Levent Timurhan

Haziran 30th, 2012

1955 yılında Ankara’da doğdu. 1980 Admma Mimarlık Fakültesinden mezun oldu. Öğrenciliği  yıllarında Behruz Çinici Mimarlıkta çalıştı. 1986 yılında DHMİ yarışmasından aldığı 1.ödül ile Timöz mimarlık ltd.şti. ni kurdu. Yerli yabancı katılımcılarla birlikte Çalışmalarını gerçekleştirmekte ve
Mimari ,görsel sanatlar yarışmalarına katılmaktadır.

Mimari yaratıcılığında, çevreye saygılı, yenilikçi, çağdaş, geçmişten öykünmek değil, geçmişin zenginliğinden yararlanabilmek adına ilham kaynaklarını kullanmayı tercih etmektedir.

Ödüller;

-Klasik ve Orijinal Türk Mimarisinin Mekan ve Estetik Olarak Çağdaş Yorumu
 Atatürk Hava Limanı Dış Hatlar Terminali Çarşı Merkezi Mim.proje yarışması‘1.Ödül.’’
-Petrol Ofisi  Mimari Proje Yarışması. ‘Satın alma Ödülü.’
-Uluslararası İzmir Kültür Park Çevre Düzenlemesi Ve Fuar Kompleksi
 Mimari Proje Yarışması /İzmir. ‘1.Mansiyon Ödülü.’
-Bilintur A.Ş.Bilkent Oteli Banket Salonları ve Yüzme Havuzu
 Davetli Mimari Proje Yarışması./Ankara. ‘1.ödül.’
-Vakıflar Bankası davetli mimari proje yarışması ‘2.ödül.’
-50 Yıl Parkı Şehitler Anıtı Kompleksi Kentsel Tasarım,Peyzaj Mimarlığı,Plastik Sanatlar
 İçerikli Mimari Proje Yarışması/Ankara ‘1.Mansiyon Ödülü.’
-T.C Kültür Bakanlığı Fatih Sultan Mehmet Anıtı Plastik Sanatlar İçerikli Mimari Proje
  Yarışması/İstanbul. 1. ödüle değer  proje bulunmuştur…
-Anadolu Üniversitesi 50.Yıl Anıtı Proje Yarışması  ‘Seçilen Eşdeğer 5 Ödül ’İçindedir.

Nail Çakırhan

Haziran 30th, 2012

1910 yılında Muğla’nın Ula ilçesinde doğan Nail Çakırhan, ilköğrenimini Ula’da, ortaöğrenimini de Konya’da tamamlar. 17 yaşında 1927 yılında Konya’da “Kervan” dergisini çıkarır, daha sonra İstanbul’a giderek “Resimli Ay” dergisinde çalışmaya başlar.

İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümüne devam eden Çakırhan, bu arada Nazım Hikmet Ran’la tanışır. Nazım Hikmet’le dostlukları kısa sürede ilerler, 1930’da ortak kitapları “1 1=Bir”i çıkarırlar.

Hayranlık duyduğu sosyalizmi tam olarak öğrenebilmek için Sovyetler Birliği’ne giden Çakırhan, Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli sağlık sorunları yaşar.

1970 yılında, doktor tavsiyesine uyarak eşiyle birlikte Akyaka’ya yerleşen Çakırhan, burada iki ustanın yardımıyla projesini kendi çizdiği evler yapar. Yaptığı evler beldede yaşayan insanların ve turistlerin ilgisini çeker. Ardından çok sayıda insan, “Nail Çakırhan Mimarisi” adı verilen bu evlerden yaptırmaya başlar.

Geleneksel mimariyi korumak için yoğun çaba harcayan ve insanlara örnek olan Çakırhan’a 1983’te, dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden “Ağa Han Uluslararası Mimarlık ödülü” verildi.

Mimarlık eğitimi almamış, kendi kendini yetiştirmiş birinin böylesi önemli bir ödüle layık görülmesi akademik çevreleri ayağa kaldırır. Mimarlıkta alaylı-mektepli, geleneksel-çağdaş tartışmaları yıllarca sürer.

Ödülden gelen parayle Muğla’daki eski bir hanı “kültürevi” olarak restore eder. Ardından otel inşaatları, Letonia, Montana gibi büyük tatil köyleri gelir.

Akyaka, Dalyan, Bodrum, Muğla, Datça, Fethiye’deki birbirinden güzel yapılarıyla geçmişin değerlerini günümüze ve geleceğe bağlayan bir ad olarak efsaneleşir.

Ünlü şair, edebiyatçı ve mimar Nail Çakırhan 10 Ekim 2008 tarihinde Muğla’da vefat etti. Mimarlık eğitimi almayan Çakırhan, Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanmıştı.

Muğla’daki Özel Yücelen hastanesi’nde 16 gündür kolon kanseri tedavisi gören Nail Çakırhan, 98 yaşında hayata gözlerini yumdu. Çakırhan, Pazartesi günü tedavi gördüğü hastanede düzenlenen cenaze töreninin ardından, Akyaka beldesinde bulunan aile kabristanında toprağa verildi.

Ali Cengizkan

Haziran 30th, 2012

Ali Cengizkan Ankara’da doğdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlik Fakültesi’ni bitirdi, aynı Fakülte’de yüksek lisans öğrenimi gördü.

Seyfi Arkan

Haziran 30th, 2012

1904 yılında Üsküdar’da dünyaya gelmiştir. Cumhuriyet döneminin önemli modernist mimarlarından biri olarak anılan Arkan, profesyonel mimarlık hayatının en etkin dönemi olan 1930-40 yılları arasında pek çok farklı projeye imza atmış ve bu yapılarında Batılı anlamda modern bir çizgi tutturmaya özen göstermiştir. Sade üslubunun yanısıra yapılarında öne çıkan mekânsal kurguların ve malzemelerin zenginliği ile Türkiye’nin belki de ilk çağdaş mimarlık örneklerine imza atmıştır. Hakkında pek fazla belge ve araştırma bulunmayan Arkan’ın sıkça bahsedilen en bilindik özelliği, Atatürk ile kurduğu yakın ilişki ve aynı dönemlerde hem Güzel Sanatlar Akademisi’nde hem de mimarlık ortamında bulunan Sedad Hakkı Eldem ile yaşadığı kişisel ve mesleki gerilimdir.

Seyfi Arkan’ın mimarlık eğitim hayatı Galatasaray Lisesi’nin orta kısmını tamamladıktan sonra kayıt olduğu Sanayi-i Nefise Mektebi ile başlar. Zeki Sayar, Şevki Balmumcu, Burhan Arif ve Sedad Hakkı Eldem ile aynı dönemde Akademi’de mimarlık eğitimi gören Arkan, o dönem Akademi’de ders veren iki hocadan Vedat Tek’in (diğeri Mongeri) grubuna katılmıştır. Öğrencilik hayatı sırasında İdare-i Fenniye adıyla bilinen bir şirket için çalışarak detay çizimleri ürettiği bilinen Arkan’ın, 1928 senesinde Akademi’den mezun olarak, 1929 senesinde kazandığı Çanakkale Şehitleri Abidesi Yarışması’nda aldığı derece sayesinde Almanya’ya gönderildiği bilinmektedir. Berlin’de Technische Hochschule’ye konuk öğrenci olarak katılan Arkan, bir yandan da Hans Poelzig’in atölyesinde çalışmıştır.

1933 senesinde Türkiye’ye dönen Seyfi Arkan, aynı sene Akademi’de Celal Esat Arseven’in yanında şehircilik dersleri vermeye başlamış ve Mısır Krallığı Hanedanı’ndan Nermin Hanım ile evlenmiştir.

Mimarın Türkiye’ye döndükten sonra tasarladığı bilinen ilk yapısı Suadiye’deki İhsan Sami Garan Villası’dır. Aynı sene Ankara’da yapılacak olan Hariciye Köşkü için açılan kısıtlı yarışmayı kazanan Arkan, bu sayede hem Ankara’da bürokratlar çevresinde tanınmaya başlamış, hem de Atatürk ile belirli bir yakınlık kurma şansına erişmiştir. 1933-34 yıllarında inşa edilen Hariciye Köşkü’nden hemen sonra Florya Deniz Köşkü tasarımı da Arkan’a verilmiştir.

Arkan’ın profesyonel mimarlık hayatındaki en verimli yılları olan 1930-40 yılları arasındaki on senelik dönemde; Gümüşsuyu’nda inşa edilen Üçler Apartmanı, Makbule Atadan Villası (Çankaya Camlı Köşk), Suadiye’de Salih Bozok Villası, Taksim Talimhane Apartmanı gibi yapılarının yanısıra, katıldığı Sümerbank Genel Müdürlük Binası, TBMM Binası gibi pek çok yarışmada aldığı ödüller de bulunmaktadır.

Arkan’ın çağdaş tutumu, üzerinde çalıştığı projelerin çeşitliği üzerinden de izlenebilir. Türkiye’nin öncü sosyal konut örneği olan Zonguldak Üzülmez ve Kozlu-Kılıç işçi sitelerinin yanısıra pek çok kent ve kasaba için hazırlanmış yerleşim planları, tip konut çalışmaları Türkiye’nin içinde bulunduğu döneme ait sosyal ve ekonomik durumun da göstergeleridir.

Hariciye Köşkü ve Makbule Atadan Villası için tasarladığı mobilya ve aydınlatma elemanları ise, onun bu çok yönlü mimarlığının önemli örneklerini oluşturmaktadır.
1933-1934 yıllarında açılan Çankaya Hariciye Köşkü Yarışması’nda birinciliği Seyfi Arkan’ın projesi aldı. Bu projeyle iyi bir uygulama örneği veren sanatçı bir süre sonra Atatürk’ün özel mimarı olarak görevlendirildi.

1940’lı yıllardan sonra hem kişisel hem de profesyonel hayatında bir kırılma yaşayan Arkan, bu dönemde ilk eşinden ayrılmış, ülkede baş gösteren ulusalcılık akımları ve değişen siyasi rejim karşısında mevcut işveren profilini de yitirmiştir. Bu dönemden sonra oldukça azalan mimari üretimi mimarın hem maddi hem de manevi anlamda çöküşüne neden olmuştur. Bu dönemde kendisine sipariş edilen THY Genel Müdürlük binası ve Tozkoparan Terminal binası gibi prestijli projelerin de iptal edilmesinden sonra kariyerinde hızlı bir düşüşe geçen mimar, meslek hayatını Elmadağ’da K Han’da bulunan ofisini zorlukla ayakta tutmaya çalışarak sürdürmüştür. Bu düşüş döneminin sonucunda 15 Temmuz 1966 tarihinde sağlık problemleri nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir. Borcundan dolayı mahkeme kararıyla tasfiye edilen bürosunda bulunan mimara ait çizimler ve belgeler de bu şekilde tarihe karışmıştır.

ÖNEMLİ YAPI VE PROJELERİ
1933 – Doktor İhsan Sami Garan Villası
1933-34 – Hariciye Köşkü, Ankara
1934 – Gündüz Villası
1935 – Zonguldak Kömür İşleri Büro Binası
1936 – Üzülmez Sitesi’nde: 30 Mühendis Evi, 60 Evli İşçi Evi, 65 Memur Evi, 8 Bekar İşçi Blok Evlerinin İnşası
1936 – E. Dahiliye Vekili Bay Şükrü Kaya Villası
1936 – Sümerbank Umum Müdürlük Binası
1936 – Kozlu Kömür- İş İdare Binası ve İşçi Evleri Sitesi
1936 – Florya Deniz Köşkü, İstanbul
1936 – Gümüşsuyu Üçler Apartmanı, İstanbul
1937 – Makbule Atadan Villası, Ankara
1937 – Dahiliye Vekili Köşkü
1937 – İller Bankası / Belediyeler Bankası Genel Müdürlüğü
1937 – Cemal Bey (Foto) Apartmanı
1937 – Prof. Selim Sırrı Tarcan-Villa Apartmanı
1939 – Taksim Talimhane Ayhan Apartmanı, İstanbul
1939 – İzmit Halkevi Binası
1940 – Suadiye Salih Bozok Villası, İstanbul
1940 – Edincik İmar Planı
1940 – Cemal Nevrol Villası
1940 – Bay Muhsin Erdener, Villa Apartmanı
1941 – Selim Ragıp Emeç Villası
1942 – Ekrem Uşaklıgil, Villa Apartmanı
1943 – Yozgat İmar Planı
1944 – Silahtarağa İlave Santral Binası
1944 – Hüseyin Kara Apartmanı
1950 – Türk Ticaret Bankası İkramiye Evleri
1951 – Akhisar Tütüncüler Bankası
1953 – Feneryolu’nda Bir Köşk
1956 – Halk Plaj Evleri

Emin Halid Onat

Haziran 30th, 2012

Mimar. 1908 yılında İstanbul’da doğdu. Anıtkabir’in tasarımında çalıştı. Beyazıt Numune Mektebi ve Vefa Sultanisi’nden sonra 1926’da Mühendis Mektebi’ne (sonradan Yüksek Mühendis Mektebi) girdi. Üstün başarısı nedeniyle üçüncü sınıftayken bu okula öğretim üyesi olmak üzere seçildi ve eğitimini tamamlaması için İsviçre’deki Zürich Teknik Üniversitesi’ne gönderildi. Otto Rudolf Salvisber’in öğrencisi oldu. Mimarlık eğitimini 1934’de tamamlayarak Türkiye’ye döndü.

1935’te Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi’ne müderris yardımcısı olarak atandı. 1938’de profesör oldu ve bu okulun mimarlık Şubesi başkanlığına getirildi. 1943’te Yüksek Mühendis Okulu İTÜ’ye dönüştürülünce, yeni kurulan Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanlığına seçildi ve iki dönem bu görevi sürdürdü. 1950-1953 yılları arasında İTÜ’nün rektörlüğünü yaptı. 1954-1957 yılları arasında İstanbul Milletvekilliği yaptıktan sonra üniversitedeki görevine döndü.

Emin Onat genel olarak tasarımlarını akılcı ve işlevci doğrultuda gerçekleştirmiş bir mimardır. İsviçre’de ilk öğrenciliği sırasında yapıyı işlevlerinden yola çıkarak biçimlendirmeye yönelik çağdaş mimarlık ilkelerini tanımış, bunları daha sonraki tasarımlarında uygulamıştır. Onun bu özelliği, çağdaş yapılarda eski Türk mimarlığına özgü öğelerin kumlanılmasıyla, ulusal bir mimarlık yaratılabileceğinin düşünüldüğü bir dönemde, mimarlar arasında bir denge sağlaması açısından önem taşır.

Gerek H. Eldem ile ortak çalışmalarında, gerekse çeşitli etkileri özgün ve çağdaş bir bireşime dönüştürme başarısını gösterdiği Anıtkabir tasarımında, bu yaklaşımının olumlu izleri açıkça görülür.

Emin Onat, Türk mimarlarını uluslar arası alanda da temsil etti. Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) Türkiye kesiminin çekirdeğini kurdu ve 1948’de İlozan’da yapılan ilk genel kurula katılan Türk mimarları arasında yer aldı. Mimarlık alanındaki çalışmaları nedeniyle, 1946’da Britanya Kraliet Mimarlık Enstitüsü (RIBA) tarafından onursal yazışman üyeliğene seçildi. Emin Onat 1956’da da AFC’deki Hannover Teknik Üniversitesi’nden onursal doktorluk ünvanı alan Emin Onat 17 Temmuz 1961 tarihinde İstanbul’da öldü.

Vedat Tek

Haziran 30th, 2012

Mimar Vedat Tek 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Girit’li Sırrı Paşa ile Türk edebiyat ve musikisinde değerli eserler bırakan Leyla Hanım’ın oğludur. Çocukluk yıllarını geçirdiği konakları, o devrin en seçkin sanatçılarının toplandığı bir kültür yuvasıydı.

Küçük yaşlarda öğrenim için Paris’e gönderilen Vedat Tek, Ecole Centrale’den matematik lisansı aldıktan sonra Ecole des Beaux Arts’da mimari öğrenimi yaptı. Türkiye’ye dönünce mimar Kemalettin Bey ile birlikte Türk mimarisini milletleştirme çabalarına girişti. Sultan Reşat tarafından devlet baş mimarlığına atanan Vedat Tek, Şehremaneti Posta ve Telgraf Nezareti mimarlığında bulundu. Emanet Heyeti Fenniye reisliği yaptı. Birinci Dünya Savaşı’nda da Harbiye Nezareti kıtaatı fenniye baş mimarlığına getirildi. Bir yandan da Sanayi Nefise Mektebi’nde ve Yüksek Mühendislik Mektebi’nde ders veriyordu.

Topkapı dışında bir çiftlik binası ile Yenikapı’da Şehremaneti Kantar Müdüriyeti’nin ahşap iskelesi Vedat Tek’in ilk yapılarıdır. İstanbul’da Yeni Postahane, Harbiye’deki bazı evler, Sultanahmet’te Tapu ve Kadastro binası, Sirkeci’de Mesadet Hanı, Karaköy Denizyolları Acentesi, Fatih Tayyare Şehitleri Anıtı, Haydarpaşa ve Moda Vapur İskeleleri, Ankara Mebussan Kulübü, Türkiye Büyük Millet Meclisi binası , eski Çankaya köşkü ekleri belli başlı eserleridir.

Yapılarında plâna büyük önem veren, uygulamada en küçük bir toprak parçasının bile ziyan edilmemesine ve gereksiz masraflara girilmemesine dikkat eden Vedat Tek, biçimsiz arsalar üzerinde uyguladığı plânlarıyla arazinin bütün kusurlarını gizlemesini bilmiştir. Çalışmalarında milli mimariye dönüş açıkça kendini gösterir.

Prof. Dr.Orhan Arda

Haziran 30th, 2012

1911 yılında İskeçe’de doğan Orhan Arda Anıtkabirin iki mimarından biridir. Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi olan Yüksek Mühendis Okulu’nu 1936’da bitirdi. 1938’de aynı okulun İnşaat şubesine asistan olarak girdi. 1939’da doçentliğe yükseldi, 1945’e değin Ord. Prof. Emin Onat ile birlikte, bu tarihten sonra da tek başına mimari proje dersleri verdi.

1954-55’te Almanya, İsviçre ve İtalya’da mesleki incelemelerde bulundu. 1960’ta profesör oldu. Anıtkabir için açılan uluslararası yarışmaya Emin Onat ile birlikte katıldı. Hazırladıkları tasarım, 49 proje arasında birinci seçildi. 1942 yılında Arda, Anıtkabir’in yapımı sırasında ayrıca 1944-52 arasında da, uygulama projelerinin düzenlemesini ve inşaatın kontrolünü Emin Onat ile birlikte yürüttü.

Jorn Utzon

Haziran 30th, 2012

Jorn Utzon 9 Nisan 1918 tarihinde Danimarka’da doğdu.

Danimarka medyası, Sydney Opera Binası’nın tasarımcısı Jorn Utzon’un, kalp krizinden öldüğünü duyurdu. Sydney Opera Binası, 2007 yılında BM örgütü UNESCO tarafından dünya mirası listesine eklenmişti. Utzon, Kuveyt Ulusal Meclisi’nin yanısıra ülkesi Danimarka’da da kimi binaları tasarlamıştı.

Utzon, 1957 yılında beklenmedik biçimde Sydney Opera Binası’nın tasarım yarışmasını kazanmıştı. Utzon, 2003 yılında dünyanın önde gelen mimarlık ödüllerinden Pritzker Ödülü’ne de layık görülmüştü.

Farklı mimarisiyle dünyaca tanınan Sydney Opera Binası’nın Danimarkalı mimarı Jorn Utzon, 29 Kasım 2008 günü 90 yaşında öldü.

Sydney Opera Binası, 183 metre uzunlukta ve 118 metre genişliğinde, 1.8 hektarlık bir alanı kaplıyor. Benzersiz çatısı 67 metreye dek yükselirken, İsveç’ten getirilmiş 1 milyon 56 bin adet beyaz seramik fayansla bezenmiş durumda.

580 adet beton ayak, yerin 25 metre derinine dek inerek yaklaşık 160 bin ton ağırlığındaki yapıyı taşıyor.

Nerkis Kural

Haziran 30th, 2012

Nerkis Kural 1945’de Ankara’da doğdu. İlkokulu TED Ankara Koleji’nde, ortaokul ve liseyi İzmir Amerikan Kız Koleji’nde okudu. 1968’de ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden Lisans (B.Arch ), 1974’de yine ODTÜ Şehir Planlama Bölümü’nden Master (M.C.P.) derecesini aldı.

1968-1970 arasında Şevki Vanlı Bürosu’nda OR-AN Şehri’nin vaziyet planlamasında çalıştı. 1971’de Amerika’da 2 sene Duncan and Jones Şehir Planlama Bürosu’nda San Rafael Şehri planlamasında rol aldı.

Türkiye’ye dönüşünde kendi bürosunda imar planı çalışmaları yaptı. Bu arada ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde ders verdi. Pek çok imar planı, plan raporu, vaziyet planı çalışmaları, kampüs planlama çalışmaları, muhtelif gazete ve kitaplarda yayınlanmış yazıları vardır.

Uzun süre öğretim görevlisi olarak çalıştığı Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü’nden 2007 yılında emekli olan Nerkis Kural, bir yandan ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürmekte, diğer yandan da planlama konularında danışmanlık yapmaktadır.

Ödül Aldığı Yarışmalar

  • Çocuk Çekim Merkezi Dünya Bankası Yaratıcı Fikirler Yarışması, Ödül, 2005
  • Büyük Mısır Müzesi Mimari Proje Yarışması, Mısır Kültür Bakanlığı Bilimsel Komite Özel Seçimi, 2003

Yazıları

  • Çankaya’ya Dikilmek İstenen Kule ve Çevre (Miliyet Gazetesi, 01/1986)
  • Trafik ve Kavaklıdere Kavşağı’nda Unutulan Halk (Miliyet Gazetesi, 07/1978)
  • Kavaklıdere Kavşağı ve Kuğulu Park Sorunu (Günaydın Gazetesi, 06/1978)

Hakkındaki Kitaplar

  • Türk Mimarları 2000 (Aslı Özbay, 1999)

Eğitim Çalışmaları

  • Bilkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi , full-time öğretim görevliliği (1995 – Sürüyor)
  • Bilkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi , part-time öğretim görevliliği (1989 – 1995)
  • Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi , “Vaziyet Planlaması Prensipleri” (1985 – 1995)

Projeleri
Ottoman Life Konak Evleri (2007)
MESA Altınoluk Yerleşmesi (2005)
Lodumlu Konut Kooperatifi (2005)
Büyük Mısır Müzesi Uluslararası Yarışma Projesi (2002)
Mehmet Genç Evi (2001)
İstanbul Maltepe Evleri (1999)
Çeşme Hanımeli Sitesi Sosyal Tesisleri (1999)
MESA Urla Evleri (1996)
Mesa Akdeniz Evleri Yerleşmesi (1991)
Demir Tatil Sitesi (1989)
Mordoğan İzmir’de Yazlık Ev (1977)

Hasan Çalışlar

Haziran 30th, 2012

Hasan Çalışlar 1969 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Saint Michel Fransız Lisesi’nin ardından 1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu.

Mesleki araştırmalar yapmak üzere gittiği Fransa ve İspanya’da çeşitli mimarlık büroları ile işbirliği içine girdi. Yurda döndükten sonra çeşitli büro ve şantiyelerde çalıştı.

Stand-Art Design adlı bir firma kurdu. 1999 yılında ‘Siyasi İrade ve Mimari Ürün İlişkileri’ üzerine yazdığı tezi ile yüksek mimar unvanını aldı.

Çalışmalarını 1993 yılından beri kurucusu olduğu Erginoğlu-Çalışlar Ltd’de Kerem Erginoğlu ile birlikte sürdürmektedir.

Koca Kasım Ağa

Haziran 30th, 2012

Arnavut asıllı Koca Kasım Ağa, devşirme olarak İstanbul’a getirildikten ve belirli devlet kademelerini geçtikten sonra hasbahçeye alındı. Mimarlığı Davud Ağadan öğrendi. Adı ilk defa 1597 yılında Dikilitaş yakınındaki Validesultan Hamamının onarımı sırasında duyuldu. Mimarbaşı Hasan Ağanın ölümü üzerine 1622 yılında başmimarlığa getirildi. Altı ay süren bir çalışmadan sonra Topkapı sarayının en güzel kasırlarından biri olan, Sepetçiler köşkünü yeniden yaptı.

1598’de Mimar Davud Ağa’nın planı ile başlanan ve dört mimar tarafından tamamlanan Yeni Caminin yapımına yardımcı oldu. Yaşının ilerlediği yıllarda “Koca Mimar” adı ile anılan Kasım Ağa, mimarlık yeteneği ve çalışmalarından çok, o devirde saraydaki siyasi faaliyetleriyle ve vezirlere öğütler vermesiyle tanındı. Sultan Birinci İbrahim zamanında sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın yakın dostluğunu kazandı. Kara Mustafa Paşa, Sultan Birinci İbrahim’in yönetimi sırasında öldürülünce, Kara Mustafa Paşanın yakınlarıyla birlikte Kasım Ağa’nın da malı mülkü elinden alındı ve Mimarbaşılıktan azledilerek, 1644 yılında Gelibolu’ya sürüldü. Sarayda nüfuzu artan Cinci Hocanın aracılığıyla, bir yıl sonra İstanbul’a döndü. Köprülü Mehmed Paşa’nın sadarete getirilmesine ve böylece Osmanlı tarihinde Köprülüler devrinin açılmasına sebep olan Koca Kasım Ağa’nın bu siyasi etkisi, mimar olmasından çok siyasi kişiliğinin ön planda kalmasına neden oldu. 1659 yılında vefat etti.

Frank Lloyd Wright

Haziran 30th, 2012

Gerçekleştirdiği 300’ü aşkın yapıyla 20.yüzyılın başında mimarlığın yeni bir görünüme kavuşmasında etkili olan Frank Lloyd Wright, “Organik Mimarlık” adı verilen, doğal biçimlerden yola çıkarak iç ve dış mekanın bütünleşmesini temel alan bir mimarlığın ilkelerini ortaya koymuş, betonarmenin kullanım alanlarını geliştirerek Modern Mimarlık tarihininin en önemli kişiliklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. New York’ta tasarladığı Guggenheim Modern Sanat Müzesi mimari gücünü tüm dünyaya kanıtlamıştır.

20. yüzyılın en önemli mimarlarından olan Frank Lloyd Wright, 8 Haziran 1867’de Wisconsin’de dünyaya geldi. Mühendislik eğitimi gören Wright, gençlik yıllarında Conover ve Silsbee gibi tasarımcıların yanında profesyonel deneyim kazanmaya başladı. 1888 yılında, Louis Sullivan ve Dankmar Adler’in yanında çalışmaya başlayarak önemli projelere dahil edilmeye başlandı. Wright, 1892 yılında Şikago’da inşa edilen Charnley House’ın yapımında önemli rol oynadı. Bu çalışma sürecinde Sullivan’dan çok önemli dersler alan Wright, yazar Henri David Thoreau’nun aşırı bireyselciliği ve Thomas Jefferson’ın natüralizmini yakından inceleme fırsatı buldu.

Ruskin’in Arts and Crafts ve Violet le Duc adlı eserlerinden büyük ilham alan Wright, Richardson, Bruce Price ve McKim, Mead & White gibi isimlerden de çok etkilendi. Çalışmalarının başında “Ecole des Beaux Arts”, yani güzel sanatlar tarzına uyum sağlamakta zorluk çeken Wright’ın bu dönemini yansıtan çalışması Milwaukee Kütüphanesi olarak bilinmektedir. Ancak daha sonra tamamen anti-klasik ve anti-Avrupai bir yaklaşımı benimseyerek Amerikan kültürünün bağımsızlığını simgelemeye çalıştı. Bu tarzın ismi ise “Organic Architecture” olarak bilinmektedir.

Kendine Has Çizgiler

1893 yılında Sullivan ve Adler’le çalışmasına son veren Wright, Cecil Corven ile ortaklık kurdu. Bundan üç sene sonra tamamen bağımsız çalışmak üzere Oak Park’da kendi atölyesini kurdu. Ancak 1894’de tasarladığı Winslow House adlı eseri yine de hocası Sullivan’ın etkilerini taşımaktadır. Bu çalışması aynı zamanda kendine özgü stilinin ilk belirtilerini taşıyan tasarım olarak da bilinmektedir.

Asimetrik mimari tasarımı ile horizontal çizgilere verilen ağırlık, Wright’ın yeni çizgisinin ipuçları olarak görülmektedir. 1901 yılında ‘Ladies Home Journal’ adlı yayında açıklanan The Prairie Houses isimli projesini tanıttı. Bağımsız bir aile evi şeklinde, yeşilliklerle çevrili bir ortama yerleştirilen bu ev, Kuzey Amerikan çiftlik evlerinin asaletini ve sadeliğini yansıtmaktaydı. Bu tasarımda mekânı sadece fonksiyonel tasarımlar için kullanan Wright, sembolik ve kullanışsız tasarımlara karşı olduğunun da altını çizmiş oldu.

1902 yılında Highland Park’ta inşa edilen Willitz House’da da asimetrik çizgilerin altını çizdi. Riverside’da inşa edilen Tomek House ve 1904 yılında Buffalo’da inşa edilen Buffalo House’da horizontal pencerelere ağırlık verdi. 1907 ile 1909 yılları arasında, Şikago’da inşa edilen Robie House ise bu serinin sonuncusudur. Bu sıralarda Frank Lloyd Wright’ın ilgisini çeken, 1904 yılında New York-Buffalo’da inşa edilen ve 1949’da yıkılan Larkin Binası terkedilmiş durumdaydı. Bu binayı ofis olarak seçen Wright, kendine özgü stili ile, eski Mısır’ı anımsatacak bir tasarımla hayata döndürdü.

Wright’ın Avrupa’yı Keşfi

Wright, 1909 yılında karısı ve altı çocuğunu bırakarak bayan Cheney ile Avrupa’ya seyahate çıktı. İtalya’da ve Almanya’da sergilere katılan Wright, Ernst Wasmuth’un yayınladığı ve H. P. Berlage’in de yer aldığı bir portfolio ile adını duyurdu ve Avrupa mimarisini önemli derecede etkiledi. Wright’ın çalışmalarından etkilendiği gözlenen isimler, Walter Gropius ve Mies Van Der Rohe gibi modernist tasarım ve düşüncelerin babalarıydı. Amerika’ya dönüşünde sakin bir hayata çekilen Wright, yeni çalışmalar için Wisconsin’e yerleşti. 1913 yılında Midway Gardens adlı restoran ve eğlence yeri olarak tasarladığı bina, Wright’ın yeni teknikler denediği bir yapıttı. Ancak 1929 yılında yıktırıldı. 1914 yılında bayan Cheney’nin ölümünden sonra kendini evinin tasarımına adayan Wright, maddi sıkıntıya girmişti.

Japonya’daki Sıkıntılı Dönem

1915-1922 seneleri arasında Tokyo’da Imperial Otel’in inşasını üstlenen Wright, Antonin Raymond ve mühendis Paul Mueller ile birlikte depreme dayanıklı bir binanın inşasına imza atmıştır. Japonya’da altı sene geçiren Wright, aynı zamanda kendi iç dünyasındaki bunalımlı yıllarını da burada yaşadı. Bu sürecin sonucunda Wright’ın mimari çizgisinde önemli değişiklikler gözlendi. 1917-1920 yılları arasında çalıştığı Los Angeles’da bulunan Barnsdall House’da Maya medeniyetinin etkileri olduğu gözleniyor. Ayrıca binanın avlusunda, Wright’ın mimarisinde ilk defa rastlanan çizgiler de dikkat çekici.

Yine Kaliforniya’da bulunan Milliard House veya La Miniatura olarak da bilinen eseri Wright’ın yeni icadı olan ‘Textile üniteleri’ tekniğinin sergilendiği ilk örnektir. 1928 yılında Arizona çölünde inşa ettiği Ocatillo Çöl Kampı, çölün içine dalmak için tasarladığı geçici bir yapıt olarak bilinmektedir.

Frank Lloyd Wright’ın başarısının doruğa ulaştığı bir eser olan Kaufmann House’da organik mimari ile kübist mimarinin sentezi gözlenmekte. Bir şelalenin üzerindeki bu ev, kayalar üzerine oturtulmuş. Bu ev, Wright’ın ideal ev kavramını da yansıtmakta. Zira doğayla iç içe olan bu ev, ideal hayat tarzını tarif etmekte. Ancak bu yapıttan sonra imza attığı işler şehir yaşamının ortasında olmuştur.

1936 yılında bir kimyevi madde fabrikasının çalışmasına başlayan Wright, binalarının dışarıyla bağlantısı olmayan ilginç mimari tasarımlara imzasını attı. 1937 yılında Arizona’nın Scottsdale şehrinde kendi evini inşa eden Wright, artifisyel doğayla bu yapıtı süsledi. Enteresan bir mimarisi olan bu yapıta önceden tasarlamış olduğu Ocatillo çöl eviyle zaten hazırlıklıydı.

Fantastik Eserler

1925 yılında Maryland’da bir Planeteryum binası için bir nevi bilim kurgu mimarisi tasarlayan Wright, spiral şeklini uygulamıştı. 1943 yılında New York’da inşa edilen Solomon R. Guggenheim müzesinde bu spiralleri geliştirip bir galeri tasarladı. Müzeyi ziyaret edenler merdivenle en üst kata çıkıp spiralin etrafından yürüyerek aşağıya ineceklerdi. Bu binanın yapımı tam bir olay oldu. New York’da St. Marks Tower, National Insurance Company’nin Chicago’daki binası ve Pensilvanya’daki Beth Shalom Sinagogu’na da imzasını attı.

1956 yılında atom enerjisinin başarısıyla heyecanlanan Wright, Chicago’nun Illinois kentinde yapılmasını öngördüğü 528 katlı, 130.000 kişinin yaşayabileceği bir gökdelen projesinde, atom enerjisi ile işleyen asansörler ve merdivenler tasarladı. 60 yıllık bir iş hayatı olan Frank Lloyd Wright, çok çeşitli tasarımlar ve fikirlere imza attı. Kendi kendini hiç durmadan yenilemeyi başaran Wright, bunu bireyin çevresiyle ilişkisini devamlı gözden geçirip kendini güncelleştirmesi gerekir diyerek açıklıyordu.

Wright’ın Yarattığı Etki

Wright’ın bireysel çalışma tarzından dolayı çevresinde yetiştirdiği öğrencileri olmasa da, bir sürü akıma büyük etkisi oldu; Expresyonizm’den Rasyonalizm’e, Amsterdam Okulu’ndan De Stijl’e çeşitli mimari akımlara ilham verdi. Çok sayıda yapıt tasarlamış olan Wright’ın bir çok konferansa da katılmış olması, dünya çapında tanınıp referans verilmesinin en önemli nedenidir. Bunun yanı sıra, eserlerinin çoğunu yayınlamış olması ve fikirlerini çeşitli kitaplarda beyan etmiş olması Wright’ın, dünyanın tüm otoriteleri tarafından gelmiş geçmiş en önemli mimarlar arasına girebilmesinde büyük önem taşımıştır.

Frank Lloyd Wright 9 Nisan 1959’da, 92 yaşında Arizona’da hayata gözlerini yumdu.

Kerem Erginoğlu

Haziran 30th, 2012

Kerem Erginoğlu 1966’da Zonguldak’da doğdu. İstanbul Saint Joseph Lisesi’nin ardından 1986 yılında Mimar Sinan üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde mimarlık öğrenimine başladı.

1990 yılında bölüm birincisi olarak mezun oldu. 1991 yılında dil eğitimi görmek ve mesleki araştırmalar yapmak üzere ABD’ye gitti. Yurda döndükten sonra Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde ‘Tarihi Doku’da Bina Tasarımı’ üzerine yüksek lisans çalışmasına başladı.

1996 yılında tamamladığı çalışması ile yüksek mimar unvanını aldı. 1993 yılından bu yana Hasan Çalışlar ile birlikte kurucusu olduğu Erginoglu-Calışlar Mimarlık Ltd. de çalışmalarını sürdürmektedir.

Turgut Cansever

Haziran 30th, 2012

Turgut Cansever, 1920 yılında Antalya’da doğdu. İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde okuyan Cansever, 1951’de mimarlık bürosu kurdu.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden sanat tarihi doktoru ve doçent unvanını alan Cansever, 1959-60 yılında, kuruluşunda bulunduğu Marmara Bölgesi Planlama Teşkilatı Başkanlığı ve 1961’de İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Cansever, 1974-75’te Dünya Bankası İstanbul Metropol Planlama Projesi’ne başkanlık yaptı.

1974-1976 arasında Avrupa Konseyi Türk Delegasyonu üyeliği yapan Cansever, 1975-1980 arasında İstanbul Belediyesinde, 1979’da Ankara Belediyesi metropol planlama, yeni yerleşmeler, kent merkezleri ve koruma danışmanlığı görevlerinde bulundu.

Turgut Cansever’in yayımlanmış kitapları arasında ”Şehir ve Mimari”, ”Ev ve Şehir”, ”Kubbeyi Yere Koymamak”, ”Şehir ve Mimari Üzerine Düşünceler” ve ”İstanbul’u Anlamak” bulunuyor.

-ÖDÜLLERİ-
2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında mimari dalında büyük ödüle, 2007 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne ve 2005’te Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce mimarlık dalında Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen Cansever, 1999 Marmara depreminin ardından ”İstanbul Deprem Çalışma Grubu”nu oluşturmuş ve ”Depreme Karşı Yeni Şehir Üretimi Projesi”ni hayata geçirmişti.

Cansever, Aga Han Mimarlık Ödülü’nü de 3 kez almıştı.

Bir mimar hakkında arşiv değerinde belgelere dayanılarak hazırlanan ilk sergi olan ”Turgut Cansever: Mimar ve Düşünce Adamı” başlıklı sergi, 2007 yılında İstanbul’da açılmıştı.

89 yaşında İstanbul’da vefat etti.
Kadıköy Çiftehavuzlar’daki evinde 22 Şubat 2009 günü öğle saatlerinde vefat eden Cansever’in damadı mimar Mehmet Öğün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kayınpederi Turgut Cansever’in beslenme bozukluğu ve yatağa bağlı kılan addison hastalığı nedeniyle bir süredir tedavi gördüğünü bildirdi.

Mehmet Öğün, 2000 yılından beri kalp pili takılı kayınpederi Cansever’in, geçen Temmuz ayından itibaren yatağa bağlı hale geldiğini ve bütün sorunlarının beslenme bozukluğundan kaynaklandığını söyledi.

Öğün, evinde tedavi gören Cansever’in başında 24 saat nöbet tutan sağlık ekibinin bulunduğunu ve doktor talimatıyla hareket edildiğini sözlerine ekledi.

Turgut Cansever’in cenazesinin, 23 Şubat 2009 günü Fatih Camisi’nde ikindi namazından sonra kılınacak cenaze namazının ardından Edirnekapı Mezarlığı’nda toprağa verileceği öğrenildi.

Pertev Ertün

Haziran 30th, 2012

1922’de Eskişehir’de doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra babasının görevi nedeniyle gittiği Ankara’da orta ve lise öğrenimini tamamladı. Ertün’ün karikatürleri 1947 yılında Eskişehir’de yayınlanmaya başlandı. Ulusal basında ilk karikatürü Necmi Rıza Ayça’nın desteği ile 1948 yılında haftalık mizah dergisi Şaka’da yayımlandı.

1948-49 yıllarında gazeteci arkadaşı Ruşen Mamuh ve Kocatepe Gazetesi’nin sahibi Faruk Şükrü Yersel’i de kadrosunda bulunduran, İstanbul’da hazırlanan siyasi halk gazetesi Karadayı’nın kapak ve iç sayfa karikatürlerini çizdi. 1953’de Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı DSP’li Yılmaz Büyükerşen ve Beytullah Heper ile birlikte Eskişehir’de ‘Saksağan’adlı mizah gazetesini çıkardı.

1955 yılından itibaren Eskişehir’deki Sakarya Gazetesi’nde düzenli olarak karikatürleri yayımlandı. 1961 yılında Yılmaz Büyükerşen ve Beytullah Heper ile birlikte karikatür sergisi açtı. 1965 ve sonraki yıllarda TCDD ve Ankara Orman Genel Müdürlüğü’nün afiş ve broşürlerini hazırladı. Orman Müdürlüğü için hazırladığı bir afiş birinciliğe layık görüldü. 1980 yılında İstanbul’a tekrar gitti ve Babıali’ de bir grafik atölyesinde çalışırken ‘Çarşaf’ adlı mizah dergisine de karikatürler verdi.

Cemal Nadir Güler

Haziran 30th, 2012

  1902′ de Bursa’ da doğan Cemal Nadir Bursa Lisesi’ndeki öğreniminden sonra, bir süre tabelacılık ve resim öğretmenliği yaptı. İlk karikatürleri, Sedat Simavi’nin Diken adlı mizah dergisinde yayımlandı (1920). Akbaba dergisine gönderdiği karikatürü ilgi çekince, Akşam gazetesinden davet aldı ve İstanbul’a yerleşti (1929). Akşam’da günlük karikatürler çizmeyi 1943’e değin sürdürdü; daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçti.  Resimli Dünya, Karikatür, Yücel dergilerinde de karikatürleri yayımlandı.

Cemal Nadir, Türk karikatürünün resmin etkisinden uzaklaşmasına katkıda bulunması, karikatürde yerli tipler yaratması ve halka özgü mizah anlayışını karikatüre yansıtmasıyla, çağdaş Türk karikatürünün öncüsü kabul edilir. Cemal Nadir’e değin Türk karikatüründe resim çizgisi kullanılıyor, tiplemelerde ve mizah anlayışında Fransız etkisi göze çarpıyordu. Cemal Nadir’in “Amcabey”, “Efruz Bey”, “Dalkavuk”, “Akla Kara”, “Yeni Zengin” gibi yeni ve yerli tipler yaratması, karikatürlerinde toplumsal olaylara yer vermesi, yerli özelliklere ağırlık vererek çizmesi, karikatür sanatının yaygınlaşmasında önemli bir etken oldu.

Pek çok karikatür albümü yayınlanan Cemal Nadir, karikatür üzerine pek çok konferans da vermiştir. Bu konferanslar ülkemizde daha önce benzerleri pek görülmüş şeyler değildir. Bu konferansların çoğunun halkevlerinde gerçekleşmesi nedeniyle söyleşilere halkın katılımı da çok fazla olmuştur. Karikatür üzerine yaptığı konuşmalarda kalabalıktan izdiham yaşanmıştır. Cemal Nadir, bu yönüyle de ülkemizde karikatürü halkla bütünleştiren, halkın yaşamına karikatürü sokan “ilk çizer” olmuştur. Genç çizerlere ilgi gösteren, onların karikatürlerini yayınlayan, onlara fırsat veren ilk usta da gene o’dur.    

Viyana Uluslararası Karikatür Yarışması’nda birincilik alan, karikatürleri pek çok yabancı dergide yayımlanan Cemal Nadir beş kişisel sergi açtı. Özellikle ABD’ de açtığı sergi büyük ilgi uyandırdı. Karikatürlerini Amcabey’e Göre (1932), Karikatür Albümü (1939), Akla Kara (1940), Dalkavuk Karikatür Albümü (1946) ve Amcabey Albümü (1946) adlarıyla yayımladı.

Çağdaş Türk karikatür sanatının öncüsü Cemal Nadir Güler, girdiği komadan kurtulamayarak 27 Şubat 1947’de İstanbul’ da öldü. 45 yıllık kısa ömrüne 2 dünya, bir kurtuluş savaşıyla, bir cumhuriyetin kuruluş dönemi denk düşen sanatçının ölümünden sonra Cağaloğlu’nda Akşam gazetesinin bulunduğu  sokağa ve Bursa’ da bir caddeye adı verildi. Ölümünün 20. yıldönümünde Galatasaray Lisesi’nde, yapıtlarından derlenen bir sergi açıldı.

Necati Abacı

Haziran 30th, 2012

28 Haziran 1958’de İçel’in Mut ilçesinde doğdu. İlköğrenimini  Tarsus Atürk İlkokulun’da (1965-1970), ortaöğrenimini Tarsus Cengiz  Topel Lisesi’nde (1970-1976), yükseköğrenimini İstanbul Tatbiki  Güzel Sanatlar Yüksek Okulu, Grafik Bölümü’nde tamamladı. (1977-1981). Sanatta yeterlilik doktorasını İzmir Dokuz Eylül  Üniversitesi’nde verdi (1986).
 
İlk karikatürü Hey’de (1973) henüz ortaöğrenimini sürdürürken  yayımladı; bu yayın çabası başka dergilerde amatör olarak  sürdü. 1977’de İstanbul’a yükseköğrenim için yerleşti ve  Babıâli’ye taşrada başladığı çizgi çalışmalarını sürdürmeye başladı. Haftalık mizah dergisi Çarşaf’ta uzun süre  politik ve toplumsal konular üzerine karikatür çizdi. Bu ilk  profesyonel çizgi sürüveni sürerken Karikatürcüler Derneği’nin  birçok etkinliğine katıldı; birçok yurtiçi ve yurtdışı  karikatür yarışmalarına katıldı, toplu sergilerde yer aldı. 

Gösteri, Milliyet Sanat Dergisi, Sıfır, Düşün, Karikatür, Bizim  English, eyazperde, Adam Öykü, Geniş Açı, Dünya, Temmuz, Diyojen  ve Güldiken gibi dergi ve gazetelerde portre ve resimleme  ağırlıklı olmak üzere sanat, edebiyat, kültür ve politik  konularda karikatürleri yayımlandı. 1981-1985 yılları arasında  birçok yayın ve reklam kuruluşlarında grafik tasarımcı olarak  çalıştı. 1985-1990 yılları arasında İzmir Dokuz Eylül  Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Kültür Sanat dergilerine karikatürler  çizdi. Reklam ajanslarında grafik tasarımcı olarak çalıştı.  Ayrıca kültür alanı için de birçok konuda tasarımlar  gerçekleştirdi. İstanbul, Beykent Üniversitesi Güzel sanatlar  Fakültesi, Grafik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı.
 
Türk sanat dünyasının birçok yaratıcısını, rengin  olanaklarını da kullanarak olağanüstü bir grafik anlatımla  yansıttı. Portrelerinde ulaştığı yorum gücü ve estetik düzey,  dünya portre karikatür tarihi içinde anılabilecek çağdaş bir 
düzeye ulaşmıştır.
 
İlk kişisel sergisini 1982’de “Çizgilerle Sanat  İnsanları” (İstanbul) adı altında açtı. Daha sonra 1987’de,  “Çizgilerle Sanat Kadınları” ve 1994’de – salt karikatürcüleri  yorumladığı – “Çizgi İnsanları”nı açtı. 1983’de Şahin Kaygun 
ile birlikte açtığı sergisi dışında 1987’de “Grafik Mizah”ı  İzmir’de izleyiciyle buluşturdu. “Çizgili Fotoğraflar” adlı  karikatür sergisini 2002’de İstanbul’da açtı. Yapıtları Gabrova  Mizahevi (Bulgaristan, 1981) Varşova Dünya Afiş Müzesi’ne alındı  (Polonya, 1988). Başlıca Ödüller: Uluslararası Simavi Karikatür  Yarışması, “Erol Simavi Özel Ödülü” (1986), Abdi İpekçi  Dostluk ve Barış Ödülü-Afiş Dalı, “Üçüncülük  Ödülü” (1988), Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması, “Başarı Ödülü” (1992), Yomiori Shiumbon Uluslararası Karikatür  Yarışması, “Mansiyon” (1994), Asaf Koçak Karikatür Yarışması,  “Büyük Ödül” (1997), Grafikerler Meslek Kuruluşu, Grafik Ürünler  Sergisi, “Emin Barın Ödülü” (1998).
 
22 Temmuz 2004’te İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Atay Sözer

Haziran 30th, 2012

12 Temmuz 1959 yılında İstanbul’da doğdu. MSÜ Sinema- Tv Bölümünden mezun oldu (1984). Karikatür çizdi, katıldığı karikatür yarışmalarında çeşitli ödüller kazandı. Sinemada yönetmen yardımcılığı yaptı, birçok Tv dizisinin senaryosunu yazdı.
Mizah öyküleri yazdı, “Güllabici” adlı kitabıyla Aziz Nesin Ödülü’nü kazandı (1996). Arkadaşlarıyla birlikte “Homur” Mizah Grubun kurdu, Homur Mizah Dergisi’ni çıkarttı.

Halen senaryo ve mizah yazarlığı yapmakta.

Senaryo Yazarları Derneği (SENDER) ve Sinemama Eserleri Meslek Birliği (SİNEBİR) kurucu üyesidir.

KİTAPLARI

· GÜLLABİCİ – 1996- İNKILÂP YAYINLARI (1996 İnkılâp Yayınları-Aziz Nesin Ödülü)
· DAMDAN DÜŞEN BAŞBAKAN- 1999- K YAYINLARI
· LAZ GÜVERCİN-2001- K YAYINLARI

ÖDÜLLERİ-Karikatür

· Çocuk Hakları Karikatür yarışması Başarı Ödülü, 1978
· Abdi İpekçi Karikatür yarışması, ikincilik ödülü; 1984
· Gülhane Şenliği karikatür yarışması,Mansiyon-1985
· Kent-Koop karikatür yarışması, Mansiyon-1985
· Barış ve Sağlık karikatür yarışması üçüncülük ödülü, 1986
· Çankaya Belediyesi 2.Kent ve Çocuk Karikatür Yarışması; Yenimahalle   Belediyesi ödülü 1991
· 5.Asaf Koçak Karikatür Yarışması Başarı Ödülü 2001.

ÖDÜLLERİ-Mizah Öyküsü

· İnkılâp Yayınevi “Aziz Nesin Gülmece Öyküsü” Ödülü – “GÜLLABİCİ” adlı kitabıyla 1996

· Akşehir Nasrettin Hoca Gülmece Öyküsü Yarışması, “LAZ GÜVERCİN” adlı öyküsüyle “Başarı Ödülü” – 1996

· Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Rıfat Ilgaz Gülmece Yarışması’nda, “KİTAP OKUMA SANATI” adlı öyküsüyle “Özendirme Ödülü”

. 1997 Akşehir Nasrettin Hoca Gülmece Öyküsü Yarışması “RESMÎ KEÇİ” adlı öyküsüyle 2.Ödülü -2007

SENARYOLARI

Kuruntu Ailesi -TRT
Ben Olsaydım- TRT-
Karışık İş- TRT-
Biz Bize Benzeriz- TRT
Dünya Hali- TRT
Zeki-Metin’ce –TRT/ SHOW –
Hastane- ATV-
Hiç Bana Sordun Mu? –KANAL-D –
Beşi Bir Yerde- KANAL D-
Seyyar Kamil- STAR-
Çiçek Taksi- ATV-
Ayşecik- SHOW –
Öyle Bir Sevda Ki- TGRT
Ah Polis Olsam-Kanal D
Ruhun Labiretleri-STAR
Çok Özel Tim-STAR

Turhan Selçuk

Haziran 30th, 2012

1922`de Milas`da (Muğla) doğdu. İlk karikatürleri 1941`de Adana`da Türk Sözü, İstanbul`da Kırmızı Beyaz ve Şut`ta yayımlandı.

1948`de Şaka, Akbaba, Tasvir ve Aydede dergilerinin kadrolarında yer aldı. Ertesi yıl Yeni İstanbul gazetesine girdi. ABD`li karikatürcü Saul Steinberg`in “çizgiyle mizah” anlayışını benimsedi. Aynı gazetede karikatür tarihini ele alan yazılar kaleme aldı. “Grafik mizah”ın karikatürün evrensel anlatımı olduğunu savundu.

1951`de ilk sergisini açtı; 1952`de, kardeşi İlhan Selçuk ile birlikte öncülerinden olduğu 1950 Kuşağı`nın ilk yayını 41 Buçuk adlı mizah dergisini, 1953`te de Karikatür`ü yayımladı. İlk kitabı Turhan Selçuk Karikatür Albümü`nü çıkardığı 1954`te Milliyet gazetesine başkarikatürcü olarak giren sanatçı, oluşturduğu karikatür üslubunu bu dönemde geometrik bir estetiğe oturtmaya başladı ve bu tür yapıtları, kardeşiyle birlikte çıkardığı mizah dergisi Dolmuş`ta ivme kazandı.

1957`de Milliyet`te “Abdülcanbaz” adlı ünlü çizgi roman kahramanının maceralarına başladı; 1959`da 140 Karikatür`de yeni dönem yapıtlarından bir seçki düzenledi. 1960`larda İtalyan mizah dergisi II Travaso`nun kadrosuna girdi. 1961`de haftalık politika dergisi Yön`de çizmeye başladı; 1962`de Turhan 62, 1964`te ise Hiyeroglif, 1969`da Hal ve Gidiş`i yayımladı. Aynı yıl ikinci kez Yeni İstanbul`a döndü, daha sonra Akşam`a geçti, 1972`de ise Cumhuriyet gazetesinde haftalık panaromik politik karikatürler çizmeye başladı. 1979`da aniklopedik albümü Söz Çizginin`i yayımladıktan sonra 1980`de Milliyet`e döndü.

Son olarak Cumhuriyet gazetesinde çizen Turhan Selçuk, gazeteci-yazar İlhan Selçuk’un kardeşi.

Latif Demirci

Haziran 30th, 2012

1961 yılında İstanbul’da doğan Latif Demirci, 1975 yılında Gırgır dergisinde çalışmaya başladı. Daha sonra Mikrop ve Fırt dergilerinde de çalışan Demirci, 1989’da yayınlanmaya başlayan Hıbır dergisinin kurucularından.

Çalışmalarını sonraki yıllarda HBR Maymun dergisinde sürdüren Demirci, Canavar Koyun Orhan, Muhlis Bey, Arap Kadri, Mithat-Mirsat ve son olarak da Press Bey gibi pek çok ünlü karikatür tipi yarattı.

Çizer, halen görev yaptığı Hürriyet gazetesinden önce Nokta, Panorama, Gazete Pazar, Söz gibi günlük gazete ve haftalık siyasi dergilerde de çalıştı.