Yagmur da var Çok sevdigim rüzgar da Bugün Pazar Daha uyanmadi komsular Damlarin üzerinde kuslar Daha rahatlar Radyolarda eski sarkilar çaliyorlar bu saatlerde Gönül penceresinden ansizin bakip geçenlere dogru Yagmur da var Çok sevdigim rüzgar da Daha uyanmadi komsular Bugün Pazar Ve ben seni çok özledim
Disarı çikmak istiyor canim Tek basina haytalik etmek Islanmak Pazar sabahinda yagmurda Bos caddelerde dolasmak Vitrinlerine bakmak magazalarin Sinemalarin afislerine Sokaklarin isimlerine Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara Bir merhaba demek sessizce Sahilde martilara simit atmak Otobüslerin ilk seferlerine binmek Gitmek istiyor canim Hayatin gittigi yere…
Islik çalip sarkilar uydurmak kendi kendine Firindan taze ekmek alip Bugusunu çekmek içine Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir sey Çiçege su yürümesi Bebegin aglamasi Topragin uyanmasi Yagmurun yagmasi Atesin sicagi Bu Pazar sabahi Tam böyle bir sey Bir sabahçi kahvesine ugramak Bir bardak çay Taze dem kokusu Hayatin atardamarlarinda dolasmak Bölmeden sehrin uykusunu Bir siir yazmak Pazar bulmacasinin bos karelerine Siirde tam da bunu anlatmak delice Tam böyle bir sey Hesapsiz gölgesiz bedelsiz kimsesiz Bir siir yazmak Bir bardak çay içmek Sokaklarda gezmek Yagmurda islanmak Ve ben seni çok özledim!.
sevgililer günü şiir, Sevgililer gününe özel Şiirler, 14 Şubat sevgililer günü şiir,
BENİ UNUTMA
Bir gun gelirde unuturmus insan En sevdigi hatiralari bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurdugu zaman Beni unutma Cunku ben her gece o saatlerde Seni yasar ve seni dusunurum Hayal icinde perisan yururum Sen de karanligin sustugu yerde Beni unutma O saatlerde serpilir gulusun Bir avuc su gibi icime, ey yar Senin de basinda o cilgin ruzgar Deli deli esiverirse bir gun Beni unutma Ben ayagimda carik, elimde asa Senin icin su yollara dusmusum Senelerce sonra sana donusum Bir mahser gunune de raslasa Beni unutma Hala duruyorsa yesil elbisen Onbir gun benim icin giy Saksidaki penbe karanfilde cig Ve bahcende yorgun bir kus gorursen Beni unutma Buyuk acilara tutustugum gun Cok uzaklarda da olsan yine gel Bu olurcesine sevdigine gel Ne olur Tanriya kavustugum gun Beni unutma.
Ümit Yaşar Oğuzcan
ROMANS
Kök olsam gövdem ol isterim seni Bir göl olsam gümüşten Yüce bir çam ol koru beni Usul uçan kartal olsam Sen, özlemli şarkım ol derim Bir yolcuyum yeryüzünde Hep gexerim izinde.
(Nicoloe Dragos)
İSTİYORUM GİDEYİM SEVDİĞİMLE
İstiyorum gideğim sevdiğimle. İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak. İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötü mü. İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? İstiyorum gideyim sevdiğimle.
(Bertold Brecht)
ADSIZ BİR ÇİÇEK
Rengini dunyaya ilk defa sunan Adsiz bir cicek gibi parliyorsa gozlerim Sevgilim Bana ‘sen bir sairsin’ dedigin zaman.
Yalniz sana yaziyorum bu siiri Istersen bir siir gibi okuma Cunku her yil yeniden yazacagim onu Sogukllar baslayince havalanip Millerce yol katettikten sonra Guneyi tadan bir kusun sevinciyle.
Ve yazmis olacagim bir de Her donemde her cagda Sevdanin kendine ozgu diliyle
Edip Cansever
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi
Ölebilirim genç yaşımda, En güzel şiirlerimi götürebilirim. Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.
(Özdemir Asaf)
YALIN
Her seven Sevilenin boy aynasıdır Sevmek Sevilenin o aynaya bakmasıdır.
Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum
Nazım Hikmet Ran
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerin kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
dalgalar sırılsıklam, dökülmüş elleri kolları yorgun argın, güneşi kıyıya sürüklüyorlar kıran kırana vuruşuyor hüzün mavisi ışıkları ıskalayan tüm kurşunlar onda karar kıldılar çoktan gelmiş olmalıydı göğün ak kanatlıları beni alıp götürmedi, neden bu sabah sular sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
denize düşerken gördüm aldırmıyordu insanlar bulutların arasından yuvarlandı koya önce burna çarptı çığlık çığlığa kayalıklar sonra can havliyle devrildi suya ah…bayram etti cümle balıklar ama bir gariplik var, hiç ağlamazdı kuşlar sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
ışıktan öpücük konduruyor sahile sular ellerim hatırassı, güneş bulaşıığı ellerim abdest organlarımda hâlâ izi var şafağın bitmesini boşuna beklemişim gözlerime ne oldu, neden bir tuhaf oldular sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
ne geceler atardım önüne, hepsini de yerdi ayrılığı felaket, yanımdayken burnuma tüterdi eyvah ki yalnız beni değil yıldızları da kırdılar onlarsız yapamaz, bilirim, hep koynunda yatardı geç oldu, hâlâ anlayamadım, saati niçin sordular? Sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
tam alır yerinden yemiş kurşunu güneş melekler her ahından bir cehennem yontarlar güneş ki masum kadınların iffetine eş göklerin maksadı ne ki kırılıyor gerdanlar neden beni okşayan melekler uykudalar sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular.
Bugün pazar… Bugün, beni ilk defa Güneşe çıkardılar. Ve ben, ömrümde ilk defa Gökyüzünün Bu kadar benden uzak, Bu kadar mavi, Bu kadar geniş olduğuna şaşarak, Kımıldamadan durdum Sonra, saygıyla toprağa oturdum, Dayadım sırtımı duvara. Bu anda; Ne düşmek dalgalara, Bu anda; Ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, Güneş ve Ben… Bahtiyarım…
Yolculuk sırasında Bazan kaza da olur; Kimi ölür, kimi de Yaralanır, kurtulur.
Kurallara uymakla Önlenir bu kazalar; Çok dikkatli olmalı Sürücüler, yayalar.
Trafiğin yasası, Kuralları bellidir; Onları iyi bilmek, Ve yapmak gerekir.
Trafik haftasına İlgililer katılır, Yasalar ve kurallar İyice anlatılır.
H.Refet TANIŞIK
TRAFİK IŞIKLARI
Yeşil ışık yanar yanmaz, Trafiğe, yol açılır. Araçların homurtusu, Birden, etrafa saçılır.
Biraz sonra, sarı ışık, Güzelce yanmaya başlar. Bunu gören şoför kardeş Fren yapıp çok yavaşlar.
Derken hemen arkasından, Kırmızı ışık savrulur. Bu ışığı gören herkes, Adım atmaz, hemen durur.
Tüm trafik kuralları, Hepimizce bilinmeli. Kurallara uyularak, Tehlikeler önlenmeli.
Hasan ŞEN
Trafik Haftası
Yürümekteyken yolda Sakın ha dalgın olma Karşıya geçer iken Ezilebilirsin sonra.
Dikkat ile önlenir Kazaların pek çoğu Yaya geçidi kullan Kontrol et sağı solu.
Trafik kuralları Korumak için bizi Herkesi uyaralım Kendimiz de uyalım.
TRAFİK
Caddelerle, sokaklar, Nerde düzgün temizdir. Orası vatanımız, Orası ülkemizdir.
Bir kent pisse, çamursa, Utanırım ben bundan. Pırıl pırıl yollarla Her bucağa, her yere, Övünerek bakmalı… Bir düzenli trafik Görülmeli her yerde. Şehir dışı hafiflik, Olmalıdır şehirde…
Bozuk, düzensiz yollar Bir yurdun yüz karası. Ne turist huzur duyar, Ne yürür arabası.
* Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor * Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
* Figüran heykeller var kül tablası boyunda * Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda * İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da
* Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım * Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.
(Abdurrahim Karakoç)
Antik Eserler Bütün antik eserler, Toplamdar müzede. Tüm turistler gezerde, Döviz kalır bize de.
Türkiye’m bu yönüyle, Her yeri bir şaheser. Seyreder beğeniyle, Gezen bütün turistler.
Kıymetini bilmeli, Tarihi eserlerin. Gezilip görülmeli, Her yeri müzelerin.
Tarihi eserleri, Müzelere verelim. Ülkeyi gezenleri, Müzeye götürelim.
Tarih, kültür ve sanat, Hepsi onda toplanır. Hazine onlar fakat, Müzelerde saklanır.
Kasım KAPLAN
Hazinedir Müzeler Bir hazinedir müze, Bilgiler verir bize. Tarihi aydınlatır, Gerçekleri anlatır.
Nice antik eserler, Heykeller ve resimler. Hepsi müzede yatar, Geçmişe ışık tutar.
Çok şehirde müze var, Tarihi eser arar. Bulununca eserler Onları incelerler
Kayıtları tutulur Müzelere koyulur. Tarihi belirtilir, Orda teşhis edilir.
Ülkeler tarihiyle, Eski eserleriyle. Kazanır değer, kıymet, İşte bu medeniyet..
Kasım KAPLAN
Müze Tarih, sanat, kültürün,hazinesidir müze. En gerçek bilgileri,o verir hepimize.
Onunla aydınlanır,en eski uygarlıklar. Orada sergilenir,çok değerli varlıklar.
Müzeleri gezmeyi,hiç ihmal etmeyelim. Bilgimize yepyeni, bilgiler ekleyelim.
Antik eser bulursak, verelim müzelere. Tarihi hazinemiz, ün salsın ülkelere.
Tarihi eserleri,özenle koruyalım. Turisti çektiğini, her an hatırlayalım.
Her turist, yurdumuzun,döviz, reklam kaynağı. Onu hoşnut tutalım,gezsin denizi, dağı.
Böylece, hem tanınır,hem de gelir sağlarız; Dünyayı ülkemize,sevgilerle bağlarız.
Naim YALNIZ
Müzeci Her ulusun tarihi Müzelerinde yatar Çok yaşasın o güzelim Müzeleri oluşturanlar.
Oralarda sergilenenlere Sadece bakmak değil erek Baktıklarımızı görebilmemiz gerek.
Müzelerdir geçmişimizi sergileyen Unutmayalım Geçmişi olmayanın Geleceği de olamaz. Bizim geçmişimiz de Geleceğimiz de var Geleceğimiz gençlerimizin Ellerinde büyüyor.
Hasbahçesinde ömrün yakın olmaz bana gül Bîzârım ümidime kurulan her tuzaktan Tutuştu o lâcivert hayâle düşen kâkûl Bakanlar baktı sana; ben uzaktan uzaktan
Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan Deniz sanki isyankâr bir rüyada boğulmuş Nehirlar aktı sana; ben uzaktan uzaktan
Peşimde her âşığın gölgesini taşırım Alırım esrârını her devin bir dudaktan Dağda haramilerle, kurtlarla ağlaşırım Gökler sıcaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Nerede bu çileyi çekenlerin tarihi Kalbimin enkazına kan akıyor duvaktan Çölde kalan ruhların bile döndü talihi Türküler yaktı sana; ben uzaktan uzaktan
En kâvi diken dahi murâd alır bağında Bırakıp derde beni, kurtulursun firâktan Gece- gündüz esridin bir kaktüs yaprağında Gelmem yasaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Simsiyah bir kıyamet tohumu filizlenir Mezarıma isminle atacağın topraktan Acılar sanki neden bu sevdada gizlenir İçim tutsaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Akdeniz yaraşıyor sana Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında Hiç dinmiyor motorların gürültüsü Köpekler havlıyor uzaktan Demin bir çocuk havladı Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir Denizi tokmaklıyor balıkçılar Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği Hayatta yattık dün gece Üstümüzde meltem Kekik kokuyor ellerim hala Senle yatmadım sanki Dağları dolaştım Ben senden öğrendim deniz yazmayı Elimden düşmüyor mavi kalem Bir tirandil çıkar gibi sefere Okula gidiyor öğretmenim Ben de ardından açılıyorum Bir poyraz çizip deftere Bir ada var sırf ebabil Dönüyor dönüyor başımda Senle yaşadığım günler Gümüş bir çevre oldu ömrüm Değince güneşine Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını Gözlerim kamaşınca senden Ölüm belki sularından kaçırdığım O loş suda yıkanmaktır Durdukça yosundan yeşil Kulaç attıkça mavi Ben düzde sanırdım yıkıntım Örenim alkolik asarım Mutun doruğundaymışım meğer Senle çıkınca anladım Eski Yunan atları var hani Yeleleri bükümlü Gün inerken de öyle Ağaçtan izdüşümleriyle Yürüyor Balan tepeleri Yürüyor bölük bölük can Toplu bir güzelliğe doğru Kadınım Yaraşıyorsun sen Akdenize
CAN YÜCEL
AKİS
Sen çaldıkça Teodorakis Bir mor yağıyor üstüme… Dudaklarım öpüşmekten mosmor… Bir putum sanki ilahilerle denize fırlatılmış Ve bir deniz yağıyor üstüme Bakma sen sevgili Teodorakis Açgözlü güvercinlerin didiştiklerine! Avluların o en çakırkeyiflisine Mısır daneleri gibi serpilmişler ama Mısır danesi değil ki bu adalar Ne de biz güverciniz…
Sekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden Çıplak ayaklarımızın su sesleriyle Birbirimize Ve kendimize Bilakis
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından Koşar adım gitmeli onların arkasından. Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.
Yırtıcılar az yaşar… Uzun sürmez doğanlık… Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık. Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık; Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Bunun için ölüme bir atılış gerekir. Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir…
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Geleceğim diyorum, geleceğim sana Ne olur kesin bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde Hangi ses yürekten çağırır beni sana Geleceğim diyorum, takvim sorma bana -Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi? Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden Gemileri yaksalar da geleceğim sana On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana -Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız Ey benim alfabemdeki kadîm Elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan Kimseye uğramam ben sana uğramadan Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana Takvim sorup hudut çizdirme bana Ben sana çiçeklerle geleceğim -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bir damla yagmur düstü bugün avucuma gökten. Onu tuttum, sikica kapattim avucumu. Tuttum cunku, bir daha düsmesin avucuma istedim. Bu damla bana gözümden akittigim damlalari hatirlatti. Onlarda avucuma akardi. Hissederdim gözyaslarimin sicakligini. O gözyaslarimda bir seyler gizliydi. Gözyaslarimin sicakligi kadar yaniyordu icim. Keske gözyaslarimi tutan biri olsaydi. Ama olmadi, bulamadim onlari tutacak birini. Bulamadim cunku gözyaslarimin sayisini tutamiyordum, onlari tutacak birini bulamak okadar kolay miydi?
–
En güzel tarafı imkansızlığın
Unut benden kalan ne varsa Unutmak tesellidir yalnızlığın Güneşi bir kadeh şarap gibi içip Delicesine sarhoş olmak En güzel tarafı imkansızlığın
–
büyük aşkımız
İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi Paramparça, kırık dökük aşkımız Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü Büyük aşkımız
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!
Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak yürüyor ayakları kan içinde.
Açlık ordusu yürüyor adımları gök gürültüsü türküleri ateşten bayrağında umut umutların umudu bayrağında.
Açlık ordusu yürüyor şehirleri omuzlarında taşıyıp daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri fabrika bacalarını paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.
Açlık ordusu yürüyor ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor yürüyor ayakları kan içinde.
ASYA-AFRİKA YAZARLARINA
Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tıpkı benim orda arslanın ağzındadır ekmek ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan sizin ordaki gibi tıpkı bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek şiirler bayraklaşabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeşlerim sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz toprağı sürebilmeli pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli dizlerine kadar bütün soruları sorabilmeli bütün ışıkları derebilmeli yol başlarında durabilmeli kilometre taşları gibi şiirlerimiz yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz
Bu ödül genç yetenekleri edebiyatımıza kazandırmak amacıyla düzenlenmektedir. Ödül, dosya ya da ilk kitap bazında verilecektir. Ödüle, kitap bütünlüğü taşıyan şiir dosyasıyla aday olunabileceği gibi ilk şiir kitabıyla da aday olmak mümkündür. İlk şiir kitabının 2010 yılı içerisinde basılmış olması gerekir. Önceki yıllarda yayınlanmış kitaplarla ödüle aday olunamaz.
ÖDÜL KOŞULLARI
* Ödüle aday olabilmek için son katılma tarihi 30 EYLÜL 2010’dur.
* Ödüle 01.01.1979 tarihinden sonra doğmuş olanlar aday olabilir.
* Şiir dosyası ya da kitap 6 nüsha olarak, adayın özgeçmişi, fotoğrafı ve iletişim bilgilerinin yer aldığı ikinci bir zarfla birlikte büyük bir zarf içerisine konulmalı ve (SERVER VAKFI EDEBİYAT ORTAMI 2010 ŞİİR ÖDÜLÜ- GMK Bulvarı No:24/7 Kızılay/ANKARA) adresine gönderilmeli veya elden teslim edilmelidir. *Ödül tutarı 3.000 TL.dir. Uygun görüldüğü takdirde 2 kişiye de jüri özel ödülü verilecektir. Jüri özel ödülü her bir dosya/kitap için 500’er TL. dir.
*Kazananlar 10 Aralık 2010 tarihinde açıklanacaktır.
*Önceki yıl bu ödülü almış olanlar aday olamazlar.
SEÇİCİ KURUL
1. Ali ÇOLAK (Yazar) 2. Hüseyin ATLANSOY (Şair) 3. Mehmet Ali BULUT (Server Vakfı Temsilcisi) 4. Ömer ERDEM (Şair) 5.Turan KARATAŞ (Eleştirmen-Yazar) 6. Mustafa AYDOĞAN (Şair)
İstanbul Şiir Akademisi tarafından düzenlenen Recep Küpçü Şiir Ödülü 2010
Yarışmanın amacı Türk Kültür ve Sanatına katkıda bulunacağına inanarak Türkiye ve Yurt dışında şiir yazan şairlerimizi Recep Küpçü’nün aramızdan ayrılışının 34. yılı anısına Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi işbirliği ile düzenlenen şiir yarışmasına teşvik ederek, sesini duyuramamışşairlerimizi gün ışığına çıkartarak, toplumumuza kazandırmaktır. Ayrıca yarışmaya katılan şairlerin şiirleri “İstanbul Şiir Akademisi Antolojisi 2010” adlı eser kitap olarak yayınlanacaktır ve her katılımcıya 3 adet gönderilecektir. Şiir dünyası yeni neferlerini arıyor!!
İNEK VE INSANOGLU inek ve insanoglu Behey İnek; Gündüz çayıragece ahıra Niçin geldin sen bu dünyaya ? Dansbarmeyhane tanımazsın İçipcoşup çalıp oynamazsın. Bunları yapmak kabahat mı? Seninki de hayat mı?
Talim edersin yarım ölçek kırık arpaya Her gün de şükredersin bir çuval samana. Önünden bile geçmedintanımassın barı Bildiğin iki renkya siyahtır ya sarı.
Hikmet i İlahi inek dile geldi Sorulara bir garip cevap verdi.
Ey insanoğlu Eşref i mahluk.!.. Peki seni niçin Halketmiş Halık?
Bre ALLAH tan korkmaz Kuldan hiç utanmazsın Bak şu buz dolabında neler var ?sayamazsın Yağ benimpeynir benimsüt benimdir Yoğurt benimayran benim et benimdir. Kavurmasalamsucukpastırma Bak çarık olmuşum senin ayağında. Belinde kemersiz hiç yapamazsın Ben olmasam donu nu bile tutamazsın.!.. Tandır da yanan tezek de benim Daha saymakla bitmez hünerim!
Övünmek gibi olmasın Sohbete riya karışmasın Ben mubarek ve kutsalım! Milyarı geçer bana Rab diye tapanım! Tövbeler olsun…bu söz yakışmaz bana ALLAH akıl versin insan oğluna. Bana tapan ahmaklar bir kenara Şaşarım doğrusu şu iki ayaklı varlıklara Kiminiz ateşe taparkiminiz put a Kiminiz gönül vermiş çakal a kurta Kiminiz de der ki insanın aslı kurbağa Bu mantıkla esfeli safilinden aşağıya!
Tarlada saban çekerimyolda kağnıyı Dağ tepe aşarım hatta deniz ve ırmağı Düğünlerde davul olurumcenazede aşınız Keşke benim kadar ferasete erse aklınız!
Ey insan oğlu; Senin etin yenmezderin yüzülmez Kanın içilmezkılın beş para etmez Ne yağ verirsin ne de tezek İlk günde kaçarsıntarlaya sürsek.
Oysa senin de mutlaka bir vazifen olmalı Benim bu yermem den birazcık ibret almalı.
Sor bakalım nefsineniçin gelmiş dünyaya? Ne yapmak lazım Eşrefi mahluk olmaya?
Sen kendini başı boş bırakılacak mı sanırsın? Ah…bir bilsen meleklerden büyük tebcile mazharsın!
Nice gizli ruh halleri var senin toprak sinende Yergökarşkursi hatta gizli sende cennet de.
ALLAH yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı Tüm nimetleri emrinize veripakıl ile donattı.
Hem sizler de irade nimeti varmeleklerde olmayan Aşağıların da aşağısı olur bunlarla Hakkı bulamayan!
Ben bir ineğimsevk- i tabii ile yaşarım Benim kadar feraseti olmayanlara şaşarım!
Hal- i lisanımla zikrederimleylek kadar olmasa Leyleğin ötüşünde da neler gizli? insan anlasa Hamd- u lekşükrü lekLa şerike lek Bu zikir aşk ile sürer kiyamete dek.
Ey insan oğlu; Bırak benisen leylekle bile yarışamazsın Beyhude zorlanmabir tek yumurta yapamazsın!