Yine sana sesleneceğim Senin kim olduğunu hiç bilmeden Senin kim olduğunu en çok bilerek İsyankar zambakların çılgın nilüferlerin Dört nala açan kiraz çiçeklerinin Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım Sarı bir hüzün kızıl bir gurur Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana Sana oklardan değil yaylardan bahsedeceğim Gülün dikeninden değil Gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım Topraktan söz açacağım Akan su gelmeyecek kelimelerime Suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim Yine sana sesleneceğim Senin kim olduğunu hiç bilmeden Bilmek istemeden Alaattin’in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi Ve ne dilersem dilememi isteseydi Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim Bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece Hayatta bir şeyden vazgeçmek lutfedilseydi Bedeli her şeyim olsa bile Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim Garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de
Oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki Tek geride kalmış hesap benim için Bu dünyadaki tek yük Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek Kürek mahkumu için kürek neyse Benim için de sana seslenmek o Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu Öbür yandan bileklerimden sızan kanların Gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu Oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim Atalarım bana kadınlara gökyüzünü Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler Sen kürekleri yağlı urganları Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun Sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak Göstermek istedim Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri Ama senin vaktin yoktu Ben bunu hiç anlayamadım Kavmimin kadınları bana öğretmediler ki Bazı kadınların beyaz apletlerden daha çok Siyah apletleri sevebileceğini
Sana sesleniyorum Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına Toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor Kürekleri bırakamıyorum Önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için Kalemi bir an elimden düşürmüyorum Ankara Kalesi’nin önünde Sana sesleniyorum Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun Ne de cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık Seviyorum seni ama dedin Hoşçakal diye ekledin Şimdi gitmeye mecburum Belki yine gelirim, umarım gelirim Son söz oldu
Cennet ve cehennemin dillerini Savaş naralarını ve aşk şiirlerini Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım Senin sözlerinin anlamını öğretmediler Hiçbir şey söylemeden gittin Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana Ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın Yine yeniden sadece sana sesleneceğim Müebbet bir aşk dışında Bildiğim tüm duygularımı terkedeceğim Sana sesleneceğim yine Seni sadece kuru bir sevgiyle değil Derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla Ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun Mütevazi bir sevgiyle değil Küstah bir aşkla sevdim seni Ben Osmanlı gibi Kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken Ölen köprülerin ülkesindeki Venedikteki son sancağı Kışın üşümemek için şal yaptın kendine Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde Gün geçtikçe eksilir demiştim oysa Atalarımın öğrettiklerine de ters düşse de Sana inanırım bilirsin Zamanla unutursun demiştim Niye daha derinleşiyor öyleyse Derinleşiyor özlemin Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları Coşturuyor ayrılık sözlerin Öfkelerimin kararlılığını Aşka katık ederek konuşacağım Bedenim bu dünyayı terkedene kadar
Öyle sanıyorum ki Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için Benden uzun yaşayacaksın Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin Küstah bir aşkla seveceğim seni Ben savaş ve ölümle haşir neşir olan Kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edceğim Ömrün geri kalınında Sana sesleneceğim yine Ben seni beyrut gibi sevdim ama Sana ne Mağribi ne de Manhatten’i anlatamadım Bağdat ve Şam’ı işgale yeltenmişken Venedik! ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı Sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana Senin kim olduğunu hiç bilmeden Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım Senin kim olduğunu en çok bilerek Kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim Müebbet bir aşk, Sarı bir hüzün Kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım Bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke Hüznün beni aşan taşkınlığını Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını Anlayabilseydin Anlatabilirdim sana Seninle yaşanan bir aşktan sonra Ayrılığın ölüm bile olsa Mavi bir ölüm olacağını
Duyabildigin tüm sesle Haykırabildigim kadarıyla Cevaplayabildigim her soru.
Gecenin lakırtısı hala kulaklarımda. Zaman ise sensizliğin sınırsızlıgında. Ve bensizligin ilk demleri kaplanıyor ..
Ankara da karsı pencerede yagıyordu kar. Görebildigim tek buydu Bugulu bir kırmızıydı gök.
Sana yazdıgım harfleri Birlestirip cizgi yapsam Ne kadar uzak olsan Sana gelirdi biliyorum ..
Karmakarısık sanmalar içinde her geleni O zannederdim.
Tabi gidenleride ..
Beni görmeye gel!
Gittigim geldi aklima. Karşı bir yoldan Bir trene binipte. Arkamda aglayan iki göz ..
Aglardım.. Süzülürdü yanaklarımdan. Buz çiçek olurdu .. Aglardım. Toprak yeşerir. Gonca çıkartr. Aglardım. Deniz maviş gök laciverte dönerdi. Gözlerim yanardı maviye bakamazdim. Her şey senden yana Ben yalnızdım. Kapatırdım sayfaları kilit vururdum. Deniz kara gök siyah olurdu.
Dedi sana falcı kadın, bunun huyu güzel diye. Dedi para yoktur bunda, hamurunda mutluluk var. Dedi sana dünya güzel, varsa da yüzlerce el. Sevgisinde şüpheler yok, seni sever senden de çok.
Yazma dedin artık bana, kadın dedi yazıl ona. Dedim küsmüş dargın bana, dedi dertli harlı içi. Dedim ana nedir derdi, evlat bekler bugün yarın. Dedi bana üzülme sen, o da seni candan sever.
Dedi kadın sabır size, bekleyin hep metanetle. Okuması yazması yok, aklı senden benden de çok. Gül’ü verdi elimize, oturun der hep diz dize. El âlemden sizlere ne, fayda varsa sizden size.
Torba değil büzesin ki, gözyaşların süzülmesin. Hayat bize dersler verir, falcı dedi sonuncu ders. Dedim falcı kader nedir, dedi senin yanındadır. Dedim falcı alev sarar, dedi bana gönlündedir.
Dedim falcı çare nerde, dedi bana esmerdedir. Dedim falcı esmer nerde, dedi yazan alevdedir. Dedim falcı köz ola ben, söyleyesin kınalıya. Nazım geçer sana sade, sorar ise nazlı yâre.
Dedi falcı, oğlum kör sen; dedim falcı her yer siyah. Dedi baksan dışı siyah, ama dedi içi beyaz. Dedi nazdır kadın evi, mutlu olur düğün günü. Bilemezsin adetleri, hadi dedi önden yürü.
Dedi ona be hey kadın, anla artık yas da adam. Görüntüsü bitmiş ama gönlü gençtir yaşlı adam. Yaşamının tecrübesi, yoktur artık hevesleri. Sever seni deli gönül, yaşayın der kalan ömür.
Falcı ana!
Nerde diye sorar belki, taşı tarif olsun işin. Kalan gülle işaretle, beyaz olsun goncaları. Yazan biri garip adam, çok görmesin Fatiha’yı. Sevdi içi yanaraktan, sulasın göz damlaları.
Sevdiğim; Sevmediğim uzaklarda olmasaydın, Bu kadar ölmezdim. “Çıkmaz yollardan çktım senin için” Desem nafile. Gittiğin yerden dönülmez bilirim. Ama yokluğunda; “Sevda kokan gözlerini çok özledim” Desem yine nafile; Gittiğin yer uzaktır bilirim. Sevdiğim; Sevemediğim uzaklarda olmasaydın, İnan bana hiç ölmezdim. “Siyah gözlerinin beni süzdüğü yerde Siyah yalnızlarım var” desem, Ne kadar nafiledir? Gittiğin yer azab mıdır? Ölmekten de uzak mıdır? Siyah gözlerin neleri süzüyor? Hallerinden kimler anlıyor? Yokluğunu sevdiğim kadar, Varlığını kimler seviyor?
MONNA ROSA Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona roza bu gün bende bir hal …var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdelerini çek Mona roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla mona roza benbir deliyim Açma pencereni perdelerini çek Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığına Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi Seni hatırlatır her zaman bana Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallarda durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ve parmakların Zaman nede çabuk geçiyor mona Saat on ikidir söndü lambalar Uyuda turnalar gelsin rüyana Bakma göğe tuhaf tuhaf bu kadar Zaman nede çabuk geçiyor mona Akşamları gelir incir kuşları Konarlar bahçemin incirlerine Kiminin rengi ak kiminin sarı Ah beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben mona roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım uymaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir garip bir soğuk bir mavi sızı Alev alev sardı her yanımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı geceye güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller MONNA ROSA niçin yazıldı? Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum. Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş’ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir. Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur.teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır,bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir.lakin istediği gibi hiç olmayacaktır.Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir ,gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur.ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir.tam dört yıl hep istemiştir onu ,kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır.belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir.tam dört yıl geçmiştir .Geçmiştir ,ya delmişte geçmiştir kimi sineleri. Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu ,bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir.lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle . Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır.ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında. Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır.merasim alanı.Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle ,gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar. Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller … Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir O,O MUAZZEZ AKKAYA’ dır.Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle -ben seni kabul ediyorum der. Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akaya’yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. ve karakoç da bu şiirin ikincisini yazar (YAZAR HALA HAYATTA VE BEKARDIR…) Ve Monna Rosa Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun. Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü; Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun. Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti: Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun, Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü… Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa. Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler her gece sürünür yastıklara. Denizleri bahtiyar eden günler kısalır; Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara, Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır. Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi. Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık. Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi. Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık; Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi… Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim; Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura. Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim, İtimat edeceğim şu belalı yağmura. Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim Asılmış bir adamın iki eli yağmura. Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim. Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye. Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni Katıvermek sessizce söylenen bir türküye. Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya, Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni. Sana tavuskuşunun içime girdiğini Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu, Bana da bir çift ak kanat kaldığını Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… (1952, Kış, Yılbaşı Gecesi) Sezai Karakoç
Vücuttaki benler çoğalırsa ne olur? Vücutta benlerin çoğalması
Vücudunuzdaki benler çoğalıyor mu? benlerin neden çoğaldığını ve tedavisini hep birlikte öğrenelim.
Vücudumuzdaki her kahverengi kabarıklık ‘ben’ değildir. Derinin rengini veren melanin maddesini yapan hücrelerden oluşanlar ‘ben’ olarak adlandırılıyor. Benlerin nasıl oluştuğu bilinmiyor, bir kısmı doğumsal olabiliyor. Sonradan ortaya çıkanlarda özellikle genetik yapıya ek olarak ultraviyolenin, yani güneşin etkisi çok büyük oluyor.
Vücuttaki tüm benler tehlikeli değil ve tehlikeli olanları iyi bir gözlemcinin fark etmemesi de mümkün değil. Sürekli tahrişe uğrayan bölgelerdeki benlere özellikle dikkat etmek gerekiyor. Bunlar kemer ve sütyen hizasına rast gelen, ayak tabanı ile avuç içinde ve cinsel bölgelerde bulunan benlerdir.
Benler;
1- Kozmetik nedenlerle 2- Giysi ve takılarla sürekli tahriş oluyorlarsa 3- Malin melanoma dönüşme ihtimalleri varsa cerrahi olarak çıkarılırlar. Tedavi için ilk olarak ne tür bir benin söz konusu olduğu tespit edilmeli. Bazı deri lezyonları ilaçla tedavi edilirken, benlerin çoğu ancak kesilerek çıkarılıyor. Bunun için de mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurmak gerekiyor. Çıkarma işlemi için ise benin çevresine iğneyle lokal anestezi yapılıyor ve işlem gerçekleştiriliyor.
Genelde benler çıkarılınca kanser olunduğuna inanılır, oysa benin tamamının vücuttan atılmasının bir zararı bulunmuyor. Ama ben, vücut üzerinde dururken kesilir, koparılır ya da takılıp düşme gibi nedenlerden dolayı koparsa, bu tehlikelidir.
Ne tip benler bulunuyor?
# Konjenital benler: Doğumda veya yaşamın ilk birkaç haftasında oluşurlar. Küçük (1,5 cm), orta (1,5 – 20 cm) veya büyük (20 cm) olabilirler. Büyük konjenital benler üzerinde yaşam boyu melanom gelişme riski yüksek olduğundan, plastik cerrahi girişimler ile çıkartılmaları gerekir. # Displastik benler (clark nevüs): Çoğunlukla ergenlik çağında oluşur, ailesel olabilirler. Tek veya çok sayıda, düzensiz, keskin olmayan sınırlı, kahverengi, siyah veya kırmızı lekeler şeklindedirler. Klinik olarak erken evre melanomdan veya gelişme evresindeki olağan edinsel benden ayırmak oldukça güçtür. # Olağan edinsel benler: Çocukluk çağından erişkin çağa kadar herhangi bir yaşta oluşur, belli bir gelişim süreci izledikten sonra dururlar. Bazıları da yaşlılık çağında kaybolur.
Malin melanom nedir?
Derinin rengini veren pigmenti oluşturan melanosit denilen hücrelerin yapısının bozulup, kontrolsüz olarak aşırı çoğalması ile oluşan deri kanseri tipidir. Malin melanom, dünyada görülme sıklığı en hızlı artan kanser türüdür. Nedeni kalıtımsal mekanizmalar, kimyasal etkenler ve yaşam biçimi değişiklikleri gibi çeşitli sebepler olsa da, en önemli nedeni yoğun ultraviyole ışınına maruz kalınması. Tedavideki gelişmeler gittikçe artsa da, savaşabilmek için en önemli silah; korunmak ve erken tanı.
Malin melanom önce deri yüzeyinde büyür, sonra derinin derin tabakalarına geçer. Tümör derinliği 1,5 mm’i geçmişse (kan ve lenf damarlarının bulunduğu deri tabakasına ulaşmışsa) %40 olasılıkla vücut içinde yayılmıştır. Erken tanı konulmuş malin melanomda iyileşme oranı %100’e yakındır. Malin melanom her yaşta ortaya çıkabilir, ancak en sık 20 – 70 yaş arası görülür. Hastaların %25’i 40 yaş altındadır. Kadınlarda en sık diz altında, erkeklerde ise sırtta görülür.
Erken tanı hayat kurtarıyor
Her bireyin aylık periyodlarla kendi benlerini muayene etmesi çok önemli. Bu muayene sırasında saptanan bende asimetri, sınır düzensizliği, renk değişikliği (benin birden çok renk içermesi), belirgin büyüme, iltihabi reaksiyon ya da kanama cilt kanserine işaret edebilir. Erken evrede malin melanom asimetrik, açık – koyu kahverengi veya siyah renk gölgelenmeleri içeren, keskin olmayan sınırlı bir lekedir. Klinik olarak bu evrede yakalanması yaşamı kurtarır. Melanomların çoğunluğu başlangıçtan itibaren melanom olarak başlar ve büyürse de bir bölümü daha önceden var olan benler üzerinde gelişir. Bu nedenle vücudumuzdaki benlerin yerini ve biçimini bilmemiz, üzerinde oluşabilecek herhangi bir değişikliği erken saptamamız için gerekli.
Son 15 yıl içinde malin melanom riski yaklaşık 2 kat artığı için yeni tanı yöntemleri de geliştirildi. Bunlardan biri de dijital dermatoskopi. Dermatoskopi deri yüzeyi mikroskopisidir ve benler ile pigmentli diğer lezyonların tanısında kullanılır. Bu yöntemde yağlanmış deri yüzeyi ışıklı bir büyütme sağlayan dermatoskop ile incelenir. Dermatoskop, kulak muayenesinde kullanılan otoskoba benzer. Bu yöntemle vücuttaki benlerin haritası oluşturularak noktasal lokalizasyonları belirlenir. Ardından her bir ben için dermatoskopik görüntü alınır ve kaydedilir. Böylece bir sonraki kontrolde elde edilecek görüntüyle karşılaştırma şansı sağlanır. Aynı zamanda dijital dermatoskop, bende izlenen şüpheli değişiklikleri matematiksel olarak hesaplayarak malin melanom riskini gösteren bir indeks de oluşturur. Bu indeks tanıda ve tedavinin planlanmasında yardımcıdır.
Malin melanomun çeşitleri
1- Yüzeysel yayılan malin melanom: Melanomların %70’i bu tiptedir. Bozuk para büyüklüğünde yassı plak şeklinde veya düzensiz keskin olmayan sınırlıdır. Kahverengi, gri, mavi, siyah ve beyaz olmak üzere çeşitli renkler birbirinin içine girmiştir. 2- Nodüler malin melanom: Tüm melanomların %15’idir. Derinlemesine büyüme hızı çok hızlıdır. Mavi, gri, kahverengi yarı küresel nodüllerdir. 3- Akral lentiginöz malin melanom: %7 oranında el – ayak ve tırnak çevresinde bulunurlar. Dış görünümü küçük yaşlılık lekesi (lentigo) benzeri siyah – kahverengi leke, yassı renkli nodül veya pigment (renk hücresi) içermeyen tümör şeklinde olabilir. 4- Lentigo malin melanom: Genellikle yaşlı kişilerin güneş gören yüz bölgesinde düzensiz, keskin olmayan sınırlı, ön planda siyah lekeler içeren, farklı kahverengi tonlarda lekelerdir.
Kimler risk altında?!
# Açık tenli, açık renk gözlü, kızıl – sarı saçlı, kolay bronzlaşamayan kişiler. # Ailesinde deri kanseri, malin melanom olan kişiler. # Anormal (atipik) görünümlü benleri olanlar. # Ağır güneş yanıkları geçirmiş kişiler. # Doğumsal çok sayıda benleri olanlar. Bu kişilerin mutlaka rutin olarak dermatolojik kontrollerden geçmeleri gerekir.
Moda üzerine söylenip efsane olmuş sözlerden sizlere harika sözler hazırladık Bazıları güldürüyor, bazıları ise işte bu tıpa tıp ben dedirtiyor insana Rahatlıkla, şıklık arasında bir seçim yapmam gerekse, rahatlıkla şıklığı seçerdim. Florde Apanas
Şıklık, üzerinizdeki kıyafetten çok, bir kişilik meselesidir. Jean-Paul Gaultier
Bir kadın, siyah küçük elbise ile asla fazla veya az şık giyinmiş olmaz. Karl Lagerfeld
“Söylendiği gibi üç bin tane ayakkabım yok, sadece 1060 tane var Imelda Marcos
Amaç insanları değiştirmek değil, kim olduklarını kıyafetlerle anlatma fırsatı vermek Dries Van Noten
Şıklık, üzerinizdeki kıyafetten çok, bir kişilik meselesidir. Jean-Paul Gaultier Bir kadın, siyah küçük elbise ile asla fazla veya az şık giyinmiş olmaz. Karl Lagerfeld
Söylendiği gibi üç bin tane ayakkabım yok, sadece 1060 tane var Imelda Marcos
Elbise bir kadının vücudunun hatlarını takip etmeli, vücut elbisenin hatlarını değil. Givenchy
Sadece çok akıllı kadınlar, sade bir stile sahip olmayı başarabilirler. Stendal Tüm dünyada kadınlar benzer bir sebeple giyinir, diğer kadınları rahatsız etmek için. Elsa Schiaparelli
Stil ve moda arasındaki fark, kalitedir. Giorgio Armani Moda, sadece tahammül etmesi çok zor bir çeşit çirkinliktir, bu yüzden her 6 ayda bir değiştirmek zorundayız. Oscar Wilde
Hayal edebildiğiniz herşey, gerçektir.Pablo Picasso Modadan ayrılmayan bir kadın, kendine aşık olmuş bir kadındır. La Rochefoucauld
30 yılımı kadın ruhunu araştırmakla geçirdim, ancak hala cevabını bulamadım. Cevaplanması gereken büyük soru şu: Bir kadın ne ister? Sigmund Freud
yılbaşı gecesi ne giyeceğim? diyenler için mekana göre bir kaç öneri;
yılbaşı makyaj önerileri 2012
Yılbaşı makyajı önerileri Evet yine güzel bir döneme giriyoruz yeni yıl kapıda sayılır 2012 yılına sayılı günler kala eksiklerinizi yavaş yavaş tamamlamak üzere olmalısınız sevgili bayanlar Kıyafet, saç, hazırlıklar tamam! Peki ya makyaj? Ne düşündünüz o gece için?Biz size o geceye özel makyaj önerileri sunuyoruz Makyaj konusunda kararsızsanız, sezon trendlerinden hazırladığımız yılbaşı makyaj önerilerine bakın. Kırmızı
Yılbaşının rengi kırmızı olmadan olur mu? Olmaz! Hem bu sene kırmızı moda trendlerinde de üst sıralarda yerini aldı. Makyajda da bir o kadar popüler.
Kırmızı ve tonları, yılbaşı makyajı için çok ideal. Özellikle siyah ve lacivert giyinmişseniz, dudaklarınızı ve tırnaklarınızı patlak kırmızı ile renklendirin. Koyu renk kıyafetlerde kırmızı daha güzel görünür. Gözlerinizi çok fazla koyultmayın bu renk ruj kullandığınızda. Dudaklar tamamıyle ön planda olsun… Seksi, değil mi?
Chanel’in bu sezon makyajında kırmızının ayrı bir yeri var. Aklınızda olsun Koyu mor Dolce Gabbana’nın Evocative Beauty makyaj koleksiyonunda yer alan koyu mor ruj, şu anda trendlerin başını çekiyor. Morun makyajda öne çıktığı bu sezonda özellikle koyu mor ojeler ve rujlar çok popüler.
Koyu mor ruj, açık tenli ve sarı saçlılara çok yakışıyor. Gece makyajının rengi olan moru, pudra rengi kıyafetlerle tamamlayabilirsiniz.
Bu renk ruj kullandığınız zaman fazla aksesuara da ihtiyacınız olmaz. Çünkü mücevherin de rengi olan mor, bütün aksesuarları gölgesinde bırakacak kadar iddialı…
Metalik Metalik renklerle oynamak cesaret gerektirir. Gündüz için uygun olmayan bu tonlar yılbaşı gibi özel geceler için biçilmiş kaftandır.
Renkleri karıştırmaktan korkmayın. Dilediğiniz metalik tonları biraraya getirin ve göz makyajında kullanın. Hatta sınırların dışına çıkın ve şakaklarınıza kadar renkleri taşırın.
Metalik makyaj yaptığınız zaman florasan tonlarda kıyafetlerden uzak durun.
YSL’nin koleksiyonu metalik makyaj için bir cennet adeta…
Dumanlı Buğulu bakışlar her zaman seksidir. Gece makyajının en çok kullanılan tonları koyu kahve, siyah ve gridir. Bu üçünün karışımı ortaya iddialı bir göz makyajı çıkarır.
Yılbaşı gecesi bu tonları kullanacaksanız, siyah eyeliner ve siyah kalem ile gözlerinizi önce çerçeveleyin. Sonra kahve ve siyah far ile gölge oyunları yapın. Dudaklarınız ve teniniz “nude” olsun.
Dore Dore gibi ışıltılı renkler özel geceler için birebirdir. Lüksün ve ihtişamın rengi dore, yılbaşı gecesi makyajının da olmazsa olmazıdır. Yılbaşı gecesi yıldızlar kadar parlak olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız? Fakat dore makyaj da şuna dikkat etmelisiniz; allığınız, farınız ve rujunuz hepsi birden parlak olmasın. Işıltıyı ya gözlere ya elmacık kemiklerinize verin.
Özellikle esmerler dore makyajı mutlaka denemeliler.
Dore makyaj için Dior ve YSL’nin sezon koleksiyonlarına bakmanızı tavsiye ederiz.
Derin mavi Estee Lauder’ın mavi ağırlıklı yeni sezon makyajı, derinlik sarhoşluğuna yeni bir anlam katıyor. Açık maviden laciverte kadar mavinin tüm tonlarını bu koleksiyonda görmek mümkün. Kumralsanız ve bordo veya gri tonlarında bir kıyafet giyecekseniz, bu tonlarda makyaj yapmalısınız. Rujunuz açık renk olmalı, makyajın tüm rengi gözlerde toplanmalı.
İşçi bayramı ilk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde yapılan yürüyüşle başlamıştır. Taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlemişlerdir.
1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler, günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı
Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı.
Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 1889`da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.
Türkiye7de işçi bayramı 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.
Tugbam sitesinde en güzel En Güzel Beşiktaş Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa En Güzel Beşiktaş Sözleri Beşiktaş Sözleri Beşiktaş mesajları en güzel beşiktaş mesajları
Ne para ne araba nede manita en büyük aşkımız B J K !!!
Hayat ne kadar uzun ama sana olan aşk o kadar sonsuz çünkü biz hakiki beşiktaş lıyıız..
Yagmurlu bir günde görmüştüm seni. üstünde çubuklu formalar vardı. o anda tutuldum aşık oldum ben hayatın anlamı siyah beyazdı. Ölümle yaşamı ayıran çizgi siyahla beyazı ayıramazki her yolun sonunda ölüm olsada sevenleri kimse ayıramazki…
Beşiktaşım hayat sensin, dünyam sensin, herşey sensin, gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin, bu sevdadan vaz geçersek, Allah belamızı versin.
Karanlık aydınlıktan yalan doğrudan kaçar, güneş yalnızda olsa etrafına ışık saçar, unutma doğruların kaderidir yalnızlık, kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar
Bu sene şampiyon görelim sizi, ölmeden mezara koymayın bizi, korkutmaz bizleri musalla taşı, ölümüne seviyoruz biz BEŞİKTAŞI… !
BESIKTASLIYSAN OGUN, DEGILSEN ITAAT ET…
EDIRNENIN YOLLARI TASTAN , VARMI BUYUK BESIKTAS’TAN.
DELIKANLI ADAM RENKLI TAKIM TUTMAZ.BESIKTASIM SEN BANA BABAMDAN KALAN MIRAS DEGIL OGLUMA OLAN BORCUMSUN…
1903’DE DOLDU YUREKLER, YER SIYAH GOK BEYAZ SAMPIYON BESIKTAS.
Tugbam sitesinde en güzel Beşiktaş sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Beşiktaş sözleri Beşiktaşla ilgili sözler, Beşiktaş için güzel sözler, BJK sözleri, En yeni Beşiktaş sözleri
Siyahın Yanında Beyaz – Beyazın Yanında Siyah – hayat Sensin Beşiktaş Siyah Beyaz!!!
beni Benden Alıcak varsa Oda kartaLımdır Senin için Çıktık Bu Yola Avrupada Yakınlansın Senin Bjk !!!
Bazen hüzün bazen keder senin sevgin ömre bedel, BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN!
Taraftar Beyaz KartaLım Siyah Biz Seninle Nescafe Gibiyiz Siyah + Beyaz = Beşiktaş
En iyi Günümüzde BeşiktaşLı Olduysak En Kötü Günümüzde Siyah Giyip Beyaz Güllerle Yas Tutmasınıda Biliriz Biz Gerçek Taraftarız! Biz KarakarTaLız!
BEŞİKTAŞ diyerek sana yüz vurduk, siyahın yanına beyazı koyduk, Yıllardan beridir hep senin olduk, BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN!
Övünmekte çok haklıyız çünkü Beşiktaşlıyız.
Ne para ne araba nede manita en büyük aşkımız B J K !!!
Dünyada iki tür taraftar vardır; BEŞİKTAŞ‘lı olanlar ve BEŞİKTAŞ‘lı olduklarının farkına varamayanlar!
Hayat ne kadar uzun ama sana olan aşk o kadar sonsuz çünkü biz hakiki beşiktaş lıyıız..
1903’de doldu yürekler, yer siyah gök beyaz şampiyon BEŞİKTAŞ.
Kara kartalsın göklerde uçarsın, 100 yıldır yaşarsın, Çekemeyenler kıskananlar çatlasın, bir Allah’ım var bir de sen varsın!
Ben bir gün fenerli olabilirim Ama sen asla BEŞİKTAŞLI olamasın..Beşiktaşlı olunmaz DOĞULUR…
Beşiktaşın çarsısından çıktık yola geliyoruz kanatlarının altında biz maç seyretmeye gidiyoruz yedi tepeli şehrinde var mı senden kralı adını desturla anacak alemin adamları.!!
Bir gün kalbim duracak kulaklarım susacak mezar taşım da bile BEŞİKTAŞIM yazacak.