Ronald Reagon

Ronald Reagan, 6 Şubat 1911’de, Nellie ve John Reagan’ın ikinci oğlu olarak Tampico’da (Illinois) dünyaya geldi. Eureka College’den 1932 yılında mezun olan Reagan, 5 yıl boyunca radyoda spiker olarak çalıştı ve 1937 yılında ilk filmi “Love Is on the Air”de rol aldı. Hollywood’da siyasete gireceğinin işaretlerini veren Reagan, hep Demokrat Parti’ye yakınlığıyla bilindi. Ancak 1962’de Cumhuriyetçi Parti’ye geçti ve ünlü Hollywood yıldızlarının aleyhteki propagandasına rağmen 1966’da Kaliforniya valisi seçildi.

Daha o dönemde gözünü diktiği ABD başkanlık koltuğuna, karşılaştığı zorluklar karşısında pes etmeyerek 1980’de oturdu. Yemin ettiği gün, İran rehine krizinin çözülmesi, iki ay sonra ise bir suikast girişiminden kurtulması, Hollywood’dan kalma ‘kahraman’ imajını pekiştirmesine neden oldu. 1984’te büyük bir oy farkıyla ikinci kez başkan seçilen Reagan rotasını bu kez, komünizm ve SSCB’ye çevirdi. Silahlanma harcamalarını artırdı ve SSCB’nin rekabet edemeyeceği maliyetteki ‘Yıldız Savaşları’ projesini geliştirdi. Bir yandan da 1985’te iktidara gelen SSCB lideri Mihail Gorbaçov’la beklenmedik bir yakınlık kurdu. 

SSCB’de reform çabalarına destek verir göründü, Orta Menzilli Nükleer Silahlar anlaşmasını imzaladı ve Soğuk Savaş’ın Washington lehine sonuçlanması ona ‘SSCB’yi dağıtan lider’ ünvanını kazandırdı. Birçok siyasetçiye göre Reagan, Gorbaçov’a, Sovyetler’in sonunun gelmesi için yardımcı olmuştu. Reagan’ın savunma proje ve harcamalarına ‘nefesi yetmeyen’ SSCB’nin ‘oyundan çekildiği’ yorumları yapılmaya başladı. Reagan, 1989’da görevden ayrılırken, seçimi dönemin Başkan Yardımcısı George Bush kazandı. Uzmanlara göre ‘selefi’nin Sovyet politikasını aynen uygulayan Bush da ‘Reagan’ın ektiğini biçti’ ve SSCB Aralık 1991’de resmen dağıldı. ‘Sovyetler’i dağıtan adam’ sıfatı alan Reagan’ın iki dönemlik başkanlık döneminde, dünya siyasetinde ‘baş ağrıları’ da oldu. Lübnan iç savaşına müdahale etmesinin karşılığını Ekim 1983 yılında 250 deniz piyadesinin öldürüldüğü bombalı saldırıyla aldı.

Dünya tarihinde sağ politikalara yeni bir nefes getiren Ronald Reagan, bu özelliğini, Arjantin’le yaşanan Falkland Adaları savaşında destek verdiği dönemin Britanya Başbakanı Margareth Thatcher ile de paylaştı. 

İRAN’DAN KONTRALARA 

Hiç şüphesiz Reagan için en önemli olaylardan biri ABD İran ilişkilerinde yaşanan gelişmelerdi. 20 Ocak 1981’te başkanlık yemini ettiği gün, ABD-İran ilişkilerinin iyice gerilmesine neden olan rehine krizi çözülen Reagan’ı bekleyen en zor dönem yine İran’la ilişkiler oldu. ‘İran-gate’ diye tarihe geçen, İran’a yasadışı silah satışının ortaya çıkması, ‘karizmatik’ Reagan’ın koltuğunu salladı. İran İslam Devrimi’nin ardından başlayan ve 1980-1988 arasında süren İran-Irak savaşı Reagan’ın dış politika gündemini uzun bir süre bu bölgeye endekslemesine neden oldu. 1986’da Reagan yönetiminin, Kongre’nin kararlarına aykırı olarak Lübnan’daki ABD’li rehinelerin kurtarılması karşılığında İran’a gizlice silah sattığı ortaya çıktı. Soruşturmada, İran’dan elde edilen paranın Nikaragua’daki solcu Sandinista hükümetiyle çatışan ‘Kontralara’ gönderildiği ortaya çıktı. Reagan, ‘İran’a gizlice silah satışına onay verdiğini’ doğruladı. Satışı düzenlediği gerekçesiyle albay Oliver North görevden alındı, amiral John Pointexter istifa etti. Reagan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise intihara kalkıştı. Komisyon raporu Reagan’ın bağlantısını asla kanıtlayamadı ancak ‘Amerikan halkına yalan söylemekle’ itham etti.

Reagan döneminde Latin Amerika ülkelerine karşı müdahaleler 300 bin kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların yaşandığı Nikaragua’yla sınırlı kalmadı. 1977’de ABD’nin sağcılara 3 milyar doları bulan yardım sağladığı El Salvador’daki iç savaşta 50 bin sivil öldü. 

ALZHEİMER TEŞHİSİ KONMUŞTU 

Reagan, ikinci başkanlık döneminin dolmasının ardından Şubat 1989’da emekliye ayrıldı. ABD’nin en uzun yaşayan başkanı olan ve 5 Kasım 1994’de alzheimer teşhisi konulan Ronald Reagan’a, 7 Haziran 2004 tarihinde öldü.

Reagan’ın ölümünün ardından eski ve yeni dünya liderlerinden Amerikan başkentine övgülerle dolu taziye mesajları yağmaya başladı. Başkan Bush da Reagan’ın ölümünü büyük bir kayıp olarak niteleyerek, Reagan’ın öldüğünün günün ülkesi için acı bir gün olduğunu söyledi. Bush, güçlü karakteri ve iyi kalpliliğiyle Amerikalıların saygısını kazanan Reagan’ın ardında düzene soktuğu bir ülke ve yardım ettiği bir dünya bıraktığını dile getirdi. Reagan’ın ‘çalışma arkadaşı’ İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher ise eski başkanın gerçek bir kahraman olduğunu dile getirerek, kendisinin özgür dünya tarafından minnetle yad edileceğini belirtti. SSCB’nin son lideri Mihail Gorbaçov da Reagan’ın dünya ve ülkesi için çok önemli bir tarihî kişilik olduğunu belirterek Rusya’nın Reagan’ı övgüyle hatırlayacağını kaydetti. Papa II. John Paul ise komünizmin olmadığı bir dünya görüşünü benimseyen Reagan’ın ölümünden dolayı büyük üzüntü duyduğunu açıkladı.

 En ilginç mesaj ise Libya lideri Muammer Kaddafi’den geldi. Kaddafi, Reagan’ın 1986’da Libya’ya yapılan hava saldırısı sebebiyle “mahkemede hesap vermeden” ölmesinden üzüntü duyduğunu söyledi.

Tags:

Leave a Reply