Posts Tagged ‘Türküsü’

Nazım Hikmet Ran Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nazım Hikmet Ran Şiirleri
Nazım Hikmet Ran Şiirleri isimleri


Açlık Ordusu Yürüyor

Asya – Afrika Yazarlarına

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin

Benerci Kendini Neden Öldürdü ?

Berkley

Beş Satırla

Beyazıt Meydanı’ndaki Ölü

Bir Acayip Duygu

Bir Ayrılış Hikayesi

Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları

Bir Gemici Türküsü

Bir Hazin Hürriyet

Bir Küvet Hikâyesi

Bu Vatana Nasıl Kıydılar

Bulutlar Adam Öldürmesin

Büyük İnsanlık

Cevap Dört Numara

Ceviz Ağacı

Ceviz Ağacı İle Topal Yunus’un Hikâyesi

Çankırı Hapisanesinden Mektuplar

Çarlık Rusyasının Ölümü

Çocuklarımıza Nasihat

Dünyanın En Tuhaf Mahluku

Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası

Fevkalade Memnunum Dünyaya Geldiğime

Gazete Fotoğrafları Üstüne

Gece Gelen Telgraf

Gelmiş Dünyanın Dört Bir Ucundan

Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes’e Öğütler

Giden

Giderayak

Gömlek, Pantolon, Kasket Ve Fötre Dair

Gövdemdeki Kurt

Gözlerin

Güneşi İçenlerin Türküsü

Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü

Güz

Haber

Hasret

Hasret

Herkes Gibi

Hiciv Vadisinde Bir Tecrübei Kalemiye

Hiçbir Ağaç Böyle Harikulade Bir Yemiş Vermemiştir

Hoş Geldin

Hürriyet Kavgası

İsimsiz Şiirler

İstanbul’da, Tevkifane Avlusunda

İyimser Adam

İyimserlik

Japon Balıkçısı

Kadınlarımızın Yüzleri

Kalbim

Karlı Kayın Ormanında

Kemal Tahir’e Mektup

Kerem Gibi

Kırkıncı Yılımız

Kışlık Saray

Kıyamet Sureleri

Kız Çocuğu

Kore’de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes’e Söyledikleri

Kuvâyi Milliye – Altıncı Bap

Kuvâyi Milliye – Başlangıç – Onlar

Kuvâyi Milliye – Beşinci Bap

Kuvâyi Milliye – Birinci Bap

Kuvâyi Milliye – Dördüncü Bap

Kuvâyi Milliye – İkinci Bap

Kuvâyi Milliye – Sekizinci Bap

Kuvâyi Milliye – Üçüncü Bap

Kuvâyi Milliye – Yedinci Bap

Lodos

Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın Ve Hanımelleri

Memleketimden İnsan Manzaraları – İkinci Bölüm

Memleketimi Seviyorum

Merhaba Çocuklar

Mor Menekşe, Aç Dostlar Ve Altın Gözlü Çocuk

Mukaddes Karın

Münevver’in Doğum Günü

Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz?

Nikbinlik

Niyazalant Sömürgesi

O Ve Aksakallılar

Onun Doğuşu Ve Demirhane Bacası

Orada Tanıdıklarım – I

Orada Tanıdıklarım – Iı

Orkestra

Otobiyografi

Ölçü

Ölüme Dair

Piraye İçin Yazılmış : Saat 21-22 Şiirleri

Portatif Karyola

Rubailer

Salkımsöğüt

Saman Sarısı

Sen

Ses

Sesler Geliyor…..

Sevgilim

Silâhsız İnsanlar

Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı

Şaban Oğlu Selim İle Kitabı

Şair

Şarkılarımız

Şehitler

Tahirle Zühre Meselesi

Teftiş

Türk Köylüsü

Türkiye İşçi Sınıfına Selâm

Üç Selvi

Vasiyet

Vatan Haini

Veda

Yaşamaya Dair

Yine İyimserlik Üstüne

Yine Memleketim Üstüne Söylenmiştir

Yine Ölüme Dair

Yirminci Asra Dair

Yolculuk

Yürümek

Zafere Dair

Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım dizeleri hangi şaire aittir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım dizeleri hangi şaire aittir

Necip Fazıl Kısakürek Sakarya Türküsü Sözleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Necip Fazıl Kısakürek Sakarya Şiiri

Sakarya Türküsü Şiiri Necip Fazıl Kısakürek

SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu’nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

Necip Fazıl KISAKÜREK