Posts Tagged ‘Şiiri’

Ankara Şiiri Yılmaz Erdoğan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yılmaz Erdoğan Ankara Şiiri
Ankara İle İlgili Şiir
Yılmaz Erdoğan Ankara

Ankara

Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar…
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalınsın balolarında
diye yapılmış
gri sisli binalar…
alnının ortasında
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz
ama tanrım neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemiğine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
öğrenciler
bir daha asla yaşayamayacağı
aşkları teğet geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabalıklara kaçarak
karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardeş olacak değiliz ya,
yaşasın halkların sevgililiği!)
soyut bir sevdaya
beşik kertilmiş olan
dağda çoban,
şehirde şark çıbanı sayılan,
fırat’ın büyük elleri
ararat’ın kız yelleri
cilo’nun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
anadolu çocukları, ankara’ ya öyle yakışırdı ki kar
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar
(belki balkona kar seyretmeye çıkar diye
sevdiğimiz kızlar
çok dibimiz donmuştur ve çoğu zaman
bu kar mevzuu
kızlara yeterince ilginç gelmemiştir
hiçbir şey kapalı bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankara’da,
yoksa bugün bir hayat
yaşanmayacakmı duygusu çöker bütün bozkıra.
Kimse keman çalmaz belki
Belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat Urfa’da hatta
Ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadım sofraya
ankara’ya
öyle yakışırdı ki kar
çok yabancı bir soluk duyulur bazı
bilinmez bir dilin ıslığından
anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme
Ankara’yı sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanın neden ankara’yı sevdiğini anlamadan
ankara’da yaşamak
yollarına hep sevdiğimiz insanların
adlarını vermediler ama biz her duvara
bilvesile onların adını yazarak yaşadık
kül ve betondan mürekkep
yaşadıkça yaşanılası gelen
o tuhaf bozkır kokusunda.
ankara’ya öyle yakışırdı ki kar.
asfaltlar ışıldar…
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
rakıyı bol sulu içen
dokunmasın için deği!
çabuk bitmesin diye devletimin tekel rakısı,
hep kağıtlara bakarak,
hep kağıtlardan bakarak
hem neşet ertaş’ ı hem bülent ersoy’ u
aynı anda sevmeyi başararak,
karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
çok beğenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
yürüyen…
memurlar…….
ankara’ya öyle yakışırdı ki kar..
asfaltlar ışıldar,
buz tutardı resmi yalanlar…
biz, şimdi kapalı birr kuruyemişçi
dükkanının -ki bütün plan kar altında
tuzsuz ay çekirdeği çitileyip
yanı sıra bafra içmektir-
kötü ışıklandırılmış vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
zırt pırt geri istemektedir-
doğduğu yer yüzünden
doğuştan kavgacı zannedilen ama
pek çoğu kavgadan nefret eden
kavgacı esmer cesur korkak
çoğu kürt çoğu türk çocuklardık…
ankara’ya öyle yakışırdı ki kar….
ha sonra belki ahmed arifin aklına
hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara’ yı
O’nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:
kar altındadır varoşlar
hasretim,nazlıdır ankara…..
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralıkta bir şair ölmüşse
işte o,en netameli aydır bence.
ankara’ya öyle yakışırdı ki kar…
asfaltlar ışıldar…
yalanlar…
şimdi ve sonra ne zaman ankara’ya kar yağsa
elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.

Y.Sultan Selim’in Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İşte sizlere Yavuz Sultan Selim Han’ın hem duygu hem müthiş bir zeka kokan harika şiiri…Ruhu şad olsun..

Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkhane / yar olur

Herkesi sen/ dostum sandın/ belki ol/ ağyar olur

Sadıkhane/belki ol/ alemde/ dildar olur

Yar olur/ ağyar olur/ dildar olur/ serdar olur

Y.Sultan Selim Şiiri 2

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
Giryemi füzun eşkımı hun etti felek
Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

Günümüz Türkçesi:

Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki
Gözümü kan içinde bıraktı, askımı artırdı
Benim pençemin( gücümün) korkusundan arslanlar(bile) titrerken
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti.

Bu şiirin neden yazıldığında dair hikaye için TIKLAYIN>>>

Atatürk ölmedi şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

atatürk ölmedi yüreğimde yaşıyor,atatürk ölmedi şarkısı,atatürk ölmedi şiirleri,atatürk ölmedi sözleri

Atatürk ölmedi
Yüreğimde yaşıyor
uygarlık savaşında
bayrağı o taşıyor
her gücü o aşıyor

türklüğü güç veren devrimler senin
yurduma çizdiğin aydın yol senin
gençlik senin
sen gençliğimsin
ölmedin ölemessin
ölmedin ölemessin…

saat dokuzu beş geçe şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

saat 9u 5 geçe şiiri,saat 9 u 5 geçe atam dolma bahçede şiiri,saat dokuzu beş geçe şiiri,10 kasım atam şiiri

Saat dokuzu beş geçe
Atam dolma bahçede
Gözlerini kapadı
Bütün dünya ağladı.

Doktor doktor kalksana
Lambaları yaksana
Atam elden gidiyor
Çaresine baksana.

Uzun uzun kavaklar
Dökülüyor yapraklar
Ben atama doymadım
Doysun kara topraklar

Atatürk ile ilgili şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk hakkında şiir, Atatürk şiiri, en güzel Atatürk şiiri, Atatürkü anlatan şiir

Bence Mustafa Kemal Atatürk için yazılmış en güzel şiirlerin başında geliyor Mustafa Kemal’i düşünüyorum şiiri.

Mustafa Kemal’i Düşünüyorum…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal’i gibi

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere…

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum…

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Atatürk kurtuluş savaşında şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk Kurtuluş Savaşında
Atatürk Kurtuluş Savaşında şiiri oku

Atatürk Kurtuluş Savaşında
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparası, takası,
Selam durdu tayfası.

Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman
Duman değildi bu
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil
Sarılan anayurda
Kemâl Paşa’nın kollarıydı.

Selam vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan
Karadeniz’in hâlini görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemâl Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi
Erzurum’a kadar.
Cahit KÜLEBİ

Atatürk Cumhuriyet şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk ve Cumhuriyetle ilgili şiir
Atatürk olmasa şiiri
Cumhuriyet olmasa şiiri

Atatürk Ve Cumhuriyet Olmasa
Bilemezdik özgürlüğün tadını
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa
Hiç söyleyemezdik Türklük adını
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Bağnaz düşünceyi atamaz idik
Yaşantıya dize katamaz idik
Hiç huzur içinde yatamaz idik
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Yok olur giderdi Türklüğün çağı
Kemiğin çürürdü erirdi yağın
Gül gülüşten ile dolmazdı bağın
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Açamazdık çağdaşlık kapısını
Kıramazdık örf adetin yapısını
Bize vermezlerdi yurdun tapusunu
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Özümüzü kaybederdik şaşardık
Yalın ayak çok karlı dağ aşardık
Bugün hala taş devrini yaşardık
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Gönüllerde dert sıkıntı bitmezdi
Medeniyet bize hitap etmezdi
Kara çarşaf başımızdan gitmezdi
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Bayramlarda meşaleler yakmazdık
Kadınla erkeğe eşit bakmazdık
Karanlıktan aydınlığa çıkmazdık
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Sefil ERÖKSÜZ‘ün olmadı ünü
Örnek alamazdık yarını dünü
İlim dünyasına dönmezdik yönü
Atatürk ve Cumhuriyet olmasa

Atatürkten son mektup şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürkten son mektup şiiri oku
Atatürk’ten son mektup

Atatürk’ten Son Mektup
Siz beni halâ anlayamadınız.
Ve anlamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş ‘Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u’ diyorsunuz.
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemâl’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin?
Mustafa Kemâl’i anlamak yerinde saymak değil.
Mustafa Kemâl’in ülküsü, sadece söz değil.

Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan..
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?
Mustafa Kemâl’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın!
Uluslar, feşine çıkıyor, uzak dünyaların..
Mustafa Kemâl’i anlamak gözboyamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız;
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar..
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar…
Mustafa Kemâl’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü..
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen?
Mustafa Kemâl’i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla.
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter!
Mustafa Kemâl’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil…

Halim Yağcıoğlu

Mehmet Akif Ersoy çanakkale şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Mehmet Akif Ersoyun Çanakkale şehidleri şiiri
Çanakkale Şehitleri şiiri Mehmet Akif Ersoy

Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

– Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani tauna da zuldür bu rezil istila…

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hali bize affetti o yüz…
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın ebedi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Şehitlerine şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

mehmet akif ersoy çanakkale şehitlerine şiiri oku
Çanakkale Şehidlerine şiiri oku Mehmet Akif
Mehmet Akifin Çanakkale Şehidleri şiiri

Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

– Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani tauna da zuldür bu rezil istila…

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hali bize affetti o yüz…
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın ebedi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy Tükürün Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tükürün Şiiri Mehmet Akif Ersoy
Tükürün Şiiri
Mehmet Akif Ersoy Şiirleri

TÜKÜRÜN !

Tükürün,milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün,onlara alkış dağıtan kahpelere!
Tükürün,Ehl-i Salibin o hayasız yüzüne!
Tükürün,onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün,maskeli vicdanına asrın,tükürün!!!

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif Ersoy Zulmü Alkışlayamam Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Zulmü Alkışlayamam Şiiri Mehmet Akif Ersoy
“Zulmü Alkışlayamam” Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy Şiirleri

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
– Boğamazsın ki!
– Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?

Mehmet Akif Ersoy

23 nisan şiir şiiri şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

23 nisan çocuk bayramı şiirleri, 23 nisan şiiri,23 nisan şiirleri



Yine Geldi 23 Nisan

Selam olsun Ataturk,e atama
Heyecanlaniyor cosuyor insan
Selam olsun Ataturk,e atama

Bu bayramki egemenlik bayrami
Dunya cocuklari Ataturk,un hayrani
Alkisliyor millet cihanda sulh diyeni
Selam olsun Ataturk,e atama

Dunya cocuklari ulkemize geliyor
Herkes kendi kulturunu sergiliyor
Her irktan cocuklar ne guzel gorunuyor
Selam olsun Ataturke atama

Kadina secme secilme hakkini verdi
Bas ogretmen olup ilim ogretti
Kilik kiyafeti giyindirdi duzeltti
Selam olsun Ataturk,e atama

Insanca yasama laiklik dedi
Cahile yobaza firsat vermedi
Inanci siyasete alet etmedi
Selam olsun Ataturke atama

Diktigi fidanlar meyvesini veriyor
Butun dunya Turkiye,yi ornek goruyor
Boyle onder yuz yilda bir geliyor
Selam olsun Ataturk,e atama

Kurdugu cumhuriyet sapasaglam ayakta
Nice carliklar hasta dustu yatakta
Kralliklar diktatorler yikildilar batakta
Selam olsun Ataturk,e atama

23 NİSAN

Biz dünyaya gelmeden
Her yeri düşman almış.
Atatürk düşmanları,
Yurdumuzdan çıkarmış

23 Nisan günü
Meclis kuruldu diye,
Büyük bayram verilmiş
Çocuklara hediye.

Gülelim eğlenelim
Kutlayalım bayramı
Verelim hep el ele
Yükseltelim vatanı.

Melahat UĞURKAN

Cumhuriyet bayramı adlı şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cumhuriyet Bayramı şiiri
Cumhuriyet Bayramı isimli şiir
Cumhuriyet Bayramı şiiri oku

CUMHURİYET BAYRAMI

Bir zamanlar yurdumuzda
Bir başka devlet varmış,
Başındaki padişah
Ne isterse yaparmış.

Millet onun yanında
Köle imiş, kul imiş,
Türklerin vatanında
Yıllar sürmüş bu gidiş.

Vatan kalmış bakımsız
Millet fakir perişan
Sönüp gitmiş eski hız
Yurda saldırmış düşman.

Atatürk padişaha
Düşmana karşı durmuş,
Yurdumuzu kurtarmış
Cumhuriyeti kurmuş.

İ. Hakkı TALAS

Öğretmenim Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öğretmenim

Mavi önlüğüm ve küçük çantamla,
Okulun ilk günü koşmuştum sana.
Dilim tutulmuştu o heyecanla,
Göz kırpmış, adın ne demiştin bana.

Ben Akın, Ayşe, Fatih, Aysel, Nedim,
Ben seninle ”öğretmenim” okulu sevdim.

Düşmüştüm bahçede dizim kanamış,
Gözlerim yaş dolmu, canım çok yanmış,
Tüm sevgini vermiş, merhemim olmuş,
Ağlama yüreğim, demiştin bana.

Ben Ali, Sinan, Fatma, Nursel, Gülbin,
Ben seninle ”öğretmenim” insanı sevdim.

Elimde tebeşir kara tahtada,
Bomboş büyük halka çizmiştim sana.
Elimi tutarak dünya yapmtırmış,
Sevgi ve kardeşlik yazmışsın ona.

Ben Fua, Kasım, Nihat, Arda, Ekin,
Ben seninle ”öğretmenim” dünyayı sevdim.

Sendin yol gösteren, sendin ışığım,
Sendin annem, babam, can arkadaşım,
Dünyayı dolaşsam bulunmaz eşin,
Sen oldun hem dost hem kardeş bana.

Ben Emre, Mümin, Esra, Lütfü,Yeşim
Ben seninle ”öğretmenim” barışı sevdim.
Ben Cem, Kadriye, Saliha,Emre, Tülin
Ben seninle ”öğretmenim” her şeyi sevdim.

Ağacı, yağmuru, doğan güneşi,
Yerde karıncayı, yanan ateşi,
Toprağı, bayrağı ve memleketi,
Vatanı sevmeyi öğrettin bana.

Ben Aslı, Doğan, Beyza, Seval, Erkin,
Ben seninle ”öğretmenim” yurdumu sevdim.

Bende öğretmenim, sensin önderim,
Bilmem ki hakkını nasıl öderim,
İki şey: Biri annem, Biri sen derim,
Kalbimdeki bütün sevgiler sana.

Selma Erdem

Köpekle ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

köpek ile ilgili şiirler, köpek şiirleri, en güzel köpek şiiri, köpek şiiri

Köpek

haziran köpeği uzaktan havlıyor
ay yolun yarısında
nemli dağları yalıyor
gri şehrin uzak ışıkları
göz kırpıyor, kırpıyor da
deniz oluyor
martı oluyor
tuz oluyor
haziran köpeği uluyor
deniz yok ki
olan bana oluyor

Köpek

düşeş gelirse kemik
eteğini yalar
sallar kuyruğunu

böyle yaratmış Yaradan
köpek kulunu
kemiğe bağlamış
ruhunu

hikmetinden sual de olunmaz
bilir işini

ne zaman yek gelse
şu lanet kemik
gösterir dişini

ambarında eser yoksa kemikten
kes hemen selamı!
uzak dur köpekten!

cavlar
havlar
hırlar

ciğerin yanar

Köpek
Gündüz gezer dolaşır
Gece evimizi bekler
Hırsızlar bayram ederdi
Olmasaydı köpekler

Tilki dağdan üzüm çalar
Yerken parmağını yalar
Çoban köpeği olmasa
Kurtlar çiftetelli oynar

Ali YÜCE

Hürrem Sultan Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hürrem Sultan Şiirleri
Sultan Hürreme Şiirler
Şiir Hürrem Sultan

Kanunî nin Hürrem Sultan’ a aşkını anlatan Hürrem Sultana yazılmış çok güzel şiirler, dizeler…

HÜRREM SULTAN

Bu gördüğüm, sanki düştü
Sayılı gün, çabuk geçti
Yüreğime, hasret düştü
Kızım yurda, uçtu gitti.

Kısa rüzgar, gibi esen
Gitmiyorum, kaldım desen
Demeyince, umut kesen
Dinlemedi, kaçtı gitti

Analar mı , sever fazla?
Büyütürsün, binbir nazla
Seversin hep, bitmez hazla
Bir kuş gibi, göçtü gitti.

Ellerimde, kaldı ısın
Şiir gibi, akıcısın
Güneş kadar, yakıcısın
Işığını, saçtı gitti.

Ocağıma, savrulmuş eş
Yıllar mıdır böyle kalleş?
Ciğerimde, yanar ateş
Yine yara, açtı gitti.

Hürrem Sultan, gönül açar
Sıkılınca, forumdas.nethemen kaçar
Annesi de, kalır naçar
Yolunu da, seçti gitti.

DOST YÜREKTEN

Hasret sardı yüreğimi
Özlüyorum ver elini
Şimdi ellerin gelini
Sen biricik kız evladım

Önceleri anlamadım
Şimdi yanlız kalakaldım
Sensin benim saltanatım
Sen biricik kız evladım

Her gün yüreğimde varsın
Sen dertlerime dermansın
Sen annene bir sultansın
Sen biricik kız evladım

Dileğim mutlu olursun
O mutluluğu bulursun
Sen mutlu ol annen duysun
Sen biricik kız evladım
İsmail hakkı bağdat.
Banada ilham oldu bu dizeler döküldü…

Yeterki canı sağ olsun,
Seven anası varolsun,
Bırak dilediği olsun,
Sılasına kaçıp gitsin.
AHMET ACAR

ÇİRKİN/İ SEVMEZ/Mİ SANDIN..?

İçimi yakar dışıma vuran yıldızların şavkı
Ahraz düşünceler sarar dokularımı
Ben yabancı dünya yabancı
Mısralarımın arasında kelimeler şaşkın
Siyah düşer hep bahtıma

Hani sen çirkindin
Hani küskün idin güz/e
Eyy Cemal/ine yandığım
Nasıl tutuşturdun sineyi
Ben bilemedim
Bilemedim çehrenin dört mevsime denk düştüğünü

Vakit yorgun hazan solgun
Güz son demleri yudumlamakta
Bilsen ne forumdas.netfırtınalar kopuyor
Ruh deprem yaşatıyor
Aynalar utangaç aynalar siyaha büründü
Aynalar küskün sessizlikte

Ellerin ahh ellerin
Kokun tenime denk
Ilık nefesinin salıncağından savruluşum
Sıcaklığın dem dem yayılırken bedenime

Menekşeler mor/a çalmış
Kelimelerdeki oyunlara gelme
Parça parça sine
Volkan ocağında esir
Sıla meçhul çöllerde

Delisin sen gönül
Güzel ararken /çirkine kandın
Ben har/dım sende yandım
Yoksa sen
Çirkini sevmez/mi sandın
HÜRREM SULTAN (SULTAN HÜRREM)

HAR/DA SEN BUZ/DA

Sırlarla dolu sessiz bir kuyu..
Dibi olmayan yalnızlıklarımla
Hikayesi olmayan boş ahraz gölge
Kayboluyorum güneşsiz kışın koynunda.
Sana gelmek isteyen adımlarıma çelme takıyorum…
Susturuyorum kendimi

Kanat takıyorum göğe
Senin olmak için can veresim
Bir an olsun kaldır bakışlarını
Bir an forumdas.net çarpsın sevmeler benliğimde
Fakir bir kuşum eşiğinde
İster yar de ister köle
İstersen esir olsun bu cariye
Yeminim var
Senden başka adam girmeyecek düşüme

Köpürdü sular
Canhıraş ne varsa silip süpürmekte
Savrulan gömleğinin düğmeleri açıldı
Beyaz bir sine
Çöktü içime
Sarhoş naraları atan
Biri var ben/den öte
Sana yakın yakınlığınca yakmakta

Eyy hayatıma anlam katan yar
Ruhumun sarmaşıklarına verdiğin anlam da kokular
Tek renk hepsi
Ha kızıl ha al
Kuytu karanlıklarda
Sıkıştırıyor tek kalmış nefesi
Yusuf musun göz göre göre yakılmışlığım

Tut ellerimi Yusuf”um
Sev saçlarımı hazan sarısı yapraklarda
Perçemler aralansın gizli salıncakta
Ben sendeyim her rüzgar salladığında

Ah yar
Seviyorum seni sevmeyi
Zararda bu can
Tutulmuşum sol çevriğine
Görmüyor gözlerim
Dilim lâl
Boğazımda kement sıktıkça sıkmakta
Teneşir soğukluğu üfledi boynuma
Har/da sen buz/da

Gel ıslak bir şarkı çalsın keman
Tambur damarlarımı tuş etsin
Tabirin rüyaları bize gülsün
Bilinsin seni forumdas.net seven artık yaşamıyor
Ölü bir gölgeden ibaret
Yürüyor da izi belli olmayan

Kaldıramıyorum yokluğunu
Sensizliğe giden benin ardından yürüyorum
Düştükçe kanayan dizlerime tutunuyorum
Körebe misali
Saçıma düşen kırlar gizliyor beni
Öldürüyor
Avuçlarım sıkmış kendini
Sensizliğe dokunmamak için
Kesiyor biçare et/i…

Uyuştu beden muamma

SOL YANIM HİCAZ KALDI

İki kadehti doldurduğum
Biri sen, biri bendeki sen
Sana çıktı yollar, zamanlar
Uyuşmuş beynin edepsizliğinde kan
Sıvamış kolları
Durmadan sıkıyor
Elleriyle çıkmış canı

Sevdanın eteğini çektim
İnadına yükleniyorum duygusuzluğuna
Bir elbise giydirdim
Belinde forumdas.net bakirelik üç kez dolanık saflığıyla
Sen ışığımı nefesinle söndürürken
Ben sönmüş mum titrekliğinde kokuna tutsağım

Çocuktun sen baharda açmaya korkmuş gonca
Köpüğü ala bora olmuş dalgaların miğferi
Soluklarımın süzgeçlerine yüklediğim artılarımı çıkarıyorum

II

Ey rüzgar !
Sende kalan yanımı ayrıcalıklarınla sar
Deniz taşmış
Işık yılı arşınlamış
Delilik zan altında
Toprak koynumda üşümüş
Bedeli yüklende yüklen
Bu sana en hafifinden irtica
Papatya falı açtım
Seviyor sevmiyor
Hep se/si sevilir, mi derken nota derinleşir
Tırnak batırmışçasına la demler ,fa ağlar
Sol tüm akortsuzluğuyla hicazı söyler

Geldiği zaman aralar kapısını
Beş vakte iki vuslat sığdırır
Belki ışır
Mücerret vurur aya nisbet ağırlığınca
Sana muktedir sözlerim

Sen hiç bilmediğim iki heceli sevgilim
Hayatın şoklarına sövüyorum
Ömrümün en kızılını tükürüyorum beyaz zarfa
Damgaladığım kirletilmiş adını
Arkamı dönüp forumdas.net duygusuzca düşürdüğüm kuyulara itiyorum
İndir yüreğinin arsız perdelerini
Hayasızlığın önümde kopçalarını açsın
Şeytanı çıkar aradan
O ıslak bakışların bir kez daha düşümde yansın
Teranesine forumdas.net tutulduğum gecenin efkarı boynumu yakmakta
Savunmasızlığım aldanışa geçti
Sana özlemlerim dört elif miktarı nüksetti
Haydi !
Savrulmuşluğumu farket
Tutsaklığıma vur mührün
Ahh imrenilesi sevdalara gebe kadın
Tohumun toprak duvarlara yapışmış balçık

III

Cebelleşiyorum
Ne hayatla
Ne de taşa yapışmış yosunla
Sadece aklımla emekliyorum tekrarlara
Sadece senin dizine
Soluğuna imkansız bakışına
Müptelası olduğum duvarlarına çözülüyorum

Gidiyorsun
Aklımı tren raylarına bıraktım
Darmadağın beynim bin parça
Soluk almaktan nefes kesildi
Yaptığım tüm paslı kurşunlarımı döktüm kendime
Yasaktın bana!
Sen yasak halinle elma
Ben sana forumdas.net müptelası loş ışıklı boş oda
Haydi çıkar aklımın hücrelerini
Masumiyetin bakireliğine o gün ayna tutsun şafak

Kızıla boyanmış mor bir buse
İflahın eşiğine uzansın
İncecik beden
Zehirli çiçek
Kül grisi tozunda hafif meşrep
Dumanı tüten bir ocakta yansın
İlk sahnesi sen
İkincisi beden
Üçüncüsü ölüm olsun

Hiç bilmeyeceksin ,senin içinden akarkenki halimi
Ve hiç bilmeyeceksin
Her satırı senin için karaladığımı
Sen her zaman beynimin kasığından inen yetim olarak kalacaksın

HABERİN VAR MI?

Güneş gibi doğdun hayallerime
Bir şarkı oldun bak şu gönlüme
Sevdan ile ney/i meylettim yine
Adamım !
Ben sana tutuldum haberin var mı?

İğde çiçekleri başımda açtı
Sevdamın baharı gönlümde yaz/dı
Kalp gözü seni bildi de yandı
Adamım !
Ben sana vuruldum haberin var mı?

Damla damla akar sızım durulmaz
Rüzgar olsam dumanın savrulmaz
Bir kere olsun yakınıma sokulmaz
Adamım !
Ben sana yandım haberin var mı?

Yaseminler kokar ayak teninde
Saçların buklesi eser gönülde
Ne isim ne cisim gerek sevgiye
Adamım!
Ben sana tutuştum haberin var mı?

Bir uzansan kucağıma, saçın severim
Saçın değil gülüm seni severim
Sende sevmelere aklım veririm
Adamım!
Ben sana hapsoldum haberin var mı?

Bir ağaç gölgesi kirpiklerinde
Bir sevda neşesi gözlerinde
Yaşamımın gayesi yüreğinde
Adamım !
Ben sana mahkumum haberin var mı?

Gözlerim siyah telaşlara savruldu
Yanağın pembe idi allara vurdu
Hayalin dolandı önümde durdu
Adamım !
Ben sana köleyim haberin var mı?

Kollarımı bıraksam omuzlarına
Yaslasam başımı avuçlarına
Bir acı çıkmazı yokluğunda
Adamım !
Ben sana aşık oldum haberin var mı?

BİLİR-MİSİN…!

Ben seni içimde sakladım
Mahpus ettim zincirlerle
Feryat etmeyesin
Başkası duymasın sesini diye
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni Anka Kuşu,nun kanadından
Hazal denizinin akışından
Tüm güllerin açışından
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni dağların toprağından
Sarayların tahtlarından
Ceylanların bakışından
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni selvi boylu ağacın gölgesinden
Sarı saçlı kızın gözlerinden
Yürürken uzayıp giden yoldan
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni hiç durmadan ağlayan yağmurdan
Her gün doğan seherden
Işık ışık çiğ düşmelerinden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni yere düşen yapraktan
Kışın üşüyen çamlardan
Baharda açan zambaktan
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni çölde kavrulmuş kumdan
Gökyüzünde ki dolunaydan
Yolda kaybolmuş taştan
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni henüz doğmamış candan
Açılmamış kirpikten
Söylenmemiş sözlerden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni gül kurusu renklerden
Yazın çiğ düşmüş sabahından
Henüz hiç duymadığım kokundan
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni yudumlayamadığım nefesinden
Seyretmediğim düşlerimden
Dokunamadığım yüreğinden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni akşamın buhranından
Ateşin kıvılcımlarından
Sönmeyen aşk masalından
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni tüm bilinmeyen sırlardan
Açılıpta söylenmiş semadan
Mahmur ela gözlerden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni çölde giden kervandan
Aşk ile yanan sevdandan
Ayın o ilk halinden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni kaymış yıldızın kuyruğundan
Kırılmış aynalardan
Yakılmış resimlerden
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni sırata giderken ki yoldan
Yakılmış cehennem odunlarından
Cennetin tüm tatlarından
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

Ben seni cereyana kapılmış tenden
Acılardan helak olmuş gizden
Ölmüş bitmiş nefesten
Kıskanırım bilir,misin
Bilmelisin

turizm ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

turizm ilgili şiir şiirler,turizmle ilgili şiirler,turizm hakkında şiirler,turizm konulu şiir,turizm şiirleri

Turizim şiiri

Bir amme hizmetidir
Turist toplama işi
Yurdunu zengin eder
Bunu bilen her kişi
Tarihi yapılarla
Her beldemiz doludur
Tanı tanıt sen onu
Bu bir vatan borcudur
Güler yüzlü olanın
Çevresi geniş olur
Çok turist gelen yerin
Bakırı altın olur
Reklamsız alış veriş
Olmuyor bu dünyada
Tanıtmalı yurdumun
Neler var Toprağında
Gülyağı gül bahçesi
Yurdumun bir köşesi
Gelene huzur verir
Cıvıldıyan kuşsesi
Dağ deniz yayla ve göl
Ayrı ayrı güzeldir
Otel motel kampinkler
Dinlenecek yerlerdir

Ertuğrul Eroğlu

Turizm şiirleri

Güller çiçek açtı
Nağmeler sevgi saçtı
Oyunlar neşe kattı
Alkışlar tempo tuttu.

Kahve yemenden geldi
Türküsü neşe verdi
Gençlik şıkır şıkır oynadı
Yönetmenim ustaca yönetti

Haftamız şen olsun
Paramız bol olsun
Dostluklar da baki olsun
Teşekkürlerde emeği geçenlere olsun


Turizm Haftası şiir

İnsanoğlu çalışmalı,
Çalışmaya alışmalı.
Yılda bir kerede olsa,
Bir yerleri dolaşmalı.

Dolaşana turist denir,
Değerini herkes bilir.
Toplanan büyük gelirden,
Devlet halka hizmet verir.

Tüm ülkeler turist bekler,
Kasasına para ekler.
Kutlayalım bu haftayı,
Vatanımız olsun lider.

Baycan Kacaroğlu

Turizm Sektörü şiiri

Önce organizasyon şemasını belirle,
Sonra insanları nitelendir.
Yoksa eğer alternatifin,
Çekirdekten yetiştir.

Değer ver tüm çalışanına,
Arada bir ödüllendir.
Ayağa kalk ve alkışla,
Başarını güçlendir.

Mekanınla bütünleştir,
Özlemindeki gayretini.
Yıllarını geleceğe say,
Şaraplanmış hızmetini.

Eskidi diye düşünme,
Satmak istediğin kudreti.
Düşün ve dikkat et,
Bal yapan tekneyi.

Türkan Yakın

Yunus Emre Şiiri – Ah Nideyim Ömrüm seni

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni

Geldim ve geçtim bilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni

Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni

Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni

Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni

Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni

YUNUS EMRE