Benjamin Franklin 17 Ocak 1706, Boston’da doğdu ABD’li yayımcı, yazar, mucit, felsefeci, bilim adamı, siyasetçi ve diplomat.
Benjamin Franklin On yedi çocuklu bir sabun ve mum imalatçısının onuncu oğlu olarak dünyaya geldi. On yaşında okulu bıraktı. 12 yaşındayken basımevi yöneten ve liberal bir gazete yayınlayan ağabeyi James’in yanına çırak olarak girdi. Basımcılık mesleğini öğrendi ve edebiyat çalışmalarına başladı.
Benjamin Franklin 1730’da Philadelphia’da bir basımevi ve gazete kurdu. Poor Richard’s Almanac’ı (Fakir Richard’ın Almanak’ı) yayınlamaya başladı. 1732-1757 yılları arasında yönetmenliğini yaptığı Almanac’da Richard Sounders imzasıyla yazılar yazdı.
Benjamin Franklin Siyaset, felsefe, bilim, iş ilişkileri gibi konuların tartışıldığı Junto adlı bir kulüp; kütüphane, hastane ve yangına karşı sigorta şirketi kurdu. Basımevlerini çoğalttı.
Benjamin Franklin Franklin, 1736’da Philadelphia meclis sekreteri oldu ve siyasete atıldı. 1750’de Pensilvanya meclisine seçildi, arazi vergisine karşı olan büyük ailelerle mücadele etti. İngiliz Amerikası postalarının genel müdürlüğüne getirildi. Posta servisinde çeşitli düzenlemeler yaptı.
Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği deneyi sonunda şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfetti. Elektrikten etkilenmeleri sebebiyle kendisinin kurtulmasına rağmen iki yardımcısının öldüğü bu deneyden yola çıkarak paratoner’i keşfetti, güneş ışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını başlattı.
Benjamin Franklin 17 Nisan 1790 tarihinde, 84 yaşında hayatını kaybetti. Onun cenazesine yaklaşık 20.000 kişi katıldı. Onun ölümü Benjamin Franklin of Dr. John Jones ve hesabından aktardığı kitapta açıklanmıştır:
Benjamin Franklin Ne zaman ağrı ve nefes alma zorluğu tamamen başlasa ve Akciğerlerinde bir imposthume, aniden tüm umutlarını ve gururunu kaybetti ve önemli bir miktar o gücü vardı ama solunum organları yavaş yavaş baskı gördü ve başarısız oldu. 17 Nisan, 1790 tarihinde gece usulca, seksen dört yıl ve üç aylık uzun ve faydalı ömrü bitti.
Bu yazıda ünlü ozanlarımızdan Z. Osman Saba kitapları hakkında duygu ve düşüncelerini anlatıyor.
Sevgili okuma kitaplarım. O kitaplar aylara bölünmüştü. Kış aylarına düşen parçalarda kış resimleri vardı. Sonra, o resimler gittikçe değişirdi. Dallar, yavaş yavaş tomurcuklanır, ağaçlar çiçek açardı. Paltolu çocuklar, paltolarını çıkarmaya başlardı. O resimler böylelikle, bizlere de tatilin yaklaşmakta olduğunu hatırlatırdı. Bazen kitapların son sayfasını açardım. Orada bir kelebek veya çiçekli dala konmuş bir kuş resmine dalar giderdim. Bu sayfalara ne zaman gelece*ğiz? Bu sayfaları okuyacağımız günlere ne zaman kavuşacağız, diye düşünür dururdum. Oysa daha okulda yılın yarısına bile ulaşmamıştık. Sınıfımızın camlarını sert yağmurlu kış rüzgarları sarsıyordu. Böyleyken ben kitaplardaki o resimlere baktıkça yaz tatilinin hayallerine kapılmaktan kendimi alamazdım. Neler düşünürdüm neler … Sınavların başlayacağı günleri düşlerdim. Okuma dersinden hiç korkulur mu? Güzel bir Mayıs günü, sınav odasına girecektim. Öğretmenim beni güler yüzle karşılayacaktı. Önüme çıkan parça*yı okuyacaktım. Ben okurken dışardan kuşlar ötüşecek yeni yapraklanmış ağaçların sallandıkları görünecekti. Bahar yemişlerini satan satıcıların sesleri, çağrışmaları duyulacaktı. Öğretmenlerim okuduğum parça ile ilgili sorular soracaklar, ben hemen cevapları verecektim. Sonra «yeter» diyecekler, sınav odasından uçar gibi çıkacaktım. Okuma kitaplarındaki son parçalara baktıkça bunları düşünür*düm. Dost okuma kitaplarım. Onlarda neler yoktu? Kısa pantolonları diz kapakları örtecek şekilde biraz geçen saçları düzgünce taranmış güler yüzlü çocuk resimleri vardı. O kitaplarda temiz giyimli köylüler, babalar, analar vardı. Bu insanların güzel resimleriyle doluydu, okuma kitaplarım. Bu resimlerdeki insanlar güzel bir dünyanın insanlarıydı. Kötülük bilmezlerdi, iyilik*ten başka bir şey düşünmezlerdi. «Bizim gibi olun, iyilikten başka bir şey düşünmeyin» derdi. Bu unutamadığım eski okuma kitaplarından bugün bir tanesi bile yok. Onların şimdi hayalimdeki yapraklarım çevirirken yine de onları eskitmemek istiyorum. Onlardan ezberimde kalan parçaları yer yer okuyorum. Bu yüzden yangında yanmış kitaplar gibi sayfaların çoğu eksik. Sevgili dost okuma kitaplarım, sizleri zamanla bu kadar özleyeceğimi hiç bilmezdim. Böyle olacağını bilseydim, birkaçınızı olsun öbür kitaplarımın yanında saklamaz olur muydum?
Ziya Osman SABA
Bana Kitaplarımı Verin!
Okumak hayatın en zor işi belki de…
Kitaplar; keşfedilmeyi bekleyen bir umman, sevgi iklimiyle yoğrulmuş, buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli bir cennet bahçesi…
Gönlümüze nazlı bir sevgili edasıyla akacak karşı konulmaz bir cazibe, yalnızlığımızı paylaştığımız vefakar bir arkadaş, dara düştüğümüzde başvurabileceğimiz kadim bir dost…
Dost edindim her birini kendime ben. Şiirleri, öyküleri, dün akşam okuduğum kitaptaki Ayşe’yi, Sefer’i, Dursun Dayıyı, figür olsun diye konmuş pek iyi tanımadığım üçüncü şahısları…
Bazen dostluklarını düşlerime davet etmekten korkarım. Karanlık, kapkaranlık bir hayaldir bu bendeki. Bazen onlarla birlikte bir katille arkadaşlık ederim; bazen bir sevgili, bazen de kıskanç bir aşık olurum. Herhalde en çok bu yönünü seviyorum kitapların. Her kitapta bambaşka biri oluyorum. Yeniden doğuyorum hayata…
Hayatta hiç yaşamadığım, belki de hiç yaşayamayacağım hayallerimi yaşatırlar bana. Zaten onlar olmasa hayallerim de olmaz.
Bir an olsun uzaklaşırım onların ikliminde dünyanın gamından, kederinden… Bazen göz bebeklerimde asılı kalan garip bir sızıyı, bazen yüreğime ümit tomurcukları serpen serin bir rüzgarı, bazen de rahmetin ufuklarında çiseleyen, kuraktan çatlamış gönlümü sulayan bir bahar yağmurunu barındırır kitaplar.
Bir hikaye bitti az önce… Gönlümdeki gazel seni söylüyor, seni heceliyor şiirin her mısrası. Senden bahsediyor kuşlar, ağaçlar, yer, gök… ve sana yöneliyorum ruhumun her zerresiyle, sana bağlanıyorum her kelimede anbe an, seni solukluyorum kelimelerin nefeslerinde, buram buram kokuyor gül-i reyhan nefesin sayfayı her çevirişimde, seni sayıklıyorum kitabım göğsümün üzerinde uyuyakaldığım her gecenin seherinde, boncuk boncuk terliyorum sabahlara dek…
Biliyor musun, sayfalara sinmiş senin kokun. Biliyor musun, sana bağlanmışım her cümlede…
Geçenlerde okuduğum şiirin bir dizesi geldi aklıma. Aklımı taktım kafiyeyi oluşturan yumuşak “g” nin çengeline zülüflerine taktığım gibi. Bana senden haber verir mi diye bekledim. “h” dinlenmek için otak oldu bana, “u” ile susuzluğumu giderdim. Nedense “s” den haber çıkmadı. Komşusu “ş” ye gittim, seni sordum. Güler yüzle karşıladı beni her ne kadar sert olsa da. Teskin etti.
Kendimi buluyorum her zerrede. Memleketimin sisli havalarına bağladığım umutlarımı, ayrılıklarımı, heyecanlarımı, amansız bir hastalığa yenik düşen annemi, babamı, hiç usanmadan anlattığı hikayelerini dinlediğimiz dedemi, kuyruğuna teneke bağladığımız can havliyle sokak sokak kaçan kedileri, başbaşa verip ayazlı gecenin kutup yıldızına dilek bağladığımız zamanları, akşama kadar patlak bir topun peşinde koştuğumuz ilkokul günlerini, tebeşire benzeyen bir taşla tahtayı karaladığım günleri, gönlümü kaptırdığım; ama bir türlü açılamadığım…
Bundan da ötesi seni buluyorum çevirdiğim her sayfada, beni buluyorum… Şâir, hükmünü kağıda söyler. Gönlünün fermanıdır her kelam. Kalem erbabı kendi dünyasını oluşturur hayal alemlerinde. Malzemesi; sevgi, şefkat, gözyaşı, kelimeler ve el değmemiş hayalleridir. Hayallerini kelime tuğlalarıyla inşa eder sevgiyle, şefkatle… Emek işidir kelimelerle hayal dünyasını inşa etmek. Gelişigüzel bir sıralanış değildir kelimelerdeki ahenk. Tek tek, yavaş yavaş şekillenir kelimeler arasındaki samimiyet. Duvar ustasının tuğlayı dizmesine benzemez bu. Emek ister, sevgi ister, fedakarlık ister, şefkat, samimiyet ister…
Ben şimdi o emeği solukluyorum kitabımın büyülü ikliminde. Sana bırakıyorum dünyanın debdebesini, gamını, kederini… Sana bırakıyorum her şeyi. Bana kitaplarımı verin, dostlarımı, arkadaşlarımı. Ben onlarda buluyorum kendimi, ümitlerimi, hayallerimi… Onlarla inşa ediyorum kıskanç gözlerin dokunmadığı dünyamı. Yarınları sana bırakıyorum. Ben kendimi aldım, bir de kitaplarımı. Gidiyorum… Hayallerimi yaşamak için!..
Acıklı aşk şiiri Ağlatan aşk şiirleri hüzünlü aşk şiirleri
O yağmurlar Yüreğime her değdiğinde acı bir sevda gibi Alı koyardı bizi
Sonra o sessiz türküler başlardı Sen aklıma gelirdin Haliçte bir balık çırpınır Haliçte bin balık ölürdü
Kara-Denizde Oltaya balık takılmıştı Sen çekmiştin oltayı Tıpkı gökyüzünden bir yıldız çeker gibi
Sen aklıma gelmiştendin Kumsalda kum tanesiyken yüreğim Çığlığı sende kalmıştı Bedenime kondurduğun öpücüğün Depreşen bir alev düşmüştü Ağrı-yan yanlarıma Sen aklıma gelmiştin Çekip vurmuştun kendimi
Osman eren
******
Bir gün yolun mezarliga düserse, mezarimi acda bak! Mezarin icinde Tabut, Tabutun icinde Kefen, Kefenin icinde ben, ve benim icimde hala SEN
*****
Ne zaman sığınsam aşka
Yersiz yurtsuz kaldı yüreğim
Böyle bin parçaya bölündüm sonra
Yavaş yavaş azaldım ve bir anda tükendim
Hüznü sevdim yürekten
Hep imkansızken geldi aşk
Ben kimi sevsem sonra
Ağır geldi yaşamak
*****
Bütün gün kırlara bakmışım Başaklarla kımıldanan O bitek yalnızlığa Burnumda gökyüzünün ince kokusu Bütün gün sana bakmışım Derin mırıltılarla ırmağa karışan Çakıntılı gövdene senin Uzanmışım terli toprağa Yanına gözlerinin Çıplak gecelere dokunuyorum Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu Yüreğim kamaşıyor şavkından Ellerim böğürtlen moru Yorulmaz işçileriyiz aşkın Soluk soluğa ıslak yaylar Ürkek sokulmaların Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü Başdöndürücü yerlerindeyim dağın Kollarımdan akan ırmak, Sonsuza tamamlanıyorum
****
Gönlümdeki tertemiz duyguları nasıl sidlin bir anda ben seni sevmiştim yıkıp viran ettin beni sonunda her ahşam seni düşünüp ararım ruyamda sen ise zevk sefa dünya malı derdine düşmüssün su tükenip geçmek bilmeyen zamanda içimdeki duygularla oyandın alaylar ettin sen beni neden bir cam gibi kırdında gittin ardında bıraktıgın hayatı yerle bir ettin sen beni düşünme ben artık iflas ettim sanmaki unuttum yaptıklarını sanmakı kapatıp yırttım yapraklarını satır satır yazdım bana oynadıgın yalanlarını sen bir bir başka kollarda gezerken tek başına bıraktın su güzel rol oynadığın yanlız ADAMI
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhanelerıyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geciyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul’u dinliyorum.
Unut Yağmur tanesini Unut Saçların rengini gözlerin karasını Unut Şarkıları San defter yapraklarını Baktığın aynaların arkasını unut Unut Kahverengi fotoğrafları Adresleri unut Rüzgarı Rüzgar değince ağlatan saçlarını Unut Sil bütün isimleri Yak şiirleri Olmasınları olmayacakları olmadıları unut Bak yoksun Yokluğunu unut Bak gitmişin Gitm…eleri unut Varsın keşke desin bir ses içinden Keşkeleri unut oysaları unut Gözlerini unut Bu şehri unut Kor gibiyken içimde Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut Unut Unuttuğunu Islak incir tanelerini Zeytinin rengini Ekmeğin buğusunu Sen mi geldinleri unut Unut işte Unutmak en iyisi Unut iyisi mi Hep ellerin sıcaktı ya En sıcak ellerindi Elin elime değdiğini unut Unut Yıldız yıldız İstanbul istanbul Akşam akşam Yavaş yavaş Şarkı şarkı Nasıl diyorlarsa nereye koyarsın böyle bir aşkı Öyle unut Hiçbir yere koyamadığım bu aşkı..!
Orhan Veli Yalnızlık Şiirleri, Yalnızlık Şiiri Orhan Veli Kanık
Yalnizlik Şiiri Orhan Veli
Bilmezler yalniz yaşamayanlar, Nasil korku verir sessizlik insana; Insan nasil konuşur kendisiyle; Nasil koşar aynalara, Bir cana hasret, Bilmezler.
*****************
Gerin bedenim gerin Doğan güne karşı Duyur duyurabilirsen Elinin kolunun gücünü Ele güne karşı.
Bak!Dünya renkler içinde! Bu güzel dünya içinde Sevin sevinebilirsen; İnsanlığın haline karşı.
Durmadan işleyen saatlerde Dişli dişliye karşı Dişlilerin arasında Güçsüz güçlüye karşı Herkes bir şeye karşı Küçük hanım yatağında uykuda Rüyalarına karşı
Gerin bedenim gerin Doğan güne karşı…
Orhan Veli Kanık
ISTANBUL’U DINLIYORUM
Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali; Once hafiften bir ruzgar esiyor; Yavas yavas sallaniyor Yapraklar, agaclarda; Uzaklarda, cok uzaklarda, Sucularin hic durmayan cingiraklari; Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.
Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali; Basinda eski alemlerin sarhoslugu, Los kayikhaneleriyle bir yali; Dinmis lodoslarin ugultusu icinde Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali; Bir yosma geciyor kaldirimdan; Kufurler, sarkilar, turkuler, laf atmalar. Bir sey dusuyor elinden yere; Bir gul olmali; Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
Istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali; Bir kus cirpiniyor eteklerinde; Alnin sicak mi degil mi, biliyorum; Dudaklarin islak mi degil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doguyor fistiklarin arkasindan Kalbinin vurusundan anliyorum; Istanbul’u dinliyorum.
yeni yıl ile ilgili şiirler yeni yıl ile ilgili şiirler 2012
Bugün Yılbaşı Gerek yokmuş endişeye korkuya Bizde uyduk noel denen yortuya Korkma kardeş burası Türkiye Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Ertuğrul gazinin mağdur miğferi Utanmalı her türkün neferi Bunun gizli adı haçlı seferi Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Böyle değil asaletin düzeni Hile ile kardeşliği bozanı Unuttunmu yoksa sevr i lozanı Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Doğru giden şu düzeni bozdular Tarihimizi bile yanlış yazdılar Dost görünüp kuyumuzu kazdılar Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Zehir eylediler koklanan gülü Yanlış bellettiler hep doğru yolu Olmuşuz alkolün paranın kulu Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Sahiplenmek istiyorlar ovayı çölü Kabarıyor artık gönlümün,gölü Soykırım tutturmuş ermeni dölü Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Alkolik zannetti bizi hasetler Eğlence diyor buna necasetler Bu gece yollarda sarhoş cesetler Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Oyun oynuyorlar bak birileri Kundaklıyorlar otomobilleri İş başında şimdi it sürüleri Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Bize kin kustular yıllardan beri Dağda beslediler hain it leri Hesap soracak size türk şehitleri Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Aşık Mustafa yım cahil bi yazar Bu işler vallahi adamı bozar Canım TÜRKİYEme değmesin nazar Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Yeni yıl Bir yaş daha büyüdük Girdik yeni yıllara On iki ay yürüdük Vardık yeni yıllara
Koca bir yıl devrildi Takvim başa çevrildi Hoş geldi, safa geldi. Erdik yeni yıla…
Yarınların yıldızı. Bu yurdun oğlu, kızı Çalışma hızımızı Verdik yeni yıllara.
Yeni yıl kutlu olsun, İnsanlar mutlu olsun, Günler umutlu olsun, Dedik yeni yıllara.
Yeni yıl zehir olmasın Nedendir niçindir sevinir insan Sanki biten o gün ömür değildir Coşar yılbaşıyla her kesim insan Sanarsın geçen yıl zayi değildir
Alındı biletler beklendi zamanı Evlerde ki çamların ışıl ışıl dalı Hayaller yapılmış bırakıp dünü Aman ha yılbaşı zehir olmasın
Dost akraba birdir o gece evde Çare kabul edilir biletler derde Kazanan kazandı amorti nerde Sormayın yılbaşı zehir olmasın
Gece saat sıfır bir ışıklar söndü Ekranlar karardı bir cama döndü Sayıldı geri üç iki bir sıfır sondu Bırakın bu yılbaşı zehir olmasın
Gariban bu millet TV’ye takıldı Çoğu için hayaller seneye kaldı Hayali gerçek bilen inanın yandı Dikkat edin yılbaşı zehir olmasın
Yılbaşı bahane idi coştuk delice Kırıldı beli şeytanın işte bu gece Girdik iki bin ona buruk milletçe Sakin olun yılbaşı zehir olmasın
Yeni yıl Öyle çok şey değil Yeni yıldan beklediğim Katta, yatta, arabada Para pulda da gözüm yok. Şans oyunları: Piyango Toto loto çıkmasın, istemem At yarışı zaten oynamam Bir avuç duadadır ümidim
Çok şey değil yeni yıl Çok değil senden beklediğim Bir yudum sevgi Bir tutam sıcaklık getir yârdan.
Yeni yıl, yeni bin yıl Nasılsa sende geçip gideceksin Ömrümden bir parçada sen koparacaksın Ne isteyeyim ki Giden yılı aratma yeter.
Yeni yıl Bir, iki, beş, on derken Üç yüz altmış beş oldu. Göz açıp kapamadan Koskoca bir yıl oldu.
Her gün bir yaprak düştü Takvimden yavaş yavaş. Yıl bitti, şimdi biz de Aldık birer yeni yaş.
Yeni yıl kutlu olsun Dedim de dün babama, Sağol, sevgili yavrum Dedi; unutma ama,
Çalışmak zorundasın Bu yıl geçen yıldan çok Artık kocaman oldun, Boş vakit geçirmek yok.
Sevgiyle dolusun Çiçekler açarsın Cıvıl cıvıl öter kuşlar sevinirim ben Ne güzel ilkbahar
İlkbahar ilkbahar Ne mutluyum bi bilsen Mutluluk saçıyorsun kalbime Ne güzel ilkbahar
İlkbaharı severim İlkbahar gelince coşar çocuklar Piknik yeri dolu olur ilkbahar gelince Ne güzel ilk bahar
hande sorku
Bir İlkbahar Şiirine Başlangıç
Hava ne kadar güzel öğretmenim Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar Hepsi hepsi ortada öğretmenim. Ne olur biz de gidelim Burda kalsın kitaplar Burda kalsın iğneli karafatmalar Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar Burda kalsın hepsi Bomboş kalsın hepsi Bomboş kalsın evler okullar Hapishaneler, hastaneler… Öğretmenim, sevgili öğretmenim Sırtımıza alırız hastaları Kim bilir ne özlemişlerdir kırları… Ya mahpuslar. Ne sevinirler kimbilir Sarılıp sarılıp öperler adamı.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını Yeryüzüne can veren, Cana heyecan veren Al yüzlü Oğan güneş. Takanın burnu nasıl Karadeniz’i yırtar ? Siz de bir an öyle yırtınız uykunuzu. Uyanın Samsunlular! Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını Al yüzlü Oğan güneş. Bugün Çaltıburnu’ndan gülerek doğan güneş.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Uyanın Samsunlular. Uyumak ölüme eş. Diriltir ruhunuzu, Ufukta bir gemi var. Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ? Fakat yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ? Bu gemi umut yüklü, insan yüklü, hız yüklü ! İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır. Kurulacak yarını düşünen baş geliyor. Bir baş ki, gökler bir küme yıldız yüklü. Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Ufukta duran gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş Yakıyor ruhumuzu. Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor. Üzülmemek elde mi ? Hız yüklü, iman yüklü, umut yüklü bu gemi.
O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak, O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi, Gizli inleyen her yürek canlanacak. Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi. Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten karardı gözlerimiz. Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz. Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel ! Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel !
Celal Sahir EROZAN
————————————
19 MAYIS TÜRKÜSÜ
On dokuz Mayıs, En yüce bayram. Bize armağan, Bıraktı Ata’m.
Sağız vatanca, Kafamız zinde, Tek bir kitleyiz, Ata izinde.
Ata’yı sevmek, Kutsal ülkümüz, O’na benzemek, Coşkun türkümüz.
Ata her yerde, Yol gösteriyor, Koşun güzele, Bilime diyor.
Samsun’a O’nun, Çıktığı bugün. Vatanda düğün, Çocuğum övün!
Halim YAĞCIOĞLU
————————–
19 MAYIS
Coşuyor Karadeniz, Çarpıyor yüreğimiz, Açıldı Türk’ün önü, Bekliyor Ata’yı 19 Mayıs günü.
Ata’m Samsun’a çıktı, Yumruklarını sıktı, Kurtuluşa hız oldu. Savaştı içte, dışta, Dünyaya yıldız oldu.
Ali ERTAN
—————————
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
Atamızdan bize emanet oldu bu vatan, Onu ebedî yaşatmak boynumuzun borcudur. Bil ki her zaman plân yapıyor düşman, Vatanı korumak boynumuzun borcudur.
İnmesin, göklerde dalgalansın bayrağım, Verilir mi şehit kanıyla sulanmış toprağım? Ölürüm de bırakmam, burası benim yatağım, Sancağı korumak boynumuzun borcudur.
Şerefsiz hayat için, bu toprağı satanlar, Bu milletin içine fesat ruhu katanlar, Bunu bize yakıştırır mı toprakta yatanlar? Türklüğü yaşatmak boynumuzun borcudur.
Tarih okusun ki, mazimiz ne imiş görsün Her bir kötülüğü kalbinden silsin, Düşmanımız, Türk gençliği ne imiş bilsin. Cumhuriyeti korumak boynumuzun borcudur.
Mehmed’im ne söylese hepsi haktır, Cumhuriyetçi gençlikte hile yoktur, Atatürkçü olanda vatan sevgisi çoktur, Vatanı korumak boynumuzun borcudur.
Mehmet SARIOĞLAN ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞI’NDA
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı Selam durdu kayığı, çaparası, takası, Selam durdu tayfası.
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman Duman değildi bu Memleketin uçup giden kaygılarıydı.
Samsun limanına bu gemiden atılan Demir değil Sarılan anayurda Kemâl Paşa’nın kollarıydı.
Selam vererek Anadolu çocuklarına Çıkarken yüce komutan Karadeniz’in hâlini görmeliydi.
Kalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar Kalktı takalar, İzin verseydi Kemâl Paşa Ardından gürleyip giderlerdi Erzurum’a kadar.
Cahit KÜLEBİ
19 MAYIS GENÇLİK MARŞI
Bir şerefli milletin şanlı çocuklarıyız. Kalplerimiz, nabzımız, vatan diyerek atar. Ayrılmadan yürürüz, aynı yolda erkek, kız. Ruhumuzda ateş var, göğsümüzde iman var…
Vücudumuz yay gibi, bacaklarımız çevik, Kalplerde cumhuriyet, başımızdadır bayrak, Bir emanet taşırız, Ata’mıza söz verdik. Kuvvetimizi, gücümüzü, kanımızdadır kaynak…
Bilgi ile sporu, yürütürüz atbaşı, Çalışkanlık, çeviklik atalardan mirastır. Türk olmanın amacı kazanmaktır savaşı… Bize ülkü yaraşır, bize hamle yaraşır.
19 Mayıs bizim en kutsal bayramımız. Tarihlerde var mıdır, böyle bir günün eşi ? Bu pınardan içiyor, alıyoruz kuvvet, hız, Bu ocaktan yakıyor bütün gençlik ateşi…
İ. Hakkı TALAS ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün, Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda Davul zurna sesinde şahlanır düğün, Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.
Ata’nın rüyasına gelincikler sun, Emek bahçelerinin güzel gülünü… Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun, Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola, Dağlardan dağlara o zafer türküsü, Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola, Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür, Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk, Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı, Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk, Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.
Ceyhun Atuf KANSU BU GELEN BANDIRMA VAPURU
Tekmil Anadolu ayakta, Bu gelen Bandırma vapuru. Mustafa Kemâl’in bakışı Göklerden duru. Boz kalpağın hele bir çıkarsın Mustafa Kemâl Altın saçları pırıl pırıl uçuşur rüzgarda. Mustafa Kemâl’in elbisesi Rütbesiz, nişansız… Ve avuçlarında Kaderi yazılmış Türkiye’nin. Karadeniz sereserpe uzanmış önünde Bandırma vapuru yavaş yavaş yol alır, Gazi Anadolu divan kurmuş bekleşir Mustafa Kemâl geliyor. Vapur yaklaşır, yaklaşır; Secde eder dağlar taşlar. Selam verir Gazi Anadolu’m; Bandırma vapurunun içinde. Güneşten süt emmiş Bir sarışın kahraman var. Mustafa Kemâl, ölümsüz kahraman, Sen Samsun’a ayak bastığın an, Al bir bayrak gibi açılıp rüzgarınla, Dalgalandı vatan.
Özker YAŞIN RENKLERDE 19 MAYIS
Ak 19 Mayıs ak Mustafa Kemal Samsun’a çıkacak. Al 19 Mayıs al Sivas’ta Mustafa Kemal… Yeşil 19 Mayıs yeşil Çimenlerde çocuklar oynaşır.
Mavi 19 Mayıs mavi Ordular hedefimiz uygarlık, ileri. Mor 19 Mayıs mor Sonrasını anlatmak zor.
Sarı 19 Mayıs sarı 10 Kasım’da bayraklar yarı. Ak 19 Mayıs ak Atatürk vatan, Atatürk bayrak.
Pembe 19 Mayıs pembe, Atatürk aklım sende. 19 MAYIS’TA DÜŞÜNCELER
Sen, geceyi gündüze katan Kaputa sarınıp karda yatan Sen, müstesna ölümsüz kahraman Çanakkale’nin çelik kalesi Sen, düşmandan kaçılmaz, diyen Bir avuç, cephanesiz, keşif koluyla Dağ gibi zırhların karşısında duran Duru durup, Dumlupınar’da Turnayı gözünden vuran Çarıksız, tüfeksiz, ekmeksiz Kağnıyla, Ayşeyle, Fatmayla Ordulara Akdeniz’i gösteren Senin yolundayız bugün de… Yorulmaz Usanmayız Yenilmeyiz, dönmeyiz Senden aldık ışığımızı, Gökte bile kalmasa bir kıvılcım Yine sönmeyiz. Gözlerin güneş bize, Sözlerin ateş bize, Bir kavuşturdun sevdiğimize, Hürriyet, vatana. Bugün 19 MAYIS Senin yolundayız. Dönmeyiz bir adım sağa, sola, Dönmeyiz bir adım geri. Hep aynı heyecanla görüyoruz seni At üstünde, Parmağın ufukta Ordular, Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri! Hep böyle görüyoruz seni, Hep aynı heyecanı taşıyoruz, Hep aynı heyecanla 9 Eylül’de İzmir’e girer gibi Yaşıyoruz. Hep dev gibiyiz Hep aslan gibi, Şimdi hep senin gibiyiz. Kimse yan bakamıyor artık bize, Hattı müdafaa yok, Sathı müdafaa var. Edirne’den Kars’a, İzmir’den Rize’ye kadar Akdeniz’den Karadeniz’e, Yalın kılıç, Kükremiş, Bekliyoruz. Bugün elle tutuyor, gözle görüyoruz Yurtta sulh, cihanda sulh” dediğini. Dumlupınar’da yatıyor şehitler, Her gün gidip geliyoruz Senden onlara mekik dokuyoruz. Silah çatıyor, süngü takıyoruz… 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığın gibi heyecanla Her yıl okuldan çıkıyoruz. Biz de sen olduk şimdi Her köyde, her okulda, her fabrikada Cumhuriyeti emanet ettiğin GENÇLİK VAR!…
O GELİYOR
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını Yeryüzüne can veren, Cana heyecan veren Al yüzlü Oğan güneş. Takanın burnu nasıl Karadeniz’i yırtar ? Siz de bir an öyle yırtınız uykunuzu. Uyanın Samsunlular! Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını Al yüzlü Oğan güneş. Bugün Çaltıburnu’ndan gülerek doğan güneş.
Yıl 1919
Mayıs’ın on dokuzu. Uyanın Samsunlular. Uyumak ölüme eş. Diriltir ruhunuzu, Ufukta bir gemi var. Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ? Fakat yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ? Bu gemi umut yüklü, insan yüklü, hız yüklü ! İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır. Kurulacak yarını düşünen baş geliyor. Bir baş ki, gökler bir küme yıldız yüklü. Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Ufukta duran gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş Yakıyor ruhumuzu. Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor. Üzülmemek elde mi ? Hız yüklü, iman yüklü, umut yüklü bu gemi.
O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak, O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi, Gizli inleyen her yürek canlanacak. Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi. Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten karardı gözlerimiz. Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz. Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel
Celal Sahir EROZAN
BİR KURTULUŞ DESTANI
Osmanlıydı bir zaman tarihler yazan, Dört bir yana kök salmış, kükreyen aslan.
Asırlarca yaşadı, nesil geçti aradan, Zayıfladı kuvvetçe, dediler “hasta adam”.
Asiler çıktı, Osmanlıya başkaldıranlar, Fitneyle parçaladı hain düşmanlar.
Küçüldü topraklar savaşlarda bir yandan, Atmak istediler Türk’ü Anadolu’dan.
Bir inançla gürledi, yüce Türk milleti, Önder seçti kendine Mustafa Kemal’i.
Millet birlik oldu, koştu düşman üstüne, Nice canlar verildi, Maraş, Urfa, Antep’te.
Cephelerde Mehmetçiğin Allah sedası, Temizlendi düşmandan güney, doğu, batısı.
Ay ve yıldız dalgalandı akan kanlar üstüne, Ve ölümsüz marşımız doğdu Mehmet Âkif’le.
Büyük harpler yaşadı bu vatan, bu topraklar, Yine de bir nebze susmadı gök kubbede ezanlar.
Büyük Ata önder oldu, açtı Millet Meclisi, Daha sonra kuruldu Milletin İradesi.
Binlerce şehidiyle aldı, Türk milleti vatanı, Tarihe şerefiyle yazıldı, bu Kurtuluş Destanı.
Bu Kurtuluş Destanı’dır kuşak boyu sürecek, İlelebet, yok etmeye kimsenin gücü yetmeyecek
Erdoğan GÜNEŞ 19 MAYIS TÜRKÜSÜ
On dokuz Mayıs, En yüce bayram. Bize armağan, Bıraktı Ata’m.
Sağız vatanca, Kafamız zinde, Tek bir kitleyiz, Ata izinde.
Ata’yı sevmek, Kutsal ülkümüz, O’na benzemek, Coşkun türkümüz.
Ata her yerde, Yol gösteriyor, Koşun güzele, Bilime diyor.
Samsun’a O’nun, Çıktığı bugün. Vatanda düğün, Çocuğum övün!
Akciğerlerimiz kaburgalarımızın içinde birer torba gibi dururlar. Nefes aldığımızda bu torbalar içerlerine alabildikleri kadar hava alarak şişerler. Göğsümüzü karnımızdan ayıran ve akciğerlerimizin altına bitişik büyük bir kas olan diyafram, büzüşerek ciğerlerimizin genişlemesini sağlar, nefes almamıza yardımcı olur.
Süratli yemek yenildiğinde, yutkunma neticesinde yemek ile birlikte bir miktar da hava alınır. Hıçkırık, yiyeceğin yüzeyine yapışarak sindirim sistemine giren bu havayı atmak için sistemin gösterdiği bir tepkidir. Diyafram süratle büzüşerek, çok ani ve hızlı nefes almamızı sağlar. Bu arada boğazımızın üst tarafında, ses tellerimizin bulunduğu kısımda bir kapanma olur ve buradan geçen hava bir an bloke edilir. Bu da ‘hıck’ şeklinde bir sesin çıkmasına neden olur.
Midedeki bir olayla diyaframın ilişkisi, bu iki organdaki sinirlerin birbirine çok yakın hatta iç içe geçmiş olmalarındandır. Bu nedenle en çok yemekten sonra hıçkırırız. Sindirim işlemi bittikten sonra hıçkırık olmaz. Hıçkırığı önlemek için çok çeşitli öneriler vardır.
Baş aşağı durmak, yavaş yavaş su içmek, kolları yukarıda tutmak, nefesi tutmak, ileride bir noktaya bakarak derin nefes almak, buzlu su içmek, nefesi tutarak üç kere yutkunmak, nane yutmak, parmağı kulağa bastırarak su içmek ve korkutmak gibi.
Bunlardan korkutarak insanı şok etmek, dolayısıyla sinir sistemini etkilemek, derin nefes alarak diyaframın mideyi itmesini sağlamak ve de kandaki düşük karbondioksit seviyesinin hıçkırığın oluşumunu hızlandırdığı bilindiğinden nefesi tutmak en mantıklı önlemlerdir.
Aslında ise bu önlemlerin hiçbirine gerek yoktur. Hıçkırıklar yaklaşık 5 saniyede bir olur ve genellikle bir dakikadan fazla sürmezler. Siz önlemlerle uğraşırken, o zaten kendi kendine kesilir. Hıçkırığı kesmek için kabul edilen genel görüş hiçbir önlemin hıçkırığı kesmediğidir. Ancak aylarca süren istisnai durumlarda, muhakkak tıbbi müdahale gerekir, hatta bu durumlarda sinirler üzerinde operasyon yapılması bile gündeme gelebilir.
Çok miktarda biber yemek gibi kimyasal yanmaların, enfeksiyonların ve ülser gibi hastalıkların da hıçkırığı meydana getirebilecekleri ileri sürülüyor. Hıçkırık süresince bir şey yememekte ve içmemekte fayda vardır, çünkü bu sırada tekrar fazla hava alınabilir.
Hıçkırığı önlemek için en iyisi yemeği yavaş yiyin, çok miktarda yemeyin, yemek yerken karbonatlı içki içmeyin, yemeğe konsantre olun, çok konuşmayın ve gülmeyin. Yemeğe saygınız ne kadar artarsa, hıçkırık o kadar azalır.
Adet öncesi dönemde görülen ashabiyet ve adet dönemiyle devam eden duygusallık sorununa uzmanlar “Premenstrüel (premenstrual), adet öncesi gerginlik sendromu” PMS adını veriyorlar. Hemen her hanım adetlerinden önceki birkaç günü gergin geçirir ancak bu durum günlük işlevselliğini çok etkilemez.
Aşağıdaki belirtilerin varlığı ile son 12 aylık adetlerde belirtiler devam ediyor veya artarak sizi rahatsız ediyorsa adet öncesi gerginlik sendromundan bahsetmek gerekir.,
Duygulanımında donukluk, mantıkdışılık veya kayıtsızlık gibi negatif belirtilerde yavaş yavaş ortaya çıkma ve şiddetlenme
En az bir yıllık süre içerisinde sosyal mesleki ve akademik işlevselliğinde belirli düşüşe sebep olması
Kişiler arası uyumda bozulma, kendini toplumdan yalıtma yada toplumsal çekilme varlığı.
Kadınlar her ay adet dönemlerine yakın fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşıyor. İşyeri ve aile içi tartışmaları en çok bu dönemde oluyor. Çünkü kadınların hoşgörüsü, sabrı, dayanma gücü en aza iniyor.
Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu kadınları esir alıyor.
Premenstruel Sendrom (PMS) kadınlarda adet öncesi dönemde adetten yaklaşık 1 hafta önce başlayan ruhsal ya da fiziksel bir takım sıkıntılara ve gerginliklere verilen isimdir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasına 1 hafta kala ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte sıkıntılar azalır ve birkaç günde kaybolur.
Tugbam sitesinde en güzel Yararlı Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Yararlı Sözler Ekmeği Elde Etmek için Emek vermek Lazım Ekmek Zengineden Fakirede Aynı Yoldan Gider.
Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme.
islam dini, insanların dünyada da, ahirette de rahat ve huzur içinde yaşamasını istiyor.
Aşkı Hak Etmek için fedakarlıklar Almalısın.
Dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır.
işlerinin doğru gitmesini istersen, kendi başına hareket etme! Akıllılarla istişare et!
Aşk Bir insanı Yaşamaya Bağlayan En Değerli Unsurlardan Biridir.
Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değil.
insanlar konuşmayı severler fakat, konuştukları ile amel etmeyi, öğrendikleriyle yaşamayı terk ederler.
Yaşamak için çabalamak gerekir, çabalamayan bir insan hayata hep yenik düşer.
Bir çocuğu Cehennem ateşinden korumak, Dünya ateşinden korumaktan mühimdir.
2ki kişinin darıldıktan sonra, birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.
Sabır ; yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir.
Hayattan zevk almak için hayatı herzaman pozitif olarak yaşamak gerekir.
Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer.
Her insanın yaşadığı Sürece Şans önüne çıkar önemli Olan o şansı iyi Değerlendirmektir.
insanın, düşmanlarını sevindirecek şekilde yaşamasından sa, şerefiyle ölmesi daha iyidir.
Aşk Ekmek gibidir Yavaş Yavaş Sindire Sindire yemek gerekir, Birden yenilirse Zevki Kalmaz Tadı Çıkmaz.
Dünya, baştan başa aslı olmayan bir masaldan başka bir şey değildir.
Herzaman iyilik Yapki Hakkında Kötü iftiralar Atılmasın.
Akıllı olan her adam, özür dileyenin bir suçu olduğuna inanır.
Aşk Şarap Gibidir Bağlandıkça Sarhoş Olursun.
Akıllı bir adam, senin düşmanın bile olsa, cahil bir dosttan iyidir.
Konuştuğuma pişman oldum, ama sustuğum için pişman olmadım.
Tugbam sitesinde en güzel Benjamin Franklin Para Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Benjamin Franklin Para Sözleri Benjamin Franklin ve Para
Benjamin Franklin Para İçin
Barış bile, büyük ücretlerle satın alınır.
Bilgiye yapılan yatırım en yüksek kârı getirir.
Hiçbir ulus şimdiye kadar ticaret yüzünden mahvolmamıştır.
Para her şeyi yapar diyen adam, para için herşeyi yapan adamdır.
Para ve insan arasındaki karşılıklı ilişki şöyledir: İnsan paranın sahtesini yapar, para da insanın.
Paranın değerini öğrenmek isterseniz, borç almaya çalışın.
Paranın satın alacağından değil paranın satın alacağı insanlardan korkunuz!
Tembellik o kadar yavaş hareket eder ki yoksulluk çok geçmeden ona yetişir.
Seni ben Geleceğimde Bir ekmek Alıp beslemek için Sevdim! Ama Sen geleceğinde yatlar katlar istedin, benden hayır gelmez Sana Git At Kendini yalan Sevdalara!!!
Çok Havalı Olsanda Gülüm Havan Birgün Sönecek hayatındaki yalan Sevgiler gibi Balon Misali..
Havayı Bana Değil Etrafındakilere yap Çırak..
Benim kadar havalı Olan insan Ancak Benim Kapasiteme ulaşmış insandır.
Gerçek Sevdayı Gökyüzüne Çıkardım yalanları yer Yüzünde Bıraktım…
Havaya Göre Değil Kalitene Göre Sınıflandırıyoruz Sizleri Aslanım.
Gözlerine Aşık Olsaydin, Kalbini Kalbime Yazmazdım ben Seni gerçekten! Seni Sözlerle Sevmek lazımmış Bunu Anladım.
Kum Gibi hayatına Su Olurum, Çamur gibi yaşarsın hayatını!
Çıkar güneş Gözlüklerini Etrafa Bak Tosun hayat Toz pembe Değil, Ama Sen Bu Gidişle Pembe Olacaksın hayatın içinde.
Havanı yerim yediğim havayı Sana Rüzgar olarak iLave Ederim.
Fazla Orjinal Takılmaya Çalışma Yanımda Kolpa Olursun Ağlarsın Yolumda.
Beni örnek Al Sözlerimi Asla, Hareketlerimi örnek Al fakat yapma sonra kramp girer orana burana
Biz takım Elbiseyi Davetlerde Değil Günlük hayatımızda Giyeriz, Biz Sevdikmi Süslü Sevgilerle Değil Delikanlıca Severiz!
Yenisin belli acele etme diğer dünyaya hemen gidersin arkamdan gel belki hayatı öğrenirsin.
Sen Cacık olmuşsun hayatta Salata Lazım Senin gibi Çakma Aslana
Sana Sevgim 350 km hızla Gidiyor Çıkan herkezi Eziyor Hayat beni izliyor…
Gecelerin Adamıyım Yavaş Yavaş Akarım Aleme, Gündüzleri ise havadan bakarım Cümle Elaleme.
Ben Karlı havada Güneş Gözlükleriyle gezerim farkımı herkeze belli ederim.
Sendeki Aşk benim hayvanlara Duyduğum Hayvan Aşkından Daha küçük Güzelim Yürüde Senide Görelim.
Ben Hızlı Müzikle Harekete geçerim Arabesk Muzikle içini Deşerim
Tugbam sitesinde en güzel Hüzünlü Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Hüzünlü Sözler Kısa Hüzünlü Sözler
* Gittiğin gün içimden bir şeyler koptu, boğazım düğümlendi, elerim kitlendi, bedenim titredi, artık sen yoktun hayatımda, ölümü tattım sensiz kaldığım anda.
* Herkes gülüp eğlenirken sevilisiyle, ben ağlıyorum arkandan, herkes yaşarken hayatı doya doya, ben seni bekliyorum, herkes dertlerini atarken hayatından, ben dertlerime dert atıyorum sensiz sevgisiz.
* Yalan bakışların sahte gülüşlerin arasında buldum seni. Her şeyi kaybetmeye değecek kadar sevdim seni çünkü sen sahte değilsin!.
* Unutma ki fırtınalar martıların denizleri sevmesini engellemez. Tıpkı engellerin seni sevmeme engel olmadığı gibi.
* Benim için ölüm sensizlik benim için sensizlik ölüm bunu sakın unutma, ölümüne sevdim seni ölümüne.
* Ne zaman iki sevgili görsem sokakta gözlerim dolar, ne zaman gezdiğimiz yerlerde dolaşsam gözlerimden sana ait 2 damla yaş akar, ne zaman güzel yüzünü hayal etsem hayattan bağlarım kopar.
* Bugünü de sensiz bitirdim yarını da sensiz bitireceğim, sensiz geçen her gün yavaş yavaş biteceğim.
* Sen uzaktaysan ben yanındayım sen ateşteysen ben kordayım bir gün bu dünyadan göçersen bil ki senden önce ordayım sonsuz askım..!
* Fırtına ne kadar sert eserse essin kayadan alıp götüreceği sadece tozudur !
* Bu gece hüzünlerin buluştuğu gece bu gece içimde fırtınaların koptuğu gece bu gece sensiz ilk gecem bu gece ayrılığın gecesi.
* Canım derken sana, gittin bırakıp beni bir anda, şimdi cansız yaşıyorum odamda tek başıma, sensiz yaşamak koyuyor ne olur anla.
* Sıcacık ellerim, artık senden uzak, elimi ısıtacak biri artık olmayacak, sensiz bu dünyada yaşamak bana her gün haram olacak.
* Gülüşün yeterdi bana, bir sözünle ölüme giderdim düşünmeden bir bakışın yeterdi huzuru bulmama, şimdi sende yalan oldun bıraktın beni bir başıma.
Tugbam sitesinde en güzel Değişik Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Değişik Sözler *Değişik Mesajlar *Para Konuşur Aşk Biter, Para Biter Aşk Konuşur..
*Para, Aşdan Daha KudretLidir. *Pişmiş Aşka Su Katılmaz.
Yavaş Yavaş Tırmandım Aşkın Merdivenlerini Çünki Asansör Yoktur kalbimde.
*Cinsellik iki bedeni Birleştirir, Aşk ise 2 ruhu birleştirir. *Seversin, Kavuşamazsan Aşk Olur.
*Karşılıksız Aşk Bir çeşit “Kendin Pişir Kendin Ye” dir. *Kimse Aşkın Zirvesine Elleri Cebinde iken ULaşamaz.
*Krallar Yönetim Kuralları Koyar, Aşkı Bozan Kurallar Koyamaz. *Kumarda Kazanan Aşkda kaybedeceğini Bilen kadınlar, Neden Kumarda Kazanan Erkeğe Kene Gibi yapışırlar.?
*Ya Aşk Olur Yada Hırgür.. *Unutma ki Aşkın oLayları Değil, Kişileri Tarih Olur.
*3 Gram Proteine Sattın Aşkımızı Bari O kasapla Mutlumusun? *Sevmek 2 Kişinin Birbirinden Saklanması, Aşk ise Saklanmamasıdır.
*Şarap Sadece Çölde kalanlaramı Mahsustur? *Sevgi Susuzluğu Çekenler de aşk denilen bir serap Göremezlermi?
*Sevgi Aşkın Geçmişidir. *Ona aşık Olduğunda Kimseye Söyleme, Onlarda aşık Olabilir.