Posts Tagged ‘suriye’

Fisk: Esad 2 yıl daha görevde

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Robert Fisk’in köşe yazısı

Beşar Esad, rakiplerinin beklediğinden çok daha uzun süre dayanabilir. Hem de rejimin devrilmesinden önce, yeni Avrupa petrol rotalarını Suriye kanalıyla güvence altına almak için telaşlanan Batılı liderlerin üstü kapalı kabullenişleri sayesinde. Baas iktidarının muhtemel değişimi ile yakından ilgili bir kaynağa göre Amerikalılar, Ruslar ve Avrupalılar da, Esad’ın en az iki yıl daha Suriye’nin lideri olarak kalmasına imkan verecek bir anlaşma hazırlığında. Bu İran ve Suudi Arabistan’a, hem Lübnan hem de Irak’ta siyasi tavizler vermesi karşılığında gerçekleşecek.

Rusya’ya ise Tartus’taki askeri üssünün kalacağı ve Şam’da İran ile Suudi Arabistan’ın desteğiyle kurulacak herhangi bir yeni hükümet ile ilişkisinin güvende olacağı teminatı verilecek. Rusya’nın verdiği son taviz, Esad’ın Suriye’nin gelecekteki güç yapısı için vazgeçilmez olmadığını ifade etti. Bu da Batı’daki anlayışın bir parçası: iç savaşa daha da sürüklenmeyi önleyecek bir anlaşma karşılığında Esad’ın başkanlığı kabul edilebilir.

Clinton ve Lavrov’un karşılıklı suçlamalarının ardına gizlenmiş, inkar edilmesi kolay ABD- Rusya müzakereleri şu anlama geliyor: Süper güçler İran’ın Irak üzerindeki etkisini ve Lübnan’daki Hizbullah müttefikleriyle ilişkilerini tanıyacak. Bu esnada Suudi Arabistan ve Katar ise Lübnan ve Irak’taki Sünni Müslümanlar’ın haklarını güvence altına almaya teşvik edilecek. Çünkü Bağdat’ın bir Şii güç odağı olarak belirmesi; Irak’taki Sünni azınlığa desteği şu ana dek yalnız siyasi bölünmeye sebep olmuş Suudi Arabistan’da büyük mutsuzluk yarattı.

Fakat dünya güçleri arasındaki müzakerelerde asıl mevzu, Batı’nın Moskova’nın tedariğine bel bağlamadan, Körfez’den gelen petrol ve gazı güvence altına alma konusundaki kararlılığı etrafında dönüyor. Kaynak, “Rusya istediği zaman Avrupa’nın vanasını kapatabilir ve bu çok büyük bir siyasi güç kaynağı” diyor. “Batı’ya doğru iki temel petrol rotasından bahsediyoruz: biri Katar ve Suudi Arabistan’dan, Ürdün, Suriye ve Akdeniz yoluyla Avrupa’ya, diğeri İran’dan Şii güney Irak, Suriye ve Akdeniz yoluyla Avrupa’ya. Önemli olan bu. Batı bu yüzden gerekirse Esad’ı iki yıl daha iktidarda bırakmaya hazır olacak. Bu onları gayet memnun edecek. Üstelik yeni Suriye’de Rusya’nın da bir yeri olacak.”

Hala bu planları tartışmakta olan diplomatlara, elbette biraz şüpheyle yaklaşmalı. Siyasi liderlerin, insan hakları ihlalleri ve katliamlar sebebiyle Suriye’yi suçlaması bir şey, Batılı diplomatların ise Ortadoğu’da her zaman petrol ve gaz anlamına gelen “büyük resim” için bunları bir kenara koyabileceklerinin farkına varmak başka bir şey.

Başkan’a yakın bir yetkili, geçen seneki savaşın zirvesinde onu arayıp “Humus yanıyor” dedi. Esad’ın tepkisi, yetkiliyle gelecekteki tüm bire bir konuşmaları reddetmek ve sadece SMS ile iletişim kurmakta ısrar etmek oldu. Köstebek, “Esad’ın Suriye’de olanlar üzerinde artık kişisel gücü yok. Bunu istemediğinden değil ancak ülkenin her yerinde, bir insanın takip edebileceğinden çok daha fazla şey oluyor” diyor.

Kıdemli Arap askerlerine göre, Esad hala Cezayir tarzı bir çözüm ümit ediyor. Cezayir’de demokratik seçimin iptalinden sonra ordu ve generaller ülkede isyancılara ve İslami gerillaya karşı acımasız bir savaş sürdürdü. 1990’lar boyunca, iktidarı ellerinde tutmak için işkence ve katliamlar yaptılar ve yaklaşık 200 bin kişinin ölümüne sebep oldular.

Bu krizin ortasında Cezayir ordusu, Şam’a bir heyet gönderdi. Hafız el Esad’ın Suriye ordusundan 1982’de Hama’daki isyanı 20 bin kişinin ölümü pahasına nasıl bastırdıklarını öğrenmek istiyorlardı. Şu anda Esad rejiminin başındaki iç savaşa dikkat çekici derecede benzeyen Cezayir iç savaşı, günümüzde Suriye’de yaşanan trajedinin çoğu özelliğini gösteriyordu: boğazları kesilmiş bebekler, gizemli yarı-askeri “silahlı gruplar” tarafından katledilen aileler, hükümet güçleri tarafından bombalanan kasabalar.

Ve Esad’ın adamlarının dikkatini en çok Batı’nın 90’larda bir yandan insan hakları konusunda şikayet ederken bir yandan da Cezayir rejimini silahla ve siyasi olarak cesaretlendirmesi çekti. Cezayir’in petrol ve gaz rezervleri sivil ölümlerinden daha önemliydi. Tıpkı o zaman olduğu gibi şimdi de Şam, Batı’nın ölümlere göz yumması için Suriye üzerinden geçen petrol ve gaza duyduğu arzuya güveniyor.

Soru bir şekilde hala, Esad’ın askeri olayları kontrol etmeyi başaramasa da, ülkesinde olan bitenin emsalsiz siyasi önemini anlayıp anlayamayacağı. İsyandan önce Avrupalı ve Türk liderler ondan, Lübnan’ın kuzeyindeki Trablus şehrindeki Sünni güçlerin Suriye’yi tehdit edecek “bir Selefi devleti” kurmaya çalıştıklarını duyunca hayrete düşmüşlerdi. Tahminen bir istihbarat ajanının gevezeliğine dayanan bu olağanüstü iddianın, Esad’ın zihninde kendine nasıl yer edindiği ise hala bir muamma.

Star

42 Suriyeli, Türkiye’ye giriş yaptı

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 42 Suriyeli, Yayladağı ilçesine bağlı Topraktutan köyü sınırına gelerek, Türkiye’ye geçti.

Suriye Lazkiye kentine bağlı belde ve köylerden geldiği belirlenen Suriyeliler, yapılan işlemlerin ardından otobüsle alınarak Şanlıurfa’ya gönderildi.

Muhaliflere havadan saldırı: 13 ölü

Cuma, Haziran 29th, 2012

Örgüt, Deyr Ez Zor’da 6, Şam banliyölerinde 3, İdlib’te 2, Şam ve Dera’da 1’er kişinin açılan ateşte öldüğünü duyurdu.

Açıklamada, son birkaç gündür güvenlik güçlerinin Şam’ın banliyölerine yönelik karadan ve havadan ağır silahlarla operasyonlar düzenlendiği belirtildi.

Şam’ın merkezinde şiddetli çatışmalar yaşanıyor

Yerel kaynaklar, sabah erken saatlerinden itibaren başkent Şam’ın merkez mahalleleri Ebu Rummane, Ceramana, Mesakin, Meydan, Azaz, Salihiye ve Rukneddin’de şiddetli çatışma ve patlama seslerinin duyulduğunu aktardı.

Suriye Genel Devrim Konseyi (SRGC) ise Şam’ın Duma ve Kefer Şems beldelerinin 4 gündür tank kuşatması altında topa tutulduğunu ve sağlıklı haberlerin alınamadığı bölgede ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe edildiğini belirtti.

Suriye de 170 tankını sınıra sürüyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Hür Suriye Ordusu Generali Mustafa el Şeyh, Reuters’a yaptığı açıklamada, tankların Halep yakınlarında yer alan ve Türkiye sınırına 30 kilometrede mesafede bulunan Müselmiye köyündeki piyade okuluna getirildiğini söyledi. Muhalif general, tankların Türkiye’nin askeri malzeme sevkıyatına misilleme olabileceği ya da bölgedeki köy ve kasabalara saldırmaya hazırlandığını söyledi.

İslam dünyasının en güzel 10 şehri

Cuma, Haziran 29th, 2012

Dinlenmek, yazın tadını güzel bir ortamda, denizin mavisinin huzurunda geçirmek elbette herkes için cazip bir seçenek. Ancak, belki de tatil rehavetinden olsa gerek göz ardı edilen güzel bir seçenek de kültür gezileri. Eğer tatil planlarınız arasında yoksa bu yaz değişiklik yapıp vaktinizin bir kısmını kültür gezilerine ayırabilirsiniz. İşte o şehirler ve dillere destan güzelliklerinden manzaralar.

 

 

 

 

 

 

 

 

ZAMAN

Suriye’nin hukuksuzluğuna soruşturma

Cuma, Haziran 29th, 2012

AB zirvesinin Suriye kararlarında, Esed rejiminin sivil katliamı şiddetle kınandı. Zirve kararlarında, sorumlulardan hesap sorulabilmesi için Suriye’nin “uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerinin uluslararası bir komisyonca şeffaf, bağımsız ve acil soruşturulması” talep edildi. Kararlarda Anan Planı’na destek verilerek, Suriye muhalefetine barışçıl dönüşüme izin verecek şekilde aynı ilkeler etrafında birleşmeleri çağrısı yapıldı.

AB liderleri, Suriye’ye yaptırımları sürdürme sözü verdi.

Kararlarda ayrıca, BM Güvenlik Konseyi’ne askeri müdahale kapısını aralayan 7’nci fasıl yaptırımları dahil Suriye üzerindeki baskıları artırma çağrısı yer aldı.

BM antlaşmasının 7’nci faslı, “barışı tehdit, barış ihlali ve herhangi bir saldırı eyleminde” alınacak askeri ve diğer önlemleri düzenliyor.

Çiçek: Kimse bu haliyle devam etsin demiyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

TBMM Cemil Çiçek, özel yetkili mahkemelere ilişkin tartışmaları değerlendirirken, ”Bu saatten sonra artık bu halin devam etme imkanı gözükmüyor. Kimse bu haliyle devam etsin demiyor. Artık bu mahkemelerin uygulamalarıyla ilgili toplumda bir rahatsızlık meydana geldi” dedi.

Çiçek,  Kanal A televizyonunda yayınlanan, ”Alper Tan’la Sivil Düşünce” adlı programa katıldı.

”Sizce 24. yasama dönemi nasıl geçti?” sorusunu yanıtlarken Çiçek, bu yasama döneminde gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Önemli araştırma komisyonları kurulduğunu anlatan Çiçek, ”Darbeleri araştırma komisyonu kuruldu. Darbe ve muhtıraların arka planlarını ortaya çıkarmayı amaçlıyor bu komisyon. Darbelerle yüzleşmek bakımından çok önemli bir komisyon. Demokrasi kurumsallaşacaksa, halkın seçtiklerinin başka yol ve yöntemlerle iktidardan uzaklaştırılması yerine demokratik bir şekilde gelecek ve gidecek” diye konuştu.

 Darbe ve muhtıraların siyasi arka planının ortaya çıkarılması bakımından Meclis’in önemli bir görev yaptığını vurgulayan Çiçek, ”Meclis kendi hukukuna sahip çıkıyor. Çünkü Meclis’in faaliyetleri askıya alındı darbeler döneminde” dedi.

Komisyonun hazırladığı raporların içeriğinin henüz tam olarak açıklanmadığına dikkati çeken Çiçek, bunları basına yansıyan şekilleriyle değerlendirmenin doğru olmayacağını ifade etti.

”En popüler olanları en yakınınızda olanlarıdır” ifadesini kullanan Çiçek, ”60’larda çocuktum ama 28 Şubat’ta siyasetteydim, 12 Eylül’de avukatlık yapıyorduk. 28 Şubat ile ilgili eski Sayın Başbakan henüz bilgi vermedi” ifadelerini kullandı.

”Sayın Yılmaz, yazılı olarak cevap vermek istemiş” sözleri üzerine Çiçek, ”Olabilir. Neticede bu komisyonun takdiridir. Neticede bir araştırma komisyonudur. Yazılı olarak da yanıt verebilir. Tabii yüz yüze konuşmanın getireceği bazı avantajlar olabilir ama kimsenin de bir mecburiyeti yok. ‘Ben gelmiyorum, bilgi vermiyorum’ derse onu zorlayamazsınız. Şu ana kadar komisyona, ‘ben ifade vermek istemiyorum diyen’ olmadı. Bu soruşturma bir komisyonu değil. Kimseyi yargı önüne çıkarmak gibi bir görevi yok” şeklinde konuştu.

-Tutuklu milletvekilleri-

Çiçek, bu yasama döneminde başka bir hiçbir dönemde yaşanmamış olayların tezahür ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

”Yemin krizi oldu. Böyle bir kriz bizim siyasi tarihimizde olmadı. Tarihe not düşmüş olduk. Tutuklu milletvekilleri meselesi… Bunların hepsi ya hiç yaşamadığımız ya da çok nadir yaşadığımız olaylar. Kurumun itibarı da çok önemli. TBMM milletin meclisidir. Meclis’in itibarını milletin itibarı gibi değerlendirmek gerekir. Bizlerin itibarını gölgeleyecek, kaybına sebebiyet verecek tutum ve davranışlardan kaçınmak gerekir. Vatandaşın gözünde, ‘kavga etmekten başka bir iş yapmıyorlar’ şeklinde kanaat oluşturmak üzücü olur.

Yargıyla problemi olmayan adaylar da konulabilirdi. Kendimizin yarattığı bir sorun. O süreçte hukuk bilenler itiraz ettiler. Bunun yargı boyutu devam ediyor. Yani 12 Haziran’da seçim yapıldığında böyle bir sorun vardı. Bu kişiler tutuklu idi. Bu halen devam ediyor. ‘Madem ki seçildi tutukluk ortadan kalksın’ deniliyor. Nasıl kalkacak bu hal? Tutuklu milletvekilleri meselesi sorun olarak sürekli önümüze geliyor. Yargının bir bir şekilde çözmesi gerekir. Yargı bir an evvel bu davayı bitirse, bitmedi, bugün, yarın bitecek gibi de gözükmüyor. Davaların uzun sürmesi, önümüze siyasi ve sosyal problem olarak geliyor. Pehlivan tefrikasına döndü. Ergenekon davası hiç durmadan başka davalarla birleştiriliyor. Sık sık reddi hakim talebi oluyor. Bu kadar işin içinden çıkılmaz noktada evraklar birikirse nasıl karar verilecek? Önemli de bir dava. Bu kadar önemli davanın uzun sürmesi, hayır işi uzayınca şerre dönüşür. Yargının da bu işi bir şekilde çözmesi gerekiyor.”

Kanun çıkarılmak suretiyle de tutuklu milletvekilleri sorununun çözülebileceğini belirten Çiçek, ”Bu da olmadı. Yasa çıkarılamadı. Orucu birileri yiyor, kefareti bana yüklüyor. Orucu bozan ben değilim ki. Bu durum, siyasi bir sorun olarak önümüzde kalmaya devam ediyor. Bunun ne sebebi benim, ne de çözümü bende” dedi.

-Özel yetkili mahkemeler-

Türkiye’nin önünde, ”özel yetkili mahkemeler diye bir sorun bulunduğunu” belirten Çiçek, genel itibarıyla mahkemelerin kalkması yönünde bir görüş oluştuğunu tespit ettiğini söyledi.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının, terör ve çıkar amaçlı suç odaklarının yargılanmasına ilişkin bazı kesimlerde endişeler yarattığının görüldüğünü anlatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Türkiye çok kolay birbirini suçluyor. ‘Özel yetkili mahkemeler kalksın’, ‘eyvah terör suçları ne olacak şimdi?’ diyorlar. ‘Kalkmasın’ denildiğinde, ‘siz özgürlüklere karşı mısınız?’ diyorlar. Kuralları da kurumları da ihtiyaçlar belirler. Türkiye böyle bir ihtiyacı duydu, bu mahkemeler geldi. Nihai şekil ne olacak onu görmek gerekir. Şikayetler olabilir ama kurumların varlığından şikayet ederken onu ortadan kaldırdığınızda karşılaşacağınız problemleri iyi düzenleyebilirseniz, bir boşluk, bir olumsuzluk meydana gelmeyecekse kalkabilir de. ‘Kalkmaz-kalkar’ tarzında iki eksen arasında bu tip konuları değerlendirmek yanlış olur. Onun için düzenlemenin kendisini görmek gerekecek.

Her bilim dalında ihtisaslaşma var. Hukuk da kendi içinde ihtisaslaşıyor. ‘Örgüt suçları’ denilen son derece karmaşık dış ve iç bağlantıları… ‘Terör’ dediğin ahtapot gibi bir iş. Uzmanlaşmaya ihtiyaç var, ihtisas mahkemelerine ihtiyaç var. Yine bu ihtisas dikkate alınacak gibi görünüyor. Ben yargıya müdahale etmek gibi bir açıklama asla yapmadım, yapmam da ama şunu kabul etmek lazım ki mevcut uygulamadan bir kısım rahatsızlıklar var. Nereden var? En basitinden, ‘birilerini kurala uymadı’ diye yargılıyorsunuz. Yargının varlık sebebi bu. Birilerini ‘yasaya uymadı’ diye onu yargılarken yargılamayı yapanların da kendisinin de yasalara uymak mecburiyeti var. Hakim, savcı olmak yasalar üstü değildir. Soruşturma gizli, benim ifademi alıyorsunuz, yarım saat sonra ifade gazetelerde ise bir yerden kaçak var. Bununla ilgili ne yapıyorsunuz, onu sorar kamuoyu.

Bu saatten sonra artık bu halin devam etme imkanı gözükmüyor. Kimse bu haliyle devam etsin demiyor. Artık bu mahkemelerin uygulamalarıyla ilgili toplumda bir rahatsızlık meydana geldi. Bir şekil vermek gerektiği noktasında… ‘Kalsın’ diye görüş bildirenler de var. Onu da söyleyeyim. Yüzde yüz mutabakat yok ama genel bir rahatsızlığın olduğu ortada. Bu rahatsızlığı giderecek, yargıya güveni sağlayacak endişeleri bertaraf edecek düzenleme yapılıyor. Ümit ederim beklenen maksat hasıl olur. Ümit ederim endişe edilen noktalara da sebebiyet verecek bir düzenleme olmaz.”

Çiçek, bir başka soruyu yanıtlarken, olağanüstü zamanlarda siyasi ortamın ister istemez yargıyı etkilediğini ifade etti. Cemil Çiçek, ”Türkiye’nin siyasi konjonktürü, siyasi şartlar özellikle olağanüstü koşullarda yargıyı etkilemiştir. Mesela, bir 367 kararı çok büyük sorunlar yaşatmıştır. Anayasa değişmezse önümüzdeki yıllarda da bu tip sorun yaşanabilir. Her şeyi kanunla çözmeye çalışan bir toplumuz. Eğer birini seviyorsak daha baştan beraat ettiriyoruz. Halbuki insan olan herkesin, şeytana uyan herkesin suç işleme ihtimali vardır. Türkiye tartışmıyor, Türkiye mızırdanıyor, homurdanıyor, birbirini suçluyor. Onun için yapılacak düzenlemelerde memnun olan da çıkacak olmayan da çıkacak” diye konuştu.

-Suriye-

Bugün gazetelerde, Türkiye’nin, Suriye sınırında tampon bölge oluşturması çalışması yaptığı bilgisini içeren haberler bulunduğunun anımsatılması üzerine Çiçek, ”Halklar burada özgürlük talep ediyor. Polis devletinin getirdiği sıkıntılardan kurtulmak istiyorlar. Seçtiği insanları iş başında görmek istiyor. Tam bir diktatörlük, tam bir polis devleti. Düşmana karşı kullanılacak silahları kendi vatandaşına kullanıyor. Şehrin girişine geliyor, bir apartmanı topa tutuyor. Böyle bir yönetimin evvela oradan gitmesi lazım. İş her geçen gün daha kötüye gidiyor” dedi.

”Aynı isimler 30-40 senedir orada, yönetimde. Bunlar ne bulunmaz Hint kumaşıymış” diyen Çiçek, şöyle konuştu:

”Bu olayların çıktığı coğrafyalar dünyanın en zengin yeridir ama aynı zamanda en fakir insanların yaşadığı yerdir. Neden? Bir yerde polis devleti varsa yolsuzluk vardır. ‘Suriye’ denilince kim kimin arkasında bunları da görüyorsunuz. ‘İran’a sadakatle bağlıyız’ diyor. Bir devletin başkasına söyleyeceği laf değil.

Türkiye’nin durumu farklı. Türkiye bunlara menfaat mülahazasıyla bakmadı. Biz önce kardeşlik ilişkisi açısından bakıyoruz. Bunlar İslam ülkeleri, kardeşimiz. Tarihi, kültürel sorumluluğumuz var. İstiyoruz ki buralarda huzur olsun. Biz bitişik nizam ülkeleriz. Yandaki komşuda her gün kavga, gürültü varsa yanı başındaki evde oturan komşu olarak siz huzur içerisinde olamazsınız. Sizin de huzurunuz kaçar. Onun için Türkiye, bu işlere müdahale ederken, deniz aşırı bir ülke konumunda değil gelişmelerden doğrudan doğruya etkilenen, rahatsız olan bir ülke.

Tampon bölge meselesi ne kadar doğrudur bilemiyorum. Uluslararası camianın bir an önce çözüm bulmazsa gereken bir vahşet icra ediliyor. Bize sığınanlar var. Ülkenin güneyinde olanlar nereye gidecek? Bunları kardeşçe uyardık ama diktatörlerde bir körlük oluyor. Rahmetli Özal, Iraklı yöneticileri uyarmıştı. Şimdi de bunu Esed yaşıyor.”

Çiçek, bir başka soru üzerine, Meclis tatile girerken ‘olağanüstü bir toplantı icap ederse’ diye zaman zaman imza toplandığını belirterek, ”Buradan ilave bir anlam çıkarmak doğru değil” dedi.

Yeni anayasa yapımına ilişkin oluşturulan komisyonun, TBMM’nin tatile girmesinin ardından çalışmalarını devam edeceğini belirten Çiçek, ”Anayasa yapmamak gibi bir ihtimal yok. Bu 4 parti açısından çok ciddi sorumluluk doğurur. Yapılmazsa bugünkü şikayet edilen anayasa yürürlükte kalır” diye konuştu.

Çiçek, hiçbir terör örgütünün kendi başına karar veremeyeceğini, bunların arkasında uluslararası güçler bulunduğunu ifade etti.  

”İnsanların çocuklarının kullanıldığının farkında olması lazım” ifadesini kullanan Çiçek, ”Çocukları kullanılıyor. İadesini istediklerimizden bir tanesi Venedik’te tatildeyken yakalanıyor. Emin olun çocukları dağda olanların yüzde 99’u, Venedik’in nerede olduğunu bilemez. Herkesi biraz daha bu işlerde kullanıldığının farkında olması lazım. Terör örgütüne yabancı desteği şu an halen devam ediyor” şeklinde konuştu.

‘Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?’

Cuma, Haziran 29th, 2012

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ”devlet adamlığının one munitle, ABD Başkanı Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmayacağını” ifade ederek, ”Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. ‘Gereğini yapın’ demek savaş çığırtkanlığı değildir, ülkenin onurunun korunmasıdır” dedi.

İnce, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesini kınadıklarını söyledi.

Arama ve kurtarma çalışmalarının bir an önce sonlandırılmasını istediklerini belirten İnce, ”Bu fiyaskonun, rezaletin sorumlusu AK Parti’dir, Recep Erdoğan’dır ve Davutoğlu’dur. Bu iktidar, Başbakan ‘muhafazakar demokratız’ diyorlardı, sonunda muhafazakar demokratlıktan muhafızlığa geçtiler. Esed ile kankaydılar, kanlı oldular. Ordunun başına çuval geçirildi, sustu. Mavi Marmara’da insanlarımız öldü, esti gürledi, sonucu hikaye çıktı. Rum kesimi deniz sahamızda arama yaptı, Başbakan Recep Erdoğan ‘savaş sebebidir’ dedi arama devam ediyor, yine hikaye çıktı” dedi.

İnce, ”Beygire binmeyi bilmeyen, uçakta pozlar vermeye başladı. Beygirden düşen, pilot pozu vermeye başladı. İki pilotunu bulamayan ülkenin Başbakanı, pilot pozu veriyor şimdi. Suriye’ye demokrasi götürüyordu sözde, Libya’ya nasıl demokrasi götürdüğünü hep birlikte gördük” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan’a, ABD’den, AB’den ve NATO’dan destek gelmediğini iddia eden İnce, şöyle konuştu:

”Attan düştüğün günleri özleyeceksin. Gözden düştün, dikkat et deliğe süpürüleceksin ve bunu hep birlikte göreceğiz. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuğa benziyor. Ama işin kötüsü kavga etmeyi de beceremiyor. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuklar vardır, onlar sıkıştıklarında babaya şikayet eder, bizimki sıkıştığında Obama’ya şikayet eder. Yaramaz çocukla Başbakan arasındaki fark budur. Devlet adamlığı, görüntü vermekle, one munitle, Bush’un gözünden kararlılığı okumakla, Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmaz. Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. Bu konuyla ilgili geçmişte örnek arıyorsa, 74’teki Ecevit’e bakmasını tavsiye ediyorum. Devlet adamlığı öyle olur. 74’teki Ecevit’i kendisine örnek alırsa, ülkenin ve Başbakan’ın geleceği için de doğru olur.”

-”Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?”-

İnce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile yapacağı görüşmenin sorulması üzerine, ”Görüşebilirler. Fakat bu sorun adına ne derseniz deyin, kişilerin özel istekleriyle, girişimleriyle çözülmez. Bu ortak akılla çözülür. Sayın Zana geçmişte ‘özerklik yetmez’ demişti, sonra ‘Başbakan bu işi çözer’ dedi. Acaba Başbakan özerklik konusunda kendisine bir söz mü verdi?” ifadelerini kullandı.

Özel yetkili mahkemeler ile ilgili soruyu da yanıtlayan İnce, ”DGM’ler, sıkıyönetim mahkemeleri, terör mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler… Bunlar hiç önemli değil, olaya ilkesel yaklaşmak lazım. Adalet herkese lazım. Olağanüstü yargılama mantığıyla adalet olmaz. olağanüstü yargılama mantığına karşı olmamız lazım” dedi.

Muharrem İnce, ”Gereğini yapmaktan neyi kastettiniz?” sorusuna, ”Başbakan’ın en büyük çılgın projesi Ahmet Davutoğlu’dur. Strateji derinliği değil, strateji sığlığı vardır. İşlere yanlış başlarsanız yanlış gider. Suriye ile ortak şirketler kurulmuştu. Ortak Bakanlar Kurulu yapılmıştı. Fenerbahçe futbol maçı yapmıştı, barış rüzgarları esiyordu, ailece görüşüyorlardı. Ne oldu da bu noktaya geldik? Gereğini yapmak savaş çığırtkanlığı değildir ama ülkenin onurunun da korunmasıdır. Ya uçağını düşürtmeyeceksin, komşularla ona göre geçineceksin, düşürdüklerinde de gereğini yapacaksın. Yoksa bu coğrafyada barınman zor olur” yanıtını verdi.

‘Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?’

Cuma, Haziran 29th, 2012

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ”devlet adamlığının one munitle, ABD Başkanı Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmayacağını” ifade ederek, ”Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. ‘Gereğini yapın’ demek savaş çığırtkanlığı değildir, ülkenin onurunun korunmasıdır” dedi.

İnce, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesini kınadıklarını söyledi.

Arama ve kurtarma çalışmalarının bir an önce sonlandırılmasını istediklerini belirten İnce, ”Bu fiyaskonun, rezaletin sorumlusu AK Parti’dir, Recep Erdoğan’dır ve Davutoğlu’dur. Bu iktidar, Başbakan ‘muhafazakar demokratız’ diyorlardı, sonunda muhafazakar demokratlıktan muhafızlığa geçtiler. Esed ile kankaydılar, kanlı oldular. Ordunun başına çuval geçirildi, sustu. Mavi Marmara’da insanlarımız öldü, esti gürledi, sonucu hikaye çıktı. Rum kesimi deniz sahamızda arama yaptı, Başbakan Recep Erdoğan ‘savaş sebebidir’ dedi arama devam ediyor, yine hikaye çıktı” dedi.

İnce, ”Beygire binmeyi bilmeyen, uçakta pozlar vermeye başladı. Beygirden düşen, pilot pozu vermeye başladı. İki pilotunu bulamayan ülkenin Başbakanı, pilot pozu veriyor şimdi. Suriye’ye demokrasi götürüyordu sözde, Libya’ya nasıl demokrasi götürdüğünü hep birlikte gördük” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan’a, ABD’den, AB’den ve NATO’dan destek gelmediğini iddia eden İnce, şöyle konuştu:

”Attan düştüğün günleri özleyeceksin. Gözden düştün, dikkat et deliğe süpürüleceksin ve bunu hep birlikte göreceğiz. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuğa benziyor. Ama işin kötüsü kavga etmeyi de beceremiyor. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuklar vardır, onlar sıkıştıklarında babaya şikayet eder, bizimki sıkıştığında Obama’ya şikayet eder. Yaramaz çocukla Başbakan arasındaki fark budur. Devlet adamlığı, görüntü vermekle, one munitle, Bush’un gözünden kararlılığı okumakla, Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmaz. Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. Bu konuyla ilgili geçmişte örnek arıyorsa, 74’teki Ecevit’e bakmasını tavsiye ediyorum. Devlet adamlığı öyle olur. 74’teki Ecevit’i kendisine örnek alırsa, ülkenin ve Başbakan’ın geleceği için de doğru olur.”

-”Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?”-

İnce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile yapacağı görüşmenin sorulması üzerine, ”Görüşebilirler. Fakat bu sorun adına ne derseniz deyin, kişilerin özel istekleriyle, girişimleriyle çözülmez. Bu ortak akılla çözülür. Sayın Zana geçmişte ‘özerklik yetmez’ demişti, sonra ‘Başbakan bu işi çözer’ dedi. Acaba Başbakan özerklik konusunda kendisine bir söz mü verdi?” ifadelerini kullandı.

Özel yetkili mahkemeler ile ilgili soruyu da yanıtlayan İnce, ”DGM’ler, sıkıyönetim mahkemeleri, terör mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler… Bunlar hiç önemli değil, olaya ilkesel yaklaşmak lazım. Adalet herkese lazım. Olağanüstü yargılama mantığıyla adalet olmaz. olağanüstü yargılama mantığına karşı olmamız lazım” dedi.

Muharrem İnce, ”Gereğini yapmaktan neyi kastettiniz?” sorusuna, ”Başbakan’ın en büyük çılgın projesi Ahmet Davutoğlu’dur. Strateji derinliği değil, strateji sığlığı vardır. İşlere yanlış başlarsanız yanlış gider. Suriye ile ortak şirketler kurulmuştu. Ortak Bakanlar Kurulu yapılmıştı. Fenerbahçe futbol maçı yapmıştı, barış rüzgarları esiyordu, ailece görüşüyorlardı. Ne oldu da bu noktaya geldik? Gereğini yapmak savaş çığırtkanlığı değildir ama ülkenin onurunun da korunmasıdır. Ya uçağını düşürtmeyeceksin, komşularla ona göre geçineceksin, düşürdüklerinde de gereğini yapacaksın. Yoksa bu coğrafyada barınman zor olur” yanıtını verdi.

Türkiye’de 34 bin Suriyeli var

Cuma, Haziran 29th, 2012

AFAD’dan yapılan açıklamada, Başkanlıkça Hatay’ın Altınözü ve Yayladağı ilçelerinde ikişer, Reyhanlı, Apaydın ve Karbeyaz’da birer, Şanlıurfa-Ceylanpınar ve Gaziantep-İslahiye’de birer olmak üzere toplam 9 çadırkent ve Kilis’de 12 bin kişilik konteynerkent kurulduğu hatırlatıldı.

Suriye’den geçen yılın Nisan ayından bu yana Türkiye’ye gelen 55 binden fazla Suriye vatandaşının her türlü ihtiyacının karşılandığı belirtilen açıklamada, çadırkentlerde ve konteynerkentte AFAD’ın koordinasyonunda barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, sosyal aktivite, eğitim, ibadet, tercümanlık, haberleşme, bankacılık ve diğer hizmetlerin verildiği ifade edildi.

Açıklamada, dün ve bugün 406 Suriye vatandaşının Türkiye’ye giriş yaptığı, 236 kişinin kendi istekleriyle ülkelerine döndüğü bildirilerek, bugüne kadar Türkiye’ye 57 bin 495 Suriye vatandaşının girdiği, 23 bin 163’ünün Suriye’ye döndüğü kaydedildi.

Bugün itibarıyla Hatay’da 7 bin 620, Gaziantep’te (Nurdağı-İslahiye) 5 bin 886, Kilis’te 10 bin 960 ve Şanlıurfa’da (Ceylanpınar) 9 bin 653 olmak üzere toplam 34 bin 119 Suriye vatandaşının Türkiye’de barındığı belirtilen açıklamada, 21’i refakatçi, 192’si hasta ve yaralı olmak üzere toplam 213 kişinin hastanede bulunduğu bildirildi.

Açıklamada, Hatay’daki çadırkentlerde oluşturulan 35 derslikte okul çağındaki 420’si kız, 385’i erkek toplam 805, Kilis’te kurulan 64 derslikte 2 bin 690, Gaziantep’te 4 kreş ve 4 çadır derslikte 416 ve Şanlıurfa’da 12 derslikte 600 olmak üzere toplam 4 bin 511 Suriyeli çocuk ve gence okul öncesi, ilk ve ortaöğretim eğitimi verildiği ifade edildi.

Türkiye’de 34 bin Suriyeli var

Cuma, Haziran 29th, 2012

AFAD’dan yapılan açıklamada, Başkanlıkça Hatay’ın Altınözü ve Yayladağı ilçelerinde ikişer, Reyhanlı, Apaydın ve Karbeyaz’da birer, Şanlıurfa-Ceylanpınar ve Gaziantep-İslahiye’de birer olmak üzere toplam 9 çadırkent ve Kilis’de 12 bin kişilik konteynerkent kurulduğu hatırlatıldı.

Suriye’den geçen yılın Nisan ayından bu yana Türkiye’ye gelen 55 binden fazla Suriye vatandaşının her türlü ihtiyacının karşılandığı belirtilen açıklamada, çadırkentlerde ve konteynerkentte AFAD’ın koordinasyonunda barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, sosyal aktivite, eğitim, ibadet, tercümanlık, haberleşme, bankacılık ve diğer hizmetlerin verildiği ifade edildi.

Açıklamada, dün ve bugün 406 Suriye vatandaşının Türkiye’ye giriş yaptığı, 236 kişinin kendi istekleriyle ülkelerine döndüğü bildirilerek, bugüne kadar Türkiye’ye 57 bin 495 Suriye vatandaşının girdiği, 23 bin 163’ünün Suriye’ye döndüğü kaydedildi.

Bugün itibarıyla Hatay’da 7 bin 620, Gaziantep’te (Nurdağı-İslahiye) 5 bin 886, Kilis’te 10 bin 960 ve Şanlıurfa’da (Ceylanpınar) 9 bin 653 olmak üzere toplam 34 bin 119 Suriye vatandaşının Türkiye’de barındığı belirtilen açıklamada, 21’i refakatçi, 192’si hasta ve yaralı olmak üzere toplam 213 kişinin hastanede bulunduğu bildirildi.

Açıklamada, Hatay’daki çadırkentlerde oluşturulan 35 derslikte okul çağındaki 420’si kız, 385’i erkek toplam 805, Kilis’te kurulan 64 derslikte 2 bin 690, Gaziantep’te 4 kreş ve 4 çadır derslikte 416 ve Şanlıurfa’da 12 derslikte 600 olmak üzere toplam 4 bin 511 Suriyeli çocuk ve gence okul öncesi, ilk ve ortaöğretim eğitimi verildiği ifade edildi.

Türkiye sınırda tampon bölge kuruyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Suriyeli sivilleri Esad rejiminin zulmünden korumak amacıyla gündeme gelen  ‘uçuşa yasak bölge’ (tampon bölge) için F-4 krizinin ardından Ankara ile ABD arasında görüşmeler yapıldığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili konuşan bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, son NATO zirvesinde Türkiye’nin üye ülkelerden ve Kuzey Atlantik İttifakı’ndan talepleri arasında uçuşa yasak bölgenin de bulunduğunu doğruladı. Geçen cuma bir Türk F-4’ünü düşüren Suriye’nin Erdoğan’ın deyimiyle ‘Türkiye’ye milli güvenlik tehdidi oluşturduğu’ ve bunun önlenmesi için Ankara’dan tampon bölge talebinin tartışılması isteğinin geldiğini açıkladı.

TSK’nın planları hazır

Konuyla ilgili bilgi veren ve Suriye konusunda direkt olarak aktif görevde bulunan bir Türk diplomat da uçuşa yasak bölge konusunun NATO gündemine girdiğini doğruladı. Dışişleri’nde görev yapan Türk diplomat, “Uçuşa yasak bölge konusu NATO’nun acil önlemler bağlamında ele alınıyor ve uygunluğu şu an için tartışılıyor” dedi. İngiliz Daily Telegraph gazetesine konuşan bir yetkili de Türk tarafının bazı taleplerinin NATO üyeleri arasında şaşkınlık yarattığını dile getirmişti. Tampon bölge ya da uçuşa yasak bölge iddiaları ilk kez Independent gazetesi yazarı Robert Fisk tarafından aylar önce dile getirilmiş, Türk Genelkurmayı’nın Suriye içinde Kamışlı ya da Der el Zor çölünün ortalarına kadar ilerleyip Suriye şehirlerindeki katliamlardan kaçanlar için güvenlik bir bölge planı hazırlığı için plan yaptığını ileri sürmüştü.

 

 

VATAN

Türkiye sınırda tampon bölge kuruyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Suriyeli sivilleri Esad rejiminin zulmünden korumak amacıyla gündeme gelen  ‘uçuşa yasak bölge’ (tampon bölge) için F-4 krizinin ardından Ankara ile ABD arasında görüşmeler yapıldığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili konuşan bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, son NATO zirvesinde Türkiye’nin üye ülkelerden ve Kuzey Atlantik İttifakı’ndan talepleri arasında uçuşa yasak bölgenin de bulunduğunu doğruladı. Geçen cuma bir Türk F-4’ünü düşüren Suriye’nin Erdoğan’ın deyimiyle ‘Türkiye’ye milli güvenlik tehdidi oluşturduğu’ ve bunun önlenmesi için Ankara’dan tampon bölge talebinin tartışılması isteğinin geldiğini açıkladı.

TSK’nın planları hazır

Konuyla ilgili bilgi veren ve Suriye konusunda direkt olarak aktif görevde bulunan bir Türk diplomat da uçuşa yasak bölge konusunun NATO gündemine girdiğini doğruladı. Dışişleri’nde görev yapan Türk diplomat, “Uçuşa yasak bölge konusu NATO’nun acil önlemler bağlamında ele alınıyor ve uygunluğu şu an için tartışılıyor” dedi. İngiliz Daily Telegraph gazetesine konuşan bir yetkili de Türk tarafının bazı taleplerinin NATO üyeleri arasında şaşkınlık yarattığını dile getirmişti. Tampon bölge ya da uçuşa yasak bölge iddiaları ilk kez Independent gazetesi yazarı Robert Fisk tarafından aylar önce dile getirilmiş, Türk Genelkurmayı’nın Suriye içinde Kamışlı ya da Der el Zor çölünün ortalarına kadar ilerleyip Suriye şehirlerindeki katliamlardan kaçanlar için güvenlik bir bölge planı hazırlığı için plan yaptığını ileri sürmüştü.

 

 

VATAN

Suriye’den 166 kişi daha Türkiye’ye giriş yaptı

Cuma, Haziran 29th, 2012

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Reyhanlı ilçesine bağlı Kuşaklı, Kavalcık ve Bükülmez köyü sınırına gelen biri yüzbaşı rütbesinde 23 asker ve ailelerden oluşan 162 Suriyeli Türkiye’ye geçti.

Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu grup Şanlıurfa’ya, askerler ve aileleri ise Hatay’daki Apaydın kampına gönderildi. Suriyeli sığınmacılara sınır bölgesinde akrep tipi askeri araçların eskortluk ettiği gözlendi.

Ayrıca Reyhanlı ilçesine bağlı Kuşaklı, Bükülmez ve Kavalcık köyü sınırına akrabaları tarafından getirilen ve Suriye’nin İdlib kentine bağlı köy ve beldelerinde çıkan çatışmalarda yaralandığı öğrenilen 4 Suriyeli, Türkiye’ye geçti.

Yaralılar Reyhanlı Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Şam Adalet Sarayı’na bombalı saldırı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Suriye’nin başkenti Şam’daki Adalet Sarayı’na düzenlenen bombalı saldırıda 3 kişinin yaralandığı bildirildi.

Suriye resmi haber ajansı SANA, Merce bölgesindeki Meraed Adalet Sarayı’nın otoparkındaki 3 araca yerleştirilen bombaların 2’sinin infilak etmesi sonucu 3 kişinin yaralandığını ve 20’ye yakın araçta ve çevrede büyük maddi hasarın meydana geldiğini duyurdu.

Merce’deki Adalet Sarayı, tarihi Hamidiye çarşısı yakınında bulunuyor.

Şam Adalet Sarayı’na bombalı saldırı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Suriye’nin başkenti Şam’daki Adalet Sarayı’na düzenlenen bombalı saldırıda 3 kişinin yaralandığı bildirildi.

Suriye resmi haber ajansı SANA, Merce bölgesindeki Meraed Adalet Sarayı’nın otoparkındaki 3 araca yerleştirilen bombaların 2’sinin infilak etmesi sonucu 3 kişinin yaralandığını ve 20’ye yakın araçta ve çevrede büyük maddi hasarın meydana geldiğini duyurdu.

Merce’deki Adalet Sarayı, tarihi Hamidiye çarşısı yakınında bulunuyor.

Suriye ile ihracatta gelinen son durum!

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Güneydoğu’dan 2012’nin ilk 5 ayında Suriye’ye yapılan ihracat yüzde 74 düşerek, 22 milyon 140 bin dolar oldu.

Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) verilerine göre, bölgeden ocak-mayıs 2012 döneminde Suriye’ye yapılan ihracat yüzde 74 düştü.

Bu ülkeye geçen yılın ilk 5 ayında 85 milyon 904 bin dolar ihracat yapılırken, bu yıl aynı dönemde 22 milyon 140 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi.

GAİB’den en fazla ihracat yapılan ülke sıralamasında 2010 yılında Irak’tan sonra 2. sırada bulunan Suriye, 2011 yılında 5. sıraya geriledi. Bu yılın 5 aylık ihracat rakamlarına göre ise Suriye, ilk 20 ülke arasında bile bulunmuyor.

GAİB Başkanı Abdulkadir Çıkmaz,  yaptığı açıklamada, Suriye ile vizelerin kalktığı dönemde hem Türkiye’nin bu ülkeye yönelik ihracatında önemli artışlar yaşandığını hem de bu ülkede yatırımcı firma sayısının arttığını anımsatarak, ”Şu anda bölgeden yapılan ihracat durma noktasına geldi” dedi.

Arap ülkelerinde ”Ramazan sezonu” dolayısıyla çok büyük alımlar yapıldığını ifade eden Çıkmaz, şöyle devam etti:

”Suriye’ye ihracatımızdaki düşüş yüzde 100’e yaklaşırdı ama ramazan sezonunun gelmesiyle bazı gıda maddelerinde Cilvegözü üzerinden ihracat söz konusu oluyordu. Oradaki alıcılar, mal gümrükten depolarına ulaşıncaya kadar araçların güvenlik önlemlerini kendileri alıyordu. Bundan sonra zaten ihracat yapsanız bile çok sıkıntı var. Bu uçak olayından sonra zannediyorum ihracat da olmaz transit geçiş de olmaz.”

Suriye’nin, Güneydoğu bölgesinin Ortadoğu’ya ve Körfez ülkelerine açılan kapısı konumunda olduğuna işaret eden Çıkmaz, transit geçişlerde sıkıntı yaşandığı için alternatif yollar denendiğini, şu anda Mersin üzerinden direk gemi seferleriyle konteynerle ihracat yapıldığını anlattı.

GAİB Başkanı Çıkmaz, ”Şu anda maliyetlerde çok fazla sıkıntı yok ama gerek aktarma limanlarında gerekse ihracat yaptığımız limanlarda sıkıntı var” diye konuştu.

Çıkmaz, Suriye’nin Türk askeri uçağını düşürmesinin ticari faaliyetlere etkisine ilişkin şunları kaydetti:

”Suriye bizim için önemli bir ülkeydi. Ancak uçak olayından sonra Suriye hükümeti çok ‘küstah’ bir yönetim gösterdi. Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri olarak, hükümetimizin aldığı kararların sonuna kadar arkasındayız. Hükümetimiz şu anda son derece tutarlı, son derece önemli bir tavır izliyor. Biz bunu destekliyoruz. Tabi ki Suriye ile ticaretin düşmesi son derece önemli. Ama artık bundan sonra yapılacak bir şey yok.”

Toprak: Her türlü çaba sergilenmeli

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Toprak, yaptığı yazılı açıklamada, her gün farklı iddia ve tezlerin öne sürüldüğünü ancak AK Parti hükümetinin pilotların ailelerini ve kamuoyunu tatmin edecek hiçbir sağlıklı açıklama yapmadığını ileri sürdü.

Toprak, şunları kaydetti:

”Bu kadar süre geçilmesine rağmen kamuoyunda pilotlarımızın bulunmasına ilişkin hükümetin gerekli çabayı göstermediği algısı hakim olmuştur. Pilotlarımızın bulunması için hem ulusal hem de uluslararası her türlü çaba sergilenmelidir. Bu konuda ne gerekiyorsa yapılmalı ve iki pilotumuz bulunmalıdır. Hükümet bugüne kadar iki askerimizin bulunması konusunda ne tür çalışmalar yaptığını ve bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini açıklamalıdır.”

Toprak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve bütün Türkiye’nin kaybolan iki pilotun bulunması yönündeki her türlü çabanın arkasında olduğunu belirtti.

MGK toplantısı başladı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında Çankaya Köşkü’nde yapılan toplantı saat 13.55’de başladı.

Toplantıda, Suriye tarafından askeri uçağın düşürülmesi, terör ile diğer iç ve dış gelişmelerin ele alınması bekleniyor.

 

Vural’dan başbakana: Devleti uyuttunuz

Perşembe, Haziran 28th, 2012

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin terörle ilgili politikalarını eleştirerek, ”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” dedi.

Vural, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, her gün gelen şehit haberlerinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

”Milletimizin başı sağolsun” ifadesini kullanan Vural, ”Sürekli olarak başsağlığı diliyoruz. Ülkeyi yönetenler başsağlığı dilmekten öteye gidemiyorlar. Terörle mücadele konusunda gaflet içerisinde bulunan, uyuyan bir yönetimin olduğu Türkiye’de her gün şehit haberleriyle sarsılıyoruz” diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ”Suriye ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri’nin angajman kuralları yeni aşamaya göre değiştirilmiştir” şeklinde bir ifade kullandığını anımsatan Vural, şöyle devam etti:

”Doğrudur bu ama Sayın Başbakan’ın, terör konusunda da angajmanını değiştirmesinin gerektiği de gayet açıktır. Sayın Başbakan, ‘her iki taraf da ateşkes ilan etsin’ diyenlere olan angajmanından vazgeçmelidir. Habur’u savunan, ‘Oslo’da ikinci kez masaya oturalım’ diyenlere karşı angajmanını değiştirmelidir. Terörle mücadelede, ABD ve Obama’ya olan angajmanından vazgeçmelidir.

Sayın Başbakan, ‘PKK’yı bertaraf et’ diyen Türk milletine ve TBMM’ye angaje olmalıdır. PKK’ya karşı siyasal çözüm arama angajmanından vazgeçmeli ve milletin kendisine verdiği yetkiyi kullanmalıdır.

Leyla Zana ile görüşecekmiş Sayın Başbakan. Bu angajelerden vazgeçin. Neyi görüşeceksiniz? ‘Federasyon yetmez, bağımsızlık hakkımızdır’ diyen biriyle neyi görüşeceksiniz? ‘Silahlar güvencemizdir, PKK silah bırakmamalı’ diyen birinden neyi umut ediyorsunuz? Bozuk niyeti olanlarla neyi görüşeceksin? Neleri meşrulaştırmak istiyorsun Sayın Başbakan?”

– ”Devleti de uyutunuz” –

Vural, ”bölücü düşünceleri meşrulaştırarak, teröristlerin ekmeğine yağ süren girişimlerden vazgeçmenin terörle mücadelenin en ön şartı” olduğunu vurguladı.

”Devlet uyumaz, uyumamalı” diyen Vural, ”2002’de terör bitmişti. Terör örgütü Irak’ın kuzeyinde Barzani tarafından semirtilirken AKP Hükümet’i devleti uyuttu. Oslo’da pazarlık yaparken devleti uyuttunuz. Bu sonuçlar, devleti uyutan bir zihniyetin getirdiği sonuçlardır. Sonra, ‘bıçak kemiğe dayandı’ lafları. Hem siz uyudunuz, hem de devleti uyuttunuz” şeklinde konuştu.

”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” diyen Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Angajmanınızı değiştirin. Milletimize sesleniyorum; tüm bu olup bitenlerle ilgili ne olur siz uyumayın. Uyumadığı sürece bunları bu millet uyandıracaktır. Devleti yönetenler uyuyabilir ama MHP uyumamıştır, bu milletin uyumasına da izin vermeyecektir.

Şehitlere, ‘kabak bile 3-5 ayda yetişiyor’ diyen bir zihniyetle nasıl terörle mücadele edersiniz? Bu kılavuzlar artık kabak tadı vermiştir. ‘Şeytanla görüşürüm’ diyen bir zihniyet. Bu zihniyetle nasıl mücadele edilebilir? Ağzı olan konuşuyor.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilemekten öteye bir şey yapmıyorlar. Terör devam ediyor, yargı paketinde terörle mücadelede 13. madde kaldırılmak suretiyle terör suçlarıyla ilgili cezaların hükmün ertelenmesi kapsamına alınması planlanıyor. Nasıl terörle mücadele edeceğiz bu şekilde? Türk bayrağını yırtanları, İstiklal Marşı’na hakaret edenlerin erteleme cezaları kapsamına alınmasını istiyor Hükümet. Hükmün geriye bırakılması ekseninde bu suçlar mazur gösterilecek suçlar arasına alınıyor. Bilerek suç işleyenlerin suçu azaltılıyor. Özellikle, herhalde KCK’lıların serbest bırakılmasına yönelik bir sürecin başlatılacağına ilişkin endişelerimiz vardır.”

-Özel yetkili mahkemeler-

Özel yetkili mahkemelere de değinen Vural, bu mahkemelerinin durumunun, ”papatya falına” döndüğünü söyledi. Vural, ”Olacak mı olmayacak mı? Anlaşılan o ki Bakanlar Kurulu içerisinde çatlak vardır” dedi.

Hükümetten bu konuda daha net bir tavır takınmasını isteyen Vural, şöyle konuştu:

”Madem kanun tasarınız var, özel yetkili mahkemelerle ilgili düzenleme konusunda kanun tasarısı getirin. Böyle gece yarısı operasyonuyla bir önerge vasıtasıyla getirmek yerine, Bakanlar Kurulu’nda çatlak yoksa hodri meydan, bunu kanun tasarı olarak getirin. Bu konuda TBMM’ye görüşünüzün açık ve net olduğu konusunda bir mesaj verin. Bugüne kadar korku imparatorluğu oluşturdular. Şimdi bunun sorumlusu özel yetkili mahkemeleri sırtından atmaya çalışıyor. Başbakan, özel yetkili mahkemelerin süreç içerisinde elde ettiği bilgi ve belgelerin bumerang gibi kendisini vuracağını görünce düzenleme yapılmasını istedi.

Özel yetkili mahkemelerin, Türkiye’nin karşılaştığı bir takım tehlikeleri göz önüne alırsak, muhafazasından yanayız. Ancak adaletin de kısa sürede tecelli etmesi gerekiyor.”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, ”Parlamenter sistemin hukuk dışı ve gayri ahlaki operasyonlara  açık olduğunu” söylediğini hatırlatan Vural, ”Bu bir itirafnamedir. Bununla AKP’nin hukuk ve ahlak dışı uygulamalarla iktidarını kullandığı tescil edilmiştir. Bir de ‘hukuk ve ahlak dışı operasyonların bitmesi için başkanlık sistemini seçin’ diye tehdit ediyor. Allah akıl, fikir versin” şeklinde konuştu.

Vural, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin sorusu üzerine Vural, ”Başbakan’ın Zana ile görüşmesine Kılıçdaroğlu da katılsın. Kendisi, ‘akil adamlar’ diyordu ya orada da bir akil kadın olacak işte. Birlikte görüşsünler” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘medyadan MHP’nin komisyona katılması için baskı yapmasını istediğini” anımsatan Vural, ”Bizim pusulamız millet. MHP’yi baskı altına almaya, yönlendirmeye kimsenin gücü yetmez. Kimsenin dolduruşuna gazına gelmeyiz” diye konuştu.