Cemal Süreya çok güvendim galiba çok güvendim galiba şiiri cemal süreya
Çok güvendim galiba… Çok inandım… Hep yanımda kalırsın sandım. Bir gittin… Boşluğunu doldururken yerine koyduğum her sureti SEN sandım! … Gözlerine baktığımda kayboluşumun nedeni gözlerindir sanma… Her insan kendini kaybolmuş hisseder boşluğa bakınca!..
‘Hayat…’ Dur bekle beni Dizlerimde derman kalmadı ardından koşacak!
‘Aşk…’ Her geçen gün öldürme yüreğimi; Bi can daha kalmadı verecek!
‘Mutluluk…’ Kaçma benden her defasında Bu sefer değerini bileceğim senin!
‘Acı…’ Uzak dur benden Hiç sevemedim ben seni!
‘Hüzün’ Esir etme artık beni Ben zamanıyla çok büyüttüm seni Ve
”Sen…” Daha fazla yorma beni! Ben fazlasıyla ödedim Senin uğruna kaybettiklerimin bedelini!
Küçük mutluluklar için yaşadığın büyük acılar kaldı şimdi elinde taşıdığın büyük sevgiler kaldı küçük yüreğinde..
Bir kez daha tokatladı o acı gerçek yüzünü ‘boyundan büyük sevdin hep küçük kız..’ o kadar yandı ki için biten sevdalar ardından korkar oldun aşktancesaret edemedin artık sevmeye . .
Çünkü;
büyüktü işte sevmelerin herkesin sevgisi gibi basit değildi.. Her yüreğin kaldıracağı türden de değildi.. Bu aşk da.. Ayrılığın acısı da.. Ama sen güçlüydün işte zoru seviyordun ya; bu zor aşkıda en güzel şekilde yaşadı yüreğin ve ayrılığın acısına da katlanıyor şimdi..
Aah deli kız.. Hep deliydin sen.. Hep çocuktun işte.. Sevmelerinde bir deliden beklenecek gibi deliceydi.. Bakmadın görmedin ondan başkasını o vardı senin dünyanda.. Hatta dünyan oydu senin.. O dönüyordu etrafında ya da sen onun etrafında..
Delilikti bu yaptığın ama farkında değildin! Alışmıştın zaten sana ‘deli kız’ denmesine.. O yüzdende umrunda değildi onun için yaptığın delilikler.. Seviyordun çünkü.. Seviyordun deliler gibi..
Ve biliyorum hala seviyorsun deli kız.. Ama şimdi sus ! Çekil kabuğuna bitti de ! Ağla hıçkıra hıçkıra ağla deli gibi deliler gibi !
Ya da yok hayır !
Dur!
Sakın bir damla daha gözyaşı dökme! Unutmasen güçlüsün deli kız.. Çok güçlüsün.. Buda geçecek bu acılarda bitecek birgün. . Sen asla yenilme.. Asla kaybettiğini düşünme..
Hadi kaldır şimdi başını sil gözyaşını.. Gülümse.. Ve dayan deli kız.. Dayan..
İlk aşka yazılmış duygusal bir mektup Maziye zincirlenmişti birzamanlar kaderim. Kalbime de zincir vurulmuştu sanki. Fırtınalar hep içimde dolmayan bir boşluk ise benimleydi hep. Büşra ın gözyaşları durmadan akıyordu. Oturmuştu bir banka gelene geçene aldırmıyordu hiç. Biraz evvel bir holding binasından çıkmıştı. İlk aşkı ilk sevdiği birzamanlar komşusunun oğlu olan Kaanı ziyarete gelmişti. Senelerdir görmemişti onu. Öyle bunalımdaydı ki Yeni eşinden ayrılmış sanki bir iki laf edecek birini aramış ve Kaanı görmeye gelmişti. Sevinçle girdiği yerden ağlayarak çıkmıştı. Kaanın bir sene önce öldüğünü öğrenmişti. Oysa lisede birlikte okurken üniversiteyi bitirip evleneceklerini söylüyorlardı birbirlerine. Hemen kalemini çıkarıp ağaca bir kalp çizmiş ve içine isimlerini yazmıştı Kaan. Düşüncelere dalmıştı Büşra. Apartopar banktan kalktı. Edinekapı Mezarlığına gitti. Kaanı görememişti ama mezarına gidecekti. Bulacağına inanıyordu. Arkadaşları tarif etmişti. Mezarlığın kapısında ki çiçekçiden ençok sevdiği birzamanlar sevdiğinin verdiği kırmızı gülleri aldı. Kapıda ki görevliye sordu. Birlikte aramaya başladılar. . İçinden durmadan Sonunda buldu mezarı Gözyaşları durmuyordu. Şimdi ben senin için aldım. Nişan yüzüklerimizi bile almıştın. Gençlik işte mantıklı düşünemiyor ki insan. Hem ağlıyor hem konuşuyordu Büşra. Evliliğinde çok acılar çektirmişti eşi. Devamlı aldatıyor ve manevi işkenceler yapıyordu. Sonunda dayanamayıp kızını da alıp annesinin yanına gitmişti. Aslında . Kaandan bir beklentisi yoktu. Çünki Kaanda evli ve iki kızı vardı. Yalnızca arkadaş olarak görmeye gitmişti. Trafik kazasında öldüğünü öğrenmesi onu geçmişe götürmüştü. Ve bizi ayırdı. Belki sen de mutlu olamadın eşinle. Bense hiç olmadım. Bazen seni düşünürdüm. Seninle evli olsaydım mutlu olurdum. Sen beni anlıyan sevgi dolu biriydin. Yine gözlerinde ki yaşlar sicim gibi iniyordu Büşra ın. . Keşke bugün hiç uğramasaydım. İçimde ki aşk kırıntıları kalsaydı yerinde. Ama mazimin saf ve temiz aşkı köz gibi yanacak bundan sonra içimde. Elinde ki gülleri mezarın toprağına tek tek bıraktı. Birzamanlar aşık olduğu deliler gibi sevdiği arkadaşını gözü yaşlı olarak bıraktı. Hayat herzaman süprizlerle doluydu. Bazen böyle acı süprizler de insanın karşısına çıkabiliyordu.
Karşılıksız platonik aşk mektubu Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL.
Özlem Mektubu; Sevgilim!.. Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..
Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli…
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.
Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.
Yoksun, gittin, tek başına koydun… Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n’olur dayanamıyorum.
Dışarıdaki soğuğa inat yüreğim o denli sıcak ki senin sayende. İçimde sürekli canlı kalan bir ateş, beni yakıp kavuran aşk alevi ve gözlerinde kaybolacağım anı beklemenin heyecanı ile günlerim geçiyor. 1 aralıktan beri kalp atışımın ne denli hızlı, gözlerimin içindeki parıltının ne kadar ışıltılı olduğunu, ruhumdaki fırtınanın keyiften delirmişçesine tüm bedenimi ele geçirdiğini nasıl anlatacağımı inan bilemiyorum.
Güne senin varlığını bilerek başlamak nasıl bir keyif veriyor bana bir bilebilsen. Kendini benim gözümle görüp, o sıcacık yüreğine benim gibi şefkatle sen de dokunabilsen, ne kadar şanslı bir kul olduğunu sen de anlardın. İşte ben her gün bunun için şükrediyorum gamzelim. Senin o bal gibi tatlı yüreğine sahip olduğum, gözlerinin baktığı yerde var olduğum ve nefesini tenimde hissedebildiğim için şükrediyorum.
Senden uzak geçen günlerim de oluyor elbet; tüm ruhumu yaralayan, beni karanlık dehlizlere hiç acımadan fırlatıp atan ve pusulasını kaybetmiş bir gezginin çaresizce sağa sola koşturuşunu anımsatan günler… İşte o anlarda bedenim ruhuma ağır geliyor sevdiğim. Bir hançerle kalbimi deşseler ya da bir anda boğazıma ip geçirseler belki de bu kadar acıtmaz benliğimi. Gözüm saatte, ruhum ateşlerde, bedenim çilelerde bekliyorum gelişini… Halbuki biliyorum emin ellerde olduğunu, halbuki biliyorum mecburi seyahatlerde olduğunu ama olmuyor işte gamzelim. Ne beynime, ne kalbime ne de kendini sana adayan ruhuma söz geçiremiyorum ki… Hep seni yanında istiyor artık bu kadın. Gecesini, gündüzünü, ömrünü, yaşamını sana adamak için bekliyor.
Geceleri senden uzakta uyumanın acısını biliyor musun peki sen gamzelim? Güne senden uzakta başlamanın yakıcılığını? Peki ya tüm gün gözlerinden, teninden ve sevgi ile dökülen kelimelerinden uzak olmanın yıkıcılığını? Ben tüm bunları istemesem de tadıyor ve hiç istemediğim bir leke gibi üstümde taşıyorum. Sevmiyorum… Hem de hiç sevmiyorum…
Yıllarca bu denli büyük bir sevgi ile sana koşan bir kadının oldu mu hiç? Günün her dakikası seni düşünen, kendinden çok seni önemseyen, sen uyurken yüzünün tüm hatlarını ezber edecek kadar saatlerce yüzünü izleyen ve akşam olup da gün geceye dönerken sırf sana sarılmak için tüm gün dualarla seni bekleyen bir kadının oldu mu?
İşte bu kadın seni senden daha çok sevip, sana senden daha çok değer veriyor. İşte bu kadın “seni seviyorum” demekten asla çekinmeyip bunu her söylediğinde yüreğinde anaforlar yaşıyor. İşte bu kadın, senin kadının olmakla gurur duyarken geleceğe dair planlar yapıyor. Ve işte bu kadın, seni canından daha çok seviyor …
Dünyanın en büyük sosyal ağlarından biri olan Facebook sayfa yapılarında radikal bir değişikliğe gitti
Sosyal arkadaşlık sitesi Facebook kendini yeniledi. Artık giriş sayfasında, arkadaşlarınızın eylemlerini gerçek zamanlı olarak görebileceksiniz. Sosyal ağın planları arasında tasarımı yenileyerek, kullanıcılara daha fazla seçeneği gerçek zamanlı olarak sunmak yer alıyor.
Bununla ilgili Facebook Yönetiminin Yaptığı Acıklama ise şöyle:
Facebook’un Yeni Ana Sayfası
Ana sayfamızı, önemsediğin insaların neler yaptığını anlamanı kolaylaştırmak üzere güncelledik. Şimdi arkadaşlarının paylaşımları gerçek zamanlı olarak akacak, ayrıca orada görmek istediklerin konusunda artık daha fazla kontrolün var.
Filtreler
Önem verdiğin arkadaşlarının neler paylaştığı hakkında güncel bilgilere sahip olduğundan emin ol. Arkadaş Listeleri’ni kullanarak kendi filtrelerini oluştur. Fotoğraflar gibi, uygulamalara göre de filtreleyebilirsin.
Akış
Akış, arkadaşlarından gelen tüm paylaşımları sana gerçek zamanlı olarak gösterir. Bu senin, olan biten her şeyi sürekli takip etmeni sağlar. Burada kimlerin görüneceğini sen kontrol edebilirsin.
Yayıncı
Durumunu, fotoğraflarını, notlarını ve diğer içeriklerini akışın içinde yayınla. Yayınladıkların hem senin profilinde, hem de arkadaşlarının ana sayfalarında görünür.
Önemli Olaylar
Gösterilmiş olan fotoğraflar, etkinlikler, notlar ve kaçırmak istemeyeceğin birçok şey. Haberler, arkadaşlarının etkileşime geçmiş olduklarından seçiliyor.
Yayıncı hakkında daha fazla bilgi
Yayıncı, görüşlerini ve fotoğraf, not gibi içeriklerini yayınlamanı sağlar. Profilinde bir akışın var—Duvarın— ayrıca ana sayfanda da senin ve arkadaşların arasında devam eden güncel konuşmaları içeren bir akışın daha var.
I. nasıl tanınabilir yüzüm seninle böyle bırakıp gittin ya beni dalgın bir kuğuydum, oyalanmadın sesinin rengine hapsettin beni.
ve şimdi bir büyük anısın sokaklarımda.
nasıl tanınabilir yüzxüm seninle ıtır kokusu toprağındayım kapılara paslı kilit vurmuşlar sarıya boyamışlar evlerimizi sanki güvercinsin, kanadındayım.
ve bir turuncu kandil kovalar beni.
nasıl tanınabilir yüzüm seninle bir kış odasında vuruldum ağır bu yaralar şu kalbime musallat işte gidiyorum açıyor zakkum.
yüzüme baktıkça çağırıyorum seni.
II. her şey seninle şimdi, masum ve dilsiz öyle çıkıyoruz yukarılara ağzın, ötelerin şelalesidir saçlarına kar değmemeiş daha ne? ellerinden tutayım bırakma beni.
sesin okunuyor su çırpıntısından.
her şey seninle şimdi, karanlık kışla gömleğime değen berrak bir türkü al al götür beni akşamlarına gideceğim adres yeni değil ki oralarda selvi, bir kaç menekşe.
ihanet sıçrıyor ak gerdanından.
her şey dağılıyor seninle şimdi. ah! künhüne vardığım sırlarım bitti yüzünle sınandım, senin yüzünle yalnız tasan kaldı bana, hafifliğinden bir su kenarında akan gözlerim ayrılık topluyor dudaklarından.
III. derler ki imlası kırık kaderin içinden geçermiş ferhatın kahrı ya ben sana nasıl gelirim şirin bulutun içinden rüzgar sesinden ya ben sana nasıl gelirim ferhat kalbimdeki ırmak sakinliğinden.
derler ki goncası açmaz bir aşkın kapıları örtük olurmuş he mi? mermere yazılan harfler kaybolur yağmur düşer sızlanırmış karanfil ben böyle bekliyorum yollarda, gülüm imlası kırık kalbimle seni.
10 kasım şiirleri , 10 kasımla ilgili şiirler, on kasım ile ilgili şiirler, kısa 10 kasım şiirleri, 10 kasım ile ilgili kısa şiirler
Atatürk’ü Yitirmedik
Yıllar Üst üste katlandıkça Acımasız uzadıkça Çelik mavisi gözlerinde Her geçen gün Işığını çoğalttıkça Güzel vatanımızı Kurtardığın anıldıkça Seni yitirmedik ki Dün olduğu gibi Bugün de aramızdasın her an Buna inan Ata’m Yüzyıllar da geçse aradan Sen her zaman anılan Kutsal bir kahramansın.
Süleyman APAYDIN
Atatürk Yazar
Sordum seni; Dağına, taşına Türkiye’min, Herkes kendinden emin, Yükseldi gür sesler; Umutlar, sevgiler: O biziz, O bizleriz. Hepimiz bir parçayız Atatürk’ten, Bütün doğa, Atatürk’ü anar, Atatürk’ü şaşar. Herşeydir OTürkiyem’de. Göller, ırmaklar, ormanlar. İmza imza Atatürk yazar.
M. Vasfi Saral
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler, Bozkır ovalarına, Erciyes’e Ağrı’ya, Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte, Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız, Dere tepe bucak köy, Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, Senin gittigince!
Atatürk, taşıyacağım Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al, Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken, Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca.
Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan özlenen sen, özleyen sen, özleten sen Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki Bu ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum
Beni çağırdığını bir defa duyabilsem Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum
Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı Bugünden güzel değil bulacağın yarında Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı
Demek o beni sevmiyor demek o beni anlamıyor bana içkimi verin bana kadehimi verin bir daha ölmek istiyorum
Sussun bütün şarkılar, Son bulsun hepsi, Seni hatırlatan ne varsa, Ne kaldıysa geriye, Neyle yetinmişsem bu güne, Yaşamımla birlikte son bulsun, Yeter ki
Günü gece olsun diye yaşıyorum, Çünkü gece hayallerime geliyorsun, Seni beklemiyorum çünkü sen hep benimlesin, Hayallerimde ve kalbimdesin
İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi Paramparça, kırık dökük aşkımız çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü Büyük aşkımız
Unut benden kalan ne varsa Unutmak tesellidir yalnızlığın Güneşi bir kadeh şarap gibi içip Delicesine sarhoş olmak En güzel tarafı imkansızlığın
Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kııysındaymış gibi en sakin denizlerin…
Ne olurdu saadetlerin en büyüğü İşte ellerimde al, diyebilseydim Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim.
Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri En karanlıklarda bile uzanır bir el Kendiliğinden açar sabaha perdeleri
Sevdiğine söylenen her söz yürekten gelir Yüreği sevgi dolu, sevgisi süreklidir Kalmazki gönlünde hiçbir şeyin korkusu Aşk yine aşk sevenin ömrüne hayat verir
Şarkıdaki melodi, doğadaki bahar. Kalbimdeki yara, hepsi senin için. Çoğu kez duygular anlaşılmaz ifadeler tutuk. Eğer söyleseydin sevdiğini benim olurdu mutluluk
Düşlerin kanarsa benden sonra Çocuk haylazlığımı al sen koynuna Şarkıların rengine yağmur yağarsa Salma gözlerini uçurumlara
Kıyamam Sana… Bir bakışın yere düşse..arş yere düşer üzüntünle beraber dünyana Bir damla gözünden dökülen yaşa,yağmurlar yarışır kendinden bir haber acılarına Dedim ya asma suratını hak vaadi gelir bulur seni ve sevgini Gözlerini çekme benden dayanamam hasretine yar,ben öleyim yerine…! Kıyamam sana. Bakamam gözlerine,dayanamaz bu yürek gözlerindeki acıları görmeye.çaresiz düşer yere bakışlarım Sanadır düşse bile dökülen göz yaşlarım, ne yağmur ne nehir yarışabilir göz yaşlarımla Değmesin üzüntü gözlerine,düşmesin yüreğine hasret,sen ölme ben öleyim yar…! Kıyamam sana Kıymeti yok gözümde,senden başka hiçbir şeyin,en değerli varlığım sensin,senin sevgin, İste yoluna fedadır başım,etmem bir an dahi tereddüt,akmaz bir damla yaşım.. Yeter ki sen hep sev beni,seni sevmeme izin ver,varsın gözüm kan ağlasın, Bu can sana kurban olsun,gönlüm sevgin ile dolsun,sen ölme.! ben öleyim yar…! Kıyamam sana… Gece olmuş,güneş doğmuş bir haberim ben dünyadan,benim bütün dünyam sensin, Ne ayın,ne güneşin hükmü yoktur gözümde,karanlık dünyama doğan ayımsın içimi ısıtan güneşim.. Sen yoksan virandır dünyam,yıkılır üzerime bir Çığ misali sensizlik,kesilir sensiz nefesim, Sen mutlu ol razıyım,bitsin nefesim,kara toprak olsun sonum,sen ölme.! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana. Seni sevmek ecelse varsın kendi ellerimle kefenimi şimdi yine kendim dikeyim……. Senden ayrılmak ölümse varıp kibriti şimdi yine kendi ellerimle çakayım….. Selam olsun benim dilimle, sana ve o güzel kalbine ey .! rahmanın nuru….. Gel ne yapacaksan sen yap beni ele verme..sen ölme.! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana Ben bende değilim artık,aklım,kalbim,ruhum sende baktığım duyduğum her şeyde sen varsın.. Elimi uzattığımda ellerini tutacak kadar yakın ama düşlediğim bir hayal kadar uzaksın.. Aşkın ateşten gömlek,sevdan işlemiş kanıma.var eden şahidim olsun,temiz çıkarsız aşkıma, Ayrılığı düşünmek ölüm,seninle ölüme kucak açmak vuslattır bana sen ölme.! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana.. Gözünde şimdi çakmak gibi çakan,kalbine de güneş gibi yakan bir aşkı koyduk Kimse üşütemez artık senin bedenini ve gözlerini karanlığa mahkum edecekleri biz kovduk Yüksekler var artık senin sevdanda ve onlara sevdiren biri vardı seni, işte biz oyduk Şimdi yeni bir dünya kur kendine kuramazsan biz varız yerine sen ölme.! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana. Her geceyi sabah olsun diye beklerken bin dertle ,bin hüznü eklersin mazlum olan kendine Dipsiz bir kuyuya atılmış gibi dermanın kalmamış başın hep yukarda, dizlerin yerde iken bile Ben seni unutmam öleceğim biliyorum ama seni o büyük özlemle bekleyeceğim o günde Kalk ayağa ey nur anası, ey nur parçası biz geldik yerine sen ölme.!Ben öleyim yar…! Kıyamam sana Yaralı bir serçe göğsümün sol yanına sığınan, kanadı kırık, ruhu paramparça Daha uçmayı öğrenemeden vurulmayı öğrenmiş, hem de yakın sandığı uzaklardan… Hayat hep böyle mi sürer yürekler arasında bunca yüreksiz, bunca vefasız ve sen böyle yalnız. Sürmezmiş işte, öyle bir yüreğe göç eder ki yüreğin, tek başına bir dağ başında, Düştüğün zindan köşelerinde, en içinden çıkılmaz sandığın dertlerde bile Ne yalnızlık ne keder vuramaz seni, yüreğinde o en yakınken Yüreğine düştüğüm yüreğimi yakan yangın yüreklim sen ölme..! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana Hasretin mi derin, derin yüreğimi sızlatan, günlerimi asırlar diye önüme seren aşk fermanın Her dakika yüreğimi bir hançer gibi vuran ak,nerede vurulacak boynum hangi geçmez zamanın… Önümde uzanıp duran bu uçsuz bucaksız ve de dipsi okyanuslar gibi seni seninle aradığım Ve menzilinde senin olduğunu bildiğim bitmek bilmez bu yol, hangi bilinmez mekanım Zaman ve mekan tanımaz sevdasıyla yandığım, sen ölme..! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana Çepeçevre sarılmış dört bir yanım hangi yana koşsam bir duvara çarpıyor canımı yakıyorum Kıyamam kimselere, ağlarım sessiz ve kimsesizce, kıyılırım kıyamadığın gül yüzlü kaktüslerce bitiyorum Elimi uzatıyorum tutulur ümidiyle, bir kelepçe bir pranga daha, hayırsız ellerce vuruluyorum Özgürlük ümidiyle koştuğum her kapıdan esaretle dönüyor tekrar, tekrar yaralanıyorum Ve sen düşünce gönlüme gülüm her şeye rağmen özgürlüğü yudumluyorum Özgürlüğü kendimi kalbine hapsetmekte bulduğum sevgili sen ölme..! Ben öleyim…! Kıyamam sana Düşmeye görsün gözlerinden damlalar, düşüp de yüreğime parçalar beni Zerrelere bölünür havaya karışırım, seni da o dem gözyaşlarınla yarışırım Sensizliği seninle, yokluğu seninle aşar ,sen gelecen diye coşar seninle koşarım Hayatı sen varsın diye yaşar, her çileyi sen varsın diye yudumlarım sen ölme ..! Ben öleyim yar…! Kıyamam sana An gelir simsiyah bir duman kaplar günümü, boğulurum karanlıklarda ve yorulurum Pencereyi sen gel diye açarım, nefesi sen diye alır, gözlerimi sana kaparım Fırtına kopmuş ..sel götürmüş evimi yurdumu seni bur da bekliyorum….. Ne demişler sel gider kum kalır,o gitsin gelirsen seni selin kumu gibi bekliyorum…… Özledim seni bana getiren rüzgarı arkasında fırtınada barındırsa sen ölme yar..! Ben öleyim…! Kıyamam sana Yüreğimdeki sessizliği gözlerin bozar deli yağmurlar gibi herkes beni yağmurlar ıslattı sanır Sen doğarsın ömrüme ömrüm baharı bulur, gözlerime bakanlar beni gül dalı sanır Bakarlar gözlerime öylesine boş bakışları insanların ama insanlar beni sana aşkımdan tanır Bilmezler içimdeki o ışıltı sen, gördükleri sen, yaprağına düşmüş çiğ tanesi ben Sığınırım kuytuna kokuna bürünürüm bensen sen ölme yar.! Ben öleyim…! Kıyamam sana Seni seviyorum demek hiç bu kadar anlamlı olmamıştı haykırıyordum için ,için Lisan hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı bir yüreği yüreklere anlatmak da, bu düzen ne biçim Ve hiç bir yürek bu kadar kıskanmamıştır bir başka yüreği böyle bir aşkı taşımak için Ve hiç bir aşk hayatı böyle anlamlı kılmamıştır sen ve ben varken, anlamsız hayatlar için Varım ben bu hayatta sırf senin için ama ne olur sen ölme yar…!Ben öleyim …! Kıyamam sana
Kimsenin kucaklayamayacagı kadar kucakladım seni Bazen bir umut olmalıyım yureginde Güzel yarinlarda gercekleşmeyi bekleyen Sonra bir hayal düşüncelerinde Seni başka alemlere getiren Karanlık düşüncelerindeki son yapak olmalıyım ben Hic solmayan bir yaprak Seni yaşamalıyım duygularda Seni hissetmeliyim her nefes alışımda Yagmur olup üzerine yagmaliyim Her damla benim sana olan sevgimdir Islanmalısın sevgi yagmurlarıyla Aydınlıgın olmalıyım sonra Bugday sarısı güneşimle Kar’a kartanesi’ne ne dersin Bembeyaz saf aşklar yaşamak için Ben senin vazgecmediğin gökyüzün olmaliyim Ne sen beni unutmalısın Nede ben sensiz evreni kucaklamalıyım Seni seviyorum demek hiç bu kadar güzel olmamıştı Hiç böylesine sevip sevilmemişti bu yürek Şimdi ben o güzelligi seninle yaşıyorum Ve seni cok seviyorum
Yine sana sesleneceğim Senin kim olduğunu hiç bilmeden Senin kim olduğunu en çok bilerek İsyankar zambakların çılgın nilüferlerin Dört nala açan kiraz çiçeklerinin Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım Sarı bir hüzün kızıl bir gurur Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana Sana oklardan değil yaylardan bahsedeceğim Gülün dikeninden değil Gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım Topraktan söz açacağım Akan su gelmeyecek kelimelerime Suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim Yine sana sesleneceğim Senin kim olduğunu hiç bilmeden Bilmek istemeden Alaattin’in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi Ve ne dilersem dilememi isteseydi Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim Bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece Hayatta bir şeyden vazgeçmek lutfedilseydi Bedeli her şeyim olsa bile Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim Garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de
Oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki Tek geride kalmış hesap benim için Bu dünyadaki tek yük Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek Kürek mahkumu için kürek neyse Benim için de sana seslenmek o Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu Öbür yandan bileklerimden sızan kanların Gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu Oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim Atalarım bana kadınlara gökyüzünü Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler Sen kürekleri yağlı urganları Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun Sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak Göstermek istedim Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri Ama senin vaktin yoktu Ben bunu hiç anlayamadım Kavmimin kadınları bana öğretmediler ki Bazı kadınların beyaz apletlerden daha çok Siyah apletleri sevebileceğini
Sana sesleniyorum Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına Toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor Kürekleri bırakamıyorum Önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için Kalemi bir an elimden düşürmüyorum Ankara Kalesi’nin önünde Sana sesleniyorum Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun Ne de cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık Seviyorum seni ama dedin Hoşçakal diye ekledin Şimdi gitmeye mecburum Belki yine gelirim, umarım gelirim Son söz oldu
Cennet ve cehennemin dillerini Savaş naralarını ve aşk şiirlerini Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım Senin sözlerinin anlamını öğretmediler Hiçbir şey söylemeden gittin Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana Ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın Yine yeniden sadece sana sesleneceğim Müebbet bir aşk dışında Bildiğim tüm duygularımı terkedeceğim Sana sesleneceğim yine Seni sadece kuru bir sevgiyle değil Derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla Ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun Mütevazi bir sevgiyle değil Küstah bir aşkla sevdim seni Ben Osmanlı gibi Kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken Ölen köprülerin ülkesindeki Venedikteki son sancağı Kışın üşümemek için şal yaptın kendine Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde Gün geçtikçe eksilir demiştim oysa Atalarımın öğrettiklerine de ters düşse de Sana inanırım bilirsin Zamanla unutursun demiştim Niye daha derinleşiyor öyleyse Derinleşiyor özlemin Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları Coşturuyor ayrılık sözlerin Öfkelerimin kararlılığını Aşka katık ederek konuşacağım Bedenim bu dünyayı terkedene kadar
Öyle sanıyorum ki Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için Benden uzun yaşayacaksın Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin Küstah bir aşkla seveceğim seni Ben savaş ve ölümle haşir neşir olan Kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edceğim Ömrün geri kalınında Sana sesleneceğim yine Ben seni beyrut gibi sevdim ama Sana ne Mağribi ne de Manhatten’i anlatamadım Bağdat ve Şam’ı işgale yeltenmişken Venedik! ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı Sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana Senin kim olduğunu hiç bilmeden Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım Senin kim olduğunu en çok bilerek Kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim Müebbet bir aşk, Sarı bir hüzün Kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım Bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke Hüznün beni aşan taşkınlığını Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını Anlayabilseydin Anlatabilirdim sana Seninle yaşanan bir aşktan sonra Ayrılığın ölüm bile olsa Mavi bir ölüm olacağını
Seni Seviyorum, Çünkü, Her sabah kalktığımda yaşamak için tek nedenim, sen varsın … Fakat seni sevmek için binlerce nedenim var … Bu siyah beyaz dünyada tek renk sensin, Bir ressamın fırçasından çıkmış gibi … Ama alalade bir renk değil, Gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan bir renk …
Seni Seviyorum, Çünkü, Bu soğuk günde içimi ısıtan bir esinti gibisin … Hafiften esiyorsun, iliklerime işleyerek … Sonra da kaybolup gidiyorsun, daha nereden geldiğini Anlayamadan …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Seni Sevmekten başka bir şey gelmiyor içimden … O kadar doğal ki bu duygu ruhumun derinliklerinde, Sanki doğduğumdan beri var … Sadece ortaya çıkmak için seni bekliyordu …
Seni Seviyorum, Çünkü, Sensiz bir yaşamı artık düşünemiyorum … Sensiz bu kuru dünyada yaşamaktansa, ölümün soğuk nefesini öpmeyi bir daha hiç seni görmemektense hayata arkamı dönmeyi tercih ederim …
Seni Seviyorum, Çünkü, Ne zaman bir aşk şiiri duysam, mısralardan sen akıyorsun … Ne zaman eski bir şarkı gelse kulağıma, Gitar telleri arasından süzülen notalar, seni getiriyor bana … seni seviyorum.. Çünkü, Sen hep benimlesin … Gözümü kapatmam yeterli seni görmem için … Tatlı narin tenini …
Seni Seviyorum, Çünkü, Belki de ilk defa bir kadının kokusu beni çılgına çeviriyor içimden Odyseus’a türkü söyleyen deniz kızları da Onu aynı kokuyla baştan çıkarmaya mı çalıştılar acaba diyorum
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Gözlerinin içinde binlerce yıldız, Gecenin karanlığını delip geçiyor … Bana bakarken kendimi yıldızlara tepeden bakıyor gibi hissediyorum …
Sen Seviyorum, Çünkü, Benliğim sana ait … Sen onu buruşturup çöpe de atabilirsi, Kalbine yakın bir yere de koyabilirsin … Tanrım !!! O kalbine yakın bir yerde olmak istiyorum …
Seni Seviyorum, Çünkü, Sen sensin … Ama sen beni ben olduğum için seviyor musun Onu kim bilir …
Seni Seviyorum, Çünkü, Seni Sevmeyi Seviyorum … Seni koklamayı seviyorum … Sana dokunmayı seviyorum …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Saçların ellerimin arasından kayıp giderken, Dünyada cenneti bulmuş gibiyim … Bir an elimde tutuyorum o cenneti … Bir an sonra belki de tamamen ellerimden kayıp gidecek …
Seni Seviyorum, Çünkü, Ben hiç bir kadın için şiir yazmadım, bu hep tuhaf gelmişti … Ama şimdi senin için şiir yazmamak tuhaf geliyor …
Seni Seviyorumn.. Çünkü, İçimde bir umut var … Bu şiiri belki başucuna koyarsın … Kim bilir belki yanına da ‘’Kırmızı’’ bir gül …
Seni Seviyorum, Çünkü, Tanrı çiçekleri yaratırken seni de onlarla beraber yaratmış … Papatyadan güzel, Zambaktan asil, Manolyadan tatlı, Gülden daha güzel kokulu …
Seni Seviyorum, Çünkü, Güzelliğine melekler imreniyorlar … Dünyada ise, Ölümlüler arasında galiba bir tek benim gibi bir iki şanslı Onu farkedebiliyor …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Ölene kadar, yok olana kadar seninle olsam, Bu herhalde bir ceza gibi gelir, Daha çok senle olamadığım için …
Seni Seviyorum, Çünkü, Senin tarafından Sevilme fikri bile bir insanı hayatı boyunca mutlu edebilecek kadar güzel ve asil … seni seviyorum… Çünkü Seni anlatmak için mısralar yetmiyor … Düşünüyorum bir kış gecesi bunu yazarken, Acaba kaç şair senin güzelliğini anlatmak için binlerce mısra yazdı …
Seni Seviyorum, Çünkü, Senin gülümsemen güneşin doğuşu gibi, İnsana her şeyi unutturuyor, Sadece seyredip tadına varma hissi uyandırıyor …
Seni Seviyorum, Çünkü, Bu kadar nedenden sonra bile SENİ ne kadar SEVDİĞİMİ anlatamadım !!!
O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile….
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya… Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin… En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da… Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle…
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da… Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
____SeninAdınAşk___ Aşkının ateşi yaksın yok etsin herbir zerremi Hayelin heran her dakika dursun yanıbaşımda Yalnızca suskunluğun anlatsın Aşkın adını ve sadece gözlerin söylesin en güzel şarkıları Çok özlediğimde bile Ellerinin kokusu kalsın bende tükenmek bitmek nedir bilmesin İlkkez yaşıyor gibi yaşayalım her günü ve Nedeni olmasın hiçbirşeyin sadece adın aşk olsun senin
Sensiz Ne Yapacağımı Bilemedim Sensiz ne yapacağımı bilemedim.. Senin için inlemedim…Hergun. Kurşun gibi deldi kalbimi.. sanki aşkın.. Ne yapıcam dedim..Fikir veren, olmadı..
Sevdim..Ama kimse anlamadı.. Söyledim ama, deli dediler…Hor gördüler.. Ağlamam..Gururum var , benimde.. Sevdim ben sevdim…Anlayan yok!
Yüreğim sızlar, sen diye.. Seviyorum diyip gelmedin diye.. Sevdim ben sevdim… Her geçen gün öldüm..
Seni seviyorum…… Seni sevdim, yanlız biliyorsun bunu Ellerim boş, bitsin artık oyunun.. Nedendir bilmem, kalbim çıkacakmış gibi çarpar İllede ölmem gerek anladım bu gece
Seni Seviyorum Sevdim kardaş sevdm..Tek günahım bu.. Ekledim bir yıldız..daha gökyüzüne Var, olan bir kalbim vardı oda gitti İllede ölmem gerek anladım bu gece Yalnızda,yaşarım ben yalnızda Onun bunun lafına inandım yapayalnız bıraktın beni Rüzgar,sevgimi alıp götürdü artık Umutlarımı bırakıp gittim ben..Sensizliği kabullendim Melek, gibi yüzün
Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime, Senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde, Sana gelirken yüreğimde umut vardı. Şimdi bir demet hüzün bıraktın bende…
İlk yıkılışım değil bu, İlk hayal kırıklığı, İlk kaybediş değil. Mavi bir göğü olmadı hayallerimin, Sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. Bana kaldı hayat denilen intihar, Bir demet hüzün bıraktın yüreğimde…
Oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. Görmedin sana titreyen dalı, Yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin…
Sen mahrem düşlerimi çaldın benim. Dar günlere saklanmış umutlarımı,
El gün için biriktirilmiş tebessümlerimi, Biliyorsun,
Herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. Sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar, Zaten yaralıydı yüreğimde, bir de sen… Bir demet hüzün bıraktın bende…
Söyle neden?
Neden beni katladın üçe dörde? Yüze beşyüze neden böldün beni? Bir han gibi kilit vurdun yüreğime, Neden bir demet hüzün bıraktın bende…?
Belki de ucuz kahramanlar gerek sana, Ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki… Cebimde bozuk para değildir ki aşk… Bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden, Bir yanım baba merhameti…
Ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim. Ve nasıl sevmişsem seni, Böyle dolu dizgin, Ulu orta, Öylece hüzne belenmişim işte! Bir demet hüzün oldun bende…
Sen çocuksu düşlerimin katili, Başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü. Üşüttün beni ateşlerde, Yağmurlarda yaktın. Hüzün oldun…
Bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını ve ilan ediyorum. Gülüm. Sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm…
Bak senin için şiir doldu gözlerim, Şairce ağlayacağım. madem ki; söndürdün lambaları, O zaman yakma!