hasıl olur, Mihnetliler de kurtulur.
Tevfik FİKRET
Sen Özürlü Olsaydın
Kader sana ansızın indirseydi tokadı Ömrünün baharında sararıp ta solsaydın Bir anda uçup gitse dizlerinin takatı Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
Tanrım sana bu güzel elleri vermeseydi Masmavi gökyüzünü gözlerin görmeseydi Dünyada olanlara aklın hiç ermeseydi Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
Candan sevdiğin biri bu hale düşse idi Belki sana bir ibret belki bir hisse idi Felek sana müebbet bir ceza kesse idi Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
Kutsaldır özürlüye vereceğin her emek Ona nasılsın deyip yüzüne gülümsemek İnsana yakışır mı ondan bana ne demek Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
Neden hor görüyorsun tanrı verdiği canı Belki onunda vardır senden üstün bir yanı Asla dilemem ama Allah korusun hani Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
Gelin bu insanlara artık sahip çıkalım Çevresine örülmüş duvarları yıkalım Vicdanına danışıp bir hesap yap bakalım Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın
İbrahim Yavuz
Sakatlık
İlahi imtihan gelip çatınca, Gelirde bedene bir özür olur. Mevla verdiğini geri alınca, Kahreder de suçu felekte bulur.
Bütün nimetleri veren Allah’tır, Birini alınca, kul mahzun olur. Verdiğini almak Mevla’ya haktır, Burada anlatmak çok uzun olur.
Katlanıp sabreden ecrini alır, Sabırlı, şükreden, mümin kul olur Kimisi dünyaya küsmekle kalır, Bu, isyana giden, kötü yol olur.
Mevla bir alırsa ikide verir, Bunları bilirse kul memnun olur. Sakatlar cenneti görse sevinir, Anlamazsa çoğu bir mecnun olur.
Sakat Yaratana şükür etmeli, O zaman Mevla’nın hoşuna gider, Diliyle kalbiyle zikir etmeli, Yoksa çektikleri boşuna gider.
Özür insanlara büyük afettir, Gelirde çok zaman kulları vurur, Özürlüye yardım dini adettir, Kaza; sadakayla, duayla durur.
Kasım Kaplan
Bizler özürlüyüz
Kimimiz işitmez, kimimiz görmez Bizler özürlüyüz, kusurlu değil. Korkmayın bunlardan hiç kimse ölmez Bizler özürlüyüz kusurlu değil.
Bak gözüm görmezde resim yaparım, Ben de bu yolları hep adımlarım Bende bir bireyim her yerde varım Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.
Bak onun kulağı duymuyor, neyler Hepsi nota bilir, şarkılar söyler Bize acımasın ağalar beyler Bizler özürlüyüz kusurlu değil.
Bak burada kolu yok, bacağı sakat Değnekle geziyor buluyor takat Yaşamımız zordur, biliriz fakat Bizler özürlüyüz kusurlu değil.
Bize imkan verin budur son sözüm Görün bak ne yapar o zaman özüm Ürettikçe görür gönülden gözüm Bizler özürlüyüz kusurlu değil.
Nice insan var ki gönülden görür Yürekten işitir, yürekten yürür COŞARİ yürekten konuşur durur, Bizler özürlüyüz, onlarsa değil.
Atatürk’ü Anma Şiirleri 10 Kasım şiir 10 Kasım şiirleri Atatürk Şiirleri
10 Kasım
Her doğum başlangıçtır ölüme Ölüm; sığdırılmışsa içine bir yaşam yaşam adanmışsa yaşamlara ve öldüğünde insan selam duruyorsa hala topuyla,tüfeğiyle ve elinde çiçeğiyle gözyaşlarıyla damla damla insanlar
ve varsa hala ardından ağlayan kadınlar ve çocuklar doğduklarında yokken bile sen senin resminse yakalarındaki cepheye giderken
ve anılıyorsan hala senin adını taşıyorsa sokaklar,okullar akıyorsa damlalar gözpınarlarından yığınların ve hala adın yazılamıyorsa nüfus kütüklerinde ve hala varsa öldürmek isteyenlerin ölümün adı değildir 10 kasım olsa olsa bir merhabadır ölüme
10 KASIM ATA’ YA SESLENİŞ
Sensiz 10 kasım da, nasıl güleyim Ah çeker ağlarım, dertli yüreğim Albayrak yarıda, durur direğim Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Hazan geldi Atam, çiçekler soldu Hergün şehit geldi, millet kahroldu Şehit anaları saçların yoldu Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Ordular ilk hedef, akdeniz dedin Savaşın sonunda zafere erdin Sana yas tutuyor, şimdi milletin Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Gündüz güneş idin, gecede aydın Bütün devrimleri ülkeye yaydın On kasım da aramızdan ayrıldın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Yurdumuzdan hain düşmanı attın Kurtardın ülkeyi bayram yaşattın Ecel geldi atam, bahtımızı kararttın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Devrimlerle bu günlere gelindi Zaferlerle bütün ulus sevindi Bayram etti ulus, sana güvendi Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Bakari’ yem ben Atamı ararım On kasımlar da, sever anarım Kaybettim ben Atama yanarım Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
10 KASIM Atatürk’üm biliyorum ugün 10 Kasım. Senin ölüm yıl dönümün. Ama sen gidince seni buvatan arar oldu, Bu genç yüreğim seninle doldu.
Sen merak etme Atam. Senden aldığımız örneklerle olduk adam, Atam seninle var olduk, Senin ilkelerinle yoğrulduk.
Sıra biz gençlerde yolundayız, Sözlerinle ilkelerinle doğru yoldayız, Seni canaım kadar vatanım kadar, Çok seviyorum Atam,dünyalar kadar…
10 KASIM
Atam seni çok seviyoruz! Türk ordusu ile savaştın. Atam!seni saygı ile anıyoruz. Türk cumhuriyetini kurdun. Ülkemizi korodun. Ruhun hep cennette olsun. Keşke seni görebilseydim…
“ Sen sustukça tenhalarda, Yirmi dokuz harf, iki yürek Bilmediğin kalabalıklara seni anlatacağım “
Kapat tüm kapılarını. Sadece dinle, En sevdiğimiz şarkı radyoda çalınıyor bak.. Uzaklığına inat Sen ellerini uzat bana Gözlerini kapat kirpiklerime. Saçlarını bırak yüreğime. Ve sokul nefesimin sen kokan nefesine. Kelimeler bir şiire başlamışken Yüreklerimiz Sevdanın raksına dursun.
Suskunluğuna doyamadım sevgili. Varlığında öldür beni. Seni anlattığım yerden sor bilmediklerimi Anlatma beni. Yorma kendini. Sen sustukça, Ben sustuğun yerde yüreklendiririm harflerimi. Seni anlatabildiğim kadar yaşatırım cesedimi. Seni anlatamadığım gün, Sonsuzluğa bağışlarım yufka gençliğimi. Adının harfleri and olsun ki, Gövdemin en körpe yerinden koparırım yaralarımı. Sen beni suskunluğuna bahşet yeter ki, Sustuğunda bıraktığın her boşluktan Ben bir hayatı bağışlarım sevda gözeneklerine.
Sustuğun yerde, İçime bir başka çekiyorum seni sevgili. Adının tüm harfleri ıslak dudaklarımda. Şiirlerim sevdanda ıslanmayı bekliyor Mürekkebimin en taze yerinde.
“ Beni sesinin yokluğuna alıştıran yüreğine “ Seni sensiz de yaşatabilecek kadar güçlü yüreğime “
Cetin bir kis gecesiydi martti soguktu Her taraf bembeyaz gök zifiri karanlikti Icim üsüyordu cocuktum agliyordum Gizli gizli hickira hickira Sesim duyulmasin diye yorganin altina girmistim Cok korkuyordum agliyordum Son kez öpmüstü ablam beni kala kalmistim Sus dedi isaret parmagini dudaklarina degdirerek Hastanelerde gördügüm hemsire ablalarin fotograflarina benzemisti Sakin sesini cikarma Ahmetimi de öp benim yerime annemi de Sizi cok seviyorum Bende dedim icimden Bende seni cok seviyorum abla Bende seni bende seni cok seviyorum Ablam gitmisti Nereye diye soramadim Bi islik sesi duydum inceden Aklimda hep bu ses kaldi o geceden O islik felaketi oldu ablamin Ve yillar süren suskunlugu babamin Iyice icine kapandi babam Mahallede kimselerin yüzüne bakamaz oldu Hayata küstü aylarca yillarca Annem agladi o sustu Hep bir haber bekleyerek gecti günleri Sormuyordu ama bekliyordu Dedikleri dogruydu Ne olursa olsun et tirnaktan kopmuyordu Ablam bir daha dönmedi Kim bilir belki de dönemedi Söz verdim kendime ben hic kopmayacaktim onlardan Evlenmeyecektim Tek umutlari bendim Gözümün icine bakardi babam Bir tane kizim benim der basini öne egerdi Icim titrerdi Pek belli etmezdi ama babam en cok beni severdi Canimi istesinler kizimi istemesinler derdi babam O daha cok kücük kücücük diyerek geri cevirirdi kismetleri Hic büyümeyen kiziydim babamin Sonunda benim de istedigim birine olur dedi babam Hayirlisi olsun Beyaz gelinligimi giyecegim güne kadar hep sustu Agzini bicak acmiyordu Bir gece annemle konusurlarken duydum Acaba dogru mu yaptik hanim Uzaklara verdik kizi gurbet ellere verdik Taht yaptik da baht yapamadik su kizlara Yazik bize yazik diyordu Iyi olur insallah bey dedi annem iyi olur insallah Sikma canini ablasina benzemesin kaderi Nerden bilirdim gurbet ellere gelin gidecegimi Zordu gurbet dedikleri Simdiden yakti icimi Kim bilir nasil özlerim annemi babami kardeslerimi Evimi memleketimi Gözyaslari icerisinde yatagima girdim Yorgani basima cektim Cocuklugumu biraktigim bu evde son gecemdi Agliyordum Bu evde dogmustum Ve ilk defa bu evde aglamistim Duvarlara baktim Sokak lambasindan sizan isikta sararmis aile fotografimizi gördüm Hersey eskimeye mahkumdu demek Hemen yaninda ablamin astigi Orhan Gencebay posteri duruyordu Bir teselli ver yaziyordu üzerinde Ama hic bir teselli vermiyordu Inadina acitiyordu iste Icimde bir seyler kopuyordu Paramparca olmustum Hepimiz paramparca olmustuk Kitapligin üzerine cizdigim cöp adamlari gördüm sonra Nasilda azar isitmistim annemden Bu cocuklar hic bir seyin degerini bilmiyorlar diye bagirmisti Biliyorum anne simdi her seyin degerini biliyorum iste Senin de babamin da kardeslerimin de Hepinizin degerini cok iyi biliyorum Sizi cok seviyorum anne sizi cok seviyorum Sevinci ve hüznü ayni anda yasiyordum Yorulmustum tam dalmak üzereydim ki kapi gicirtisiyla uyanmistim Babami gördüm Uyur gibi gözlerimi kapattim Yatagimin yanina diz cöktü Üstümü örttü siki siki Ilk defa saclarimi oksadi Saclarimi oksadi babam Ne kadar da gec kalmisti Aglamamak icin zor tutuyordum kendimi Bi taraftan hic bitmesin istiyordum bu rüya Alnimdan öptü babam Gözyaslari yanaklarimda kaldi Daha fazla dayanamadim Baba dedim boynuna sarildim Istemezsen gitmem baba Istemezseniz gitmem Allaha emanet ol yavrum dedi Cok mutlu oldum Canim babam benim canim babam Ellerini öpüyordum Hem agliyor hem gidiyordum Canim babam canim canim…
Seni Düşünmek Bir gün daha sensiz seni düşünmekle geçti buralarda Bu özlem ne kötü bir şey, Sesini duyup seni görememek, Sesini duyup elini tutamamak, Ne kadar acı bir şey Ama bir avuntum var en azından O da senin her zaman yanımda olduğunu hissetmek Neden, ne için bilmiyorum ama Seni daima özlüyorum Sevgi de zaten uzakta olduğun zaman Sürekli özlem içinde olmak değil midir? Olsun senin hayalini kurup, Seni düşünmek bile beni başka dünyalara götürmeye yetiyor zaten Ama sana kavuşacağım günü iple çekiyorum Şunu daima bilesin ki seni her zaman deliler gibi seveceğim
Bahar Yağmuru Kırk ikindi yağmurları sonrası, Açan bir güneş gibi içime doğdun, Benim için bir gökkuşağı oldun, Umut oldun, Hayat oldun, Seni sordum göklere seni sordum yağan yağmura, Seni seviyor dediler, Birlikte bir ömür geçir dediler, Sakın ama sakın yitirme dediler, Ne kadar güzel söylediler, Artık benimle en güzel sevgiler.
“Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya. Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca” Böyle başladı ruhumun öyküsü… Ne zaman gördüm seni? Ne zaman baktın bana? işte o gün bu gündür anladım. Nasıl da gülümsermiş. Nasıl da “sen de bizdensin…” dermiş. Nasıl da dertleri unuttururmuş meğer hayat. Bir gün bana sevgiyi anlatsalar anlamazdım. Hatta inanmazdım. Olmayacak kadar uzaktı bana çünkü. Tutunamayacağım kadar uzak. Büyüyemeyen bir gönül ve onun ardına saklanan aşk. İçim öylesine kapalıydı, bilmeceydi. Birbirlerine bu kadar yakın ama bir o kadar kopuk olabilir mi? Gönülle aşk… Kopuktu benim işte. Düğüm kaldırmaz bir kopukluk. Yama yapılmaz bir açıklık. Sevdasızlık her yanımdaydı. Kaçışlar esas oğlandı. Umut uvertür olarak bile sahne almıyordu. Hayat ise derin bir uykuda, gözlerini kaybetmiş gibiydi, beni mi görecekti? Ancak ne olduysa oldu, sen çıkageldin. Poyrazı mı yoksa lodosu mu aldın ardına? Olsa olsa ada poyrazıdır ardındaki Zira bu kadar şiddetli bir giriş yapamazdın hayatıma. Acımasız pike. İlk önceleri umursamadım. Geldiği gibi gider melankolime sığındım hemen. Bir korku, anlaşılmaz bir kaçış, beni böyle düşünmeye sürüklüyordu. Yoksa, sevip, doyasıya sevilmeyi hangi insan istemez. Ben bu korkularla haşır neşir olurken sen boş durmuyor adeta ruhumun temellerini atıyormuşsun. Anlayamadım. Çıkagelmenin ardında, nereden geldiği belli olmayan, o derin fakat ruhumu ehlileştiren bakışlarını kilitledin gözlerimin umursamaz köşelerine. Hatta inanmaz kuytularına. Ya kalbime verdiğin geçici olmayan hasar? Tabela bile asmadın “Verdiğim geçici olmayan hasar için affet” diye. Her gece kalp sızlamalarıyla koyuyorum başımı yastığa. Sonra da göz kapaklarımla amansız bir mücadeleye tutuşuyorum. Onlar diyor ki; “kapanmayacağım”, Bense; “kapanın artık” demekten helak oluyorum. Nefesim beni terk etmiş, seni solur olmuş zaten. Nefessizim. Bedenim hareketsiz. Dokunmalarını beklercesine mahzun. Dilim susmuş, adından başka bir kelime yokmuşçasına. O çok şikayetçi olduğum hayat ise bıyık altından gülümsüyor, sevimli olma çabaları içinde. Şimdilerde bana “ben sana söylemiştim” demelerde. “Bendensin” derken ciddiymiş hani. Gerçekten de ondan oldum artık. Böyle şeylerden sürekli şikayet eden ben artık edemez durumlardayım. Elim ayağım kesilmiş, beni terk etmişler sanki. Beynim kalbimin oyununa gelmiş ve uzun süreli beraberlik yaşamaya başlamışlar adeta. Sen böyle süzüldün ruhuma işte. Ne bir haber ne de bir uyarı. Fütursuzca geldin, sana has tavrınla. Korkak hatta kaçışlara kapılmış ruhumu alt üst ettin. Olsun. Olsun ki seni yaşıyor, Olsun ki bedenime söz geçiremiyor ruhum. Geldin ve dedin ki; “Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya. Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca” Tüm korkaklığıma ve kaçmalarıma karşın; Nasıl yaşamam seninle? Nasıl yaşlanmam? Nasıl kaybolmam ruhunda? Söyle nasıl..
Daha az seviyorum seni.. Giderek daha az.. Unutur gibi seviyorum.. Azala azala.. Aramızdaki uzaklığın karanlığında..
Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca.. Daha az seviyorum seni.. Kendini iyileştiren bir yara gibi.. Daha az.. Ve zamanla..
Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini.. Uzak dağ kışlalarında.. Görmüyoruz birbirimizi.. Usul usul sis iniyor.. Kopmuş yollara.. Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin.. Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda.. Sevgilim sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..
Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi.. İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni..