Cuma Namazı Alış verişi kesin,bırakın ticareti Size tevdi edilen,yüklenin emaneti Cumaya çağırıyor,müezzinin daveti Bil ki seni kurtarmaz,bu dünyanın serveti Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma
Önem verir elbette İslam dini şuraya Teşvik eder ümmeti,gelmeye bir araya Her hafta Cuma günü davet eder duaya Bilin Cuma namazı asla kalmaz kazaya Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma
Gelin birlik olalım Cumada buluşalım Cumayı idrak için Allaha yalvaralım İki farz sekiz sünnet rekatları kılalım Yalnızca Allah için secdeye kapanalım Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma
Sinan Karakaş
Cuma Namazı Önce niyet et yıka ellerini, Niyet ettim abdest almak için dedinmi, Tamam olay başladı, Sonra ağzını çalkala üç kere, Bir kere de geçerli ama, sünnet üçleme Burun üç, Yüz üç, Kollar üç, önce sağdan başla, dirseklerde bitir, Sonra başa mesh edilir, Islat başını sağ elle, Sonra her iki elle kulaklarını yıka, Ve de enseyi değil boynun iki yanını Elinin tersi ile ıslat, Sağ ayak küçük parmaktan itibaren yıka, sol el ile, Daha sonra sol ayak, baş parmaktan serçe parmağa İşte bitti, abdest aldın, Hayrını gör, namaza hazırlandın Şimdi gidebilirsin cumaya hoca kıldıracak, İki rekat farzdır, her müslüman yetişkin erkeğe Hava soğuk veya sıcak Hayta çocuk ahreti düşün, bana ne deme, Sünnetleri sonra öğrenirsin önce farzı yap, Allah’ına ibadet et, topla toplayabildiğin kadar çok sevap
Ömer Seyfettin Yeni Lisan Makalesi Ömer Seyfettin’in Yeni Lisan Makalesi
Ömer Seyfeddin, Yeni Lisan makalesinin, “Eski Lisan” başlığı altındaki ilk kısmında; Asya’dan garbe, Anadolu’ya hicret ettiğimizi, din ve edebiyatın bize Arabî, Fârisî öğrettiğini söyler. Yazara göre, hicretin ilk asırlarında Arabî’den ve Fârisî’den lisânımıza birçok kelimeler girmiştir. Edebiyat, sanat ve süsleme fikri Arabî ve Fârisî kaideler de getirmiştir. Türkçe böylelikle sun’î bir hal almış, fakat aslını, esâsı olan fiilleri ve sigaları da istiklâlini muhafaza etmiştir. Bu istiklâl Ömer Seyfeddin’e ve milli edebiyatçılara Türkçe’yi tekrar eski sâfiyet ve tabiiliğine ircâ etmek ümidini vermiştir.
Edebiyatımız iki devre ayrılır:
I- Şarka doğru: İran’a,
II- Garbe doğru: Fransa’ya.
Eski edebiyatın son mümessili Muallim Naci’dir. Ondan sonra, Akif Paşa’dan beri teşkiline başlanan Avrupa mektebi meydana çıkar.
Servet-i Fünuncular’dan Tevfik Fikret ve Cenab Şehabeddin, milliyetimize, hissimize, zevkimize muhâlif, fakat güzel şiirler, Fransız tarzı şiirler vücûda getirmişlerdir. Servet-i Fünuncular’dan hiçbirisi esaslı ve mühim bir yenilik göstermiş sayılamazlar. Onlarda öyle mısralara rastlanır ki, içinde hiç Türkçe kelime yoktur. Eski nazım şekillerini değiştirip, sonnet’leri almış ve bir salon edebiyatı vücûda getirmişlerdir.
Fecr-i Aticiler de Servet-i Fünûncuları tekrar etmişlerdir. Servet-i Fünuncular’dan tek ayrıldıkları nokta, onların en kullanılmayan kelimeleri kamuslardan bulmalarına mukabil, Fecr-i Ati mensuplarının bunu yapmamasıdır.
Fecr-i Aticiler gençtirler, zekidirler, vatanın ümidi onlardadır. Onlar çalışacak, okuyacak, tekamül edeceklerdir. Bizi milli bir edebiyattan mahrum bırakan eski ve sun’i lisanı terk edeceklerdir. Dünküleri taklid etmekten vazgeçtikleri gün hakiki bir fecir olacak, onların sayesinde yeni bir lisanla terennüm olunan milli bir edebiyat doğacaktır.
Ömer Seyfeddin’e göre, şimdi yeni bir hayata, bir intibak devresine giren Türkler’e tabii bir lisan, kendi lisanları lazımdır. Milli bir edebiyat vücûda getirmek için, önce milli dil gerekir. Eski lisan hastadır. Hastalıkları bilhassa içindeki yabancı kaidelerdedir.
Artık hareket zamanı gelmiş, hatta geçmiştir. Bize geniş, muntazam ve mazbut bir dil lazımdır. Türkçe dünyanın en mükemmel, sade ve tabii gramerine sahiptir. Onun içinden ecnebi kaideleri; Arabi ve Farisi terkipleri, edatları çıkarır ve şimdilik edebi ve fenni ıstılahlara dokunmazsak dilimiz, ileride bunları da Türkçeleştirmek şartıyla, milli ve mükemmel bir dil olabilir.
Yazıldığı tarihten bu yana Türk dili ve edebiyatı tarihi üzerinde yapılan araştırmalar dolayısıyla birçok noktaları tenkid edilebilir
durumda bulunan Yeni Lisan makalesinin bugün halâ doğru sayılabilecek diğer bölümleri de şunlardır:
“I. Arabi ve Farisi kaideleriyle yapılan bütün terkipler terk olunacak. Tekrar edelim: Fevkalâde, hıfzıssıhha, darbımesel, sevkitabii gibi klişe olmuş şeyler müstesnâ…
II. Türkçe cem edatından başka kat’iyyen ecnebi cem edatları kullanılmayacak: İhtimâlât, mekâtip, memurin, hastegân yazacak yerde ihtimaller, mektepler, memurlar, hastalar yazacaksınız. Tabii kâinat, inşaat, ahlâk, Müslüman gibi klişe hâline gelmişler müstesna…
III. Diğer Arabi ve Farisi edatları da atacaksınız! Eyâ, ecil, ez, men, an, ender, ba, beray, bi, na, ter, çi, çent, zi, âlâ, fi, gâh, gin, âza, veş, ver, nâk… gibi edatlar terkolunacak; ancak tekellüme girmiş tamamıyle Türkçeleşmiş olan, ama, şayet, şey, keşki, lâkin, nâşi, hemen, hem, henüz, yâni… gibileri kullanılacak. Unutmayalım ki, terkolunmasını arzu ettiğimiz bu edatlar kullanılsa bile terkip kâideleri gibi lisanın tekellümüne giren, “san’atkâr gibi kelimeleri serbestçe söyler ve yazabiliriz.
Daha dün annemizin Kollarında yaşarken, Çiçekli bahçemizin Yollarında koşarken.
Şimdi okullu olduk, Sınıfları doldurduk. Sevinçliyiz hepimiz, Yaşasın okulumuz !
Okul yurt güneşidir. Bize bilgiler saçar. Annemizin eşidir, Severek kucak açar.
Okul insanlık yolu, Her yanı şeref dolu. Sevinçliyiz hepimiz, Yaşasın okulumuz ! İLKÖĞRETİM HAFTASI
Okulları açıyor, Bize neşe saçıyor, Hafta sonu kaçıyor, İlköğretim Haftası.
Yaşın yediyse tamam, Okul çağın gelmiş tam, Bize en büyük bayram, İlköğretim Haftası.
Çocuklar seni ister, Bilgi yolunu göster, Bütün yurda ışık ver, İlköğretim Haftası.
Fahrünissa ELMALI
SINIFTA
Sınıf kendi evimiz, Tertemiz tutmalıyız. Çamurlanmasın yerler, Sonra bize ne derler. Açık kalsın pencere, Kağıt atmayın yere, Ya öğretmen girerse, Ne ayıp size derse ? Tahtayı kirletmeyin, Duvarı pisletmeyin, Herkes bizi kıskansın, Üçüncü sınıf sansın. Çocuklar uslu durun, Rahat rahat oturun, Kimse sevmez haşarı Kavgacı çocukları!…
İlhami Bekir TEZ
OKULUMUZ
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası.
Güzel kitaplar burada, Bir çok arkadaş burada, İnsan nasıl sevinmez, Böyle yerde okur da ?
Senin çatın altında Girmez kötü duygular, Bilgi giren yerlerde Kalmaz artık kaygılar.
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul Neşe, bilgi yuvası !
çanakkale zaferi kısa şiirler, 18 Mart Çanakkale Zaferi kısa şiirler, çanakkale zaferi ile ilgili kısa şiirler
ÇANAKKALE ZAFERİ
Gülmeyiniz Ey Düşmanlar, Çanakkale Geçilmez, Bekler Nice Kahramanlar, ÇANAKKALE GEÇEÇİLMEZ.
Filo Filoya dayansa, Yerler Bombayla Dayansa, Siperler Kana Boyansa, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.
Çanakkale
Gün geçmiş,yıl geçmiş ne yazar. Her karış torağında bin,şehit bir mezar. Yeryüzünde yaşadıkça,tek dişi canavar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Sen rahat uyu ey şanlı şehit. Gölgesinde gölgelen al bayrağın. Hangi kem göz sana edebilir nazar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Yedi cihana yeter yazdığın destan. Gök kubbe ay,yıldız sana verir selam. Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez. Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez. Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Şefik Aydemir
Çanakkale geçilmez
Çanakkale bizimdir Kimseye vermeyiz Hakkımızla savaşırız Çanakkale’yi geçirmeyiz
Toprağımızı vermeyiz Çanakkale’yi geçirmeyiz Çanakkale geçilmez Türk oğlu yenilmez
Bayrağımızı koruruz Nice çocuklar için Rahat olsun çocuğumuz Çankkale’yi geçirmeyiz
Nice düşman yeneriz Çanakkale’yi geçirmeyiz Kırmızı beyaz bayrağımız İçin canımızı veririz
Naime DEMİREL
18 Mart Çanakkale
Bulutlar sarmıştı her yanı, Kapkara bir geceydi, Yağmur,bardaktan boşalırcasına, Sağnak gibi yağıyordu, Yedi düvelin gemilerinden yükselen, Top,tüfek sesleri, Her yanı inletiyordu, Mustafa Kemalin askerleri, Aslanlar gibi dövüşüyordu, Ve Çanakkale kahramanca, Düşmana selam veriyordu,
Kükrüyordu tepeden, Mustafa Kemal, Vatanıma ayak basacaksa düşman, Yaşamanın ne gereği var, En son nefer ölünceye kadar, Dövüşeceksiniz aslanlar, Görecek bütün dünya, Ne aslanlar doğururmuş, Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.
Kısa Ölüm Şiirleri, Ölüm ile ilgili Şiirler Kısa, Ölüm Hakkında Kısa Şiirler
Sanatkârın Ölümü Şiiri
Gitti gelmez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrıda kaldı.
Geldi çattı en son ölmek. Ne bir yemiş, ne bir çiçek; Yanıyor güneşte petek; Bütün bal arıda kaldı.
Cahit Sıtkı Tarancı
Korktuğum Şey
Gün çekildi pencerelerden; Aynalar baştan başa tenha. Ses gelmez oldu bahçelerden; Gök kubbesi döndü siyaha.
Sular kesildi çeşmelerden; Nerden dolacak bu taş nerden, Nergislerin açtığı yerden Ey kuş uçurtmayan ejderha?
Ne yardan geçilir, ne serden; Korkuyorum bu gecelerden. Bel bağladığım tepelerden Gün doğmayabilir bir daha.
Cahit Sıtkı Tarancı
Fâni Dünya
İlk günden alıştığımız emektar aydınlık, Anne yüzünde, dost yüzünde, evlat yüzünde; Her sabah başlayan şeye doymadık, Düşümüz gerçeğimiz ne varsa yeryüzünde. Gökyüzü belledik şu ürperen maviliği, Başımız darda kalınca el açtığımız yer; Gökyüzüdür avutan akıllıyı deliyi, Gökyüzünde bulutlar uçurtmalar ümitler.
Her mevsimiyle insanı ayrı ayrı saran, Bunca güzelliği nasıl koyup gideceğiz; Yaman çalacak o çalmayası saat yaman, Geçmiş ola bir kez yumuldu mu gözlerimiz.
Cahit Sıtkı Tarancı
Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki: – Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı Tarancı
Ölü
Hangi mahallede imam yok, Ben orada ölecegim. Kimse görmesin ne kadar güzel, Ayaklarim, saçlarim ve her seyim.
Ölüler namina, azade ve temiz, Meçhul denizlerde balik; Müslüman degil miyim, hasa, Fakat istemiyorum, kalabalik.
Beyaz kefenler giydirmesinler, Sizlamasin karanligim havada. Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayim, Ki bütün azalarim hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez, Benim kainatlardan uzakligimi. Yikamasinlar vücudumu, yikamasinlar, Çilginca seviyorum sicakligimi…
kısa istanbul şiirleri,istanbul kısa şiirler,istanbul hakkında kısa şiirler,istanbul şiirleri kısa,istanbul konulu şiir kısa
İstanbul Şiiri
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul.
10 kasım şiirleri , 10 kasımla ilgili şiirler, on kasım ile ilgili şiirler, kısa 10 kasım şiirleri, 10 kasım ile ilgili kısa şiirler
Atatürk’ü Yitirmedik
Yıllar Üst üste katlandıkça Acımasız uzadıkça Çelik mavisi gözlerinde Her geçen gün Işığını çoğalttıkça Güzel vatanımızı Kurtardığın anıldıkça Seni yitirmedik ki Dün olduğu gibi Bugün de aramızdasın her an Buna inan Ata’m Yüzyıllar da geçse aradan Sen her zaman anılan Kutsal bir kahramansın.
Süleyman APAYDIN
Atatürk Yazar
Sordum seni; Dağına, taşına Türkiye’min, Herkes kendinden emin, Yükseldi gür sesler; Umutlar, sevgiler: O biziz, O bizleriz. Hepimiz bir parçayız Atatürk’ten, Bütün doğa, Atatürk’ü anar, Atatürk’ü şaşar. Herşeydir OTürkiyem’de. Göller, ırmaklar, ormanlar. İmza imza Atatürk yazar.
M. Vasfi Saral
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler, Bozkır ovalarına, Erciyes’e Ağrı’ya, Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte, Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız, Dere tepe bucak köy, Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, Senin gittigince!
Atatürk, taşıyacağım Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al, Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken, Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca.
Kısa Hayata Dair Şiirler, Hayata Dair Şiirler kısa, Kısa Şiirler Hayata Dair,
HAYATA DAİR ŞİİRLER
Bu dünyada kimse kimseyi anlamıyor Yapılan iyilikleri yapılmamış sayıyor Dostum deyip acımadan sırtından vuruyor Bu yaşanan kötülükler niye hayat neden böyle
Bir evlat anasını babasını terk ediyor Kardeş kardeşi gün geliyor tanımıyor Aile kavramı gün geçtikçe tükeniyor Anlayamıyorum hayat neden böyle
Savaşlar her gün sebebsizce çoğalıyor Binlerce masum yetim bırakılıyor Anne karnındaki bebeğin bile canı alınıyor Ben bu yaşananları hiç anlamıyorum hayat neden böyle
Coşkunun hükmettiği yerdeysen kıpırdama sakın Yaşa Öyle ki Bir daha ele geçmeyebilir bu anların
Düşün Hep geçmişte aranmaz mı mutlu anlar Güzel zamanlar Sanki çetelesini tutmuşuzdur gibi her anın Oysa Hoş olsa da olmasa da yaşananlar
Dememeli günahtır Dememeli ayıp haa Bil ki yaşanmayan her an Her zaman kayıp olandır
Öyle bir yerdeyim ki hayatın Öyle bir yerindeyim ki Adımımı atsam Derin, sessiz ve korkunç bir uçurum Yutacak beni… Geriye dönüp baksam Farklı mı sanki? Öyle bir yerindeyim ki hayatın O kadar hassas bir yerindeyim ki Kayboluyorum zaman zaman kendi içimde Boğuşuyorum sürekli keşkelerimle Sen yoksun yanımda sonra Neden bıraktın ellerimi Neden sevmiyorsun artık beni Neden, neden, neden? Cevabını bulamadığım Binlerce soru var şimdi aklımda Ben neden diye sorarken sana Ne olur sen de susma, cevapla Gözlerime bakıp söyle Sevmiyorum de, istemiyorum artık seni Kabulümdür yeter ki susma… Öyle bir yerdeyim ki hayatın içinde Bende bilmiyorum tam olarak Nerede olduğumu artık Dolaşıyorum sürekli, etrafıma bakıyorum Bulamıyorum sevdiğimi Bulamıyorum sevdiklerimi… Kayboldum gelinde kurtarın beni bu yalnızlıktan Kayboldum gelinde bulun artık beni…
Gözler ne sabaha açık, ne geceye kapalı
Zaman aşka ayarlı bela…
Mevsimler beşe çıktı,beşinci ağır
Zerrede damla..
Bir ben bilirim, sen bile değil
Gitmek nasıl da ağır aslında…
Bazen bir kuşun kanadındayım Bazende okyanusta bir istiridyenin içinde Bazen çam ağacında bir kozalak Bazende çiçekte çiğ tanesi Bazen kalbimde mutluluk notaları Bazende umutsuz sessiz çığlıklar Bazen karanlıkta bir gölgeyim Bazende denizde yakamoz Bazen bir atın yelesindeyim Bazende bir kozalağın içinde Bazen bir bütünüm Bazende bir yanım eksik Bazen yükseklerdeyim Bazende alçaklarda Bazen yeni bedende bir nefes Bazende toprak altında bir yitik…
Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan özlenen sen, özleyen sen, özleten sen Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki Bu ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum
Beni çağırdığını bir defa duyabilsem Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum
Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı Bugünden güzel değil bulacağın yarında Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı
Demek o beni sevmiyor demek o beni anlamıyor bana içkimi verin bana kadehimi verin bir daha ölmek istiyorum
Sussun bütün şarkılar, Son bulsun hepsi, Seni hatırlatan ne varsa, Ne kaldıysa geriye, Neyle yetinmişsem bu güne, Yaşamımla birlikte son bulsun, Yeter ki
Günü gece olsun diye yaşıyorum, Çünkü gece hayallerime geliyorsun, Seni beklemiyorum çünkü sen hep benimlesin, Hayallerimde ve kalbimdesin
İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi Paramparça, kırık dökük aşkımız çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü Büyük aşkımız
Unut benden kalan ne varsa Unutmak tesellidir yalnızlığın Güneşi bir kadeh şarap gibi içip Delicesine sarhoş olmak En güzel tarafı imkansızlığın
Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kııysındaymış gibi en sakin denizlerin…
Ne olurdu saadetlerin en büyüğü İşte ellerimde al, diyebilseydim Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim.
Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri En karanlıklarda bile uzanır bir el Kendiliğinden açar sabaha perdeleri
Sevdiğine söylenen her söz yürekten gelir Yüreği sevgi dolu, sevgisi süreklidir Kalmazki gönlünde hiçbir şeyin korkusu Aşk yine aşk sevenin ömrüne hayat verir
Şarkıdaki melodi, doğadaki bahar. Kalbimdeki yara, hepsi senin için. Çoğu kez duygular anlaşılmaz ifadeler tutuk. Eğer söyleseydin sevdiğini benim olurdu mutluluk
Düşlerin kanarsa benden sonra Çocuk haylazlığımı al sen koynuna Şarkıların rengine yağmur yağarsa Salma gözlerini uçurumlara
Gözlerine uygun renk bulamadım Hangisi olsa içim yanıyor Tenine uygun çiçek bulamadım Hepsi kokusunu senden alıyor
Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı Bugünden güzel değil bulacağın yarında Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı
Demek o beni sevmiyor demek o beni anlamıyor bana içkimi verin bana kadehimi verin bir daha ölmek istiyorum
Sussun bütün şarkılar, Son bulsun hepsi, Seni hatırlatan ne varsa, Ne kaldıysa geriye, Neyle yetinmişsem bu güne, Yaşamımla birlikte son bulsun, Yeter ki
Günü gece olsun diye yaşıyorum, Çünkü gece hayallerime geliyorsun, Seni beklemiyorum çünkü sen hep benimlesin, Hayallerimde ve kalbimdesin
Sessizliğime saklanıp Dolaşırken kuytularımda Hayat yalınayak bir öpücük, Baharsa düşmekte saçlarından.
Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan özlenen sen, özleyen sen, özleten sen Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki Bu ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum
O gecenin sabahında Sen daha gözlerini açmadan, Süren rüyalarının bir yerinden Sokuluvereceğim irem bahçelerine.
Biliyorsun ki Dünden kalan ve de yarına ait Her şeyi yaktım gözlerinde…
Ne olurdu saadetlerin en büyüğü İşte ellerimde al, diyebilseydim Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim.
Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri En karanlıklarda bile uzanır bir el Kendiliğinden açar sabaha perdeleri
Sevdiğine söylenen her söz yürekten gelir Yüreği sevgi dolu, sevgisi süreklidir Kalmazki gönlünde hiçbir şeyin korkusu Aşk yine aşk sevenin ömrüne hayat verir
Şimdi senle sarılıp sımsıkı Poz vereceğiz güneşe ve Ölümsüz kılmak için zamanı Tâb olacağız gökyüzüne.
O kadar güzelsin ki yüzüne bakamıyorum. Titriyor ellerim, ellerini tutamıyorum. Dolanıp sarmak geliyor içimden, saramıyorum. Öylesine bağlanmışım ki, sensiz duramıyorum.
Uykudan uyanınca insanı uyandığına pişman eden, Geri dönmek isteyip de dönemeyince çaresizlikten delirten, Hayatta bir defa görülebilen harika bir rüyasın! Seni çok seviyorum.
Sevgiler günümüz kutlu olsun aşkım!
Sevgililer Günü 14 Şubat
Bu gün bütün işleri bir tarafa bırak, Önce sevdiğine bir sms ya da mail at, Sonra gül alıp koş sevdiğinin yanına, Çünki, bugün sevgililer günü 14 Şubat…
Ayrılmasın sevenler yettikçe hayat, Ona bir yüzük al, fark etmez kaç karat, Onu ne kadar sevdiğini bir daha anlat, Çünki, bugün sevgililer günü 14 Şubat…
Ahhh şu sevilenler, sevenlerin değerini bir anlasa… Niyazi Şentürk Sevgililer Günü İçin Şiir
Sevgi, el ele tutuşmaktır, Sevgi, göz göze bakışmaktır. Sevgi, bir kelebek, Sevgi, bazen de bir çiçek. Sevgi, hırlaşmak değil paylaşmak, Sevgi, kavga değil aşkla yaklaşmak. Sevgi, yürekte duyulan kıpırtı, Sevgi, gözde görülen pırıltı. Sevgi, yuva sıcağı, Sevgi, ana kucaşı. Sevgi, esirgemek, kollamak, Sevgi, bir yetim saçı okşamak. Sevgi, goncadır, gül olup açılan, Sevgi, şekerdir, dillerden saçılan. Sevgi, çevredir, yeşildir daldır, Sevgi, sohbettir, muhabbettir baldır. Sevgi, gönlü hoş tutan hece, Sevgi, aydınlık, pırıl pırıl gece. Sevgi, var ile yok arası, Sevgi, iki kaşın arası. Sevgi, nimet, aş ekmek, Sevgi, bir türkü, bir gayde çekmek. Sevgi, var olmak, var olanı bilmek, Sevgi, haddini bilmek, kendine gelmek. Sevgi, kul olmak, kulluk etmek, Sevgi, Yaradan’a şükretmek. Sevgililer Günü, bizim için hergün.
Sevgililer Günü Şiiri
Sen sevdiğimsin her anımda aklımda olansın En değerli varlığımsın en başta aşkımsın Varlığımın sebebisin :: Gülüşlerin bana yeter gülüm İkazsızca seviyorum diye biliyorum işte;;; Leyla’yı andırdın bana mecnun misaliyim,, Ey deli yüreğimin dermanı, devası Resimlerin ağlatıyor aşkını ben de
Güller sıralandı aralarında ki tek güzel sen idin Üstüne aşkım yazılı Ne güzelsin sen Üzülme sevdiğimsin sevgilim sevgililer günün kutlu ve benimle olsun…
Sevgililer Günü şiiri
Gözlerin nehir, Kirpiklerin köprü olsa, Ben üzerinden geçerken ipler kopsa, ve düştüğüm yer dudakların olsa, Sevgililer Gününde bir öpücük borçlusun bana…
14 Şubat Sevgililer Günü Şiiri
Bugün 14 Şubat bazıları için bir büyük heyecan, Bazıları için hüsran. Kimi için sevdiklerine sevgisini paylaşmak için çok, Anlamlı bir gün. Kimi için keşkelerle ya da hayallerle hüzünlü, Anlamsız bir gün. Birde tabiki yeni ayrılanlar ya da bir sene önceki, 14 Şubat’ı arıyanlar ya da sevdiklerine kavuşamayanlar, Belki kalplerinden bir kırmızı gül, Belki sadece gözlerinin içine bakıp: Seni Seviyorum demek isteyenler… Acaba Sen hangisindensin?
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun
Gönülden sevene günler bitermi, Kutlu olsun Sevgililer gününüz Sevip sevilene, bir gün yetermi, Kutlu olsun sevgililer gününüz.
En güzel hediye seviyorum demek, Sevgi yollarında harcanan emek. Gönülden gönüle sevgiyi vermek Kutlu olsun sevgililer gününüz.
Sevgisizde insan yaşamaz idi, Mecnun Leylasına koşamaz idi. Ferhatda dağları aşamaz idi, Kutlu osun sevgililer gününüz.
Sevene sevgili candan yar ise, Her sevene bir sevgili var ise. Seven, sevilende bahtiyar ise Kutlu olsun sevgililer gününüz.
Özdemir de sevdi, sevecek daha, Sevgiyle coşarak kalkalım şaha. Dünyada sevgiye biçilmez paha, Kutlu olsun sevgililer gününüz.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir Asaf
AKIL GÖZÜ
Seni bulmakdan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, Sana hep hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
AŞKIM GÖZLERİNDE KALDI!!!
Bir gelişin vardı, sanki kalbimi durduracaktı Geldiğin an, sana sarılmak istedim Ama önümde mezarım vardı olmadı Aşkım gözlerinde kaldı
Gidişinden anlamadım gittiğini Kokun yoktu artık tenimde Dikkat et önündeki çukura düşme Mezarımdır orası benim Sen gitti Aşkım gözlerinde kaldı
Bir gidişin vardı, yüreğimide götürdü Sanki depremdi kalbimin en derinlerinde Sağ elime bak…
SONBAHARDA AŞK
bir sonbahar mevsimimde yaprakların dallarından ellerin birbirinden ayrıldıgı yalnızların agladıgı tanışmıştık seninle yalmızikimiz vardık sanki
ikimiz yaşıyorduk yer yüzünde sanki buharlasıp bulut olduk gök yüzünde saatlerce sen benim gözüme baktın ben senin gözüne gözlerimle konuşmuştuk adeta
umut dolu sevgi dolu yaklaşmıştık birbirimize ayrılan sevgililer misali boş ümitler vaadetmedik konuşmadan sessizce sadece sevgi sevgi istedik sonbahar da aşıklar gibi
BİR AŞK SAYFASI Şimdi hatırımda iri,mavi ama sıcaklıktan yoksun bakışları Kulaklarımda aşkımın ruhumu günaha çağıran ağrı akışları
O şimdi yeni başka bir aşka koşmaya başlar Akıtacak gözyaşım artık kalmadı arkadaşlar
Ben her gün her gece arınık bir sevgi büyütürken ona O’ysa sebepsiz boş yere bir ayrılık sundu aniden bana
Hicran yaşama sevincimi alıp götüren bir sel oldu Sevdiğim ’n’olur gel’ diyeceğim anda bana el oldu
Ansızın ocakta ayrıldı anılar ruhuma sarıldı Mutluluklar ona, acı burukluklar bana kaldı
BU AŞKIN ADI HASRET OLDU Yokluğun özlemini biledi bir bıçak gibi Yollarda dolaştım kimsesiz gibi Özlemin büyüdü bir çığ gibi Sen gittin ya Bu aşkın adı hasret oldu
Keşke demicem bu sefer diyemicem Ne keşke diyecek bi sewgiydi bu Nede sen bir keşkeye sığabilirdin Sen gittin ya Bu aşkın adı hasret oldu
Yol ayrımı bu yaşadığımız şimdilerde Yalnızız artık bu koskoca ewrende Mutluluk ayrılmasın yanından ömrünce Sen gittin ya Bu aşkın adı hasret oldu Sen gittin ya Ben yarım kaldım…
AŞK Süzülerek akar boş yüreğime, Işıklı gözlerin nur bakışları. Kanatlanır uçar hoş dileğime, Sineme saplanan yar bakışları.
Yeşeren gönlümde ateş közledim. İçimdekileri elden gizledim. Görmedim rüyada nasıl özledim? Dantele işledim zar nakışları.
Ağaç gövdesine ismini kazdım. Kıyıda kumsala resmini çizdim. Adına şiirler ezgiler yazdım. Gene çare olmaz var akışları.
Ben bir onu sevdim başka bilmedim. Ağladım yaşımı açık silmedim. Kader böyle imiş çok da gülmedim. Eritti bitirdi nar yakışları.
Öznur Karaman
Seni Düşünmek Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey… Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum…
Nazım Hikmet Ran
Birisi
Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek Fakat ne kadar saklasak nafile Bir şey var aramızda Senin gözlerinde ışıldıyor Benim dilimin ucunda
Nahit Ulvi Akgün
AŞK BENİM MABEDİMDİ..
Aşk sağ yanımdı Aşk bir omuzdu yaslandığım Aşk yanında ağladığım Gittin bitti…
Aşk küçük çocuktu içimde Aşk aldığım soluktu Aşksız ellerim soğuktu Gittin bitti…
Aşk gözyaşımdı Aşk senle doğmam
AŞK ŞARKISI
Ellerini ver, öpeceğim, Binlerce el içindeyim, Şu beyaz çizgilerden gideceğim. Ellerini ver, ellerini… Seni öldüreceğim.
Gözlerinden gireceğim, İçinde yer edeceğim. Sana oradan sesleneceğim; Ellerini ver, ellerini… Seni öldüreceğim. Özdemir Asaf
SAÇLARIN Saçların omuzlarından aksın Mermer üzerinden geçen su gibi İçinde ezgin bir his duyacaksın Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi
Saç tel tel örtüler hep tül tül düşer Gözünün değdiği yere gül düşer Sonunda sana da bir gönül düşer Gönlümün şimdiki duygusu gibi
Dillerde dökülüp sayılır saçın Sıcak nefeslerle bayılır saçın Bir tütsüdür kalbe yayılır saçın Kararan gözlerin buğusu gibi
Necip fazıl kısakürek
Aşk İki Kişiliktir
Değişir rüzgarın yönü Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
Ataol Behramoğlu
Ben Sana Mecburum
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin..
2012 Sevgilime Güzel Şiirler kısa 2012 Sevgilime Güzel Şiirler facebook
Can yücel
Özledim seni
özledim seni… ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin… çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü… Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ‘git artık’ demek ‘beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa’ demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden… yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….
————————————————————-
Nazım hikmet
Seni düşünmek
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey… Fakat artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı dinlemek değil, Şarkı söylemek istiyorum.
———————————————————- Özdemir asaf
Aşk
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
———————————————————-
Nazım hikmet
Ne güzel şey hatırlamak seni
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının… İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti… Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık…
Ne güzel şey hatırlamak seni, yazamak sana dair, hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya…
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinde, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
—————————————–
Atilla ilhan
Yalnızlık şiiri
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım Bu gece dağ başları kadar yalnızım
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından Dudaklarımda eski bir mektep türküsü Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim Gözlerim gözlerini arıyor durmadan Nerdesin?
———————————————-
Can yücel
Buluşmak üzere
Diyelim yağmura tutuldun bir gün Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek Öbür yanda güneş kendi keyfinde Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın Dar attın kendini karşı evin sundurmasına İşte o evin kapısında bulacaksın beni Diyelim için çekti bir sabah vakti Erkenceden denize gireyim dedin Kulaç attıkça sen Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan Ege denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayım diyorsun İçine doğdu belki de İşte çil çil koşuşan balıklar Lapinalar gümüşler var ya Eylim eylim salınan yosunlar Onların arasında bulacaksın beni Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı Herkes orda sen de ordasın Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim Özgürlüğe mutluluğa doğru Her işin başında sevgi diyor Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili Bi de başını çeviriyorsun ki Yanında ben varım