Sivas’ta 24. dönem milletvekili seçimleri için oy verme işlemi saat 07.00’de başladı.
Kent merkezinde ve ilçelerde sabahın erken saatlerinden itibaren vatandaşlar, oylarını kullanmak için sandık başına gitti. Oy kullanma işlemi sırasında yaşlı ve engelli vatandaşlara sandık görevlileri yardım etti. Bu arada aranan bazı kişiler de oy kullanmak için geldikleri sandık başında emniyet mensuplarınca gözaltına alındı.
Sivas Valisi Ali Kolat da eşi İlksen Kolat ile Atatürk Lisesi’nde 1014 No’lu sandıkta oyunu kullandı. Vali Kolat, dün saat 18.00’e kadar sözün siyasilerde olduğunu, bugün artık sözün milletin olduğunu ifade etti. Oy kullanmanın hem bir vatandaşlık hakkı hem de vatandaşlık görevi olduğunu belirten Vali Kolat, ”Bu görevi de yerine getirmiş oluyoruz. Bu saate kadar ilimizde olumsuz herhangi bir şey olmadı. Herkes rahat bir şekilde oylarını kullanıyor. İnşallah bir şey çıkmaz. Zaten gerekli tedbirlerini de hemen her yerde, sandık başlarında ve sandık çevresinde aldık” dedi.
-BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ADAYI ŞENER’İN TEPKİSİ-
Sivas bağımsız milletvekili adayı Abdüllatif Şener de, Yenişehir Lisesi 1370 No’lu sandıkta oyunu kullandı.
Şener, halkın iradesiyle milletvekillerinin yenileneceğini belirterek, yeni bir parlamento döneminin başlayacağını söyledi. Sivas’ta yoğun bir seçim kampanyası sürdürdüklerini anlatan Şener, ”İrade halkımızındır, Sivaslılarındır. Ortaya hangi iradeyi çıkarırlarsa çıkarsınlar bunun doğru bir karar olduğuna inanırım. Çünkü her seçim seçilenlerin seçilmesinden öte kendi halkımızın kendisi hakkında verdiği bir kararı ifade eder” dedi.
Şener, oy pusulasında adının küçük puntolarla yazılmasına da tepki göstererek, oy pusulasıyla ilgili büyük bir sorun bulunduğunu belirtti.
Şener, şunları kaydetti:
”Bağımsız aday olarak benim ismim çok küçük yazılmış. Halbuki partilerin isimleri hangi puntolarda yazılıyorsa bağımsız aday olarak, çünkü aynı koşullarda seçimlere giriliyor, aynı puntolarda yazılması gerekiyordu. Üstelik o kadar küçük yazılmış ki biliyorsunuz 45 yaş üstü vatandaşlarda biyolojik olarak yakını görme sorunu oluşur. 45 yaş üstünün gözlük takmadan göremeyeceği kadar küçük puntolarla yazılmıştır. Türkiye’de de belli yaşın üzerinde gözlük kullanma alışkanlığı zaten yoktur. Dolayısıyla biyolojik olarak bile seçmenlerin bir kısmının göremeyeceği küçüklükte yazılmıştır. İkinci olarak bağımsız adayla ilgili bölüm diğerlerinden farklı düzenlenmiştir. Bu da şaşırtıcı seçmeni yanıltıcı bir durumu ifade eder. Hem küçük yazılması hem de farklı düzenlenmiş olması nedeniyle doğrudan doğruya bağımsız aday olarak bana oy vermek isteyen seçmenleri yanıltmaya yönelik bir oy pusulası düzenlenmiştir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.”
Şener, basın mensuplarının oy pusulasında isminin küçük puntolarla yazılmasına bir itirazının olup olmayacağını sorması üzerine Şener, ”Seçim sonuçlandıktan sonra arkadaşlarımızla konuyu değerlendireceğiz” cevabınıverdi.
”Ülke geneliyle ilgili nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?’ sorusu üzerine Şener, ”Türkiye geneliyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Çünkü biz gerçekten Sivas’taki seçimlere odaklandık. Haber programları bile izlemeden, gazeteleri bile okumadan 24 saat Sivas’taki seçime odaklanmış olarak çalışmalarımızı sürdürdük. Partilerin 5’şer adayları vardı. 5 kişinin gittiği yere ben tek başıma ulaşmaya çalıştım. Çünkü her seçmen doğrudan doğruya adayı görmek istiyordu. Böyle bir zorluğumuz da vardı. Bu yoğunluk nedeniyle Türkiye geneliyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapmayacağım ama seçimlerin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri ile birlikte değer yargılarında önemli değişmeler ortaya çıktı. Türk kültürü, İslami kültürün getirdiği etki ile yeni ve farklı bir kimliğe büründü. Anadolu’da İslamiyet öncesi inanç sistemleri ve İslamiyet yeni bir sentez oluşturdu.
Hacı Bektaş Veli ikliminde gelişen edebiyat, birçok bakımdan orijinal bir edebiyattır. Bu özelliği ile diğer edebiyat ürünlerinden ayrılır. Adına genel olarak Alevi-Bektaşi edebiyatı da denilen bu yapı kendine özgü edebi türler oluşturmuştur. Din ulularını över, onlara ait menkıbeleri şiirleştirir, usûlden erkandan ayinden bahseder.
Alevi ve Bektaşi teolojisinin ana kaynakları hiç kuşkusuz menakıbnameler ve velayetnamelerdir. Menakıp, tasavvuf tarihinde sufilerin ortaya koydukları inanılması güç doğaüstü olaylar demek olan kerametleri nakleden küçük hikayeler anlamında tahminen IX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlamıştır. Bu yüzden IX. yüzyıldan itibaren kaleme alınan tasavvuf kaynaklarında, veli anlayışına paralel keramet anlayışı geliştirilmiş ve bunun teorisi oluşturulmaya çalışılmıştır. XI. yüzyıldan sonra yazılmış bazı tasavvuf kaynaklarında keramet teorisinin daha da gelişmiş olması sonucunda ilk defa kerametlerin bir tasnife tabi tutulduğunu görüyoruz.
Anadolu’da tasavvufi eserlerin yanı sıra bir de menakıpname edebiyatı oluşur. Anadolu’da kaleme alınan evliya menakıpnamelerinin ilk örnekleri doğal olarak Anadolu Selçukluları dönemine aittir. Bu dönem Kadirilik, Rifailik, Kazerunilik, Kalenderilik, Vefailik vb. gibi dışarıdan gelme pek çok tarikatın yerleşme ve kendini kabul ettirme dönemi olduğu kadar Mevlevilik gibi yeni bir tarikatın oluşmaya başladığı bir zaman dilimini ifade eder. Anadolu’nun birçok yerinde çeşitli dedelerin, şeyhlerin açtığı tekkeler ve zamanla buralarda ortaya çıkan türbeler göz önüne alınırsa Anadolu Selçukluları döneminde sayıca oldukça fazla menakıpnamenin kaleme alındığı tahmin edilebilir.
En önemli menakıpnamelerden biri, II. Bayezid dönemlerinde yaşamış Uzun Firdevsi lakabıyla tanınan Hızır bin İlyas’ın yazdığı Hacı Baktaş menakıbıdır. Bu menakıpname Hacı Bektaş’ın doğumunu, Horasan’da ki çocukluk dönemini ve Ahmet Yesevi ile ilişkilerini anlatmakla başlar. Daha sonra Anadolu’ya gelip Sulucakaraöyük’e yerleşmesi, buradaki yaşamı, o dönemdeki tasavvuf erleriyle ilişkileri ve sonuçta ölümü anlatılır. Hacı Bektaş’ın halifelerinin menkıbeleriyle eser son bulur. Bu menakıpnamenin Hacı Bektaş hakkındaki bilgilerin ana kaynağı ve özellikle Ahmet Yesevi ile ilgili anane ve menkıbelerin Anadolu’daki metinlerini içeren en eski yazılı kaynak olması sebebiyle önemi büyüktür.
Bektaşi edebiyatında menakıpname ve vilayetnamelerin dışında deyiş – duaz – nefesler de önemli bir yere sahiptir.
Deyiş Alevi Bektaşi ozanlarının söylediği ve ayin-i cem de kullanılan tasavvufi eserlerin tümü olarak bilinmektedir.
“Hareket nardadır sacda değildir Keramet baştadır tacda değildir Her ne ara isen kendinde ara Kudus’te, Mekke’de, hacda değildir”
Hünkar Hacı Bektaş Veli Alevi kültüründeki şiirler 7′li, 8′li veya 11′li hecelerle hece vezni ile yazılmış ve bestelenip söylenmiştir. Deyişler belli kurallara, kalıplara ve belli düşüncelere bağlı şiir biçimidir. Ölçüde kafiyede, ayakta, nazım biçimleri aşık edebiyatı özellikleri gösterir
Alevi-Bektaşi şiirlerinin ortak özelliği, dinsel inanış temelleri, tasavvufi yorumlar, ayet ve hadislerden yola çıkılarak ortaya konmuştur. “Ölmeden önce ölmek”, yani hayatta iken nefsi öldürmek, hakka ulaşmak, Peygamberin, Hazreti Ali’nin on iki imamların sevgisine nail olmak, dünya malına değer vermemek sıklıkla işlenmiştir.
Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Virani, Kul Himmet, Teslim Abdal mahlaslı deyişlere sıkça rastlamaktayız.
Köylerde Alevi dedelerinin bulunduğu ortamda saz eşliğinde deyişler söylenir. Deyişleri zakir veya dede söyler. Bektaşi tekkelerinde Bektaşi babasının nezaretinde genellikle Türk Sanat Müziği makamları ile nefesler söylenirdi. Nefesler ayin-i cem denilen muhabbet sofrasında (Ali sofrasında) mürşidin izni ile söylenir.
İşitin ey yarenler Aşk bir güneşe benzer Aşkı olmayan gönül Bir kara taşa benzer
Taş yürekte ne biter Dilinde Ağu tüter Nice yumuşak söylese Sözü savaşa benzer Yunus Emre
Bu adem dedikleri El, ayakla, baş değil Adem manaya derler Suret ile kaş değil
Adem oldur ey hoca Gıdası mana ola Maksut ademden ahi Hayal ile düş değil Kaygusuz Abdal
Deyişlerin, nefeslerin, nutukların son kıtasına gelindiğinde mahlastaki şahsa hürmeten sağ el kalbin üzerine götürülüp daha sonra elin baş ve işaret parmakları dudağa değdirilerek onun ruhuna olan saygı belirtilir, gönüllerde olduğu ifade edilir.
Akil gel beru, gel beru Gir gönüle nazar eyle Görür göz, işitir kulak Söyler dile, nazar eyle
Baştır gövdeyi götüren Ayak menzile yetüren Dürlü maslahat bitüren İki ele nazar eyle
Hatayi eydür ya Gani Veren Mevla alur canı Evvel kendü kendin tanı Sonra ile nazar eyle (Hatai)
Duaz (düez – düvaz)
Duaz, Duazdeh’in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki anlamına gelmektedir
Duaz, cem ayinlerinde söylenen ve On İki İmamların adlarının geçtiği deyişlerdir. Duazlar bir nevi dua olarak da algılana bilinir.
Bu deyişlerde On İki İmamların yani sıra basta Hz. Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevi ulularının adları geçmektedir.
“Allah medet ya Muhammed ya Ali Yusuf kuyusunda zindana düştüm Gülbankı çekilen Bektaşi Veli Yok mu gayretiniz dermana düştüm
Fatıma Ana’dan el etek tuttum Şerver Muhammed’e göz gönül kattım İmam Hasan ile çok metan sattım Şah Hüseyin ile dükkanına düştüm
Zeynel’i sevdim de aşnaya yettim Bakır’ı sevdim de musahip tuttum Cafer’i sevdim de göz gönül kattım Naci deryasında ummana düştüm
Kazım Musa Inza’ya eriştim Tamam, asker ile hayli sürüştüm Kerbela; çölünde cenge karıştım Sinem yaralandı alkana düştüm
Taki Naki Şah Askeri nurumuz Mehdi mağarada gizli sırrımız Cebrail önümüzce rehberimiz Kırkların ceminde erkana düştüm
Oniki imam dergahında umum var Dünü günü sohbetim var demim var Günahım yok ama neden gamım var Ali gibi Şahı Merdan’a düştüm
Kul Himmet Üstadım bu nasıl yazı Şirin lezzet verir muhabbet tuzu Ali’nin alnında Zühre yıldızı Meyli muhabbeti Selman’a düştüm
Nefes Alevi-Bektaşi şairlerince söylenenayin-i cem’lerde, diğer toplantılarda kendine has bir beste ile okunan, böyle okunmak için yazılmış şiirlere denir. Şekil itibarı ile koşmalar gibi dörtlüklerle yazılır. Konusu ekseriya tasavvuf, tarikat akideleri ile ilgilidir. İçlerinde lirik mahiyet gösterenleri de vardır. Nefeslerin dili genellikle sade bir Türkçedir. Başta 11′li hece vezni olmak üzere 7′li, 8′li hece vezniyle yazılırlar. Aruz vezni ile yazılmış olanları da vardır. Alevi-Bektaşi öğretisinin nesilden nesile aktarılmasında nefeslerin önemli bir işlevi vardır. Nefeslerde konular her zaman özel bir anlatım tarzıyla, kelimelerin mecazi kullanımlarıyla işlenmektedir. Örneğin, çok kullanılan içki (dem, bade, dolu) manasına gelen kelimeler mürşidin irşadı; meyhane, irşad alınan yerdir.
Bu mecazi kullanımın Bektaşi öğretisini Bektaşi olmayanlardan saklama ya da nasipli Bektaşinin aklını kullanarak yolun öğretilerini algılamalarını sağlamaktır. Burada katlı anlatım” olarak tanımlanan anlatım tekniği söz konusudur: “Bektaşi dilindeki “katlı anlatım” özelliği nedeni ile bir kelimenin bazen birden çok anlamı bulunmaktadır. Dinleyen kişinin yorumlayabilme seviyesine göre bu kelime anlam kazanmaktadır.
Şu fani dünyaya geldim giderim Bin yılda bir çiçeğin bittiğin gördüm Ana rahminden geldim cihana Nice bin yıl yattığın gördüm
Atamın belinde boyandım kana Al yeşil nurundan indim kandile Atam bahane oldu geldim cihana Erenlerin ikrar verdiğin gördüm
Sülük sohbetinin ya sünneti kaç Eğer kamil isen; gel bir irfan aç Dünya kurulmadan güveren ağaç Güverip; hurmanın bittiğin gördüm
Gülün emri neydi? gül şaha çekti Bülbülü de gülün oduna yaktı Bunca melaike seyrana çıktı Ol Şems-i Tiflis’in öttüğün gördüm
Ol deryada balığın yatağında Peydah oldum Muhammed’in dağında Evvel kul yoğudu Cennet bağında Getirip Cebrail’in diktiğin gördüm
Seyyit Mehemmed’im bu sıraya kattım. Yalan dünya sana çok gelip gittim Adem Safiyullah’la arzuhal ettim İnsanları katere çektiğin gördüm.
Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size Ben Mustafa Kemal’im heyy… Ben Mustafa Kemal’im. Büyük büyük denizlerim vardır benim Hürriyeti içmiş dalgalarım. Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim Ulusumun yarınında sevincim Ben Mustafa Kemal’im heyy… Karanlığı deler gözlerim. Dalgalara binip gelmiş kahraman, Gökçe gözlerine türküler yaktığımız… Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun’dan İşte benim… Ben… Mustafa Kemal… Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda Deyip, öyle girdim savaşa Komut verdim Şahlandı cümle vatan Boğdum kör talihi zindanında. Bahtı gülen anaları yurdumun Gökleri, dağları, denizleri Yarınları, güvenip de uyuduğum Aslan yeleli ışığı sınırlarımın Mehmetleri Tutun ellerinden yüreklerinizin Sevgilerinizle beni yıkayın. Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından gelir sesim Sevdiğim Bir tanem Türkiye’lim Sen varoldukça belli ki Ben Mustafa Kemal’im. Sen var oldukça belli ki Ben Mustafa Kemal’im.
B.Kemal ÇAĞLAR
MUSTAFA KEMAL’IN GÖK YAZILARI
Ben Mustafa Kemal, elimde tebeşir, Kocaman, Mavicek bebelerin, ak kızların, Taş ninelerin, çatal dedelerin gözleri, kocaman, Bir 1O Kasım gecesi Yazıyorum ateşten çağrımı karşınıza: -Ey Türk gençliği…
Ben Mustafa Kemal, doyamadım haykırmaya, Şimdi destan ellerimle yazıyorum, Yeşiline suyun, Kuşun, Yelin, Yaprağın: “Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Ben Mustafa Kemal, önümde kırk bin köy, Kırk bin ovaya karşı bir tek dağ gibiyim Bayraklarım değerken evren bayraklarına şimdi, Elimde tebeşir Yazıyorum kara gecenin üstüne Yazıyorum armağanımı: “Övün, Çalış, Güven.”
F. Hüsnü DAĞLARCA
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler, Bozkır ovalarına, Erciyes’e Ağrı’ya, Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte, Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız, Dere tepe bucak köy, Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, Senin gittigince!
Atatürk, taşıyacağım Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al, Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken, Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca.
F. Hüsnü DAĞLARCA
ATATÜRK
Sen Atatürk’ü tanımazsın çocuğum Ne insandı O, ne insandı. İzmir’e gelişini görseydin. Ne şanlıydı O, ne şanlıydı.
Benzerdi sana, bana Bizim gibiydi eli, ayağı Ama bir yol baksaydın yüzüne. İçin sevgisiyle dolardı.
Vapura biniyorsak dilediğimizde, Sokakta geziyorsak hür, İyi bak dört yana, Atatürk’ün aklı görünür.
Arı Türkçe konuşuyorsak, Türkçe düşünüyorsak bugün, Her işimizde O’nun gücü. Büyük öğretmeni Türk’ün.
Halkımızın arasında, halktan, Davul vurur dengi dengine. Dünya rastlamış mıdır? Atatürk’ün dengine.
N. Ulvi AKGÜN ATATÜRK’Ü DUYMAK
Ulu rüzgâr esmedikçe Yaşamak uyumak gibi. Kişi ne zaman dinç; Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi.
Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz? Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik. Ekmek olmak için önce Buğday olmak gibi.
Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi. Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene Her ışık-kaynak gibi.
En yakınlar zamanla yüzyıllarca uzak gibi, Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz, Daha da yakınsın, daha da sıcak Bıraktığın toprak gibi.
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz, Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi, Ancak senin havanda sağlıklar esenlikler: Olmaya devlet cihanda Atatürk’ü duymak gibi.
Behçet NECATİGİL ATATÜRK GÜLÜMSEDİ
Atatürk gülümsedi öğretmenim Siz sınıfa girince Dağıldı kara bulutlar Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir Siz yenisiniz düşünceler yeni Atatürk gülümsedi öğretmenim Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz bilgili Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince Atatürk gülümsedi öğretmenim Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza Çiziyorsunuz yolu Atatürk gülümsedi öğretmenim Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz Atatürk gözünü kırpmamış Çünkü boşmuş sıralar Çünkü harf okunmamış.
Ama baktı ki gün doğmuş Bir koşu varmışız okula Özlemle açılmış kitaplar Bir iştah kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz Bütün bakışlar sizde Günaydın demiş derse başlıyorsunuz Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde
Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz Aydınlık ufuklara yürüyor hızla Atatürk gülümsedi öğretmenim Kürsüde kendini görünce.
Talât TEKİN
ATATÜRK YAZAR
Sordum seni; Dağına, taşına Türkiye’min, Herkes kendinden emin, Yükseldi gür sesler; Umutlar, sevgiler: O biziz, O bizleriz. Hepimiz bir parçayız Atatürk’ten, Bütün doğa, Atatürk’ü anar, Atatürk’ü şaşar. Herşeydir OTürkiyem’de. Göller, ırmaklar, ormanlar. İmza imza Atatürk yazar.
M. Vasfi SARAL
ATATÜRK’Ü GÖRDÜM DÜŞÜMDE
Sizler yaşadıkça çocuklarım Ben de yaşıyorum demek, İşte aranızdayım Ahmetler, Mehmetler’le, Sizler yaşadıkça çocuklarım Elele Yanınızdayım
Sizler yaşadıkça çocuklarım Daha ferah içim, Gök daha geniş denizler daha geniş, Vatan ya vatan, Vatan sonsuzluktan gelmiş Sonsuzluğa açılan yol Vatan siz.
Sizler yaşadıkça çocuklarım Bilin ki Ben de yaşarım, Bir sevinç düştü mü içinize Bir keder düştü mü içinize Bilin ki Aranızda ben varım.
A. Rıza ERGÜVEN
BİR TUTKUDUR MUSTAFA KEMAL
Bir Tutkudur Mustafa Kemal; Nice sevdalara değişilmeyen. Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur, Bir baştır, vazgeçilmeyen…
Bir Türküdür Mustafa Kemal; Suskun ağızlarda söyleşir, durur. Çaltıburnu’nda gözetir denizi. Köroğlu’nda bağdaş kurup oturur…
Bir İnançtır Mustafa Kemal; Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan. Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu. Sakarya boylarından Akdeniz’e taşıyan…
Bir Anlamdır Mustafa Kemal; Belkahve’den dürbünüyle seyrediyor İzmir’i. Özgürlük diyor, al atının üstünde, Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri…
Bir Bayraktır Mustafa Kemal; Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan. Bozkırın bağrında yol alan kağnılara, Işık tutan, güç veren, yol bulan…
Y.Doğan ERGENELİ KURTULUŞ ÖNCÜLERİ İÇİN
Yan yana iki çocuk görsem İşte Atatürk diyorum Özgürlüğün toprağı uyanıyor İçin için seviniyorum.
Koşuşan iki öğrenci görsem İçimin güneşi ısınıyor Yürüyen bir bakış gibi Mustafa Kemal geliyor.
Kol kola iki işçi görsem Ekmeğim çoğalıyor birden Bir ışık düşüyor ortalığa İşte Atatürk diyorum.
İşte Atatürk diyorum İlk kuruluş öncüleri Bir gül çağrısında hepsi Bize uzanmış elleri.
Mehmet KIYAT MUSTAFA KEMAL’LER TÜKENMEZ
Tükenir elbet gökte yıldız, denizde kum tükenir Bu vatan bu topraklar cömert Kutsal bir ateşim ki ben sönmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet Ben de bir gün geçecektim elbet İki Mustafa Kemal var iyi bilin Ben işte o ikincisi sonsuzlukta Ruh gibi bir şey görünmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda Bilimin yapıcılığın aydınlığında Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben Evrensel yepyeni buluşlarda Geriliği kovmuşum ben dönmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla Duy beni en sıkıldığın an Baştan sona herşeyiyle bu vatan Sakın ağlamasın Kasım’larda Fatih’ler Kanunî’ler ölmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Tugbam sitesinde en güzel Acı Sözler 2012 sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Acı Sözler 2012 Acı Sözler 2012 Acı Sözler kısa
Acı Sözler 2012
Acı üzerine yazılmış en güzel acı ile ilgili sözler acı üzerine yazılmış En güzel mesajlar
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa, insanda acı çekmeden olgunlaşamaz. Confucius
Büyük acılar kadar biz olgunlaştıran bir şey yoktur. Alfred de Musset
İnsan bir çırak, acılar ise onun efendisidir. Acı çekmedikçe bir insan kendini tanımaz. Alfred de Musset
İnsanlar, akılsızlıkları yüzünden “alınlarında yazılı olandan” daha çok acı çekerler. Eflatun
İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir. F. Garcia Lorca
Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir. L.A. Seneca
Acı, akıllı adamların hocasıdır. G.G. L.Byron
En tatlı şarkılar en acı duyguları dile getirenlerdir. P. B. Shelley
Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına bile getirmezler. Sammuel Johnson
Acı, birr saati on saat yapar. W.Shakspeare
Dünya zevkleri acıdan başka bir şey doğurmaz. Balzac
Bazı acılar ilaç yerine geçer. W.Shakspeare
Dünyada her şeyi bir gün acı ile kaybetmek için kazanırız. Schiller
İnsanın alışamayacağı acı yoktur. G.D’Annunzio
Acı üzerine büyük alim düşünür ve ünlü filozofların söylediği özlü acı sözleri ve özdeyişleri
Sevincin bir acı yanı, acının da bir sevinçli yanı olmalıdır. J.W. Van Goethe
Acıda olsa doğruyu söyleyiniz. Hz.Muhammed
Acı tanımamış olmak, büyük bir acıdır. M.T. Cicero
Acıların en acısı kendi çekirdeğimizdir. sophokles
Acı acıyı bastırır. Türk Atasözü
Dünya acıyla dolu belki ama bir o kadar da acıyı alt edişle dolu. HELEN KELLER
Acı çekmek ölmekten daha çok cesaret ister. Napoleon
Öğrendikten sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz.Victor Hugo
Yaşadığınız acı ve kırgınlıkların dünya tarihinde bir örneği olmadığını düşünürsünüz ama bir gün okumaya başlarsınız.Ruhuma eziyet eden şeylerin beni,yaşayan veya yaşamış olan herkese bağlayan şeylerin ta kendisi olduğunu kitaplardan öğrendim. JAMES BALDWIN