Ellerin vardı, sıcak ve masum. Ellerin, hayal gibi, düş gibi… O zaman talihime yardı ellerin. Beyaz bir gecede, iki kuş gibi, Omzuma nasıl da konardı ellerin?..
Hangi rüzgarlarda şimdi kimbilir? O değirmen altı, o zümrüt koru, İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer, Ya o çapkın çapkın kestanecikler!… Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe, Kanardı ellerin! Mendilimi sarardım üstüne, Avcumda sahici bir hasta gibi İncecik incecik yanardı ellerin!
İnsan, soyununca hissediyor, Gittikçe katılaştığını yerin!.. Tanıdık bir film geçiyordu gozlerimden, Gel gör ki, en güzel yerinde, Ansızın kopardı ellerin!
Sonra, dört yabancı el, Dört yorgun omuz, Mezat kapısında bir kuşluk vakti, Çekince ipini mesafelerin; Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz!.. Bir tünel gerindi sefil, kapkara! Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü! Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin! Böyle bilmediğim uzak yollara, Beni bırakmasa ne vardı ellerin!
Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı, Ve işte böyle sonu!.. Şimdi, ışıklar sığ, Gölgeler derin… Mor sarmaşıklarla örtük balkonu, Kafur kokusundan, od ağacından, Dört arşın geceye sardı ellerin…
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
SEVDAYA MI TUTULDUM
Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım?
YALNIZLIK ŞİİRİ
Bilmezler yalnız yaşamayanlar, Nasıl korku verir sessizlik insana; İnsan nasıl konuşur kendisiyle; Nasıl koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler.
Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı Beyaz dantel yakalı liseli bir kız. Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren Al karanfiller gibiydi aşkımız…
Gülünce içimde rengârenk güzel, Güller açılırdı iri. Hani bilirsiniz ya yıldızsız siyah Geceler gibiydi gözleri.
Bir mermer çeşmeden akan su gibi, Geçip gidiyordu günlerimiz. Biz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi Bütün yaratıklardan habersiz. Ve yuvada bekleşen sabırsız, küçük Serçeler gibiydik ikimiz.
Gözleri konuşurdu susunca, mahzun: ‘Seni seviyorum’ derdi. Sevdadan, gurbetten, hasretten yana Sıcak türküler söylerdi…
Üstelik bir ceylan gibi sebepsiz Ürkek halleri vardı. Ayrılık deyince oturup sessiz Çocuklar gibi ağlardı.
Bilmiyorum şimdi kaç yıl, kaç mevsim İçli mektuplar yazdık. Bazen yan yana yürür, beraber otururduk Ama konuşamazdık.
Ben görmedim şimdi öyle diyorlar Büyümüş artık liseli kız, gelin olmuş… Unuttum her şeyi diyormuş Ve her gece rüyâsını nur topu kadar güzel Sarışın çocukları süslüyormuş.
Görsem çocuklarını şimdi diyorum Bakamam yüzlerine çaresiz Bana bakar çocuklar sessiz. Çocukları gözlerinden tanırım Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama Bakamam, utanırım
Çağırsam Gelir Miydin şiiri en güzel Ayrılık şiirleri en güzel Özlem şiirleri
Çağırsam Gelir Miydin? Sen hiç böyle görmedin beni ..yorgun ..yıkık ve bıkkın ..harabeler içinde ..umut mu ? çoktan terk etmiş beni …koca bir kent yıkılıyor içimde … bedenim ölüm sessizliğinde.. maviler adadığım bir sevda masalı da kayıp gitti ellerimden sessizce bu sarı duvarlar..dile gelseler ne olurdu sanki ! onlarda inadına yıkılıyor üzerime .. şarkılar nehir olup doluyor gözlerime .. kimsesizliğim tokat gibi çarpıyor yüzüme ..
çağırsam gelir miydin ?
Aklımdan geçtin şöyle bir an ! arasam dedim ..saat gecenin bilmem kaçıymış bana ne ..atla bir taksiye .. 15 bilemedin 20 dakika da burdasın .. gelirken uğra bi tekele .. kap şöyle iki şişe şarap ..köpek öldürenin den yok iki yetmez üç olsun .. bu yoklukta başka ne içilir ha aslan sütümü hala duruyor dolap da ama mezem yok ki ! üşümeyi de göze alacaksın bu arada .. dizlerine bir battaniye sererim nasıl olsa .. bir iki kadeh den sonra geçerdi üşümen .. geçerdi ama…içimin zindanında çürümüş bu yüreğin yaralarını serdikçe gözlerinin önüne bakabilir .. dokunabilir miydin !
çağırsam gelir miydin ?
Öyle sessiz öyle durgun ki içim .. hep duyduğun gülüşlerim den uzak .. gittikçe bir boşluğa düşüyorum ..aynaya da bakmıyorum nice zamandır saçlarımı öylesine topluyorum .. nasıl bir kadındım güzel miydim .. çirkin miydim .. unuttum ! hani şu nikotin de olmasa..sokağımı da unutucam nerdeyse ..bir tek o sebeb / den çıkıyorum evden ..çalan telefonlara da cevap vermiyorum.. ne bir kimseyi görmek .. ne duymak istemiyorum .. kaç ezan sesinde isyanlarım çığlık çığlık bağırdı içimde .. uyumayı ne çok istedim ve diledim..uyusam / uyusam ve hiç uyanmasam ! tanrı da duymuyor sesimi ya da aldırmıyor !
çağırsam gelir miydin ?
Gelseydin .. ömrü ayaza kesmiş bir ömrü dinleyebilir / kahır dolu bu halimi çekebilir miy din ? ağlama derdin biliyorum ama gözyaşları çoktan firar etmiş bu gözlerle kocaman sarılıp sana katıla katıla ağlasay dım omuzun da geçer miydi üşümesi yüreğimin ! ve gözlerine topladığın hüznümle giderken … kurşuna dizilmiş bir dağın hikayesini yazar mıydı ardımdan kalemin !
Zaman gözümde çoğalır Gün kararır , güneş doğmaz .. Zamanı sayarım geçmez , Sayılar birikir beynimde sonra .. Bir hamlede çıkarır atarım Zamansız kalırım.. Sessiz ve sensiz sonra ..
Hayalinle konuşurum , Dokunurum severim .. Konuşurum gülerim.. Sonra o da kaybolur .. Kırılırım.. Ağlarım.. İçimden yine intiharlar geçer Uyurum.. Uyumak mı ? Bu öyle zor ki !
Depremler diner bir an .. Sakin ve sessiz resimlerine bakarım .. Şarkılar geçer içimden .. Acırım kendime.. Ne bitiğim bilsen , ne kırılmış , ne harabeyim ..
Bu şehre kızarım sonra , Yollara Evlere İnsanlara ! En çok da onlara kızarım ..
Sonra adındaki harfler oyalar dilimi .. alır sinirimi .. Sen gibi ..
Uzatmanın alemi yok aslında Her gün özlüyorum .. Her gün ölüyorum..
Ha bugün ha yarın diye beklemek yok, Varsa iki laf kelamımız acilen söylemek gerek.. Susa susa yaşanmaz, kelimeleri uçurmak gerek.. Varsın anlaşılmasın hiçbir cümlemiz, …Bizim kendimizle konuşmamız gerek.. Yaza yaza susun, çığlık atmak için sese ne gerek.. …Bir el.. Bir yürek.. Bize sesli kalem gerek.. Hadi sessiz sessiz yazın şimdi. Seslice okuyan vardır elbet..
Ahmet Haşim Yollar Şiirİ Şiir Ahmet Haşim Yollar Ahmet Haşim Yollar
YOLLAR
Bir lamba hüzniyle Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi; Söndü göllerde aks-i girye-veşi Gecenin âvdet-i sükûniyle..
Yollar Ki gider kimsesiz, tehî, ebedi, Yollar Hep birer hatt-ı pür sûkt oldu Akşamın sine-i gubârında. Onlar Hangi bir belde-i hayâle gider, Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?
Meftûr Ve muhteriz yine bir nefha-i hayâl esiyor; Bu nefha dalları bîtâb ü bîmecâl uyutur. Sonra eyler giyâhı nâlende, Sonra âgûş-ı ufk içinde ölür…
Ey kalb! Seni öldürmesin bir sâye-i şeb, İşte bir dest-i sâhir ü mahfî Sana nûr-ı nücûmu indirdi.
Kuruldu işte, mesâfât içinde, lâl-i mesâ Bütün meâbid-i hiss ü meâbid-i hülyâ Bütün meâbid-i meçhule-i ümîd-i beşer…
Gurûb içinde bir eşkâl-i bîhudud-ı zeheb Zücâc-ı san’at ü fikretle yükselirler hep; Büyük denizlere benzer eteklerinde sükût, Sükût-ı nâ-mütenâhi, sükût-ı na-mahdût, Sükût-ı afv u emel.
Bir el Derîçelerde bir altın ziyâ yakıp indi. Aktı âb-ı sükûta yıldızlar Bütün sular zehebî lerzelerle işlendi.
Tâ öteden, Şimdi zer gözleriyle tâ öteden, Gam-ı ervâhı vecde da’vet eder Bütün meâbid-i meçhule-i ümîd-i beşer. Bütün meâbid-i vecdin soluk ilaheleri Birer birer iniyor gözlerinde rüyalar; Dudaklarında ziyâdâr ve muhteriz titrer Akşamın buse-i huzû-eseri.
oluk ve gölgeli simalarında reng-i mesâ Nakşeder bir teheyyüc-i rüyâ: Biri yorgun semâ-yı lâle bakar, Biri bir gölge meşy ü gâşyile Miyâh-ı râkide-i samt ü hâb içinde akar; Biri bir erganûn-ı eb’âdı Dinliyor gölgelerde ser-be-zemin, Biri altın gözüyle, güyâ ki, Sana ey kalb-i mübhem ü bâkî “Gel!” diyor. Lakin İniyor İşte leylin zalâm-ı bîdâdı…
Yollar Ah ey kimsesiz giden yollar, Yolların ey sükût-ı hüzn-eseri, Bugünün inmeden şeb-i kederi, Meâbid-i emel ü histe sönmeden bu ziyâ, Ölmeden onların ilaheleri, Ah gitmez mi, kimsesiz, sessiz Yollar, Ah gitmez mi hatt-ı sâkitiniz, Şimdi zer gözleriyle, tâ öteden Tâ öteden Gam-ı ervâhı vecde da’vet eden Uzak meâbid-i pür-nûr-ı vecd ü rüyâya Ki câ-be-câ kapıyor bâb-ı vâ’dini sâye…
Sis Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman, beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan ağırlığının altında herşey silinmiş gibi, bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü; tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar! Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık; lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası! Ey zulümler sâhası… Evet, ey parlak alan, ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha! Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan, Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi! Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden sefahate susamış bağrında yaşatan. Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın. Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan dul kız; güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli, sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor. Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun! Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi; içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden. Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken, lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi! Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın. Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri; Yalnız işte bu… Ve sanki hep bunlarla yükselinecek. Milyonla barındırdığın insan kılıklarından Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?
Örtün, evet ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir; örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi! Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar; Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar. Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler; ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki, geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur; ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi. Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri; ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler. Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler; ey servilerin kara gölgelerinde birer yer edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu; “Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları. Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler! Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar; ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer. Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi sembole eden harap ve sessiz evler; ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş, ve yıllardır tütmek ne… çoktan unutulmuş! Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar! Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir! Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât! Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler; ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar! Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus; ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu. Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür! Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı! Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan, ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”! Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek vicdanlara uzatılan gizli kulaklar; ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar. Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret! Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm; ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre! Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet! Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç; ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç! Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca; ey kimsesiz; âvâre çocuklar… Hele sizler, hele sizler…
Örtün, evet, ey felâket sahnesi… Örtün artık ey şehir; Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!
Suskun yüreğime sessiz kelimeler dökülür şimdi Dost olur bana yalnızlığım Ağlayan gözlerime ışıklar vurur şimdi Hayali yansır pencerelerime sonsuzluğun Ve bir umut olsun isterim düşen her yağmur tanesi.. Suskun yüreğim olsun çığlığın ifadesi.
Aslinda susmanında bir dili vardı dinlemesini bilenlere. Bir yalnızlığı, bir sevdayı belkide bir acıyı anlatırdı suskunluğum Yalancı kelimeler arasında kendine ayrı bir yer buldu suskunluğum Ve sakladığı sonsuz manaları gözlere yükledi sonsuzluğum Ve bir acı oldu yüreğimde Onsuzluğum.
Yasandı hep SON lu sevdalar Sonrasına ise atıldı anlamsız noktalar Íçim üşüyor simdi “SON” larin soğuk diyarında… Yüreğim dayanamıyor ayrılık yıllarına Suskunluğum taşıyor umutlarımı vuslat yollarına Bir ses olmak istiyorum ama duyulmuyor sahte sözler arasında ve yine bana kalıyor yalnızlığım ve suskunluğum.
Simdi bir yaprak tanesinde taşınır benliğim Gözyaslarımı yüklenir bulutlar Umulmaz ve unutulmazları yaşarken yüreğim, çarpar gözlerime kıyısız dalgalar Ve görülür denizlerden gönüllere bir sevda akışı Anlatır aslında her seyi bir aşığın bakışı Neler yasanır gönüllerinde ve ne dünyalar saklıdır o suskun yüreklerinde
Eğer aşığa onun gibi bakarsan görürsün parlayan ışığı gözlerinde
Bir gecede yıldızların ışıltısında yakamoz olurda yeşerir umutlar Haber getirir bugünlere yarınlar Hasrete ait bir söz olur gözden damlayan yaşlar Ve erir gözden damlayan yaşla taşlar
Susar kalır diller ve aşığı yalnız aşık anlar
Bilirmisiniz suskunluk coğu kez ardında yılları saklar Yaşanmışlığın verdiği sessizliktir suskunluk Ölümün gözlerde yansımasıdır Kimbilir belkide ölüm sessizliğinin son provasıdır suskunluk
Yaşamlar sunuldu insanlara Ama öldürdü onlar yaşamlarını ve ne acıdır ki yaşadıklarını sandılar
Sözler sunuldu dillerine Ama yalanlara sarıldılar ve de başardıklarını sandılar
Sevdalar sunulur hislerine Ama onlar kilit vururlar gönüllerine Íste bu gönüllere cevaptir suskunlugum. Hani yürekler kanatıldı hep Acıtıldı ve küstürüldü sevdalar Umutla bakan bakişlara savruldu yalan dünyalar Yollarımıza kondu hep dikenler… Sevdamızdan korktular yüreklerini hazmedemeyenler
Ama yinede umutluyuz hep ve umutlu kalacağız Onların dünyası “SON” lu olsada biz SONSUZ luklara bakacağız Bulutların göbeğinde ateşli gönüllere yağacağız Bir gül olup aşıklar yanında açacağız Íste budur beni umuda iten bundandır yolculuğum
Acılara inat bir çığlıktır benim suskunluğum .. ve sorgunun ötesinde sorulmusluğun ifadesinde bir cevaptır suskunluğum Susuyorsam anla gözlerimde saklıdır sonsuzluğum..
Dinle beni yüreğim ve gömül suskunluğa Sadece izin kalsın, seni bulmak isteyen aşığa
HAYAT BENİM HAYATIM ! Dışardan nasıl göründüğümün bir önemi yok ! İçeriden görebilenler yetiyor bana!!! …………….. Beni dışardan yargılayanlara sözüm yok zaten dışarda kalmaları yetiyor onlara !!………Hayatın tadını çıkaracaksın…Tadını kaçıranlarıda hayatından çıkaracaksın!!!!!………….….. …… Dilsiz değildir suskunluk, çok şey anlatır anlayana… Kelimelerin anlatamadıklarını haykırır aslında!!………….. Bir kaçış değildir suskunluk, bir bakıştan çok daha fazlasıdır… Sessiz çığlıkların bir adım ötesidir… Hayata olan öfken, insanlara olan kırgınlığın, ve daha nicesi saklıdır içinde sukunetin. Rest çekmenin ”asil’ halidir anlayana…!
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görünür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
Rindlerin Akşamı
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle. Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece. Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince, Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
Rindlerin Ölümü
Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde; Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her seher bir gül açar;her gece bir bülbül öter.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Tugbam sitesinde en güzel Sitem Sözleri 2012 sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Sitem Sözleri 2012 Sitem Sözleri Kısa Sitem Sözleri
Yaşamak için geldiğim bu dünyada sürünerek Aşkı öğrettin bana Teşekkür Ediyorum Sana
Aşk Yaşamakmı? Sevgimi? oNlar nedir Hiç tatmadım hayatımda Hep yarınlara Bıraktı Aşkım beni Hep Yarınları Bekledim belki Döner Geri!
Niye ağlıyorsun dediler, sevdim dedim Niye üzülüyorsun dediler, gönül verdim dedim Elin kızı için değermi dediler, meğerse değmezmiş
Ağlarım Dost Olduğum gecelerime, Sayende Gecelerş Buldum Kendimde, Seni Düşünüp içiyorum her Gece, Duy Sesimi Sevgili Bitsin Bu iŞkence…
YaraLı kalbim Seninle Düzelir Yine Sevgilim, a$k Denilen Duyguyu Seninle iÇerim, Bu SözlerimLe Kendimi teselli Ederim Sevgilim…
Dünya Dönüyor Yine , Sevgimiz parçalandI her parçası Bir yerde, kalbimin Atışları kesiliyor Seni görünce, Gururum Ayaklarının Altında Sevdim Seni Delice…
Birkere Dahi Olsa Anlamanı beklerdim içimdekileri Hep hayata Vurdum Sözlerimi hayat Anladı Ama Sen Anlamadın içimde Sana Olan Sevgimi!
Hep Dertlerim Olunca Bırakıp Gider Dostlarım beni Hep yalnızları Oynarım Sessiz Gecelerimde, Her Yüzüm Güldüğünde Dostum Olur Yanımda Ozaman Dost Olduklarınız Hatırlar Hepsi Güler yanımda, Sadeec Ağladığım Zamanlar Yokturlar Yanımda!
Sen sevda ırmağı, gittin ele aktın, sen dünyamı yıktın Vefasız Aşkım
Dünya döndükçe sen hep bana Dönmeye Başını her yastığa koyduğunda beni Görmeye Her kahkahamda göz yaşı Dökmeye Ben yaşadıkça sen Ölmeye Mahkumsun
Seni Sevdim Delice, her Gece Soruyorum Kendime Ya Biterse Diye, Bitsede Sewgin Saygı DuyarIm Gönlüne, üzüLürüm Sana Böyle Sevgili Bulamazsin Bu tarihte!!!
Dostumuzu Sevdik Yılan Oldu Bize, Arkadaşımız Dedik Yan BaktI Sevgilimize, Bu Sözlerim gelsin Dost Bildiklerime, Yalanları Oynamışız Bu Alemde…
Tugbam sitesinde en güzel Sitem Mesajları sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Sitem Mesajları sitem mesajları arkadaşa sitem mesajları sevgiliye
Sitem Mesajları 2012
-Korkum Sevmek Değil; Korkum Sevipte Ayrılmak… Korkum Kurşun Yemek Değil; Kalleşçe Vurulmak… Korkum Ölüm Değil; Senin Tarafından Unutulmak…
-Dönmeyeceksin biliyorum, tutmayacaksın ellerimden öpmeyeceksin dudaklarımdan sevmiceksin beni deli gibi, vurmayacaksın kalbine zinciri benden başkasınıda alacaksın sevgilim……!
– Sev öyle sev ki kalmasın sende gurur, Gurur’un başladığı yerde sevgi son bulur
-Niye ağlıyorsun dediler, sevdim dedim. Niye üzülüyorsun dediler, gönül verdim dedim. Elin kızı için değermi dediler, meğerse değmezmiş..
-Sen sevda ırmağı, gittin ele aktın, sen dünyamı yıktın. Vefasız Aşkım…
-Dünya döndükçe sen hep bana DÖNMEYE. Başını her yastığa koyduğunda beni GÖRMEYE. Her kahkahamda göz yaşı DÖKMEYE. Ben yaşadıkça sen ÖLMEYE Mahkumsun…
-Alsalarda şu yaşla dolu gözlerimi yerlerinden. Çalsalarda haberim olmadan seni kalbimden. Eğer unutacaksa bu can çıkmasın bedenimden. Ölürsem söyleyin mezarıma gelmesin o sevmeyi bilmeyen.
-Birkere Dahi Olsa Anlamanı beklerdim içimdekileri Hep hayata Vurdum Sözlerimi hayat Anladı Ama Sen Anlamadın içimde Sana Olan Sevgimi!
-Hep Dertlerim Olunca Bırakıp Gider Dostlarım beni Hep yalnızları Oynarım Sessiz Gecelerimde, Her Yüzüm Güldüğünde Dostum Olur Yanımda Ozaman Dost Olduklarınız Hatırlar Hepsi Güler yanımda, Sadeec Ağladığım Zamanlar Yokturlar Yanımda!
-Yaşamak için geldiğim bu dünyada sürünerek Aşkı öğrettin bana Teşekkür Ediyorum Sana..
-Aşk Yaşamakmı? Sevgimi? oNlar nedir Hiç tatmadım hayatımda Hep yarınlara Bıraktı Aşkım beni Hep Yarınları Bekledim belki Döner Geri!
-Ben hayatı Gözyaşlarımla izlerken Sen Yüzüme Bakıp Hala Yalan Atmayı tercih Ettin bana Yazıklar Olsun Sana!
-Sen Hep Yüzüme gülüp Arkamdan Konuştun ve özel gösterip Arkamdan Küçültücü Kelimeler ürettin Sen busun işte Sana Nediyeyim?
-Hani hep Sevecektik Birbirimizi Hani Hiç üzmeyecektik Kalplerimizi Neden Gözlerimden Yaşlar Dinmiyor SevgiliM neden Söyle Bana?
-Aşkı Seninle Doya Doya yaşamak varken Bu hasret revamı bana? Gözlerine Bakarak Seni Seviyorum Demek varken Rüzyalarımda Sayıklamak cezamı Bana Sevgilim.
-Tanıdıklarınla Aramdaki Tek Fark Sana Yalan Söylemeyişim ve Seni kendimden Çok Sevişim Emin Ol buna Sevgilim.
-Seni unutmadım Sakın üzülme Sadece Kırgınım Sana Güzelim, Bırakıp Gittin içimdeki Ateşi Şimdi Merhaba Dedin Döndün geri..
-Yaralı kalbime Merhem Ol Sadece Sen benim OL Gözlerim Seninle Dolsun hayat Seninle varolsun Aşkım, Ama ilk Önce Doğrıları Kabullen Önüme Çık Lütfen!
-Hevesmi Sandın Aşkımı! Seviyorum Dedikçe Aldın Kaçtın Gözlerini Ellerini Şimdi bana Mesaj Atıyorsun Seviyorum Seni Diyorsun, iLk başta Kalbimi inandır gerisi Kolay!
-Yarınlarıma Güneş Olucaksın Diye Sevdim Seni ben! Her Sabahın Sıcağında Soğuk geceleri Yaşat Diye Sevmedim Seni Bunu Kafana Sok!
-Bütük gece Seni Nasıl Düşünüyorum haberin Varmı? Gözyaşlarımla yanlışlarımızı Arıyorum Anladınmı? Şimdi Beni yalnız Bırak Hayata Ağlamak istiyorum Sadece Sana Değil!
-Sen bilirsin her gün birinin hayaliyle yaşamayı aldatılmanın acısını sevdiğinin başkasının olmasını senin yerine başkasına AŞKIM demesini sen ne bilirsin sevgilim deli gibi sevmesini…
-Gönül penceresini açık bıraktım kimi camını kırdı kimi çerçevesini .
-Birgün hayatin bütün güzelliklerinden vazgeçip ölüme sessiz sedasiz gitmek istersen, yanima gel ki sana sensiz yasamanin, sensiz olmanın ölüm oldugunu göstereyim…
-Hayatta Dört Yanlis yaptim; Dogmak,Yasamak,Büyümek ve Umutlara Sarilmak, Bir Tek Seyi Dogru Yaptim O da SENI SEVMEK Ama Unutmusum Güzelim Dört Yanlis Bir Dogruyu Götürdü….
Tugbam sitesinde en güzel Ayrılık Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Ayrılık Sözleri Ayrılık Sözleri Ayrılık Sözleri anlamlı
Ayrılık Sözleri
Almak istedim , ellerini alamadım Bakmak istedim, gözlerine bakamadım Sarmak istedim, kollarıma saramadım Görmek istedim, son defa göremedim çünkü aramıza ölüm girdi…
Kaybetme korkusu taa içimdeyken, bekle diyorsun, döneceğim bir gün. Beden beklemesine bekliyor ama yürek kan ağlıyor sensiz geçen hergün…
Ağlayışım terk edip gidisine değil.Ben; sensizken senden diye sensizi ligi de sevmiştim.Sen; seninle birlikte sensizliği de alıp gittin.
Usandım yeşermemiş umutsuz bahçeyi beklemekten, usandım, tarla kuşunun sesinden usandım bu yürekten kendimden usandım durup durup seni özlemekten.
Hasretim rengine siyah mı desem ağarmak bilmiyor sonsuz geceler ya gülerdim ya ölürdüm görsem ömrümden uzansa sensiz geceler…
Akşamın matem rengine büründüğü saatte gökyüzündeki kandiller tek, tek yanmaya başladığında içimde sessiz bir çığlık… özlemeyi özledim. özlemeye değer ne kaldıysa…
Seni dünler için sevmedim.dünler yaşanıp bitti.seni bugünler içinde sevmedim bugünlerde bitecek.seni yarınlar için sevdim çünkü yarınlar hiç bitmeyecek .
Yalnızlık gecelerin, ümit bekleyenlerin, hayal çaresizlerin, yağmur sokakların, tebessüm dudakların, sen ise yalnız benimsin Birtanem..
Neden bu kadar zor seni sevmek ve bulamamak dokunmak istedikçe uzaklaşmak düşündükçe unutmak neden bu kadar zor seni sevdiğim halde söyleyememek hep birşeyler gizlemek sana sahip olacağım yerde seni kaybetmek…
Seni bir aşka başlıyorum sanmıştım galiba çok yanılmışım. Bu aşkın sonuda ayrılık olacak,ve yaşadıklarım geride kalacak. Geriye acı ve güzel hatıralar kalsa bile,onları hatırlamak ayrılık kadar acı olmayacak..
Seni dünyada seven on kişi varsa bunlardan biri benim seni dünyada seven beş kişi varsa bunlardan biri gene benim seni dünyada seven bir kişi varsa o mutlaka benim seni dünyada seven hiç kimse yoksa bilki ben ölmüşüm.
Bir karanlık geliyor yokluğunun ardından. Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum. Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından. Yetişir bunca keder bunca elem diyorum. Bu ne bitmez ayrılık, bu ne bitmez özlem diyorum.
Bu arta kalan hangi yaz akşamının hüzünleri oysa birbirimizin yaralarıyla sarmalıydık kanayan yerlerimizi yokluğuna dayanabilirim sandım,oysa yokluğun bir şiir ve ben şair olamadım.
Yalnızlık ne mavi derinlikleri olan denizlerde nede sıcak çöllerde olmaktır, yanlızlık bu şehirde seni araıypta bulamamaktır…
Eğer bir gün hayatımın son nefesini verirde bu dünyanın güzelliklerinden vazgeçecek olursam hep yanımda ol ki sana sessizliğin ölüm demek olduğunu göstereyim..
Bir anımsın okuyupta bitiremediğim, bir özlemsin yalvarıpta hükmedemediğim, bir sen sensin merhaba deyipte elveda diyemediğim, bir tek bildiğim var sensiz ben hiçim.
Birgün bana soracaksın,beni mi yoksa hayatı mı daha çok seviyorsun diye. hayatı diyeceğim, küsüp gideceksin ama hiçbir zaman bilmeyeceksin ki benim hayatım sensin.
Eğer canın sıkılıyorsa gece her zamankinden karanlık gözüküyorsa gökyüzüne bak ve sabahı düşün inan sabahı bekleyen tek sen olmayacaksın.
Gecemin gündüzümden farkı yok alaca karanlık karanlığa ferman yazsam yüzbin satırlık beni bu karanlıktan kurtaracak aydınlık senin o gözlerinde ki sönmez ışık.
Sevmiyorum şu saatin sesini,akmasın dursun zaman.herşeyin bir öncesi ve sonrası vardır derler ya; YALAN. senden önce vardım belki ama aşkım senden sonra olmayacağım inan.
Hasretin öldürdü beni. Şimdi geceler çaresiz, geceler sensiz, bir öpüşten daha sıcak şimdi yağmur damlası, gelip konar dudaklarıma sessiz. Söylemiş miydim hasretin öldürdü beni hiç sebepsiz
Elimde denizden çaldığım bir midye var. Denize o kadar uzak ki senle ben gibi ama aramızda bir fark var o denize sen bana aitsin.
Şimdi saat sensizliğin ertesi, yildiz doğmuş gökyüzü ayaydin, avutulmuş çocuklar çoktan uyudu. Bir ben kaldim tenhasinda gecenin, bir avutulmamis ben…
Giderim ben umutsuzca yelkensiz gemi misali hasretin vurur beni vefasız bir hançer gibi sanmaki korkarım ben ölümden.. Acı ayrılıktan korkarım sensizlik ne demektir bilemezsinki ayrılıktan acı…
Tugbam sitesinde en güzel Şirin Sözler 2012 sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Şirin Sözler 2012 Şirin Sözler 2012 Şirin Sözler
Şirin Sözler 2012
Senin gibi Şekeri Çayımda içerim süper şekerli, hasta ettin beni kendine Seviyorum Seni Delice.
Seni Severken Şeker hastası Oldum Sen benim tek ilacımsın Ama Hasta Eden Tek Varlığımsın.
Hayat Süslü Sözler yazmadım asla, seninle imza attım bütün anılarıma seninle çıktım seninle kurdum şirin bir dünya kendi hayatıma.
Sessiz Gidişle Değil Seninle Mutluluk Çığlıkları Atmak istiyorum Aşkım..
Bir Güzel Sözün yetiyor inan Bana Şirin Sözlerinle Yaşıyorum hayata Dönüyorum o Anda Sessiz kalma üzülüyorum Sonra..
Şirin Sözlüm, Güler Yüzlüm Seviyorum Seni cennet gözlüm…
Yemekten sonra iştahım kacıyor neden acaba..?
Sen sımarık son derece uyuz ukala biri olsaydın seni yinede cok severdim be gülüm!!
Sana Söylenmemiş Sözler Söylemek istiyorum Ama iLk Önce Dinle beni, Sana Kimseye Vermediğim kalbimi vermek istiyorum Ama iLk önce Sev beni..
Sana Karıcım Demek istiyorum Bu hayatta sevgili oyunları bitti hayatımızda Benim eşim Ol köLen Olayım Yanında.
Sen benzemezsin kimseye hiç bir nesne ile tarif edemem seni sen beyaz bir meleksin ancak sevgimden sen anlarsın biriciğim.
Küresel ısınma Gibisin Aşkım Seninle Buz Tutan kalbim Eridi Sularını Sevinç Gözyaşları iLe Boşalttım Şimdi Sadece Senin için varım bebeğim..
Sen hayatımda tek başına iktidara Gelmiş tek Sevgisin Bütün organlarım Seninle Mutlu huzurlu Sensin benim Başkanım Seninle hayatım Mutlu Başkanım
Senin için ne Söz Ezberledim ne Şarkı Ezberledim, Senin için ne Sözler Yazdım ne şarkılar Besteledim ne şiirlerde Adına Maniler yazdım, Seni kendime Yazdım yazacak yer Arıyorum Seviyorum Seni Bebeğim..
Bu kadar Şirin olmak Zorundamısın, Beni benden Almak Hoşunamı gidiyor? o zaman Al Seninim Bir Sende Atıyor Kalbim Seninle Yaşıyorum Sevgi Çiçeğim.
Tugbam sitesinde en güzel Hasret Sözleri 2012 sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Hasret Sözleri 2012 Hasret Sözleri 2012 Hasret Sözleri kısa
Hasret Sözleri 2012
Yüreğime bir türlü o gitti diyemiorum…
Aşk Gülmekten çok ağlamak, yaşamaktan çok ölmek, gelmekten çok gitmektir ve aşk öyle haindir ki nerede imkansız varsa orayı sever…
Biliyorum Sen GüneşSin Etrafında Binlerce Gezegen Var, Ama Sende Biliyorsun Ki Ben Dünyayım Ve Bir Tek Bende Hayat Var
Bizim aşkımız istanbul kadar büyük, berlin kadar anlamlı, ağrı kadar yıkılmaz, paris kadar çekici, izmir kadar vazgeçilmez. Aşk dediğin bizim gibi olmalı.
Bazen anlatmak zor geldi korktum, bazen cesurdum sen yoktun. Ve artık söylüyorum “SENİ SEVİYORUM”
Sevgini göstereceksin söylemek yetmez. Sevgi gözlerinde olacak sözlerin yetmez. Seveceksin benim gibii ama kalbin yetmez!
Yalan bakışların sahte gülüşlerin arasında buldum seni. Herşeyi kaybetmeye değecek kadar sevdim seni çünkü sen sahte deilsin!
Kimi rüyalarda görülmeye değerdir, kimi gerçeklerde yaşanmaya. Sen gördüğüm en tatlı rüya, yaşadıkça bitmesin dediğim en güzel gerçeğimsin!
1 Gün 1 çılgınlık edip seni sevdiimi söylesem alay edip güler misin yoksa sende sever misin?
Gözlerimde gezdirdigin gözlerine senin sevginin verdigi güvene kelimelerimi çalan dudaklarina kisacasi sana özlemim var… Merhaba hasret kokan sevgilim Satirlarim seninle baslayip seninle bitiyor. Ama ne gecem ne gündüzüm sen siz geçiyor hasretin yüregimde alevlenirken seni ariyor bu yürek ve sevgin damarlarimda akarken lanet okuyor bana zalim felek !
Elimde denizden çaldigim bir midye var. denize o kadar uzak ki senle ben gibi ama aramizda bir fark var o denize sen bana aitsin.
Bir soluk kadar yakin, yildizlar kadar uzak derler sevgi için, uzanirsin yetisemezsin, yetisirsin dokunamazsin, dokunursun vazgeçemezsin, vazgeçersin ama UNUTAMAZSIN…
Sen seni özleyenlerin özleminden habersiz özlenmektesin sen var ya sen özlenenlerin içinde en çok özlenensin.
Ay yildiza mutluluk fisildarken Gökyüzü sevincini yeryüzü ile paylasirken Ben sana bir parça mutluluk yolluyorum içindeki umut çiçekleri hiç solmasin diye…
Gözlerin sular kadar berrak gülüsün bir çocugunki kadar sicak bana benden ayri geçirdigin her ani anlat… Seni çok özledim.