Posts Tagged ‘türkiye’

Fitch’in raporundaki kırılganlık Türkiye’ye yapıştı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Fitch’in bu yorumu Euro Bölgesi borç krizinin gelişmekte olan Avrupa ülkelerine etkisi başlıklı raporda yer aldı.

Raporda cari açığın bu yıl 61 milyar dolar, yani gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 7.7’si seviyesinde gerçekleşmesi beklendiği ifade edilirken, “Açığın büyük kısmı kısa vadeli borçlanma ve portföy girişleriyle finanse ediliyor, bu da (Türkiye’yi) Euro Bölgesi’ndeki iniş ve çıkışlar karşısında kırılgan hale getiriyor” denildi.

Bakandan kavgacılara kiraz tavsiyesi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, kirazın sakinleştirici etkisi olduğunu belirterek, ”Evlerde de hanımefendiyle kavga etmek istemeyenler, bu kirazdan bir miktar bulundursun diyorum” dedi.

Eroğlu, bakanlıkta düzenlenen, Sultandağı Kirazı Markalaşması ve Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, şu anda dünyada enerji konusunun ön planda olduğunu ancak 20-30 yıl sonra gıda arzının en önemli konular arasında yer alacağını söyledi.

Türkiye’yi gıda üretim ve ihracat üssü haline getirmek gerektiğini belirten Eroğlu, bu kapsamda Hükümet olarak gıda ve hayvancılık konusuna büyük önem verdiklerini aktardı.

-Kiraz ihracatının yüzde 30’u Sultandağı’ndan-

Afyonkarahisar’ın, gıda ürünleri üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Eroğlu, teknolojik sera uygulamasına başladıklarını ilde üretilen domateslerin dünya piyasalarına ihraç edildiğini kaydetti.

Modern sulama sistemlerine geçilmesi için bakanlığı ile Afyonkarahisar İl Özel İdaresi’nin 227 bin dekarda çalışma yürüttüğünü bildiren Eroğlu, 450 bin dekar arazide kapalı sistem modern basınçlı sulama gerçekleştirmeyi hedeflediklerini aktardı.

Afyonkarahisar’ın Sultandağı ilçesinin, kiraz konusunda çok önemli bir adım attığını kaydeden Eroğlu, ”0900 Ziraat” adıyla Türk ziraat mühendislerince geliştirilen kiraz türünün burada yetiştirildiğini, bugün Türkiye’nin ihraç ettiği kirazın yüzde 30’unun Sultandağı’nda üretildiğini anlattı.

-”Türkiye her alanda marka yaratmalı” –

Markalaşma olmadığı için Afyonkarahisarlı üreticilerin yeterince kazanç sağlayamadıklarına dikkati çeken Eroğlu, Sultandağı kirazının marka olması için atılan adımın önemine işaret etti.

Gıda, tekstil ve sanayi başta olmak üzere her alanda markalar yaratılması gerektiğine işaret eden Eroğlu, ”En iyi çıkan sular bizde. Ama bakıyoruz, marka ismi vermeyeceğim bir Fransız markası, 5 dolara, 10 dolara su satıyor. Halbuki bakıyorsunuz, içiyorsunuz ama tadı tuzu yok. ‘Ah nerede bizim Afyonkarahisar Kızılay maden suyu’ diyorum, ‘Ah nerede bizim menbaa sularımız’ diye hayıflanıyorum” şeklinde konuştu.

-”Sakinleşmek isteyenler kiraz yesin”-

Lifli bir meyve olan kirazın, sindirim sistemi için faydalı olduğunu, antioksidan özelliğine ve yüksek vitamin değerine sahip bulunduğunu belirten Eroğlu, ”Bilhassa gözler için son derece faydalı. Yani ben bu yaşta gözlük takmadan şey yapıyorsam Sultandağı kirazına borçluyum, teşekkür ediyorum” dedi.

Kirazın sakinleştirici özelliği bulunduğunu ifade eden Eroğlu, ”Dün bir şeye kızdım ben, masaya yumruğu vurdum falan. Baktım biraz sonra bizim elemanlar bir tabak Sultandağı kirazıyla geldiler. Yarısını yedim, yarısın yiyemedim. Belki ertesi gün kızarsam bir şeye o zaman yerim diye. Evlerde de hanımefendiyle kavga etmek istemeyenler, bu kirazdan bir miktar bulundursun diyorum” diye konuştu.

Kirazın uykuya da düzene soktuğunu anlatan Eroğlu, yatmadan önce Sultandağı kirazı yenilmesini tavsiye etti.

-”Tabii ki Tadiki, Tadiki şahane, Tadiki efsane”-

Sultandağı kirazı için belirlenen marka ismi olan ”Tadiki”nin, iki tat anlamına geldiğini anlatan Eroğlu, bu kirazı dünyaya tanıtacaklarını belirterek, ”Dünyanın en iyi en sevilen kirazı, tabii ki Tadiki, Tadiki şahane, Tadiki efsane” şeklindeki sloganı okudu.

Eroğlu, konuşmasının ardından Sultandağı kirazı yiyerek, kameralara görüntü verdi.

Tadiki markasını yaratan Nevruz Kamber’e sembolik ödül çekini veren Eroğlu, daha sonra misafirlere ve basın mensuplarına Sultandağı kirazı ikram etti.

Tanıtım toplantısına Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Sultandağı Belediye Başkanı Osman Acar da katıldı.

Bakandan kavgacılara kiraz tavsiyesi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, kirazın sakinleştirici etkisi olduğunu belirterek, ”Evlerde de hanımefendiyle kavga etmek istemeyenler, bu kirazdan bir miktar bulundursun diyorum” dedi.

Eroğlu, bakanlıkta düzenlenen, Sultandağı Kirazı Markalaşması ve Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, şu anda dünyada enerji konusunun ön planda olduğunu ancak 20-30 yıl sonra gıda arzının en önemli konular arasında yer alacağını söyledi.

Türkiye’yi gıda üretim ve ihracat üssü haline getirmek gerektiğini belirten Eroğlu, bu kapsamda Hükümet olarak gıda ve hayvancılık konusuna büyük önem verdiklerini aktardı.

-Kiraz ihracatının yüzde 30’u Sultandağı’ndan-

Afyonkarahisar’ın, gıda ürünleri üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Eroğlu, teknolojik sera uygulamasına başladıklarını ilde üretilen domateslerin dünya piyasalarına ihraç edildiğini kaydetti.

Modern sulama sistemlerine geçilmesi için bakanlığı ile Afyonkarahisar İl Özel İdaresi’nin 227 bin dekarda çalışma yürüttüğünü bildiren Eroğlu, 450 bin dekar arazide kapalı sistem modern basınçlı sulama gerçekleştirmeyi hedeflediklerini aktardı.

Afyonkarahisar’ın Sultandağı ilçesinin, kiraz konusunda çok önemli bir adım attığını kaydeden Eroğlu, ”0900 Ziraat” adıyla Türk ziraat mühendislerince geliştirilen kiraz türünün burada yetiştirildiğini, bugün Türkiye’nin ihraç ettiği kirazın yüzde 30’unun Sultandağı’nda üretildiğini anlattı.

-”Türkiye her alanda marka yaratmalı” –

Markalaşma olmadığı için Afyonkarahisarlı üreticilerin yeterince kazanç sağlayamadıklarına dikkati çeken Eroğlu, Sultandağı kirazının marka olması için atılan adımın önemine işaret etti.

Gıda, tekstil ve sanayi başta olmak üzere her alanda markalar yaratılması gerektiğine işaret eden Eroğlu, ”En iyi çıkan sular bizde. Ama bakıyoruz, marka ismi vermeyeceğim bir Fransız markası, 5 dolara, 10 dolara su satıyor. Halbuki bakıyorsunuz, içiyorsunuz ama tadı tuzu yok. ‘Ah nerede bizim Afyonkarahisar Kızılay maden suyu’ diyorum, ‘Ah nerede bizim menbaa sularımız’ diye hayıflanıyorum” şeklinde konuştu.

-”Sakinleşmek isteyenler kiraz yesin”-

Lifli bir meyve olan kirazın, sindirim sistemi için faydalı olduğunu, antioksidan özelliğine ve yüksek vitamin değerine sahip bulunduğunu belirten Eroğlu, ”Bilhassa gözler için son derece faydalı. Yani ben bu yaşta gözlük takmadan şey yapıyorsam Sultandağı kirazına borçluyum, teşekkür ediyorum” dedi.

Kirazın sakinleştirici özelliği bulunduğunu ifade eden Eroğlu, ”Dün bir şeye kızdım ben, masaya yumruğu vurdum falan. Baktım biraz sonra bizim elemanlar bir tabak Sultandağı kirazıyla geldiler. Yarısını yedim, yarısın yiyemedim. Belki ertesi gün kızarsam bir şeye o zaman yerim diye. Evlerde de hanımefendiyle kavga etmek istemeyenler, bu kirazdan bir miktar bulundursun diyorum” diye konuştu.

Kirazın uykuya da düzene soktuğunu anlatan Eroğlu, yatmadan önce Sultandağı kirazı yenilmesini tavsiye etti.

-”Tabii ki Tadiki, Tadiki şahane, Tadiki efsane”-

Sultandağı kirazı için belirlenen marka ismi olan ”Tadiki”nin, iki tat anlamına geldiğini anlatan Eroğlu, bu kirazı dünyaya tanıtacaklarını belirterek, ”Dünyanın en iyi en sevilen kirazı, tabii ki Tadiki, Tadiki şahane, Tadiki efsane” şeklindeki sloganı okudu.

Eroğlu, konuşmasının ardından Sultandağı kirazı yiyerek, kameralara görüntü verdi.

Tadiki markasını yaratan Nevruz Kamber’e sembolik ödül çekini veren Eroğlu, daha sonra misafirlere ve basın mensuplarına Sultandağı kirazı ikram etti.

Tanıtım toplantısına Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Sultandağı Belediye Başkanı Osman Acar da katıldı.

Vural’dan başbakana: Devleti uyuttunuz

Perşembe, Haziran 28th, 2012

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin terörle ilgili politikalarını eleştirerek, ”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” dedi.

Vural, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, her gün gelen şehit haberlerinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

”Milletimizin başı sağolsun” ifadesini kullanan Vural, ”Sürekli olarak başsağlığı diliyoruz. Ülkeyi yönetenler başsağlığı dilmekten öteye gidemiyorlar. Terörle mücadele konusunda gaflet içerisinde bulunan, uyuyan bir yönetimin olduğu Türkiye’de her gün şehit haberleriyle sarsılıyoruz” diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ”Suriye ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri’nin angajman kuralları yeni aşamaya göre değiştirilmiştir” şeklinde bir ifade kullandığını anımsatan Vural, şöyle devam etti:

”Doğrudur bu ama Sayın Başbakan’ın, terör konusunda da angajmanını değiştirmesinin gerektiği de gayet açıktır. Sayın Başbakan, ‘her iki taraf da ateşkes ilan etsin’ diyenlere olan angajmanından vazgeçmelidir. Habur’u savunan, ‘Oslo’da ikinci kez masaya oturalım’ diyenlere karşı angajmanını değiştirmelidir. Terörle mücadelede, ABD ve Obama’ya olan angajmanından vazgeçmelidir.

Sayın Başbakan, ‘PKK’yı bertaraf et’ diyen Türk milletine ve TBMM’ye angaje olmalıdır. PKK’ya karşı siyasal çözüm arama angajmanından vazgeçmeli ve milletin kendisine verdiği yetkiyi kullanmalıdır.

Leyla Zana ile görüşecekmiş Sayın Başbakan. Bu angajelerden vazgeçin. Neyi görüşeceksiniz? ‘Federasyon yetmez, bağımsızlık hakkımızdır’ diyen biriyle neyi görüşeceksiniz? ‘Silahlar güvencemizdir, PKK silah bırakmamalı’ diyen birinden neyi umut ediyorsunuz? Bozuk niyeti olanlarla neyi görüşeceksin? Neleri meşrulaştırmak istiyorsun Sayın Başbakan?”

– ”Devleti de uyutunuz” –

Vural, ”bölücü düşünceleri meşrulaştırarak, teröristlerin ekmeğine yağ süren girişimlerden vazgeçmenin terörle mücadelenin en ön şartı” olduğunu vurguladı.

”Devlet uyumaz, uyumamalı” diyen Vural, ”2002’de terör bitmişti. Terör örgütü Irak’ın kuzeyinde Barzani tarafından semirtilirken AKP Hükümet’i devleti uyuttu. Oslo’da pazarlık yaparken devleti uyuttunuz. Bu sonuçlar, devleti uyutan bir zihniyetin getirdiği sonuçlardır. Sonra, ‘bıçak kemiğe dayandı’ lafları. Hem siz uyudunuz, hem de devleti uyuttunuz” şeklinde konuştu.

”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” diyen Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Angajmanınızı değiştirin. Milletimize sesleniyorum; tüm bu olup bitenlerle ilgili ne olur siz uyumayın. Uyumadığı sürece bunları bu millet uyandıracaktır. Devleti yönetenler uyuyabilir ama MHP uyumamıştır, bu milletin uyumasına da izin vermeyecektir.

Şehitlere, ‘kabak bile 3-5 ayda yetişiyor’ diyen bir zihniyetle nasıl terörle mücadele edersiniz? Bu kılavuzlar artık kabak tadı vermiştir. ‘Şeytanla görüşürüm’ diyen bir zihniyet. Bu zihniyetle nasıl mücadele edilebilir? Ağzı olan konuşuyor.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilemekten öteye bir şey yapmıyorlar. Terör devam ediyor, yargı paketinde terörle mücadelede 13. madde kaldırılmak suretiyle terör suçlarıyla ilgili cezaların hükmün ertelenmesi kapsamına alınması planlanıyor. Nasıl terörle mücadele edeceğiz bu şekilde? Türk bayrağını yırtanları, İstiklal Marşı’na hakaret edenlerin erteleme cezaları kapsamına alınmasını istiyor Hükümet. Hükmün geriye bırakılması ekseninde bu suçlar mazur gösterilecek suçlar arasına alınıyor. Bilerek suç işleyenlerin suçu azaltılıyor. Özellikle, herhalde KCK’lıların serbest bırakılmasına yönelik bir sürecin başlatılacağına ilişkin endişelerimiz vardır.”

-Özel yetkili mahkemeler-

Özel yetkili mahkemelere de değinen Vural, bu mahkemelerinin durumunun, ”papatya falına” döndüğünü söyledi. Vural, ”Olacak mı olmayacak mı? Anlaşılan o ki Bakanlar Kurulu içerisinde çatlak vardır” dedi.

Hükümetten bu konuda daha net bir tavır takınmasını isteyen Vural, şöyle konuştu:

”Madem kanun tasarınız var, özel yetkili mahkemelerle ilgili düzenleme konusunda kanun tasarısı getirin. Böyle gece yarısı operasyonuyla bir önerge vasıtasıyla getirmek yerine, Bakanlar Kurulu’nda çatlak yoksa hodri meydan, bunu kanun tasarı olarak getirin. Bu konuda TBMM’ye görüşünüzün açık ve net olduğu konusunda bir mesaj verin. Bugüne kadar korku imparatorluğu oluşturdular. Şimdi bunun sorumlusu özel yetkili mahkemeleri sırtından atmaya çalışıyor. Başbakan, özel yetkili mahkemelerin süreç içerisinde elde ettiği bilgi ve belgelerin bumerang gibi kendisini vuracağını görünce düzenleme yapılmasını istedi.

Özel yetkili mahkemelerin, Türkiye’nin karşılaştığı bir takım tehlikeleri göz önüne alırsak, muhafazasından yanayız. Ancak adaletin de kısa sürede tecelli etmesi gerekiyor.”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, ”Parlamenter sistemin hukuk dışı ve gayri ahlaki operasyonlara  açık olduğunu” söylediğini hatırlatan Vural, ”Bu bir itirafnamedir. Bununla AKP’nin hukuk ve ahlak dışı uygulamalarla iktidarını kullandığı tescil edilmiştir. Bir de ‘hukuk ve ahlak dışı operasyonların bitmesi için başkanlık sistemini seçin’ diye tehdit ediyor. Allah akıl, fikir versin” şeklinde konuştu.

Vural, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin sorusu üzerine Vural, ”Başbakan’ın Zana ile görüşmesine Kılıçdaroğlu da katılsın. Kendisi, ‘akil adamlar’ diyordu ya orada da bir akil kadın olacak işte. Birlikte görüşsünler” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘medyadan MHP’nin komisyona katılması için baskı yapmasını istediğini” anımsatan Vural, ”Bizim pusulamız millet. MHP’yi baskı altına almaya, yönlendirmeye kimsenin gücü yetmez. Kimsenin dolduruşuna gazına gelmeyiz” diye konuştu.

Vural’dan başbakana: Devleti uyuttunuz

Perşembe, Haziran 28th, 2012

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin terörle ilgili politikalarını eleştirerek, ”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” dedi.

Vural, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, her gün gelen şehit haberlerinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

”Milletimizin başı sağolsun” ifadesini kullanan Vural, ”Sürekli olarak başsağlığı diliyoruz. Ülkeyi yönetenler başsağlığı dilmekten öteye gidemiyorlar. Terörle mücadele konusunda gaflet içerisinde bulunan, uyuyan bir yönetimin olduğu Türkiye’de her gün şehit haberleriyle sarsılıyoruz” diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ”Suriye ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri’nin angajman kuralları yeni aşamaya göre değiştirilmiştir” şeklinde bir ifade kullandığını anımsatan Vural, şöyle devam etti:

”Doğrudur bu ama Sayın Başbakan’ın, terör konusunda da angajmanını değiştirmesinin gerektiği de gayet açıktır. Sayın Başbakan, ‘her iki taraf da ateşkes ilan etsin’ diyenlere olan angajmanından vazgeçmelidir. Habur’u savunan, ‘Oslo’da ikinci kez masaya oturalım’ diyenlere karşı angajmanını değiştirmelidir. Terörle mücadelede, ABD ve Obama’ya olan angajmanından vazgeçmelidir.

Sayın Başbakan, ‘PKK’yı bertaraf et’ diyen Türk milletine ve TBMM’ye angaje olmalıdır. PKK’ya karşı siyasal çözüm arama angajmanından vazgeçmeli ve milletin kendisine verdiği yetkiyi kullanmalıdır.

Leyla Zana ile görüşecekmiş Sayın Başbakan. Bu angajelerden vazgeçin. Neyi görüşeceksiniz? ‘Federasyon yetmez, bağımsızlık hakkımızdır’ diyen biriyle neyi görüşeceksiniz? ‘Silahlar güvencemizdir, PKK silah bırakmamalı’ diyen birinden neyi umut ediyorsunuz? Bozuk niyeti olanlarla neyi görüşeceksin? Neleri meşrulaştırmak istiyorsun Sayın Başbakan?”

– ”Devleti de uyutunuz” –

Vural, ”bölücü düşünceleri meşrulaştırarak, teröristlerin ekmeğine yağ süren girişimlerden vazgeçmenin terörle mücadelenin en ön şartı” olduğunu vurguladı.

”Devlet uyumaz, uyumamalı” diyen Vural, ”2002’de terör bitmişti. Terör örgütü Irak’ın kuzeyinde Barzani tarafından semirtilirken AKP Hükümet’i devleti uyuttu. Oslo’da pazarlık yaparken devleti uyuttunuz. Bu sonuçlar, devleti uyutan bir zihniyetin getirdiği sonuçlardır. Sonra, ‘bıçak kemiğe dayandı’ lafları. Hem siz uyudunuz, hem de devleti uyuttunuz” şeklinde konuştu.

”Sayın Başbakan, terörle mücadele konusunda uyudunuz, yan gelip yattınız. Milletin güvencesi devletti ama terörle mücadele ederken devleti de uyuttunuz” diyen Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Angajmanınızı değiştirin. Milletimize sesleniyorum; tüm bu olup bitenlerle ilgili ne olur siz uyumayın. Uyumadığı sürece bunları bu millet uyandıracaktır. Devleti yönetenler uyuyabilir ama MHP uyumamıştır, bu milletin uyumasına da izin vermeyecektir.

Şehitlere, ‘kabak bile 3-5 ayda yetişiyor’ diyen bir zihniyetle nasıl terörle mücadele edersiniz? Bu kılavuzlar artık kabak tadı vermiştir. ‘Şeytanla görüşürüm’ diyen bir zihniyet. Bu zihniyetle nasıl mücadele edilebilir? Ağzı olan konuşuyor.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilemekten öteye bir şey yapmıyorlar. Terör devam ediyor, yargı paketinde terörle mücadelede 13. madde kaldırılmak suretiyle terör suçlarıyla ilgili cezaların hükmün ertelenmesi kapsamına alınması planlanıyor. Nasıl terörle mücadele edeceğiz bu şekilde? Türk bayrağını yırtanları, İstiklal Marşı’na hakaret edenlerin erteleme cezaları kapsamına alınmasını istiyor Hükümet. Hükmün geriye bırakılması ekseninde bu suçlar mazur gösterilecek suçlar arasına alınıyor. Bilerek suç işleyenlerin suçu azaltılıyor. Özellikle, herhalde KCK’lıların serbest bırakılmasına yönelik bir sürecin başlatılacağına ilişkin endişelerimiz vardır.”

-Özel yetkili mahkemeler-

Özel yetkili mahkemelere de değinen Vural, bu mahkemelerinin durumunun, ”papatya falına” döndüğünü söyledi. Vural, ”Olacak mı olmayacak mı? Anlaşılan o ki Bakanlar Kurulu içerisinde çatlak vardır” dedi.

Hükümetten bu konuda daha net bir tavır takınmasını isteyen Vural, şöyle konuştu:

”Madem kanun tasarınız var, özel yetkili mahkemelerle ilgili düzenleme konusunda kanun tasarısı getirin. Böyle gece yarısı operasyonuyla bir önerge vasıtasıyla getirmek yerine, Bakanlar Kurulu’nda çatlak yoksa hodri meydan, bunu kanun tasarı olarak getirin. Bu konuda TBMM’ye görüşünüzün açık ve net olduğu konusunda bir mesaj verin. Bugüne kadar korku imparatorluğu oluşturdular. Şimdi bunun sorumlusu özel yetkili mahkemeleri sırtından atmaya çalışıyor. Başbakan, özel yetkili mahkemelerin süreç içerisinde elde ettiği bilgi ve belgelerin bumerang gibi kendisini vuracağını görünce düzenleme yapılmasını istedi.

Özel yetkili mahkemelerin, Türkiye’nin karşılaştığı bir takım tehlikeleri göz önüne alırsak, muhafazasından yanayız. Ancak adaletin de kısa sürede tecelli etmesi gerekiyor.”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, ”Parlamenter sistemin hukuk dışı ve gayri ahlaki operasyonlara  açık olduğunu” söylediğini hatırlatan Vural, ”Bu bir itirafnamedir. Bununla AKP’nin hukuk ve ahlak dışı uygulamalarla iktidarını kullandığı tescil edilmiştir. Bir de ‘hukuk ve ahlak dışı operasyonların bitmesi için başkanlık sistemini seçin’ diye tehdit ediyor. Allah akıl, fikir versin” şeklinde konuştu.

Vural, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin sorusu üzerine Vural, ”Başbakan’ın Zana ile görüşmesine Kılıçdaroğlu da katılsın. Kendisi, ‘akil adamlar’ diyordu ya orada da bir akil kadın olacak işte. Birlikte görüşsünler” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘medyadan MHP’nin komisyona katılması için baskı yapmasını istediğini” anımsatan Vural, ”Bizim pusulamız millet. MHP’yi baskı altına almaya, yönlendirmeye kimsenin gücü yetmez. Kimsenin dolduruşuna gazına gelmeyiz” diye konuştu.

Cenevre’deki Suriye toplantısına katılan ülkeler

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Edinilen bilgiye göre, dışişleri bakanları düzeyindeki toplantıda Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsil edecek.

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan yaptığı yazılı açıklamada, toplantıya BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin yanısıra Türkiye, Katar ve Irak’ın da davet edildiğini bildirmişti.

Cenevre’deki Suriye toplantısına katılan ülkeler

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Edinilen bilgiye göre, dışişleri bakanları düzeyindeki toplantıda Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsil edecek.

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan yaptığı yazılı açıklamada, toplantıya BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin yanısıra Türkiye, Katar ve Irak’ın da davet edildiğini bildirmişti.

TÜBİTAK’tan bilim adamlarını çekecek proje

Perşembe, Haziran 28th, 2012

TÜBİTAK’tan yapılan yazılı açıklamada, TÜBİTAK’ın araştırma imkanları ve çalışma ortamları nedeniyle yurt dışını tercih eden Türk bilim insanlarının Türkiye’ye dönüşünü başlattığı belirtildi.

Bu kapsamda şimdiye kadar 167 bilim insanının Türkiye’ye dönüş yaptığı vurgulanan açıklamada, yabancı bilim insanlarının da Türkiye’ye getirilmesi için TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı’nca (BİDEB) Uluslararası Deneyimli Araştırmacı Dolaşımı Destek Programı’nın uygulamaya konulduğu belirtildi.

Program için tanıtım toplantısı düzenlendiği de bildirilen açıklamada, TÜBİTAK BİDEB Başkanı Prof. Dr. Şemsettin Türköz’ün ”Türkiye’yi tüm araştırmacılar için cazip bir ortam haline getirmeyi amaçlıyoruz. En büyük avantaj tüm alanlara açık olması. Herkes bu programlardan faydalanabilir. Ana hedef uluslararası dolaşım gerçekleştirmek. Yaş sınırı yok önemli olan tecrübe” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Prof. Dr. Cahit Güran’ın programa ilişkin verdiği şu bilgiler de yer aldı:

”Programın bütçesi 11,2 milyon avro. Bütçenin yüzde 60’ı TÜBİTAK, yüzde 40’ı ise Avrupa Komisyonu tarafından karşılanacak. Program 5 yıl süreyle devam edecek. Bu süre içinde 100 bilim insanı Türkiye’ye getirilecek. Programda TÜBİTAK fonlayan kurum, üniversite veya sanayi kuruluşları da ev sahibi olacak. Tüm ülke vatandaşları başvurabilecek. Evrensel araştırmacılara açık bir program.

Araştırmacıların doktora derecesine sahip olması veya en az 4 yıllık araştırma deneyimi olması gerekiyor. Son 3 yılda 12 aydan fazla Türkiye’de bulunmaması ve BİDEB desteklerinden faydalanmaması gerekiyor. Türkiye’ye gelecek bilim insanlarına yaşam giderleri, ulaşım ve aile giderleri ile araştırma katkısı sağlanacak. Alanında 10 yıldan fazla çalışma yapan çok deneyimli araştırmacılar için aylık net 2 bin 650 avro, deneyimli araştırmacılara ise 2 bin 300 avro verilecek. Bu araştırmacılar 1001 programına da başvurabilecek.”

Erdoğan: Bu acıyı unutmamız kolay değil

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Çeşitli açılış ve incelemelerde bulunmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Van’a gelen Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Ferit Melen Havaalanı’nda Vali Münir Karaloğlu ile eşi Sevim Karaloğlu, AK Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan ve AK Partili kadınlar tarafından karşılandı.

Buzhane Mahallesi’ndeki Hüsrevpaşa Konteyner Kenti’ne geçen Bakan Şahin ve Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından yaptırılan ”Travma Sonrası Aile Danışma Merkezi”nin açılış törenine katıldı.

Törende konuşan Erdoğan, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde Van ve ilçelerinde büyük ve yıkıcı bir deprem yaşandığını anımsatarak, depremde hayatını kaybedenleri rahmetle andı ve yakınlarına başsağlığı diledi.

Depremin hemen sonrasında gerek Van’da, gerekse Türkiye’de ve dünya genelinde bir teyakkuz oluştuğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

”Van için hemen bir seferberlik başlatıldı. Uzmanlar Van’daki iki büyük depremin 37 atom bombasının şiddetine eşit olduğunu ifade ediyorlar. Bu kadar büyük ve yıkıcı bir depremin izlerini elbette bir anda silebilmek mümkün değil. Ancak devletimiz, hükümetimiz özveriyle, imkanları zorlayıp Türkiye genelinde bir dayanışma seferberliği başlatarak şimdiye kadar izleri önemli ölçüde sildi ve silmeye devam ediyor. Elbette Van depreminin fiziki izleri siliniyor ve silinecek, ancak Van’da yaşanan acıyı unutmamız hiç kolay olmayacak. Biz hep birlikte bu acıyı yüreklerimizde taşıyacak, tekrar böyle acılar yaşanmaması için İnşallah tedbiri elden bırakmayacağız.

İnsan umuduyla yaşar. Ümidini kaybeden bir insanın kaybedeceği hiçbir şey kalmaz. Biliyorum ki yüreklerimiz yangın yeri. Depremin meydana getirmiş olduğu yıkım ve travma hepimizi, hepinizi derinden hüzne boğdu. Ancak yaşadığımız bu talihsiz olay, bize millet olarak kardeşliğimizin, birbirimize duyduğumuzu sevgi ve muhabbetin ne kadar manalı, ne kadar içten olduğunu hissettirdi.”

Konuşmasına Hz. Mevlana’nın bir sözü ile devam eden Erdoğan, şunları kaydetti:

”Diyor ki Mevlana, ‘Küle döndüysen yeniden güle dönmeyi bekle… Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere küllerin arasından doğrulup güle dönüştüğünü hatırla.’ Evet, acıları, elemleri, kötü hatıraları kalbimizin derinliklerine gömdük. Dünden sıyrılmak ve geleceğe odaklanmak zorundayız. Bir kez daha umudu çoğaltmak, yaşama tutunmak, yıkılanın yerine daha iyisini yapmak zorundayız.”

-”Annelerimize çok büyük görevler düşüyor”-

Erdoğan, gelecek süreçte özellikle annelere çok büyük görevler düştüğüne dikkati çekerek, annelerin, ailenin, yuvanın temel direği olduğunu ve hem ailede hem de toplumda, insanlara ait hislerin kaynağını oluşturduğunu ifade etti.

”Anneler, aynı zamanda yaşama tutunma, hem yaşama hem de yaşatma konusunda erkeklerden katbekat güçlüdür” diyen Erdoğan, annelerin umudunun kaybolması durumunda, çocukların umudunun kaybolacağının, annelerin heyecanının yok olması durumunda da toplumun heyecanının yok olacağının bilinmesi gerektiğini belirtti.

Erdoğan, ”Eğer anneler yaşama tutunmayı bırakırsa gelecek kararır. Annelerimizin, çocuklarımız adına, ailelerimiz adına, toplum adına depremin travmasını aşması hepimiz için çok büyük bir önem taşır” ifadelerini kullandı.

Afet ve krizler sonrasında ortaya çıkan ruhsal ve zihinsel her türlü stresin, müdahale edilmediği takdirde kronikleşebildiğine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Annelerimiz bu stresi aşamazlarsa Allah korusun o gerilim, o bunalım çocuklarımıza, geleceğimize sirayet edecektir. Annelerimizin, anne adaylarımızın AÇEV’in bu merkezine, diğer benzeri merkezlere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurduğu merkezlere hiç tereddüt etmeden gitmelerini rica ediyorum. Bu merkezlerdeki yardımsever eller, gönüller inanıyorum ki anne ve çocuklarımızın ellerinden tutacak, onlara daha sağlıklı, daha huzurlu bir geleceği kurmalarında yardım edeceklerdir.

Biz her zaman Van’ın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. 75 milyon, acınızı acısı bildi. İnanın bundan sonra da 75 milyon acınızı, derdinizi, kederinizi paylaşmaya devam edecek. İnşallah acıları, hüzünleri artık geride bırakacağız. Hep birlikte huzurlu bir geleceğe el ele yürüyeceğiz.”

İşitme engelli çocuklara özel Kur’an kursu

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Buca Müftülüğü, işitme engelli çocuklar için Kur’an kursu açtı.  Buca Müftüsü Adem Gülmek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Özel Destek Din Hizmetleri Projesi kapsamında daha önce işitme engelli yetişkinlere yönelik açtıkları Kur’an kursunun yaz aylarında işitme engelli çocuklar için sürdürüldüğünü belirtti.  Kursun Türkiye’de bir ilk olduğunu söyleyen Gülmek, şöyle konuştu:  ”Yüce Allahımızı, Peygamberimizi ve Rabbimizin mesajlarını anlamak onların da hakkı. İletişim sorununu işaret dili yoluyla çözerek, normal evlatlarımıza öğrettiğimiz değerlerimizi, inancımızı, kültürümüzü engelli kardeşlerimi de aktarıyoruz. Ağustos ayının sonuna kadar sürecek kursta 15 çocuğumuz yüce kitabımızı okumayı ve anlamayı öğrenecek, Peygamberimizin hayatı, ibadet ve itikatla ilgili bilgi edinecek.” 

-Kur’an okumayı öğrenmek için çeşitli ilçelerden geliyorlar-  Gülmek, kursun yoğun ilgi gördüğünü, bunun da bu konudaki ihtiyacı ve talebi ortaya koyduğunu belirterek, ”Anneler, dedeler, nineler çocuklarımızın elinden tutup kursumuza getiriyor. İzmir’in çeşitli ilçelerinden kendi ulaşım imkanlarıyla gelenler var. Hafta içi yapılan kurslar için bazı çocuklar Seferihisar’dan geliyor. Türkiye genelinde bu tür çalışmaların yaygınlaştırılması gerekiyor. Diğer engel gruplarından da talep gelirse gerekli çalışmaları yaparız” diye konuştu.

Kursa Menderes ilçesinden gelen öğrencilerin velilerinden Gülsüm Alev, kursu duyunca çok memnun olduklarını ve hemen başvurduklarını söyledi. Metin Polat da 14 yaşındaki torununu Seferihisar’dan getirdiğini belirterek, ”Ağaçlar köksüz olmayacağı gibi insan da dinsiz olmaz. Çocukların namaz kılmayı, abdest almayı, Kur’an okumayı ve anlamayı öğrenmesini istiyoruz” dedi.  Duygularını işaret diliyle anlatan öğrenci Deniz Demirci ise dini konularda daha önce çok fazla bilgisi olmadığını, kursla bu eksikliğini giderme imkanı bulduğunu, çok memnun olduğunu bildirdi.  

Bahçeli Batı Trakya’da azınlık hakkı istedi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Balkanlar gezisi çerçevesinde Batı Trakya’ya gelen Bahçeli, Gümülcine ve İskeçe’de kapatılan Türk derneklerini ve seçilmiş müftüleri ziyaret ederek Türk azınlık temsilcileriyle bir araya geldi.

Gümülcine’deki temaslarına seçilmiş Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif’i makamında ziyaret ederek başlayan Bahçeli, daha sonra Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde (GTGB) soydaşlarla görüştü.

Bahçeli, kendisini GTBG’nin bahçesinde sevgi gösterileriyle karşılayan kalabalık gruba yaptığı konuşmada, Batı Trakya’da, Türk azınlığın Lozan Antlaşması’yla kazanılmış haklarının yavaş yavaş ortadan kaldırılmasına yönelik bir sinsi çabanın ortaya çıktığına şahit olduğunu belirterek, ”Bu çok tehlikeli” dedi.

Katedilen mesafeyi geriye doğru götürmenin yaşadığımız çağda mümkün olmadığını belirten Bahçeli, ”Bu nedenle, bu hakların geliştirilmesinden yana anlayışları, tavırları ortaya koymak daha doğru olacaktır diye düşünmekteyiz. Fırsatların kendilerine uygun düştüğü kanaatiyle haklar yenilmeye başlanıldığında, gün gelir bu haklar onlar tarafından da kaybedilir bir duruma gelebilir. Bu sebepten dolayı tarihi iyi okumak, olayları iyi anlamak ve olaylar içerisinde yaşanan acıları tekrar yaşamamak için gerekli politikalar üretmek, siyasetin bir erdemi, bir fazileti olsa gerek” diye konuştu.

Bahçeli, Türkiye’ye, AB perspektifi çerçevesinde azınlıklar konusunda dayatmalar yapıldığını, Yunanistan’da yaşananların ise gözardı edildiğini belirtti.

Bu konuda Türkiye’ye dayatmada bulunların, istediklerini uygulama alanının önce kendi ülkeleri olduğunu bilmesi gerektiğini ifade eden Bahçeli şöyle konuştu: 

”Bunun anlamı şudur: Türkiye’ye dayatılan ne varsa Batı Trakya’da kabul edilen haklar olarak kabul edilmeli. Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın hakları Yunanistan tarafından garanti altına alınmalı, geliştirilmeli ve mutlu bir toplum olarak yaşamasına fırsat verilmelidir.”

Bahçeli, Türkiye’nin gelişen, büyüyen, 21. yüzyılı iyi okuyan ve küresel unsurlar içerisinde layık olduğu yeri amaçlayan bir ülke konumunda olduğunu belirterek, gelip geçseler de tüm iktidarların ortak aklının bu olduğunu kaydetti.

Türkiye ve Yunanistan ilişkilerde gelişme kaydedilmesi için çaba gösterirken, Batı Trakya’da, Lozan’da elde edilen hakların geriye çevrilmesine yönelik faaliyetler olduğunu ifade eden Bahçeli, ”Türkiye olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil. Türk milliyetçileri olarak da bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bunun kısa ve öz anlamı; Batı Trakya Türk azınlığın arkasında 75 milyon Türk milleti bulunmaktadır. Onun için Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin isminden Türk’ü kaldırmakla Türk yok olmaz. İşte bu yeşil ağaçların altında Türkçe kim konuşuyorsa Türk odur. Bunun için üzülmeyiniz, sıkılmayınız, sabırlı olunuz, soğukkanlı olunuz, tahriklere kapılıp başkalarının yönlendirilmesine düşerek yanlışlar yapmayınız. Ne gerekiyorsa sizin adınıza Türk milliyetçileri olarak, MHP ve büyük Türk milleti her şeyi yapmaya hazırdır” diye konuştu.

İskeçe’yi de ziyaret eden Bahçeli, seçilmiş İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ile makamında bir süre görüştü.

Bahçeli ve beraberindeki heyet daha sonra da İskeçe Türk Birliği’ne (İTB) giderek soydaşlarla bir araya geldi.

Bahçeli, burada yaptığı konuşmada da İTB’nin çok anlamlı bir kuruluş olduğunu belirterek, ”İsmini değil, kökünü de kazısalar ruhu yaşayacaktır” ifadesini kullandı.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın, ne şart olursa olsun, kendisini koruyabilmiş, asimilasyonu kabul etmemiş kimliğiyle, inancıyla kültürel değerleriyle yaşama inancını ortaya koymuş bir toplum olduğunu ifade eden Bahçeli şöyle devam etti: 

”Bu mücadele zaferle sonuçlanmıştır. Bazı soranlar olabilir ancak endişe edilecek bir durum yok. 75 milyon Müslüman Türk Anadolu’da sizin arkanızdadır.” 

Bahçeli daha sonra da İskeçe Türk mezarlığında merhum İskeçe seçilmiş Müftüsü Mehmet Emin Aga ve Trakya gazetesinin sahibi Osman Nuri Fettahoğlu’nun mezarlarını ziyaret ederek dua etti.

Bu arada, Bahçeli’nin Müftü Mete’yi ziyareti sırasında Altın Şafak üyesi yaklaşık 50 kişilik bir grup İskeçe kent meydanında gösteri yaptı.

Bahçeli’nin İskeçe’yi ziyareti süresince kentte geniş güvenlik önlemleri aldığı gözlenen polis, Yunan bayrakları eşliğinde Yunan milli marşını söyleyerek Türkiye karşıtı sloganlar atan göstericilerin Müftülük binasına ve İTB’ye yaklaşmasına izin vermedi.

Gümülcine’de, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyeleriyle akşam yemeğinde bir araya gelen Bahçeli ve beraberindeki heyet yarın da Kavala ve Selanik’i ziyaret edecek.

Suriye’den Türkiye’ye şu ana kadar kaç kişi geçti?

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriye’de yaşanan son gelişmelerden sonra Türkiye’ye geçişlerde bir artış olduğunu belirterek, ”Son günlerde 400-500 kişilik geçişler oluyor. Bunların arasında çok sayıda subay ve askerler var” dedi.

Atalay, Ekonomi Bakanlığı’nda düzenlenen Türkiye-Bosna Hersek Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 4. Dönem Toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Atalay, bir gazetecinin Suriye’de Türk askeri uçağının düşürülmesiyle ilgili Başbakan Erdoğan tarafından çok önemli açıklamalar yapıldığı ve daha sonra Suriye sınırında askeri hareketlilik yaşandığına dair haberler geldiğini belirterek, yeni bir gelişme olup olmadığını sorması üzerine, Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında bu konuyla ilgili çok geniş bir açıklama yaptığını söyledi.

Suriye’deki olayla ilgili yeni bir gelişme olmadığını ifade eden Atalay, yeni gelişme olması durumunda  başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumun gerekli açıklamaları yapacağını kaydetti.

Atalay, ancak Suriye’den Türkiye’ye geçişlerde bir artış olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti.

”Suriye’deki bu son gelişmelerden sonra Türkiye’ye geçişlerde bir artış oldu. Son günlerde 400-500 kişilik geçişler oluyor. Dün de yine 400 civarında bir geçiş oldu. Bunların arasında çok sayıda subay ve askerler var.

Çadırkentlerde ve konteynerkentlerdeki Suriyeli vatandaşların sayısının 33 bine ulaştığını ifade edeyim. Daha önce Suriye’den Türkiye’ye geçişlerde bir azalma olmuştu. Son gelişmelerden sonra Suriye’den gelen vatandaş sayısı 33 binin üzerine çıktı.”

Atalay, bir başka gazetecinin özel yetkili mahkemelerle ilgili Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın açıklamalarını hatırlatması üzerine de bu konuda  nasıl bir yeni uygulama olacağına dair henüz verilmiş bir karar olmadığını ifade ederek, ”Başbakanımız, özel yetkili mahkemelerle ilgili çalışma olduğunu açıklamıştı. Bu çalışmalar devam ediyor” dedi.

Erdoğan: Bizi test edenlere hadlerini bildireceğiz

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin her türlü terör örgütüne, illegal yapılanmaya, çeteye karşı amansız mücadele vermekte olduğunu belirterek, ”Halkı nezdinde meşruiyetini yitirmiş çete devletlerine, halkına devlet terörü uygulayanlara ve Türkiye’nin büyüklüğünü test etmeye kalkanlara da hadlerini bildirmekten asla kaçınmayız” dedi.

Başbakan Erdoğan, TAI TUSAŞ Havacılık ve Uzay Günü dolayısıyla Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) Tesisleri’nde, ”Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı” HÜRKUŞ’un hangardan çıkarılış törenine katıldı.

Erdoğan, buradaki konuşmasında, savunma kavramının altını özellikle çizmek istediğini belirterek, ”Biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak saldırı niyetinde değiliz. Biz, barışı korumak, istiklalimizi korumak, Türkiye’ye, birlik ve bütünlüğümüze yönelik her tehdidi bertaraf etmek için, yani savunma için yatırım yapıyoruz” dedi.

Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarında asla ve asla gözü olmadığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin hiçbir ülkeye hasmane tutum sergilemediğini, hiçbir ülkenin güvenliğini asla ve asla tehdit etmediğini kaydetti.

Türkiye’nin başta komşuları olmak üzere dünyanın her ülkesinin kendisinden emin olacağı bir devlet olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

”Ancak bize yönelik hasmane tutumlara, bize yönelik saldırılara, tehditlere karşı da var olan gücümüzle aynı zamanda tarihimizden aldığımız güç ve ilhamla en sert şekilde karşılık verir, gerekeni yapmakta asla tereddüt etmeyiz. Biz her türlü terör örgütüne, illegal yapılanmaya, çeteye karşı amansız mücadele vermekten vermekte olan bir devletiz. Halkı nezdinde meşruiyetini yitirmiş çete devletlerine, halkına devlet terörü uygulayanlara ve Türkiye’nin büyüklüğünü test etmeye kalkanlara da hadlerini bildirmekten asla kaçınmayız.”

”Büyük devletlerin düşmanları olur”

Büyük devletlerin, büyüyen ve etkili bir güç haline gelen devletlerin hasımları, kıskananları, çekemeyenleri olacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

”Uçağımıza, gemimize, askerimize, polisimize zaman zaman bayrağımıza yönelik alçakça saldırıları, dış politikada bir zaaf olarak görenler büyük devlet vizyonundan yoksun olanlardır. Büyüdükçe, geliştikçe, ilerledikçe belli çevreler Türkiye üzerine senaryolar üretecektir ve üretiyor. Allah’ın izniyle biz bunların hepsini aşacağız, hepsini bertaraf edeceğiz. Milletçe hep birlikte Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023 hedeflerine kararlılıkla ilerleyecek ve dünyanın en güçlü 10 ülkesinden biri olduğumuzu ortaya koyacağız.”

Başbakan Erdoğan, bugün uçuşa başlayacak HÜRKUŞ uçağının, barışa, dayanışmaya yönelik uçmasını, huzur ve istikrara hizmet etmesini, bir barış güvercini olarak hayırlara vesile olmasını diledi.

Törene, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da katıldı.

Annan Türkiye’yi de davet etti

Perşembe, Haziran 28th, 2012

 

Birleşmiş Milletler-Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan, Suriye konulu toplantının haftasonu Cenevre’de yapılacağını açıkladı.

Annan yaptığı yazılı açıklamada, toplantının Cenevre’deki BM Sarayı’nda Cumartesi günü yapılacağını belirtti. Dışişleri Bakanları düzeyindeki toplantıya BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere) katılacağı, Türkiye, Katar ve Irak’ın da toplantıya davet edildiği kaydedildi.

Suriye geri adım attı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

A Haber canlı yayınına bağlanan Suriye Enformasyon Bakanı Omran El Zubi, “Biliyorsunuz bulunduğumuz bölgede İsrail gibi bir siyonist ülke var. Türk uçaklarıyla İsrail uçakları birbirine benziyor. İsrail uçağı Suriye’ye girerse ateşle karşılaşır. Uçak İsrail uçağı sanılmış olabilir, biz Türk uçağını düşürmek istemedik. NATO olaya teknik bakmalıdır.” dedi.

PİLOTLARIN SON DURUMU

El Zubi, “Pilotlar Suriye’de esir mi?” sorusuna ise pilotlarla ilgili bir bilgimiz yok, dedi. Gerilimin kimsenin yararına olmadığını ifade eden Suriyeli Bakan, askeri çerçevede sükunetin şart olduğunu, bölgede istikrar ve barış istediklerini dile getirdi.

KÜRT MESELESİ

Kürt sorununa da değinen El Zubi, Kürt meselesinin Suriye’nin de meselesi olduğunu söyledi. 

TÜRKİYE’YE UYARI

Bir proje kapsamında bölgenin parçalanmak istendiğini iddia eden El Zubi, Türkiye’ye uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi:

“Bu bölge sakinleri İsrail ve Amerika hilesine kanmamalı. Tunus’tan Libya’dan El Kaide’den çeşitli guruplar Suriye’de şu anda silahlı eylemlerde bulunuyor. Bizim temennimiz Türkiye’nin bu projenin parçası olmaması. Amerika ve Siyonistlerin projesine Türkiye’nin alet olmamasını istiyoruz.”

Pota’nın perileri Japonya’yı da geçti

Çarşamba, Haziran 27th, 2012

Basketbol FIBA Kadınlar Olimpiyat Elemeleri (A) Grubu’nda mücadele eden Türkiye, Japonya’yı 65-49 yenerek grubu lider tamamladı

Salon: Ankara

Hakemler: Roberto Chiari (İtalya), Amy Lynn Bonner (ABD), Rafael Britanico (Filipinler)

Türkiye: Tuğba 5, Birsel 8, Esmeral 15, Nevriye 16, Hollingsworth 10, Bahar 4, Şaziye 2, Yasemin, Işıl 3, Tuğçe 2, Begüm, Nilay

Japonya: Takada 11, Mamiya 17, Fujiwara 3, Yoshida, Oga 4, Yano 6, Tanaka 3, Kudeken, Kibayashi, Yamada, Oba 5 

1. periyot: 16-8

Devre: 36-23

3. periyot: 52-39

Beş faulle çıkan: 36.18 Mamiya (Japonya)

Karşılaşmaya hem savunmada hem de hücumda çok istekli giren Türkiye, Nevriye ve Hollingsworth’un pota altı, Birsel’in de dış atıştan bulduğu sayılarla 2. dakikayı 9-2 önde geçti. Mamiya ve Takada ile sayılar bulan rakibine Hollingsworth’un etkili oyunuyla karşılık veren Potanın Perileri, 5. dakikaya da 13-6 üstün girdi. Takımların sayı üretmekte zorlandığı bu bölümde Japonya, Mamiya, Türkiye ise Esmeral ile sayılar üretirken, ilk periyot 16-8 (A) Milli Takım lehine sonuçlandı. 

2. çeyreğe iyi başlayan taraf Japonya oldu. Mamiya, Oga ve Takada ile basketler üreten Japonya, 13. dakikada farkı 5 sayıya (19-14) indirdi. Esmeral-Hollingsworth ikilisinin sayılarına Birsel ve Tuğba’nın da katkı vermesiyle 13-4’lük seri yakalayan Ay-yıldızlılar, 18. dakika farkı çift haneli sayılara taşıdı: (32-18). Alan savunması yapan rakibi karşısında pota altını iyi kullanan Türkiye, özellikle Nevriye’nin basketleriyle aradaki farkı korudu ve devreyi 36-23 üstün tamamladı. 

3. periyodun ilk dakikalarında hücumda sıkıntı yaşayan Türkiye, savunmasında da açıklar verince Japonya, Takada, Yano ve Mamiya’nın basketleriyle 7-0’lık seri buldu ve 22. dakika içinde farkı 6 sayıya (36-30) indirdi. Birsel’in 3 sayılık basketiyle sessizliğine son veren milliler, Nevriye ve Esmeral’in skorer oyununu sürdürmesiyle rakibine 10-3’lük seriyle karşılık verdi ve 25. dakika içinde farkı tekrar çift hanelere taşıdı: (46-33). Japonya, Takada ve Mamiya’nın üst üste sayılarıyla farkı azaltmaya çalışsa da Türkiye, serbest atış çizgisinde yüksek yüzde yakaladı ve bu çeyreği de 52-39 üstün geçti.

Final çeyreğinin ilk dakikalarından itibaren oyunun kontrolünü tamamen eline alan Potanın Perileri, Nevriye, Işıl ve Bahar’ın basketleriyle 9-0’lık seri buldu ve 35. dakikada farkı 22 sayıya kadar (61-39) çıkardı. Kalan süre içinde tempoyu istediği gibi ayarlayan Türkiye, rakibinin de acele atışlar kullanmasını iyi değerlendirdi ve karşılaşmadan 16 sayı farkla 65-49 galip ayrıldı.

Finkel, Fetih 1453 filmini örnek gösterdi

Salı, Haziran 26th, 2012

Finkel, “Ufuktaki Türk asrının hikayesi, Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin, Osmanlı’nın geçmişinden dersleri göz ardı etmesi riski olduğu yorumu yapıldı. Andrew Finkel, “Fetih 1453” filmini örnek göstererek, “Türkiye’nin, Osmanlı geçmişinin derslerine kulak asmama riski var” dedi. Finkel, “Ufuktaki Türk asrının hikâyesi, Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” dedi.

Türkiye’de uzun yıllar muhabirlik yapan ve “Türkiye: Herkesin Bilmesi Gerekenler” kitabının yazarı Andrew Finkel, konuk yazar olarak İngiliz Financial Times gazetesinde “Osmanlı geçmişinin derslerine kulak asılmaması riski var” başlıklı bir haber yazdı.

Finkel, “Gişe rekorları kıran miras: Ankara’daki sinema müdavimleri, Fetih 1453 için bilet kuyruğuna giriyor. Film, olağanüstü bir kılıç-mızrak gösterisi ancak aynı zamanda euro bölgesinin bir düşüş hikayesi mi?” diye sordu.

“DAVUTOĞLU, OLASI GÖRÜLMEYEN BİR FİGÜR”

“Bu erdemin zaferinin bir hikâyesi” diyen Finkel, “Mecazi olarak elinde mısırla beyaz perdenin merkezinde ülkenin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oturuyor. Akademisyen söylemi olan ufak boylu bir adam ve askerleri bir araya getirmek için Türk politikasının acımasız, sert ve kargaşasında olası görülmeyen bir figür” görüşünü savundu.

Finkel, Türkiye’nin sınır komşularında bir neo-Osmanlıyı canlandırmaya çalıştığı yorumunu yaparak, “Ufuktaki Türk asrının hikâyesi Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” diye yazdı.

Andrew Finkel, “Suriye’de yavaş ve sancılı bir iç patlama İran ve Irak ile ilişkileri kötüleştirdi. Gerekirse, Ankara’nın yeni en iyi dostu bölgede aktif bir müttefik olmak isteyen Washington” dedi. (ANKA)

 

İngiliz basınından intikam tamtamları!

Pazartesi, Haziran 25th, 2012

İngiltere’de yayımlanan Daily Star, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “gereken her şeyin yapılacağı” açıklamasına dikkat çekerek “Türkiye’nin savaş uçaklarından birinin düşürülmesi ardından intikam sözü vermesinden sonra İngiliz savaş uçakları, Suriye’ye bir saldırı düzenlemek için hazır bekliyor” diye yazdı.

Haberde böylece, Türkiye tarafından Suriye’ye karşı bir operasyon gerçekleştirilmesi halinde İngiliz savaş uçaklarının NATO müttefikini destek amacıyla Suriye’ye yönelik bir hava baskınında yer alabilecekleri vurgulandı.

Türkiye ve Suriye’nin bir zamanlar “müttefik” olduklarını, ancak Türkiye’nin artık Suriye’nin “zalim rejimini” en çok eleştirenlerden biri haline geldiğine dikkat çeken gazete şu yorumu da yaptı: “Eğer Türkiye kuvvete başvurarak misilleme yapmaya karar verirse İngiltere ve ABD dahil, başka NATO güçleri, onları desteklemesi ve Suriye’ye saldırıya katılması yönünde baskı altına girer.”

Suriye telsizinde ‘vurduk’ anonsu

Pazartesi, Haziran 25th, 2012

Alınan bilgilere göre uçak, savunma sisteminden otomatik fırlatmayla değil füze ile vuruldu. Daha sonra Suriye’deki üst makamlara, telsizden ‘vurduk, vurduk’ anonsu geçildi. Radar kayıtlarında ise uçağın uluslararası sularda düşürüldüğü net biçimde görülüyor. Türk uçağı füze isabet ettikten sonra 8 km boyunca kontrol dışı yalpalayarak denize düşüyor.

 Öncelikle uçak, savunma sisteminden otomatik fırlatmayla değil füze ile vuruldu. Radar kayıtlarında Suriyelilerin füzeyi Türk uçağını hedef almak için aktif ettiği görülüyor. Suriye tarafı radarda görülen uçağın dost-düşman olduğunu IFF denen sistem vasıtasıyla rahatlıkla tespit edebiliyor. Bu sistemde uçağın kimliği, özellikleri ve silahlı olup olmadığı görülebiliyor. Bu yüzden Şam’dan gelen “Türk uçağı olduğunu bilmiyorduk.” açıklamalarına Ankara pek itibar etmiyor. Radar kayıtlarını incelediğinde Türk uçağı Suriye hava sahasına girdiğinde Türk radarları tarafından uyarılıyor. Uçak da hemen Suriye hava sahasını terk ediyor. Ancak bu olaydan yaklaşık 15 dakika sonra Suriye füzeleri Türk uçağına kilitleniyor. Füzelerin uçağı vurmak için serbest bırakıldığı kayıtlarında net şekilde görülüyor. Uçak vurulduktan sonra 8 km boyunca pilotun kontrolü dışında uçuyor.

Suriye’nin vurduğu jetin son 56 dakikası

Pazartesi, Haziran 25th, 2012

Bölgedeki Türk radar üssünün kayıtlarına göre, sınır ihlali sırasında uçak Türk radar üssü tarafından uyarıldı ve 5 dakikalık ihlal hemen sona erdirildi.

Uçak bu süreçten tam 11 dakika sonra uluslararası karasularında vuruldu.

Bölgedeki Türk radar üssünün kayıtları ve düşen uçak ile yapılan görüşmelere göre, keşif uçağı saat 11:06’da Kıbrıs ile Hatay arasındaydı ve yaklaşık 21 bin ‘feet’te Hatay istikametine doğru seyir halindeydi.

Uçuşun amacı bölgedeki Türk radar sistemini test etmekti ve bu nedenle Hatay’a yaklaştıkça irtifasını azaltmaya başladı.

11:14’te 8600 ‘feet’e kadar alçalan uçak, 9 dakika sonra Hatay üzerine vardığında 7500 ‘feet’e kadar alçalmıştı. 

F4 keşif uçağı 11:23’ten itibaren Hatay üzerinde rotasını değiştirdi ve Akdeniz’e doğru irtifasını düşürerek ilerlemeye devam etti.

Saatler 11:37’yi gösterdiğinde Türk uçağı artık 2 bin feete kadar inmişti fakat test işlemleri için alçalmaya devam etti.

Saat 11:42’de 200 ‘feet’ seviyesine kadar inen keşif uçağı, Suriye hava sahasının sınırına ulaştı ve sınır ihlali tam da bu anda başladı.

Yaklaşık 5 dakika boyunca Suriye hava sahası içinde uçan Türk keşif uçağı, bölgedeki Türk radar üssü tarafından uyarıldı; sınır ihlali yaptığı ve derhal rotasını değiştirmesi gerektiği söylendi.

F4, bu ihtar üzerine saat 11:47’de Suriye hava sahasını terk ederek Hatay istikametinde uçuşa devam etti ve bu sırada iritifasını 3000 bin feete kadar çıkarmıştı.

Ne 5 dakikalık ihlal sürecinde ne de sonrasında Suriye askeri makamlarından hiçbir uyarı ve ihtar gelmedi.

F4 pilotları radar testine devam etmek için istikametlerini bir kez daha Akdeniz’e çevirdiler. Saatler 11:50’yi gösterdiğinde pilotlar yeni bir sınır ihlali yaşanmaması için bölgedeki Türk radar üssünden rota konusunda bilgilendirme istediler ve gelen koordinarlar doğrultusunda uçuşa devam ettiler.

Türk F4 keşif ve eğitim uçağı Suriye hava sahasına yaptığı 5 dakikalık ihladen tam 11 dakika sonra vuruldu.

Vurulma anında Türkiye’deki merkezden aldığı koordinatlar doğrultusunda uluslararası hava sahasındaydı. Aradan geçen surede hiçbir uyarı yapmayan Suriyeli askeri yetkililer, Türk uçağını Suriye’den 13 mil açıkta vurdu.

Uçak patlamanın etkisiyle kontrolden çıktı ve Suriye havasahasına doru savruldu. Uçak saat 12:02’de Suriye karasularında 8 mil açıkta düştü.