Nejat Koçer

Haziran 30th, 2012

1963 yılında Gaziantep’te doğan Nejat Koçer, ilkokulu Mehmetçik İlkokulu’nda, ortaokulu Gazi Ortaokulu’nda, liseyi Gaziantep Lisesi’nde tamamladıktan sonra Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde devam ettiği yüksek öğrenimini işlerinin başına dönerek yarıda kesmiştir. 1985 yılında başlayan iş hayatı, ortağı bulunduğu Akkoza Grubu’nea Genel Müdür olarak devam etmiş ve 1998 yılına kadar Pamuk ipliği Örgü Kumaş imalatı ile uğraşmış ve 1998 yılında Akkoza Grubu’ndan ayrılarak Koçer Grubuna ait şirketlerinde Sentetik ve Akrilik İplik Üretimi, Konfeksiyon üretimi ve ihracatı ile işlerine devam etmektedir.

Gaziantep’te birçok kurumun kuruluşunda kurucu olan ve birçok kurumda yöneticilik yapan Nejat Koçer, 1989 – 1993 yılları arasında Güneydoğu Tekstil İhracatçı Birlikleri Başkan Yardımcılığı ve Türkiye Tekstil İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır. 1991 – 1996 yılları arasında Gaziantep Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Üyeliği ve Basın Sözcülüğü görevini yürüten Koçer, aynı kurumda 1997 – 1998 yılında Başkan Yardımcılığı, 1998 yılı Haziran ayından bu yana ise başkanlığını yürütmektedir. 1994 – 1997 yılları arasında Gaziantep Genç İşadamları Derneği GAGİAD’ın Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığını yürüten Nejat Koçer, 1997 – 1998 yılları arasında GAGİAD’ın 3. Dönem Başkanlığını yapmıştır.

Halen Türk Genç İşadamları Vakfı Başkan Yardımcılığı, GAGİAD Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği, Gaziantep Ekonomisini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, Gaziantep Üniversitesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, Türk Standartları Enstitüsü Teknik Kurul Üyeliği, Gaziantep Tenis Kulübü Üyeliği, KOBİ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Sanayi Odası Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. Nejat Koçer, TOBB’nin 2000 yılının Mayıs ayında yapılan genel kurulunda TOBB Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmiştir. Füsun Koçer ile evli olan Nejat Koçer, Cihan, Bahar ve Yiğit isimlerinde üç çocuk babasıdır.

Erol Bilecik

Haziran 30th, 2012

Erol Bilecik 1962 yılında Antalya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini yine Antakya’da tamamladı. 1986’da İTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldu. 1987’de Nixdorf Computer’de sistem analisti olarak çalışmaya başladı ve 2 yıl boyunca bu görevini sürdürdü.

Bilecik 1989 yılında Index Bilgisayar’ın kurucu ortaklarından olarak firmanın Genel Müdürlük görevini üstlendi. Halen Index Grup bünyesindeki Index Bilgisayar A.Ş., Despec A.Ş., Datagate A.Ş., Neteks A.Ş, Neotech A.Ş. ve Teklos A.Ş.’nin CEO’sudur. 2001-2005 yılları arasında, Türk bilgisayar sektöründeki en eski sivil toplum kuruluşu olan TÜBİSAD’ın (Türkiye Bilişim Sanayicileri ve İşadamları Derneği) başkanlığını yaptı.

Index’in portföyü
–  1989’da 3M’in manyetik ortam ürünleri distribütörlük anlaşmasına imza attı
–  1991 yılında, İtalyan Olivetti’nin PC ürünleri ‘Yetkili Satıcılığı’na başladı.
–  1994 yılında, APC Kesintisiz Güç Kaynakları ürünlerinin Türkiye Distribütörü oldu.
–  1995’de IBM ile “Çözüm Ortağı” anlaşması imzaladı.
–  1996’da IBM PC’de ‘distribütör’ oldu.
–  1998 yılında, Lotus & IBM Software ürünleri için distribütörlük anlaşması yaptı. Aynı yıl ‘HP PC & Çevre Birimleri’ distribütörlük anlaşmasını gerçekleştirdi
–  1999’da, Xerox, Microsoft, IBM POS, Escort, Cisco gibi çok önemli ürünler için distribütörlük anlaşmaları yaptı
–  2000 yılında, Epson ürünlerinin distribütörlüğünü aldı. Compaq ile anlaşma yaptı
–  2001 yılında Novel’le tek distribütörlük anlaşması imzaladı. Daha sonra sırasıyla, Sony ve Microsoft OEM ürünlerinin de kontratlarını aldı.
–  2002 yılında Index ürün ailesine OKI yazıcı ve Toshiba notebook ve server ürünleri katıldı
–  2003 yılında ürün portföyüne, Fujıtsu Siemens ve NEC markaları katıldı.
–  2004 yılında Kingmax ile hafıza ürünleri ve Asus ile de barebone ürünleri için distribütörlük anlaşmaları yaptı
–  2005’te, TPV Technology Limited ile AOC marka LCD, CRT Monitör, Plazma Monitör ve LCD TV ürünlerinin dağıtımı konusunda Türkiye distribütörlüğü anlaşması imzaladı.
–  2006 yılı içerisinde Canon ile yazıcı fax ve tarayıcı ürünleri, Western Digital Corporation ile hard disk ürünleri, Panasonic ile tüketici elektroniği ürünleri, ViewSonic ile monitör ürünleri ve Sony Vaio ile notebook ürünleri için distribütörlük anlaşmaları yaptı.
–  2007 yılında dünyanın en büyük notebook üreticileri arasında yer alan Asus ile notebook ürünleri ve Philips ile monitör ve çevre birimleri ürünleri için distribütörlük anlaşmaları gerçekleştirdi
–  2008’de LG ile taşınabilir diz üstü bilgisayar distribütörlük anlaşması yaptı.


07.12.2008 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayınlanan söyleşi.

Index’in (İndeks Bilgisayar Sistemleri Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş) kuruluş öyküsü ilginçtir. Biraz anlatır mısınız?
20 yıllık bir şirketiz. Kuruluş tarihimiz 10.07.1989. Her şirketin başlangıcında olduğu gibi başlangıçta tevazuyla yola çıktık. Üç bilgisayar, bir de makine mühendisinin kurduğu bir yapı. Özgüvenimiz vardı. Daha idealist bir yapı. Hedeflerini bilen, teknolojiyle uğraşmak isteyen üç arkadaştık. Fakat teknolojiyle başlamadı. Tesadüfler bizi 3M firmasıyla tanıştırdı. Onun malzemelerini bilgisiyar disketleri, kartuşlar ve manyetik bantlar dağıtımını yapmaya başladık. Bir yıl içinde 3M manyetik ürünler pazarında, yüzde 1.2’den yüzde 55 gibi bir pazar payına ulaştık. 1989’da 2.5 milyon dolar ciro yaptık.
Fakat bizim amacımız bu değildi. Biz bir şeyler alalım satalım fikrinde değildik. Kendi teknolojimizi geliştirmek, sergilemek niyetindeydik. Ticaret fırsatı çıkınca biz katiyen yapılabilecek bir şey değil gibi düşündük ama inandığımız ağabeylerimizin telkinleriyle başladık.
Başlangıcımız için bir şans oldu. Hedeflediğimiz bilgisayar fırmalarıyla yüksek volümlü ama düşük kâr marjıyla çalışma gibi bir şekilde devam ettik. Her yıl bazı markalar eklendi. Hiçbiri, eğer firma kapanmadıysa çıkmadı. Çok uzun soluklu bir distribütör ilişkisine sahip olduk.
Türkiye genelindeki bilgisayar firmalarına, ihtiyaç duyduklan tüm ürünleri, iyi organize olmuş bir bilgisayar dağıtıcısı kimliği altında sağlamaya dönük organizasyonumuz gelişti.
1993’te 5 milyon dolar ciroya ulaşmıştık, bizim için muazzam bir şeydi. Tüketim malzemeleri satışına başladık, HP katıldı.

Tarihçenize bakınca çok hızlı geliştiğiniz görülüyor…
1998 yılı yine önemli virajlardan biridir bizim için. 105 milyon dolar ciroya ulaşmıştık. Çok önemlidir. Ana yola çıkış diyebileceğimiz bir yapı. 10. yılını geride bırakmak ve daha sağlıklı işler yapmak… 1995’te yine çok önemli bir adım atmıştık. Donanım ürünleri gelmişti IBM’le. 1995 ve 1996’da ‘En Aktif Bilgisayar Firması’ ödülünü aldık. 1998’de üçüncü kez aldık. O yıl bir de yabancı ortaklık gelişti.

İlk ortaklık mıydı, kimlerle yaptınız?
Kasım 1998’de Hollandalı bir grup bizi buldu. Tüketim malzemeleri departmanı, Avrupa’da konusunda bir numara olan Van Dorp Despec Grup, Türkiye’de bu işi yapmak istediklerini söyledi. Index’in içinde iki farklı departman var. ‘Donanım bizim hiç ilgimizi çekmez’ dediler. Index içinde yüzde 50-50 ortaklıkla Despec şirketini kurduk.
Bu bizim ilk ama tek yabancı ortaklık deneyimimiz değil. 1999’da, Xerox, Microsoft, IBM POS, Escort, Cisco gibi çok önemli ürünler için distribütörlük anlaşmaları yapmıştık. Aynı yılın haziran ayında kendi ‘lojistik merkezi’mizi faaliyete geçirdik. ‘İNDEKS Lojistik Center’ kuruldu. 105 milyon dolar ciroyla sektördeki en büyük 6 bilgisayar firmasıydık. Ürün çeşitliliği açısından Türkiye BT sektörünün en büyük dağıtıcısı durumuna gelmiştik.
2000 yılında Limited Şirket’ten AŞ’ye dönüştük. Ağustos ayında Pouliadis, İndex’in yüzde 50’sini satın aldı. Depremin katkısı olduğuna inanıyorum. Yunanlılarla ilişkilerimiz daha pozitif bir noktaya geldi.

O dönemde memlekette kriz var. Sizde nasıl gitti işler?
2001’de kriz oldu. Yüzde 50 hisse satışı şirkete katkı sağlamıştı. 2001 yılında NOVEL’in tek distribütörlük anlaşmasını imzaladık. Daha sonra sırasıyla, SONY ve Microsoft OEM ürünlerinin kontratlarını aldık. 2001 yılında yaşanan ekonomik krize rağmen yatırımlara devam ettik. Mart 2001’de bilgisayar parçaları / OEM sektöründeki lider firmalardan Datagate’in yüzde 50.5’ini satın aldık.
Yine aynı dönemde network alanında deneyimli dağıtım şirketi Neteks’in yüzde 70’ini aldık. 2001 İnterpro sonuçlarına göre ‘Bilgi Teknolojileri Donanım Gelirleri’ kategorisinde bir numaraya çıktık.
Çok şirketli ama muhasebe ofisleri tek merkezden yönetilen bir gruba dönüştük.

Siz halka açık bir şirketsiniz. Datagate de açık…
2004’te halka açıldık. Her yıl muhtelif teknoloji kontratlarını alıyoruz. (Bugün 150 kontratımız var) 2001’de mütevazi bir şirket olan Datagate’in kasları da gelişti ve 2006’da halka açıldı. Böylece grubun iki şirketi halka açık hale geldi. Halka arz öncesi yüzde 85 olan bağlı ortaklık oranı halka arz sonrası yüzde 59.2’ye düştü.
O yıl Canon ile yazıcı fax ve tarayıcı ürünleri, Western Digital Corporation ile hard disk, Panasonic’le tüketici elektroniği, ViewSonic’le monitör, Sony Vaio ile notebook için distribütörlük anlaşmaları yaptık.
2007’de Asus ile notebook ürünleri ve Philips ile monitör ve çevre birimleri ürünleri için distribütörlük anlaşmaları geldi. Grup firması Neotech, Apple distribütörü oldu.
2007’de Neteks İletişim’de yabancı ortaklık girişimi oldu. Index’in iştiraki Neteks’in yüzde 50 hissesini, iletişim ağı ürünlerinde dünyanın en büyük distribütör firması Datatec’e bağlı Westcon Group satın aldı. Westcon, aslında hep yüzde 100’ü kendine ait şirketlerle 19 ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye’de ortaklık yaptılar.
Kasım 2007’de Dubai International Financial, Despec Avrupa, Despec Türkiye ve Despec Ortadoğu’nun da dahil olduğu Despec Group International’ın yüzde 70’ini satın aldı. Böylece Despec Türkiye’nin yüzde 50’lik kısmı benim, yüzde 50’lik kısmı ise Despec Group International tarafında kalacak şekilde yeniden belirlendi.

2007 yılını nasıl kapattınız?
2007 yılı sonu itibariyle grup olarak konsolide olmayan ciromuz 1 milyar dolara ulaştı. (Konsolide 2007 cirosu 786 milyon dolardır.) Sektörde bir ilke daha imza attık. bu arada Ocak 2008’de dünyanın en değerli markalarından LG ile taşınabilir diz üstü bilgisayar distribütörlük anlaşmaları yaptık. Yine bu yıl mart ayında HSBC ortaklığı ile hazırlanan İndeks Grup Ticari Kart’ı çıkararak iş ortaklarımızın hizmetine sunduk.

Şimdi yabancı ortakları da olan bir grupsunuz. Kaç şirket var grupta?
Altı şirketli bir yapı. Beşi teknoloji ürünlerinin pazarlamasını yapıyor. Altıncı şirketimiz Teklos, lojistik işlerini yapar. Böylece global yapı içinde kendimizi daha iyi hissettiren bir yapı kazandık.

Şu an bulunduğumuz Ayazağa sizin hem yönetim merkeziniz hem de lojistik merkeziniz, değil mi?
Evet, 20 binin üzerinde farklı ürünün lojistiği yapılıyor. Türkiye’de 7 bin 500 bilgisayar firması vardır. 6 bin 250’siyle çalışırız. Dell ve Samsung dışında bütün önemli markalar vardır.

Ne kadar istihdam var? Yönetim yapılanması nasıl?
Net bordrolu sayımız 313. 100’e yakın da hizmet aldığımız arkadaş vardır. Grup şirketlerine bakarsak kendi yapılanması içinde, her şirketin bir genel müdürü vardır.
Toplam Index’e bakarsak benimle beraber 7 kişi var. 12 kişilik ana yönetim vardır. 12 kişilik T takımı içinde en yenisi 10 yıllıktır. Ben bir takımın şu vasfına inanırım: Bir oyunu oynarken topun nereden geleceğini bilirsiniz. Bunu hissedersiniz, bakışlarla anlaşırsınız.
Çok uzun yıllardır keyifle birlikte olduğumuz bir yönetim takımımız var. Dalgalı dönemlerde bunun daha büyük avantaj olduğuna inanıyorum. Bu yapı, inovasyonu öldürebilir mi diye endişeler olur ama ben öldürmediğine inanıyorum. Bu anlamda kendimizi şanslı görüyorum.

Sizin çalışma sisteminiz nasıldır?
Index üretici – bayiler arasında bir köprüdür. Ürünlerin ithalatını yapar. Kendi lojistik merkezine getirir. Buradan gönderir. 6-7 segmentimiz var. Birisi perakendedir.
Teknosa’lar gibi market zincirleri. Bir diğer segment sistem entegratörleridir. Koç Sistem gibi. Bir grup daha küçük ölçekli KOBİ’ler, yetkili satıcılar, ara toptancılar vardır. Bir de tek tek küçük dükkanlar vardır. Ofis katlarında bilgisayar işi yapmaya çalışan yerler vardır.
7 bin 500’dür toplamı. Biz 6 bin 250’sine her ay düzenli ulaşırız.

2008 için ciro hedefiniz neydi? Tutar gibi görünüyor mu?
Hedef 1 milyar 175 milyon dolardı. Yüzde 16.39 büyümeye geliyor. İddialı bir hedef ama zorlayacağız. Ağırlıkla donanım satıyoruz. Donanımda 2007’de 26.4 pazar payımız var. Yeni hedeflerimiz motivasyon amacıyla konulmuş hedefler değil. Dünya konjonktürü itibariyle zorluklar olabilir ama biz hedeflerimizi tutturmak için koyduk. Çok hedef odaklıyız.

Peki sizin o başlangıçtaki üç bilgisayar mühendisi, bir makine mühendisi ortaklar hala var mı?
1996’da ortaklık yapısı değişti. İki aileydi. Benim eşim, bir sınıf arkadaşım, bir de makine mühendisi. Ceyhan ve Bilecek ailesi.  Makine mühendisi ile bir bilgisayar mühendisi ayrıldılar, ben ve eşim devam ettik.

Peki eşiniz şirkette aktif mi?
Eşim hiç aktif olmadı, denetçimizdir ve müthiş iyi denetler. Sermaye payı yüzde 3’tür. Eşlerin evde işte, 24 saat aynı ortamın paylaşmalarının yanlış olduğunu düşünüyorum ve bu kararın olumlu sonuçlarını görüyorum. Ama her zaman aklına fikrine danışırım.

Örneği olmayan bir sektördeyim başka işe girmek aklıma gelmiyor
Sizin bütün yatırımlarınız bu sektörde… Başka bir sektör yok mu kafanızda?
Başka bir sektör yok. İçinde bulunduğumuz sektöre büyük güvenim var. Derinliğine devam etmenin getirdiği bir avantaj olduğunu da görüyorum. Olmadı, bu saatten sonra da olmayacağını düşünüyorum. Eşler, dostlar eleştiriyor ama ben hala bu sektörde oyunun yeni başladığını düşünüyorum. Bu bizi motive ettiği için. Sektörün inanılmaz derecede yolun başında olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de yüzde 17 oranında PC penetrasyonu var. Reel anlamda klavyelere dokunan. İnternet kullanımı belki biraz daha yüksektir. Biz burada çok hızlı yol alabiliriz. İyi de bir hazırlığımız var ve konsantrasyonu bozmamamız gerektiğine inanıyorum.
Endüstriyi iyi takip etmeyen dostlarım soruyor, hangisini alayım diyor. Şu ürünü al diyorum. Gidip alıyorlar, teşekkür ediyorlar. Üç ay sonra yenisi ve ucuzu çıkınca sitem ediyorlar. Artık o gün bugün siz en iyisini bilirsiniz diyorum… Üç ay sonra bizim depo yepyeni ürünlerle doluyor. Bu hakikaten örneği olan bir sektör değil. Çok dolu yaşamanızı sağlayan bir durum. Başka sektör aklıma gelmiyor.

Sosyal sorumluluk alanında bir şeyler var mı?
Kendi sektörümüzde bizim en eski sivil toplum örgütü TÜBİSAD, başkanlığını yaptım bir dönem. 2001-2005 döneminde. Keyifli bir dönemdi. Oyunun içindeydim. Çok değerli bir örgüttür. Bu sektördeki dinamizme çok katkıları olan bir örgüttür.
Bir de eğitim konusunda Hatay’a, memlekete bir okul yaptırdım. Ailem ve kardeşlerim benim ismimin verilmesini sitediler.
Anadolu Teknik Lisesi yaptırdım. Geçen eylülde açıldı.

Cahit Zeydanlı

Haziran 30th, 2012

1962 yılında Bitlis‘te doğan ve eğitimini Tatvan‘da tamamlayan Cahit Zeydanlı, inşaat sektöründeki faaliyetlerine 1983 yılında aile şirketi olarak kurduğu Zeydanlı Turizm İnşaat Ticaret Limited Şirketi ile başladı. Yüksek yatırım dehasıyla şirketinin büyüme ivmesini hızlandıran Cahit Zeydanlı, bu başarılarının beraberinde Türkiye’nin en genç başkanı ünvanıyla, 16 yıl boyunca Tatvan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı görevini üstlendi.

Cahit Zeydanlı 1994 yılında Kartalkaya şirketini kurdu. Ülkemizin yeniden yapılanma sürecinde üzerine düşen görev ve sorumluluğun farkında olan Cahit Zeydanlı, çalışmalarını kalite ve güveni ön planda tutan bir anlayışla sürdürmekte, Zeydanlı Turizm İnşaat ve Kartalkaya Proje inşaat şirketleri olarak inşaat sektöründe yurt çapında Marka olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Van’ın Akdamar Adası‘ndaki tarihi Akdamar Kilisesi‘nin restorasyonunu üstlenen Kartalkaya Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Zeydanlı ihaleyi gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla birlikte anlamlı bir jest yapmış, Ermeni asıllı Türk mimar Zakarya Mildanoğlu’nu uygulamanın “danışmanı” atamıştır.

Celal Aras

Haziran 30th, 2012

Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras, tedavi gördüğü hastanede 31 Ocak 2008 günü vefat etti. Fenerbahçe Kulübü eski Yönetim Kurulu üyelerinden olan Celal Aras (51), bir süredir Gebze’deki Özel Anadolu Sağlık Merkezi’nde kanser tedavisi görüyordu.

Celal Aras için 1 Şubat 2008 cuma günü ilk olarak Aras Holding Kavacık Merkez Binası’nda bir tören düzenlendi ve cenazesi aynı gün Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Kars’ın Selim ilçesinde 1957 yılında doğan Aras ilk, orta ve lise öğrenimini ailesinin memuriyeti nedeniyle değişik yerlerde tamamladı. 1975 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bölümü’ne devam etti.

1979 yılında aktif pazarlama şirketi ile ticaret hayatına atılan Aras, daha sonra Aras Kargo şirketini kurdu.

Celal Aras evli ve iki çocuk babasıydı.

Feyyaz Berker

Haziran 30th, 2012

Feyyaz Berker, 7 Ekim 1925’te Mersin’de, Muhtar Berker’in oğlu olarak dünyaya geldi. İlkokulu Mersin’de, İleri İlkokulu’nda okudu.

Babası çok değerli bir göz doktoruydu. Milli mücadele yıllarında, tek bir sağlık ocağı bile bulunmayan kentte yaralı askerlerin bakımlarını sağlayabilmek için kurulan 10 yataklı hastanenin ilaç ve levazımlarını o temin etmişti. Muhtar Berker, oğlunun da kendisi gibi bir doktor olmasını arzu ediyordu. Ancak Feyyaz Berker, doktorluk mesleğine çok saygı duymasına rağmen, kariyerini başka bir alanda yapması gerektiğine karar vermişti.

Mersin’de geçirdiği yıllarda Feyyaz Berker’in en önemli anılarından biri Atatürk’ün kenti ziyaret edişiydi. İlk ziyarette Feyyaz Berker’in yaşının çok küçük oluşu, 20 Mayıs 1938 yılındaki ziyarette ise hastalığı nedeniyle Atatürk’ün Mersin’de çok fazla kalamamış olması nedeniyle hiç karşılaşamadılar. Ancak yine de bu ziyaretler, Feyyaz Berker’in Atatürk’e duyduğu büyük sevgi ve saygısının temelini oluşturmaktadır.

Feyyaz Berker ilkokulu bitirdikten sonra eğitimine Tarsus’taki Amerikan Koleji’nde devam etti. Özgürlükçü ve kişisel gelişimi destekleyen Amerikan eğitim sistemiyle ilk burada tanıştı.

1939’da babasının VI. Dönem seçimlerinde İçel milletvekili seçilmesi üzerine ailesiyle birlikte Ankara’ya taşındı. Bu sebeple Tarsus Amerikan Koleji’nden ayrılmak zorunda kalan Feyyaz Berker, ailesi tarafından 1939 sonbaharında, İngilizce eğitimine de devam edebilmesi için İstanbul’daki Robert Kolej’e yatılı olarak gönderildi.

Feyyaz Berker’in kendi ifadesiyle, Robert Kolej’de geçirdiği yıllar geleceğini biçimlendirmede çok önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı’ndan kaynaklanan pek çok sıkıntı okuldaki hayatı olumsuz etkilese de, Berker buradaki öğrenciliğine başarıyla devam etti.

II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye, savaşa katılmamasına rağmen, pek çok ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Devlet gelirlerinin önemli bir kısmı gelebilecek bir tehdide karşı hazırlıklı olmak için askeri savunmaya ayrıldı. Ayrıca askere alımlar nedeniyle tarım üretimi de önemli oranda azaldı. Bu yıllarda 1942 yılındaki unutulmaz karne uygulaması, buğday tüketiminin kontrol altına alınmasını amaçlıyordu. Ayrıca, yine bu yılların akıllarda yer eden diğer simgesi geceleri şehirleri karanlığa boğan karartma uygulamasıdır.

Robert Kolej yetkilileri bu gibi zorlukları önceden tahmin ettiğinden, bol miktarda yiyecek ve kömür stoku yapmıştı. Aldıkları tedbirler sayesinde kolejde, Berker’in öğrenci olduğu 1939-1946 yılları arasında eğitim hiçbir şekilde kesintiye uğramadı.

Feyyaz Berker ilk kez Tarsus Amerikan Koleji’nde tanıştığı, Amerikan okullarına özgü “özgürlükçü disiplin” ve “ders dışı sosyal aktiviteler” gibi kavramları Robert Kolej’de de buldu. Robert Kolej’in eğitim disiplini, öğrencilerine özgür düşünmeyi ve fikirlerini açıkça söylemeyi öğretiyordu. Feyyaz Berker’e göre Türkiye’nin gelişmesini ve ilerlemesini sağlayacak ortam, bireysel yaratıcılığa ve çok yönlü düşünme yeteneğine izin veren bu özgürlükçü ortamdı.
 
Çocukluğundan beri spor yapmaya düşkün olan Feyyaz Berker, Robert Kolej’de pek çok değişik branşta spor yapma olanağı buldu. Sporun kişisel gelişime büyük katkı sağladığına inanan Berker, tenisten basketbola, voleyboldan masa tenisine kadar pek çok farklı spor faaliyetinde bulundu. Berker ayrıca okulun futbol takımının değişmez kadrosundaydı.

Gençlerin boş zamanlarını sporla değerlendirmelerinden yanayım. Spor, sportmenliği de beraberinde getiriyor; insana kişilik kazandırıyor. Yaptığınız mücadelede hem üzülüyorsunuz hem seviniyorsunuz, ama sonuçta bir takım oyunu oynuyorsunuz. İşbirliği ve rekabetin getirdiği bir olay var.

Robert Kolej’in lise bölümünü tamamlayan Feyyaz Berker, 1942 yılında aynı okulun mühendislik bölümünde eğitimine devam etti. Mühendislik bölümünde seçim yapabileceği 3 bölüm alternatifi bulunuyordu: Yol ve İnşaat Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği ve Makine Mühenisliği. Berker bunlar arasından inşaat mühendisliğini seçti.

1946 yılında Robert Koleji bitiren Feyyaz Berker, iki ülke arasındaki siyasi yakınlaşmanın da arttığı bir ortamda, yüksek öğrenimini yapmak üzere Amerika’ya gitti. Akseptansını, inşaat mühendisliği alanında ülkenin en eski eğitim kurumu olan Michigan Üniversitesi’nden aldı.

Amerika’da bir yandan üniversite eğitimi alırken, bir yandan da harçlığını kazanmak amacıyla hafta sonları ve yaz aylarında çalışmaya başladı. Michigan, Willow Run’da kurulmuş olan Kaiser-Frazer otomobil fabrikasında montaj hattında bir iş buldu. Çalıştığı fabrika o zamanlar dünyanın en büyük kompleksiydi. Burada çalıştığı dönem, mesleki bilgiler bakımından kattığı artılar bir yana, iş ve yaşam felsefesi bakımında da Feyyaz Berker’e yepyeni ufuklar kazandırmıştı.

Feyyaz Berker, 1948 yılında Michigan Üniversitesi’ni bitirip yüksek inşaat mühendisi unvanını kazandıktan sonra hemen Türkiye’ye dönmedi. Bir sure pratik yapmak üzere Amerika’da kaldı. Kaliforniya’da, bir inşaat-mühendislik firmasında iş buldu. 1 yıl çalıştığı bu yeni işi de kendisine çok önemli tecrübeler kazandırdı.

Amerika’da okuyan gençlere diyorum ki “Amerika’da kalın, bir sene çalışın. Bu sizin için hayat boyu değerlendireceğiniz bir tecrübe olacak.”

Feyyaz Berker 1949’da ailesinin yanına, Ankara’ya döndü. 1949-1950 yılları arasında Arkara’da yedek subay olarak askerliğini tamamladıktan sonra Esenboğa Hava Meydanı’nın inşaatında şantiye şefi olarak çalışmaya başladı. Esenboğa’daki işler tamamlanıp şantiye kapatıldıktan sonra merkezde laboratuar ve araştırma bölümü başkanı olarak görevlendirildi. Feyyaz Berker’in o dönemde, bu alanda uzmanlaşmış belki de tek yer olan bu laboratuar’da yapacağı çalışmalar ona önemli bir birikim ve deneyim kazandıracaktı. 1956 yılında, çok benzer bir alanda çalışacak Feyyaz-Nihat müşavir danışmanlık (FN) şirketini kurma konusunda ilham kaynağı olacaktı.

Toplumsal Sorumluluk Faaliyetleri
Vakıf & Dernek / Mesleki Kuruluş Üyelikleri
• TÜSİAD, Kuruculuk ve Yönetim Kurulu Başkanlığı
• TÜSİAD, Yüksek İstişare Konsey Başkan Yardımcılığı
• TÜSİAD, Yüksek İstişare Konsey Başkanlığı
• TÜSİAD, Onursal Başkanlığı
• DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), Başkan Yardımcılığı ve İcra Kurulu Başkanlığı
• DEİK, Divan Başkanlığı
• DEİK, Şeref Üyeliği
• TAPV (Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı) Kuruculuk, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı
• TAPV, Yönetim Kurulu Başkanlığı
• TAPV, Mütevelli Heyet Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyeliği
• HEV (Hisar Eğitim Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanlığı
• Robert Koleji, Mütevelli Heyet Üyeliği
• Robert Koleji, Mezunlar Derneği Üyeliği
• Boğaziçi Üniversitesi, Danışma Kurulu Üyeliği
• Amerikan Konferans Heyeti Üyeliği, New York ABD
• Stanford Araştırma Enstitüsü Üyeliği
• MESS, Y. Danışma Kurulu Üyeliği
• TİSK, Danışma Kurulu Üyeliği
• TÜSEV (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı) Kuruculuk ve Mütevelli Heyet Üyeliği
• TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı) Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyet Üyeliği
• TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) Kuruculuk ve Mütevelli Heyet Üyeliği
• DENİZTEMİZ TURMEPA, Kurucu Üyeliği
• TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), Kuruculuk ve Mütevelli Heyet Üyeliği
• TGV. (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı), Kuruculuk ve Mütevelli Heyet Üyeliği

Haşim Bayram

Haziran 30th, 2012

1951 yılında Karaman’da doğan Haşim Bayram, ilk ve orta öğrenimini Kazım Karabekir’de, lise öğrenimini de Akşehir İlköğretim Okulu ve Ankara Yüksek Öğretmen Hazırlık sınıflarında tamamladı. Daha sonra Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Fizik lisansı, ayrıca Kimya Yüksek Mühendislik öğrenimini tamamladı. Anadolu’nun birçok lisesinde kimya öğretmenliği, sanayii bölge müdür yardımcılığı ve bazı sanayii tesisi ve kuruluşlarında mühendislik yaptı. 1981 yılından sonra özel dershanecilikle ticari hayata atıldı.

1989 yılından itibaren Kombassan kuruluşunu başlattı. Halen Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yapmaktadır.

Homer Onassi

Haziran 30th, 2012

“İyi ya da kötü yoktur, ancak gerçekleştirilebilenler vardır”. Kendi çabalarıyla bir yere gelmiş olan Yunanlı işadamı, bu kurala uyarak devasa bir imparatorluk kurdu ve kendi neslinin en zengin adamlanndan biri oldu.

Kendisi kesin bir bilgi vermediği için, doğum tarihi tam olarak bilinmeyen Onassis Türkiye’de İzmir’de dünyaya geldi. Anadolu’da doğmuş bir Rum olan babası, tütün tüccarı olarak iyi bir yere gelmişti. Annesi Penelope genç yaşta ölünce, babası kısa bir süre sonra yeniden evlendi ve Aristoteles üç öz ve üvey kızkardeşiyle birlikte büyüdü. Dik kafalı ve zor bir çocuk olan Onassis, sık sık okul değiştirdikten sonra, 1919’da diploma almadan babasının işine girdi.

Kaçış ve Uzun Süreli Yolculuğu 1919’da Yunan birlikleri tarafından işgal edilen İzmir’in 1922’de tekrar Türklerin eline geçmesinden sonra, Midilli Adası üzerinden Atina’ya kaçtı. Ailesinin yeniden tütün işine girme çabaları başarısızlıkla sonuçlanınca, Onassis elinde kalan son parasıyla Buenos Aires’e giden bir gemide yerini ayırttı.

Tütün ile İlk Milyonunu Kazanması Onassis önceleri tabak yıkamak, otellerde komilik, gece bekçiliği ve telefon santral memurluğu gibi işler yaptı. Bir tütün eksperi olarak, Arjantin’de hemen hemen yalnız Küba ve ABD’den ithal edilen çok sert tütünlerin satıldığını saptadı. Yunanistan’da kalan ailesinin parasal desteğiyle Onassis kendi şirketini kurdu ve kendi yurdundan ithal ettiği Doğuya özgü hafif tütünden sigara üretimine geçti. Primos ve Osman adlı başarılı markalarıyla 1928’de yaklaşık olarak 2 milyon dolarlik satış yaptı.

Yunanistan 1929’da ticaret anlaşması imzalamadığı ülkelere ihraç edilen malların gümrük bedellerini iki misline çıkarttı. Onassis bunun üzerine, babasının ilişkileri sayesinde, Arjantin’in bu kuralın dışında tutulmasını sağlayabildi. Bundan iki yıl sonra Yunanistan hükümeti Onassis’i, diplomatik pazarlık yapma becerisi nedeniyle, konsolos yardımcılığına atamakla ödüllendirdi.

Armatörlük Dünya ekonomik krizi 30’lu yılların başında nakliyat işlerini de etkileyince, Onassis ilk gemisi, olan 7.000 tonluk bir yük gemisini çok uygun bir fıyata alabildi. Bunun ardından 1932’de altı yük gemisi daha aldı. Piyasanın hareketlenmeye başlamasıyla, petrol gereksinimi de arttı. Onassis 1938’de Göteborg’da bir tersaneye 800.000 dolara dünyadaki ilk 15.000 ton kapasiteli tankeri sipariş etti. Bir yıl sonra Onassis’in serveti yaklaşık olarak 8 milyon dolara yükselmişti. İkinci Dünya Savaşı’nda 46 tankerini ve yük gemisini müttefik kuvvetlere çok fahiş fiyatlarla kiraladı. 1946’da Athina Livanos ile evlenince (birlikte iki çocuk sahibi oldular) Stavros Niarkos adlı büyük armatör bacanağı oldu.

Çok uluslu Şirket Aralarında Monte Carlo’da olanlar da olmak üzere, çok sayıda kumarhane ve otel sahibi olan Onassis, 1954’te Suudi Arabistan Kralı Suud’la bir sözleşme imzaladı. Buna göre Onassis bir tanker filosu teslim etmeyi taahhüt ederken, karşılığında Suudi Arabistan’ın petrolünü taşıma ayrıcalığını kazanmaktaydı. Yunanistan’ın devlet hava yollarını satın aldıktan ve Olympic Airways’i kurduktan sonra, Onassis 1956’dan itibaren ülkesinin hava taşımacılığına hakim oldu. Karısından boşandıktan sonra 1960’da ünlü opera sanatçısı Maria Callas ile ilişkiye girdi. Bundan sekiz yıl sonra da eski Amerikan başkanı John F.Kennedy’nin dul eşi Jacqueline Kennedy ile evlenerek gazete manşetlerine geçti.

Yurduyla Anlaşmazlığa Düşmesi Onassis,1967 yılinda askeri bir darbeyle iktidara gelen albay Georgios Papadopoulos ile 1970’te bir sözleşme imzaladı. Buna göre armatör Onassis’in Yunanistan endüstrisine 600 milyon dolarlık bir yatırım yapması öngörülmüştü. Aralarında anlaşmazlık çıkınca, bu sözleşme bir yıl sonra feshedildi. Onassis vergi konusundaki fikir ayrılıkları yüzünden hava trafiğini durdurunca, sonraki Konstantin Karamanlis hükümetiyle de sorunları oldu. Bunun sonucu olarak devlet 1975’in başında Olympic Airways’i devraldı.

Onassis, oğlu Aleksandros’un ölümünden iki yıl sonra, 69 yaşında Paris’te zatüreden öldü. Bunun üzerine imparatorluğun başına kızı Kristina geçti.

Ali Nihat Gökyiğit

Haziran 30th, 2012

Nihat Gökyiğit, 23 Şubat 1925’te Artvin’de dünyaya geldi. Ailesi, Artvin’in Gögitoğulları adıyla anılan köklü sülalelerinden birine mensuptu. Babası Ahmet Hamdi Bey, kardeşiyle birlikte babasından devraldığı manifatura dükkanını işleten küçük bir tüccardı. Dükkan’da satılan mallar İstanbul’dan, Nihat Gökyiğit’in“zorluklar içinde yetişmiş muazzam bir girişimci” olarak tanımladığı dedesinden geliyordu.

Nihat Gökyiğit, 15 yaşına kadar çocukluk yıllarının geçtiği Artvin’i “geniş arsalı, yeşillikler içindeki evlerin bahçelerinde çiçekler arasında kelebeklerin uçtuğu, geceleri çocukların ateşböceklerini kovaladığı bir masal kenti” olarak tanımlıyor.

İlkokulu ve ortaokulu bitiren Nihat Gökyiğit’in, artık çocukluğunun kenti Artvin’den ayrılması gerekiyordu. Çünkü o dönem Artvin’de iki ilkokul ve bir ortaokul dışında başka bir okul bulunmuyordu. Babası, yabancı dil öğrenebilmesi için onu, yakın şehirlerdeki liseler yerine, İstanbul’a Robert Kolej’e göndermeye karar verdi.

Robert Kolej’de geçirdiğim 6 yıllık eğitim sürecinde özgüven geliştirme, sorumluluk alma ve sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaya verilen önemi hep hissediyordum. Talebenin kolejdeki kulüp, birlik ve derneklere katılarak bu faaliyetlerde yer alması teşvik ediliyordu.

Bu grupların her biri için bir öğretim görevlisi kendini fazla belli etmeden yardımcı, yol gösterici olurdu. Bu derslerin bir kaçına katılmak derslerin ihmaline yol açar mıydı? Hayır!

Okul içinde pek çok sosyal ve kültürel aktiviteye katılan Nihat Gökyiğit, belki iki amcasının da mühendis olması nedeniyle, okula girdiği ilk günden itibaren mühendis olmayı aklına koymuştu. İnşaat mühendisi olmayı isteyen Nihat Gökyiğit, Feyyaz Berker’le birlikte daha birinci sınıftan itibaren bu alana yöneldi.

Nihat Gökyiğit de Robert Kolej’den mezun olduktan sonra, Feyyaz Berker gibi yükseköğrenimini Amerika’da Michigan Üniversitesi’nde yapmaya karar verdi.
 

Uzun bir gemi yolculuğundan sonra vardığı New York’ta Nihat Gökyiğit’i ilk etkileyen şeyler, gecenin içinde gözlerini kamaştıran aydınlık ve mühendislik harikası dev binalardı.

Nihat Gökyiğit buradaki eğitimi burslu almıyordu. Bu yüzden öğrencilik hayatı boyunca pek çok işte çalıştı. Amerika’ya ayak bastığı günden beri iki şey Nihat Gökyiğit’in dikkatini çekmişti:

Organizasyon ve alet! En verimli üretimi yapmanın ne demek olduğunu her yerde görüyorsun. Çok etkilendim bundan.

Nihat Gökyiğit 1948’de Michigan Üniversitesi’ni bitirdikten sonra, tıpkı Feyyaz Berker gibi, bir sene daha kalıp Amerika’daki iş hayatını tanımak istedi. Pennsylvania’da, Gannet Fleming Corddry and Carpenter, Inc. adlı firmada işe girdi.

Bir yılın ardından Türkiye’ye döner dönmez beklemeden askerliğe başvurdu. Burada tercümanlık ve askerlik hizmetinin bitmesine yakın bir süre istihkam okulunda inşaat malzemeleri konusunda eğitmen olarak görev yaptı.

Askerliğini bitiren Nihat Gökyiğit, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde askeri havaalanları inşa eden Metcalfe-Hamilton and Grove adlı Amerikan konsorsiyumunda göreve başladı. Gökyiğit, buradaki başarılı çalışmaları nedeniyle bir süre sonra Hava Meydanlığı İnşaat Reisliği’nin başındaki Esat Turgut’un dikkatini çekti. Onun önerisiyle Bayındırlık Bakanlığı bünyesine geçen Gökyiğit, burada Feyyaz Berker ve Necati Akçağlılar ile bir araya geldi. Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde çalışırken, yapımına yeni başlanacak olan Konya Hava Meydanı’nın kontrol amirliğini üstlendi.

Türkiye’nin Adnan Menderes önderliğinde liberalleşmeye başladığı ve özel girişimciliğin büyük önem kazandığı yıllarda kariyeriyle ilgili önemli bir dönüm noktasına geldi. 1956 yılında devletteki görevinden ayrılan Nihat Gökyiğit, o günleri anımsadığında “hava meydanları inşaasında çalışırken öyle bir noktaya gelmiştik ki, ya politikaya atılacaktık ya da şirket kuracaktık; biz ikincisini tercih ettik.” diyen Feyaz Berker’le bundan böyle kendi çizdikleri yolda yürümeye karar verecekti.

Toplumsal Sorumluluk Faaliyetleri
Vakıf & Dernek / Mesleki Kuruluş Üyelikleri
• TÜSİAD, Yönetim Kurulu üyeliği (3 yıl)
• Gürcistan ve Kırgızistan Fahri Konsolosu
• Türkiye-BDT İş Konseyleri Başkanlığı (10 yıl)
• Karadeniz İş Konseyi Türkiye Temsilciliği (10 yıl)
• DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), Yönetim Kurulu Üyesi (15 yıl) ve halen Şeref Üyesi
• TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), Kurucu ve Mütevelli Heyet Başkanı (Tema Vakfı’nın çevre, doğal varlıkları koruma ve kırsal kalkınmaya yönelik ilk projelerini ve doğaya dost üretimler serisini, sponsorluklarını üstlenerek harekete geçirmiştir. Bunlardan Camili Beldesi Sürdürülebilir Kalkınma Projesi, Johannesburg Dünya Zirve Konferansında ödüle layık görülmüştür.)
• İstanbul’da eşi adına yaptırdığı 50 hektarlık Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, bir eğitim ve araştırma merkezi olarak gelişmektedir.
• Uluslararası düzeyde faaliyet gösteren su, enerji, çevre ve doğal varlıklar ile ilgili pek çok kuruluşun faal üyesi olan Gökyiğit, her yıl İstanbul’da düzenlenen “3 Denizin Öyküsü” Enerji Konferansının Kurucusu ve Eş Başkanıdır.
• Dünyanın en problemli coğrafyalarından olan Karadeniz, Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz’in 23 ülkesinin müzisyenlerini bir araya toplayarak kurduğu Tekfen Filarmoni Orkestrası dünya barışına hizmet eden en önemli kültür faaliyetlerinden biri olmuştur.
• Gürcistan’da Fahri Vatandaşlık, Akdeniz Üniversitesi Çevre Hizmet Ödülü, Çukurova, Boğaziçi ve Gazi Osman Paşa Üniversiteleri tarafından “Fahri Doktora” unvanları verilen Gökyiğit, 1997 yılında Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile onurlandırılmıştır.

Hüsamettin Kavi

Haziran 30th, 2012

1950 yılında İstanbul’da doğan Hüsamettin Kavi, 1972 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1975 yılında askerlik hizmetini tamamladıktan sonra iş hayatına atılan Kavi, 1978 yılına kadar inşaat sektöründe çeşitli faaliyetlerde bulundu.

1978 yılında Kavi Kablo ve Emaye Bobin Teli San. A.Ş.’de göreve başlayan, 1989-2002 yılları arasında şirketin Genel Müdürlüğü’nü yapan Kavi, halen Aralık 2002’de kurulan ortak girişim şirketi BEMKA A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaktadır.

Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin kurucularından olan Kavi, 1990-1994 yılları arasında Derneğin Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü.

1987 yılından bu yana İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeliği görevini sürdüren Kavi, 1991-1993 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyeliği, 1993 – 2001 yılları arasında dört dönem İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı.

Kasım 1995’de kurulan Türkiye-Avrupa Birliği Ekonomik ve Sosyal Karma İstişare Komitesinde ilk dönem eşbaşkanlık yapan Kavi, bilahare üye olarak devam eden görevinde Ekim 2002’de tekrar eşbaşkanlığa seçildi.

Eylül 2001’den bu yana TÜBİTAK Bilim Kurulu’nda üye olarak görev yapmakta olan Kavi, 2001 yılı Kasım ayında İSO’da organ seçimlerinde seçildiği İSO Meclis Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Halim Mete

Haziran 30th, 2012

Doğum Yeri ve Yılı: Rize – 1948
 
Öğrenim Durumu:
 İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
 Pendik Lisesi 
 
İş Hayatı:
 Armatörlük Şirketi 

Üyesi bulunduğu kuruluşlar:
 TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı, 
 Deniz Ticaret Odası Başkan Yardımcılığı 
 Türk Spastik Çocuklar Vakfı Başkan Vekilliği
 Türk Deniz Eğitim Vakfı Başkan Vekilliği
 Karadeniz Eğitim, Kültür ve Çevre Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği
 Rize Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği 
 
Medeni Durumu: Evli ve ikisi kız, 3 çocuk babasıdır.
 

Yavuz Hekim

Haziran 30th, 2012

Yavuz Hekim 3 Kasım 1977 İstanbul Doğumludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e Doğal Haliyle Benzerliğinden Ötürü Gelen Tekliflerle İlk Olarak Latife Hanım İsimli Belgesel Filmde Rol Alarak Oyunculuğa Adım Atmıştır.

Aktörlük Mesleğini Benimsemesiyle Çeşitli Oyuncu Koçlarında Eğitim Alan Yavuz Hekim Mehmet Ali Birand’ın Yaptığı Latife Hanım İsimli Belgesel Filmin Ardında Mustafa Altıoklar’ın Yaptığı Emret Komutanım İsimli Yapımda Atatürk’ü Canlandırmıştır Akabinde TRT 1 Tv İçin Yapılan Yapımcılıgını Nuran Bayer’in Yaptığı Mustafa Kemalden Atatürk’e İsimli Filmde Ve Tahsin İşbilen’in Yönettiği Türk Milleti Hazırdır İsimli Filmde Atatürk’ü Canlandırmıştır.

İzmir Ekonomi Üniversitesi Ve Afyon Kocatepe Üniversitesinin Düzenlediği Tiyatral Etkinliklerde’de Atatürk’ü Canlandıran Yavuz Hekim 2009 Ekim Ayında İsrail’in Jaruselam Ve Telawiv Kentlerinde Çekilen Yönetmenliğini İsrail’li Yönetmen Dan Wolman’ın Yaptığı Valley Of Strength İsimli Sinema Filminde Bir Osmanlı Askeri Ateşesini Oynamıştır

İtalyan Yönetmen Giulio Tarantino’nun Yaptığı Çekimleri İtalya Bologna’da Yapılacak Olan Matrioska The Last Take İsimli Sinema Filminde Oynamak Üzere Anlaşan Hekim 2010 Mayıs Ayında Bu Projede Yer Alacaktır.

Yavuz Hekim Bir Çok Üniversitelerde Ve Kurumlarda Girişimcilik Ve Başarı Stratejileri Konularında Konferans Vermiştir Ve Vermektedir Birçok Devlet Büyüğünden Takdir Belgeleri Ve Plaket Alan Hekim Çalışmalarını Yurt İçinde Ve Yurt Dışında Sürdürmektedir.

Hasan Cüneyd Zapsu

Haziran 30th, 2012

1956 doğumlu olan Hasan Cüneyd Zapsu, ilk ve orta öğrenimini Almanya’da ve Türkiye’deki Alman okullarında tamamladı. İstanbul Üniversitesi ve Münih Ludwig Maximillian Üniversitesi’nde işletme eğitimi aldı. Almanya’da üniversiteye devam ettiği dönemde babasının Almanya’da kurduğu tekstil şirketini canlandırdı. Sonra yanına abisi de geldi ve birlikte fındık ihracatına başladılar. 1985 yılında Balsu Gıda’yı, ardından Teksu’yu ve 1995 yılında da ucuzluk marketleri zinciri BİM’i kurdular.

AZİZLER Holding İcra Kurulu Başkanı Cüneyd Zapsu, AK Parti’nin kurucularından, AKP Merkez Karar ve Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi. Türk-Amerikan İş Konseyi Yönetim Kurulu üyesi ve TÜSİAD üyesi. Dünya Ekonomik Forumu’nun Türkiye’deki birkaç üyesinden biri ve Uluslararası Ağaç Yemişi Konseyi’nin ilk Türk Başkanı.  İstanbul İhracatçılar Birliği Başkanlığı ile ABD’de Hazelnut Council’in eş-başkanlığını yapıyor.

İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Özhan Canaydın

Haziran 30th, 2012

23 Ocak 1943 yılında Bursa’da doğdu. 1958 yılında basketbol oynamaya başladı. 1964 yılına kadar aktif olarak basketbol oynadı. 1957 yılında 155 sicil numarası ile Galatasaray’ın en küçük üyesi oldu. Basketbol oynadığı dönemde, 1962 yılında Genç Milli Takım’da Avrupa Gençler Şampiyonası’na giden ekipte yer aldı. 1963’te Türkiye Şampiyonu olan Galatasaray Basketbol takımındaki 8 kişinin arasındaydı. Galatasaray Yıldız, Genç, A Takımlarda oynadı.

1965 yılında Asuman Canaydın ile evlendi. Özhan Canaydın, 2 çocuk ve 4 torun sahibi.

Oğlu Murat Canaydın, 1989 yılı Galatasaray Lisesi mezunu ve şu anda aile şirketinin başında. Kızı Zeynep Diniz ise 1 kız ve 1 erkek çocuk sahibi. Özhan Canaydın, 1960 yılında, babasının mesleği olan tekstil sektöründe iş hayatına başladı. Kısa bir süre sonra babasından ayrılarak kendi işini kurdu. 1984 yılında İtalyanlarla ortaklığa girerek dokuma, tekstil, örgü, boya ve konfeksiyon alanında yatırımlarda bulundu.

Şu anda Chambre de Commerce de Cote D’Azur’un en yüksek vergi veren ilk beş üyesi arasında bulunuyor. Türkiye’de Bursa’daki fabrikası 20.000m2 kapalı alan üzerine kurulu ve 1.200 çalışanı var. Bu fabrikada Kappa, Nike, Next, Lacoste, Fila, Adidas, Mavi Jeans için ihracata yönelik üretim yapılıyor.

Özhan Canaydın, Galatasaray Klubü Başkanı olması dolayısıyla tüm işlerini profesyonel yöneticilere devretmiştir. Galatasaray Kulubü’nde de yöneticilik görevlerinde bulunan Canaydın, Ali Tanrıyar, Alp Yalman ve Faruk Süren yönetimlerinde çeşitli görevlerde bulunmuştur.

Galatasaray Spor Kulübü başkanlığını yürütürken aynı zamanda bir dönem de Türkiye Kulüpler Birliği başkanlığı yapmış olan ve Türk Sporunda fair play anlayışının en büyük temsilcilerinden biri olmuş olan Canaydın, 2 yıldır Pankreas kanseri nedeniyle tedavi görmekte iken durumu ağırlaşmış ve son olarak 22 Mart 2010 Pazartesi saat 23:35 civarı, tedavi gördüğü Bursa Acıbadem Hastanesi’nde hayata gözlerini yummuştur.

Özhan Canaydın 23 Mart günü Bursa’da binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Yakalandığı hastalığa yenik düşen 67 yaşındaki Canaydın’ın cenazesi vasiyeti üzerine Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikası ’Biesseci Bursa Tekstil Tesisleri’ne getirilerek, işçilerinden helâllik istendi. Buradaki camiide kılınan namazın ardından Canaydın, Hamitler Mezarlığı’nda babasının kabrinin yanına defnedildi

Centilmen Başkan” olarak da tanınan özhan Canaydın, Galatasaray’ın 6 Kasım 2002’de ezeli rakibi Fenerbahçe’ye 6-0 mağlup olduğu maçta, sarı kırmızılı ekibin yediği bir golden sonra rakip kulüp başkanının elini sıkarak alkışlamasının ardından Fair-Play ödülüne layık görüldü.

Yakup Altınöz

Haziran 30th, 2012

Yakup ALTINÖZ, 1945 yılında Niğde Koyunlu’da doğdu. İlkokulu Koyunlu’da orta ve lise öğrenimini Bursa Ticaret Lisesi’nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akedemisi İşletme bölümünde bitirdi. Daha sonra ise Yüksek lisansını İşletme bazında Bursa Uludağ Ünüversitesi’nde yaptı. Master tezi olan “Japon Stili Pazarlama ve Türkiye de uygulanabilirliği” Busiad tarafından kitap olarak yayımlanmıştır. İç mimari eğitimini görerek mesleki bilgisini pekiştirdi.

İlk iş hayatına henüz ortaokul dönemi olan 1957 yılında yani 12 yaşında çıraklık yaparak başladı.

İş hayatındaki en önemli adımını, 1970 yılında Hitit Mobilya’yı kurarak attı. Bu tarihi takip ederek sırasıyla, 1987 yılında Büroyap A.Ş., 1990 yılında Nakoteks Tekstil A.Ş. şirketlerini kurdu. 1999 yılında da Concept Ltd. Şti.’ni gruba dahil etmiştir. Son olarak, 2003 de de Yakup Altınöz A.Ş.yi kurmuştur. Böylece gruptaki şirket sayısı beşe yükselmiştir.

10 yıl METEP Derneği Başkanlığı yaptı.
1992’de BUTİVAK (Bursa Ticaret Lisesi Vakfı) vakfını kurdu. Halen BUTİVAK başkanlığınıda yürütmektedir.
12 yıl BUSİAD (Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Halen BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Üyeliği yapmaktadır.
BTSO Oda’dan sorumlu Başkan Vekilliği de yapan Yakup Altınöz, 1983 yılında başlayan BTSO Meclis Üyeliği halen devam etmeketedir.
Brodeciler Derneği kurucu üyeliği yapmıştır,
TOSYÖV üyesidir.
Bursa Osmangazi Rotary Klubü üyeliği yapmaktadır.
Bursa Osmangazi Rotary Kulübünde 2001-2002 Döneminde Başkanlık yapmıştır.
UR 2440.Bölge de 2002-2003 Döneminde Meslek Hizmetleri Ana Komitesi Başkanlığı yapmıştır.
Bursa Ekohaber gazetesinde 10 yılı aşkın süre köşe yazarlığı yapmıştır. Halen bu görevi sürmektedir.
İzmir Gözlem gazetesinde 2 yıl köşe yazarlığı yapmıştır,
1997 yılının Ekim ayından itibaren de Fahri Trafik Müfettişi olmuştur.
1998 yılında da Bursa Trafik Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Muhasip üyeliği görevlerinde bulunmuştur, 
MOBSİAD “Mobilya Sanayicileri ve İş Adamları Derneği” Kurucu Başkanı olup, halen aynı Derneğin Başkanlığını yürütmektedir.
Bursa, “Uludağ Tüketicileri  Koruma Derneği” kurucu Başkanı olup, halen bu derneğin, Başkanlığını yürütmektedir.

Yakup Altınöz halen;
Hitit Mobilya A.Ş., Büroyap A.Ş., Nakoteks A.Ş. ve Yakup ALTINÖZ Tekstil A.Ş.’nin  Yönetim Kurulu Başkanlığını, Concept Ltd. Şti.’nin ise Gn. Müdürlüğü görevini yürütmektedir.

Altınöz evli ve 4 çocuk babasıdır.

Gerard Depardieu

Haziran 30th, 2012

Oynadığı birçok karaktere rağmen sinema severlere kendisini Oburiks karakteriyle çok sevdiren Fransız aktör Gerard Depardieu, 27 Aralık 1948’de Chateauroux, Indre’de dünyaya geldi. Alkol ve sigarayla çok erken yaşta tanışan sanatçı, henüz 12 yaşındayken evden kaçıp Michelle ve Irène adlı iki fahişeyle yaşamaya başladı. Ufak tefek suçlar da bu alışkanlıklara eklenince bir süre hapiste yatmak zorunda kalan Depardieu, 16 yaşında hapisten çıkıp Paris’e döndü.

ŞÖHRET KAPIDA

Bu dönemde Thétre Nationale Populaire’in oyunculuk seçmelerine katılan ve başarılı olan Depardieu’un yaşamında yeni bir sayfa açıldı. Bu yıllarda Marguerite Duras, Peter Hanke, Israel Horowitz ve Moliere yazarların yarattığı karakterleri sahneye taşıyan sanatçı, on beşten fazla oyunda rol aldı; ancak adını 1973 yılında rol aldığı Bertrand Blier’nin ‘Les Valseuses’ filmi ile duyurdu. Bu film Fransız sinemasında yeni bir tür kahraman yarattı ve oyuncunun popülaritesini inanılmaz artırdı.

Bu yıllarda art arda çok önemli yönetmenlerle çalışan genç Gerard, 1974 yılında Claude Sautet’nin ‘Sen, Ben ve Diğerleri’ ve Claude Goretta’nın ‘Pas si méchant que ça’sında rol aldı. 1976 yılında Barbet Schroeder’in ‘Metres’, Bernardo Bertolucci’nin ’1900’ ve Marco Ferreri’nin ‘Son Kadın’ı ile aynı yönetmenin 77 yapımı ‘Maymun Düşü’ filminde rol aldı. Sanatçı bu yıllarda ‘Şebeke’, ‘Ona Sevdiğimi Söyleyin’, gibi birçok filme daha imza attı.

DÜNYA ÇAPINDA ÜNLENDİ

Şöhretini ülke dışına taşımayı başaran aktörlerden olan Depardieu, İngiltere, Almanya, İtalya ve ABD yapımı birçok filmde rol aldı. İri yarı cüssesi ve muazzam oyunculuk yeteneği ile 1970 ve 80’lerin en üretken Avrupalı başrol oyuncusu olan Depardieu’nun birlikte çalıştığı yönetmenler arasında Marguerite Duras, Francis Weber, Claude Sautet, François Truffaut, Calude Miller, Alain Resnais, Maurice Pialat, Claude Berri, Bertrand Bilier gibi önde gelen Fransız yönetmenlerin yanı sıra, Ridley Scott, Randall Wallace gibi büyük gişe filmleriyle tanınan yönetmenler ve Peter Weir, Kenneth Branagh gibi sanat sinemasıyla ticari sinema arasında yer alan isimler de yeralıyor.

“BENİM İMAJIM YOK”

Mesleği ile ilgili olarak “Benim imajım yok. Bir aktörün belirli bir imajı olmasını hiç doğru bulmuyorum, aksine hiçbir imajın temsilcisi olmamalı ki farklı kalıplara rahatlıkla girebilsin” diyen sanatçı, ‘Danton’, ‘Cyrono’, ‘Rodin’, ve ‘Vidocq’ gibi efsaneleşmiş karakterleri ihtişamlarına uygun canlandırdığı gibi, yaşamın içinden kopup gelmiş karakterleri de alçakgönüllü bir yalınlıkta perdeye taşıdı.

DEV CÜSSE, DEV YETENEK

90’lara yaklaşıldığında iyice artan kilolarıyla görünümü değişse de yeteneğinden hiçbir şey eksilmedi. 1990 yılında Jean-Paul Rappeneau’nun yapıtından uyarlanan ‘Cyrano de Bergerac’taki performansıyla, Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Aktör Ödülü’ ve ‘César Ödülü’ kazandı. Ayrıca bu rolle Oskar ve BAFTA’ya da aday gösterildi. Sanatçı daha önce de 1980 yapımı ‘Son Metro’ filmindeki performansıyla Cesar Ödülü almıştı. Cyrano ile yakaladığı başarının ardından aynı yıl, Peter Weir’ın yönettiği ‘Yeşil Kart’ta Andie McDowell’la birlikte rol alan Depardieu, kendine farklı bir izleyici kitlesi yaratmış oldu. Bu deneyimin ardında, ’1492 – Cennetin Keşfi’, ‘Kahraman Babam’, ‘Hayal Arkadaşım’ ve ‘Hamlet’te rol alan sanatçı ‘Demir Maskeli Adam’ filminde de John Malkovich ile kamera karşısına geçti. Bu birliktelik daha sonra ‘Les Misérables-Sefiller’in televizyon uyarlamasına da taşındı.

KAMERA ARKASI DENEYİMİ

Kamera arkasında da deneyimli olan sanatçı, 1984 yapımı ‘Le Tartuffe’ün yönetmenliğini, 1988 yapımı ‘A Strange Place to Meet’in ve Satyajit Ray’in yönettiği ‘Shakha Proshaka/Branches of the Tree’nin de ortak yapımcılığını da üstlendi.

TEHLİKELİ ZEVKLER

Bu denli yoğun çalışmasına rağmen bazı zevklerinden de vazgeçmeyen sanatçının bu tutumu zaman zaman sağlığına da yansıdı. 1990’da alkollü araç kullanmaktan 6 ay süreyle ehliyetine el kondu ve 2 ay hapis yattı. 1996 yılında bindiği uçak havaalanında başka bir uçakla çarpıştı ama Depardieu yara almadan bu kazadan kurtuldu. 1998’de ciddi bir motosiklet kazası geçiren ve bir süre komada kaldıktan sonra sağlığına yeniden kavuşan sanatçı, 2000 yılında da by-pass ameliyatı oldu.

Depardieu’nun, büyük bir zevkle ve miktarına dikkat etmeden yemek yediği, bolca içki tükettiği ve kendine dikkat etmediği için zaman zaman tekleyen bu hantal bedeni ne kadar güçlü olduğunu kanıtlasa da sanatçı bundan bir ders almış olacak ki hayatının geri kalan bölümü için önemli bir karar almış: ‘Dinlemek’. Depardieu, “Ameliyattan sonra hayatıma karşı büyük bir hayranlık duydum. Çocuklarıma, kariyerime, sinemaya, beni seven ve sevdiğim bütün insanlara. Karar verdim, artık onları dinleyeceğim, herkesi dinleyeceğim!” diyor.

BÜYÜK ONUR

1996’da Fransa’nın en yüksek onuru olan ‘Chevalier du Legion d’Honneur’a layık görülen sanatçının birçok filmde birlikte rol aldığı ilk eşi Elisabeth (Guignot) Depardieu’den Guillaume ve Julie adında iki çocuğu var. Bu arada Guillaume da babası gibi aktörlük yapıyor. Elisabeth ile ilişkisi bittikten sonra 1990’ların ortasında Carole Bouquet ile adı anılan aktörün son hayat arkadaşı ise 11 Haziran 2001 evlendiği Marie Lemieux.

Her yıla ortalama üç film sığdıran Depardieu, başarıyla canlandırdığı onlarca farklı karakterin yanısıra özel yaşamıyla da hep gündemde kalmayı başarıyor. Oyunculuğun yanısıra iyi bir şarap üreticisi olan sanatçının Loire’da üzüm bağları, Romanyada da tekstil firması var.

FİLMOGRAFİ

Pacte du silence, Le (2003)
Tourtereaux, Les (2003)
Bon voyage (2003)
Crime Spree (2002)
Blanche (2002)
Between Strangers (2002)
City of Ghosts (2002)
Aime ton père (2002)
I Am Dina (2002)
Astérix & Obélix: Mission Cléopâtre (2002)
Streghe verso nord (2001)
Vidocq (2001)
CQ (2001)
Concorrenza sleale (2001)
Placard, Le (2001)
In the Shadow of Hollywood (2000)
102 Dalmatians (2000)
Zavist bogov (2000)
Vatel (2000)
Acteurs, Les (2000)
Tutto l’amore che c’è (2000)
Mirka (1999)
Un pont entre deux rives (1999)
Astérix et Obélix contre César (1999)
Bimboland (1998)
Junket Whore (1998)
Parola amore esiste, La (1998)
Man in the Iron Mask, The (1998)
XXL (1997)
Hamlet (1996)
Plus beau métier du monde, Le (1996)
Secret Agent, The (1996)
Bogus (1996)
Unhook the Stars (1996)
Garçu, Le (1995)
Anges gardiens, Les (1995)
Hussard sur le toit, Le (1995)
Élisa (1995)
Cent et une nuits de Simon Cinéma, Les (1995)
Machine, La (1994)
Colonel Chabert, Le (1994)
Pura formalità, Una (1994)
My Father the Hero (1994)
Germinal (1993)
Hélas pour moi (1993)
François Truffaut: Portraits volés (1993)
1492: Conquest of Paradise (1992)
From Time to Time (1992)
Tous les matins du monde (1991)
Mon père ce héros (1991)
‘Merci la vie’ (1991)
Green Card (1990)
Uranus (1990)
Cyrano de Bergerac (1990)
I Want to Go Home (1989)
Trop belle pour toi (1989)
Deux (1989)
Camille Claudel (1988)
Drôle d’endroit pour une rencontre (1988)
Fugitifs, Les (1986)
Rue du départ (1986)
Je hais les acteurs (1986)
Jean de Florette (1986)
Tenue de soirée (1986)
Une femme ou deux (1985)
Police (1985)
Rive droite, rive gauche (1984)
Tartuffe, Le (1984)
Fort Saganne (1984)
Compères, Les (1983)
Homme blessé, L’ (1983)
Lune dans le caniveau, La (1983)
Danton (1982)
Retour de Martin Guerre, Le (1982)
Grand frère, Le (1982)
Chèvre, La (1981)
Femme d’à côté, La (1981)
Choix des armes, Le (1981)
Dernier métro, Le (1980)
Je vous aime (1980)
Mon oncle d’Amérique (1980)
Inspecteur la Bavure (1980)
Loulou (1980)
Buffet froid (1979)
Temporale Rosy (1979)
Chiens, Les (1978)
Ingorgo – Una storia impossibile, L’ (1978)
Sucre, Le (1978)
Préparez vos mouchoirs (1978)
Ciao maschio (1977)
Linkshändige Frau, Die (1977)
Violanta (1977)
Nuit, tous les chats sont gris, La (1977)
Dites-lui que je l’aime (1977)
Camion, Le (1977)
Baxter, Vera Baxter (1976)
Plages de l’Atlantique, Les (1976)
René la canne (1976)
Barocco (1976)
Maîtresse (1976)
1900 (1976)
Dernière femme, La (1976)
Bertolucci secondo il cinema (1975)
Je t’aime, moi non plus (1975)
Sept morts sur ordonnance (1975)
Pas si méchant que ça (1974)
Valseuses, Les (1974)
Vincent, François, Paul… et les autres (1974)
Stavisky… (1974)
Femme du Gange, La (1973)
Gaspards, Les (1973)
Rude journée pour la reine (1973)
Deux hommes dans la ville (1973)
Affaire Dominici, L’ (1972)
An 01, L’ (1972)
Au rendez-vous de la mort joyeuse (1972)
Nathalie Granger (1972)
Scoumoune, La (1972)
Viager, Le (1972)
Tueur, Le (1972)
Un peu de soleil dans l’eau froide (1971)
Vie sentimentale de Georges Le Tueur, La (1971)
Cri du cormoran, le soir au-dessus des jonques, Le (1970)
Beatnik et le minet, Le (1965)

Donald Trump

Haziran 30th, 2012

Trump, gökdelenleri ucuza kapatma yeteneğiyle on yıl içinde dünyanın en büyük emlâk satıcılarından biri haline geldi. Ne var ki, finans planlamasının yetersiz olması yüzünden imparatorluğu sarsıntı geçirdi.

New York’ta dünyaya gelen Trump’ın büyükannesiyle büyükbabası Baden’den ABD’ye göç etmişlerdi. Babası emlâkçılık yapıyordu. Donald Trump 60’lı yıllann başında High School’u, kötü hal ve gidişi yüzünden, terketmek zorunda kaldı. Ardından askeri akademide okudu ve 1968’den sonra Pennsylvania’daki Wharton Institute’de işletme bilimleri eğitimi gördü. Tek ve iki ailelik evlerin yapımında uzmanlaşan babasının şirketinde ayak işlerine baktı.

Trump ilk işini bile büyük tuttu. 1973’te New York’ta 290 dairelik 18 katlı bir gökdelen inşa ettirdi. Sonraki projelerinin tümünde yaptığı gibi, finansmanı devletten sağladığı vergi indirimi ve diğer ayrıcalıklarla (örneğin inşaat arazisinin kendisine ucuza bırakılması gibi) garanti altına alıyordu.

“Big Deal”i (büyük vurgun) 1975’te gerçekleştirdi. 10 milyon dolara, Grand Central Station’a (Büyük Merkez Garı) bitişik olan harabe halindeki Commodore otelini satın aldı. Masraf tutarı 80 milyon dolara ulaşan değişikliklerle, bu oteli beş yıl içinde 1.400’den fazla odası olan bir lüks otel haline getirmeyi amaçlıyordu. New York 70’li yılların ortasında eski ihtişamını büyük ölçüde kaybettiğinden, kent belediyesi bu girişimini olumlu karşıladı. New York metropolü kötü yönetim ve toplumsal sorunlar yüzünden iflasın sınırına ulaşmıştı. Trump belediyeden sağladığı desteğin yanı sıra, yeni inşa ediimekte olan bu camdan sarayın % 50’sini 100 milyon dolar karşılığı satın alan Hyatt Oteller Zinciri ile bir kontrat imzaladı. Trump bu işe toplam 90 milyon dolardan fazla yatırmadığı için, bu işten çok büyük bir kazanç sağladı. 1980 yılının Eylül ayında açılan Grand Hyatt Oteli çok kısa bir sürede New York’un belli başlı adresi haline geldi.

Kentin manzarasını değiştiren çok sayıda başka göz kamaştırıcı yatırımı Grand Hyatt otelini izleyince, Trump kısa zamanda “New York’u yenileyen adam” olarak ün saldı. Mimar ve tasarımcıların uyarladıkları, bronz ve camdan yapılma gösterişli bina cephelerini, Trump dizayn ediyordu. 1983’te gerçekleşen duvarları altından çağlayanlı (kaskatlı) ve sosyeteye hitab eden çok sayıda mağazayı barındıran Trump Tower adlı lüks tapınak, Trump’ın prestij projesi oldu.

Trump, 80’li yılların ortasında New York’un gelmiş geçmiş en devasa imar projesini hazırladı. Hudson Nehri’nin batı yakasındaki Television City. Hiçbir zaman gerçekleşemeyen bu projede, onbir tane 45 katlı kule ve 400 metreyi aşan yüksekliğiyle dünyanın en yüksek binası olması tasarlanan 145 katlı bir gökdelen öngörülmüştü.

Bundan sonraki en muazzam vurgunları 80’li yılların sonunda gerçekleşti. Trump Lufthansa ile direkt rekabete girerek 420 milyon dolara Plaza Oteli’ni satın aldı ve ayrıca kendi havayolları şirketini kurabilmek amacıyla iflas halindeki Eastern Airlines havayollarının uçak filosunu (37 adet Boeing 727’yi 350 milyon dolara) satın aldı. 1990’da Adantic City’de inşa ettirdiği Tac Mahal Otel-Casino ile kumarhane işine girmiş oldu. Bu sıralarda 41 yaşındaki girişimcinin serveti 4 milyar dolar olarak tahmin edilmekteydi.

Bir yıl içinde çöküşü başladı. “Forbes” adlı ekonomi dergisiyle “Wall Street Journal” gazetesi Trump’ın “tasavvur edilemeyecek inşaat borçlarından” söz ediyorlar dı. İnşaat kralı kendini fazla zorla mıştı. Bnna bir de aile sorunları ek lendi. Çekoslovakyalı bir kayak şampiyonu olan karısı Ivana Zelnickova basının enikonu yaydığı bir tartışmadan sonra Trump’a zina nedeniyle boşanma davası açacağını ilan e Her ne kadar karıkoca barıştıysa da kısa süreli bir beraberlikten sonra 1993’te iş ilişkileri tümüyle bozuldu ve Trump karısına 15 milyon dolar tazminat ödedi.

Trump, 90’lı yılların başında bankaların kendisine bundan sonra alacağı kredilerin koşullarını dikte etmelerine ses çıkaramadı. Yıllık faiz ödemeleri 120 milyon dolara ulaşmıştı. Ayrıca lüks yaşam tarzına ciddi bir biçimde karışılmasına göz yummak zorunda kaldı. Özel masrafları denetlemeye alındı ve bundan böyle yılda “yalnızca” 350.000 dolar harcamasına izin verildi.

Trump gene de; tahminlerin ötesinde çabuk toparlanabildi. Yeni finansörler aracılığıyla borçlarının çoğunu ödeyebildi. 90’lı yılların ortasında Avusturya ve Berlin’de gerçekleştirmeyi düşündüğü büyük çapta inşaat planları var.

Serdar Bilgili

Haziran 30th, 2012

Serdar Bilgili, Kahramanmaraş’lı bir ailenin çocuğu olarak 1963 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İlk ögretimini Ataköy İlkokulunda, orta ve lise ögretimlerini ise Robert Kolej’de tamamladı.

Yüksek ögretimi için Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) giden Bilgili, Redlands Üniversitesi’nde (Redlands, California) İşletme dalında eğitim gördü. ABD’deki eğitimini tamamladıktan sonra, 1983 yılında Viyana’da Birleşmiş Milletler’de bir sene staj yapti. 1984 yılında Türkiye’ye dönüp iş hayatına atılan Bilgili’nin hali hazırda tekstil, inşaat ve turizm alanlarında faaliyet gösteren şirketleri bulunmaktadır.

Serdar Bilgili’nin BJK’daki yöneticilik kariyeri ise 1992 yılında BJK Yönetim Kurulu’na seçilmesiyle başladı. 1992-98 yılları arasında aralıksız olarak Süleyman Seba başkanlığındaki BJK Yönetim Kurullarında görev alan Bilgili, bu süre zarfında Genel Sekreterlik ve Basın Sözcülüğü görevlerinde bulundu.

31 Mart 2002 günü rekor sayıda üyenin oy kullandığı seçimde Serdar Bilgili yeniden Beşiktaş Kulübü başkanlığına seçildi. Bilgili 7 bin 363 geçerli oyun 4 bin 78’ini aldı. Gelişmeleri www.Sporline.com‘dan takip edebilirsiniz…

Aktif olarak fotografçılıkla ilgilenen Bilgili, bugüne kadar ABD’de iki, Türkiye’de iki olmak üzere toplam dört fotoğraf sergisi açtı. Lise döneminde aktif olarak voleybol oynayan Bilgili şimdi ise boş zamanlarında tenis ve tae-bo sporlarını yapmaktadır.

Evli olan Bilgili bir kız çocuk babasıdır.

İngilizce ve Almanca bilmektedir.


TARİH SIRASINA GÖRE B.J.K. BAŞKANLARI

  • 1903-1908 M.Şamil Osmanoğlu

  • 1908-1911 Şükrü Paşa

  • 1911-1918 Fuat Paşa

  • 1918-1924 Fuat Balkan

  • 1924-1926 Ahmet Fetgeri Aşeni

  • 1926-1928 Fuat Balkan

  • 1928-1930 Ahmet Fetgeri Aşeni

  • 1930-1932 Emin Şükrü Kunt

  • 1932-1935 A.Ziya Karamürsel

  • 1935-1937 Fuat Balkan

  • 1937-1938 Recep Peker

  • 1938-1939 A.Ziya Karamürsel

  • 1939-1941 Yusuf Ziya Erdem

  • 1941-1942 A.Ziya Karamürsel

  • 1942-1950 A.Ziya Kozanoğlu

  • 1950-1951 Ekrem Amaç

  • 1951-1955 Salih Fuat Keçeci

  • 1955-1956 Tahir Söğütlü

  • 1956-1957 Danyal Akbel

  • 1957-1958 Nuri Togay

  • 1958-1959 Ferhat Nasır

  • 1959-1960 Nuri Togay

  • 1960-1963 Hakkı Yeten

  • 1963-1964 Selahattin Akel

  • 1964-1966 Hakkı Yeten

  • 1966-1967 Hasan Salman

  • 1967-1968 Hakkı Yeten

  • 1968-1970 Talat Asal

  • 1970-1971 Agasi Şen

  • 1971-1972 Himmet Ünlü

  • 1972-1973 Şekip Okçuoğlu

  • 1973-1977 Mehmet Üstünkaya

  • 1977-1979 Gazi Akınal

  • 1979-1979 Hüseyin Cevahiroğlu

  • 1979-1980 Gazi Akınal

  • 1980-1981 Rıza Kumruoğlu

  • 1981-1984 Mehmet Üstünkaya

  • 1984-2000 Süleyman Seba

  • 2000- Serdar Bilgili

İzzet Baysal

Haziran 30th, 2012

M. İzzet Baysal 1907 yılında Bolu’da dünyaya geldi. Babası Rüştiye mektebi mezunu Memur Ahmet Canip Efendi, annesi Bolu’nun Alpagut köyünden Hafız Behiye hanımdır. Ailenin dört çocuğu oldu, en küçükleri İzzetti.

İlk ve Orta Öğrenimini Bolu’da tamamladı. Yükseköğrenimini İstanbul’da Mekteb-i Sultan-i Nefise ( bu gün Mimar Sinan Üniversitesi)’nde yaptı. Babasını 1927 yılında kaybettmesi üzerine, zorlu bir eğitim süreci geçirir, bir yandan çalışıp bir yandan okulunu tamamlar, 1931 yılında Mimar olarak mezun olur.

Memuriyet hayatına Bolu Nafia ( Bayındırlık) müdürlüğünde mimar olarak başlayan İzzet Baysal 1932 yılında bir kaç arkadaşı ile birlikte Gerede ilçesinin imar planını yaptı.

Daha sonra Ankara’da Milli Müdafaa Vekaleti Hava Müşteşarlığında mimar olarak çalışmaya başladı. Bu sırada Eskişehir Hava meydanı inşaatının koordinatörlüğünü yaptı.

1934 yılında bu görevinden istifa ederek, Eskişehir Belediyesi’nde Fen İşleri Şefi olarak göreve başdı. Aynı yıl Eskişehir lisesinde Coğrafya öğretmeni olarak görev yapan Çanakkale’li Refika Pınar ile evlendi.

1936 yılında Ankara’da serbest olarak çalışmaya başladı. Ankara’da Azerbeycan temsilcisi Sadri Maksudi Aral’ın ve Medine Muhafızı Fahrettin Paşa’nın köşk projelerini yaptı. 1939 yılında Afyon’da askerliğini yapmaktadır.1942 yılında askerliğini tatamladı.

1942 yılında eşi Rekifa hanım vefat etti. Bunun üzerine İzzet Baysal, işini tasfiye edip, 1943 yılında İstanbul’a gitti ve Karaköy’de Perşembe pazarında sıhhi tesisat ve hırdavat üzerine çalışan bir mağazayı satın aldı. Aynı zamanda kapı kilitleri imali için küçük bir atölye kurdu.

1950 yılında özel teşebbüsün ilk Mekanize Döküm Fabrikasını kurdu. Bu fabrikanın fikri temelinde dükkanında sattığı ‘boru ekleme parçalarının’ dışardan ithal edilmesine karşı duyduğu vatanseverlik hisleri egemendir. Bunun için iki kere Almanya’ya giderek konuyla ilgili teknolojiyi araştırmıştır.

Zor şartlarda kurduğu ve üretime geçirdiği fabrikasına yönelik ilk tepkiler hiç de hoş olmaz. Avrupa’da aynı üretimi yapan Kartel bu girişimi kösteklemek için elinden geleni yapar ve Türkiye’ye ithal ettiği mallarda % 40 indirim uygulamaya başlar.

Fakat tüm gücüyle direnen Baysal, 1970 yıllarda Avusturya, Almanya, Yunanistan ve Arap ülkelerine ihracata yapan bir fabrika durumuna gelecek olan fabrikasını ayakta tutmayı başarır.

1951 yılında ‘İzzet Baysal Döküm Sanayii Müessesi adı altında üretime başlayan kuruluş, 1957 yılında bir aile şirketine dönüştürüldü ve adı da ‘ İzsal Döküm Sanayii A.Ş.’ olarak değiştirildi.

1980 yılına kadar bilfiil çalışan İzzet Baysal, 1986 yılında ikinci eşi Nafize hanımı kaybettikten sonra İzzeü Baysal Vakfı’nı kurdu.

1994 yılında fabrikasını kiraya vererek, iş hayatından çekildi ve ve tüm çabasını İzzet Baysal vakfının hizmetlerine ayırdı. Baysal bu hizmetini ölüm tarihi olan 5 Mart 2000’e kadar sürdürdü.

Adnan Kaşıkçı

Haziran 30th, 2012

Mekke’de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Kral İbni Suud I’in saray doktoruydu. Kaşıkçı, Mısır’da İskenderiye’de devam ettiği elit bir okulda eğitim gördü. 17 yaşında ABD’de Kaliforniya Devlet Üniversitesi’nde ekonomi bilimleri okumaya başlayan Kaşıkçı, ardından Palo Alto’da bulunan Stanford Üniversitesi’ne geçti. Geleceğin girişimcisi, ABD’de yaşadığı bu süre içinde ilişki kurduğu büyük firma ve devlet daireleriyle, ilerde çok kazançlı iş bağlantılarına girebileceğini umuyordu. 50’li yılların sonuna doğru otomobil firmaları temsilciliği hayalleri çok çabuk gerçekleşti. Yurduna dönünce, 20 yaşında, ülkesinin ordusuna Amerikan kamyonları sağlayan bir sözleşmeye imza attı. Kaşıkçı komisyonunu tahsil etti ve aralarında Chrysler ve Rolls Royce da bulunmak üzere, Suudi Arabistan’da çok sayıda Amerikan ve İngiliz otomobil firmasının temsilciliğini üstlendi. 25 yaşına geldiğinde 1961’de kendi ülkesinden Soraya adlı bir kızla evlendi ve onunla birlikte beş çocuk sahibi oldu. Silah Sektörüne Atılması Yakındoğu’nun zengin petrol ülkeleri 60’lı yılların ortasında ABD’nin teknolojik açıdan çok değerli olan savaş araçlarına giderek daha çok ilgi duymaya başladılar. Bu ülkeler gerekli bağlantıları kurabilmek için, bütün işlerden parasal bir çıkarı, olan Kaşıkçı’nın hizmetlerinden yararlandılar. Kaşıkçı’nın sonraki on yıl içinde sadece bu işe soyunan Amerikan şirketlerinden . (örneğin Lockheed ve Northrop) yarım milyar dolar tahsil ettiği rivayet edilmektedir. Kaşıkçı aracılık yaptığı kuruluşlar için Avrupalı firmalarla da silah işlerini sonuçlandırdı. Kaşıkçı toplam olarak 50’den fazla şirkete sahipti. İşlerini sürtüşmesiz yürütebilmek için Lüxenburg tescilli Triad Holding Corporation adlı şirketi iki erkek kardeşiyle birlikte kurdu. Merkezi Salt Lake City’de bulunan Triad America adlı diğer bir holding, Kaşıkçı’nın ABD’deki işlerini denetliyordu. Çok etkili olmakla beraber, kendini dışarıda pek belli etmeyen siyasal bir kişi haline gelen Kaşıkçı’nın kazancı kısmen komisyonlardan, kısmen rüşvetlerden oluşuyordu. 70’li yıllar Kaşıkçı’nın hem zirveye çıktığı dönemdir hem de düşüşler ve büyük dönüşümler dönemidir. Dolce Vita (Tatlı Hayat) Yaptığı işler sayesinde dünyanın en zengin adamı olarak anılan (o tarihte tahmin edilen serveti: 4 milyar dolar) Kaşıkçı, bundan sonraki yıllarda İspanya’da Marbella’da ya da “Nebile” adlı yatında verdiği çok masraflı partilerle adından söz ettirdi. Bu partilerine ekonominin büyük patronları konuk olmakla kalmıyor, ünlü politikacılar da misafirleri arasında yer alıyorlardı. Partileri her yönüyle çok başarılıyken, meslekteki şansı döner gibi oldu. Uluslararası silah ticareti 70’li yılların sonunda daha sıkı bir denetim altına alındı ve büyük silah işlerinde politikacıların oynadıkları rol meydana çıktı. Kaşıkçı ilk karısından boşandıktan (1974) dört yıl sonra, İtalyan Lamia Biancolini ile evlendi ve ondan bir çocuk sahibi oldu. Çöküşü Kaşıkçı’nın ikinci iş alanını oluşturan petrol işi de gerileyince Suudi Arabistanlı girişimci, yeni iş alanları aramak durumunda kaldı. Hırslı mega projelere (örneğin Mısır turizmi ve Amerikan emlak pazarı gibi) çok büyük yatırımlar yaptıysa da bunların çoğu zararla kapandı. Bunun sonucu olarak bir zamanlar dünyanın en zengin adamı olan Kaşıkçı’nın 90’lı yılların başındaki servetinin ancak 50 milyon dolar kadar olduğu söylenmekteydi. Seksenlik yılların sonunda ise siyasal skandallar Kaşıkçı’nın Ronald Reagan yönetimindeki ABD hükümetinin İran-Contra olayına bulaştığı anlaşılınca, Kaşıkçı iş hayatında ilk kez bir kriz noktasına geldi. Amerikalılar İran devletinin ABD’ye açılmasını sağlamak amacıyla İran’a silah satmışlardı. Bu işten elde edilen paraların da Nikaragua’daki hükümete (Marksist Sandinista hükümetine – ç.n:) karşı savaşan (ABD desteğindeki – ç.n.) Contra’lara aktarıldığı anlaşıldı. Üstüne üstlük Kaşıkçı’nın Filipinler’in başkanı Ferdinand Marcos ile birlikte, başkanın zimmetine geçirdiği vergi gelirlerini el altından piyasaya sürdüğüne ilişkin ipuçları çoğalınca, Amerikan hükümeti Kaşıkçı, ile işbirliği yapmaktan vazgeçti. Bunun üzerine 1989’da Bern’de tutuklanan 53 yaşındaki Kaşıkçı, üç ay gözaltında tutulduktan sonra, ABD’ye teslim edildi. 10 milyon dolarlık bir kefalet karşılığında serbest bırakılmakla beraber, Kaşıkçı New York’taki lüks ikametgahında bilgisayar aracılığıyla kontrol altında tutulma cezasına çarptırıldı. 1990 yazında New York’taki bir mahkeme, Filipin devlet malını kötüye kullanmak suçlamasını kaldırarak, Kaşıkçı’yı akladı. Suudi Arabistanlı iş adâmı kirli/şüpheli işlerine karşın, uluslararası jet sosyete partilerinin eskisi gibi, sevilen bir konuğudur.

Eli Acıman

Haziran 30th, 2012

1919’da istanbul’da doğan, 1936’da Saint Joseph Lisesi’nden mezun olan Eli Acıman, 1939 yılında üniversite için Paris’e gitti. Vitali Hakko’nun isteği üzerine ilk reklamını Eylül 1943’te ‘Şen şapka’ için hazırladı.

Manajans’ın kurucusu olan Acıman, reklamcılıkta birçok ilke imza attı. 1972 yılında Uluslararası Reklamcılık Derneği’nin Türkiye kolunu kuran Acıman, 1987’ye kadar başkanlığını yaptı. 1985’te ise Reklamcılar Derneği’nin kurucu başkanı oldu.

Acıman ve Manajans’ın en çok hatırlanan işlerinden bir tanesi de ANAP ve Turgut Özal’la ilgiliydi. 1983 yılında tarihi bir seçim başarısı yakalayan ANAP’ın bu başarısının arkasında ve daha sonra Turgut Özal’la özdeşleşen ünlü “icraatın içinden” adlı program ve elindeki dolmakalemiyle “Özal Portresi”nin de arkasında Eli Acıman vardı.

“Kral bira, lüks bira” (1969, Tuborg), “Soylu yün halı” (1976, Saray), “Fark edilirsiniz” (1977, Beymen), “Hizmette sınır yoktur” (1980, YKB), Sony varken Sony alınır” (1987) gibi pek çok sloganın yaratıcısı da Acıman’dır.