Dört İngiliz genç adamın oluşturduğu dünyaca ünlü dans müzik grubu Prodigy, 1990 yılının sonlarında kuruldu. Arkalarındaki en önemli müzikal güç, Liam Howlett’a aitti. Kariyerine “Cut To Kill” isimli bir grupta DJ olarak başlayan Howlett, bir süre sonra ayrılarak house ve rave türleriyle ilgilenmeye başladı. The Barn isimli bir kulüpte, iki metre boyunda bir James Brown hayranı olan Leeroy Thornhill ve seyahat için orada bulunan Keith Flint ile tanıştı. Keith ve Leeroy, Liam’a, yanında kayıtlarının bulunduğu bir kaset olup olmadığını sordular. Birkaç parça dinledikten sonra canlı performans yapmaları halinde dans ederek Liam’a eşlik edebileceklerini söylediler.
Ziggy isimli bir arkadaşları 1990 yılında Labyrinth adlı bir yerde canlı program organize etti. Dansçılar Keith, Leeroy, Keith’in arkadaşı Sharky ve Liam, performans için hazırdılar. Maxim Reality’nin (Keith “Keeti” Palmer) de katılmasıyla ilk canlı performanslarını 250 dinleyene sunmuş oldular. Bu beş yetenekli adam, bir süre sonra “Prodigy” adını verdikleri gruplarıyla müzik yolculuklarına başladılar.
Sharky’nin gruptan ayrılmasının ve XL Records kayıt şirketiyle anlaşmalarının ardından 1991 yılının Şubat ayında, dört parçadan oluşan “What Evil Lurks” isimli ilk çalışmalarını piyasaya sürdüler ve 7.000 kopya satmayı başardılar. Albümün yükselen grafiği sayesinde çeşitli kulüplerde sayısız canlı program yapma şansı bulan grup, bir sonraki single çalışması “Charly” ile yeniden dinleyicilerinin karşısına çıktı. İnanılmaz bir ilgiyle karşılanan parça; İngiltere single listesine üç, dans listesine ise birinci sıradan giriş yaptı.
“Charly”den sonra “Everybody In The Place” ile yeniden gündeme oturdular. Müzik listelerinde uzun süre ikinci sıradaki yerini koruyan çalışmaya zirve keyfini yaşatmayan, dünyaca ünlü Queen grubunun “Bohemian Rhapsody” şarkısının yeniden düzenlemesiydi. Grubun büyük ilgi gören bu albümünde “Fire” ve “Out of Space” gibi gelecekte birer Prodigy klasiği olarak anılacak parçalar yer alıyordu. 1992 yılının Kasım ayında Prodigy, ilk uzun albümlerini piyasaya çıkardılar. “Experience” (Tecrübe) adını taşıyan çalışma, özgün tarzı ve tazeliğiyle dikkate değer kalitedeydi. Ancak Paul Oakenfold ve Moby ile birlikte gerçekleştirilen tanıtım turları çeşitli sorunları beraberinde getirdi. Yaşanan bazı sıkıntılı gelişmelerle güç kaybeden topluluk, 1993 yılında kaydettiği “One Love” ile toparlanmaya çalıştı.
Farklı tarzı ve hissettirdiği yenilik duygusuyla dikkatleri üzerine çeken “One Love”, gruptaki değişim rüzgarlarının etkilerinden biriydi. “No Good (Start The Dance)”i çıkarmalarıyla birlikte Liam yeni bir albüm üzerinde çalışmaya başladı. 1994 yılının Temmuz ayında raflardaki yerini alan “Music For The Jilted Generation” (Yüzüstü Bırakılan Nesil İçin Müzik) ile kariyerlerinin en büyük başarısını elde ettiler. Listelerde bir numaraya yükselen ve İngiltere En İyi 10 sıralamasında tam 4 ay boyunca kendisine yer bulan albüm, bir milyondan fazla satıldı. Bu gelişmelerin ardından grup, uluslararası alanda başarıyı yakalamak için harekete geçti. 20’den fazla ülkede müzikseverlerle buluşan Prodigy, “Voodoo People” ve “”Poison” isimli singlelarıyla başarısını pekiştirdi.
“Music For The Jilted Generation”ın gördüğü olağanüstü ilginin ardından tüm Amerika’yı, Avustralya’yı ve Avrupa’yı kapsayan uzun bir turneye çıktılar. En büyük dans festivallerinden biri olan Tribal Gathering’de de sahne alan grup, Glastonbury 95’te de boy gösterdi. Keith bu turnede saçını boyadı ve imajını değiştirdi. Prodigy tarihindeki bir diğer mihenk taşı da, 1996 yılının Mart ayında sunulan “Firestarter” isimli çalışmaydı. Yarım milyon kopyanın satıldığı İngiltere de dahil olmak üzere altı Avrupa ülkesindeki müzik listelerinde birinci sıraya yükselen ve zirveyi uzun süre kimseye bırakmayan şarkı, video klip çalışmasıyla da büyük ilgi gördü.
“Firestarter” adlı şarkıyı, gruba başarıların en büyüğünü getirecek olan “Breathe” izledi. Kısa sürede dünya çapında 700.000 satış rakamına ulaşan ve grubun en görkemli hisler uyandıran parçalarından biri olarak dikkat çeken “Breathe”in tarzı, Prodigy’nin isyankar değişiminin de göstergelerinden biriydi. Ancak bu durumun en güzel örneği, sıradaki çalışma olan “Smack My Bitch Up” oldu. Şarkının video klibinin yayını çok sayıda televizyon kanalında yasaklandı. Prodigy’nin üçüncü uzun albümü olan “The Fat of The Land”, 1997 yılının ortalarında yayınlandı. Grup, yine müthiş bir uluslararası başarıya ulaştı. İçinde Amerika’nın da bulunduğu 22 ülkenin müzik listelerini altüst eden albümün, tüm dünyada bir yıl içinde tam 7 milyon kopyası satıldı.
Ünü bütün dünyaya yayılan Prodigy’nin dahi elemanları, 1998 ila 1999 yıllarında biraz rahatlamayı ve kendilerine zaman ayırmayı tercih ettiler. Zaman zaman birlikte sahne aldılarsa da bu iki senenin çoğunu kendi çalışmalarına ayırdılar. Bu dönemde ön plana çıkan işler; Liam’ın canlı DJ performansları, Maxim’in “My Web” isimli solo single çalışması ve Leeroy’un “Leave Me Alone” remixi (yeniden düzenleme) oldu. “Smack My Bitch Up”tan sonra çıkan ilk resmi Prodigy albümü, “Dirtchamber Sessions Volume I” oldu. 1999 yılının Şubat ayında müzik marketlerdeki yerini alan çalışma, gerçekten mükemmel parçalar içeriyordu. Ancak grup elemanlarının ayrı ayrı yaptıkları işlerin etkisinden olsa gerek, daha önceki Prodigy klasikleri kadar beğeni kazanmadı.
2000 yılında yeni albümün sinyallerini vermeye başladılar. Ancak beklenen olmadı ve yalnızca albümün ismi duyurulabildi: “Always Outnumbered, Never Outgunned”… Çıkan haberler, Prodigy elemanlarının zamanlarının büyük bölümünü dinlenerek ve grupla ilgili olmayan işler yaparak geçirdikleri yönündeydi. Ancak 2000 yılı, grup için tümüyle sessiz sakin geçmedi. En azından Maxim ve Leeroy, oldukça önemli bir işe imza attılar. Yeni solo çalışmalarını oluşturan ikili, “Carmen Queasy” ve “Scheming” ile yaptıkları çıkışı “Hell’s Kitchen” ile sürdürdüler. Leeroy, takma adı olan Longman’i Flightcrank ile değiştirdi ve üç yeni şarkı içeren ikinci solo single çalışması “Flightcrank EP”yi beğeniye sundu. 2001 yılında ise resmi olarak yayınlanan “Beyond All Reasonable Doubt” ile dinleyenlerinin karşısına çıktı.
Prodigy hayranları, solo çalışmalardan tam anlamıyla memnun olmadı. Klasikleşmiş, baştan çıkarıcı Prodigy tarzını hissetmek isteyen dinleyenler, aynı havayı yakalayamamaktan şikayetçiydiler. Tarzı gruptan farklı da olsa gerçek olan; bu iki başarılı müzisyenin, kazandıkları tecrübeyle kimseye bağlı kalmadan da göz kamaştırıcı işler yapabileceklerini göstermiş olmalarıydı. Yaklaşık dokuz yıl boyunca bozulmayan ve efsaneleşen dört kişilik Prodigy kadrosu, 2001 yılının Nisan ayında ilk kaybını verdi. Leeroy Thornhill, kendi çalışmalarına yoğunlaşmak için gruptan ayrıldı. Yaptığı açıklamada “Dokuz yıl boyunca Prodigy’nin bir üyesi olmaktan hep mutluluk duydum. Birlikte çok güzel şeyler yaşadık. Ancak artık ben de Flightcrank gibi tümüyle kendi müziğime konsantre olmak istiyorum. Gruba gelecekte daha büyük başarılar dilerim.” ifadesini kullanan Leeroy’a Liam’dan aynı olgunlukta, arkadaşça bir yanıt geldi: “Leeroy’un, solo kariyerinde de büyük başarılar kazanmasını temenni ederim.” Ayrıca Prodigy’nin dahi müzisyeni, toplulukla ilgili çıkan asılsız haberleri de şu sözüyle yanıtlamıştı: “Bu olay grubun ilerleyişini veya müzikal tarzını değiştirmeyecektir.
2001 yılının devamında “Trigger” ve “Nuclear” isimli 2 şarkı daha kaydeden grup, 2002’de Avustralya’daki Big Day Out festivalinde de 6 yeni çalışmayla dinleyicilerini coşturdu. Ancak yalnızca “Baby’s Got A Temper” adlı parça ortaya çıkarıldı. İçinde “Firestarter”dan da bir bölümün yer aldığı şarkı, video klibi ve klasikleşmiş Prodigy tarzına olan yakınlığıyla büyük ilgi gördü. Prodigy’nin geleceği kimse tarafından kestirilemiyor olsa da, geçmişteki kusursuz işleri ve her biri birer müzikal deha olan elemanlarıyla, yapacakları her işin büyük yankı uyandıracağı, şüphe götürmeyen bir gerçek gibi görünüyor.