Posts Tagged ‘yarısı’

Pencereler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

PENCERELER

Sabaha karşı mıydı bilmiyorum
yoksa akşamüstü müydü
belkide gece yarısı
bilmiyorum
girdi odama pencereler
perdeli perdesiz
ben basma perdeleri severim
ama tül perdeler de vardı
kara ustorlar da
ustorları çekip çekip bırakıyordum
bir daha inmez oldu kimisi
kimisi bir daha çıkamadı yukarı
ve camları kırık pencereler
elimi kestim
kimi camsızdı büsbütün
camsız pencereler içime dokunur
camsız gözlükler gibi

Pencereler
yağmur yağıyordu camlarınıza
kızıl saçları kederli uzun
ben alt dudağımda cıgaram
türkü söylüyordum içimden
yağmur sesini kendi sesimden çok severim

Pencereler
beşinci katta güneşli boşluğunuzda bir deniz
bir deniz mavi yüzük taşından
serçe parmağıma geçirdim usulcacık
üç kere öptüm ağlayarak
öpüp alnıma koydum üç kere

Pencereler
çıktım kırmızı velenseli yataktan
çocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin
oda sıcaktı ve genç anamın kokusu vardı odada
dışarda kar yağıyordu
ben kızamık çıkarıyordum

Pencereler
sabaha karşı mıydı bilmiyorum
belki de gece yarısı
bilmiyorum
odamın içindeydi yıldızlar
ve gece kelebekleri gibi
çırpınıyorlardı camlarınızda
ben onlara dokunmaktan çekinerek
açtım sizi pencereler
salıverdim yıldızları geceye
aydınlık sınırsız hür geceye
yapma ayların geçtiği geceye

kurtlar duruyor ayın altında
hasta aç kurtlar
kurtlar duruyor önünde pencerenin
kadife perdeleri kapasam da sımsıkı
ordadırlar bilirim
gözetliyorlar beni

Pencereler
düştüm bir pencereden
bir güzele bakarken
dünya halime güldü
güzel dönüp bakmadı
belki farkında değildi

Pencereler
pencereler
kırk evin penceresi odama girdi
ben oturdum birinin içine
sarkıttım ayaklarımı bulutlara
bahtiyarım
diyebilirdim belki

Nazım Hikmet

İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler,
İstanbul’un Fethi şiirleri,
istanbulun Fethi Şiir,

İstanbul’un Fethi

Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!

Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!

Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!

İbrahim MİNNETOĞLU

BİZANS GÖRÜNDÜ KARŞIDAN

Geldik surların önüne,
İçimizde garip bir sevinç
Tamamlamışız vuslatın tadını
Böyle hiç.

Yeditepe kardeş kardeş gülümser,
Boğaz’ın mavi rüzgârları,
Bir esinti sarhoşluğu içinde
İstanbul sizin der.

Elbet bizim olacak İstanbul,
İnanmışız,
Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen
Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.

Temiz ellerimizde açacak,
İstanbul çiçek çiçek.
Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak,
Yarın Bizans göklerine yükselecek.

Arif Hikmet PAR

GAZEL
İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm
Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm

Allah için küfürle cihadın misalini vermektir niyetim;
Mücerret gayretim, (sadece) İslâm dini içindir.

Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm

Hakk üstünlüğü ve Allah’ın yücelttiği veliler himmetiyle
Kâfirleri baştan sona kahreylemektir niyetim.

Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm
Lutf-ı Hak’dandur hemân ümmîd-i feth ü nusretüm

Peygamberlerle velilerdir istindım benim;
Hakk’ın lütfundandır, fetih ve başarı ümidim.

Nefs ü mâl ile n’ola kılsam cihânda ictihâd
Hamdülillah var gazâya sad hezârân ragbetüm

Nefis ve malla cihadıma şaşılmasın;
Hamdolsun, gazaya binlerce rağbetim var.

Ey Mehemmed mu’cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile
Umaram gâlib ola a’dâ-yı dîne devletüm

Ey Mehmet, Seçilmiş Ahmed’in mucizeleriyle
Umarım, galip gelir din düşmanlarına devletim.

Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım…

İstanbul,
İstanbul…

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik…

Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat…

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…

O manayı bul da bul!
İlle Istanbul’da bul!

İstanbul,
İstanbul…

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar…

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir “Katibim” i…

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,
İstanbul…

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,
İstanbul…

Necip Fazıl KISAKÜREK

Fetih Zamanı
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.

Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.

Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.

Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

İstanbul
Boğazı bir başka
Gören düşer aşka
İnsanları bir başka
Ey istanbul, ey istanbul

Haydar paşa’dan kalkar tren
Gemiler öttürür siren
Bu güzelliği Tanrıdır veren
Ey istanbul, ey istanbul

Adı çıkmış beyoğlunun
Bunları yazan, ben kulunun
Gözdesisin sen
Ey istanbul, ey istanbul

Kadıköyü, üsküdarı
Zengini, hem fukarası
Yetmiş iki millet burası
Ey istanbul, ey istanbul

Beyazıtı, aksarayı
Konağı, kevransarayı
Gece sanki, fener alayı
Ey istanbul, ey istanbul

Babıali yokuşu
Göztepesi, feneryolu
Kötülüklerin, her bir yolu
Ey istanbul, ey istanbul

Fatih yaptırmış hisarı
Yedikule zindanları
Hanları, hamamları
Ey istanbul, ey istanbul

Güzel heybeli adası
Güzellerin çoktur edası
Bilen sürer, sefasını
Ey istanbul, ey istanbul

Ayasofya, selimiye
Tanrıdan bize hediye
İnsanları çoktur niye
Ey istanbul, ey istanbul

Kilyosu, kumburgazı
Sulukule çalar defi, sazı
Çekilmez kızların nazı
Ey istanbul, ey istanbul

Emirganı, yıldız parkı
Yeşil anadolu kavağı
Gezilecek yer rumeli kavağı
Ey istanbul, ey istanbul

Görürsün var kiliseler
Yapılsın hep abideler
İnsandır hep faniler
Ey istanbul, ey istanbul

Işıl, ışıl galata kulesi
Bitmez bu şehrin hilesi
Bitsin artık halkın çilesi
Ey istanbul, ey istanbul

Kumkapıda balıkçılar
Kol kola gezer aşıklar
Gece çok güzeldir ışıklar
Ey istanbul, ey istanbul

Boğazdadır kız kulesi
İnsanın çok çilesi
Dolmaz halkın filesi
Ey istanbul, ey istanbul

Beşiktaşı, tophanesi
Eyüp sultan türbesi
Padişahlar manzumesi
Ey istanbul, ey istanbul

Bakırköyü, topkapısı
Binaları kul yapısı
Yok çoğunun tapusu
Ey istanbul, ey istanbul

Kasımpaşa, şişanesi
Şehrin çoktur birahanesi
Bu serdarın bir nağmesi
Ey istanbul, ey istanbul

(Serdar Sayıl-2005)

İstanbul Destanı
…var ki İSTANBUL /…yok ki İSTANBUL

Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL

Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL

Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL

Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
Âlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL

Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL

Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL

Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL

Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL

Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İSTANBUL

Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki’midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL

İSTANBUL
Zeki İ.KIZILIŞIK

Ayasofya Müzesi Eserleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ayasofya Müzesi Eserleri nelerdir
Ayasofya Müzesinde neler sergilenir

Ayasofya Müzesi Eserleri

Ayasofyada serğilenen bir çok eser bulunmakta işte onlardan bir kaçı..

Cennet ve cehennem kapısı

İmparatoriçe locası

Mozaikler

Deisis mozaiğinden bir detay. İsa’nın yüzünün iki yarısı birbirbinden farklı yapılmıştır.

İmparator kapısı mozayiği

“Terleyen sütun”daki dilek yeri

ayasofya müzesi görseller

Perşembe, Haziran 21st, 2012

ayasofya müzesi eserlerin resimleri
ayasofya müzesi resimleri

ayasofya müzesi görseller


Ayasofya

Güney nef

Güney üst nefi

Şadırvan

Cennet ve cehennem kapısı

İmparatoriçe locası

Mozaikler

Deisis mozaiğinden bir detay. İsa’nın yüzünün iki yarısı birbirbinden farklı yapılmıştır.

İmparator kapısı mozayiği

“Terleyen sütun”daki dilek yeri

Cahit Sıtkı Tarancı Otuz Beş Yaş Şiiri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Cahit Sıtkı Tarancı Yaş otuz beş! yolun yarısı eder şiiri

Otuz Beş Yaş Şiiri

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

İyimserlik İle İlgili Anekdotlar

Salı, Haziran 19th, 2012

İyimserlik İle İlgili Anekdotlar

Tugbam sitesinde en güzel İyimserlik İle İlgili Anekdotlar sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa İyimserlik İle İlgili Anekdotlar
olumlu düşünme ile ilgili anekdotlar

iyimserlik anekdotları

Anekdot, Bir edebî eserde anlatılan olayın başlı başına ayrı bir bütünlük gösteren parçasıdır. Kısa öykü, fıkra, menkıbe anlamları da taşır.

İşte İyimserlik hakkında Anekdotlar

İyimserlik kısa hikaye
Adam yolda yürürken büyük bir gökdelen inşaatının yanında durdu. İnşaatın girişinde bir şeylerle isteksizce uğraşan bir işçi gördü.
-“Kolay gelsin “ dedi.
-“Bu sıcakta mı?” dedi.
-“Doğru işiniz çok zor.”
-“Bütün gün mahvoluyoruz. Bu Allah’ın belası yerde çimentoyla uğraşıp,toz içinde yüzüyoruz. Bir iki saat içinde yorgunluktan bitiyorum,sonrası bir sürü angarya,getir .götür.”
-“Allah kolaylık versin!” dedi ve adam yoluna devam etti. Kaldırımı döndüğünde,aynı inşaatın diğer tarafında çalışan başka bir işçi gördü.
Yüzünde gülümseme,ıslık çalarak,diğer işçinin yaptığı işi yapıyordu.
-“Kolay gelsin” dedi adam.
İşçi gülümseyerek döndü ve “Sağol” dedi.
-“İşiniz çok zor değil mi?”
-“Zor ama iyi yapıyoruz” dedi işçi. “Bu bina şehrin en büyük binalarından biri olacak ve bunu biz yapıyoruz. Kesinlikle kolay değil,ama hep beraber başaracağız. Yoruluyorum,ama bu başarıya ortak olduğum için yorgunluğumu unutuyorum” dedi ve gülümsedi.
Adam uzaklaşırken “Ne kadar garip” diye düşündü. “Aynı işi yapan iki işçi ve ne kadar farklı düşünüyorlar. Birisi yaptığı işten bıkmış,diğeri bir başarıya ortak ve mutlu.”


İyimser Temel

At yarışlarını çok seven Temel, bir gün hipodroma gider
Temel, atlar yarışırken favorisi olan atı elindeki dürbünle bir yandan seyrediyor,
Bir yandan da :
“Uşaklar benim tay nasıl da rüzgar gibi gidey” diyerek arkadaşlarına hava atıyordu
Gerçekten de yarışın ilk metrelerinde Temel’in at öndedir
Temel sevinçten dört köşe olmuştur
Fakat bir süre sonra diğer atlar bir bir Temel’in atını geçmeye başlarlar
Derken yarışın sonlarına doğru bizim Temel’in atı en sonda koşmaktadır
Ama Temel etrafın alaycı bakışlarına aldırmadan tezahürata devam etmektedir;
“Uy küheylanım benum! Bak nasıl da atların hepsini önüne katmış kovali!!!!”

iyimserlik sözleri

İyimser bir insan ayakkabıları çalınınca “ayaklarım var ya” diyebilen insandır. Sokrates

Yüzünü güneşe çeviren insan, gölge görmez.Helen Keller

Olumlu düşünen, olumlu sonuç alır.Samuel Shipman

Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakın.Konfüçyus

İyimserliğin kaynağı hem kendimizde, hem de toplumladır.Marcus Seneca

Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim. Goethe

İyimser bir insan ayakkabıları çalınınca “ayaklarım var ya” diyebilen insandır. Sokrates

İyimser kişi, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser kişi ise kabuğun altında yine yara görür. Shakespeare

İyimser, her felakette bir fırsat; kötümser de her fırsatta bir felaket görür. Anonim

İyimserliğin en fazla varolduğu yer, akıl hastanesidir. Ernest Dimnet

İyimser, dünyanın en güzel yerinde yaşadığına inanır. Kötümserse, iyimserin sözünün doğruluğundan korkar. Fletcher Christian

Yarıya kadar dolu olan su testisi söz konusu olduğunda, iyimser, “Yarısı dolu”; kötümser ise “Yarısı boş” der. Bernard Shaw

Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim. Goethe

İyimser kişi, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser kişi ise kabuğun altında yine yara görür. Shakespeare

İyimser, her felakette bir fırsat; kötümser de her fırsatta bir felaket görür. Anonim

İyimserliğin en fazla varolduğu yer, akıl hastanesidir. Ernest Dimnet

İyimser, dünyanın en güzel yerinde yaşadığına inanır. Kötümserse, iyimserin sözünün doğruluğundan korkar. Fletcher Christian

Yarıya kadar dolu olan su testisi söz konusu olduğunda, iyimser, “Yarısı dolu”; kötümser ise “Yarısı boş” der. Bernard Shaw

Kötümserlik İle İlgili Sözler

Salı, Haziran 19th, 2012

Kötümserlik İle İlgili Sözler

Tugbam sitesinde en güzel Kötümserlik İle İlgili Sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Kötümserlik İle İlgili Sözler
Kötümserlik İle İlgili Sözler Kısa,

Kötümserlik Sözleri,

Kötü olayların kaynağı kendimizdedir.Aristophanes

Kötümser mi? Herkesi kendi gbii sanıp, bu yüzden onlara kızan adamdır.Bernard Shaw

Kötümser, herkesi kendi gibi sanır.Richard Baker

Kötümser, uyuşturucu kullananlar gibi bunu herkese ulaştırır.Sophocles

Kötümserler, sevinecek bir şey kalmadığı için sevinenlerdir.Marie Ebner-Eschenbach

Kötümserliği alışkanlık haline getirirseniz, zaman içinde ondan iyimserlik kadar zevk alırsınız.Arnold Bent

Kötümserliğin nedeni çaresizliktir.. Hayatını düzenleyemeyen kişi kötümserliğe kapılır.Edward Hand

Kötümserlik yarasaya benzer.. Tıpkı onun gibi, güneş kaybolduğu zaman ortaya çıkar.Francis Bacon

Öyle bir imanımız olmalı ki bütün kötümserlikleri yakıl kül edebilelim.Francis Bacon

Yarıya kadar dolu olan su testisi söz konusu olduğunda, iyimser, “Yarısı dolu”; kötümser ise “Yarısı boş” der..

Bernard Shaw

Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Necip Fazıl Kısakürek Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Necip Fazıl Kısakürek Sözleri
Necip Fazıl Kısakürek Sözleri kısa
Necip Fazıl Kısakürek Sözleri aşk
Necip Fazıl Kısakürek Sözleri kadın

Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!

Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.

Yumruk, kafaya tabi olmak zorundadir.

Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?

Tohum ek, vermezse toprak utansın.

Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.

Bir hadiseyi düşünebilmek için filozof olmaktan başka çare görmemek, düşünme hakkından vazgeçmek değil midir?

Fikir besler, siyaset öldürür. Siyaset, fikrin kendisi değil; posasıdır.

Sonunda “eyvah” diyeceğin şeylere, başında “eyvallah” deme.

Dünya öküzün üstünde derler ama; dünyanın üstünde nice öküzler bilirim.

Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da; İlk yarısının hasretiyle geçer.

İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir.

İmanın ticaretini yapanda, iman arama !

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

Arı bal yapar, fakat balı izah edemez.

Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.

Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık. Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.

İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.

Alıntı

Arthur Schopenhauer Aşk Sözleri

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Arthur Schopenhauer Aşk Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Arthur Schopenhauer Aşk Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Arthur Schopenhauer Aşk Sözleri
Arthur Schopenhauer özlü Sözleri
aşk sözleri Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer felsefi sözler

Aşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir.

Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye ınanmamak da öteki yarısı.

Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır.

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız.

İnsan tabii ki istediğini yapabilir, ama istediğini isteyemez.

Dikensiz gül yoktur ama gülsüz pek çok diken vardır.

Bu dünyada gerçekten bir kişiye ait olduğu iddia edilebilecek şeyler ancak o kişinin zihinsel faaliyetinin ürünleridir.

Yalnızlık bütün dahilerin kaderidir.