Robert Doisneau Fransız fotoğraf sanatçısıdır.Robert Doisneau Paris’te Estienne Okulu’nda gravür ve taşbaskı (litografi) üzerine eğitim alarak bu konuyu kendine meslek edindi.
Robert Doisneau 1931 – 1933 yılları arasında André Vigneau’nun uygulayıcı asistanlığını yaptı. Bir süre Renault fabrikalarının fotoğraf servisinde çalıştıktan sonra, çeşitli dergilerde görev yaptı.
Robert Doisneau Coşkulu bir mizahın, işlediği konuyla sıcak bir atmosferde aynı potada eritilmesi temelinde çektiği fotoğraflar için Paris metro banliyölerini sıkça kullandı. 2005 yılında bir yapıtının 155 bin Euro fiyatla satıldığı Robert Doisneau, II. Dünya Savaşı’nda aktif olarak asker ve savaş fotoğrafları çekti ve bastı.
Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir, Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, Bebek ağladığı kadar bebektir. Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin…
Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir, Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, Bebek ağladığı kadar bebektir. Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, bunu da öğren,
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin…
Unut Yağmur tanesini Unut Saçların rengini gözlerin karasını Unut Şarkıları San defter yapraklarını Baktığın aynaların arkasını unut Unut Kahverengi fotoğrafları Adresleri unut Rüzgarı Rüzgar değince ağlatan saçlarını Unut Sil bütün isimleri Yak şiirleri Olmasınları olmayacakları olmadıları unut Bak yoksun Yokluğunu unut Bak gitmişin Gitm…eleri unut Varsın keşke desin bir ses içinden Keşkeleri unut oysaları unut Gözlerini unut Bu şehri unut Kor gibiyken içimde Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut Unut Unuttuğunu Islak incir tanelerini Zeytinin rengini Ekmeğin buğusunu Sen mi geldinleri unut Unut işte Unutmak en iyisi Unut iyisi mi Hep ellerin sıcaktı ya En sıcak ellerindi Elin elime değdiğini unut Unut Yıldız yıldız İstanbul istanbul Akşam akşam Yavaş yavaş Şarkı şarkı Nasıl diyorlarsa nereye koyarsın böyle bir aşkı Öyle unut Hiçbir yere koyamadığım bu aşkı..!
Hemşireler Haftası Şiirleri Hemşireler Haftasıyla İlgili Şiir Hemşireler Haftasıyla ilgili Şiirler
Hemşire
Amansız ANT takipçileri Günboyu siz dokundunuz hastalara Sekiz çarpı bir, belki de yirmidört çarpı bir Esas siz sevdiniz onları Boşuna dememişler ‘sevmek dokunmaktır’ diye Bir yol bulmak istiyorum Mutluluğu enjekte edecek Bolus tarzında Hemşirelerimin Yoğun insan ilişkilerimin En sempatik insanlarının damarlarına Bir sorunu var hastanın; ateşi 39° C Bir sorunu var hastanın; epileptik nöbet geçirmekte Bin sorunu var hemşirenin İnsanlar sağlıklı olsun diye
Gaffar Karadoğan
Hemşire
‘Sus sus sus! … gürültü eteme sigara da içme buralarda Görmüyor musun hasta var her yanda. zarar vermeye hakkın yok O insanlara…’
Doğru söylüyor hemşire ablam Ne güzel bir insandır bilemezsiniz Acıdan kıvranırken bana iğne yapıp Acılarımı dindiren de odur.
O beyaz giysilerin içinde O güzelim kepinle Yüzündeki gülümseyiş Gözlerindeki ışıkla Sen ne güzel bir insansın Hemşire abla!
Öneriyorum bütün kızkardeşlere İyi ve güzel bir meslek sahibi olmak isterseniz beni dinleyin hemşire olun siz.
Fevzi Günenç
Hemşire Abla
Beyaz önlüklü hemşire abla ‘Sus! ‘ yapıyorsun herkese Ama hep sen konuşuyorsun
Ama nedense hemşire abla ‘Sus’ yaptığını görünce Susup kalıyorum öylece
Yalancı hemşire abla Hiç inandırıcı değilsin bence Susan da yiyor iğneyi Susmayan da koluna bir iyice…
Ahmet Yozgat
Hemşireler Gününe
anamla organik bağımı koparan ilk oydu hatta kıçıma vuranda çığlığıma ortak olurken bende onu ilk tanıdığımda anamın ak sütü gibi giyinmişti boydan
onlar taze yağan kar gibi çocukların ilk sevinciydi sıcacık gözlerimizdeki yaşa ortak olan onlardı bir aşı kampanyasında onlar beyaz bir güldü toplum bahçesinde sevgileri dikensiz yüzleri çiğ damlası
onlar beyaz karanfildi hastane koridorlarında mis gibi kokan onlar karanlık gecelerde gökyüzünde dolunaydı bazen bir kızılay çadırında bazende bir depremde yıkık bir evin içinde
bir sıcak eldi çığlıklara uzanan savaşlarda onları gördük kan damlamış beyaz formaları kan çanağı olmuş gözleriyle merhem oldular sızılı yaralara bazen çok sevdik onları yaşama sevincini paylaştıklarında bizimle bazen kin kustuk ölüm haberleri verdiklerinde yine de beyaz bir güvercin gibi kanat gerdiler bize
bazen bir ana kadar sıcak bir baba kadar sevecen bir arkadaş kadar sırdaş oldular bazen’de bir güneş gibi doğdular hastane odasının penceresinden hasta yüzlerimize gülen bir çift göz gibi
onları anlatmak yetmez kelimelerle onlar yüreğimizin en derin yerinde bir umut ışığı gibi duruyorlar öylece
Çetin Erdoğdu
Hemşireler Melektir
Oy hemşire hemşire, Kalçam döndü kevgire, Yavaş batır iğneyi, Kimsem yok ki çevire
Kalmasa da takatin, Öyle asma suratın, Tatlı sözün ilaçtır, Yüz aynası hayatın
Işık sensin, umut sen, Dindir acım, uyut sen, Yükü ağır meleksin, Kendi derdin unut sen
Hasta ile yakını, Cahilse yer hakkını, Sabırlı ol ey melek, Bilen bilir farkını
Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında… barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının, barış budur işte.
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ‘ışık! ışık! ‘ diye fısıldarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; barış budur işte.
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra. Ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte.
Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın. Herkesin ‘kardeşim’ demesidir birbirine, ‘yarın yeni bir dünya kuracağız’ demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte.
Ölüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın… barış budur işte.
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış. Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren barıştır işte.
Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi.
mor bir hüzün indi karakış akşamına kendi alevlerinde üşüdü ateş çiçekleri
zangoçları yorgun çanları suskun uzak kulelerin sisli sokak lambalarına asılan ışığım donuk şehrin yalnızlığına gömülü çocuksu yüreğim
kar duvaklı çatılarda gri bulutlar gibi çoğalan serçeler ürkek ve telaşlı alıp başlarını nerelere gittiler
maziden topladığım çileli yollar binlerce kez yaşanmış ömür kadar kaygan ruhum kadar kırılgan dökülüyor gözlerimden
-tanıdık yangınları yoklayan sol yanım kül olmayı da öğrenir elbet-
zaman girdabında boğulan bu kaçıncı düş bu kaçıncı bahar buz kırığı sularda titreyen salkım söğüt gölgesi yoksa seni de mi dallarından vurdular
küf kokulu korunağında zehir biriktiriyor geceye akrep kurşun gibi hayal kırığı döküyor umuda son mevsimde son tufan
ilk değil kutsal bağımdaki bu yağma bu harami vurgun ilk değil şimdi çok uzağındayım mutlu coğrafyanın müzmin yarayım batık kentin kuytularında gayrı dört yanım çalkantılı deniz ah düşlerim yok olmayı çok mu istediniz
HÜZÜN KOYDUN GÖZLERİME
Titrek bir pırıltı ile hüzün koydun gözlerime Akmasın diye tuttuğum Gözyaşlarımın coşkusudur Dalgalanışıdır bu Ve bu yüzümdeki gülümseyiş Acı bir sitemdir Sensizliğimdir Giderken, hüzün bıraktın gözlerime Bu dalıp dalıp gidişler Yağmur bulutlarına el edişler Ve bu çileler, kahredişler Sensizliğimdendir Kolay mı sanıyorsun Sen Sensizliği Kolay mı sanıyorsun bunu Getirirken o acı sonu Hüzün doldurdun gözlerime ıslak ıslak Bak Alıp, giderken gözlerimden o güzel görüntünü Paramparça ettin sol yanımda atan bütünü Hüzün koydun gözlerime Artık sana bakmıyor, seni göremiyorlar ya Vah vah! Yazık bu kara gözlerime Titrek bir ışıltı ile Hüzün doldurdun Hüzün koydun gözlerime sıcak sıcak Ah! Gözlerime Hüzün Hüzün koydun…
en güzel nazım şiirleri en güzel nazım hikmet şiirleri
SALKIM SÖĞÜT
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat Atları rüzgâr Atları At
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi Gölgeler gölgelendi renkler silindi Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!
Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!
NAZIM HİKMET
BELKİ BEN
Belki ben o günden çok daha evvel, köprü başında sallanarak bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım Belki ben o günden çok daha sonra , matruş çenemde ak bir sakalın izi sağ kalacağım Ve ben o günden çok daha sonra: sağ kalırsam eğer, şehrin meydan kenarlarında yaslanıp duvarlara son kavgadan benim gibi sağ kalan ihtiyarlara, bayram akşamlarında keman çalacağım Etrafta mükemmel bir gecenin ışıklı kaldırımları Ve yeni şarkılar söyleyen yeni insanların adımları
NAZIM HİKMET
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Ben senden önce ölmek isterim Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu İyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakarlığımı anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek Toprağa beraber dalacağız Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben Ben daha ölümü düşünmüyorum Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden Kaynıyor kanım Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber Ama ölüm de korkutmuyor beni Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? İçimden bir şey : belki diyor
NAZIM HİKMET
DOSTLUK
Biz haber etmeden haberimizi alırsın, yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin
Namuslu bir kitap gibi güler, alnımızın terini silersin
O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın
NAZIM HİKMET
GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş’ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü, ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik! Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş’emiz sıcak! kan kadar sıcak, delikanlıların rüyalarında yanan o «an» kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru!
Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran, onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz, coşuyor! Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır gök bakır Haykır güneşi içenlerin türküsünü, Hay-kır Haykıralım!
NAZIM HİKMET
HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM
Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin Paris’in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız Yukarda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız
Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız Karşıda karanlığa giren kanal Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım Belçika’ya mı yolu, Hollanda’ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor
Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm Parisliler, Parisliler, Paris yanıp yıkılmasın
NAZIM HİKMET
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan toprak, toprak, ve topraktı Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru
Adana şiir, Adana ile ilgili şiirler Adana hakkında şiirler
Memleketim Adana
Kuzeyinde sıralanmış karlı toros dağları duruyor, Güneyinde Akdeniz masmavi, rüzgarı savururuyor, Üç taraftan şehirlere yol veriyor. Sevgi adası Bayraklarıyla,gölün ortasında duruyor. Benim memleketim ADANA
Bu topraklar atalarımın toprakları Bu şehirde gördüm kendimi, Sıcak yaz güneşlerinde, Aşk gibi kavurur insanı Benim memleketim ADANA
Her tarafı tarih kokar Seyhan nehri güzellikler katar Taş köprü ahenkli bakar Diger yerde ceyhan akar Benim memleketim ADANA
Ovaları hayat verir Seyhan, ceyhan arasında durur Mis kokulu baharı olur Limon portakal başka olur. Benim memleketim ADANA
Münevver Düver
Aşığım Adana
Güzel olur Adana’nın baharı, Burcu burcu kokar portakalları, Hasretle beklerim her yıl baharı, Aşık oldum sana güzel Adana.
Irmağında köprüleri sıralı, Kızların saçları hep boyalı, Barajları birbirine dayalı, Aşık oldum sana güzel Adana.
Sıcak olur Adana’nın yazları, Dolar taşar pavyonları, sazları, Kibar olur gelinleri kızları, Aşık oldum sana güzel Adana.
Zengini denize yaylaya çıkar, Fakiri çoktur yokluktan bıkar, Güzeli çoktur içimi yakar, Aşık oldum sana güzel Adana. İbiş Top
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını Yeryüzüne can veren, Cana heyecan veren Al yüzlü Oğan güneş. Takanın burnu nasıl Karadeniz’i yırtar ? Siz de bir an öyle yırtınız uykunuzu. Uyanın Samsunlular! Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını Al yüzlü Oğan güneş. Bugün Çaltıburnu’ndan gülerek doğan güneş.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Uyanın Samsunlular. Uyumak ölüme eş. Diriltir ruhunuzu, Ufukta bir gemi var. Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ? Fakat yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ? Bu gemi umut yüklü, insan yüklü, hız yüklü ! İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır. Kurulacak yarını düşünen baş geliyor. Bir baş ki, gökler bir küme yıldız yüklü. Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Ufukta duran gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş Yakıyor ruhumuzu. Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor. Üzülmemek elde mi ? Hız yüklü, iman yüklü, umut yüklü bu gemi.
O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak, O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi, Gizli inleyen her yürek canlanacak. Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi. Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten karardı gözlerimiz. Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz. Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel ! Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel !
Celal Sahir EROZAN
————————————
19 MAYIS TÜRKÜSÜ
On dokuz Mayıs, En yüce bayram. Bize armağan, Bıraktı Ata’m.
Sağız vatanca, Kafamız zinde, Tek bir kitleyiz, Ata izinde.
Ata’yı sevmek, Kutsal ülkümüz, O’na benzemek, Coşkun türkümüz.
Ata her yerde, Yol gösteriyor, Koşun güzele, Bilime diyor.
Samsun’a O’nun, Çıktığı bugün. Vatanda düğün, Çocuğum övün!
Halim YAĞCIOĞLU
————————–
19 MAYIS
Coşuyor Karadeniz, Çarpıyor yüreğimiz, Açıldı Türk’ün önü, Bekliyor Ata’yı 19 Mayıs günü.
Ata’m Samsun’a çıktı, Yumruklarını sıktı, Kurtuluşa hız oldu. Savaştı içte, dışta, Dünyaya yıldız oldu.
Ali ERTAN
—————————
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
Çinliler ve Japonlar yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler. Belki biz de yemekten sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik.Ya da onlar bizlerden örnek aldı.
Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız bu yazı size hitap ediyor. Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek sizi rahatlatabilir. Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde haline döner ve yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak bağırsakta katı maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı bağırsağa yapışır. Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve kansere yol açar. Yemekten sonra sıcak su veya çorba içmek en iyisidir.
Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi..
– Kalp krizi belirtisi her zaman sol kolun uyuşması değildir. – Çenedeki şiddetli ağrıların da farkında olun. – İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez. (Daha önce mutlaka göğüs ağrınız olmuştur) – Mide bulantısı ve şiddetli terleme de önemli kalp krizi belirtilerindendir. – Kalp krizi geçiren insanların %60 ı uyurken ölür. – Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir. Lütfen dikkatli olun ve olanların farkına varın.
Kalp ritmik kasılmalarıyla kan dolaşımını sağlayan, dolaşım sisteminin temel organına verilen ad. Yürek ve gönül olarak da bilinir. Görevinin öneminden dolayı, canlı varlıkların hayat merkezi olarak kabul edilir. Sözlükte, değiştirmek, çevirmek veya değişmek, çevrilmek anlamlarında kullanılır.
Arapça gramer kuralı olarak kalp, (vav) veya (ya) harflerinin (elif) harfine çevrilerek okunmasına denir.
İnsan ve hayvan vücudunun bir parçası olan kalp,kulakçık ve karıncık adı verilen, kanın toplandığı odacıklar ihtiva eder.Balıklarda kalp iki odacıklıdır. Yüreklerinde kirli kan bulunur. Karıncıktan bir aortla çıkan kan, temizlenmek için solungaçlara gider. Buradan temiz olarak vücuda dağılır.Kurbağalarda üç bölmelidir. Üstte iki kulakçık, altta bir karıncık bulunur. Temiz ve kirli kan karıncıkta karışır. Vücutlarında karışık kan dolaşır.Sürüngenlerde de kalp üç gözlüdür. Karıncıkta yarım bir perde bulunmasına rağmen vücutlarında kısmen de olsa karışık kan dolaşır.
Kalp Sağlığınız İçin Sigara İçmeyiniz
Tütün damar büzücüdür. Yâni derinizin sathına yakın ufak kan damarlarını daraltır. Lâkin sigaranın kalp damarlarına ne yaptığı, katiyetle bilinememektedir. Evvelâ şunu söyleyelim ki yapılan incelemelere göre miyokart enfarktüsü sigara içenlerde, ve içmiyenlerde ayni nispette görülmektedir. Demek ki sigara içmek kalb damarlarının sertleşmesinde rol oynamaz. Şayet sigarayı çok fazla seviyor, onsuz yapamıyorsanız hekiminiz sizin, yemeklerden sonra olmak üzere günde 3-4 sigara içmenize müsaade edebilir. Nikotini alınmış sigara içmek daha iyidir. Bazı kimseler nikotine karşı hassastır; sigara içince kalbleri daha çabuk atar ve kalb ağrısı hissederler. Şayet sigaraya karşı en ufak bir hassasiyet varsa tamamen terketmek zaruridir. Ne olursa olsun sigarayı tamamen terketmek en iyisidir, bunu unutmayınız
İklim ve Kalp Sağlığı
Birçok kimseler sıcak iklimin kalbe daha iyi geldiğini sanırlar. Fakat iklimin kalp damarları sertleşmesi üzerine hiçbir tesiri yoktur. Bunun üzerine enfarktüs geçirdim diye daha güneşli bir yere gitmenize lüzum yoktur. Fakat diğer taraftan böyle bir seyahat sizin için çok faydalı olabilir. Ilık iklimlerde soğuk algınlığı, solunum yolu infeksiyonları daha azdır. Öksürmek herkes için bir zorlanmadır, kalp hastası için ise daha kötüdür. Fakat sıcak iklime koşarak bunlardan tamamen kaçınabileceğiniz de hiçbir zaman garanti değildir. Bilhassa Avrupalılar ve Türkler herhangi bir hastalık geçirdikten sonra kaplıcalara, su kenarlarına daha fazla giderler. Burada insan, serbesttir, günlük meşgalelerden uzaktır, yürüyüşler yapar, iyi uyku uyur. işte buraların iyi gelişinin en önemli sebebi budur. Daha önemlisi oraya gidince iyi olacağınız kanaatini beslemenizdir : ruhî. Kalb damarlarını yumuşatacak hiçbir maden, şifalı su yoktur. Hele içmecelere katiyen gitmemelisiniz. İçmecelerin içindeki bol tuz kalbinize gayet kötü gelir. Yüksek yerlere nazaran alçak iklimler, deniz kenarları kalb için daha iyidir. İnce hava kalbi yorar, yani kalb oksijen almak için daha fazla çalışır. Uçak ile seyahat etmenizde mahsur yoktur : arkada bakiye bir hastalık kalmamış olmak şartıyla!..
Sıcak su içmek, insana tokluk hissi verdiği için zayıflamaya yardımcı oluyor. Soğuk su ise tam aksine iştah açıp daha çok yemek yemeye yol açıyor.
Soğuk su içmek ve hatta soğuk suda yüzmek, karnı acıktırarak daha çok yemek yenilmesine neden oluyor. İngiltere’de, soğuk suda yüzen ve spor yaptıktan sonra soğuk su içen kişiler üzerinde deneyler yapıldı. Araştırma sonucunda, bu kişilerin soğuk suda yüzerken daha sıcak suda yüzenlere oranla az kalori yaktığı belirlendi. Ayrıca, araştırmacılara göre; terli içilen soğuk su da sıcak suya oranla daha çok karın acıktırıyor. Sıcak su içmenin ise kişileri tok tutup zayıflattığını belirten uzmanlar, ”Zayıflamak isteyenler, sıcak su içmeli. Sıcak su, bağırsakları daha hızlı çalıştırırken fazla yağları da yakıyor” diyor. Yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır.
Su içmenin faydalarını bilmeyen yoktur. Peki su içmekten daha faydalı bir şey yok mu? Var! sıcak su içmek…
Sıcak su mide yüzeyinde kanda direkt olarak emilen birkaç maddeden biri. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler getirir.
Sıcak su vücudu nasıl etkiler?
Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir.
Sindirim sistemi de daha az elastik olur, kabızlığa yol açar. Çinliler soğuk içip yemenin içsel organları daha çok büzdüğüne, problemleri daha da kötüleştirdiğine inanır.
Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı sıcak suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler.
Sıcak su neden yararlı?
-Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur. -İç organları ve kaburga kafesinin etrafındakı kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar. -Mide asidi etkilerini rahatlatir ve asit reflu semptomlarini rahatlatir. -Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur. -Kabızlığı giderir.
Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir.
Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik,…vb problemler oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücutta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir.
Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır.
Adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek son derece önemlidir. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler. Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, fazla miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir.
Tugbam sitesinde en güzel Sıcak Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Sıcak Sözler Sıcak Güzel Sözler,
Sıcak Sözler Kısa,
Gözlerindeki ışık yok bu dünyada seviyorum seni ve seveceğim ömrüm boyunca..
Seninleyken kimseyi görmez gözlerim yaşayan herkez ölür benim için sadece sen ve ben kalırız dünyada senin yanında…
Kimi sevdiğini sözlere kimi şarkılara koyar ben seni kalbime bedenime ruhuma yazdım iLham oldun hayatıma Bu Sözlerim Sana Birtanem Seviyorum Seni Bunu unutma
Sonbahar Ayrılığını Tatmasın ellerimiz Bir bir elmanın yarısıyız ayrı olamayız ayrılırsak olmayız…
Ketçap ve mayonez gibiyiz birbirimizin tadını tamamlıyoruz aşkım
Sen benim bu hayatta vaz geçemeyeceğim ölüme yanında güleceğim tek varlığımsın hayatım
Bu hayat senin ister zehir et beni ister aşık et güzel yüzüne biriciğim.
Kime niyet kime kısmet sevdim Seni bir kere affet..
Yollar uzun olsada biticek bu beden senin yaşadığın sürece hep seninle gelicek..
Kimse bana senin kadar yakın olmadı bu yalan dünyada gerçek sevgiyi göstermedi senin kadar aşkım..
Seni okadar çok seviyorumki sıcacık kalbin beni eritiyor gözlerine baktığımda kalbini görmek zor olmuyor sevdiğim..
Herkez yalan Olabilir ama Sen hayatımdaki tek gerçeğimsin prensesim
Hayata Küsücek kadar derdim olmadı gidersen hayatımdan ozaman hayatla barışmak için nedenler arıyacağım
Herşey bom boş sen yokken içimdeki tek gerçeksin beni benden alan tek olağan üstü varlıksın
Seninle zaman geçmesin hayatım dursun o an seni yaşayayım birtanem..
Yüzünde gördüm hayatı sesinle yaşadım bu dünyayı gülüşünle mutluyum artık sensiz olamam
Aşkın en güzelini yaşamak bu olsa gerek sensiz kaldığımda telefonumda resimlerine bakıp konuşurum hayalinle birtanem
Sıcacık sözlerinle kalbimi feth ettin temiz duygularınla beni bağladın ben mecburum sana bunu anla birtanem