Posts Tagged ‘yokluk’

Düşlerde Güldü Zaman

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Düşlerde Güldü Zaman
Zaman geçiyordu düşlerden
hiçliğine tamamlarken gerçeği
kristal küreye vuran ışıktı zaman

Kırık ve renkli

Zaman geçiyordu acıtan gülüşlerden
nakşında kuruyan kirpik rimeli
nemlenmiş vedalarda
bir ipek mendildi zaman

Yırtık ve kirli

Zaman geçiyordu telâşelerden
sıkıntılar dökülüyordu heybesinden bir bir kaygılar
tenhalıktı büyüyen karanlığında zaman

Dehşet ve kindi
Aynıların görüntüsünden geçiyordu zaman
haza haz, acıya acıydı
kimineyse
üzerinden yılları yüklenmiş nehirler geçen
bir çakıl taşıydı zaman

Yük ve mihnetti

Zaman geçiyordu sevişmelerden
ince ışıklarda kırılan aşkın
süzüldüğü camdı zaman
camdan süzülen ışığın hangi tarafı
kimdi

Sen ve öteki

Bir büyük bütünden geçiyordu zaman
silinemez sevgiden
doğumun, ölümün ötelerinde
güzeli yeşertiyordu içinde varoluşun çiçeği
zamanı çoğaltan oydu belki de

Gül ve dikeni

Zaman geçiyordu düşünüşlerden
savuruyordu saçlarını evrene
bir telinde yıldız, diğerinde güneşti
neyi kovalıyordu o koca bilge
bilinir mi nasıl yaşardı zaman

Keyif ve zevki

Acılardan geçiyordu zaman, dertlerden
kemer gibi dolamıştı beline sargı bezini
merhemi dilindeydi
derin yaralar gezginiydi zaman

Yorgun ve terli

Derilmez bahçeydi zaman, uçsuz bucaksız
bütün kipleri içeren
tüm hâlleri de
her şey onun içinde büyütüyordu kendini
aşıyordu zamanı yalnız

Yokluk ve sevgi

Tamlardan geçiyordu zaman kendini büyütenden
hangi varlık tamamlansa, heplense
tümü hiçe gönderiyordu yokluğun teğetinde
hiçi başka zamana
her anıyla kendini bütünlüyordu zaman

Uçuk ve yerli

düşürülen saatlerden geçiyordu zaman tik taksız
bukağıdan, zincirden
zihnin bilince açılan penceresinde
beşikten mezara değildi zaman, daha öteleriydi

Artı ve eksi

Geçilemiyordu yokluk
sessizlikler de

Şimdinin sarpında yaşanan
ulaşılmazlar köprüsüydü zaman
umudun sıratı selleyen uçurumuydu

Sonsuz ve ilki

Ali Rıza Kars

Kozasında kaldı kelebek

Cuma, Haziran 22nd, 2012
KOZASINDA KALDI KELEBEK

Sessizce geldim
Hiç sesim çıkmadı baktım her yana
Sus pus gönüller
Bir şaşkınlık mı bu
Yoksa yaşanmışlıkların suskunluğu mu?
Sessizce baktım her yana
Susmuştu herkes
Ne de olsa kabulümüz der gibi
Olmaz, bu suskunluk kötü
Hırçınlık içimizde
Karanlık gecelerde hüsranlar
Hep bizde an ve an yaşanılanlar
Soğuk rüzgâr titretti içimizi.

Kuş misali olsak
Uçsak bilinmeyen diyarlara
Sahilde uzansak sorgusuz sualsiz
Kanat açsak hür kelebekler misali
Kim kırdı kolunu kanadını
Dün niye yoktun sen
Nerdeydin kimlerde saklandın.
Kozanda çıkacaktın hani
Kelebek gibi uçacaktın
Kanat vuracaktın özgürlüğüne
Kozandan çıkmadın kelebek.

Bitkinlik, yorgunluk, yokluk,
Savaş devam ederken yüreğinde
Düşlerini gömdün
Kimse görmedi seni
Sen kaldın kozanın içinde;

Çıkabilseydin eğer
Uçardın ya… yoktu kanadın
Hayaller öyle çok ki
Uçmak kadar güzeldi yaşamda kalabilmek
Onu da başaramadı kelebek.

Sessizce aldım avuçlarımda kaldı öylece….