Kuzey Almanyalı Johannes Brahms’ın babası Hamburgta kontrbasçıydı. Brahmsda küçüklüğünde dans yerlerinde çalmıştı. Oradan, büyük kemancı Joseph Joachim vasıtasıyla Robert Schumannın muhitine girdi.
Brahmsta müziğe yeni imkanlar açacak bir kudret sezen Schumann, bu başlık altında yazdığı bir makale ile onu dünyaya tanıttı. Detmoldde huzur içinde geçirdiği senelerden sonra Hamburgta kendisini deneyen Brahms, Göttingen ve Bonn şehirlerine gidip oralarda bir müddet kaldı. Mürzzuschlag ve Tutzing gibi küçük kasabalarda geçirdiği günler eserleri için önemli tesirler yarattı. Nihayet Viyanaya yerleşti. Bu, Brahmsın talihini tayin eden, hayatının son durağı oldu. Bruckner gibi Brahmsda bekar kalmıştır. Fakat sayısı pek fazla olan dostları ki başta Clara Schumann, joseph Joachim, Hans von Bülow, Theodor Billroth geliyordu- geçimsiz olarak tanınan ihtiyarı hayata bağladı.
Fakat her zaman, resimlerde ve kitaplarda gördüğümüz beyaz sakallı ihtiyar değildi. Genç Brahms hülyalar ve romantik heyecanlarla dolu coşkun bir delikanlıydı. Hoffmann vari (1776-1822 şair besteci ve ressam) bir şekilde kendini genç bir Johannes Kreisler olarak görüyordu. Yukarıda söylediğimiz gibi, istemiyerel fikir ihtilaflarına karıştı. Fakat zaman onu destekledi ve başarıya ulaştırdı.
Coşkun delikanlı Brahms olgunlaşarak formlara bağlı bir klasikçi oldu. Haydn ve Handelden daha gerilere giderek Bach ve onun manevi atalarıyla ilgilendi, böylece bu seviyeye yükseldi. Devrin görüşü dahilinde halk türküleri ile uğraştı ve bu yolda, yeniden uyanan tarihi düşünüşün neticesi olarak canlanan eski stillere karşı sevgi ve ilgi gösterdi. Böylece senfoniler, sonatlar, Schubert ve Schumann ruhundan mülhem olan oda müziği eserleri, konçertolar, liedler ve lirik piyano ğarçaları yanında moteler, org eserleri ve dini mahiyette olan eserler yarattı (Alman Requiemi).
Viyanada yerleşmesi, hiç değişmeyen ve ayrı tabiatta bir kuzey Almanyalı olmasına rağmen Viyanayı sevmesi dikkate değer bir özellik taşımaktadır. Schumannın yapamadığı şeye, yani klasiklerden sonraki Viyanada hayal kırıklığına uğramamaya muvaffak oldu. Bachın ve Bachtan önceki zamanların şekillendirme ve ifade tarzını klasiklerin zihniyeti ile kaynaştırarak kendi stilini yarattı. Brahmsın ifadesinde bir güz havası melankoli kabilinden acı bir havanın esmekte olduğu söylendi. Brahmsın neşelenmek isteyince (mezar benim sevincimdir) koralini söylediği nükte olarak anlatılırdı. Bu söz kötü niyetle söylenmiştir. Fakat birazda gerçeğin ifadesidir. (Onun stili bir gelişmenin, mazinin derinliklerine yönelen bir bakıştır).
Bu bakış Brahmsıa ve kendisinden sonra gelenlere birçok malümat kazandırmıştır. Bach külliyatı yayınlarının en ciddi mesai ortaklarından biri olan Brahms, bugün mevcudiyeti tabii görünen definelerin meydana çıkarılmasına yardım etmiştir. Bunu hiç unutmamak gerekir.
Şunu da unutmamalıdır ki, Max Reger Brahmstan ilham almıştır. Wagneri takip edenler yanında, müziği hakimiyetleri altına alan, kütleler halinde ortaya çıkan Brahminler (Brahms taraftarları ve taklitçileri) ile ne Reger ne de bizzat Brahmsın hiç bir ilgisi yoktur.