Rıza Ezer

Haziran 30th, 2012

22 nisan 1951 Ankara doğumluyum.

Baba mesleği olan  foto muhabirliğine küçük yaşlarda babamın  yanında  çırak olarak başladım. Sigortalı yaşım 1970 dolduğu için Aralık 1970  ULUS gazetesinde başlayıp  devam etti.

Ulus gazetesinin kapanmasıyla ayrıldım. Babamda  ayrıldı. O  Hürriyet’e ben Yenigün Gazetesine  gittik. Yenigün  gazetesinde bir  müddet  çalıştıktan  sonra, Turizm  bakanlığına işe girdim.

1974 senesinde rahmetli Ülkü Arman beni Hürriyet’te işe aldı . 1982 ye kadar çalıştıktan  sonra ayrıldım. Bir  müddet serbest çalıştıktan sonra, Türk Haberler Ajansına girdim.

1983  senesinde Cumhuriyet gazetesine başladım. Burada uzun bir süre çalıştıktan sonra Radikalden gelen teklifi kabul edip oraya geçtim.

Oradan ayrıldıktan sonra, uzun  süredir serbest olarak çalıştığım Reuter Ajansına devam ettim.

2000 de Sabah gazetesinin İstanbul  fotoğraf  editörlüğüne getirildim. 6 ay çalıştıktan sonra ayrıldım. Son olarak  Hürriyet Ankara Bürosu Fotoğraf  Editörlüğü yaptım. Şu anda serbest çalışmaktayım.

Fiilen 35  seneye yakın çalıştığım meslek hayatımda, çeşitli basın örgütlerinden ödüller aldım. Çeşitli kitap kapaklarında fotoğraflarım yayınlandı.

Gerek  babamın  gerekse benim çeşitli  belgesellerde fotoğraflarıma yer verildi.

Üç oğlum var.

Cem Ecevit

Haziran 30th, 2012

1956 yılında zonguldak ilçesi devrek te doğdum. İlk , orta ve lise tahsilini Ankara Kurtuluş’ta okuduktan sonra Ekonomi Fakültesini bitirdim.

Bu ülkenin ekonomisini yönetenlerin ve ekonomi uygulamalarının, ekonomi fakültesinde okutulanlar ile bağdaşır olduğunu zannederek ekonomi fakültesini bitirdim. Bu arada üniversite 1. sınıfta hem evli hemde bir çocuk sahibi olarak, hem çalışıp hem okudum. Hem de 12 eylül dönemi üniversite olaylarınında olduğu bir dönemde ekonomist olma başarısını gösterdim.

Özel sektörde yıllardır çeşitli kademelerde ve yönetici olarak çalışmama rağmen, bir konudan hiçbir zaman taviz vermedim. Fotoğraf…

İlk okuldan beri bitmeyen bir tutkuyla bağlı olduğum fotoğrafın, hayatımın vazgeçilmezlerinden olduğunu düşünüyorum. Hatta öldüğümde fotoğraf makinesi ile beraber defnedilme vasiyetinde bulunacak kadar.

Yıllar önce baktımki fotoğraflarım Türkiye nin önemli kuruluşlarının takvimlerinde yer almaya başlamış, anladımki Türkiye nin önemli şahsi fotoğraf arşivlerinden birine sahibim.

Derken, yine Türkiye nin pek çok saygın kuruluşunun ürettiği ürünlerin fotoğraflarını çekiyorum ve insanlar katalogları ellerine aldıklarında, bilboardlar da bazende TV reklamlarında bu fotoğraflara bakıyorlar.

Gün oldu çektiğim fotoğraflar bir siyasetçiye seçim kazandırdı. Gün oldu Türkiye’mizin insanlarını daha iyi tanımama yardım etti. Gün oldu yine bu fotoğraflar çektiğim yöreleri ülkem insanlarına yakınlaştırdı. Ve insanların oralara koşmasına neden oldu. Bana en çok heyecan verende bu fotoğraflarım olmuştur.

Ama sakın çektiğim fotoğrafların, üklemin tanıtımında yaptığı katkının devletimiz tarafından takdir edildiğini zannetmeyin…

Ülkeler vardır, ülkeniz adına sanat adına, bilim adına güzel bir şey yaptınızmı o ülkenin yönetenleri sizi devlet adına onore eder, hiç değilse iki satır yazı ile teşekkür ederler. Milletin arazısine gecekondu yapanlarıda cezalandırırlar. Bu ülkeler de insanın ve düşüncenin bir değeri vardır…

Yine ülkeler vardır, bunun tam tersi olur, yani düşünenler, ülkeye sanatları ile katkı yapanlar yeri geldiğince cezalandırılır. Gecekondu yapanlar ise tapu sertifikalarıyla ödüllendirilir…O ülkelerde insanın değeri devletin takdir ettiği kadardır…Yani hissettiğiniz kadar.

Hayatınızdaki her fotoğrafın mutlu günlerinizi anımsatmasını dilerim.

Cem Ecevit

Serpil Bozhalil

Haziran 30th, 2012

Serpil Bozhalil 1982’de İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra yapım asistanlığıyla dergi yayıncılığına başladı.

Sonrasında reklam sektöründe kısa bir süre prodüksiyonda çalışdı. Ara verdiği bir sene zarfında Lasalle Akademi’de Modelistlik eğitimi aldı.

‘Çekim yapmak benim için terapi gibi bir şey’

Muammer Yanmaz

Haziran 30th, 2012

Muammer Yanmaz 1969 yılında İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini Saint Michel Lisesi’nde yüksek öğrenimini İsanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamlamıştır.

Fotoğraf merakı lise yıllarında başlamıştır. Fotoğrafçılığı meslek olarak seçtikten sonra, kendi stüdyosunu açmıştır. Burada reklam fotoğrafçılığı yapmasının yanı sıra, fotoğraf projeleri üretmekte ve fotoğraf dersleri vermektedir.

Türk fotoğraf sanatçısı Özellikle 40’ar fotoğraftan oluşan projeleriyle dikkat çekmiştir.

Kişisel Sergileri
2006 40 Ayna – Karşı Sanat Galerisi
2006 Türk Sinemasında Kadın Oyuncular – İstanbul Beyoğlu Sanat Galerisi
2005 40 İstasyon Paris – Paris Türk Konsolosluğu
2005 40 İstasyon New York – New York The Marmara Manhattan
2005 40 İstasyon New York – İstanbul Mavi Jeans Sergi Salonu
2004 Kadın Yönetmenler – Ankara Kavaklıdere Sineması
2003 40 İstasyon Paris – İstanbul Fransız Kültür Merkezi
2002 40 Yönetmen – İstanbul Beyoğlu Sineması

Selda Başkaya

Haziran 30th, 2012

Selda Başkaya 28 Eylül 1982 yılında ailenin tek çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Beşiktaş lisesinde lise eğitiminin ardından fotoğraf akademisine giderek fotoğraf eğitimini tamamladı. Ünlü fotoğrafçıların yanında asistanlık yaptı. Fotoğrafçılık kariyerine başlamadan önce çeşitli işlerde çalıştı.

Bir süre Global Reklam Ajansında ardından MGemini Creative Works’de reklam yazarı olarak yer aldı. Evre Türkel Prodüksüyon şirketinde cast müdüresi olarak kariyerine devam etti. Haber Türk kanalında kendi hazırlayıp sunduğu Fashionista isimli programı yayınladı.

Yuxexes dergisinde uzunca bir süre fotoğrafçı olarak çalıştı. Tüsiad Kalder gibi önemli kuruluşların kongrelerinde yer aldı. Nyc2ist.com adlı moda sitesinde bir yıldan uzun bir süredir yazar olarak yazılarını yayınladı. İlk kitabını yazdı ve bağımsız olarak yayınladı. Alem dergisinde fotoğrafçı olarak çalıştı.

Paris ve İstanbul şubesi olmak üzere moda sektöründe güzel çalışmalara imza atan L’appart pr ajansı ile ortak moda çekimleri yaptı. Yaklaşık üç senedir Portre ve Moda fotoğrafçılığı yapmakta olan Selda Başkaya sosyal sorumluluk projeleri kapsamında hazırladığı çalışmaları ile yakın bir tarihte sergi açmayı planlıyor.

Yurt dışında ufak yerlerden başlayıp büyümeyi hedefleyen genç fotoğrafçı kariyeri için ağırdan fakat emin adımlarla ilerliyor. İlk kişisel sergisini bu kış açmaya hazırlanan Selda Başkaya fotoğraf sanatını “Bağımsız Düşünce Biçimi” olarak tanımlıyor.

Fotoğraflarından Örnekler
Selda Başkaya

Başak Büyük

Haziran 30th, 2012

Başak Büyük 1985 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde 4. sınıftayken 2007 yılında Muammer Yanmaz Fotoğraf Atölyesine katıldı.

Şuan Muammer Yanmaz’ın ekibinde fotoğrafçılık yapmanın yanı sıra İksv festivallerinde de görev almakatdır.

Mahmut Ceylan

Haziran 30th, 2012

Mahmut Ceylan 23 Nisan 1982 tarihinde Almanya’da doğdu.

2006 yılında Muammer Yanmaz fotoğraf ekibine dahil oldu.

Reklam, Editoryal ve Retouch fotoğafta ilgilendiği alanlardır.

Pelin Erdoğan

Haziran 30th, 2012

Pelin Erdoğan 1982’de İstanbul’da doğdu. 2001’de İtalyan Lisesi’nden, 2006’da Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldu ancak okulun son yılında klinik psikolog olma hayallerinden fotoğraf tutkusu yüzünden vazgeçip rotasını tamamen fotoğrafa çevirdi.

Psikoloji okumasının da etkisiyle olacak insan ruhunu fotoğrafa yansıtmaktan büyük keyif duyuyor. Kurgu ve dijital manipülasyon da fotoğrafta tarzını bulmasını sağlayan teknikler arasında.

Eylül 2006’ da Muammer Yanmaz‘ın Fotoğraf Atölyesi’ni tamamladı. Şu anda da Muammer Yanmaz’ın fotoğraf ekibinde ve İKSV adına festivallerde fotoğrafçı olarak görev yapmakta.

En büyük hayali ise kendi tarzını koruyarak iyi bir reklam ve moda fotoğrafçısı olmak


Pelin Erdoğan

Pelin Erdoğan

Pelin Erdoğan

Pelin Erdoğan

Wols

Haziran 30th, 2012

Alman ressam ve fotoğrafçı Wols, informel sanatı kurdu. Çoğu zaman trans halinde çalışan sanatçı, duygularını çağrışımlı olarak tuvaline yansıttı.

Sanatçı, 27 Mayıs 1913’de Alfred Otto Wolfgang Schulze adıyla Berlin’de dünyaya geldi. Bir memur çocuğu olan Schulze, 1931 yılında Yahudi bir sınıf arkadaşını ateşli bir biçimde savununca, liseyi bitirme sınavlarına çok az bir süre kala, terk etmek zorunda kaldı. Bir aile dostlarının kendisine konsertmayser (birinci keman) olarak bir iş bulma önerisini reddetti. Bunun yerine bir denizcilik okuluna yazıldı, bir oto tamir atölyesinde çalıştı ve fotoğrafçı yardımcılığı yaptı.

Schulze, 1932’de Frankfurt am Main’deki Afrika Enstitüsü’nde birkaç ay antropoloji okudu. Dessau’daki Bauhaus’da kısa bir süre kaldıktan sonra, Almanya’yı aynı yıl içinde, gergin politik ortamı nedeniyle terk etti. Paris’e taşınarak Wolfgang Schulze’den türettiği sanatçı adı Wols altında fotoğrafçılık yaptı ve Sürrealistlerle temasa geçti.

1933’te hayat arkadaşı Grety ile birlikte İspanya’ya gitti. Wols zorunlu çalışma hizmetini ifa etmek üzere çağrıldığı Almanya’ya gitmeyi reddedince, Alman konsolosunun ısrarı üzerine, 1935’te Barselona’da tutuklandı ve ardından, elinde hiçbir belge olmaksızın, hudut dışı edilerek Fransa’ya gönderildi. 1937’de Paris Dünya Fuarı’nın resmi fotoğrafçılığını üstlendi. Çalışmalarında Bauhaus stilinin soğukkanlı nesnelliğini karanlık, sürrealist elemanlarla birleşti.

Fransa’da illegal olarak bulunan Wols, II. Dünya Savaşı patladıktan kısa bir süre sonra enterne edildi. Bir yıllık tutukluluğu sırasında kâğıt parçacıkları üzerine küçük çini mürekkebi ve suluboya resimler yaptı. Gerçekleştirdiği Staedle (Kentler) adlı dizisinde incecik çizgilerle bomboş alanları, sokak ve caddeleri düş dünyasının sahneleri olarak yansıttı.

1940 yılında Grety ile evlendikten sonra, karısının Fransız yurttaşı olması sayesinde serbest bırakıldı. Karı-koca çok zor ekonomik koşullar altında Casis ve Montelimar/Drome yakınlarında, Alman işgal kuvvetlerinden de sürekli korku içinde yaşadılar.

Tutukluğu sırasında alkol bağımlısı haline gelen Wols, Sürrealistlerin psikolojik otomatizmine geliştirdi ve “parmaklarının hareketi”ne bıraktı. 40’lı yılların başında gerçekleştirdiği çalışmalarında kristaller, yıldızlar, fallus sembolleri ve mikroba benzer biçimler ayırt edilmektedir. Büyük resim üretmek kendi görüşüne göre bir tür jimnastik yapmak anlamına geldiği ve “hırslı” olmayı gerektirdiği için, Wols önceleri küçük boyutlarla yetindi.

Wols, resimlerinin çıkış noktası çoğunlukla, kendi durumunu bir benzetme yaparak uyarladığı, nesnel bir motiften ibaretti. Böylelikle çok sayılı yapıtında şişe motifi ortaya çıkmaktadır, kâh nerdeyse ikona benzer bir nesne olarak, kâh yönlerin hepsine taşan, Wols’un sembollerle donattığı bir yaratık olarak.

Wols savaştan sonra Paris’e döndü. Burada Galeri Rene Drouin 1945’te çini mürekkebi resimlerini ilk kez sergiledi. Açılış kokteyline katılmadığı bu sergisi, genç ressam nesline resimde yeni düşünceler açısından esin kaynağı oldu. Bunun sonucu olarak Taşizim ve İnformel Sanat akımları ortaya çıktı. Bu sergi parasal açıdan bir başarı getirmediyse de, Wols artık sanatı için destek görmeye başladı. Destekleyicileri arasında Egzistansiyalist yazar Jean-Paul Sartre da bulunuyordu. Bunu izleyen zamanda Wols tekrar tekrar kitap resimlemek için siparişler aldı. Resimleri Antonin Artaud ve Jean Paulhan’ın yayınlarında da çıkıyorlardı.
 
Wols bundan böyle yapıtları için daha büyük boyutları yeğlemeye başladı. Resmin yüzeyini duygularının “Rezonans Cismi” olarak ilân etti ve her yapıtıyla varoluşunun bir parçasını ifşa etti. Nesnel olanlar ona yeni esin kaynağı olmadıklarından, kendisini alkol ve uyuşturucular yardımıyla sarhoş etti. Çini mürekkebi ve suluboya ile çoğunlukla yaraları, yaralanmayı ve yıkımı anımsatan izgi ve boya lekelerinden oluşan bir dokudan oluşan Psikogram’lar yapıtı.

40’lı yılların sonuna doğru bazı yapıtlarına somut adlar verdi. Örneğin L’Oiseau (Kuş, 1949), Das Auge Gottes (Tanrının Gözü, 1949 sıraları) ya da Das blaue Phantom (Mavi Fantom, 1951) gibi.

Wols, boş Rom şişelerinin istiflendiği ucuz otel odalarında yaşadı ve çalıştı. 1950’de New York’ta ilk sergisi açıldı. Ertesi yıl alkol bağımlılığından kurtulmak için gördüğü tedaviden sonra, 38 yaşında, 1 Eylül 1951’de yediği etten zehirlenerek öldü.

Kazım Şahbudak

Haziran 30th, 2012

1968 Divriği doğumlu. İlk Orta ve Lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1996’da Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu.

Lise yıllarında aldığı fotoğraf eğitimini 1988 de tanıştığı Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği AFSAD’ın kursları ile devam ettirdi ve 1996 da bu derneğe üye oldu.Süreç içinde çeşitli saydam gösterileri yaptı, karma sergilere katıldı. Fotoğrafları uluslararası sergilerde yer aldı, fotoğraf eğitmenliği yaptı. Afsad’ın yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. Ankara Kalesi üzerine hazırladığı araştırma inceleme yazı dizisi 1997’de siyah beyaz gazetesinde dört bölüm halinde yayımlandı. Belgesel fotoğraf tanımında çalışmalar yürüten ve ilk önemli çalışması Ankara’nın iki yüzü adlı sergi olan Ankira Fotoğraf Atölyesi’nin kurucu üyesi oldu.

İki adet fotoğrafı Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonuna alındı.

Çalışmalarını halen Ankara’da sürdürmektedir.

Simge Koca

Haziran 30th, 2012

Kendi dilinden biyografisi:
Ankara doğumluyum ve Ankara’da yaşıyorum. Annemin de fotoğraf sanatçısı olması nedeniyle ilk karanlık oda deneyimini 6 yaşında yaşadım, fotoğraflarla geçen bir çocukluktu benimki. Türk Telekom Anadolu Teknik Lisesi RTV Japonca Bölümü’nü kazanmam fotoğrafçılığa daha da yakınlaşmamı sağladı. 15 yaşımda ilk amatör çekimlerime başladım. Aynı yıl Jaica’nın açtığı deprem konulu kısa metraj film yarışmasında “paramparça 45 saniye” filmimle başarı ödülü aldım. Sonrasında sinema tarihi ve tekniği dersleri aldım.

Şimdi Kırıkkale Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü’nde öğrenimimi sürdürmekteyim ve fotoğrafçılığı bir yaşam tarzı olarak sürdürmekteyim.

Simge Koca

Simge Koco Fotoğrafları

Prof. Dr.Ercivan Saydam

Haziran 30th, 2012

15 Kasım 1923’de Adana’da doğan Ercivan Saydam, küçük yaşlarda piyano ve keman dersleri aldı.Paris’te müzik alanında çalışmalar yürüten Saydam, Ankara ve İstanbul’daki konservatuvarlarda hocalık ve yöneticilik yaptı. Saydam, buralarda bale piyanistliği, eşlikçilik, piyano, remileme, küğ kuramlar, biçim bilgisi, bas şifre ve uygulama, genel küğ analizi, uygusal analiz, biçim analizi, uyum bilgisi, kontrapunt ve füg dersleri verdi.

1990 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü Bağdama ve Yönetkenlik Ana Sanat Dalı öğretim üyeliğinden emekli olan Saydam’ın, bu alanda yayımlanmış kitapları da bulunuyor.

Eylem Gülbal Erdemir

Haziran 30th, 2012

1973’de İstanbul’ da doğdu. İlkokulu Üsküdar Sokullu Mehmet Paşa İlkokulunda okudu.1984 senesinde İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Çalgı Eğitimi Bölümüne Ud öğrencisi olarak girdi.

Ortaokul ve liseyi burada tamamlayıp 1990 yılında İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Ana Bilim Dalı’na kabul edildi.1995 yılında bu bölümden birincilikle mezun oldu.

1994 yılından bu yana kurucularından olduğu Güldeste Bayan Fasıl Grubu ile Ud sanatçısı olarak gerek yurtiçi gerekse yurtdışından konserler vermektedir.Halen Beylerbeyi Hacı Sabancı Anadolu Lisesinde müzik öğretmenliği yapmaktadır.

 

Serap Çağlayan

Haziran 30th, 2012

İstanbul’da doğdu. İlkokulun ardından 1981’de İ.T.Ü. Devlet Konservatuarı Çalgı Eğitim bölümüne girdi. Mezun olduğu 1991’de İstanbul Devlet Korosu’nda misafir sanatçı olarak çalışmaya başladı.

Bu dönem içinde yüksek lisans programını da tamamlayarak koronun saz kadrosuna asaleten atandı. 1995’te Münip Utandı’nın “Aynalı Kavak’tan Kalamış’a” adlı albümünün saz ekibinde yer aldı.1999’da Kantemiroğlu ve Ali Ufki dönemlerinin eserlerini, dönemindeki çalgılarıyla seslendiren “Bezmara Topluluğu’nda” çelik telli kanun çalan Çağlayan, aynı toplulukla “Yitik Sesin Peşinde” ve “Mecmua’dan Saz ve Söz” albümlerinde kanun çaldı

Bu toplulukla yurtiçinde ve yurtdışında birçok festivalde konserler verdi. Mahinur Özüstün ile yaptıkları “Balat Günlüğü” isimli albüm 2002’de Yunanistan’da yayınlandı. Cengiz Onural ile TV müzikleri çalışmalarında bulunan ve “İkinci Bahar”,”Hayat Bağları” albümlerinde yer alan Serap Çağlayan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosunda halen kanun sanatçısı olarak görevine devam etmektedir.

2007 yılında Avaze Türk Müziği Kadınlar Topluluğu’na katıldı. 2009 Avaze Türk Müziği Kadınlar Topluluğu “Neveser Kökdeş” CD’nde sazende ve korist olarak görev aldı.

 

Nermin Kaygusuz

Haziran 30th, 2012

Ankara’da doğdu. Ortaokul ve liseyi Beşiktaş Kız Lisesi’nde bitirdikten sonra kısa bir süre İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği bölümüne devam etti.

Bu arada tarihinde ilk defa açılan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın giriş sınavlarını kazanarak Temel Bilimler bölümünde keman öğrencisi oldu. Dört yıl boyunca Erdoğan Saydam’dan keman dersleri aldı. 1979 yılında mezun olduktan sonra seviye tesbit sınavı ile İstanbul Belediye Konservatuarı keman bölümüne girdi. Burada iki yıl eğitim aldıktan sonra hocasının vefatı üzerine ayrıldı ve çalışmalarına serbest olarak devam etti.

1986-1992 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünden yüksek lisans ve sanatta yeterlik derecelerini aldı. Konservatuar eğitimi boyunca Tülin Korman, Özdal Orhon, Sadeddin Heper, Yalçın Tura, Demirhan Altuğ, Bekir Sıtkı Sezgin, İhsan Özgen, Ercümend Berker gibi değerli hocalarla çalışma fırsatını buldu. Bu arada 1989 yılında Cüneyd Orhon’dan 4 telli kemençe dersleri aldı. İki yıl çok yoğun bir çalışmadan sonra İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarında öğretim görevlisi olarak kemençe derslerine başladı. 2001 yılında Doçent unvanını aldı.

2003 yılında University of Chicago’da Müzik Estetiği üzerine Prof. Dr. Berthold Hoeckner ile çalıştı. Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli topluluklarla konserlere katılan sanatçının “Gönülden Damlalar” ile “Kemençe ve Gitarla Saz Eserleri”, “Telkâri” adlı CD leri bulunmaktadır.

2005 yılında kurulan ve kurucularından biri olduğu Avaze Klasik Türk Müziği Kadınlar Topluluğu ile konser çalışmalarına devam etmektedir. Türk müziğinin klâsik üslup ve yorumunun yanı sıra yeni ve çağdaş anlayışla icrasının da gerekli olduğuna inanan sanatçı yine kurucusu olduğu “Arayışlar” enstrümantal müzik gurubu ve “Melodias Epicas” çok sesli vokal grubu ile yurtiçi ve dışında konserler vermiştir. Ayrıca 2005 yılından itibaren Faris Akarsu ile kurdukları “Buluşma” ikilisiyle Piyano – Kemençe – Vokal konserleri çalışmaları sürmektedir.

2006 yılında “Muallim İsmail Hakkı Bey ve Musiki Tekâmül Dersleri” isimli bir kitabı basılmıştır.

 

Dilek Zertunç

Haziran 30th, 2012

1969 yılında İstanbul’da doğdu.İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda Necati Giray ile viyolonsel eğitimine başladı.Öğrencilik yıllarında Faris Akarsu, Nejdet Varol, Tülin Korman, Ruhi Ayangil gibi ünlü sanatçıların şefliğinde konserler verdi, radyo ve televizyon programlarına katıldı.

1983-1986 yılları arasında İstanbul Müzik Festivali’ne katıldı. 1988 yılında öğrenci iken,TRT İstanbul Radyosu’na T.M bölümünde akitli saz sanatçısı olarak göreve başladı. Aynı zamanda İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda konserlere devam etti. TRT için hazırlanan Kurtuluş Dizisi’ müziğini İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile yorumladı. 1988-1989 yıllarında Bosphorus grubu ile Yunanistan’ın çeşitli şehirlerinde konserler verdi. Radyo ve Televizyon Programlarına katıldı.Konserlerin CD’leri yapıldı.Yine bu yıllarda “Altın Kızlar” grubunu kurdu.

1991 yılında İ.T.Ü. Türk Müziği Devle Konservatuarı saz bölümünden (viyolonsel) mezun oldu. 1991’de Çanakkale Ezine’de tertiplenen “Yaylı sazlarda vücut tekniğini kullanmak” amaçlı özel iki haftalık çalışma sonunda Helmut Rocholl’dan master kurs sertifikası aldı. 1993’de TRT İstanbul Radyosu’nun Türk Müziği Bölümünde kadrolu saz sanatçısı olarak göreve başladı. Bu görevde beş sene çalıştı. 1994’de Prof.Alexander Rudin’in master kursuna katıldı. 1993-1996 yıllarında İstanbul Üniversitesi Devlet Senfoni Orkestrası’nda şef Yevgeni Samilov ile konserler verdi.1998’de ABD’nin Illinois eyaletinin Chicago kentinde,Klasik Chicago Senfoni Orkestrası şef Joseph Glymph ile konserler verdi.

ABD’de bulunduğu süre içinde Indiana Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Prof. Janos Straker ile çalışma imkanı buldu.Ayrıca New York’da Julliard School of Music’de Yo Yo Ma’nın yaz kurslarına katıldı. Chicago De Paul Üniversitesi’nde dil eğitimi aldı. 1999 yılında Türkiye’ye dönerek Pera Güzel Sanatlar’da eğitim danışmanlığı görevine başladı. Bir yıl kadar çalıştıktan sonra Tango Orkestrasında ve TRT Türk Müziği bölümünde akitli viyolonsel sanatçısı olarak tekrar göreve başladı. 2002 yılında Bakırköy Belediyesi İspirtohane Oda Orkestrası şef Erşad Baghirov ve Pop Caz Orkestrası şef Nail Yavuzoğlu ile grup şefi olarak görev yaptı.

Bakırköy Belediyesi bünyesinde seri konserler verdi.TRT İstanbul Radyosu Tango Orkestrası’nda şef Engin Ege yönetiminde radyo bantlarına katıldı,konserler verdi.Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatrosu’nda Müzikal oyunda görev aldı. 2003 yılında özel bir koro ile İsveç’in başkenti Stockholm’de konser verdi ve bu konserin CD’si yapıldı. 2004 yılında TRT’nin 2. Kanalında hazırlanan Müziğimiz ve Kültürümüz programında görev aldı. 2005 ocak ayında “Birlikte Yaşamak” adı altında Türk,Ermeni ve Grek topluluğu ile Hollanda’nın 6 şehrinde ve Belçika’da konserler verdi. Aynı yıl TRT’nin ilk Türk Müziği Beste yarışması “Alaturka” programında görev aldı.

Halen TRT İstanbul Radyosu Türk Müziği ve Tango Orkestrası’nda akitli saz sanatçısı olarak görevine devam etmektedir. Aynı zamanda yurtiçinde ve yurtdışında Batı Müziği-Türk Müziği konser ve resitallerini sürdürmektedir. CD Kayıtları: 1988-1989 Yunanistan Konserleri Ney-Viyolonsel Tasavvuf Müziği(eğitim amaçlı) olarak kayda alınmıştır. TBMM için TRT’de doldurulan iki CD Kadın Bestecilerimiz(T.M.) 2003, Hollanda Konser CD’si Bir Şarkıdır Yaşamak(25 CD’lik proje).

 

İlknur Yakupoğlu

Haziran 30th, 2012

1968 yılında Trabzon’un Tonya ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tonya’da tamamladı. 12 yaşında bağlamayla tanıştı. 93-94 yılları arasında Ankara Büyükşehir ve Yenimahalle Belediyesi Halk Müziği Koroları’nda yer aldı.

Daha sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Topluluğu bünyesinde gerçekleştirilen yurtiçi ve yurtdışı halk konserlerinde yer aldı. 98-99 yılları arasında Karadeniz müziği yapan bir meslektaşıyla kaset çalışması yaptı.

Yöresine ait olan Kemençe’yi ağabeyi Muhammet YAKUPOĞLU sayesinde çalmayı başardı. Kendisine ait beste ve derleme çalışmaları var.

Bunlardan şu an piyasada olup en bilinenleri:
Saldım Dağlara Atı,
Ben Denizde Bir Gemi,
Yar Ağlama,
Sanki Dünyanın Yükü.

Tarafından derlenmiş olan 12 türküden oluşan, Yakınlar Uzak Oldu albümü,
Fuat SAKA prodüktörlüğünde piyasada yerini almıştır. Bu sanatçının büyük özverilerle, büyük emeklerle yapılmış ve kendisi için çok önemli olan ilk albümüdür. Amacı, unuttuğumuz bazı değerleri yeniden hatırlamak, Türk Halk Kültürü’ne ve Türk Halk Müziği’ne az da olsa katkıda bulunmaktadır.

İsmet Sıral

Haziran 30th, 2012

18 Ocak 1927’de Fatih’te doğan İsmet Sıral, ilköğrenimini yine bu semtte, Fatih Akşemseddin İlkokulu’nda tamamladı. Ankara’da sürdürdüğü ortaöğrenimini 1944 yılında yarım bırakarak Riyaset-i Cumhur Bandosu’nun saksofoncularından İlhami Hayri Bey’den dersler almaya başladı. 1946-49 yılları arasında yaptığı askerliği süresince Harbiye Orduevi Orkestrası’nda saksofon ve flüt çaldı. Bu yıllardan başlayarak  dönemin değerli pek çok genç müzisyeniyle tanıştı ve onlarla birlikte amatör ve profesyonel orkestra çalışmalarına katıldı.

1953 yılında Cüneyt Sermet’le birlikte kurduğu ve şefliğini yaptığı sextet, Türkiye’nin gerçek anlamdaki ilk yerli caz orkestrasıydı . Radyo konserleri de veren ve eleştirmenler tarafından hayli beğeni toplayan bu tarihi orkestra ne yazık ki bir yıldan kısa bir sürede dağılacak, ancak İsmet Sıral zaman yitirmeden bu kez dönemin en kalabalık ve yankı uyandıran caz orkestrasını 1954’te kuracaktı.  Taksim Belediye Gazinosu gibi dönemin gözde mekanlarında sahne alan ve İstanbul Radyosu’nun gediklisi haline gelen bu orkestra, Türk caz tarihine damgasını vuran kilometre taşlarından biriydi kuşkusuz. 1956 yılında bu orkestranın dağılmasının ardından bir yıl kadar Fransa ve Almanya’da çalan, yurda döndükten sonra yeni gruplar kuran İsmet Sıral, 1961 yılında farklı bir ekiple Hilton’da çalışmaya başladı.

İsmet Sıral 18 Ocak 1962’de Oya Nayman’la evlendi.  1962 yazında orkestrasıyla İsveç’e gitti. İsveç’teyken 7 aylık evliliğini bitirdi. Türkiye’den gelen ilk dans müziği ve caz orkestrası olarak İsveç’te  büyük sükse yapan İsmet Sıral ve arkadaşları, 1962-64 ve 1965-66 yılları arasında kuzey ülkesinde başarılarla dolu iki uzun serüven yaşadılar. 1968’de yedi yıllık birlikteliği sona eren bu orkestranın ardından,  1969-73 yılları arasında güçlü gruplar kurarak çeşitli mekanlarda çalmayı sürdürdü. 1973 yazında Marmaris Altınışık Otel’de Ali Kayral’ın solistliğinde sahne alan ekip, İsmet Sıral’ın kurduğu ve şefliğini yaptığı son orkestra olacaktı.

Sıral, 1970’lerin başında Marmaris, Turunç’tan bakir bir arazi satın alarak uzun süredir hayalini kurduğu uluslararası müzik okulu projesi için ilk somut adımı atmıştı. Ömrünün geri kalanında bir yandan bu projeyi gerçekleştirmek için çabalayacak, diğer yandan da müzik ufkunu genişleten deneysel arayışlara yönelecekti.

Türkiye’nin ilk profesyonel caz orkestrası kurucularından olan saksafon, flüt ve ney ustası İsmet Sıral (1927-1987), orkestrasıyla Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. 1960’ların sonunda dostu neyzen Aka Gündüz’den ney çalmayı öğrenen Sıral, Mevlevi felsefesine ve Anadolu’nun müzikal zenginliğine yönelerek, Türk müziği ile caz arasında köprüler kurduğu çalışmalarına başladı. 1978-80 yıllarında New York’taki Creative Music Studio’da (CMS) (Yaratacı Müzik Stüdyosu) dünya müziğinin dev isimleriyle birlikte dersler ve konserler veren Sıral, caz ustalarını Türk müziğiyle tanıştırarak, onlara Anadolu ezgilerinin, aksak ritmlerin, makamların inceliklerini öğretti ve derin izler bıraktı.

Kendi gibi müzik “erenleriyle” geçirdiği 2 harika yılın ardından 1980’de yeniden Türkiye’ye dönen İsmet Sıral, CMS’teki arkadaşlarının da yoğun desteğini almış olarak müzik okulu projesine yeniden dört elle sarıldı. Ancak ne yazık ki aksilikler birbirini kovalayacak, anlaştığı müteahhit firmanın işi ağırdan alması ve sağlığının giderek bozulmasıyla kendini hızlı bir çöküşün içinde bulacaktı. Sonunda Turunç’taki arazisini elden çıkarmak zorunda kalan İsmet Sıral, 20 yılı aşkın süredir peşinde koştuğu hayali yitirince iyiden iyiye bunalıma sürüklendi ve 8 Ekim 1987 günü İçmeler’deki evinde yaşamına kendi eliyle son vererek aramızdan ayrıldı.

Tahsin Terzi

Haziran 30th, 2012

1972 Senesinde Trabzon’un Of İlçesi’nin Cumapazarı Beldesinin Serindere Mahallesinde (yarakar) dünyaya geldi. İlk ve orta öğretimini Cumapazarında tamamlamış olan Terzi, 15–16 yaşlarında babasının yanına Almanya’ya gitmiş ancak kısa bir süre sonra da Türkiye’ye dönerek İstanbul’a yerleşmiştir. Burada çeşitli meslek dallarında çalışmış sonrasında 1992 senesinde vatani görevini yapmak üzere İstanbul’dan ayrılmıştır.

1994 senesinde İstanbul’a dönerek tekrar mesleği olan mobilyacılık sektöründe çalışmaya başlamıştır. 2000 senesinde de evlenmiş olup şu an bir çocuk sahibidir.

Tahsin TERZİ Kemençeye 12 yaşında başlamıştır. İstanbul’da bulunduğu senelerde Yusuf Cemal KESKİN‘in köylüsü olan Mehmet BAYKA ve Yakup ÖZDEMİR ile tanışmış onların sayesinde büyük usta ile tanışmıştır. Bu tanışmadan sonra ise Yusuf Cemal KESKİN Tahsin’i o zamanlar program yaptığı TGRT televizyonunda “Reisin Takası” isimli Karadeniz programında orkestraya kemençe sanatçısı olarak almıştır. Müzik hayatına profesyonel olarak burada başlayan TERZİ daha sonrasında çeşitli ses sanatçılarının orkestralarında yer almıştır.

Sayısız Kemençe ses kayıtlarında Tahsin TERZİ adı geçmiştir. Bu kayıt çalışmalarına büyük bir yoğunlukla devam etmektedir. Kısa zamanda Kemençe enstrümanında büyük usta olduğunu göstermiş ve piyasada en tanınmış Kemençe sanatçıları arasında yerini almıştır.

Bahattin Çamurali

Haziran 30th, 2012

1931 yılında Trabzon’un Sürmene ilçesinin Cida köyünde dünyaya gelmiştir. Önemli bir Karadeniz kemençesi üstadıdır. Farklı çalış stiliyle birçok kemençeciye örnek olmuştur. Görele, Akçaabat, Tonya’nın kesik kısa melodik hızlı ritmik riflerin aksine ezgisel yönü ağır basan Sürmene’ye özgü bir tarzı vardı. Tok melankolik sesine uygun kalın sesli kemençeyi ustalıkla kullanıyordu. 1991 yılında İstanbulda vefat etmiştir. Derlediği ve bestelediği türküler ve kemençe tekniği açısından tüm zamanların en iyi kemençecilerindendir.

Bahattin Çamurali, ayrıca karadeniz müziği dışında, halk müziği ve sanat müziği melodilerini de kemençeye uyarlamış ve başarılı olarak çalmıştır. Daha önce pek kullanılmayan veya bilinmeyen, çıkarılması zor sesleri yakalamış ve bu tarzı ile daha çok dinleyicinin önce yüreğine sonra kulağına hitap etmiştir.

Büyük Üstad bugün İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’nda yatmaktadır.