Posts Tagged ‘senin’

Senin Olmadığın Yerde Gözyaşlarım Sicim Gibi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yere düşen yaprakların,
Gürültüsü uyandırdı.
Damlaların feryatları,
Topraklara karışırdı.

Gökgürültüsünün sesi,
Bebek ninnileri gibi.
Senin olmadığın yerde,
Gözyaşlarım sicim gibi.

Şimdi sensiz rüzgarlardan,
Yağmur olamayacağı.
siyah siyah bulutların,
Sade meltem olacağı.

İkimizin Yüreğiyle,
Gökkuşağı renkleriyle.
Senin olmadığın yerde,
Gözyaşlarım sicim gibi.

Lüleburgaz 14-10-2010
YILMAZ BARITLI

Affet allah’im

Cuma, Haziran 22nd, 2012

AFFET ALLAH’IM
Onu senin kadar seversem eğer
Çok seven kulunu affet Allah’ım
Ona bu canımı verirsem eğer
Gücenme ne olur affet Allah’ım
Aşkıma sevgime yenik düşersem
Her söylediklerine boyun eğersem
Bir gün bu halime isyan edersem
Gücenme ne olur affet Allah’ım
Sevdim onu ölecek kadar
Uğruna canımı verecek kadar
Güzel yaratmışsın tapacak kadar
Taparsam beni affet Allah’ım

YÜREK YARAM (bana ait)

Cuma, Haziran 22nd, 2012

YÜREK YARAM
acılarını gülüşlerinde boğup çıkıyorsun karşıma
kalbinin fırtınasında boğulanlara değil gel artık bana
gözlerindeki parıldayanları göremedim ben ama
gitmez oldu o ışıktaki güzellik sana baktıkça

gelip gidenler olur belli ki o gözler boş bakmaz
güzelliğinin farkına var kimse ben gibi kör olmaz
yaşananları hiçe say derim de yarası sarılamaz
bu kalp içine atar da sensizliğe dayanamaz

bulsam güzel ellerini ellerimde nasıl bırakırım
divane olunca belki, belki ölmeden ararım
senin bekleten ben ne yüzle kapına varırım
korkarak sevmekten bıkınca bunlara aldanırım

sessizlikten boğulup kaçar oldum her zaman
sensizliğe kapılıp korkar oldum of aman
kendi düşen ağlamaz dediler doğru benim hatam
hangi yüzle gelebilirim ki sana yürek yaram

Sustum Kimse Bilmiyor İçimdekileri..

Cuma, Haziran 22nd, 2012
sustum kimse bilmiyor içimdekileri
susmalıydım artık
konuştukça batıyordu yüreğim
kelimeler birbirine giriyordu
sen kelimesini dudaklarıma almamalıydım
içimden söküp atamasamda seni
bu acımla savaşmalıydım

gittin bende bittim
ve bu aşkıda bitirmeliydim
seni hatırlatan her şeyi yırtmalıydım yakmalıydım
artık pembe gözlüğümü çıkardım
hayata simsiyah bakıyorum
kendimi kandırmamalıydım
her biten şey yeni bir başlangıçın habercisiymiş
nerde ozaman
bak ağaçlar bile yaprak döküyo
her sonbaharda
her yeni güne birkaç yaprağını feda ediyo
senin beni feda ettiğin gibi
yalan her şey sahte gülücüklerim gibi
senin beni sevdiğin yalanı gibi
gerçek olan sadece yaşamak zorunda oluşum
son nefesimi verene dek yüreğim sen diye çarpsada
bunu senin bilemeyeceğin
benim sevgim benim aşkım tek gerçeğim
ve şimdide susmalıyım
gittiğinde kal gitme diyemedim

ama şunu unutma
ben sen beni sevdin diye sevmedim
aşkımız sen de bitti diye bende biteremezsin…

Alıntı..

Aşk sewmekse sevmek nedir ??

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşk Sevmekse Sevmek Nedir?

Dün gece yine seni düşündümKaynakwh:
her zaman ki gibi
geçtiğimiz yaz aylarını düşündüm
hasretin sevginle birleşti gözyaşı olarak döndü bana.
Sensizliğine bürünmüş dünyamda
kendi egemenliğimi kurmaya çalışıyordum
tam kendim için bir şeyler yapacaktım ki
tekrar geldi hiç gözümün önünden gitmeyen
gözlerin.

Sandığın içinden fotoğraflarımızı buldum
sanki sensizliği tadacakmışım gibi sarılmışım sana
yüzüm gülüyor. Mutluyum!
Artık dayanamıyorum sensizliğe.
Acı veriyor fotoğraflarınla yaşamak bana
belki de aşkımızın kayan bir yıldız kadar.Kaynakwh:
Çabuk parlayıp söndüğünü bilmek yıpratıyor bedenimi
artık ben eski ben değilim. Mutlu olamıyorum eskisi gibi
bedenim susuz kaldı ne kadar içsem de daha kalacak.
Çünkü ben suya değil benim için daha da önemli olan sana,
senin sevgine susadım. Tam sevdanın rengini bulmuştum ki
gökteki yıldızımız kaydı. İlişkimizin başladığı gün bir fidan
dikmiştik ve söz vermiştik birbirimize sevgi ile büyütecektik diye.
Şimdi o ağaca kim bakacak sevgisiz kalıp sonsuzun derinliğine mi
kapılacak benim gibi çünkü ben sensiz karanlığın içinde kaybolmuş
gibiyim tek ışığım sendin yok olup gittin.
Artık kendi içimde 4 mevsim kış yaşıyorum çünkü yazım ve baharlarım beni
terk etti.
Bende artık yalnız içiyorum senin sevdiğin şarabı. Aynaları da kaldırdım
artık sevmiyorum onları.
Bana iyi bir yüz vermiyorlar baktığımda. Bahçemdeki kuşlar da sustu
artık aşkımızı şarkılara vurmuyorlar. Ne olur geri dön artık bebeğim
hayatımı artık siyah beyaz yaşamak istemiyorum…

Kasem..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çağırma beni ..
O ruhumu delen bakışlarını salma geceye
Gel deme n’olur…
Karanlığın orta yerine mührünü koyan tüm muskasız yüreklere andolsun, ve andolsun o yüreklerin sahibine ki, bu kalp itaatsizliği maharet bilmedi..

Geceydi.. Pusluydu..
Su uyur düşman uyumazdı.
Beklerdi kaotik bir kabusu korkak dişlerini sıkarak yürekler. Sen uykunun kollarında bulurdun bebeksi kokunu, ben sağır yamaçların intihar bekçisi .. Fakat kalp hep bir umuda gebeydi.

Gecenin karanlığı sindi mi zemheriye, dağ taş sen kokardı. Yolların sapasına saklanırdı aşk. Kaç çapraz ateş, kaç kumpas aşmak gerekirdi ona varmak için? Ve ulaşıldıktan sonra aşk ne kadar aşktı?
Bu acizin dualarında sabahlayan, aklına her gelişinde saklı bir tebessüme yerini bırakan, bir tel saçına dokunmaktan gayrısı değildi.
Şehre inişler bayram vakitleriydi o zamanlar. Kokunun sindiği kaldırımlara kıvrılıp, pencerenden sızan ışıkla ısınmak geceleri. Oralarda olduğunu bilmekti mutluluk. Görebilmeyi değil, görebileceğini bilmeyi umut etmekti ..

Ama benim postallarım hiç yakışmadı şehrin ışıltılı sokaklarına. Yüzümdeki taşralı ifade, alnımdaki bin yıllık yazı ve ensemde soluğunu hissettiğim o ölümcül melek peşimi hiç bırakmadı.
Beni dost dualarla uğurladığın her vakit yüzüm caddeye, kanım geceye akardı. Ne senin sevdana benim adım yazılmıştı, ne benim kaderime bir sevgili busesi. düşlemenin bile yasak olduğu senli sabahları yedeğime azık diye aldım ben can .. devriyelerin, apoletlerin, tel örgünün, yumruğun olduğu yere senin adın yakışmazdı.

Pusulası bir kez bile beni göstermeyecek gözlerini gözlerime, tercümesi bir ömür bana susmak olan iki ucu keskin hançer sözlerini yüreğime kazıdım. Yokluğuma rabtettiğim varlığına inat, sonu baştan uçurum bir sevdanın adı “yazık”a çıkmış zavallısı olduğumu kabul etmek için damarlarımdaki bütün seni boşaltmam gerekti. Haklıydın, benim yolum yâre çıkmazdı. Ve asla yüzünü güneşe dönemezdi kan çiçekleri..

Yürüdüm..
Bütün “e” hallerimi “den” haline çevirinceye dek yürüdüm..
Sana uzanan niyetlerimin külleri düştü gözbebeklerime.. her adımda biraz daha karanlık bulaştı sessizliğime. Her adımda biraz daha kan yürüdü parmak izime.

….

Ve şimdi sen bunca birikmişliğime ve kusulası kötücüllüğüme rağmen yaralarımı sarmaya çağırıyorsun.
Çağırma can.
Gel deme ..
Sana düşmek kavgadan, senden düşmek hayattan düşmektir, biliyorsun ..

Canım yanıyor sevgili ..
Aklıma düşende hasret kuşanıyorum her hazan. Gözlerim çakmaklanıyor yolların imkansızlığına .. Sana kavuşamadan kavuşuyor ruhum seni yaradana, O’ na seni sormak için sabırsızlanıyorum ..
Ve dualar yeminlere bırakıyor yerini. Kan kusuyorum vakit daraldıkça. Yine de, ben de bir kalp sahibiyim. Umutlarımı kardelenlere emanet ediyorum ..

Can..
Karanlığın orta yerine mührünü koyan tüm muskasız yüreklere andolsun ve andolsun o yüreklerin sahibine ki, bu kalp ebedi yolun herhangi bir yerinde kalbine ulaştığı günü bekleyecek, ve bende sana kavuşamayan ne varsa sonsuza dek senin olarak yüreğine gömülecek ..
Andolsun …

AYŞEGÜL MOR

Okyanus gözlerin

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Okyanus Gözlerin

Hava degil sevgi solunmali benim dünyamda
Çiçekler açmali namlularda
Nehirler çilginca akmali sevdalarin aşkina
Sonra, sonra bir rüzgar esmeli
Hasreti yeryüzünden silip gitmeli

Yildizlar sönmeli, güneş dogmamali
Yetmeli insanlarin sevgisi dünyayi isitmaya
Yetmeli bitkilerin büyümesine,
Çiçeklerin açmasina yetmeli
Yetmeli ki hep baharlar yaşansin.

Benimki masumca bir hayal gözlerinde yaşadigim
Gözlerin bir okyanus yüreklerin boguldugu
Bir okyanus ki sadece benim yüzebildigim;
Sadece benim, seni dünyalar kadar çok sevenin..

Hayal degil gerçek bu,
Ne kimsenin bildigi ne de yaşadigi
Sadece benim dünyam
Senin o okyanus gözlerin

Ahmet Selçuk İLKAN Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ayrılık Çanları

Ayrılık çanları çalsa ansızın
Elveda sevgilim diyecek misin?
Önünde diz çöksem, gitme kal desem
Bakmadan ardına gidecek misin?

Ayrı yönde akan ırmaklar gibi
Dalından uçuşan yapraklar gibi
Ümitsiz, çaresiz aşıklar gibi
Kalbinden aşkımı silecek misin?
Son ümidi yere serecek misin?

Kendini boş yere teselli edip
Sevdadır nasılsa geçici deyip
Yaşlı gözlerini gizlice silip
Bakıp da yüzüme gülecek misin?

Beni Unutamazsın

Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın
Denizin durgunluğu, gözlerimi
Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.

Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir-iki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak

Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin…

Bu Nasıl Ayrılık

bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda
gözlerin kal diyor, dudakların git.
bakışın anahtar, ellerin kilit,
gözlerin aç diyor, dudakların git.

ayrılık dönüşü olmayan bir nehir
yalnızlık bomboş bir şehir.
kaç sevda kül oldu böyle kimbilir,
gözlerin kal diyor, dudakların git.

gidersem bir daha dönmeyeceğim,
kalırsam kalbime yenileceğim.
çözemedim seni delireceğim.
gözlerin kal diyor diyor, dudakların git.

duvardan insin mi resimlerimiz,
yabancı olsun mu isimlerimiz.
ya deli dolu günlerimiz,
anılar kal diyor, dudakların git.

bu roman da biter belki birazdan,
ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan.
ağlıyor besteler yine hicazdan,
şarkılar kal diyor, dudakların git…

Nankör

Hani ”pazara kadar” değil
”Mezara kadardı” aşkımız
Gel gör ki
”Pazartesine” kadar bile sürmedi
Senin gibi nankörden
Başka ne beklenirdi

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
Fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacagız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
Içimden bir şey :
belki diyor.

18.02.1945

Nazım Hikmet Ran

ben şimdi yine yalnızım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

BEN ŞİMDİ YİNE YALNIZ

ben şimdi yine yalnız
dostlar ağlasın

ben şimdi yine yalnız
eller sevinsin

yalnızlığımdan usanmışken
sen çıkıverdin karşıma
severken delicesine
ayrılık canım ne diye

sevmiştik biz umursuzca
dünyalar bizimdi sanki
yüreklerimiz bir atıyordu
gidipte gelmedin ne diye

ben şimdi yine yalnız
bırak dünyam kararsın

ben şimdi yine yalnız
düşmanlar gülüp oynasın

SENİ BEKLERKEN

Bitmiyor hasretler…
Anlamsız geliyor seneler…
Kendinden geçti ümitler…
Sevdam diz çöküp;
Yollarını bekler.

Gözlerimdeki ışıltıya,
Karanlıklar yağar
Bekleyişlerim azar!
Uykusuzluğum yalnızlığımla,
Rüyalarına dalar.

Kalmamışsa senden bir umut;
Ne çıkar, tahtım tacım olmuş(!)
Felek vermişse ayrılıktan bir komut;
Neye yarar, dört mevsim bahar olmuş(!)
Yaşama sevincim varsa!!!
O da senin sevdan olmuş.

Buz tutmuş engeller,
Sevda terimle çözülsün.
Sevda külfeti çileler!
Miadı dolup, mükafatını görsün…

İçimdeki ateş lav olsa da!
Teninden mahrum bedenim üşüyor.
Her damla göz yaşım bin umut boğuyor!
Dualarım benimle el açıp;
Feryad u figanla seni bekliyor.

Sen hayalinle de…
Sen zahirinle de…
Sen inan ki;
Her şeyinle, sevmeye değersin…

Unutma!!!
Yorgun değil yüreğim,
Seni sevmekten.
Beyhude değil dileğim ,
Seni beklemekten.

Sevdamdan güçlü olamaz,
Kahrolası engeller.
Sevdamdaki istikrarı bozamaz,
Umutsuz olsa da hasretler.

Pişman değil ömrüm,
Seni tanımaktan.
Bahtiyardır gecem gündüzüm,
Sevdanı yaşamaktan.

Gerze’ce bubaya sesleniş

Cuma, Haziran 22nd, 2012
GERZE’CE BUBAYA SESLENİŞ

Buba nasısın,iyimisin ?
Uraları bilmeyim emme ,
Buraları bura olmadan çıktı artuk.
Mezardan çıksan hepicüümüze şakınusun.
Kimse senin gibi tentüros giyinmeyi.
Annem senin alduğun çiçekli naylon entariyi giyiyi,
Bizim alduğumuzu beyenmeyi.
Şimdiki uşakla göynüm dönüyü diye,
Gayıınan balığa da gitmeyi,
Kimse sülük de toplamayı.
Bazarda Hızarçayının tomatisi de kokmayı.
Dölü Sabriyi bile özleyük be buba !
Sizin zamanınızdaki eşkiyala yok artuk.
Şimdi bangalar eşkiya olmuş,
Herkese gredi veriyle önce,
Sonra da soyuyla.
Ahacuk bizim dındızlak memedin oğlu,
Almış grediyi,
Banganın müdürü de şakınıymış,
Evine haciz geleceemiş.
İnna sabirin kör şeytan !…
Cezvede yaptuğun gahvenin dadını unutamayım.
Ne gahvenin dadı galdı,ne de çayın…
Şimdi nesgafe içiyle.
Hemde üçü bir aradaymış,
U gada da güzel deyle,
Emme ben haazetmeyim.Madam almayı.
Çaylar sallama oldu,insallar da dallama .
Ha ! Helbet kimse kimseye güvenmeyi.
Evlere misafirliğe giden-gelen de yok.
Eskiden oturmaya giderdük,
Elma,fındık,cövüz ve misir yirdük,
Çay içerdük davşan ganı.
Bahcelerden örük toplarduk,
Damaamız gurumasın diye.
Aaah şu gavur icadı televizyon yok mu !?
İlazım diye üç dane aldudula,
Gine de acens dinleyemeyim.
Gocasından ayrılan gız,
Binbir Gece’ye bakmazsa gecesi geçmeymiş,
Yaprak Dökümü’nde dökülen yapraklara bakıymış,
Ferasetsüz büyük oğlan Kurtlar Vadisi Pusu,
Güçcüğü de “Var mısın yok musun”seyrediyi.
Acun diye biri var,
Firardaydı niye döndü bilmeyim !
Başkalarının uşaklarını da dağnamadıydım emme !…
Torunun Yusuf’unan gurur duyabilüsün,
U gada da güzel uşak oldu , okudu,
Elentirik mühendisi çıktı.
İş bulamadı. Emme, galdırım mühendisiyim deyi.
Gerze’de galdırım da yok ya!
Düdük gibi daracuk.
Yangundan soora dökülen çatlak yollarda sürünüyü.
Bi de telefon çıkmış,ahacuk elimde;
Gömleen cebine beş dane sığıyı.
Tele-fon deyle emme teli meli yok.
Eyi bişey de çok yalan gonuşuyu,
Cevdet’i garajda görüyüm,
Araduğun kişiye ulaşılamayı deyi.
Emme resim çekiyi,görüntü gaydediyi.
Cuma aaşamı ruhuna Yasin okutacaadım,
Hocaların işleri varımış,
Eve taa gelmeyle.
MSN’ den sesli olarak okuyabilürük dedile.
Hadi gine iyisin.
İnternetten Yasin çabuk gelü uraya.
Topraan altından baa;
“Depeeen üstüne git !” mi deysin bilmeyim.
Emme ben sağa bunları has deyim.
Dünya işleri bitmeyi buba!
Şimdi baa müsaade ,
Lila’ya gidip canlı müzik dinleyecem.

Ellerinden belli olur bir kadın…Mona Roza..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

MONNA ROSA Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona roza bu gün bende bir hal …var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdelerini çek Mona roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla mona roza benbir deliyim Açma pencereni perdelerini çek Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığına Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi Seni hatırlatır her zaman bana Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallarda durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ve parmakların Zaman nede çabuk geçiyor mona Saat on ikidir söndü lambalar Uyuda turnalar gelsin rüyana Bakma göğe tuhaf tuhaf bu kadar Zaman nede çabuk geçiyor mona Akşamları gelir incir kuşları Konarlar bahçemin incirlerine Kiminin rengi ak kiminin sarı Ah beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben mona roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım uymaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir garip bir soğuk bir mavi sızı Alev alev sardı her yanımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı geceye güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller MONNA ROSA niçin yazıldı? Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum. Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş’ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir. Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur.teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır,bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir.lakin istediği gibi hiç olmayacaktır.Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir ,gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur.ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir.tam dört yıl hep istemiştir onu ,kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır.belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir.tam dört yıl geçmiştir .Geçmiştir ,ya delmişte geçmiştir kimi sineleri. Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu ,bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir.lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle . Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır.ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında. Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır.merasim alanı.Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle ,gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar. Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller … Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir O,O MUAZZEZ AKKAYA’ dır.Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle -ben seni kabul ediyorum der. Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akaya’yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. ve karakoç da bu şiirin ikincisini yazar (YAZAR HALA HAYATTA VE BEKARDIR…) Ve Monna Rosa Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun. Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü; Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun. Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti: Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun, Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü… Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa. Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler her gece sürünür yastıklara. Denizleri bahtiyar eden günler kısalır; Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara, Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır. Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi. Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık. Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi. Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık; Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi… Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim; Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura. Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim, İtimat edeceğim şu belalı yağmura. Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim Asılmış bir adamın iki eli yağmura. Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim. Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye. Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni Katıvermek sessizce söylenen bir türküye. Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya, Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni. Sana tavuskuşunun içime girdiğini Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu, Bana da bir çift ak kanat kaldığını Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… (1952, Kış, Yılbaşı Gecesi) Sezai Karakoç



sevgililer günü şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

sevgililer günü şiir,
Sevgililer gününe özel Şiirler,
14 Şubat sevgililer günü şiir,

BENİ UNUTMA

Bir gun gelirde unuturmus insan
En sevdigi hatiralari bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurdugu zaman
Beni unutma
Cunku ben her gece o saatlerde
Seni yasar ve seni dusunurum
Hayal icinde perisan yururum
Sen de karanligin sustugu yerde
Beni unutma
O saatlerde serpilir gulusun
Bir avuc su gibi icime, ey yar
Senin de basinda o cilgin ruzgar
Deli deli esiverirse bir gun
Beni unutma
Ben ayagimda carik, elimde asa
Senin icin su yollara dusmusum
Senelerce sonra sana donusum
Bir mahser gunune de raslasa
Beni unutma
Hala duruyorsa yesil elbisen
Onbir gun benim icin giy
Saksidaki penbe karanfilde cig
Ve bahcende yorgun bir kus gorursen
Beni unutma
Buyuk acilara tutustugum gun
Cok uzaklarda da olsan yine gel
Bu olurcesine sevdigine gel
Ne olur Tanriya kavustugum gun
Beni unutma.

Ümit Yaşar Oğuzcan

ROMANS

Kök olsam
gövdem ol isterim seni
Bir göl olsam gümüşten
Yüce bir çam ol koru beni
Usul uçan kartal olsam
Sen, özlemli şarkım ol derim
Bir yolcuyum yeryüzünde
Hep gexerim izinde.

(Nicoloe Dragos)

İSTİYORUM GİDEYİM SEVDİĞİMLE

İstiyorum gideğim sevdiğimle.
İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak.
İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötü mü.
İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu?
İstiyorum gideyim sevdiğimle.

(Bertold Brecht)

ADSIZ BİR ÇİÇEK

Rengini dunyaya ilk defa sunan
Adsiz bir cicek gibi parliyorsa gozlerim
Sevgilim
Bana ‘sen bir sairsin’ dedigin zaman.

Yalniz sana yaziyorum bu siiri
Istersen bir siir gibi okuma
Cunku her yil yeniden yazacagim onu
Sogukllar baslayince havalanip
Millerce yol katettikten sonra
Guneyi tadan bir kusun sevinciyle.

Ve yazmis olacagim bir de
Her donemde her cagda
Sevdanin kendine ozgu diliyle

Edip Cansever

Seviyorum Seni

Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi

Nazım Hikmet Ran

SEVİ

Çiçek değil bu sevi
Nasıl sunayım

Gözümün bakışından
Suların akışından
Kumrunun sekişinden

Anlamalısın

(Mehmed Kemal)

MESAJ

Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
Sevgilim,
Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.

(Özdemir Asaf)

YALIN

Her seven
Sevilenin boy aynasıdır
Sevmek
Sevilenin o aynaya bakmasıdır.

Seni Düşünmek

Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum

Nazım Hikmet Ran

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum

(Orhan Veli Kanık)

Ömer Hayyam şiirleri…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ömer Hayyam genelde kısa şiirler yazdığı için Bir kaç şiiri birden aldım

AŞk…
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma…
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben

Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin

Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir

Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin…

ÖMER HAYYAM

Cennet Cehennem…
Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,
Tekkede manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,
Cennetin, Cehennemin üstündesin.

ÖMER HAYYAM

Ey Kör..
Ey kör!Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

ÖMER HAYYAM

Niceleri Geldi..
Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenlerde hep senin gibiydiler
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin ?

ÖMER HAYYAM

Kul Olup Bir Güzele…
Kul olup bir güzele gönülden
Geçtik her bağdan , her tövbeden
Herkes koyu müslüman döner
Biz putperest döndük kabeden

ÖMER HAYYAM

Yürek…
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona
Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana
Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık
En boş geçen günün o gündür inan bana

ÖMER HAYYAM

Cumhuriyet şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012


CUMHURİYET’İN FAZİLETLERİ

Cumhuriyet ilkedir, nizamdır
Herkes bunlara mutlaka uyacaktır
Cumhuriyet devrimdir
Dünya ondan yol bulur
Cumhuriyet laikliktir
Din ve devleti savunur
Cumhuriyet ışıktır
Her karanlığı aydınlatır
Cumhuriyet kelepçedir
Karanlık güçleri bağlayacaktır
Cumhuriyet güneştir
İnsanın kalbini ısıtır

SENİN İÇİN CUMHURİYET

Oku oğlum, oku kızım
Senin için Cumhuriyet
Dağda kurdum, evde kuzum
Senin için Cumhuriyet

Gazi olduk, şehit olduk
Hürriyete canlar aldık
Aç yaşadık, susuz kaldık
Senin için Cumhuriyet

Ayyıldız’a ala verdik
Ana verdik, bala verdik
Canımızı pula verdik
Senin için Cumhuriyet

Başta büyük o kumandan
Düşman sardı dört bir yandan
Görünmüyor toprak kandan
Senin için Cumhuriyet

Okuma Bayramı Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Okuma bayramı
Okuma bayramı İle İlgili Şiirler
Okuma Bayramı hakkında Şiirler
Okuma bayramıyla İlgili Şiir

OKUMAYI ÖĞRENDİM ATATÜRK

Sınıfta en güzel yer
Senin köşen Atatürk.
Kalbimde en güzel yer
Senin yerin Atatürk.

İlk yazıyı öğrendim
Seni yazdım Atatürk.
Okumayı öğrendim
Sevindin mi Atatürk?


OKUMA BAYRAMI

Annem sabah uyandırdı
Hani bugün bayram vardı?

Bir sevinçle koşuverdim,
Koca yolu aşıverdim.

Hazır sınıf, hazır masa,
Okumayan etsin tasa.

Kitap nedir bilemezdim,
Daha önce sevemezdim.

Okumayı bilmeyince,
Sanki günler birer gece.

Bugün bizim bayramımız,
Okuyoruz, yazıyoruz.

Ne güzelmiş okuması,
Her kitapla eş olması.

Çalışarak öğreniriz,
Her güçlüğü yeneriz biz.

OKUYALIM KARDEŞİM

Okumak geleceğin
Yolunu aydınlatır.
Okumak insanlara
Tüm dünyayı tanıtır.

Bizlere okumaktan
Daha yararlı ne var?
Bilgili olmak için
Okuyalım çocuklar.

VEFA ÇAĞAN

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Geçen yıl bilmiyordum.
Ne okuma ne yazma.
Sönmez ışıklar tutan,
Siz oldunuz yoluma.

Bir yıl içinde bana,
Çok bilgiler verdiniz.
Anne sevgisi gibi
içimdedir sevginiz.

VEFA ÇAĞAN

Okuma Bayramı
Ne okumak, ne yazmak,
Bilmiyordum evvelce.
Kelimeleri bırak,
Yazamazdım A.B.C.

Bütün harfler yüzüme,
Alay eder bakardı.
Eğri büğrü çizgiler
Çok canımı sıkardı.

Bir gün dedim içimden.
Alay edin bakalım!
Görürsünüz siz beni,
Nasıl okur yazarım!

İ.Hakkı TALAS

HOŞ GELDİN

Hoş geldin güzel annem
Hoş geldin güzel babam
En mutlu gün bugün
Okuyup yazdığım gün
Dün kitaplar yüzüme
Alay edip bakardı
Harfler eğlenir bizle
Dudak büküp kaçardı
Bugün hepsi arkadaş
Okuma kitaplarım
En hakiki birer dost
Sevgili arkadaşlarım

Ziller çalar düş yola
Koşuşuyor çocuklar
Herkes gider okula
Cıvıl cıvıl çocuklar

Çocuk sever ilgiyi
Hemen alır bilgiyi
İster kalem silgiyi
Cıvıl cıvıl çocuklar

Kardeş gibi olunca
Sınıflara dolunca
Arar bilgi bulunca
Cıvıl cıvıl çocuklar

Okur, yazar çizerler
Soruları çözerler
Güzel güzel gezerler
Cıvıl cıvıl çocuklar

Gülücükler yüzünde
Sevgi parlar gözünde
Çok samimi sözünde
Cıvıl cıvıl çocuklar

Muallim Ayhan Bingöl

OKULUMUZ

Her yerden daha güzel
Bizim için burası,
Okul, sevgili okul,
Neşe, bilgi yuvası.

Güzel kitaplar burada,
Bir çok arkadaş burada,
İnsan nasıl sevinmez,
Böyle yerde okur da ?

Senin çatın altında
Girmez kötü duygular,
Bilgi giren yerlerde
Kalmaz artık kaygılar.

Her yerden daha güzel
Bizim için burası,
Okul, sevgili okul
Neşe, bilgi yuvası !

Fethi BOLAYIR

Engelliler Haftası Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Engelliler Haftası Şiirleri
Engelliler Haftası ile İlgili Şiirler
Engelliler Haftası Şiir

Engellileri sevmeliyiz

Engelileri sevmeliyiz
Onlar sevilmeyi istiyorlar
İlgi saygı istiyorlar
Onların hakkı var sevilmeyi övülmeyi

Ama insanlar öyle deyil ki
Hor görmesinler hakir görmeyecekler
Bu onların sevgi deyil sadece üzüntü
Onların da istedigi bu sevilmeyi

İnsanlar gibi çoçular gibi
Bizler engelililere ilgi göstermeliyiz sayip çıkmalıyız
Sevmeli saymalı onları
Biz de bir gün engelli olabiliriz unutmayalım

Bizlerde engellilerin yardımına kosmalıyız
Keşke insanlar bu kadar sevgi saygılı
Hoşgörülü olsalar ne güzel olurdu
Engellileri sevmeliyiz

Demet Akkoyun


Hayat Herkese Güzel

Gücünüz yerindeyse,
Sağlıklıysa başınız,
Bir sakat görürseniz,
Sevgiyle yaklaşınız.

İnan kimse istemez,
Eksik olsun bir yeri.
Sağlamsan yavrum şükret,
Değerlendir günleri.

Özürlü kardeşlerim,
Asla üzülmeyiniz.
Hayat herkese güzel,
Bizlerse sizinleyiz.

Mehmet ŞAHİN


Onlar

Tribündeki sesleri
yüreklerinde hissettiler
olmayan bacaklarının yerine
inancı ve umudu koydular
hep ızdırap dolu gözleri
güçlü kolları ile
potaları zorladılar
ve………..
bir rüyayı gerçekleştirmek için
hep birlikte yola çıktılar

Erol Gökçe

Kör ile Kötürüm

— Bak arkadaş, ne ben sağlam
Bir adamım…
— Ne ben tamam
Bir insanım.
— Ben kötürüm,
— Ben de körüm;
Hem anadan doğma körüm,
Ben düşündüm ki ikimiz
Tam bir insan olmak için
Her şeye malikiz: Senin
Kuvvetli bacakların var.
Benim gözlerim de bakar.
Ben senin gözün olurum.
Gecen, gündüzün olurum.

— Ben de sana bacak, ayak
—Öyleyse hiç düşünme, kalk!
Senin için
Ben bakarım ve görürüm
— Ben de seni istediğin
Yere alır, götürürüm.
Böyle işte;
İki mihnet birleşince
Bir teselli hasıl olur,
Mihnetliler de kurtulur.

Tevfik FİKRET


Sen Özürlü Olsaydın

Kader sana ansızın indirseydi tokadı
Ömrünün baharında sararıp ta solsaydın
Bir anda uçup gitse dizlerinin takatı
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Tanrım sana bu güzel elleri vermeseydi
Masmavi gökyüzünü gözlerin görmeseydi
Dünyada olanlara aklın hiç ermeseydi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Candan sevdiğin biri bu hale düşse idi
Belki sana bir ibret belki bir hisse idi
Felek sana müebbet bir ceza kesse idi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Kutsaldır özürlüye vereceğin her emek
Ona nasılsın deyip yüzüne gülümsemek
İnsana yakışır mı ondan bana ne demek
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Neden hor görüyorsun tanrı verdiği canı
Belki onunda vardır senden üstün bir yanı
Asla dilemem ama Allah korusun hani
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Gelin bu insanlara artık sahip çıkalım
Çevresine örülmüş duvarları yıkalım
Vicdanına danışıp bir hesap yap bakalım
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

İbrahim Yavuz


Sakatlık

İlahi imtihan gelip çatınca,
Gelirde bedene bir özür olur.
Mevla verdiğini geri alınca,
Kahreder de suçu felekte bulur.

Bütün nimetleri veren Allah’tır,
Birini alınca, kul mahzun olur.
Verdiğini almak Mevla’ya haktır,
Burada anlatmak çok uzun olur.

Katlanıp sabreden ecrini alır,
Sabırlı, şükreden, mümin kul olur
Kimisi dünyaya küsmekle kalır,
Bu, isyana giden, kötü yol olur.

Mevla bir alırsa ikide verir,
Bunları bilirse kul memnun olur.
Sakatlar cenneti görse sevinir,
Anlamazsa çoğu bir mecnun olur.

Sakat Yaratana şükür etmeli,
O zaman Mevla’nın hoşuna gider,
Diliyle kalbiyle zikir etmeli,
Yoksa çektikleri boşuna gider.

Özür insanlara büyük afettir,
Gelirde çok zaman kulları vurur,
Özürlüye yardım dini adettir,
Kaza; sadakayla, duayla durur.

Kasım Kaplan


Bizler özürlüyüz

Kimimiz işitmez, kimimiz görmez
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.
Korkmayın bunlardan hiç kimse ölmez
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak gözüm görmezde resim yaparım,
Ben de bu yolları hep adımlarım
Bende bir bireyim her yerde varım
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.

Bak onun kulağı duymuyor, neyler
Hepsi nota bilir, şarkılar söyler
Bize acımasın ağalar beyler
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak burada kolu yok, bacağı sakat
Değnekle geziyor buluyor takat
Yaşamımız zordur, biliriz fakat
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bize imkan verin budur son sözüm
Görün bak ne yapar o zaman özüm
Ürettikçe görür gönülden gözüm
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Nice insan var ki gönülden görür
Yürekten işitir, yürekten yürür
COŞARİ yürekten konuşur durur,
Bizler özürlüyüz, onlarsa değil.

İbrahim Coşar

Atatürk’ü Anma İle ilgili Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk’ü Anma ile İlgili şiir
Atatürk Şiirleri
10 Kasım şiirleri
10 Kasım ile ilgili Şiir


ATAM

Atam’ın gözleri kapalı,
Yatıyor mezarında.

Şiirleri okuduk ağlaya,ağlaya
O adam o adam vatanımızı kurtaran

Hayatteyken her yerde barışı sağlayan

Şimdi yatıyor mezarında o büyük kahraman
onsuz kalbimize hançer saplanız
bizi bu acıdan ölüm kurtarı


10 KASIM

Ben hiç 10 Kasım’a
“Günaydın” demem ki
Ben sensiz 23 Nisan’a
Hoş geldin diyemem ki

Seni özlesek bile
Elden ne gelir ki
Bir daha senin gibi
Gelecek mi ne belli

Bak 10 Kasım yine geldi
Gözlerde yaşlar tükendi
Aradan 78 yıl geçse bile
Senin hatıran hiç bitmedi

Sabahlar her zaman güzeldir
Seni hatırlatmadıkça
Günaydın denir ama


10 kasım

yine geldi 10 kasım
mutluklar ve üzüntüler
yine gelir buraya
atatürk ü anarız

ah şu atatürk
hiç unutulurmu
bize hayat verdi
10Kasımı gönderdi

ne güzel sabah var
ne güzel bayram var
keşke hiç bitmese
10 kasım

atatürk ölmeseydi
herkes onu karşılayacaktı.
onu sevecekti
ama öldü


10 kasım

on kasım sabahında
kuşlar bile ötmüyor
seni tarif etmeye
kelimeler yetmiyor

seni kaybettiğinde
millet kara bağlandı
bütün yurt hatta düya
sana içten ağladı

tarihi karıştırırsın
bilmeyen ibret alsın
dileğimiz ALLAH’DAN
mekanın cennet olsun


10 kasım

Yıl otuzsekiz, on kasım perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe
Yaman geçmiş Dolmabahçe/de rüzgar

Gerçek olamaz olsa bile bir düş
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş
Böyle toptan bir yas nerde görülmüş
Berabar ağlıyoruz kurtlar, kuşlar

Bu memlekete en çok hizmet eden
Bu aşk ile dağlara gücü yeten
On sekiz milyonun omuzunda giden
Atam Ankara sırtlarında yatar.


10 kasım

Saat 9′5 geçe
Atam dolma bahçedei
Gözlerini kapamış,
bütün dünya ağlamış.

Doktor,doktor kalksana
Lambalarını yaksana
Atam elden gidiyor
Çağresine baksana

Uzun,uzun kavaklar,
Dökülüyor yapraklar
Ben atama doymadım
Doysun kara topraklar


10 Kasım Türküsü

Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler
Bozkır ovalarına, Erciyes’e, Ağrı’ya
Ulusun egemen olduğunu
Özgür olduğunu
Haykıracağım haykıracağım işte
Senin sustuğunca!

Yolunda yürüyeceğim Atatürk;
Ana baba oğul kız
Dere tepe bucak köy
Yeryüzü yaşamalarımla değil
Oralarda, senin gittiğince!

Atatürk, taşıyacağım
Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al
Senin taşıdığını;
Yurdun gök ülküsü
Dalgalanırken
Senin bayrağını yücelteceğim.
Senin çıktığınca

Atatürk’ü Anma şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk’ü Anma Şiirleri
10 Kasım şiir
10 Kasım şiirleri
Atatürk Şiirleri


10 Kasım

Her doğum başlangıçtır ölüme
Ölüm;
sığdırılmışsa içine bir yaşam
yaşam adanmışsa yaşamlara
ve öldüğünde insan
selam duruyorsa hala
topuyla,tüfeğiyle ve elinde çiçeğiyle
gözyaşlarıyla damla damla
insanlar

ve varsa hala ardından
ağlayan kadınlar
ve çocuklar
doğduklarında yokken bile sen
senin resminse yakalarındaki
cepheye giderken

ve anılıyorsan hala
senin adını taşıyorsa sokaklar,okullar
akıyorsa damlalar gözpınarlarından
yığınların
ve hala adın yazılamıyorsa
nüfus kütüklerinde
ve hala varsa öldürmek isteyenlerin
ölümün adı değildir
10 kasım
olsa olsa bir merhabadır ölüme

10 KASIM ATA’ YA SESLENİŞ

Sensiz 10 kasım da, nasıl güleyim
Ah çeker ağlarım, dertli yüreğim
Albayrak yarıda, durur direğim
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Hazan geldi Atam, çiçekler soldu
Hergün şehit geldi, millet kahroldu
Şehit anaları saçların yoldu
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Güneşler tutuldu, ayda karardı
Ağladı ulusun bahtı karardı
10 kasımda ulus sana ağladı
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Ordular ilk hedef, akdeniz dedin
Savaşın sonunda zafere erdin
Sana yas tutuyor, şimdi milletin
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Gündüz güneş idin, gecede aydın
Bütün devrimleri ülkeye yaydın
On kasım da aramızdan ayrıldın
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Yurdumuzdan hain düşmanı attın
Kurtardın ülkeyi bayram yaşattın
Ecel geldi atam, bahtımızı kararttın
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Devrimlerle bu günlere gelindi
Zaferlerle bütün ulus sevindi
Bayram etti ulus, sana güvendi
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

Bakari’ yem ben Atamı ararım
On kasımlar da, sever anarım
Kaybettim ben Atama yanarım
Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.

10 KASIM
Atatürk’üm biliyorum ugün 10 Kasım.
Senin ölüm yıl dönümün.
Ama sen gidince seni buvatan arar oldu,
Bu genç yüreğim seninle doldu.

Sen merak etme Atam.
Senden aldığımız örneklerle olduk adam,
Atam seninle var olduk,
Senin ilkelerinle yoğrulduk.

Sıra biz gençlerde yolundayız,
Sözlerinle ilkelerinle doğru yoldayız,
Seni canaım kadar vatanım kadar,
Çok seviyorum Atam,dünyalar kadar…

10 KASIM

Atam seni çok seviyoruz!
Türk ordusu ile savaştın.
Atam!seni saygı ile anıyoruz.
Türk cumhuriyetini kurdun.
Ülkemizi korodun.
Ruhun hep cennette olsun.
Keşke seni görebilseydim…

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Seçtiğim şiirlerden diğeri.. Bakalım beğencek misiniz? Kulak tıkayabilirsiniz..

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin…
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.

Nazım Hikmet