Amerikalı otelci Hilton, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’den başlayarak çok başarılı bir otel zinciri kurdu. Hilton adı dünya çapında lüks otelcilik kavramıyla özdeşleşmiştir.
Hilton, San Antonio/New Mexico’da Norveçli bir göçmen baba ile Alman kökenli bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası, at arabasıyla seyahat edenlerin geceleyebilecekleri ve alışveriş edebilecekleri bir posta arabası istasyonunu kazançlı bir biçimde işletiyordu. Conrad önceleri Roswell/New Mexico’daki askeri okula devam etti, ardından da 1900 yılında Santa Fe Kolejinden mezun oldu. 1907’den sonra doğduğu eyalette Socorro Maden Akademisinde üç yıl okudu.
Bankacılık Okulunu başarıyla bitirdikten sonra, Hilton babasının işine girdi ve burada öncelikle istasyona bağlı olarak işletilen pansiyonun işlerine eğildi. Bankacılıkta da ilk deneyimlerini elde ettikten sonra, kökten bir değişiklik yapma cesaretini gösterdi. Babasıyla birlikte doğduğu kentte New Mexico State Bank adı altında kendi bankalarını kurdular. Vezneci olarak bir “çıraklık” dönemi geçirdikten sonra, 27 yaşındaki genç Hilton bankanın yönetimini üzerine aldı. Bu şekilde kısa zamanda yerel bir itibar kazanan Hilton, politikaya atılarak 19I2’de New Mexico parlamentosuna milletvekili olarak girmeyi başardı.
Babasının ölümü ve Birinci Dünya Savaşı Hilton’un hayatını değiştirdi. 1917’den başlayarak Avrupa’da subay olarak savaştıktan sonra, bankacılık işlerinin bundan sonraki büyümesiyle ilgili olarak kendi başına sorumluluğu yüklenmeyi denediyse de, bunu başaramadı. Hilton bunun üzerine meslek değiştirdi ve 1919/20 yıllarında Texas’ta üç tane küçük otel satın aldı. Otelcilik sektöründe hemen başarılı olunca, bundan böyle bütün emlak işlerini yürütecek olan Hilton Hotel Company adlı bir anonim şirket kurdu. Yine de fınans uzmanı Hilton, önceleri, otel alımları için yeterli parasal temele sahip değildi. Tanrıya güvenmek ve çalışma azmini göstermek koşuluyla her işin üstesinden gelinebileceğine ilişkin parolasına sadık kalarak, 20’li yıllardan sonra kazançlı yeni bir alımda her şeyini riske ediyordu. Bu riskleri almakla hata etmediği kısa zamanda belli oldu. Her ne kadar 30’lu yılların başındaki dünya ekonomi krizi yüzünden sarsıntı geçirdiyse de kredi alımları kazançlı oldu ve otellerinin sayısı giderek arttı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pekçok ünlü otel, durgunluk yıllarından sonra borca batmışken, Hilton bu durumdan, lüks otel sahipleri sınıfına girebilmek için yararlandı. Dünya çapında en büyük otellerden biri sayılan Chicago’daki Stevens otelini 3 milyon dolara satın alarak ilk vurgununu vurdu. Bu otelin 4.5 milyon dolar tutarındaki yüksek borçlarını rekor denilebilecek bir zamanda ödeyerek, 50’li yıllardan sonra büyük kazançlar sağladı. Hilton birkaç yıl içinde, aralarında New York’taki Waldorf-Astoria ve Plaza otelleri de bulunmak üzere, ABD’nin büyük kentlerindeki “birinci adresler”den çok sayıda edindi. Hilton otellerinde personel açısından mümkün olan en yüksek standardın tutturulmasına çok önem veriyordu. 1947’de, birlikte bir çocuk sahibi olduğu ikinci karısı aktris Zsa Zsa Gabor’dan boşandı (ilk evliliğini Mary Barron ile yapmış ve ondan üç çocuk sahibi olmuştu).
Hilton kendi ülkesinde başarılı olduktan sonra, 1948’de 61 yaşına geldiğinde, uluslararası otelcilik işine girdi. Hilton International Inc. şirketini kurarak önceleri Orta ve Güney Amerika’da büyük başarılar kaydetti. Beş yıl sonra Madrid’teki Castellana otelini satın alarak otel zincirini böylelikle Avrupa’ya da yaymış oldu ve burada başkaları yanı sıra yerleşik bir otel zinciri olan Ritz ile rekabete girdi. 50’li yılların sonuna kadar 54 ülkede Hilton zincirine bağlı otel şubeleri açıldı.
60’lı yılların ortasında 78 yaşına gelen baba Hilton, işletmelerinin yönetimini oğlu Barron’a devretmekle birlikte resmen şirketinin başkanı olmaya devam etti.
1976’da Mary Frances Hilton ile üçüncü evliliğini yaptı. 91 yaşında 1979’da Santa Monica/Kaliforniya’da hayata veda etti. Mükemmelliyetçiliğiyle tanınan Hilton’un son sözlerinin, “duş perdesi banyonun içine sarkıtılmalı” olduğu söylenir.