Neşe Erberk

Haziran 30th, 2012

Neşe Erberk 14 Ekim 1964 yılında İstanbul’da doğdu. Eğitimini Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı. 1983 yılında Türkiye Güzeli, 1984 yılında Avrupa Güzeli seçilen Neşer Erberk, okul yıllarında başladığı mankenlik çalışmalarına, Türkiye ve Avrupa Güzeli seçildikten sonra da devam etti.

1987 yılında sahibi olduğu Erberk Mankenlik, Fotomodellik ve Casting Ajansını kurdu. Birçok başarılı işe imza atan Neşe Erberk, 1997 yılında 10. yılını kutladığı Ajansında çalışmalarına devam etmektedir.

Bill Gates

Haziran 30th, 2012

Amerikalı girişimci Gates iki kişilik şirketini (Microsoft) başta gelen bir Bilgisayar Software (Yazılım) şirketine dönüştürdü. Gates 20. yüzyılın son döneminde en başarılı şirket patronlarından biri oldu. Seattle/Washington’da avukat bir babayla öğretmen bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Gates, henüz oniki yaşındayken özel bir okulda ilk informatik (bilişim) kurslarına gitti. Okul arkadaşı Paul Allen ile birlikte boş zamanlarını çoğunlukla bilgisayar programları üzerinde çalışarak geçiriyordu.

Yakınlarındaki bir şirketin büyük bilgisayarını para ödemeden kullanabilmek için, iki arkadaş kullanıcılar için yazılım hatalarını arayıp buluyorlardı. Bu şekilde bilgisayar konusunda uzmanlaşan öğrenciler, 1972’de ilk şirketlerini (Traf-O-Data) kurdular. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için programlar üreterek hemen 20.000 dolarlık satış yaptı. Gates bundan bir yıl sonra TRW adlı silah işletmesinde staj gördü, ardından da babasının önerisi üzerine Harvard Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almaya başladı.

Kişisel bilgisayarlar 70’li yılların ortasında henüz gelişimlerinin ilk aşamasında bulunuyorlardı. MITS şirketinin Altair adını verdikleri en önemli modeli henüz standart bir kullanma programına sahip olmayıp ancak tamamlanmamış bir işletme sistemine sahipti. Gates ve Allen’ın, Altair için 1964’te geliştirdikleri program dili BASIC sayesinde bilgisayar kullanıcıları aletlerini kendileri programlayabiliyorlardı. MITS firması genç araştırmacılardan pazarlama lisansını satın alarak kendilerine sistemi daha da geliştirmeleri için sipariş verdi. Gates bunun üzerine tahsilini bırakarak Allen ile birlikte Albuquerque/New Mexico’da Microsoft adlı şirketi kurdu.

Microsoft, kendini sebatla mikro bilgisayarlar için yazılımı geliştirmeye adayan ilk işletmelerden biridir. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra General Electric gibi şirketler, devamlı müşterileri arasında bulunmaktaydı. Gates 1977’de, aletlerini BASIC ile donatabilmek amacıyla, Apple, Tandy ve Commodore gibi PC (Personal Computer – Kişisel Bilgisayar) üreticileriyle lisans sözleşmeleri imzaladı. Ayrıca FORTRAN, COBOL ve Pascal gibi program dillerini geliştirmekle, Microsoft’a bir üstünlük ve uluslararası pazar yolunun kendilerine açılmasını (1978’den sonra ilkin Japonya olmak üzere) sağladı. Gates 1979’da yalnızca 13 çalışanıyla yaklaşık 3 milyon dolarlık bir satış gerçekleştirebildi.

1980’den sonra PC pazarına girip Gates’i bir PC işletme sistemi geliştirmekle görevlendirince, hızlı yükselişleri sürüp gidegeldi. Microsoft’un kısa zamanda tasarladığı MS-DOS (Microsoft Disc Operating System – Diskli İşletme Sistemi) 80’li yıllarda dünya çapında satış rekorları kırdı (120 milyon nüsha). Gates akıllıca bir öngörüyle haklarını mahfuz tutarak diğer donanım üreticilerine de satış yapabildi. Bunu izleyen zamanda giderek daha çok firma IBM ile bağdaşan aygıtları piyasaya sürünce, geliştirdikleri işletme sistemi bütün bilgisayarlar için standart hale geldi. Bu arada 1.000 çalışanı olan şirket, 80’li yılların ortasından sonra Avrupa’da şubeler kurdu. Şirketin başkanlığını yürüten Gates, tutarlı ekip çalışmasına ve katı bir performans ilkesine önem veriyordu. Bütün çalışanların performansları altı ayda bir değerlendirilmekteydi.

Gates işletme sistemine paralel olarak uygulama programları alanında da son derece başarılı çalışmalar ortaya koyuyordu. Multiplan Çizelge Hesap Programından (1982) sonra, 1983’te ilk kez fareyi (mouse) kullanan MS-WORD adlı metin işleme sistemini başlattı. Özellikle WORD Avrupa’da çok satılırken, ABD’de Lotus 1-2-3 ve WordPerfect adlı rakipleri karşısında, ancak yavaş yavaş başarıya ulaşabildi.

Microsoft’un yazılım alanındaki kesin başarısı, Apple şirketinin kendilerine verdikleri siparişle gerçekleşti. Macintosh adını verdikleri örnek oluşturacak nitelikteki bilgisayar için çeşitli uygulama sistemleri (örneğin WORD ve Excel) geliştirildi. Gates şirketini 1986’da anonim şirkete çevirdi. Aradan çok geçmeden yalnız kendi payının (% 45) borsa değeri 1 milyar doların üzerindeydi.

MS-DOS işletme sisteminin grafik bir iyileştirmesi olan WINDOWS’un geliştirilmesi çalışmalarına Gates 1985 yılında başlamıştı. WINDOWS’u piyasaya sürdükten (1987) üç yıl sonra bir pazarlama kampanyasıyla başarılı oldular. Microsoft bu sistemi sürekli olarak daha ileri program elemanlarıyla genişletiyordu. Gates özellikle WINDOWSu daha basit ve daha kullanışlı bir biçime sokmaya önem veriyordu. Microsoft 1993’te tartışmasız piyasanın lideriydi (yıllık ciro: 3.75 milyar dolar; borsa değeri: 20 milyar doların üstünde). Gates’in kişisel serveti yaklaşık olarak 7 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir.

Aziz Yıldırım

Haziran 30th, 2012

1952’de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğan Yıldırım, orta öğrenimini Düzce’de yaptı. Daha sonra Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. Maktaş Mühendislik firmasının sahibi. 1990-1992 yıllarında Metin Aşık başkanlığındaki yönetimde görev aldı. 1991-1992 sezonunda Futbol Şubesi sorumluluğunu üstlendi. O dönemde Tanju’nun Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye transferini gerçekleştirdi.

Akio Morita

Haziran 30th, 2012

Japon işadamı Morita, Sony Corporation’ı elekronik eğlence sektörünün başta gelen kuruluşlarından biri haline getirdi. En büyük başansı Walkman’i icadıdır (1979).

Nagoya’da doğan Morita, Japonya’nın geleneksel pirinç rakısı olan Saki’yi üreten varlıklı bir adamın oğludur. Morita İkinci Dünya Savaşı sona ermeden bir yıl önce Osaka’da fızik eğitimini tamamladı.

Kendi Şirketi Coşkulu bir genç olan Morita, arkadaşı Masaru Ibuka ile birlikte 1946’da Tokyo Tsuşin Kogyo Kabuşiki Kaişa adlı şirketi kurdu ve bundan böyle radyo aletleri üretimine yöneldi. Morita’nın başlıca uğraşı alanı, şirketinin yakından izlediği teknik gelişmelerden oluşmaktaydı. 1950’de evlendiği Yoşiko Kamei ile üç çocuk sahibi oldular. Morita ve Ibuka aynı yıl içinde Japonya’nın ilk teybini ürettiler; bunu beş yıl sonra da Japonya’nın ilk transistorlu radyosu izledi.

Sony Morita 1957’de transistorlu cep radyosuyla uluslararası piyasaya girdi. Şirketlerinin Japonca adı yabancı müşteriler tarafindan telaffuz edilemediğinden, iki genç girişimci, şirketlerinin adını 1958’de Sony Corporation olarak değiştirdi. Sony kelimesi Latince sonus (ses) sözcüğünden üretilmiştir. Morita şirket müdürlüğünü yürüten yönetici pozisyonunu üsdendi; bir yıl sonra şirketin başkan yardımcısı ve genel müdürü oldu. Sony, şirketin geleceği açısından son derece önemli olan ABD’ye açılma girişimini 1960 yılında gerçekleştirdi. Morita burada şirketinin dış ülkelerdeki ilk .şubesini açtı ve bu şubenin yöneticiliğini 70’li yıllara kadar kendisi üstlendi. Yine 1960’da İsviçre’de iik Avrupa şubelerini açtılar. Sony bundan iki yıl sonra, yan sanayi işletmelerinin teslimat bağımlılığından kurtulmak için, kendi kimya fabrikasını kurdu.

Odyovizüel (Görsel-İşitsel) Medyalar Bunu izleyen yıllarda Sony, TV-Transistor piyasasında öncü haline geldi. 1960’da dünyadaki ilk tam transistörlü televizyonu ürettiler. İki yıl sonra ilk video teyp aleti hazırdı; bunu da 1965’te evlerde kullanılabilen ilk video teyp aleti izledi. Morita’nın televizyon aletleri giderek küçüldüler ve 60’lı yılların ortasında renkli görüntüler de sundular. Çok yetenekli bir teknisyen olan Morita, kendi firması için renkli bir televizyon sistemi üzerinde çalıştı ve bunu 1968’de gerçekleştirebildi. 60’lı yılların sonunda Japonya’nın en büyük şirketleri arasında yer alan Sony elektronik şirketinin piyasadaki pozisyonu, Trinitron tüpü sayesinde garantiye alındı. Sony 1970’te ilk Japon şirketi olarak New York borsasında tescil edildikten bir yıl sonra, dünyanın ilk renkli video kasetlerini üretti. Sony tarafından geliştirilen Video Recorder (kayıt) sistemi Betamax, VHS uluslararası alanda başı çekene dek, 80’li yıllara kadar VHS (Japon Victor Company) ve Video 2000 (Philips/Grundig) normları ile dünya piyasasını paylaştı.

Walkman 1971’den beri Sony’nin genel müdürlüğünü ve başkanlığını, 1976’dan sonra da yönetim kurulu başkanlığını yürüten Morita, 70’li yıllarda Avrupa ve Asya’da şubeler açtı. 1979’da Walkman ile turnayı gözünden vurdu. Ceket cebine sokulabilen bu mini Hi-Fi (High-Fidelity) seti dünya çapında satış rekorları kırdı ve Sony’nin elektronik eğlence piyasasında uluslararası çapta, başta gelen şirketlerden biri olmasını kısa zamanda sağladı.

Sony dijitalize video kayıt cihazları geliştirdiği sıralarda dijitalizasyon ve lazer tekniği 80’li yılların sloganlarıydı. 1982’de CD- Çalar’ların üretimini ilk kez başlatan Japonlardı. İlk 3.5 inçlik disketle kendilerine bilgisayar alanında da bir isim yaptılar. Sony, 1988’de, 1968’den beri Jointventure (ortak girişim) biçiminde iş ortaklığında bulunduğu, dünyanın en büyük plak ve teyp (kaset) üreticisi olan CBS firmasını üstlenerek büyük çapta plak piyasasına girmiş oldu. Sony şirketinin 90’lı yılların başında sayıları onu aşan ülkede şirketleri, şubeleri ve fabrikaları bulunmaktaydı; satışlarının dörtte üçüne yakını Japonya dışından sağlanmaktaydı.

Felç Geçirmesi 80’li yıllarda (tam ölarak 1986’da) Morita, daha önce yaptığı pek çok gezide konferanslar vererek anlattığı girişimcilik felsefesini ortaya koyduğu “Made in Japan” adlı kitabını yayınladı. Federal Almanya Cumhuriyeti ile 1aponya arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusundaki çalişmaları için Morita 1987’de Büyük Federal Yararlılık Haçı ödülünü aldı. Morita’nın son başarıları arasında evde kullanılabilecek bir Minidisc ve dünyada ilk kez üretilen Blue Laser bulunmâktadır. 1993’te 72 yaşında bir inme geçiren ve bundan bir yıl sonra şirket yöneticiliğinden istifa eden Morita, 1999’da hayata gözlerini kapadı.

Sani Konukoğlu

Haziran 30th, 2012

1929 yılında Gaziantep’te doğan Sani Konukoğlu, 1943 yılında ilkokulu bitirdikten sonra, ailesinin öğrenimini sürdürmesini istemesine rağmen, dokumacılığa başlayarak iş hayatına atıldı. İlk işe başlayışı kendisinin bizzat kullandığı tek tezgahta veresiye aldığı 18 kg’lık iplikle olmuştur. 1947 yılı Ocak ayında İstanbul’da 24 gözlü yerli bir bobin yaptırarak, Gaziantep’e ilk olarak bu kapasitede bobin makinesi getiren kişi olmuştur.

1951 yılında, mevcut dokumalarının kalitesini yükseltmek için Halep’ten eski bir apre makinesi satın almış ve bir mağaraya koyarak çalışmaya başlamıştır. İki yıl sonra ise, Bursa’ya giderek oradaki tornacılarla işbirliği yapıp, Avrupa’daki dokuma tezgahlarının benzer modelini yaptırmış ve dört mekikli ekose gömleklik dokuyan tezgahları imal ettirerek Gaziantep’e getirmiştir. Böylece, Gaziantep’te el tezgahlarını motorlu tezgaha dönüştürmede öncülük yapmıştır.

1955 yılında ise, Bursa’da havlu tezgahları imal ettirip bu tezgahlar üzerine atılacak jakar makinelerini de Gaziantep’teki tornacılara yaptırmış ve ilk olarak Gaziantep’te havlu imalatına başlamıştır. 1962 yılında saf dışı kalmış eski model makinelerden yararlanarak, Gaziantep’in Şehreküstü semtinde mevcut bir mağaraya idrofil pamuk tesisi kurup, üretime başlamıştır. Bunu 1963 yılında kurduğu 1500 iğ kapasiteli pamuk ipliği takip etmiştir. Süregelen bu çalışmalar 1966 yılında şirkete dönüşür ve “Hilal Kollektif Şirketi” kurulur. 1968 yılında ise 25 bin iğlik bir iplik tesisi projesi hazırlatılır. 23 Şubat 1972 yılında inşaata başlanır ve çalışmalar devam ederek tesisin 20 bin iğlik bölümü 1974 yılında devreye sokulur. Firma, tüm güçlükleri aşarak, üretimini 1977 yılına kadar sürdürür.

1977 yılında Hilal Kollektif Şirketi, kurucusu Sani Konukoğlu’nun isminden esinlenerek, Sanko Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye dönüştürülür. İlerleyen yıllarda istikrarlı adımlarla yatırımlara devam edilerek, kendi alanında ulaşılması zor bir kapasite ve kaliteye ulaşılır. Bugün için 11 bin kişinin istihdam edildiği Sanko Holding tekstil, sağlık, finans, inşaat, otomotiv, ambalaj ve gıda sektörlerinde faaliyetini sürdürmektedir.

Bütün bu büyüme Hacı Sani Konukoğlu’nun bilinçli, planlı ve sabırlı çalışması sonucunda bugünlere kadar devam etmiştir. Sani Konukoğlu, sağlığında Sanko Tekstil, İsko Dokuma, Asko Tekstil, Teksko’yu kendi emeği ve gayretleriyle Türk ekonomisine kazandırmıştır. Ayrıca, Sani Konukoğlu Tıp Merkezi, yine kendi emeği ile ilk adımları atılan ve tamamlanma aşamasına gelen bir kuruluştur.

Ancak, Sanko Holding’ in kurucusu Sani Konukoğlu, hastanenin tamamlanmasından kısa süre önce yaşama veda ettiğinden hastaneyi görememiştir. Onun anısına hastaneye kendi adı verilmiştir. Geçirdi rahatsızlıklarda sürekli şehir ve ülke dışında tedavi görmenin sıkıntısını bilen Sani Konukoğlu, hastanenin hayata geçirilme fikrinin sahibi olmuştur. 1993 yılında inşaatına başlanan Sani Konukoğlu Tıpı Merkezi, Gaziantep ve bölge illerine hitap edecek kapasitededir.

Sani Konukoğlu, 1987 yılında Gaziantep Sanayi Odası’nın kuruluşunda bu fikre inanmış diğer sanayicilerle birlikte bir mücadele örneği sergileyerek, 15 Ağustos 1989’da Gaziantep Sanayi Odası’nı kurmuştur ve ilk yönetim kurulu başkanlığına seçilmiştir. Oda, halen bölgedeki tek sanayi odası olma unvanına sahiptir. 1988 yılında firmasının adı ile kurulan Sankospor’un ilk başkanı olmuştur. 1993 yılında Hacı Sani Konukoğlu Anadolu Teknik Meslek Lisesi, Hacı Firdevs Konukoğlu ve Emine Konukoğlu İlkokulları’nın inşaatlarını başlatmıştır. O’nun sürdürdüğü bu hizmetler hizmetler halen, Hacı Sani Konukoğlu Vakfı tarafından sürdürülmektedir.

1970’li yılların başında kendi talimatıyla, Gaziantep şehir merkezinde bulunan başlangıçta 500 fakir aileye dağıtılan gıda yardımları bugün 14 bin aileye ulaşmaktadır. İlk ve orta dereceli okullarda okuyan 6 bin fakir öğrenciye giyim ve kırtasiye yardımı yapılmaktadır. Ayrıca Gaziantepli olan 200’e yakın şehit er, polis, öğretmen ve imam ailelerine nakdi, gıda ve giyim yardımı yapılmaktadır. Sanko Holding’deki şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekte iken geçirdiği bir kalp rahatsızlığı sonucu, yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamayarak, 16 Ocak 1994 Pazar günü vefat etmiştir.

O’nun Sanko’nun doğuşundan bu yana sürdürdüğü mücadelesi, çalışma azmi ve özverili çalışmaları, Sanko’nun bugün, Türkiye’nin sayılı holdinglerinden biri olmasını sağlamıştır. Sani Konukoğlu, sağlığında yaptığı sosyal hizmetler nedeni ile, Bakanlar Kurulu’nun 27 Ekim 1977 tarih ve 30 numaralı beratı ile “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” na layık görülmüştür. Madalya, 27 Ekim 1997 tarihinde 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Çankaya Köşkü’nde yapılan bir törenle şu anda Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmekte olan Abdülkadir Konukoğlu’na teslim edilmiştir.

Henry Ford

Haziran 30th, 2012

Amerikalı otomobil üreticisi Ford, çoğunlukla yalnız tek bir modeli satışa çıkardığı halde, 20. yüzyılın ilk yarısında Amerikan piyasasına egemendi. Kendisi tarafından ilk kez uygulanan seri üretimle Ford, sürümü ve kazancı artırdı. Ayrıca daha yüksek ücretler ve daha kısa çalışma saatleriyle işçilerin koşullarını daha çekici bir hale getirdi.

30 Temmuz 1863’de Dearborn/Michigan’da İrlanda kökenli bir çiftçinin altı çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi. Oniki yaşındayken annesini kaybeden Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit’te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882’de Michigan’ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.

Altı yıl sonra bir çiftçinin kızı olan Clara J.Bryant ile evlenerek ondan bir çocuk sahibi oldu. 1891’den sonra Detroit’te Edison Illuminating Company’de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893’te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. İlk tek silindirli benzin motorunu 1893’te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. İlk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890’da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903’te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company’yi kurdu. Aynı yıl içinde ürettikleri ilk otomobil ABD’de satıldı. 1904’ten sonra otomobillerini başka kıtalara da ihraç etti.

Amerikalı Ford aynı yıl içinde kendi üretimi “999” markalı yarış arabasıyla yeni bir dünya rekoru kırdı. T Modeli 1906’dan beri şirketinin en büyük hisse sahibi ve başkanı olan Ford, 1908’de yaptığı T Modeli arabasıyla şirketinin dünya çapında tanınmasını sağlayan bir satış rekoru kırdı. Yalnız tek bir modeli satışa sunma düşüncesi önceleri kuşkuyla karşılanan Ford, bu uygulamayla turnayı gözünden vurdu. 1906’da İngiltere’de ilk Avrupa şubesini açan Ford, 1927’de A modelinin üretimine geçinceye kadar, yaklaşık olarak 15 milyon araba sattı. İşletmesi 1917’de üretimine tarımsal taşıt araçları (özellikle traktör) ekleyerek üretim yelpazesini genişletti.

1925’te kısa bir süre yolcu ve kargo uçakları üretimine de geçti. 1919’dan beri oğlu Edsel ilebirlikte şirketi yöneten Ford, bu tarihte şirketinin bütün hisselerini satın almıştı. Şirketinin ekonomik başarıları, yalnız satışa sunulan taşıt araçlarına dayanmakla kalmayıp, Ford’un planlama, örgütlenme ve üretim alanlarında uyguladığı yeniliklerle de yakından ilişkiliydi. 1913’te otomobil endüstrisine seri üretim bandını getiren Ford’dur. Ford’un, iş bölümü ve rasyonelleştirme yoluyla daha düşük maliyetli bir üretime ve daha yüksek satış sayılarına ulaşılacağına ilişkin düşüncesi tutundu. Aynı zamanda daha kısa çalışma saatlerini ve daha yüksek işçi ücretlerini savunmakla birlikte şirketinde sendikal eylemleri kabul etmedi.

“Fordizm” izleyen zamanlarda çok sayıda işletme tarafından benimsendi. Ford, Belçika (1922), İtalya (1923) ve Almanya’da (1925) fabrikalar kurduktan sonra Avrupa’daki Ford işleri 1928’den sonra İngiltere’de kurulan yeni bir fabrikadan merkezi olarak yönetildi. 1932’de piyasaya sürdüğü Y Modeli özellikle Avrupa pazarı için tasarlanmıştı. Bu model 1933’te geliştirilen V8 motoruyla birlikte, işletmenin izleyen yıllardaki gelişimi üzerinde, belirleyici bir rol oynadı. Ford, İkinci Dünya Savaşı’nda, tıpkı daha önce Birinci Dünya Savaşı’nda yaptığı gibi, işletmesini tamamen savaş üretimine göre uyarladı. Ford Motor Company savaş malzemesi teslimatında en büyük şirketlerden biri oldu ve çok da iyi para kazandı. Buna rağmen Ford, her iki dünya savaşından önce barışın korunması için çaba harcamış ve 1936’da barışın güvence altına alınmasını hedefleyen bir vakıf olan Ford Foundation’ı kurmuştu.

Şirket Başkanlığına Oğlu Edsel 1943’te ölünce Henry Ford yeniden şirketinin yönetimini üstlendi. 1945’te savaşın sona ermesiyle silahlanmaya yönelik siparişlerin çoğu iptal edilince, Ford rekor sayılacak bir süre içinde barışsal üretime geçti. Temmuz 1945’te ilk binek otomobili üretim bandından çıktı. Bu, ABD’de üç buçuk yıldır üretilen ilk arabaydı. Bundan iki ay sonra Ford, şirket yönetimini torunu Henry Ford II’ye devretti. Şirketin kurucusu Ford, 7 Nisan 1947’de, 83 yaşında, Dearborn/Michigan’daki evinde bir beyin sektesinden öldü.

Halil Agah

Haziran 30th, 2012

1958 dogumlu olan Halil AGAH, Tarım Ekonomisti olarak yurtiçi ve yurtdışında çeşitli görevlerde çalışmaktadır. Proje Yönetimi, İzleme ve Değerlendirme; İş Geliştirme; Proje Hazırlama ve Ekonomik ve Mali Analizler; Kırsal Kalkınma Programları; Tarımsal Araştırma, Çiftçi Eğitiimi ve Yayım Programları; KOBİ Destekleme ve Geliştirme, Yenilenebilir Enerji Yatırımların Fonlanması ve Doğal Kaynaklar Ekonomisi konularında geniş bir deneyime sahiptir.  Ayrıca uluslararası ve yerel danışmanlık hizmetleri, satın alma ve inşaat ihalelerinin, uluslararası rekabete dayalı ihale (ICB), sınırlı ulusal rekabet ihalesi (LCB), sınırlı ulusal ihale (LCB) gibi yöntemlerle hazırlanması, koordinasyonu ve değerlendirilmesi konusunda deneyimlere sahiptir.  

Proje yönetiminde özellikle “proje hazırlama, uygulama ve değerlendirme” konularında, kırsal ve bölgesel kalkınma projelerinde yaklaşık otuz yıllık bir  deneyimi vardır. Öte yandan kalkınma projelerinin ekonomik analizleri, iş geliştirme,  risk analizleri, kırsal ve bölgesel kalkınma politikaları, KOBİ destek ve teşvik edilmesi, çiftçi eğitimi programlarının hazırlanması ve uygulanması, tarımsal araştırma faaliyetleri ve politikaları, doğal kaynak planlaması ve çevre ekonomisi, tarımsal verilerin toplanması ve politika amaçlı analizlerinin  yanı sıra uluslararası finans kuruluşları ve yatırım bankaları ile ilişkiler konularında deneyimlidir. Çalıştığı sürece tarımsal ve bölgesel kalkınma ve çevre konularında projelerin hazırlanması, KOBİ geliştirme, ihracatın teşviği va pazar analizleri, kırsal altyapı planlaması, çeşitli ihale dokümanlarının hazırlanması, ihale değerlendirme, danışman istihdamı gibi konularda çalışmalar gerçekleştirmiştir.  

Türkiye’de ve ABD’de çeşitli ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarında üye ve yönetici olarak da görev almıştır. Bölgesel, sektörel, kırsal ve kentsel planlama faaliyetlerine uzman ve yönetici olarak katılmıştır. Çeşitli seminerlerde Liderlik, Değişim Yönetimi, Problem Çözümü, İletişim Becerileri, Yönetim Araçları, Fon Yaratma Teknikleri, Uluslararası Pazarlama ve Pazar Araştırmaları, Tarımsal Yayım, Proje Hazırlama ve Proje Döngü Yönetimi gibi konularda eğitici olarak yer almıştır. 

1981 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümünden lisans ve 1984 yılında aynı bölümde Yüksek Lisans eğitimini yapmış olup sırası ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Oklahoma State Universitesi, UNDP ve Dünya Bankası Ankara Ofisinde çalışmıştır.   Halen yarı zamanlı oarak yatırım amaçlı konularda danışmanlık hizmetleri vermektedir. 

Görevli olduğu süre boyunca proje hazırlama ve yönetimi; ihale haberlerinin değerlendirilmesi, ihale dokümanları ve teklif hazırlama ve koordinasyonlarının sağlanması; danışman temini; kırsal ve bölgesel ölçekte altyapı planlama gibi konularda da Türkiye, ABD, Afganistan, Ukrayna, Romanya, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Pakistan, gibi çeşitli ülkelerde çalışmalar yapmıştır.

İbrahim Kıbrızlı

Haziran 30th, 2012

11 Temmuz 1953’de Ankara’da doğdu. Ekonomist. Viyana Üniversitesi (Uni-Wien) Ekonomi ve Viyana Ekonomi Üniversitesi (Wirtschaft Universitaet Wien) İşletme bölümlerinden mezun.

Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde işletme ekonomisi üzerine master (Tez konusu: Kömürün Türkiye ekonomisine katkısı ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun işletmecilik açısından değerlendirilmesi) yaptı.

DYP Araştırma Merkezi kurucu başkanı ve genel başkan danışmanlığı (1985-1990), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) başkan danışmanlığı (1990-1995), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Bakan danışmanlığı (1996-1998), Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ. Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu Üyeliği (1996-1998), Ankara Ticaret Odası (ATO) Genel Sekreterliği (1998-1999), MKE MAKSAM AŞ. Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu Üyeliği (1998-1999), Zaman Gazetesi (Makro Ekonomi, Spor) ve haftalık Aksiyon Dergisi (ekonomi,iç ve dış politika) köşe yazarlığı (2000-2007) yanısıra MKE Ankaragücü yönetim kurulu üyeliği yaptı.

Korkut Boratav

Haziran 30th, 2012

Türkiye’nin yetiştirdiği önemli akademisyenlerden biri olan Korkut Boratav 1935’te Konya’da doğdu. 1959 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1960 yılında tamamladığı Maliye Teorisi yüksek lisans eğitimi sonunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asistan olarak girdi.

1964’te, aynı fakültede, “iktisat doktorası”nı tamamladı. 1964-66’da Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalar yaptı. 1972’de doçent oldu. 1974’te Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi’nde danışmanlık yaptı. 1980’de Ankara Üniversitesi Senato’sunca profesörlüğe yükseltildi.

1983’te Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nca 1402 sayılı yasaya göre Üniversitedeki görevine son verildi. 1984-1986’da Zimbabwe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Danıştay kararıyla yeniden Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne dönen Boratav, bu okuldan 2002’de emekli oldu.

Boratav’ın araştırma alanları: Uluslararası İktisat, İktisat Politikası, Gelişme İktisadı, Türkiye Ekonomisi’dir. Bir dönem Cumhuriyet Gazetesi’nde iktisat yazıları yazan Boratav, gazetenin diğer yazarlarından iktisatçı İzzettin Önder’in Tüpraş özelleştirmesine dair yazdığı bir yazının yayınlanmaması üzerine gazeteyi protesto ederek yazılarına son vermiştir. Boratav 1997 yılında TÜBA Hizmet Ödülü almıştır. Halkbilimci Pertev Naili Boratav’ın oğlu olan Korkut Boratav, üç çocuk babasıdır.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ile Tarih Vakfı, Korkut Boratav’a sevgi ve saygılarını sunmak üzere 14 Aralık 2005 tarihinde “70. Yaşında Korkut Boratav’a Saygı” toplantısı düzenledi.

Eserleri

Türkiye’de Devletçilik, 1923-1950: İktisadi Düşünceler ve İktisadi Mevzuat, (SBF Maliye Enstitüsü, Türk İktisadi Gelişmesi Araştırma Projesi No. 16, 1962)
 
Kamu Maliyesi ve Gelir Dağılımı: Kavramlar ve Metod Meseleleri (SBF, Doktora tezi, 1965)
 
Gelir Dağılımı: Kapitalist Sistemde, Sosyalist Sistemde, Türkiye’de (Gerçek 100 Soruda dizisi, 1969)
 
Sosyalist Planlamada Gelişmeler (SBF, Savaş, 1974)
 
Türkiye’de Devletçilik (ilk baskı 100 Soruda dizisi Gerçek, 2. baskı Savaş, 1974)
 
Uluslararası Sömürü ve Türkiye (YSE İş Sendikası Temel Eğitim Dizisi, 1979)

Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm (SBF, İletişim, 1980; 2. Baskı, Birikim Yayınları; 3. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, 2004)

İktisat Politikaları ve Bölüşüm Sorunları: Seçme Yazılar (Belge, 1983)

Krizin Gelişimi ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu (Ş. Pamuk ve Ç. Keyder ile birlikte, Kaynak, 1984)

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı için Konut Sektörü ve Politikaları Üzerine Bir Model Önerisi (Y. Kepenek ile birlikte, Kent Koop. 1984)

Die türkische Wirtschaft im 20. Jahrhundert: 1908-1980 (Dagyeli Verlag, Türkiye İktisat Tarihi’nin çevirisi, 1987)

Stabilization and Adjustment Policies and Programmes-Country Study 5: Turkey (WIDER, 1987)

Türkiye İktisat Tarihi: 1908-1985 (Gerçek Yayınevi, 1988; Genişletilmiş ve gözden geçirilmiş 7. baskı, İmge Kitabevi Yayınları, 2003, 2004)

İktisat ve Siyaset Üzerine Aykırı Yazılar (BDS, 1988)

1980’li Yıllarda Sosyal Sınıflar ve Bölüşüm (Gerçek Yayınevi, 1991)

Türkiye’de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve KİT’ler (Editör, Ergun Türkcan ile birlikte, Tarih Vakfı/Yurt Yayınları, 1993)

İstanbul ve Anadolu’dan Sınıf Profilleri (Tarih Vakfı/Yurt Yayınları, 1995; İmge Kitabevi Yayınları, 2004)

Türk KİT Sisteminin İktisadi Değerlendirmesi, Araştırma Raporu (Y. Kepenek, E. Taymaz, T. Bali, N. İ. Ertuğrul ve M. Candan ile birlikte, KİGEM ve Friedrich Ebert Vakfı, 1998)
 
Yeni Dünya Düzeni Nereye? (İmge Kitabevi Yayınları, 2000, 2004)

Küreselleşme Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı (E. A. Tonak, O. Türel, C. Somel, T. Şengül, H. Arslan ile birlikte, İmge Kitabevi Yayınları, 2000, 2004)

Türkiye Ekonomisinin Son Durumu (Türkiye Bilimler Akademisi Forumu, No. 10, 2002)

Serdar Turgut

Haziran 30th, 2012

ABD’de Lisans ve Lisanüstü eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönen Serdar Turgut 1980’li yıllarda Ankara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.

Ekonomici olan Serdar Turgut, Ertuğrul Özkök’ün teklifi ile Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosunda görev yaptı. Daha sonra Ankara Bürosu Temsilciliği ve Washington Hürriyet Temsilciliği görevlerini yürüttü.

ABD’den döndükten sonra köşe yazarlığı yapmaya başladı. Gündem yaratan siyasi etkinliği olduğu kadar, mizahi üslup ile yazdığı yazıları ile Türkiye’nin en popüler gazetecilerinden biri oldu.

2002 yılında Çukurova Grubu’na bağlı Akşam Gazetesi’ne köşe yazarı olarak transfer oldu. 2004 yılında Akşam Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenlği görevine getirildi. Halen Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği ve köşe yazarlığı yapmaktadır.

Rana Turgut ile evlidir ve 1 çocuk (Alp) babasıdır.

Deniz Gökçe

Haziran 30th, 2012

1940 yılında doğdu. Lisans eğitimini 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirerek tamamladı. Yüksek eğitimine Amerika’da Georgia State Üniversitesi’nde devam etti. 1972 yılında lisansüstü, 1980 yılında doktora derecesini aldı. Çalışma alanları merkez bankaları ve finansal piyasalardır. Şu anda TC Bahçeşehir Üniversitesi’nde ekonomi bölümünde öğretim görevlisidir.

Uzun yıllardır yayınlanan ekonomi programı Eko Diyalog’un yapımcılarındandır. Ayrıca spor yazarı ve yorumcusu olarak geniş kitleler tarafından tanınmıştır.

Prof. Dr.Toktamış Ateş

Haziran 30th, 2012

1944 İstanbul doğumlu Toktamış Ateş, orta ögrenimini Avusturya Ortaokulu’nda, lise eğitimini de Vefa Lisesi’nde yaptı. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi’nin İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra bu bölümün Siyasal Bilimler Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. 1969’da “Kuruluş Dönemi Osmanlı Toplumunun Siyasal Yapısı” başlıklı çalışmasıyla doktor, 1974’de “Demokrasi Teorisi” başlıklı çalışmasıyla doçent, 1982’de de profesör oldu.

İstanbul Üniversitesi’nin yanısıra, değişik kurumlarda ders verdi. Yine ders vermek için, çeşitli dönemlerde ABD (Iowa) ile Almanya’da (Berlin – Münih) bulundu. Günümüzde, İstanbul Üniversitesi’nin İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanlığının yanısıra, kurucuları arasında yeraldığı Bilgi Üniversitesi’nde Yönetim Kurulu üyesidir. Yayınladığı kitap sayısı 30’u geçen Ateş, 10 yılı aşkın bir süre boyunca Cumhuriyet gazetesinde yazmıştır. Şu anda Bugün gazetesinin yazarları arasındadır.

Alfred Hugenberg

Haziran 30th, 2012

Alman bankacı ve girişimci Hugenberg, Birinci Dünya Savaşı sıralarında kurduğu basın imparatorluğunu sert bir nasyonalist propaganda için kullandı. Weimar Cumhuriyetine karşı savaşarak Nasyonal Sosyalistlerin saygınlaşmasını sağladı.

Hannover’de hazine danışmanı ve Prusya Meclisi milletvekili olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Hugenberg, Göttingen, Heidelberg ve Berlin’de hukuk eğitimi gördü.

Stajyerliğini tamamladıktan sonra 1888’de Strassburg Üniverşitesi’nde ekonomi dalında doktorasını yaptı.

Alldeutschern Verband’ın (Alman Birliği Derneği) Kuruluşu 1891’de Hugenberg tarafından kurulan bu örgüt en etkin politik propaganda derneklerinden biri haline geldi. Bu örgüt milliyetçi/Germen, kısmen açık ırkçı bir ideolojiyi temsil ediyor ve saldırgan bir dış politika ve sömürge politikası uygulanmasını istiyordu. Hugenberg 1894’te, büyük oranda Polonyalıların oturduğu Prusya’nın Poznan eyaletine Alman halkının yerleştirilmeşine ilişkin öneriler sunması beklenen, bir devlet komisyonuna atandı. Poznan Raiffeisenbank’ın müdürü olarak Hugenberg, Polonyalı rakipleri karşısında kuvvetlenmelerini sağlamak amacıyla, Alman çiftçilerini örgütleyecek tarımsal bir sendika kurmak için uğraştı.

Ekonomide’ Yönetici Olarak Sivrilmesi Hugenberg, 1909’da Krupp AG şirketine genel müdür olarak atandı. Yurtsever derneklere yapılan hibelerle ve rektam kampanyalarıyla büyük çelik şirketine daha kuvvetli bir lobi sağlamaya çalıştı. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Hugenberg pek çok şirketin yönetim kurulunda üyeydi. 1916’da, nasyonalist ekonomik/politik tasavvurlarına bir forum hazırlamak amacıyla, bir basın şirketi kurma işine girişti. Nasyonalist düşünceli sanayi çevrelerinin sermayesiyle donatılmış olarak, Hugenberg, Ullstein ve Mosse’nin yanı sıra, en büyük kitap ve dergi yayınevlerinden biri olan Scherl-Grubunu devraldı. 1918’de Krupp müdürlüğünden istifa etti.

Weimar Cumhuriyetine Karşı Düşünce Savaşı Hugenberg 1920’den sonra, muhafazakâr sağ, kralcı (monarşik) Ulusal Alman Halk Partisi (DNVP) üyesi olarak Reichstag meclisinde yer aldı. Basın hayatındaki egemen pozisyonunu, parlamenter sisteme ve bn sistemin temsilcilerine karşı ğiriştiği kayıtsız şartsız savaşta kullandı. Kalemiyle giriştiği kampanyalarında şürekli olarak saldırdığı hedefler arasında, Orta-Sol Koalisyonunun uzlaşmaya yönelik dış politikası ve savaş tazminatları ödemeleri bulunmaktaydı. 1926’da, hükümet darbesi planlarına sözümona karıştığı iddiasıyla basın kratı hakkında soruşturma açıldı. Bir yıl sonra devraldığı Universum Film AG (Ufa), Hugenberg’in yönetimi altında fılm sanayiinin başta gelen kuruluşlarından biri haline geldi.

1929’dan Sonra Nasyonal Sosyalizmin Öncüsü 1928’de DNVP partisinin başkanlığına getirilen Hugenberg özel yetkilerie donatıldı. Medya imparatorluğunun destekteyici yardımıyla politik bir köktenciliğe öncelik tanıdı ve başka kesin hükümlerle, NSDAP’ye (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) siyasal izolasyonundan kurtulma olanağını sağlayan etkili bir muhalefet yürüttü. Alfred Hugenberg 1929’da Hitler ile birlikte, Almanya’nın savaş tazminatı ödemelerini düzenleyen Young Planı’na karşı bir referandum örgütledi.

Hugenberg bundan iki yıl sonra hayata geçirdiği-Harzburg Cephesiyle, DNVP, NSDAP ve “Stahlhelm”in (Çelik Miğfer) katıldıkları “ulusal muhalefet”i resmi olmayan bir biçimde bir araya getirdi. Hitler başbakan seçildikten sonra Hugenberg’i ekonomi ve maliye bakanlığına atadı. Basın kralı aradan beş ay geçmeden istifa etti; DNVP (Ulusal Alman Halk Partisi) de dağıldı. 1945’e kadar NSDAP’nın “konuğu” olarak Reichstag meclis üyesi olan Hugenberg’in imparatorluğu giderek Nasyonal Sosyalistlerin etkisi altına girdi. Ufa şirketi 1937’den sonra devlet propaganda bakanlığının emrine verildi. Scherl Yayınevi’ni satmaya 1944’te zorlanan Hugenberg, böylece son kalesini de yitirdi. Savaştan sonra İngilizler tarafından tutuklanan (1946-49) Hugenberg, müttefiklerin Nazilikten Temizleme Komisyonu tarafından aklandı. 1951 yılında 85 yaşında Kükenbrnch bei Rinteln’de öldü.

Rudolf Hilferding

Haziran 30th, 2012

Avusturya asıllı Alman ekonomist Hilferding, kapitalizmin yıkılacağı tezine karşı gelen Neomarksistler arasında bulunmaktaydı. Verdikleri kredilerle siyaset üzerindeki etkileri giderek büyüyen bankaların iktidarını eleştiriyordu.

Hilferding Viyana’da Yahudi kökenli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası bir sigorta şirketinin başveznedarıydı. Liseyi güçlükle bitirdikten sonra tıp okuyan Hilferding, bu eğitimin yanı sıra ekonomi derslerine de giriyor ve Karl Marx’ın yazılarını okuyordu.

Öğrenciliği sırasında Sosyalist Öğrenci Derneği’ne katılan Hilferding, tıp doktoru ünvanını aldıktan sonra Viyana’nın sefil mahallelerinde fakirlerin doktoru oldu. Ekonomistler arasında bulunan Marx düşmanlarına saldırdığı siyasi bir yazısı, SPD’nin kurucuları arasında bulunan August Bebel’in dikkatini Avusturyalı Hilferding’in üzerine çekti. Kendisini partisinin okulunda ekonomi politik ve iktisat tarihi okutmak üzere Berlin’e davet etti. Prusya polisi Hilferding’in öğretmenlik yapmasını yasaklayınca, “Vorwaerts” (İleri) adlı parti gazetesine redaktör olarak atandı.

1904’ten beri eski sınıf arkadaşı, sigorta doktorluğu yapan bir doktor hanımla evli bulunan (1922’de boşandılar) Hilferding, 1910’da tek büyük yapıtı olan Das Finanzkapital’i yayınladı. Burada iki nedene yani kredi olayına ve anonim şirketlerin kurulmasına bağladığı yüzyılın başında oluşan kapitalizmin yapısal değişikliğini tanımladı. Kişisel girişimcilerin (şirket sahipleri) Marx’ın öğretileri doğrultusunda üretken bir işlev gördüklerini kabul etmekle beraber, hisse senetleri sahiplerini tümüyle sömürücü olarak tanımlıyordu.

Hilferding bankaların politika ve ekonomik gelişme üzerinde çok belirleyici bir etkiye sahip bulunduklarını ileri sürüyordu. Olağanüstü büyüklükteki yatırımları ancak yabancı kapitalle finanse edebilen anonim şirketlere bankaların gerekli kredileri vermek ve karşılığında hisse sahibi olmakla, işletmeler üzerindeki etkileri giderek artmaktaydı. Hisselerin geniş dağılımlı olması halinde, bir anonim şirketi denetimleri altına alabilmeleri için bankaların çoğu zaman küçük bir paya sahip olmaları yeterli olabiliyordu. Bankalar bu yolla birbirine rakip olan firmalara para sağladıkları ve böylelikle üzerlerinde güç sahibi olduklarından, kapitalizmin ilkelerini, saçmalıklarını kanıtlama derecesinde uyguluyorlardı. Nedeni de bir işletmenin diğerini iflasa sürükleyeceği serbest rekabet peşinde olmamalarıydı.

Kişisel Şirketiın Özellikleri

• Şirketin sahibi genellikle şirketin yöneticiliğini de üstlenmektedir.

• Şirket sahibi işçileri sömürmekle beraber, yatırımları nedeniyle ekonomik ve teknik ilerlemeye katkıda bulunmaktadır.

Anonim Şirketin Özellikleri

Hissedarlar usulen şirket sahibi olmakla beraber, sermayelerinin ne şekilde kullanılacağı üzerinde etkileri yoktur. Bu kararları şirket yöneticileri verirler.Hissedarların üretken bir işlevleri bulunmamakta, amaçları sadece sermayenin çoğaltılmasına yöneliktir. Dolayısıyla çabaları yalnız sömürüye yöneliktir.

Bunun ardından oluşan tekellerle kartellerin menfaatleri devletin menfaatleriyle kaynaşmaktadır (tekelci devlet kapitalizmi). Devletin dış ülkelerden yeni yatırım olanakları araması gerekir. 20. yüzyılın başında belirleyici olan emperyalist bir siyaset izleyerek örneğin.

Hilferding Birinci Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra salgınlardan sorumlu hekim olarak Avusturya-Macaristan ordusuna atandı. SPD’nin (Alman Sosyal Demokrat Partisi)1914’te savaş kredilerine izin vermesine öfkelenen Hilferding, partisinin bölünmesinden sonra 1917’de USPD’ye (Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi) girdi. Savaştan sonra partinin yayın organı “Freiheit” (Özgürlük) adlı günlük gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.

USPD 1920’de Sovyetlere bağlı komünistlerle birleşince, Hilferding SPD’ye döndü. Alman uyruğuna geçmesiyle birlikte kendisine parlamentoda kariyer yapmanın yolları açıldı. 1923’te milletvekili oldu ve birincisi, enflasyon yılı olan 1923’te, ikincisi de dünya ekonomi buhranının koptuğu 1928/29 olmak üzere, iki kez maliye bakanlığı yaptı. Nasyonal Sosyalistler iktidarı ele geçirdikten kısa bir süre sonra Danimarka üzerinden İsviçre’ye kaçtı ve burada sosyal demokrat direnişi örgütledi. 1934’te Çekoslavakya’da kaleme aldığı Prag Manifestosu sürgündeki Sosyal Demokrat Partisi’nin programını oluşturdu.

Savaş başladığında Paris’te bulunan Hilferding, buradan Fransa’nın işgal altında bulunmayan bölgesine kaçtı. Ne var ki, alacağını umduğu ABD vizesini Fransız makamlarından alamadı ve kendisini birkaç ay oyaladıktan sonra Gestapo’ya teslim ettiler. Hilferding Nazi’lerin hapishanesinde öldü. Resmi bilgilere göre intihar ettiği ileri sürüldüyse de, diğer bazı kaynaklara göre bir sorgulama sırasında percereden dışarı itildiği söylenmektedir.

Orhan Sanus

Haziran 30th, 2012

1963 yılında İstanbul’da doğan Orhan Sanus, orta öğrenimini Saint Joseph Fransız Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra yüksek öğrenim için Fransa’nın Nice kentine giderek ekonomi bilimleri dalında eğitim gördü. Otelcilik kariyerine 1988 yılında Fransızlar’ın dünyaca ünlü otel zinciri Le Meridien de yönetici olarak başlayan Sanus, daha sonra Merit International ve Swissotel zincirlerinde üst düzey yönetici olarak görev yaptı. 1996’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda satış ve pazarlama direktörü olarak göreve başladı.

SKAL, AIPC ve SITE gibi birçok uluslar arası derneğin aktif üyesi olan Sanus, aynı zamanda Dünya Kongre ve Toplantı Birliği olan ICCA bünyesinde Akdeniz ülkeleri yürütme kurulunda yer alıyor. Orhan Sanus, 1999 yılının Ekim ayından beri Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın genül müdürlüğünü sürdürüyor.

Adolf Adi Dassler

Haziran 30th, 2012

Alman işadamı, modern spor ürünleri endüstrisinin kurucusu sayılmaktadır. Futbol ve sprint (sürat koşusu) ayakkabılanna getirdiği yeniliklerle spordaki üstün başarıların gelişmesi üzerinde etkin oldu.

Dassler Herzogenaurach/Bavyera’da bir ayakkabı tamircisinin oğlu olarak dünyaya gözlerini açtı. Tutkulu bir sporcu olan Dassler, ayakkabı tamir çıraklığından sonra babasının izinden gitti. 1920’de spor ayakkabı üretimine başladı.

Beş yıl sonra erkek kardeşi Rudolf ile birlikte ilk defa çivi pençeli futbol ayakkabısı üretti. Hafif atletizm sprint (sürat koşusu) yarışmaları için ilk spike’lı (sivri çivili) ayakkabıları tasarladı ve bunlar ilk kez 1928 Amsterdam Olimpiyat oyunlarında kullanıldı. Herzogenaurach’tan gelen ayakkabılar, Amerikalı bir süper sporcu sayesinde uluslararası üne kavuştu. Amerikalı hafif atlet Jesse Owens 1936 Berlin Olimpiyat oyunlarında uzun atlamada, 100 m ve 200 m sprint ve 4×100 m bayrak koşusunda spor tarihine onurlu bir sayfa katarken ayağında Adi Dassler’in ayakkabıları vardı.

40’lı yılların sonunda erkek kardeşi Rudolf ile birdenbire ortaya çıkan, onarılması olanaksız bir kavgadan sonra, kardeşi PUMA adı altında kendi şirketini kurdu. Dassler de ürünlerini bundan böyle “Adidas” adı altında sundu ve marka sembolü olarak ayakkabılarında üç çizgiden oluşan bir süs kullandı. Bu üç çizgi 60’lı yıllardan beri firmasının diğer ürünlerinde de göze çarpmaktadır. Dassler, sonraki dünya şampiyonu Alman futbol takımını 1954 Futbol Dünya Şampiyonası’na yetişmek üzere yeni yarattığı kramponlu ayakkabılarla donattı. Bu ayakkabı, farklı kramponları sayesinde anında her tür zeminde optimal duruşu sağlıyordu. Dassler devrim yaratıcı bu buluşu sayesinde yıllarca uluslararası spor ürünleri endüstrisinde doruktaki yerini koruyabildi.

Futbol ve hafif atletizm dallarındaki başarılarından cesaret bulan Dassler, sporun diğer alanlarına da el attı. Bütün ürünlerinde bulunan, başkalarıyla karıştırılamayacak üç çizgi, ürünün tanınması ve reklamı açısından büyük bir değer taşıyordu. Bu da özellikle 50’li yıllarda televizyonun ortaya çıkmasıyla giderek daha fazla önem kazandı. Şirket hızla büyüdü. Bütün aile arasında uygulanagelen işbölümü işletmenin güçlü yanını oluşturmaya devam etti. Dassler’in eşi Kaethe bir tür yönetici olarak görev görüyordu. Adi, atölyesinde uyguladığı yeni tasarıları konusunda as sporcularla sürekli iletişimi sayesinde, giderek daha üstün ürünler çıkarıyordu. 80’li yıllara kadar şirket yönetiminde yer alan beş çocuğunun tümü, kesin bir biçimde saptanmış işlevlere sahipti. Özellikle en büyük oğulları Horst, bir promosyon ve pazarlama uzmanı olarak sivrilerek, bundan böyle yurtdışı temaslardan sorumlu tutuldu.

Federal futbol liglerinin başlamasıyla Dassler, 1963’te futbol topu üretimine girerek bu konuda da öncü bir işlev üstlendi. Herzogenaurach’lı girişimci bundan yedi yıl sonra ilk kez Meksika Futbol Dünya Şampiyonası’nda resmi top üreticisi ve satıcısı oldu. Adidas bu öncelikli pozisyonunu o tarihten beri korumaktadır. Dassler giyim sektöründeki çabalarını 1967’de ilk kez, yine üç çizgili olarak geliştirilen ilk Adidas eşofman takımıyla zorladı. Spor ürünleri piyasasındaki savaş 70’li yıllarda giderek şiddetlendi. Adidas birkaç alanda piyasadaki öncü pozisyonunu yitirdi. Bu arada 77 yaşına gelen Dassler hayatını adadığı yapıtına artık yeni bir şeyler katamıyordu. 1978’de Herıogenaurach’ta ölünce şirket yönetimini karısı üstlendi.

Dr.İlker Domaç

Haziran 30th, 2012

Giresunlu fındık tüccarı Dursun Domaç’ın oğlu olarak 1967 tarihinde Giresun’da doğdu. Domaç Marmara Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Wisconsin’de makro ekonomi üzerine doktora yaptı. 1993’den sonra bir dönem Dünya Bankası’nda çalışan Domaç, aynı kurumda Dünya Bankası adına Arnavutluk Başbakan ve Maliye bakanı’na danışmanlık yaptı.

Dünya Bankası ekonomisi krizde olan Güney Kore için 24 Ocak 1998 tarihinde 31 yaşındaki Türk ekonomist Dr. İlker Domaç’ı atadı. Dr. Domaç, finansal krizler konusunda araştırmalar yapan bir makro ekonomi uzmanı. Dr. İlker Domaç şubatta yeni görevine başladı. Dr. Attila Karaosmanoğlu’nun Başkan Yardımcılığı yaptığı Dünya bankası’nda en üst mevkideki Türk olarak, Kemal Derviş görev yaptı. Dr. Domaç’ın Güney Kore’ye atanması, Dünya Bankası içindeki Türklerin etkinliği açısından büyük önem taşıdı.

Şimdiye kadar uluslararası yayınlarda, ABD, Kanada ve türkiye’de makro ekonomi ve finansal yapılar üzerinde 100’e yakın makalesi yayınlanan Dr. İlker Domaç, doktora çalışmasını merkez bankalarının tanımı üzerine gerçekleştirdi. Merkez Bankalarının enflasyon hedefine değil, GSMH hedefine odaklanması ve bu yönde para politikaları oluşturması gerektiğini savunuyor.

Stand by anlaşmaları ve türkiye’deki devalüasyonlar üzerine araştırmaları olan Dr. Domaç, kısa ve uzun sürede ihracat ile büyüme arasında ilişkileri belirleyen bir teknik modelin de sahibi.

İlker Domaç, Güney Kore’de, bölge drektörüne bağlı olarak çalıştı ve Washington ile Güney Kore arasında mekik dokuyarak, ülkedeki krizin bertaraf edilmesi konusunda çalışmalar yaptı. Arnavutluk’taki finansal kriz konusunda kazandığı deneyimler ışığında Güney Kore’ye atanan Dr. Domaç, gerekli önlemlerin alınması halinde Güney Kore’nin 1.5 – yıl zarfında krizden çıkacağını umduğunu ifade etti. Finansal krizlerin uluslararası spekülatörlere bağlamanın hatalı olacağını savunan Domaç, bir Çin atasözünü hatırlatıyor ve; “suratında kabahat varsa aynaya kızma” diyor.

Güney Kore’deki krizin Türkiye’yi de yakından ilgilendirmesi gerektiğini savunan Domaç’a göre, bu ülkede krizden dolayı düşen fiyatlar yüzünden ihraç fiyatlarında damping dönemi başladı. Bu da Türkiye’nin ihracat pastasına olumsuz etki edebilecek bir faktör. Güney Kore’nin yanı sıra Özbekistan ve Londra’da pozisyonlara önerilen Dr. Domaç, bu ülkeyi, “zor olduğu için” seçtiğini belirtti.

Merkez Bankası Araştırma Genel Müdür Yardımcısı iken 18 Ağustos 2002 tarihinde DSP Adana Milletvekili ve Kıbrıs’tan Sorumlu Devlet Bakanı Tayyibe Gülek ile evlendi. Kız kardeşi ile Tayyibe Gülek’in okul yıllarından arkadaş olduğu, uzun süredir tanıştıkları Gülek’le Ankara Bahçelievler’de Gülek’in babasının adını taşıyan Kasım Gülek Sokak’taki evinde sade bir törenle evlendi.

Merkez Bankası (MB) Başkanı’nın atanması için, 07 Nisan 2006 cuma günü Cumhurbaşkanı Sezer’in onayına gönderilen kararnamede yer alan ismin Dr. İlker Domaç olduğu öğrenildi.

İngiltere merkezli Barclays Bank’ta, Makro Stratejist olarak görev yaptı.

Prof. Dr.Gustav Von Schmoller

Haziran 30th, 2012

Tarih ekolunun temsilcisi, Alman Schmoller 20. yüzyılın başında önde gelen ekonomistlerden biriydi. Genel İktisatın Temelleri adlı yapıtı ekonomi konusundaki klasik kitaplar arasında yer almaktadır.

Heidelberg’de dünyaya gelen Schmoller burjuvazinin üst tabakasından bir ailenin oğluydu. Sık sık hastalanan çocuk, iki erkek kardeşi ve annesinin ölümüyle çok genç yaşta kaderin darbelerini yedi. Liseyi bitirdikten sonra Tübingen Üniversitesi’nde siyasal bilimler okudu. Ayrıca tarih, felsefe, doğa bilimleri ve teknik konularla da yakından ilgilendi.

23 yaşına bastığında reform dönemindeki ulusal ekonomi konusunda yazdığı tezle doktor oldu. Ardından maliye dairesinde başladığı memurluk, Württemberg eyaletinin koruma gümrüğü konusunda imzasız bir broşürün yazılmasına katıldığı için, birden bire sona erdirildi. Bu yazıda Prusya ve Avusturya arasında 1861’de imzalanan ticaret anlaşmasından kaynaklanan gümrük birliğinin krizini yorumluyordu.

Schmoller 1864’te Halle Üniversitesi’ne siyasal bilimler profesörü olarak atandı. İlgisi özellikle sosyal sorunlara yönelikti. O da, tıpkı Herrmann Roesler ve Adolph Wagner gibi, ekonomik olgulara devletin her türlü müdahalesini reddeden Manchester ekolüne karşı geliyordu. Schmoller gerektiğinde devlet tarafından zorla sağlanan daha adil bir gelir dağılımı talep ettiği için “işçi sınıfıyla flört etmekle” suçlandı. Halle’deki evinde toplantılar düzenleyen Schmoller’in çevresindeki gruba alaylı eleştirilerle “kürsü sosyalistleri” deniliyordu. Bu grubun 1872’de kurduğu sosyal politika kulübüne Schmoller 27 yıl (1890-1917) başkanlık yaptı.

Schmoller 1872’de Halle Üniversitesi’nde ordinaryüs profesör oldu. Araştırmalarının temelini ekonominin tarih boyunca geçirdiği gelişmeler oluşturuyordu. 70’li yıllarda öncelikle esnaf sorunlarına eğildi. 19. Yüzyılda Alman Küçük Esnafının Tarihi (1870) adlı yapıtında tıpkı Strassburg Kumaş ve Dokumacı Loncasında (1879) olduğu gibi, liberal çağ anlayışını ve küçük esnaf serbestliğini eleştirel bir biçimde ele aldı. Schmoller ayrıca köy ekonomisinde devlet ekonomisine giden gelişmeyi anlattığı, Ekonomi Kademeleri Öğretisini ortaya koydu. Bir ekonomi tarihçisi olarak merkantilizmin (gücün ve refahın artırılması amacıyla dış ticareti ve endüstriyi destekleyen mutlakiyetçi iktisat politikası) ulusal devletlerin ve ulusal ekonomilerin gelişmesi için belirleyici olduğu düşüncesindeydi.

Berlin’de 1881’de “Schmoller Yıllığı” olarak tanınan “Alman Devletinde Yasa Çıkarma, Yönetim ve Ekonomiye İlişkin Yıllık”ı yayınladı. Ondan bir yıl sonra Berlin Üniversitesi’ne davet edildi. 1884’ten beri Prusya Devlet Konseyi üyesi olan Schmoller, burada siyasal ekonominin felsefi temellere dayanan bağımsız bir bilim olarak geliştirilmesi için emek harcadı. Buna uygun olarak “Ahlakın ve Eğitimin Geliştirilmesi”ni başlıca konusu olarak ele aldığı çalışmalarında, disiplinler arası bir görüşe yer veriyordu.

Schmoller araştırmalarında tarihsel gelişme ve olayları çözümleyerek sonuçlara varıyordu. Endüktif (tümevarımcı) ya da tarihsel denilen bu yöntemiyle ekonomiyi ve ekonomik olguları soyut düşünce modelleriyle açıklamak isteyen (dedüktif ya da teorik yöntem) iktisatçılara bilinçli olarak karşı geliyordu. Bunun üzerine, Berlin’de geçirdiği zaman içinde Schmoller ve Avusturyalı iktisatçı Carl Menger arasında kızgınlıkla yürütülen ünlü yöntem kavgası patlak verdi.

Menger tarihsel metodun yalnız bireysel olayları açıklamaya uygun olduğunu, genel konularda ise mutlaka kuramsal düşüncenin gerektiğini savunuyordu. Sonunda her iki yöntemin ile vazgeçilmez olduğu anlaşıldı, çünkü Schmoller de birkaç noktada, haklılığını kesinlikle kabul ettiği dedüktif metodu kullandı.

Dört yıllık bir çalışmadan sonra, Schmoller’in günümüzde de ekonominin klâsik yapıtları arasındaki yerini koruyan Genel İktisatın Temelleri adlı kitabı çıktı. İki ciltlik bu yapıtında Schmoller bilgilerini derledi. Schmoller 1917’de 79. doğum gününden üç gün sonra Bad Harzburg’da hayata gözlerini kapadı.

Doç. Dr.Mehmet Hasan Eken

Haziran 30th, 2012

Mardin-Derik 1965 doğumlu olan Eken 1987 yılında İktisat Lisansı (Anadolu Üniversitesi), 1992 yılında Finans alanında yüksek lisans (The University of Exeter, İngiltere) diplomalarını alarak 1999 yılında Bankacılık Doktora (Marmara Üniversitesi) çalışmalarını tamamladı. 2007 yılında Muhasebe Finans Anabilim Dalında Doçent unvanını aldı. 

Bankacılık kariyerine 1992 yılında, 1416 sayılı yasayla burslu öğrencisi olduğu Etibank’ta başlayan Eken, Etibank özelleştikten sonra mecburi hizmetini Emlakbank’ta tamamladı. Kasım 2000’de Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Üyeliğine atanan Eken, Fon Bankalarının (13 adet) satış, birleştirme ve tasfiye sürecinde çalışmalarda bulundu. Yapı Kredi Bankasında Haziran 2002 – Nisan 2003 tarihleri arasında yaklaşık bir sene yönetim kurulu üyeliği yapan  Eken, 2000-2004 yılları arasında 8 Yatırım ve Portföy Yönetimi Şirketinde Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Romanya’da kurulu Romanian International Bank şirketinde Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.

Türkiye Bankalar Birliği, 1994 yılı bankacılık yarışması ikincilik ödülü sahibi olan Eken’in Türkiye’de yayınlanmış iki kitabı ve değişik hakemli dergilerde yayınlanmış bankacılık, yatırım analizi ve finans alanında makaleleri bulunmaktadır.

Marmara Üniversitesi Bankacılık-Sigortacılık Enstitü ve Yüksekokulunda, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitelerinde de finans, bankacılık ve sermaye piyasaları alanlarında dersler veren Eken, halen T.C. Kadir Has Üniversitesinde öğretim üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Vekili ve Finans Bankacılık Doktora programı direktörü olarak görev yapmaktadır.

Asya Muhasebe Akademisyenleri Derneği Başkanlığına bir yıl süreyle 2009 yılında seçilen Eken aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyesi, Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Mardinliler Eğitim ve Dayanışma Vakfı Danışma Divanı Üyesi olarak ta hizmet etmektedir.

Adnan Bali

Haziran 30th, 2012

1962 yılında İslahiye’de doğmuştur. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunudur.

1986 yılında İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda göreve başlayan Bali, 1994 yılında Fon Yönetimi Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı, 1997 yılında Fon Yönetimi Müdürlüğü Grup Müdürü, 1998 yılında ise Fon Yönetimi Müdürü oldu. 2002 yılında Şişli, 2004 yılında Galata Şube Müdürü olarak atanan Adnan Bali, 30.05.2006 tarihinde Genel Müdür Yardımcılığına yükseltildi.

1 Nisan 2011 tarihinde İş Bankası’nın 16. Genel Müdürü olarak atanan Bali, İngilizce bilmektedir, evli ve 3 çocuk babasıdır