Etnografya Müzesi Eserlerin İsimleri nedir Anakara Etnografya Müzesi Eserleri İsimleri
Etnografya Müzesi, Türk Sanatının Selçuklu Devrinden zamanımıza kadar devam eden örneklerinin sergilendiği bir müzedir.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlenmiş halk giysileri, süs eşyaları, ayakkabı, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadın ve erkek çorapları çeşitli keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peşkirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin kıyafetleri, damat tıraş takımları eski geleneksel Türk sanatının birer temsilcileridir.
Türklere özgü teknik malzeme ve desenlerle kendi içinde halı dokuma merkezlerinden Uşak, Gördes, Bergama, Kula, Milas, Ladik, Karaman, Niğde, Kırşehir yörelerine ait halı ve kilim koleksiyonu vardır.
Anadolu Maden sanatının güzel örnekleri arasında XV.Yüzyıldan kalma Memlük kazanları, Osmanlı şerbet kazanları, güğüm leğen, sini, kahve tepsisi, sahanlar, taslar, mum makasları vb. çeşitli madeni eserler vardır.
Osmanlı Devri yayları, okları, çakmaklı tabancalar, tüfekler kılıç ve yatağanlar, Türk çini porselenleri ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve tarikat ile ilgili eşyalar, Türk yazı sanatının güzel örneklerinden levhalar bulunmaktadır.
Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden, Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı (13. yüzyıl), Ahi Şerafettin Sandukası (14. yüzyıl), Nevşehir Ürgüp’ün Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii mihrabı (12. yüzyıl), Siirt Ulu Camii Mimberi (12. yüzyıl) Merzifon Çelebi Sultan Medresesi Kapısı (15. yüzyıl) müzemizin önemli eserlerindendir.
VII. Dönem T.B.M.M. üyesi Besim Atalay’ın müzeye armağan ettiği koleksiyonu çeşitli devirlere ait Türk sanat tarihlerini içermektedir.
Müzede özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihi ile ilgili eserleri içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.
Dünya Miras Listesinde Yer Alan Doğal eserlerimiz Dünya Miras Listesinde Kültürel Değerlerimiz
Dünya Mirasları Türkiye
GÖREME MİLLİ PARKI VE KAPADOKYA
Listeye alınma yılı; 1985 Niteliği; Kültürel / Doğal Nedeni; Volkanik tiplerde oluşan doğal Peribaca görünümlerinin yanında tarihsel-kültürel açıdan birçok Bizans Kilisesi ve eserini barındırması. Nevşehir’de, Göreme’nin de içinde bulunduğu Kapadokya “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelir. Volkanik oluşan Peribacaları yöreye ayrı bir güzellik katmaktadır. Bizans döneminde Peribacalarının içleri oyularak 360 kadar kilise ve manastır yapılmıştır. Bu yapıların duvarları dinsel resimlerle donatılmıştır.
DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI
Listeye alınma yılı; 1985 Niteliği; Kültürel Nedeni; İnsanlığın kültürel-tarihsel sürece ve yaratıcılığına tanıklık eden özgün bir başyapıt oluşu Etkisi; Korunması ve restorasyonuna yönelik ödenekler çıkarıldı
1228-1229 yıllarında Mengücekoğulları Beyi Ahmet Şah tarafından yapılmıştır. Sivas’ın Divriği ilçesindedir. Mimarı Ahlatlı Hürrem Şah’tır. Minberi 1240-1241 tarihinde bitirilmiştir. Camiden 12 yıl sonra yapılan şahane abanoz minber, Tiflisli Ahmet Usta’nın eseridir. “Çok kuvvetle belirtilmiş olan taş mihrap, adeta duvardan fışkıran iri plastik Barok palmetlerin sıralandığı ve kuvvetli silmelerin çevrelediği çok büyük ölçüde, sade bir niş içine yerleştirilmiştir. Anadolu’da bu ölçüde ve zenginlikte tek kalan bu mihrabın bir benzeri daha yoktur.” (Aslanapa, 1993: 116).
HATTUŞA – BOĞAZKÖY Listeye alınma yılı; 1986 Niteliği; Kültürel Nedeni; Hitit Uygarlığının Başkenti olması Etkisi; Boğazköy ve Alacaköy Tarihi Milli Park ilan edilmesi
Çorum ili Boğazköy’deki Hattuşaş, İlkçağ’da Hitit İmparatorluğu’nun başkentiydi. M.Ö. XIX-XVIII. Yüzyıllarda bir Hatti kenti olan Hattuşaş M.Ö. 1700 civarında ilk Hitit Kralı Kuşara tarafından ele geçirildi. I. Hattuşi tarafından başkent yapılan şehir M.Ö. 1190’da Hitit İmparatorluğu yıkılınca önemini yitirdi.
NEMRUT DAĞI Listeye alınma yılı; 1987 Niteliği; Kültürel Nedeni; İnsanın kültürel-tarihsel sürecine ve yaratıcılığına tanıklık eden özgün bir başyapıt niteliğinde olması Etkisi; Nemrut Dağı ve Çevresi Milli Park ilan edildi.
Nemrut Dağı Adıyaman’ın Kahta ilçesinde 2150 m yüksekliğindedir. Bölge M.Ö. 80 – M.S. 72 yılları arasında Kommagene Krallığı’nın egemenliği altında kalmıştır. M.Ö. 69 – 36 yılları arasında hükümdarlık yapan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tümülüsü ve Hierothesion’undan kalan Tanrı, Kral heykel ve kabartmaları yer almaktadır. 1881 yılında Alman yol mühendisi Carl Sester tarafından keşfedilmiştir.
PAMUKKALE – HİERAPOLİS Listeye alınma yılı; 1988 Niteliği; Kültürel/doğal Nedeni; Olağanüstü nitelikte ve güzellikteki doğal oluşumu ve kültürel-tarihsel açıdan son derece önemli ve özgün nitelikler içeren bir arkeolojik dokuya sahip olması Etkisi; Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı yapıldı
Mineralli suların oluşturduğu traverterlerden dolayı günümüzde Pamukkale olarak tanınan yöredeki Hierapolis antik kenti Denizli’ye 20 km uzaklıktadır. Şifalı termal kaynaklarıyla tanınmıştır. Kent M.Ö II. Yüzyılda Bergama Kralı II. Eumenes tarafından kurulmuştur. Şehir adını Bergama’nın kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan almıştır. Frigya bölgesine başkentlik yapan kent, Bizans döneminde piskoposluk kenti olmuştur. Kentteki hakim mimari yapı Roma dönemine aittir.
XANTHOS – LETOON Listeye alınma yılı; 1988 Niteliği; Kültürel Nedeni; Kültürel ve Tarihsel açıdan kendine özgü niteliklere sahip Likya Uygarlığı’nın yönetsel ve dinsel merkezleri olmaları, Hint-Avrupa dillerinin kökenine dair, önemli ipuçları sunması Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır
Xanthos; Fethiye’ye 46 km uzaklıkta Kınık Köyü’nün yakınında bir antik kent İlkçağ’da Likya bölgesinin en büyük idari ve dini merkezi M.Ö. II. Yüzyılda Likya bölgesinin başkenti olmuştur. Roma ve Bizans döneminde önemli yapılarla donatılmıştır. VII. Yüzyılda Arap akınları kentin terk edilmesine yol açılmıştır.
Letoon; İlkçağ’da Anadolu’nun Likya bölgesinin kutsal bölgesi olan Letoon, Xanthos’a 4 km uzaklıktadır. Burada Leto, Apollon ve Artemis tapınakları bulunmaktadır. Kentte bu 3 tapınaktan başka; 1 çeşme 1 manastır ve Roma tiyatrosu dikkat çekmektedir.
SAFRANBOLU EVLERİ Listeye alınma yılı; 1994 Niteliği; Kültürel Nedeni; Geleneksel Türk konut mimarisinin Tarihsel ve Kültürel dokusunu yansıtması Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır.
Safranbolu, eski kent dokusu bozulmamış bir yerleşim merkezidir. XVIII. Yüzyıl sonlarıyla XIX. Yüzyıldan kalma konaklar; evler, mimari ve iç dekorasyonuyla büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. Safranbolu; konakları, evleri, sokakları, çeşmeleri ve geleneksel halk yaşantısıyla tümüyle bir Açık Hava Müzesi görünümündedir.
TROYA ARKEOLOJİK KENT Listeye alınma yılı; 1998 Niteliği; Kültürel Nedeni; Homeros’un İlyada destanında geçen Troyalılar’a ait arkeolojik kent kalıntıları Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır.
M.Ö. 3000 yıllarında kurulan ve 400 yılına değin yaşantısını sürdüren Troya kenti, Homeros’un ünlü İlyada destanındaki bazı önemli olaylara sahne olmuştur. 1871 yılından itibaren Arkeolog Schliemann’nın yaptığı kazılarda Troya’nın 9 kent kalıntısı ve 42 yapı katı ortaya çıkarılmış ve Troya hazinesi bulunmuştur. “Schliemann’ın yurt dışına kaçırdığı hazine 1873’te bulundu. Hazine; 155 parça altın, gümüş, elektrondan takılar, kaplar, bakır/tunçtan silahlar ve aletlerden oluşuyordu.” Daha sonra (Esin, 1993: 184). Schliemann hazineyi gizlice Atina’ya yollar, ardından hazine İngiltere’de sergilenir ve Berlin müzesine devri gerçekleşir. Hazine 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’ya götürülmüştür.
Ayasofya Müzesi Hakkında Ayasofya Müzesi tarihi Ayasofya Müzesi Hakkında Bilgi verir misiniz?
Ayasofya Müzesi İstanbul’da Bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935’te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos’un İstanbul’u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü Ayasofya’nın yerinde bir kilise yaptırılmış, M.S.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra M.S. 360’ta imparatorun oğlu Konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (Megale Ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı V. yüzyıldan sonra daha çok Hagia Sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine Theodosios II. devrinde 415’te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. Bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü Ayasofya’nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos’un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından Aydınlı Anthemios ile Miletoslu İsidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun “Ey Süleyman seni geçtim” demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan Ayasofya, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk Cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak Kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan İkinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, Sultan İkinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan’ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde Bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Osmanlı devrinde Sultan Mustafa ve İbrahim’in türbesi olmuş, Sultan İkinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan Üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca Sultan Üçüncü Mehmed’in kendi türbesi, bir okul binası, Sultan Birinci Mahmud döenminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır
İzmir Etnografya Müzesi, izmir etnografya müzesi hakkında bilgi, izmir etnografya müzesinde neler sergilenmektedir
Etnografya Müzesi İzmir
İzmir Etnografya Müzesi Binası, 19. yüzyılda Neoklasik tarzda, meyilli bir teras üzerine inşa edilmiştir. Bunun 1831 yılında ilkin hastane olarak (St Roch Hastanesi) kullanıldığı; 1845 yılında Fransızlar tarafından onarılarak fakir Hıristiyan aileleri için bir bakımevine dönüştürüldüğü bilinmektedir. Aynı bina daha sonra hıfzısıhha müessesesi ve sağlık müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmıştır. 2 Aralık 1984 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na etnografya müzesi olarak düzenlenmek üzere devredilmiştir.
Etnografya Müzesinin Tarihsel Geçmişi ve Kuruluşu
İzmir’de etnografik eserler 29 Ekim 1978 tarihinden itibaren İzmir Atatürk ve Etnografya Müzesi’nin alt katında teşhir edilmekte idi. Daha sonra 1985-1987 yıllarında restore edilen eski sağlık müdürlüğü binası etnografya müzesi olarak hizmete sunulmuştur.
Etnografik eserler, depolarda teşhire sunulmayan diğer eserler ve çevre müze müdürlüklerinden devrolunan etnografik eserlerle birlikte teşhir ve tanzim edilmiştir.
Müze binası zemin kat üzerine üç katlı olarak inşa edilmiştir. 1. ve 2. katları teşhir salonları 3. kat depo, laboratuvar, fotoğraf stüdyosu ve büro olarak hizmete sunulmuştur.
Teşhirinde İzmir ve yöresinin 19. Yüzyıl’daki sosyal yaşamından kesitler verilmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, endüstrileşme ile birlikte bugün artık yok olmaya yüz tutmuş, tenekecilik, nalıncılık, çömlekçilik, gözboncukçuluğu, tahta baskıcılık, halı dokumacılığı, urgancılık, keçecilik ve seraciye gibi el sanatlarımız sergilenerek tanıtılmaktadır.
1. Kat Teşhiri: Sağda 1. bölümde: 19. Yüzyıl misafir odası, el işlemeleri, hamam takımları ile 2. bölümde: Gözboncuğu fırını ve örnekleri, İzmir İli’nin ilk Türk eczanesi (İttihat Eczanesi), keçecilik, nalıncık ve tenekecilik sergilenmiştir. İzmir’in meşhur şerbetçisi (Demirhindi) bu bölümde yaşadığı yüzyıldan ziyaretçilere teşhir edilmektedir. 3. bölümde: Menemen çömlek çarkı ve mamülleri, saraciye, deve ve deve güreşleri, halk oyunları, efe ve efe giysileri tanıtılmıştır. Salonların iç kısımlarında yer alan koridordaki gömme vitrinlerde para keseleri, sedef kakmalı eşyalar, cam ve el işlemeleri teşhir edilmiştir.
2. Kat Teşhiri: 1. bölümde: 19. yüzyıl gelin odası, gelinliklerin vitrini, oturma odası, sünnet odası ve mutfak malzemeleri, 2. bölümde: Ege Bölgesi gelin başları, kadın süs eşyaları, Osmanlı Devri sikkeleri, el yazması kitaplar ve yazı takımları teşhir edilmiştir.
Halit Rıfat Paşa Caddesi, 3. Konak Tel : (0232) 489 07 96
Pazartesi dışında her gün, kışın 08.30-12.30/13.30-17.30, yazın 08.30-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.
Kayseri Etnografya Müzesi kayseri Etnoğrafya Müzesi ve Güpgüpoğlu Konağı
Etnografya Müzesi Kayseri
1969 yılında Arkeolojik eserlerin Gültepe Mahallesindeki yeni yapılan binaya taşınmasından sonra, Hunat Hatun Medresesi’nin, restorasyon çalışmaları tamamlanıp 06 Mart 1983 tarihinde Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Daha sonra Bakanlık emirleri gereğince medrese boşaltılarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilmiştir.
Güpgüpoğlu Konağı’nın doğusunda yer alan ve binaya sonradan ilave edilen selamlık bölümüne, etnografik eserler taşınmış, teşhir ve tanzim işlemleri tamamlandıktan sonra 18 Mayıs 1998 tarihinde Etnografya Müzesi ziyarete açılmıştır.
Müze, binanın ikinci katındadır ve taş basamaklı ahşap korkuluklu bir merdiven ile çıkılmaktadır. Odalar, orta hol çevresinde düzenlenmiştir. Holün kuzeyinde yarı açık bir köşk vardır.
Holün doğusundaki büyük odada cam, çini, ahşap ve madeni eserler, ikinci odaya giriş koridorunda, ateşli, kesici ve delici silahlar ile erkek kıyafetleri, ikinci küçük odada ise kadın süs eşyaları ile kadın kıyafetleri sergilenmektedir.
Holün güneyinde girişte yer alan büyük odada, İslam devletlerine ait sikkeler kronolojik bir sıra halinde, diğer küçük odada ise el yazma Kuran-ı Kerimler, yazı takımları ve icazetnameler yer almaktadır. Holün batısındaki büyük oda da bakır ev eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir.
Yarı açık köşkte Türkmen Çadırı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait küpler, bahçede ise İslami mezar taşları ve taş tezyinat parçaları teşhir edilerek ziyarete sunulmuştur.
Güpgüpoğlu Konağı ve Etnoğrafya Müzesi’nde toplam 1121 adet eser sergilenmektedir.
Kocaeli Etnografya Müzesi Etnografya Müzesi İzmit, Kocaeli – İzmit Etnografya Müzesi hakkında bilgi
İzmit (Kocaeli) Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
1774 yılında İzmit’te inşa edilmiş olan Müze-ev niteliğini taşıyan konakta baş oda, yemek odası, gelin odası gibi düzenlemelerin yanı sıra, bölgenin kültürünü yansıtan etnografik nitelikte eserler sergilenmektedir.
Konak, 29.09.1987 tarihinde Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Kocaeli Etnografya Müzesi Adres: Veli Ahmet Mah. Kocaeli EtnografyaMüze Tel : (+90-262) 324 25 38 Ziyaret Saatleri : 08.30-16.30 Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç; hergün
Etnografya Müzesinde Sergilenenler nelerdir Etnografya Müzesinde Sergilenen eserler
Etnografya Müzesinde Sergilenenler
Türklere özgü teknik malzeme ve desenlerle kendi içinde halı dokuma merkezlerinden Uşak, Gördes, Bergama, Kula, Milas, Ladik, Karaman, Niğde, Kırşehir yörelerine ait halı ve kilim koleksiyonu vardır.
Anadolu Maden sanatının güzel örnekleri arasında XV.Yüzyıldan kalma Memlük kazanları, Osmanlı şerbet kazanları, güğüm leğen, sini, kahve tepsisi, sahanlar, taslar, mum makasları vb. çeşitli madeni eserler vardır.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlenmiş halk giysileri, süs eşyaları, ayakkabı, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadın ve erkek çorapları çeşitli keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peşkirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin kıyafetleri, damat tıraş takımları eski geleneksel Türk sanatının birer temsilcileridir.
Osmanlı Devri yayları, okları, çakmaklı tabancalar, tüfekler kılıç ve yatağanlar, Türk çini porselenleri ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve tarikat ile ilgili eşyalar, Türk yazı sanatının güzel örneklerinden levhalar bulunmaktadır.
Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden, Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı (XIII. y.y.), Ahi Şerafettin Sandukası (XIV.y.y.), Nevşehir Ürgüp’ün Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii mihrabı (XII. y.y.), Siirt Ulu Camii Mimberi (XII.y.y.) Merzifon Çelebi Sultan Medresesi Kapısı (XV.y.y.) müzemizin önemli eserlerindendir.
VII. Dönem T.B.M.M. üyesi Besim Atalay’ın müzeye armağan ettiği koleksiyonu çeşitli devirlere ait Türk sanat tarihlerini içermektedir.
Müzede özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihi ile ilgili eserleri içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.
Ayasofya Müzesi Dilek Taşı hakkında bilgi; Ayasofya Müzesinde Terleyen sütun olarak bilinen ve hakkında sayısız rivayet bulunan bu sütun günümüzde dilek dileme yeri olmuştur. Dilek dilemek isteyenler elinin başparmağını sütundaki deliğe sokup elleriyle bir daire çizerler. Delik taşı sütuna geçirilmiş bronz bir plakanın ortasında yer almaktadır.
Yapının kuzeybatı yönünde terleyen sütun ya da dilek sütunu olarak adlandırılan bronz levhalar ile kaplı, ortası oyulmuş bir sütun yer almaktadır. Bazı kaynaklarda, bu sütunun, zaman içerisinde halk arasında kutsallık kazandığı belirtilmektedir. Doğu Roma döneminde insanların iyileşmesine yardımcı olduğu konusunda rivayetler oluşmuş; efsaneye göre, yapının içersinde şiddetli bir baş ağrısıyla dolaşan İmparator Justianos, başını bu sütuna yaslamış ve bir müddet sonra baş ağrısının geçtiğini fark etmiştir. Bu olayın halk arasında duyulması üzerine, sütunun şifa özelliğinin olduğu söylencesi yayılmıştır. Bu nedenle insanlar, parmaklarını sütundaki bu oyuğa sokup, ıslanan parmaklarını, hastalığı hissettikleri yerin üzerine sürdüklerinde iyileşeceklerine inanmışlardır. Başka bir efsanede ise bu ıslaklığın Meryem’in gözyaşları olduğu söylenmektedir.
Osmanlı Dönemi’nde, Ayasofya camiye çevrildiğinde Fatih Sultan Mehmed ve mahiyeti, Hocası Akşemseddin imametinde ilk cuma namazını kılmak için secdeye varmış, ancak, yapının yönü Kâbe’ye dönük olmadığı için namaza bir türlü başlayamamışlardır. Tam o sıra da Hızır Aleyhisselam’ın geldiği ve bu sütundan güç alarak yapının yönünü Kâbe’ye çevirmeye çalıştığı fakat halktan biri tarafından görülmesi üzerine, caminin yönünü çeviremeden kaybolmak zorunda kaldığı söylenir. Günümüzde ise, insanlar sütundaki bu oyuğa soktukları başparmaklarını saat yönünde tam bir tur döndürerek dilek tutmaktadırlar.
Ayasofya Müzesi Giriş Ücreti Ayasofya Bilet Fiyatları Nedir?
Ayasofya Müzesi Bilet Fiyatları
Ayasofya Müzesi Giriş için T.C vatandaşı iseniz müze Kart çıkarmalı ve girişte bunu kullanmalısınız. Müze Kart fiyatı 20 liradır. Öğrencilere müze kart çıkarmak ise 10 liradır. Yani Ayasofya müzesinde Müze Kart Geçerlidir.
Müze Kart Fiyatı 20 liradır.. Müze Kart öğrenci fiyatı ise 10 liradır.. Ayasofya Müzesi tek geçiş 20 liradır.. Yani yabancı turistler müze kartı çıkaramıyor. Ve onlar 20 lira ödemek zorunda. müze kartı çıkarmazsanız tek geçiş için 20 lira ödemek zorundasınız.
Etnografya Müzesindeki eserler Etnografya Müzesindeki eserler nelerdir Etnografya Müzesinde bulunan eserler
Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlenmiş halk giysileri, süs eşyaları, ayakkabı, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadın ve erkek çorapları çeşitli keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peşkirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin kıyafetleri, damat tıraş takımları eski geleneksel Türk sanatının birer temsilcileridir. Türklere özgü teknik malzeme ve desenlerle kendi içinde halı dokuma merkezlerinden Uşak, Gördes, Bergama, Kula, Milas, Ladik, Karaman, Niğde, Kırşehir yörelerine ait halı ve kilim koleksiyonu vardır. Anadolu Maden sanatının güzel örnekleri arasında XV.Yüzyıldan kalma Memlük kazanları, Osmanlı şerbet kazanları, güğüm leğen, sini, kahve tepsisi, sahanlar, taslar, mum makasları vb. çeşitli madeni eserler vardır. Osmanlı Devri yayları, okları, çakmaklı tabancalar, tüfekler kılıç ve yatağanlar, Türk çini porselenleri ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve tarikat ile ilgili eşyalar, Türk yazı sanatının güzel örneklerinden levhalar bulunmaktadır. Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden, Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı (13. yüzyıl), Ahi Şerafettin Sandukası (14. yüzyıl), Nevşehir Ürgüp’ün Damsa Köyü Taşhur Paşa Camii mihrabı (12. yüzyıl), Siirt Ulu Camii Mimberi (12. yüzyıl) Merzifon Çelebi Sultan Medresesi Kapısı (15. yüzyıl) müzemizin önemli eserlerindendir. VII. Dönem T.B.M.M. üyesi Besim Atalay’ın müzeye armağan ettiği koleksiyonu çeşitli devirlere ait Türk sanat tarihlerini içermektedir.
Müzede özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihi ile ilgili eserleri içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadır.
Hangi otobüsler Sapancaya gider Sapancaya giden otobüsler hangileri Sapanca otobüsleri
İstanbul’dan Sapanca’ya geleceksiniz, günün her saatinde otobüs bulmanız mümkün. Sakarya-İstanbul arasında hizmet veren iki firma günün erken saatlerinden, geç vakitlere kadar talebi karşılayacak şekilde yolcu taşıyorlar Sapancaya giden otobüs firmaları Sapanca Metro Turizm Sapanca Vib Turizm
Saroz Körfezi Tatil Yerleri hakkında bilgi; Saros Körfezi kendi kendini temizlemesi ve etrafinda yoğun yerleşimlerin bulunmamasıyla çok uzun yıllar kirlenmeyecek nadir denizlerden biridir.
Saroz Körfezi Tatil Yerleri
Saroz Körfezi Tatil Yeri Erikli
Saros Körfezinin en popüler sahillerinden biri olan Erikli, genis ve temiz kumsallarla kaplidir. Turizm isletme belgeli tesisleri, pansiyon ve apart otelleriyle Erikli, Trakya`da yaz aylarinda eglence ve dogal güzellikleri arayanlarin gözdesi. Erikli`nin, Istanbul da dahil olmak üzere Trakya`daki tüm merkezlere yakin olmasi da tatilciler için ayrica bir avantaj.
Saroz Körfezi Tatil Yeri Yayla
Saros Körfezi`nin bir diger tatil yeri de Yayla sahili… Nüfus yogunlugu ve yapilasma zenginligi, Yayla`da bir “sahil kenti” havasi veriyor… Yayla, genel olarak sakin ve dinlenme amaciyla gelinen güzel bir sahil… Çok çesitli bitki örtüsüne sahip ormanlar, Saros körfezi kiyilarina kadar uzaniyor. Tertemiz sulariyla körfez, ormanla birlikte harika bir uyum sergiliyor.
Saroz Körfezi Tatil Yeri Gökçetepe
Saros Körfezi`nin kumsal alanlarinin disinda kalan bir çok yer, orman ile iç içedir. Özelikle Gökçetepe ( Mariz) bölgesi, bu konuda görülmesi gereken ender bir yerlesim birimidir.
Canli akvaryum
Son yillarda Dalis cenneti övgüsüne sahip olmaya baslayan Saros Körfezi, bu sporu yapan yada ögrenmeye gelen binlerce kisiye kucak açmaktadir.
Dibinde yüzlerce canli türü barindiran Saros, mercan olusumlarinin fazlasiyla da dalgiçlarin ve sualti fotografçilarinin gözdesidir.
Türkiyenin birçok dalis kulübü için Saros Körfezi, canli akvaryum niteligi tasiyor.
Yelken keyfi Saros’da yaşanır.
Saros Körfezi, yelken ve rüzgar sörfü sporuna uygunlugu açisindan, düsnyadaki sayili körfezlerden biridir.
İstanbula Yakın Doğal Güzellikler İstanbula Yakın Yerler İstanbula Yakın Tatil Yerleri
AĞVA İstanbul’a arabayla 1.5 saat, otobüsle ise 2.5 saat mesafede bulunan, bir yanında Yeşilçay diğer yanın da ise Göksu deresinin bulunduğu, yeşilin bin bir tonunu barındıran, Karadeniz’e bakan altın sarısı kumsalı olan şirin bir ilçe.
ŞİLE İstanbul’a arabayla yarım saat 40 dakika, otobüs ile 1.5 saat mesafede bulunan, İstanbul’un akciğerleri olarak adlandırılan Şile, doğal güzellikleri, eşsiz kumsalı ve denizi ile İstanbul’un gözbebeği olmayı başarmış bir tatil beldesi.
POLENEZKÖY İstanbul’dan arabayla yarım saat, otobüsle ise 1 saat mesafede yer alan, vakti zamanında Polonyalılar tarafından kurulan bu kasaba, şehrin gürültüsünden kaçıp rahat bir nefes almak ve kendini doğanın kollarına bırakmak isteyenler için en doğru adres.
KERPE Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde bulunan Kerpe İstanbul’dan arabayla sadece 1.5 saat ve otobüsle ise 2.5 saatlik bir mesafede bulunuyor. Kerpe doğallığını kaybetmemiş ormanları ile, uzun ve geniş kumsalları ve sakinliğiyle tatil yapmak isteyenler için iyi bir tercih.
İĞNEADA İstanbul’dan özel araçla 2.5 saat otobüs ile ise 3.5 saat mesafede yer alan İğneada, geniş kumsalı, koruma altındaki yedi gölü, zengin doğası oksijen çadırından farksız havası ve bünyesinde sakladığı sürprizlerle tatil için çok ama çok cazip.
KİLYOS Trafik kargaşasından uzak ve sakin bir ortamda deniz ve doğa içinde hafta sonu tatili ve dinlencesi yaşamak istiyorsanız, İstanbul’un Sarıyer ilçesinin bu güzel beldesi Kilyos’u ziyaret edebilir, yaz aylarında plaj ve deniz keyfini sürebilirsiniz.
AVŞA 4 tarafı denizle çevreli bu ada kumsalları ve eşsiz manzarası ile ön plana çıkıyor. Özellikle şahin tepesinden nefis bir günbatımını izleyerek doyumsuz bir tatil yapabilirsiniz.
KARASU Maviyle yeşilin buluştuğu eşsiz bir yer olan Karasu keşfedilememiş yapısıyla sizleri çağırıyor. Sakin ve sessiz bir tatil geçirmek isteyenler için birebir.
ŞARKÖY Türkiye’nin en uzun ve dünyanın ise en uzun 12. kumsalına sahip Şarköy’ün denizi de ender denizlere verilen mavi bayrağa sahip. Deniz, balık, üzüm ve karidesin merkezi olan Şarköy doğasıyla dikkatleri üstüne çekiyor.