Posts Tagged ‘şimdi’

askımdın sen

Cuma, Haziran 22nd, 2012

askımdın sen benim
göz bebeğimdin
sana verdiğim değeri hic bir zaman bilmedin
seni ölesiye sevdim

askımdın sen benim
canımı bile verirddim senin icin
ama sen ne yaptın terk ettin gittin
askımdın sen benim

simdi ne oldu askımıza
ellerin oldun gittin
bir kalemde sildin
askımdın sen benim

simdi ellerin oldun
git artık bir daha sakın geri dönme
git uzaklaragözüme görünme
askımdın sen benim

ama artık ask yok
sevgide yok bende
ben artık bir tasım ruhsuz sevgisiz
lanet olsun böyle aska
:f109 :

aşk mı buyur

Cuma, Haziran 22nd, 2012

bari bir acı olarak kal içimde

Madem ki birtanem değilsin
Bari bir acı olarak kal içimde
Ona da razıyım ben

Ölene dek çekerim
Sanma bir gün nefret ederim
Aksine seni öyle de severim
Sırf seni hissetmek için

Ister baş ağrısı ol
Ister kalp ağrısı ol
Istersen de ölümcül bir hastalık ol
Hiç yakamı bırakma
Ama yeter ki bir şekilde içimde ol

Belki çok inlerim
Dayanamaz hale gelirim
Belki de güzel bir şarkı der
Ölene dek dinlerim
Sanma bir iki satırı silerim
Ne varsa içime çekerim
Hemde bir nefes misali

Sana söz veriyorum
Hayat içime siner
Zaten gerçek aşık
Kendini böyle ifade eder

BİTANEM

birtanem sabahı bekledim saatlerce
ama ya sonra
sen yoksun ya şimdi
korktum belki sabah olmaz diye
olsa da sen yoksun diye…

Sevdam İstanbul, kırık hayallerin şehri…
Uzaklara prangasın…
Masum çocuğun hüzünleri sarar yoksan beni…
Yakacağım…
Yoksun sen…
Geçtiğin her yeri…
Huzun ve sevda

Şimdi bir gündönümündeyiz artık
Ve elveda demenin zamanıdır hüzne
Çok zor bir aşk aratıyorsun,
Gözlerine her bakışımda beni ağlatıyorsun. Ben tayfun
Birtanem bu aşkı benim bedenimde parçalıyorsun.

Acımıyorsun söylerken,
Ama sana şunu belirteyim hayatım:
Ben aşkı seninle yüceltip,seninle alçattım.
Kahpe dünyamda,bana gerçeğinde oyun olduğunu anlattın.KN

En tatlı rüyalarımdan birini görüyorum;
Sıcak bir kumsalda,
Ay ve yıldızlar şahidimdirki ben seni çok SEVİYORUM

Aşk Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Susmusum
Farkında Olmadan
Arkamda Bıraktım Artık
Yüklerimi
Taşıyamaz Oldum
Farkında Olmadan
Içimi Acıtıyor
Bişeyler
çokmu Alışmıştım
Bu Yükü Taşımaya
Bir Boşluk Var
şimdi Adı Koyamadıgım
Nedenleri Sormaz Oldum Artık
Dedimya Yoruldum Artık
Sebebini Bilemedigim
Soruları Sormaktan
Bir şeyi şimdi
Daha Iyi Biliyorum
Ben Yükümü
Atsamda O Yük
Hep Benle Olacak
Sadece Agırlıgını Hissetmicem
Okadar Alışmışımki
Hep Varmış Gibi
Gelecek
Ama Gün Gelecek
Alışacagım

işte haykırsam
Gecelere karanlık sokaklara
Güneşin doğmadığı karanlık yüreğime
Anlarmısın beni
Umutsuzluğumu;
Sen nerden çıktın karşıma

Haykırsam korkularımı
Desem ki mutluluğu bekliyorum
Desem ki o sende var
Anlarmısın beni
Sarılsam sana sıkıca kal desem yanımda
Gözlerimdesin desem her zaman

Korkuyorum desem yarınlardan
Yıprandım desem aşktan
Anlatamıyorum desem duygularımı
Anlarmısın; hayır
Ben bile anlamıyorum ki
Sen beni hiç anlayamazsın

Gözlerimi kapatıp daldığımda düşlerine
Hayallerimi bir sandala bindirip
Yüzdürdüğümde bir okyanusta
Seni özlediğim zamanlarda
Kokunu aradığım güllerde
Sen, güneşin doğduğu bir yerdeki
İlk ışık gibiydin benim yüreğimde
Aydınlığıydın karanlık dünyamın
Doldurdun o sıcaklığınla bütün benliğimi.
Seni alıp gitmek isterdim
Bir bilenin hiç bilmediği bir yere.
Sana bir türkü tutturmak isterdim.
Olmayan sazımın bitmeyen nameleriyle.
Sana bir yürek vermek isterdim
Bitmeyen aşkımın tükenmez sevdasıyla
Seni anlatmak istedim şiirlerde
Seni tanıtmak istedim
Tanıdığım şeklin ile mısralara
Haykırmak istedim
Ben seni çok seviyorum diye

Sen kurumuş bir gülün yaprakları
Sen bitmeyen bugünün yarını
karanlıklar içinde kaybolan bir anı
istemiyorum seni ,dönme geri artık…

diz cöküp yalvarayımmı bir kez daha sana?
Ne olur birdaha yüzüme öylece bakma
Yıllarımı harcadım ben aşkımıza
İstemiyorum seni ,dönme geri artık

Aşkımıza sahip cıkmalıydın
Yıllardır beni hiç aramadın..
Beni resimlerinle başbaşa bıraktın.
İstemiyorum seni, dönme geri artık

Hayat bana borcun var…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Gülmek güldürmekti niyetim
Aldın gözlerimde ki ışığı
Baktım gülüşler yok
Ne yaptım ben sana
Hayat ver cevabını
Hayat bana borcun var
Ver hesabını
Sevdim ben
Çok sevdim duyuyor musun
Geri istiyorum aşkımı
Senden bir tek onu istedim
Aldın yüreğimdeki Aşkımı sevdamı
Yalnız bıraktın bu bedende canımı
Ne yaptım ben sana Hayat ver cevabını
Hayat bana borcun var
Ver hesabını
Bir beklentim vardı
Oda sevdamdı mutlu olacaktık
Düşünceler hayalde kaldı
Uçurdun onu avucumdan
Gökyüzüne benim canımdı
Şimdi özlem ve hasret beni sardı
Ne yaptım ben sana
Hayat ver cevabını
Hayat bana borcun var
Ver hesabını
Şimdi ümidim var benim
Sevdiğimi yaşamak
Nerde olursa olsun
Onun yanında olmak
Bir kere olsa yeter
Onunla nefes almak
Son gün desen razıyım
Gözlerimi kollarında kapamak
Hayat bekliyorum hadi
Ver bana cevabını Hayat;
Ya cevap ver
Ya da sevdiğimi ver Artık
Yeter…

ALINTIDIR.

Gitme seni Özledim

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Namık Kemal Aşk Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşk Şiirleri Namık Kemal ,

Namık Kemal’in Aşk Şiirleri,

BEYİTLER

Sana senden gelir bir işte ‘dâd’ lâzımsa
Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah’ındır.
Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır

Namık Kemal

YOKTUR

Gül ruhluların misali yoktur.
Hurşidin o rengi âli yoktur.
Ağyar ile ülfet etmek ister
Ben ölmeden ihtimali yoktur.
Cevretme değil fedayı aşka,
Öldürse dahi vebali yoktur.
Allah’adır istinadım ancak
Nevi beşerin kemali yoktur.

Namık Kemal

VATAN ŞARKISI

Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal’a bizim hâk-i bendedir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu geçmez ovamızda dağımızda
Her gûşede bir şir yatar toprağımızda
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Namık Kemal

KIT’ALAR

I

Eylemem ölsem de kızbi ihtiyar,
Doğruyu söyler gezer bir şairim.
Bir güzel mazmun bulunca, Eşrafa,
Kendimi hicveylemezsem kafirim!

II

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,
Gelmesin reddeylerim billahi öz kardeşimi.
Gözlerim ebna-yi ademden o rütbe yıldı kim,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı

III

Vakt-i, istibdatta söz söylemek memnu idi;
Ağlatırtırdı ağzını açsan hükümet ananı!
Devr-i hürriyetdeyiz şimdi, değişti kaide.
Söyletirler evvela, sonra s..ler ananı!

IV

Çekdiğim çevr ü cefanın sebebinden sorma
Deme kim: -Badıhave menkabe dellalı budur!
Habs ile, nefy ile, işkence ile ömür geçer,
İşte Türkiyye’de şair olanın hali budur!

V

Vükela kabrine heykel dikelim şöyle yazıp
Ki: ‘Bunun hal_i hayatına yeri münhal idi
Sanmayın yavm_i vefatında bilindi kadri
Sağlığında yine bu böylece bir heykel idi’

VI
Padişahım, bir dirahta döndü kim guya vatan,
Daima birbaltadan bir şahıhali kalmıyor:
Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi,
Gitgide zulmetmeğe elde ahali kalıyor

Namık Kemal

Liseli Kız

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Benim de bir zamanlar sevdiğim vardı
Beyaz dantel yakalı liseli bir kız.
Bağlarda, bahçelerde, yaylalarda yeşeren
Al karanfiller gibiydi aşkımız…

Gülünce içimde rengârenk güzel,
Güller açılırdı iri.
Hani bilirsiniz ya yıldızsız siyah
Geceler gibiydi gözleri.

Bir mermer çeşmeden akan su gibi,
Geçip gidiyordu günlerimiz.
Biz bize yaşıyorduk kendi kaderimizi
Bütün yaratıklardan habersiz.
Ve yuvada bekleşen sabırsız, küçük
Serçeler gibiydik ikimiz.

Gözleri konuşurdu susunca, mahzun:
‘Seni seviyorum’ derdi.
Sevdadan, gurbetten, hasretten yana
Sıcak türküler söylerdi…

Üstelik bir ceylan gibi sebepsiz
Ürkek halleri vardı.
Ayrılık deyince oturup sessiz
Çocuklar gibi ağlardı.

Bilmiyorum şimdi kaç yıl, kaç mevsim
İçli mektuplar yazdık.
Bazen yan yana yürür, beraber otururduk
Ama konuşamazdık.

Ben görmedim şimdi öyle diyorlar
Büyümüş artık liseli kız, gelin olmuş…
Unuttum her şeyi diyormuş
Ve her gece rüyâsını nur topu kadar güzel
Sarışın çocukları süslüyormuş.

Görsem çocuklarını şimdi diyorum
Bakamam yüzlerine çaresiz
Bana bakar çocuklar sessiz.
Çocukları gözlerinden tanırım
Biliyorum, hiç birşey bilmezler ama
Bakamam, utanırım

Yavuz Bülent Bakiler

Cemal Süreya/Sevgilim ben şimdi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Sevgilim ben şimdi

Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
”Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”.
Çiçekler, çiçekler…
Su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O köklensin diye pencerede suya koyduğun deve tabanı
Hepten hüzünlü bu günlerde
Gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
Masada tabaklar neşesiz
Koridor ıssız
Banyoda havlular yalnız
Mutfak dersen – derbeder ve pis
Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
Vantilatör soluksu
Halılar tozlu
Giysilerim gardropta ve şurda burda
Memo’nun oyuncak sepeti uykularda
Mavi gece lambası hevessiz
Kapı diyor ki açın beni, kapayın beni
Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
Radyo desen sessiz
Tabure sandalyalardan çekiniyor
Küçük oda karanlık ve ıssız
Her şey seni bekliyo,r her şey gelmeni
İçeri girmeni
Senin elinin değmesini
Gözünün dokunmasını
Ve her şey tekrarlıyor
Seni nice sevdiğimi….

Cemal Süreya

Düşen Bir Çocuksa, Tutan Neden Hayat Değildir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Keşfedilmemiş bir şiirin son kıtasındayım…/..Bulunmaya varmıyor dilim…

…..merak etmiyorum da,
giderken üşüdün mü bende(n)?
hiç düşündün mü?

oysa ben d/okuyorum şimdi
seni
tenime,
enine, boyuna,
yazıyorum
düşünmeden../..düş(ü)me!

sense çıplaksın
kelimelerini kaybetmiş bir şair kadar
terli şimdi bütün hatırlamaların…
unuttuk (mu) susmayı?
oysa yalnızız
içimiz de
ikimiz de

ki kaybolmuşluğun sesin kadar
ve bulunulmuşluğun kadar suskunluğun…
şimdi
susacak kadar kayıbız
bulunamayacak kadar vurgun….

II

bıraktım çocukluğu(mu)…/..tutulmaya gidiyorum
tut(mayın)!

yerine yenisi alınmasa da bir yüreğin?
siz yine de;
vurun umudun yelkenlisini!..
’yalnız’
ağlamayacağıma söz veremem
bağışlayın!

Aşk verirdi gidişlerin,
nefes alır
gül dikerdi her gece kapıma
dikenini batırır…
alınma sakın!
ben en çok dikenlerini sevdim
susuşlarının…

bu unuttuklarına mı direnişin?
dışına rehin bıraktığın ben miyim?
yoksa kendin mi?
bu içinden çıkan
hangi güçsüzlüğünün kavi?
Bu ne girdap!
bu ne duvar?
bu hangi rahvan gidişin bahçemde salınan?

III

…divit kokusundasın sen…/..yazmadan dağılansa ben!

mealimi kendime bıraktım…
açıklamamı sana
yağmurum!
beni tercüme edebilir misin ayrılıklara?

kaçıngan bir susuş benimkisi..
düne ufak bir bugün kaçamağı…
ağlayışlarım biraz kadınımsı…
ve sen şimdi biraz kağıdımsı…
içine damlıyorum aralıksız…
sus(a) bana!

IV

bazen söylerdin;
’düşe kalka büyürüz çocuk, hayat böyledir’
düşen bir çocuksa şimdi ’sevgili’,
tutan neden hayat değildir?

Hatice Menteş

Ölüm yanıma gel !!

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ölüm yanıma gel
Benim için tek ol,gelen bir tek sen ol
Nehirlerim donmuş,
ve etrafımdaki gölgeler kalbimi iğrendiriyor.

Ölüm yanıma gel
yanımda kal,sessiz ağlayışımı duy
üzüntümün içine saklandım,üzüntüye mıhlandım.
ve etrafımdaki acı dünyamı donduruyor.
Dünyam soğuk…

Hayatta başarısız oldum.
yıllardır feryat ettim.
Zamanın içinde dondum.. geride kaldım..
Kederin sevinci tüm bulduğum…
Kederin büyük sevinci!

hayatın gölgesinin arkasında kayıp umutlar acı çekiyor.
Geceyi arıyorum sevgiyi bulacağımı umut ederek.
Yaşamın kısa sonsuzluğunun sessizliği içine boğuldum.
Gözyaşları doğru yoldan sapmış kalbimdeki boşlukları dolduruyor

Beni bağrına bas, zevkli rahatlık
Eşsiz bir barışın olduğu bir dünya ver bana
kalbimdeki umutsuz çığlığı dindir.

Ölüm yanıma gel
Bu soğuk dünyadan bu boşluktan kurtar beni
Hayat, beni öldürdün
ve şimdi beni bu mutsuzluktan ayır beni

Hayatta ağlıyorum , hayattan uzakta uçuyorum
bu duvarların içine düşmeyi seçtim.
Büyük sevinç..
Kederin büyük sevinci!

Kaybolan masumiyet için göz yaşı dök
İçimizde ki ağlayan terk edilmiş ruhlar için…
Acıya teslim olan kalpler için…
Geride kalmış yanlızlık için ağla.

Acının ve dünyanın kederinin farkına var
Bu kabus gibi yerden öte bir yer düşün
Gecenin içinde bize sevgi ve birlik veren bir yer
Ölüm, yanıma gel ve bize hayat ver!

Bu acı dolu dünyanın yerine ölüm daha iyi
Sevgiyi ver bana yada ölümü!

Ölüm yanıma gel!!
Emrediyorum !!

Sen Vurdun da Ben Ölmedim Mi?

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Sen Vurdun da Ben Ölmedim Mi?

Yokluğunda ne ateşleri hasretinle yaktım da
Bir seni yakamadım,beni yaktığın gibi
Çölde su,mahpusta gün,oruçta ekmek gibi bekledim seni.
Sense araya korkular koydun
Yasaklar koydun
Şimdi neredesin diye sorma!
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara,kasvetli akşamlara
Sen varken,
Bakıp iç çekmezdim tren istasyonlarına,
Otobüs duraklarına
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım.
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim,kalanlara acımazdım
Sen varken böyle üşümezdim,titremezdim.
Masumdum,çocuklar gibi
Böyle delirmezdim,küfretmezdim
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim
Şimdi soruyorum sana
Adı sevmekse bu cehennemin,
Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun,
Bütün acılarına “yeşil ışık” yaktım olmadı,
Bütün korkularına “arka çıktım” olmadı,
Dağlara merdiven dayadım, olmadı.
Haziran´da Kar oldum yağdım avuçlarına,olmadı.
Sevdim olmadı,yandım olmadı,taptım olmadı
Artık benden pes!
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes!
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum,git!
Ama ardında,
Ağlayan bir çift göz,
Paramparça bir yürek,
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan;
Çek silahını daya sırtıma!
Titrersem namerdim
SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ?

Ahmet Selçuk İlkan

ben şimdi yine yalnızım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

BEN ŞİMDİ YİNE YALNIZ

ben şimdi yine yalnız
dostlar ağlasın

ben şimdi yine yalnız
eller sevinsin

yalnızlığımdan usanmışken
sen çıkıverdin karşıma
severken delicesine
ayrılık canım ne diye

sevmiştik biz umursuzca
dünyalar bizimdi sanki
yüreklerimiz bir atıyordu
gidipte gelmedin ne diye

ben şimdi yine yalnız
bırak dünyam kararsın

ben şimdi yine yalnız
düşmanlar gülüp oynasın

SENİ BEKLERKEN

Bitmiyor hasretler…
Anlamsız geliyor seneler…
Kendinden geçti ümitler…
Sevdam diz çöküp;
Yollarını bekler.

Gözlerimdeki ışıltıya,
Karanlıklar yağar
Bekleyişlerim azar!
Uykusuzluğum yalnızlığımla,
Rüyalarına dalar.

Kalmamışsa senden bir umut;
Ne çıkar, tahtım tacım olmuş(!)
Felek vermişse ayrılıktan bir komut;
Neye yarar, dört mevsim bahar olmuş(!)
Yaşama sevincim varsa!!!
O da senin sevdan olmuş.

Buz tutmuş engeller,
Sevda terimle çözülsün.
Sevda külfeti çileler!
Miadı dolup, mükafatını görsün…

İçimdeki ateş lav olsa da!
Teninden mahrum bedenim üşüyor.
Her damla göz yaşım bin umut boğuyor!
Dualarım benimle el açıp;
Feryad u figanla seni bekliyor.

Sen hayalinle de…
Sen zahirinle de…
Sen inan ki;
Her şeyinle, sevmeye değersin…

Unutma!!!
Yorgun değil yüreğim,
Seni sevmekten.
Beyhude değil dileğim ,
Seni beklemekten.

Sevdamdan güçlü olamaz,
Kahrolası engeller.
Sevdamdaki istikrarı bozamaz,
Umutsuz olsa da hasretler.

Pişman değil ömrüm,
Seni tanımaktan.
Bahtiyardır gecem gündüzüm,
Sevdanı yaşamaktan.

En güzel Uzun şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Uzun şiir,
Uzun şiirler,
En güzel Uzun şiirler

Beni sen akşamcı ettin
Hayal sevgilim
Elde kadeh
Dilde sen
Her akşam bu sofrada bir rüzgardır esen

Yıldızlara isimler verdim kendimce
Biri hayal
Biri gurbet
Biri hasret
Biri hep o güzel memlekettir memleket
Sokaklarında büyüdüğüm seninle
Buluştuğum gözlerinle
O güzel memleket bir yıldıza adını verdi
Akşamları göğe kaldır başını seyret
Belki geçmişin ışıkları henüz sönmemiştir
Belki resimler kaybolmamıştır
Belki isimler unutulmamıştır
Belki batmayı unutmuş güneşler vardır gökte
Seyret aynaya bakmadan seyret gökyüzünü
Bir yıldız göz kırpıyorsa
Veya bir ışık kayıyorsa
Benim kadehimdir şerefine kalkan
Işıklara doğru
Sana doğru
Şiirler geliyor gökyüzünden
Bu bilinmeyen hayal meyhanesinden

Beni kimse görmedi
Ben kimseye el sallamadım
Seninle meşguldum
Tanıdıklar görmüşse de ben onları tanımadım
İnanır mısın senden başkasını da pek sallamadım

Baharlar açıyor toprakla birlikte ben de canlanıyorum
Hayallerimi uçurtma yaptım
Gökyüzünde yalpa yalpa yalpalanıyorum
Birşey göremiyorum uzaktan sana uzanamıyorum
Adını çağıracağım bir kimse de yok
Hep yalnız yürümüşüm sokaklarda demek ki
Sana bakayım derken kimse kalmamış yanımda
Bir senin adın var aklımda
Onu da söyleyemem
Onu bağıramam özgürce
Adını tutukladım beynimde salıvermek yok
Havalandırma bile yasak
Voltayı hayallerimde atacaksın
Sen kimseye görünmeyeceksin

Gel be dünya, evinden atma beni hayata çok alıştım
Azraile satma beni
Sana söylerim beni vermezsen ellere
İsimleri itiraf ederim
Bir konuşsam sarsılırsın

Beni sen akşamcı ettin hayal sevgilim
Elde kadeh
Dilde sen
Meyhane beğen meyhanelerden
Küfürlere karıştı gecenin çığlıkları
Sesim sesine ulaşmaz
Aşk buna mı derler
Kavuşulmazsa büyür
Kavuşulursa erir

Ben seni seyrederdim
Köşeden
Arkana takılırdım anlamazdın akşam üstleriydi
Bizlerle pek oynamazdın
Bir yakan toptu son oyunumuz
Ellerin ellerimi yaktı
Gözlerin gözbebeklerimi
Bisikletimde kaldı sıcaklığın
Bisikletim yok şimdi

Beni sen akşamcı ettin
Hayal sevgilim
Elde kadeh
Dilde sen
Bir de o zümrüt gözlerinde öpüşen
Mutlu çocuk
Nereye yolculuk bile demeden
Gittin evlendin
Seslenemedim
Seni hiç görmedim
Ben ölmedim
Sen ölmedin
Neredeydin bilemedim
Bir tebrik de edemedim

Şimdi eski dostlara rastlıyorum
Herbiri bir yerde
Kimi okumuş kimi zengin
Kimi mutlu
Kimi bezgin

Ben bir dünya tatlısı ile evliyim şimdi
Dünyaya bunca bağlanmam onun eseriydi
Şiirler yazdım ona şarkılar oldu
Bu kadeh onunla doldu
Seni inattan soruyorum herkese
Daha neler var bu şiir devam ederse

Bırakma hayallerimi
Hayal güzelim
Ben akşamcıyım
Sen akşamsın
Bir güzel bestede şarkısın dinlediğim
Bir özlemsin bitiremediğim
Dün gibi herşey oysa
Dün gibi ama
Zamana şehir de dayanamamış
Yıkılmış
Sokaklar süklüm püklüm
Ağaçlar büyümüş ve çürümüş
Bizse yaşamadıklarımıza inat saçlarımızda beyazlar
Sokaklarda maziyi arıyoruz
Yanılıyoruz dostum
Yanılıyoruz
Zaman geldi biz ayrılıyoruz
Ben sana alıştım hayat
Darılırım gidersen
Bir daha yüzüne bakmam
Şerefsizim yanına bile gelmem

Bu şiir uzayacak
Hayal güzelim
Yorulduysan git
Laf lafı
Laf mısrayı açıyor
Bende uyku yok
Zaman azaldıkça
Uykum kaçıyor
Daha uzun kalmak ayakta
Sanki daha uzun yaşamak gibi
Hiç uyumasam ömrüm iki katına çıkar mı
Aldanmak mı yoksa hayallerim
Ömür nedir
Hayat nedir hayal nedir
İşte şu oturduğum sedir nelere şahittir
Ben bilmem o da dünyada ben de
Belki o sedir daha bir kıymetlidir
Herşey izafi hayal sevgilim
Güzel
Çirkin
İyi
Kötü
Uzun
Kısa
Ve daha neler neler
Adına sıfat dediğin ya da nitelik
Asıl olan
Mutlakla birliktelik

Sazlıklarda bir kamış
O kamış neye yaramış
Diye sorma
Kamış kamış olmuşsa mutlaka
Birşeye yaramıştır
Hani insan insan olmuşsa da aynısıdır
Palavra gayrısıdır
Ben bıkmadım yaşamaktan
Yaratan bıktırmasın
Aşk ile yansın yüreğim
Ayakkabım sıktırmasın

Haşim adam bıçaklıyor mu sokaklarda
Yüksel ‘i dövdüler mi kapıda
Vay anam ne kıymetliymiş gözlerin sen hala kaçır onları

Mahallenin bebeleri birbirine girsin senin için
Elyüz kan içinde elin oğlu şenli
Bizi bize kırdırttın
Güzeller güzeli
Hayal şehrin hayal kızı
Helal olsun sana
Akan kanlar yoluna şerbettir senin

Beni sen akşamcı ettin hayal güzelim
Ötekiler ne oldu bilmem
Biri emekli olmuş
Öbürü elini tornaya kaptırmış
Biri de terörist dediler
En akıllısı manifaturacı, müteahhit
Kapatmış hayal şehrin arsalarını
Sonra önüne gelene satmış

Ben kiraladım yanındaki meyhaneyi

Parasız mey satarım karşılığında muhabbet
Ben sana hapsoldum müebbet
Yine de diyorum kendime be adam haline şükret
Ya idam olsaydı cezan
Af da etmezdi devlet

Bu şiir ah bu şiir seni bana getirsin
Ne işim varsa beni alıp bitirsin
Sesler uzakta kaldı
Yaşlar yaş olmaktan çıkmak üzere
Bu şiir seni bana getirecek mi bilemem
Ama ben kalkıp gideceğim uzaklara
Aklımı bırakıp
Aşkımı bırakıp
Bir de yakamı bıraksam
Kurtulacağım
Sana bir sepet çiçek yollayacağım
İsimsiz
Bir kucak şiir
Bitimsiz

Ellerimde güller açmış
Sabah çiğleri üzerinde
Fırından sıcak ekmek kokusu yayılır
Çocukluğumun istüne
Uyanmak ne de zordur okul varsa
Sen uykularımı bölerdin
Buğdaylı rüzgar kokusuyla
Büyüdük herşeyi büyüttük
Aşkı
Hasreti
Milleti
Sen neredesin ey sevgili

Caner Mardin

Yüreğim Aşkına Susuz

Seyit Ahmet Uzun

Susuz kaldı yüreğim aşkına
çöl oldu duygularım
hani nicedir özlediğim sen
bir bıçağın altında
kanımı akıttım nemli toprağına
dudaklarım kupkuru
kalbim atmıyor sanki

aynaya baktım bugün alnımda kan
aşkına hüküm giydim demiştim
ama kalbim o kadar kirli ki
girmek istemedin sanki
nazlı bir kuş gibi penceremde
süzüyordun ben dikeni yüklenmiş çiçeğini

ama inanıyorum ki sen dikenlerime aldırmazsın
sevgimi hissettiğin yüreğimin hürmetine
acır da bağışlarsın değil mi?

nice yüzler gördüm ki kanlı
nice yüzler gördüm ki maskeli
nice yüzler gördüm ki aşksız
ben ben neresindeyim bu sersenişin ey sevgili
işte aşksız ve kupkuru bir çöle dönmüş kalbimi
yapmacıksız ve sade
aşksızsa da iki yüzlü ve kanlı değilim.
nefretleri eritiyorum sabah güneşinde
kurban ediyorum kaprislerimi, kıskançlıklarımı
iki yüzlülükleri ve kibirleri
sahtekarlık kokan ibadetlerimi
sana sadece susuz kalmış kalbimi sunuyorum.
al sevgili al boya beni aşkının sularına

Seyit Ahmet Uzun

Gerze’ce bubaya sesleniş

Cuma, Haziran 22nd, 2012
GERZE’CE BUBAYA SESLENİŞ

Buba nasısın,iyimisin ?
Uraları bilmeyim emme ,
Buraları bura olmadan çıktı artuk.
Mezardan çıksan hepicüümüze şakınusun.
Kimse senin gibi tentüros giyinmeyi.
Annem senin alduğun çiçekli naylon entariyi giyiyi,
Bizim alduğumuzu beyenmeyi.
Şimdiki uşakla göynüm dönüyü diye,
Gayıınan balığa da gitmeyi,
Kimse sülük de toplamayı.
Bazarda Hızarçayının tomatisi de kokmayı.
Dölü Sabriyi bile özleyük be buba !
Sizin zamanınızdaki eşkiyala yok artuk.
Şimdi bangalar eşkiya olmuş,
Herkese gredi veriyle önce,
Sonra da soyuyla.
Ahacuk bizim dındızlak memedin oğlu,
Almış grediyi,
Banganın müdürü de şakınıymış,
Evine haciz geleceemiş.
İnna sabirin kör şeytan !…
Cezvede yaptuğun gahvenin dadını unutamayım.
Ne gahvenin dadı galdı,ne de çayın…
Şimdi nesgafe içiyle.
Hemde üçü bir aradaymış,
U gada da güzel deyle,
Emme ben haazetmeyim.Madam almayı.
Çaylar sallama oldu,insallar da dallama .
Ha ! Helbet kimse kimseye güvenmeyi.
Evlere misafirliğe giden-gelen de yok.
Eskiden oturmaya giderdük,
Elma,fındık,cövüz ve misir yirdük,
Çay içerdük davşan ganı.
Bahcelerden örük toplarduk,
Damaamız gurumasın diye.
Aaah şu gavur icadı televizyon yok mu !?
İlazım diye üç dane aldudula,
Gine de acens dinleyemeyim.
Gocasından ayrılan gız,
Binbir Gece’ye bakmazsa gecesi geçmeymiş,
Yaprak Dökümü’nde dökülen yapraklara bakıymış,
Ferasetsüz büyük oğlan Kurtlar Vadisi Pusu,
Güçcüğü de “Var mısın yok musun”seyrediyi.
Acun diye biri var,
Firardaydı niye döndü bilmeyim !
Başkalarının uşaklarını da dağnamadıydım emme !…
Torunun Yusuf’unan gurur duyabilüsün,
U gada da güzel uşak oldu , okudu,
Elentirik mühendisi çıktı.
İş bulamadı. Emme, galdırım mühendisiyim deyi.
Gerze’de galdırım da yok ya!
Düdük gibi daracuk.
Yangundan soora dökülen çatlak yollarda sürünüyü.
Bi de telefon çıkmış,ahacuk elimde;
Gömleen cebine beş dane sığıyı.
Tele-fon deyle emme teli meli yok.
Eyi bişey de çok yalan gonuşuyu,
Cevdet’i garajda görüyüm,
Araduğun kişiye ulaşılamayı deyi.
Emme resim çekiyi,görüntü gaydediyi.
Cuma aaşamı ruhuna Yasin okutacaadım,
Hocaların işleri varımış,
Eve taa gelmeyle.
MSN’ den sesli olarak okuyabilürük dedile.
Hadi gine iyisin.
İnternetten Yasin çabuk gelü uraya.
Topraan altından baa;
“Depeeen üstüne git !” mi deysin bilmeyim.
Emme ben sağa bunları has deyim.
Dünya işleri bitmeyi buba!
Şimdi baa müsaade ,
Lila’ya gidip canlı müzik dinleyecem.

Hoşgeldin Kadınım

Cuma, Haziran 22nd, 2012


Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam…

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.

Nazım Hikmet

Özgürlüğe Doğru

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bırakıyor ardından belalara beni
Tedbirim öldü gövdemin binası geçti

Göğsümde ince gergin çelik bağcık
Tenimi bastıran içerilere

Bağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar
Çatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar

Çocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor
Bir baba damarı vuruyor sökülen nabzım

Şimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun
Simsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim

Kader akışı alkışlanıyor her kârım
Nazlı buluş git git kabarıyor dalgalar

Çare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil
İsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün

Harp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil
Güzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm

Harp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim
Binlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin

I believe in you believe in we believe in
In la ilahe illallah la ilahe illallah

Şimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan
Yüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların

Dünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre
Geçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete

Şehvet ahırı değil yeryüzü
Domuz ahırı değil yer toprak

İki bakışımın arasında bulduğun toprak
Dört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri

Kapanıyorum kabul et öyle buyur
Bin açılı örtüye daha sar beni

Bin yıl bin daha
Dursam kapında

Sayısız perdeden bir perdecik kalksın için
Başım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında

Sakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş
Vara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm

Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha
Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün

Binbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada
Bir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları

Sakin daha sakin kımıltı yok bakışında
Bırak toprak altında göl olsun gözyaşın

Bir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın
Destur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi

Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni
Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri

Bu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı
Bu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı

Ya bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü
Gövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği

Sen gönlünü yukarıya bil

Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle
Bir dağ nasıl inlerse başla öyle

Ey zarif sen de ata yoluna meylettin
Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin

Cahit ZARİFOĞLU

Ophelia..Shakespeare..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nasıl ayırdederim bir bakışta
Seveni sevmeyenden?
Külahından, tozlu çarıklarından,
Elindeki değnekten.
Öldü, güzel sultanım çoktan öldü.
Öldü, gömüldü bile.
Başında yemyeşil otlar büyüdü,
Taşı dikildi bile.
Ne olur dinleyin!
Ak kefenler giyindi kardan beyaz,
Sarıldı çiçeklere.
Arar arar sevdiğini bulamaz,
Ağlayanlar içinde.

Hamlet /Shakespeare

Sevmeninde Bazen Gitmek oldugunu Bilmektir ask

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bazen bütün haksızlıklara, yok etmelere, yok saymalara susmaktır ve ne olduğunu, ne yaşadığını sadece senin bildiğin ama asla onun bilmediği cehennemlerde yanarken, kan kusarken, seni terk ederken de tebessüm edebilmektir aşk.

Ellerin üşürken tutmasını beklemek, avuçlarının hapsinde kalmayı düşlemek, avuçlarına can çeken parmaklarının isterikliğini durdurabilmek ve her şeye rağmen, teninin yakıcılığını, teninde umut etmek ama son anda da gittiğine dayanabilmektir aşk.

Bazen uzun yolların sonunda kavuştum diye beklerken terk edilmektir aşk.

Ateşler içinde yatarken, bir bakışına kalmışken, bir nefesine can vermeye hazırken, bırakıp gidilmektir ve yine de tutkuyla beklemektir, her şeye rağmen döneceğinden ümidi kesmemektir aşk.

Bazen mutluluğu için, kalbinin seçimine razı gelmektir ve giderken başka bir kolda yeni hayatına, yinede mutluluklar dilemektir aşk. Onun mutluluğu senin ölümün dahi olsa, yaşam olmaktır ve yaşama dair ne varsa onun için düşünmeden yapabilmektir sonrada çekilip köşene sonsuza kadar dua etmektir, sana gelmeyeceğini bile bile yinede büyük bir tutkuyla sevmektir aşk.

Sevmenin de bazen kazanmak olmadığını anlamaktır aşk.

Tamda son anda kaybetmektir, oldu dediğin an “o” aşk karesinden silinmektir ve kavuşmaya susayan, titreyen bedenine, çatlamaya hazır yüreğine “dur!” Demektir aşk. Bazen durmasını bilmekten, bazen susmaktan ama her şeye rağmen bazen karşılıksız delicesine sevmekten geçer aşk.

Bütün olmak zaman ister, belki de bir ömrü feda bekler.

Aşk en az senin kadar tam, en az senin kadar eksiktir ve olgunluk asırlarla bedellendirilmiştir. Senin ömrün yetmese de, birilerininki yetecektir diye beklemek büyük hatadır. Hiçbir devirde aşkla yaşamak, aşkla sonsuz olmak ve aşkla noktalamak mümkün olmamıştır. Hiçbir aşk bir şey olamamıştır, hiçbir şeyi olamayanlarla dolu nice mevsimleri çürütmüştür aşk. Belki de böyle olmalıdır, belki de kavuşamamaktır aşk. Buluşmaların mahşere kaldığı sevmeler hep sonsuzlukla mükâfatlandırılmıştır aşkın “o” volkan bağrında…

Şimdi al eline kalemi ve yaz;

“Ey! Sonsuzluğun tükenmez ıstırap kraliçesi, (ıstırap kralı) biliyorum ki, sen gelmeyeceksin, biliyorum ki, sen hiç sevmeyeceksin aşıkları ve sen böyle mutlusun, biliyorum, çünkü kavuşmalar sende hep mahşere ertelenmiş.

Şimdi gidiyorum volkan bağrından bağıra bağıra, elbet bir gün gelirim, sukutu bulmak, acımasız ateşini söndürmek adına…”

“Sevmenin de bazen yaşamak değil, yanmak olduğunu bilmektir aşk.”

MURAT İNCE

Yar Olamadin ; Cemal SAFİ

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Vurduğun her yerden gül biter sanma!
Sen beni ilk defa yaralamadın
Ben sana kul köle olurdum amma
Sen bana bir günlük yar olamadın

Bu kadar yüklenmek var mı susana
Yerimde olup da çıldırmasana
Ben gönül köşkümü açtım da sana
Sen sokak kapını aralamadın

Hançerle mavzerle yıkılmazdım da
Süründüm aklımı senle bozdum da
Ben sana yüzlerce roman yazdım da
Sen bana bir satır karalamadın

Onbinde bir kula kısmet olsam da
Kadrimi bilmedin nimet olsam da
Ben senin bağına rahmet olsam da
Sen benim dağıma kar olamadın

Kalplere şifalar sunan meyvaydım
Her keyfe kedere derde devaydım
Ben senin bahtına gülen ayvaydım
Sen bana ağlayan nar olamadın

Yıllara maloldu gözümden düşmen
Ey şimdi aynayla kavgalı düşman
Her zaman mahçupsan her zaman pişman
Sen kendi kendine yar olamadın

vardır elbet..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ha bugün ha yarın diye beklemek yok,
Varsa iki laf kelamımız acilen söylemek gerek..
Susa susa yaşanmaz, kelimeleri uçurmak gerek.. Varsın anlaşılmasın hiçbir cümlemiz,
…Bizim kendimizle konuşmamız gerek..
Yaza yaza susun, çığlık atmak için sese ne gerek..
…Bir el..
Bir yürek..
Bize sesli kalem gerek..
Hadi sessiz sessiz yazın şimdi.
Seslice okuyan vardır elbet..