Posts Tagged ‘şiirleri’

şair nevzat bilgiç’in tanıtımı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

MERİÇ KÖPRÜSÜ ” Edirne/Turkey

Meriç Köprüsü ‘ nün altindan,
gönül gözüyle egil, bak,
Neler akip gider, göreceksin,
o sularla birlikte.
Ne kadar güçlü ugras, verirsen ver,
akintiya inat,
Nice eski sevdalar, kayip gider,
kumlarla birlikte.

Nevzat Bilgiç

Memleket Şairi Nevzat Bilgiç’inTANITIM YAZISI

Sıla Benim, Gurbet Benim ‘ Memleketime Şiirler ‘ ve Onun Yazarı
Nevzat Bilgiç Hakkında

Yazan: Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Nazif Karaçam

Şair büyük insandır. Özellikle Memleket Şairi ise, daha büyüktür.
Memleket Şairi olmak da kolay değildir.
Bu tür şairlerde öncelikle Yurt ve Ulus sevgisi, geçmişin değerlerine
bağlılık, Tarihe sevgi, Kahramanlara saygı başta gelir.
Bizim edebiyatımızda böyle bir kaç şair vardır. Behçet Kemal Çağlar,
Faruk Nafiz Çamlıbel, Mehmet Akif Ersoy ve tabii Yahya Kemal …
Bu şairlerde Yurt güzellemesi, Tarih ve Ecdat sevgisi ,fazlasıyla
dile gelmiştir. Ancak son yıllarda edebiyatımızda Memleketi terennüm
eden şair pek görünmez olmuştur. Nevzat Bilgiç “ Az görüldüğünü
söylediğim ” şairlerden biridir.
“ SILA BENİM, GURBET BENİM, MEMLEKETİME ŞİİRLER “ onun üçüncü
şiir kitabı olmaktadır. Daha önce
“ KIRKLARELİ ’ NE ŞİİRLER ”,
“ EDİRNE ’ YE ŞİİRLER ”
adlı kitapları çıkmış olan şairin şimdi
“ MEMLEKETİME ŞİİRLER ” kitapları ;
Nevzat Bilgiç ’ in hayatında yer alan , öncelikli yerlere yazdığı
şiirleri içermektedir.. Bundan sonra şairin
“ SAKARYA ’ YA ŞİİRLER ” i
de yazması gündemde olabilir.
Bildiğim kadarı ile Nevzat Bilgiç ; saygısı, bağlılığı ve
vefası olan insandır.
Şüphesiz Nevzat Bilgiç bu yerleri ezbere şiir konusu yapmıyor.
Çünkü yazdığı şiirlerde duygunun, coşkunun ötesinde bilgiler
ve betimlemeler (tasvir) var. Görev gereği, Yurdu tanımak istek ve
düşüncesiyle yöreleri gezip görmüş, fotoğraflamış ve sonrada oturup
şiirleri yazmıştır. Yani Nevzat Bilgiç ; şiir yazmak için
ilham Perisi ’ nin gelmesini beklememiş, duygulandıkça, düşündükçe
şiir yazmıştır. Bu nedenle , genelde Nevzat Bilgiç ’ in şiirleri
didaktiktir. Şiir onda öğrenmek, duygulanmak için bir araçtır.
O, düşünen şair olmaktan çok duygu, coşku, inanç ve bilinç, tarih
ve doğa şairidir. Tabii aynı zamanda bir Fotoğraf sanatçısı ’dır.
Yurdunun güzelliğini fotoğraflamak, şiirleştirmek ; şair
Nevzat Bilgiç ’ te adeta bir tutkudur.
Nevzat Bilgiç ’ in şiirlerinde Tarih ile Tarih sevgisi, Ulus ve
Atatürk sevgisi, geçmişin değerlerine bağlılık ve saygı, ondaki
Tarih Bilinci ’ nin bir yansımasıdır.
Kendisi Rumeli kökenli bir şairdir. Ataları Balkanlar ’dan
gelmiştir.Bu nedenle Nevzat Bilgiç ’ te, biraz Yahya Kemal havası
vardır.
Vatan şairi Namık Kemal tavrı vardır.
“ Ben gurbette değilim gurbet benim içimde ” deyişi vardır.

Yani kısaca şair ; çok yönlüdür. Karşılıksız Yurtsever ‘ dir,
Gıllıgışsız Atatürk sevdalısıdır.
Kısaca bir Türkiye ve Ulus milliyetçisi ‘ dir.
Onda Türklük; onur ve gurur kaynağıdır.
Irkçılığa dayanmayan bir insan sevgisi şairidir.
Nevzat Bilgiç daha ziyade, genç kuşaklar için şiir yazan bir şairdir.
Onları Ulusal değerlerde yetişmiş görmek idealidir.
Şiirlerinde tarih ve coğrafya bilgisini öne çıkaran şair,
coğrafyadan Vatan ‘ a bir yol olduğunu göstermeye çalışmaktadır.
Kırklareli ‘ li olup, Edirne ’ de yaşamak, Edirne ’ den Yurdu
düşünmek, Nevzat Bilgiç için bir MEMLEKET AÇILIMI ’ dır.
Şairin bu yüce ülkü ve emelini selâmlamak bize vazifedir.

“ Bu topraklardan şair Nevzat Bilgiç Geçti ”
demek bizim için tarihi bir tespit ve teyittir.

Nazif KARAÇAM
” Araştırmacı,Gazeteci,Yazar. . . “

Türkiye Şiirleri Ünlü Şairler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

ünlü şairlerden türkiyeyi anlatan şiirler,
türkiyeyi anlatan şiirler

En Güzel Türkiye Şiirleri

Güzel Türkiye

Uzunca yürüdüm yollarında
Deresinden köprüsünden geçtim
Dağlarından akan pınarlarında
Buz gibi akan sularını içtim

Türkiye Zümrütten yeşil
Göllerinden,ırmaklarından geçtim
Dağlar,ovalar,ormanlar yemyeşil
Türkiye`mi yıldızlara bakarak seçtim

Türkiye denizlerin ne güzel
Denizlerinin üzerinden geçtim
Türkiye şehirlerin ne güzel
Türkiye körfezlerinde güzelliği seçtim

Türkiye tarihi eserlerine hayran kaldım
Öyle güzelsinki güzel Türkiye
Tarihi eserlerinden, rüyalara daldım
Dünya`yı dolaştım,seni seçtim,Türkiye

Mustafa Cemil Dirier

Yok ki Başka Türkiye

Memleket bizimdir,insanlar bizim
Hepimiz aynıyız salkımda üzüm
Hoşgörü,kardeşlik en iyi çözüm
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Türkiye karışsın ister ecnebi
Karışsında farketmez ki sebebi
Unutma hoşgörü denen edebi
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

İsimlerimiz bir, birdir dinimiz
Aynı denizlerde yüzer gemimiz
Ayrılık demeye varmaz dilimiz
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Saygı gösterirsen saygı görürsün
Bölmeye kalkarsan elbet ölürsün
Kötü düşünenler her gün sürünsün
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Ozan Kasım bende ülke evladı
Başka memlekette bulmadım tadı
Her daim yaşasın Türkiye adı
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Kasım Kol

Can Türkiye’m

Dağlarında soğuk suyun
Çanakkale’dir can ruhun
Dumlupınar, İstanbul’un
Öz mekanım can Türkiye’m.

Can Türkiye’m, can Türkiye’m
Toprağın kutsal Türkiye’m
Al bayrağım göklerinde
Dalgalansın can Türkiye’m.

Gökten bayrak inmeyecek
Ezanlar hiç dinmeyecek
Bu meş’ale sönmeyecek
Canım cananım Türkiye’m.

Değişmem seni dünyaya
Selamlar olsun ataya
Hacı Bektaş, Mevlana’ya
Dergah olan can Türkiye’m.

Celal Sevencan

Türkiye’m

Sırtımı dayadım karlı dağına
Ormanın güzeli sende Türkiye’m
Vuruldum bahçene hem de bağına
Meyvenin güzeli sende Türkiye’m

Sevgi dolu dost canlısı insanın
Rağbet görmez hiç birisi kavganın
Kalbimizde yeri başka sevdanın
Aşkların güzeli sen de Türkiye’m

Ovası yaylası güzel yurdumuz
Gönülden sevdalı sana ferdimiz
Barış için savaş eder ordumuz
Askerin yiğidi sende Türkiye’m

Zengin toprakların bakir dağların
Denizi arzular coşkun suların
Demir kömür daha nice madenin
Zenginliğin hepsi sende Türkiye’m

Gönül arzular ki hep böyle olsun
Nefret çıksın kalpler sevgiyle dolsun
Güzel insanımın yüzü hep gülsün
Dilekler umutlar sende Türkiye’m
Osmaniye 15.06.2006

Mustafa Kuruldak

Fatih Sultan Mehmet’in Yazdığı Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Fatih Sultan Mehmetin şiirleri
Fatih Sultan Mehmet (Avni) şiirleri

Gazel / Benüm

Dolsa ‘âlem ta’n degül dûd-ı siyâhumdan benüm
Mihr görmen zerrece gün yüzli mâhumdan benüm

Nice pinhân eyleyem ol dilbere âşıklugum
Pür durur dîvân şehrün âh ü vâhumdan benüm

Devlet-i ‘aşkıyla payem bir makama irdi kim
Şânumı anlar görenler izz ü câhumdan benüm

Hâk-i pây-i yâr tâcum kûy-ı dilber mesnedüm
Reşk ider Cemşîd ü Cem taht ü külâhumdan benüm

Hayl-i ‘aşkı şâh-râh-ı gamda kılsam germ-rev
Çeşm-i encüm kuhl ider gerd-i sipâhumdan benüm

‘Avniyâ bir hâle irdüm derd-i hicr-i yâr ile
‘İbret alur niceler hâl-i tebâhumdan benüm

Gazel / Elden Gider

Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider
İrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahâr elden gider

Her nice zühd ü salâha mail olur hâtırum
Gördügümce ol nigân ihtiyar elden gider

Şöyle hâk oldum ki âh itmeğe havf eyler gönül
Lâ-cerem bâd-ı sabâ ile gubâr elden gider

Gırra olma dilberâ hüsn ü cemâle kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakş ü nigâr elden gider

Yâr içün agyâr ile merdâne ceng itsem gerek
İt gibi murdar rakîb ölmezse yâr elden gider

Gazel / Garaz

Âhiret kesbeylemektir dâr-ı dünyâdan garaz
Yoksa ey zâhid nedir bildin mi ukbâdan

Yârsız cennet dahî olsa bana zindân olur
İyi bil dîdârdır firdevs-i a’lâdan garaz

Mâl ü mülkü terkedip gitsen gerektir âkıbet
Pes nedir dünyâ için ey hâce dünyâdan garaz

Her ne kim görsen taalluk bağlama kılma karâr
İbret almaktır dilâ seyr ü temâşâdan garaz

Bu gönül eğlencesidir Avniyâ çün âkıbet
Ma’rifet satmak değildir şi’r ü inşâdan garaz

Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cahit Sıtkı Tarancı Şiirler, sıtkı tarancı’nın şiirleri, sıtkı tarancı şiir, cahit sıtkı tarancı şiirleri yaş 35, cahit sıtkı tarancı şiirleri kısa, cahit sıtkı tarancı şiirleri desem ki

Cahit Sıtkı Tarancı Bütün Şiirleri – Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri

Aşk İle Cahit Sıtkı Tarancı

Baktım ki gökyüzü baştan başa bulut
Unut diyor o güzel günleri unut
Baktım ki deniz her dalgasıyla düşman
Kuşlar av peşinde balıklar pusuda
Çok gerilerde kalmış cıktığım liman
Yok görünürde sığınacak bir ada

Baktım ki o musibet gün gelip çatmış
Yolcusunda tayfasında şafak atmış
Ne yelken kar eder ne kürek ne istim
Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi
Aşk ile koskoca dağları düz ettim
Avladım sonunda o civan kekliği

Kulak Ver Ki… Cahit Sıtkı Tarancı

Kulak ver ki havasında bahçemizin,
Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Nasıl dinlersen öyle, sen veya hazin.

Kulak ver, dolaşan ruhumuzu tel tel;
Dallardaki tomurcukları ürperten
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Dinlenmedikçe ömrün artar, öyle güzel!

Korktuğum Şey Cahit Sıtkı Tarancı

Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.

Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu taş nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmıyan ejderha?

Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden

Karasevda Cahit Sıtkı Tarancı

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere yandığının resmidir.
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona.
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?

Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir.

İlk Aşk / Cahit Sıtkı Tarancı

Felek ne kadar kahretse kalbimize,
Zaman zaman hatırladığımız olur,
Hangi dilber ilk aşkı tattırdı bize;
Bir bahtiyarla yaşadığımız olur.

Ah o yaz gecesi, o mehtap, o havuz!
Balkonundan gül atan cömert sevgili!
Aşkınla deli divane olduğumuz,
Sarmaşığa tırmandığımızdan belli.

Belki bugün bu yaşta tekrar olunmaz,
İlk aşk gecesinin masum yeminleri,
Fakat nerde ilk öpüşün verdiği haz?
Saadet bilmiyorum o hazdan gayri.

Abbas / Cahit Sıtkı Tarancı

Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün söyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Otuz Beş Yaş / Cahit Sıtkı Tarancı

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N’eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında

Can Yücel Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Can Yücel Şiirler, can yücel’in şiirleri, Can Yücel Şiirleri oku, can yücel şiirleri bağlanmayacaksın, can yücel şiirleri aşk, can yücel şiirleri anladım

Can Yücel Şiirleri

SENG-İ DERYA CAN YÜCEL

Daldı gözlerim
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine
Derken Poseydon’la beraber
Kaldırıp başlarımızı güneşin
Gülkokusu bacaklarına baktık

Derken martılar geçti
Sıyırarak suları yanımızdan
Karşı sahilde akşamla yanan
Beş pare cama gömmek için bizi…

ÖZLEDİM SENİ CAN YÜCEL

özledim seni…
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin…
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü…
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
”git artık” demek
”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa”
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….

SEVGİ DUVARI CAN YÜCEL

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Bağlanmayacaksın Can Yücel

Bağlanmayacaksın bir şeye
Öyle körü körüne
“O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin
Demeyeceksin işte
Yaşarsın çünkü
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki
Çok sevmeyeceksin mesela
O daha az severse kırılırsın
Ve zaten genellikle o daha az sever seni
Senin O’nu sevdiğinden.

Çok sevmezsen çok acımazsın
Çok sahiplenmeyince
Çok aitte olmazsın hem
Çalıştığın binayı
Masanı, telefonunu, kartvizitini
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları
Mesela kuzey yıldızı
Senin yıldızın olacak
“O benim” diyeceksin
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin..
Mesela gökkuşağı senin olacak

İllede bir şeye ait olacaksan,
Renklere ait olacaksın,
Mesela turuncuya,
Yada pembeye,
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden
Çok ait olmadan yaşayacaksın
Senin değillermiş gibi davranacaksın
Hem hiçbir şeyin olmazsa
Kaybetmekten de korkmazsın
Onlarsızda yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın
Çok eşyan olmayacak mesela evinde
Paldır küldür yürüyebileceksin
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat
İlişik yaşayacaksın
Ucundan tutarak..

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri – ümit yaşar oğuzcan’ın şiirleri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri kısa – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri ayten – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri istanbul

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!”
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Ümit Yaşar Oğuzcan

Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını…


Adak şiiri

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

Andıkça

Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.

Özdemir Asaf Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Özdemir Asaf Aşk Şiirleri,özdemir Asaf Şiir,Özdemir Asaf Şiirleri Oku,Özdemir Asaf Şiirleri Aşk,Özdemir Asaf şiirler,özdemir Asaf şiiri,Özdemir Asaf şiirleri masal


Özdemir Asaf Şiirleri


Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf


Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

1957
Özdemir Asaf

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

AKIL GÖZÜ

Seni bulmakdan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf

Ansızın

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça…
Sen evreninde sana seni aratacağım.

Özdemir Asaf


AN

Gülüş bir yanaşım’dır bir öbür bir kişiye;
Bir’den iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

Özdemir Asaf

2=1

Kim o, deme boşuna…
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Başdan başa sen.

Özdemir Asaf

Cenap Şahabettin Bütün Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cenap Şahabettin şiirleri
Cenap Şahabettinin yazdığı şiirler

ELHAN-I ŞİTA

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.

Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze
Na’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar.

Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda lânelerde arar.

Gittiniz, gittiniz ey mürgan,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar,
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:-
Son kalan mâi tüyler kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar.

HAKİKAT-I SEVDÂ

Bir şüphe-i hissiyye ile dalgalanır dil;
Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde;
İnsan bütün ahzân ü meserrâta muâdil
Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde

Her cevf-i hayâtî, sevilen şeyden ibaret
Bir lem’a-i nev, şa’şaasıyla eder ihfâ;
Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ
Bin müddet için göz kamaşır… İşte muhabbet!

Pek boştur o his, lakin o boşlukla dolar dil;
Âfâk-ı hayatiyyedeki cevfi o örter;
Herkes hep o boşlukta arar bir tutacak yer
Pîrâmen-i ömründeki girdâbâ mukâbil

Sevdâya mukabil duyulur rûhta her gâh
Bir def-i pey-â-pey ile bir cezb-i pey-â-pey;
Bir istiyor insan onu, bir istemiyor, âh
Sevmek bile doğmak gibi, ölmek gibi bir şey!

SENİN İÇİN

Sesin işler gibi bir şuh kanat gamlarıma
Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş,
Gün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş;
Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma.

Doğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi
Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken.
Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben;
Avucundan alırım kış günü bir yaz ateşi.

Gönlüme avdet eder her unutulmuş nisan
Ne zaman gençliğini yolda hıraman görsem.
Eskiden pembe dudaklarda dağılmış busem
Toplanır leblerime, bir gece dalgın dursan.

Seni zambak gibi gördükçe açık pencerede
Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu
Genç eder ufkumu hülyalarımın genç kokusu;
Sorarım ak saçımın örttüğü yıllar nerde?

Cebhemi varsın o solgun seneler soldursun
Yeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam,
Gençliğin böyle benimken kocaman, hiç kocamam .. .
Ruhum, ölsem bile ben, sen yaşayan ruhumsun

Ahmet Haşim Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Haşimin Şiirleri
Ahmet Haşimin tüm şiirleri
Ahmet Haşim şiir
Ahmet Haşim şiirleri oku
Ahmet Haşim Şiiri Merdiven

AĞAÇ

Gün bitti. Agacta nes`e söndü.
Yaprak ates oldu, kus da yakut;
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzun suyu erguvana döndü

Bir Günün Sonunda Arzu

Yorgun gözümün halklarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi…sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema: Kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE

Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde

BAHÇE

Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade.

Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada.

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi… sonsuz iri güller,
Gün doğdu yazık arkalarından!
Altın kulelerden yine kuşlar,
Tekrârını ömrün eder i’lân,
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,
Âlemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kaçmış olsam!

BİRLİKTE

Bütün bizimçündür
Nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu sema;
Gecenin dallarında şimdi açan
Bu kamer,
Bu altın gül…

Bütün bizimçündür
Ne varsa aşk ile bidar-ı ra’şe, ya naim,
Ne varsa aid olan leyl-i hande-me’nusa,
Sana aid lebimdeki buse,
Lebinin surh-ı bizevali benim.

BİR YAZ GECESİ HATIRASI

İsveyle, fısıltıyla, gülüşle
Olmuş sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Düştükce semadan yere mehtap…

Buseyle kilitlenmiş ağızlar
Gözler neler eyler neler israp! …
Uçmakta bu ateşli havada
Vuslat demi bir kuş gibi bitap…

BÜLBÜL

Bir gamlı hazânın seherinde,
Isrâra ne hâcet yine bülbül?

Bil, kalbimizin bahçelerinde,
Cân verdi senin söylediğin gül.

Savrulmada gül şimdi havada,
Gün doğmada bir başka ziyâda.

Cenap Şahabettin Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cenap Şahabettinin yazdığı şiirler
Cehap Şahabettin şiirleri

Tâmât(1887)
Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)
Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)
˜Terâne-i Mehtap’

Tevfik Fikret Aşk Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Aşk Şiirleri
Tevfik Fikret Aşk
Resimli Tevfik Fikret Aşk

Aşk
iyi bir aşkta tarafların birbirine bıraktığı boşluğu
dolduramaz gök yüzü bile…

yalnız kalarak gider tek başına bırakıp
ayrılan iyi bir aşkta,
hep bir rastlaşmak arzusu….

iyi bir aşkta iki yaralı hayvan bırakılmıştır doğaya
kalplerden evlatlık diye alınıp…

iyi bir aşkta sevme yetilerini birbirinde bırakıp gider taraflar
‘kimi sevsem sensin’ atilla bonapart

gitmek fiilini çeker bütün aşklar
hiç bir tanrı aşka müdahele etmez
tarafsızdır…

iyi bir aşkta kadın saftır
ışınır..yarılanma süresi vardır
uranyum denilebilir
iyi bir aşkta kadın azalır…….

iyi bir aşkta delil fazlalığından düşer içinizdeki dava, içinize
celse celse
şahit talep etmez taraflar…

iyi bir aşkta kimse kendi değildir
başkası da…..
ve
bir ayrılıktan sonra sorulandır
iyi bir aşk….
varsa da yoksa da

Tevfik Fikret

Etkileyici Çanakkale Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çanakkale Zaferi Şiirleri
En Güzel çanakkale Şiirleri
Çanakkale Şiiri Mehmet Akif Ersoy
Çanakkale şiiri dur yolcu

Bir Yolcuya
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.

Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN

Çanakkale Destanı
Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde,
Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde.
O bir destan değildi, masal sayılır destan,
Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan.
Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı,
Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı.
Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi,
Her birisi sanki de, cehennem zebanisi.
Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale,
Kurdular her cephede, etten, yürekten kale.
Haçlı haçın altında, hedef almış hilali
Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali.
Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine
Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine.
Düğüne gider gibi, gittiler şahadete,
Koştular seve seve, en büyük ibadete.
Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer
Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler,
Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar,
Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar.
Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar,
Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar.
Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler
Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler.
Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali,
Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali.
Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda,
Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda.
Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu,
Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu.
Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar
Bugün tarih onları, altın harflerle yazar.
Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına,
Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına.
Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer,
Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer.
Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler,
Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler.
Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez
Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez.
Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar,
Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar.
Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin,
Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin
Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına,
Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına.
Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti,
Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.

Kasım KAPLAN

Çanakkale Geçilmez
Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen
Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren
Vatan toprağı için can ile serden geçen
Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken

Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını
Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını
Komayacağız yerde şehitlerin kanını
Korku bilmez bu millet artıracak şanını

Mehmedoğlu Seyyid’in mermiyi kaldırışı
Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı
Anlayacak kafirler bucağı ve karışı
Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı

Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!
Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitab
Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab
Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab

Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir
Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir
Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir
‘Çanakkale Geçilmez’ bu da açık gerçektir

Samet Mehmet Bora

Çanakkalede otuzbin şehit

Çanakkalede otuzbin şehit,
Hepsi bir birbirinden yiğit,
Bundan sonrasını tarihler yazar,
Çanakkale de analar ağlar.

Derdim derdim garip halim,
Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım,
Ne analar ne bacılar,
Çanakkalede zaferler yatar.

Düşman pusu atmış çanakkale yollarına,
Yol vermiyor dağlar nice yiğit aslanlara,
Yol vermesen küserim yara,
Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.

Mermiler yağıyordu yağmur gibi yiğitlerimizin üstüne,
Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde,
Mekanınız cennet olsun ebediyetde,
Çanakkalede şehitler yatar diz dize.

Haydar Turan

Ahmet Haşim Önemli Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Haşimin Önemli Şiirleri,
Ahmet Haşim’in Şiirleri
Ahmet Haşim Önemli Şiirleri nelerdir

Ahmet Haşim Ağaç şiiri

Gün bitti. Agacta nes`e söndü.

Yaprak ates oldu, kus da yakut;

Yaprakla kusun pariltisindan

Havzun suyu erguvana döndü

——————————————————————————–

AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE

Canan gülüyor eski yerinde

Canan ki gündüzleri gelmez

Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtab, kemer taze belinde

Üstünde sema, gizli bir örtü

Yıldızlar, onun gülüdür elinde…

——————————————————————————–

BAHÇE

Bir Acem bahçesi, bir seccade

Dolduran havzı ateşten bade.

Ne kadar gamlı bu akşam vakti

Bakışın benzemiyor mutade.

Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar

Dalmış üstündeki kuşlar yâda.

Bize bir zevk-i tahattur kaldı

Bu sönen, gölgelenen dünyada.

——————————————————————————–

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

Yorgun gözümün halkalarında

Güller gibi fecr oldu nümâyân,

Güller gibi… sonsuz iri güller,

Gün doğdu yazık arkalarından!

Altın kulelerden yine kuşlar,

Tekrârını ömrün eder i’lân,

Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,

Âlemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Bir sırma kemerdir suya baksam;

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Göllerde bu dem bir kaçmış olsam!

——————————————————————————–

BİRLİKTE

Bütün bizimçündür

Nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül

Gibi üstünde titreyen bu sema;

Gecenin dallarında şimdi açan

Bu kamer,

Bu altın gül…

Bütün bizimçündür

Ne varsa aşk ile bidar-ı ra’şe, ya naim,

Ne varsa aid olan leyl-i hande-me’nusa,

Sana aid lebimdeki buse,

Lebinin surh-ı bizevali benim.

——————————————————————————–

BİR YAZ GECESİ HATIRASI

İsveyle, fısıltıyla, gülüşle

Olmuş sebi sevda yine bihap

Oklar gibi saplanmada kalbe

Düştükce semadan yere mehtap…

Buseyle kilitlenmiş ağızlar

Gözler neler eyler neler israp! …

Uçmakta bu ateşli havada

Vuslat demi bir kuş gibi bitap…

——————————————————————————–
BÜLBÜL

Bir gamlı hazânın seherinde,

Isrâra ne hâcet yine bülbül?

Bil, kalbimizin bahçelerinde,

Cân verdi senin söylediğin gül.

Savrulmada gül şimdi havada,

Gün doğmada bir başka ziyâda.

——————————————————————————–

GECE

Titreyen ellerimle penceremi

Açtım afaki leyle karşı… Yine

Gecenin gölgeden manazırına

İmtizac eylemiş nücumü bahar…

Sihri eb`at içinde şimdi gümüş

Bir sehap andıran miyah uyumuş..

Kalbi seydayı leyl olan rüzgar

Esiyor gölgelerde velvelekar…

Ah o bir aşkı bi-tenahi mi

Geceden, tudei manazırdan

Yükselen rasei humarü buhar?

Sanki hulyayı vasla müstağrak

Sebi bir itri hisle doldurarak

Dolaşan, titreşen kadınlardı…

Sanki bir savti gaibü mühtez

Kalbe bir aşkı bi-vefa yetmez

‘Seviniz, muttasıl sevin! ‘ derdi

——————————————————————————–

GELDİN

Bir gün

Akşamın ölgün

Duran o namütenahi ziya denizlerine

Gark olan eşcar,

Gark olan ovalar

Oluyorken sükut ü hüzne makar

Geldin alam-ı kalbi teskine

Ey şebabın hayal-ı cavidi,

O melul akşamın havası kadar

Gelişin bir sükun-ı saridi…

——————————————————————————–

GELMEDEN EVVEL

Kalbim

Benim bir ormandı,

İsimsiz, asude,

Bir büyük orman;

Ve gölgelerinde revan

Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi

Dağıtırken sükutu bihude,

Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,

Ne zaman

Girecektin o kalb-i mes’ude?

Etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem

Reng-i eşcar ü abı fersude,

Dolacak mıydı seslerin, bilmem

O tehi saye zar-ı mesdude?

Sanki hicrana bir teselliydi

Şeceristan-ı kalb içinde revan

Olan hafi suların musiki-i nevmidi.

Tevfik Fikret Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikretin şiirleri
Tevfik Fikret bütün şiirleri

Bana Kimsin Diye Sorma Meleğim

Bana kimsin diye sorma meleğim
Pek güzel dinle de izah edeyim
Nam-ı naçizime `Fikret’ derler
Şi’re de nisbetimi söylerler
Kaldığım varsa da gah ekmeksiz
Kalmadım şimdiye dek mesleksiz
Nur bekler gibi nısf-ı şebde
Bekledim on iki yıl mektebde
Sonra çıktım ne için bilmeyerek
Bu da bir cilve-i baht olsa gerek
Bab-ı Ali’ye müdavimlendim
Ehl-i namus diye mimlendim
Şimdi bir hayli eser sahibiyim
Ahmed İhsan’da musahhih gibiyim
Saye-i lutf-i cihan-banide
Hocayım Mekteb-i Sultani’de…

Balıkçılar

– Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
Bugün açız yine; lakin yarın, Ümid ederim,
Sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader!

– Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur;
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta…

– Olur;
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala;
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz…
Cocuk düşündü şikayetli bir nazarla: – Ya biz,
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?

Hala
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi.

– Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın;
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme…
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın;
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme,
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!

Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.

– Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa?
– O gitmek istedi; “Sen evde kal!” diyor…
– Ya sakın
O gelmeden ben ölürsem?

Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine.
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
Bir ihtilac ile etrafa ra’şeler vererek
Uğulduyordu…

– Yarın yavrucak nasıl gidecek?

şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
ılerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak –
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını… Ah açlık, ah ümid!
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
Eliyle engini guya işaret eyleyerek
Diyordu: “Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!”

Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; “Yürümek,
Nasibin işte bu! Hala gözün kenarda… Yürü!”
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?

Deniz ufukta, kadın evde muhtazır… ölüyor:
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle,
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle,
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor;
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler…

Uğur Aslan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Uğur Aslan Şiiri
Uğur Aslan şiir Kitapları
Uğur aslan Şiirleri oku

Adı Mehmet (Ene Mehmet)
Aziz Yarim
Bazen
Beni Sana Yönlendir
Beni Tanırsın Sen
Bir Çiçek Aldım
Deniz Feneri
Er Mektubu
Gölgeli Adam
Gözlerin
Günahsız Aşk
Kavuşursak Biteriz Biz
Karagümrük yanıyor
Korkuyla Umut Arası
Lise Fotoğrafı
Metris
Namın Yürüsün
Satılık Aşk
Sen Ve Ben
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Sultaniyegah Sirto
Son Hıçkırık
Urfalı
Uyuyan Güzel
Yedi Zılgıt
Yollar

Etkileyici Şiirler Facebook

Cuma, Haziran 22nd, 2012

etkileyici facebook şiirleri
kısa facebook şiirleri
kısa etkileyici facebook şiirleri
en etkili facebook şiirleri

Ve ne kadar sevinirim bilseniz?
Bir yılan girer de mezarıma,
Göğüs kafesimin içinde, kış uykusuna yatarsa

Sunay AKIN

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar.

Necip Fazıl Kısakürek

Ağlasam,
sesimi duyar mısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var, biliyorum.
Her şeyi söylemek mümkün,
Epeyce yaklaşmışım,
Duyuyorum,
Anlatamıyorum..

Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!

Gençlik… Gelip geçti… Bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele!

Necip Fazıl Kısakürek

Ömrümün güzel çağı!
İçimdeki bin heves,
Her güzelin ardından, tükendi nefes nefes….!
Artık sevda yolunda ne dilimde bir dua,
ne mızrabımda şevk var
ne sazımda eski ses,
her güzelin ardından tükendi nefes nefes….

ALINTI

Tenine dokunabilmek mi..?
Haşa..!
Gözüm göz menziline girsin yeter..!
…Hadi düş düşlerime..
Tutmayana aşk olsun..
(alıntı)

Söylemek istesem gönüldekini
Dilime dolanan ızdırap olur
Yazsaydım derdimin bir tekini
Ciltlere sığmayan bir kitap olur

Ah ne yaman çileli bir insanmışım
Sunulan her zehri şifa sanmışım
Ah ne aldanmışım
Aldanan gönülde aşk serap olur

ALINTI

Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler:
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler

Ömer Hayyam

Jorge Luis Borges Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Jorge Luis Borges Şiirleri
Jorge Luis Borges eserleri
Şair jorge Luis Borges Şiirleri

İntihar

Tek yıldız kalmayacak gecede.
Gece kalmayacak.
Ben ölürken dayanımaz evren de
tüm varlığıyla ölecek benimle,
Sileceğim piramitleri, madalyaları,
Kıtaları ve yüzleri.
Sileceğim geçmişin birikimini.
Toz edeceğim tarihi, tozu toz.
Son günbatımını seyrediyorum şimdi.
Son kuşu dinliyorum.
Kimseye hiçbir şey bırakmıyorum.

Jorge Luis Borges

Bir Kör
Ne zaman aynadaki yüze baksam, bilmiyorum hangi yüz bana bakıyor;
bilmiyorum hangi yaşlı yüz sessizce
ve bezgin bir öfkeyle kendi imgesini arıyor.
Karanlığımda yavaşça görünmeyen çizgilerimi
araştırıyorum ellerimle. Bir kıvılcımın ışığı
sızıyor içime. Saçlarını tanıyorum,
külrengi, hatta altın sarısı olan.
Gene söylüyorum yalnızca boş ve yapay
yanlarını yitirdim eşyanın.
Bu soylu sözler Milton’un bilgeliği,
ama ben gene de harfleri ve gülleri düşünüyorum.
düşünüyorum ki görebilseydim yüzümün çizgilerini,
bilebilirdim kim olduğunu bu benzersiz akşamda.

Jorge Luis Borges

Murathan Mungan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Murathan Mungan yazıları
Murathan Mungan sözleri
en güzel Murathan Mungan şiirleri

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde

Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır.

Mevlana Haftası Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

mevlana haftası ile ilgili şiirler,
mevlana haftası şiirler

Mevlana ve Hoşgörü

Mevlana değince, aklıma ilk gelir, hoşgörü
İslam Dininin, ana temelidir, hoşgörü
İnsanların kalbini fethetmektir, hoşgörü
Yaratılmışı, yaratandan ötürü sevmektir, hoşgörü

Yıllardır hoşgörünün simgesisin, Ey Mevlana
Ellerimizi göğe değil, açarız Mevla’ma
Konya’dan, Dünyaya ışık tuttun, Ey Mevlana
Dualarımız daim ulaşsın, Mevla’ma

Mevlana, tasavvufun babası
Çok değerlidir, üzerindeki abası
İncelik ondadır, yoktur kabası
Oraya koşuyor, Mevlana kasabası

Kâinat dönüyor, Mevlana’nın döndüğü gibi
Mevlana’nın kıymetini bilmeyenlerin, göründü dibi
Onun elinde ve dilinde, hiçbir zaman bulunmaz çivi
Mevlana ve hoşgörüden anlamayanlara, sunarım kivi

Fikret Gürsoy

Mevlana

Nice canan terk eyleyip aşkını
Döne döne gelir sana Mevlana
Nice tövbe kıran, dergah kaçkını
Yuna yuna gelir sana Mevlana

Kimi uddan geçip kimi kopuzdan
Kimi Hintten, Çinden kimi Oğuzdan
Bir gün içmek için şeb-i arusdan
Kana kana gelir sana Mevlana

Gönül sığmamışsa gönül kabına
Derdi olan bakar mı hicabına
Vahdet lokmasını Hak şarabına
Bana bana gelir sana Mevlana

Varlığın sırrını bildi bileli
Evini barkını terk eden veli
Kendini savrulan yaprak misali
Sana sana gelir sana Mevlana

Sultan’ın bir ateş düştü içine
İster Çine gitsin ister Maçine
Terk edip varlığı senin hiçine
Yana yana gelir sana Mevlana

Sultan Mustafa

Mevlana…!

Senin yolun hak yoludur
Kokuların gül kokudur
Dedin şems de pirimdir
Sana dönerim Mevlana

Hak ilmidir Amelinde
Hoş görülük temelinde
Hak şerbeti ellerinde
Sana dönerim Mevlana

Güller gülistan da açar
Gül kokusu amber saçar
Gül yüzünde güllerin var
Sana dönerim Mevlana

Elbet varırsam diyarına
Ellerim de güller sana
Eğri boynum düşer yana
Sana dönerim Mevlana

Feriha bir garip kuldur
Fersah fersah dert doludur
Fırsatçı mahşer kurdur
Sana dönerim mevlana

Feriha Ceylan

Mevlana ile Hoşgörü

Uzayın derin bir sırrı var,döner kardeşçe
Dünya döner,devran döner,sonra yine döner
Kendi etrafında döner Dünya,hiç durmadan
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Güneş çok uzaktır,hem ısıtır hem de yakar
Herşey toprakta başlar,toprakta tekrar biter
Zaman,döner bir Dünya’dır; ışığı Güneş’tir
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Yağmur yağan râhmettir,tekrarlanan zahmettir
Toprak,verir,tekrar alır,tekrar can’dır toprak
Yaradan yaratmış,çok çeşitli ve de kutsal
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Dönerek işleyen ‘İlâhi’ bir ışıktır ‘O’
Dönerek işleyen bir Dünya’dır,Mevlana
Sabırla akan,zamanla mekandır Mevlana
Yüzde yüz ilimdir yaradan; elçi Mevlana

Selim Temiz

Sana Geldim Mevlana

Sana geldim Mevlana…
Düştüm yollara Fatiha’larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz

Sana geldim Mevlana…
Herşey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz
Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri

Sana geldim Mevlana…
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül
Şimdi ezan nur alem, nur Konya
İşte sabır, işte aşk, işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlana…

Sana geldim Mevlana…
Ayet ayet İslam,nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana
Serin bir rüzgarla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlana…

Yavuz Bülent Bakiler

Mehmet Akif Ersoyun En Güzel Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Mehmet Akif Ersoy şiirleri
Mehmet Akif Ersoy güzel şiirleri
en güzel Mehmet Akif Ersoy şiirleri


Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir’
Davransana Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana Sen böyle değildin
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver Kalma yolundan
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez
En korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan,
Hüsrâna rıza verme Çalış Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş
Sesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş Batıyormuş! ‘
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var
Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
‘İş bitti Sebâtın sonu yoktur! ‘ deme, yılma
Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma

14 Mart 1913

Mehmet Akif Ersoy