48 Suriyeli daha Türkiye’ye geldi

Temmuz 1st, 2012

Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 48 Suriyeli, Yayladağı ilçesine bağlı Topraktutan köyü sınırına gelerek Türkiye’ye sığınma talebinde bulundu.

Suriye’nin Lazkiye kentine bağlı belde ve köylerden geldiği öğrenilen Suriyeliler, yapılan işlemlerin ardından otobüslerle Şanlıurfa’ya gönderildi.

Bu arada, Suriye’nin İdlip kentine bağlı Harabjoz ve Zof köyleri yakınlarında çıkan çatışma sesinin, Türk köylerinden de duyulduğu öğrenildi.

Çatışma seslerini duyan, Yayladağı ilçesine bağlı Uluyol köyü sakinleri, akşam saatlerinde başlayan çatışma seslerinin, gece boyunca aralıklarla devam ettiğini iddia etti.

En iyi çay demleyene bir ton kuru çay

Temmuz 1st, 2012

Rize Belediyesi tarafından bu yıl 4’üncüsü düzenlenen ‘Yaz Spor Şenlikleri’ kapsamında ÇAYKUR ve Rize Ticaret Borsası tarafından ‘En İyi Çay Demleme Yarışması’ düzenlendi. İlçelerde yapılan yarışmalarda dereceye giren 6 kişi, Belediye Sahil Kompleksi’ndeki finallerde yarıştı. Finalistler, demledikleri çayları Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi öğretim görevlileri ve çay tadımcıları ile ‘Bir Çay Daha Lütfen’ adlı kitabın ABD’li yazarı Katharine Branning’in de yer aldığı jüri üyelerine servis etti.

Jüri üyelerinin çay demleme, sunum ve tadım kriterlerini dikkate alarak yaptıkları değerlendirme sonucu birinci 88 puanla Hemşinli Murat Ayhan oldu. Yarışmada 86 puan alan Servet Turanlı 2’nci, 83 puan alan Şenol Sandıkçı 3’üncü oldu. Yarışma birincisine bir ton, ikinciye 250 kilo, 3’üncüsüne de 100 kilo kuru çay hediye edildi. Yarışmada dereceye girenlere üzerlerinde kazandıkları kuru çay miktarının yazılı olduğu temsili hediye çekleri verildi. Çekleri, yarışmacılara ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rize Belediye Başkanı AK Partili Halil Bakırcı ile RTB Başkanı Mehmet Erdoğan verdi.

KATHARİNE BRANNİNG’E FAHRİ HEMŞEHRİLİK VERİLDİ

Yarışmalar sonrası ABD’li yazar Katharine Branning’e Rize Belediyesi Meclis kararı ile fahri hemşehrilik beratı verildi. Branning’e beratını Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı ile eşi Reyhan Bakırcı birlikte takdim etti.
Branning, katılımcıları Türkçe olarak ‘Rizeli dostlarım merhaba’ diyerek selamladı. Başkan Bakırcı, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bir kişiye ilk kez fahri hemşehrilik beratı veriyoruz. Çayımızın, ülkemizin ve bölgemizin tanıtımına yaptığı katkıdan dolayı kendisine fahri hemşehrilik beratı verdik. Kadriye hanım dediğimiz Katharine, artık bütün Rizelilerin fahri hemşehrisidir.” dedi.

 

Berat Kandili’nde Kürtçe mevlüt okunacak

Temmuz 1st, 2012

Programa katılacak olan misafirlerin, gecenin manevi iklimden huzur bulmaları amacıyla birçok hafız tarafından Kur’an-ı Kerim, ilahi ve kaside dinletisi sunulacak.

Düzenlenecek programla ilgili açıklamalarda bulunan, Samsat İlçe Müftüsü Ruhi Albayrak, “4 Temmuz Çarşamba’yı Perşembe’ye bağlayan gece, mübarek Beraat Kandili’dir.

Sevgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman o gece ibadete kalkın, gündüzünde oruç tutun. Çünkü Allah Teala o gece güneşin batışından gün doğumuna kadar, ‘yok mu benden mağfiret dileyen mağfiret edeyim? Yok, mu benden rızık isteyin rızık vereyim; yok mu sıkıntısı olan onu kurtarayım’ buyurur.

Beraat Kandili’nde de diğer mübarek gecelerde olduğu gibi Samsat’ta Sahabi mevkiinde lahuti atmosferde zengin bir program icra edilecektir. Tüm halkımızı manevi tezkiyemize vesile olması niyazı ile kandil gecesi Sahabi’ye bekliyoruz” dedi.

Polisler isyanda: Biz de ölmek istemiyoruz!

Temmuz 1st, 2012

Müjgan Halis’in haberi

İstanbul’da, Kağıthane Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Tamer Uyguner’in 18 saat çalıştıktan sonra evinde ölü bulunması üzerine Türkiye’nin dört bir tarafından polis memurları sıkıntılarını paylaştı.

Uzun çalışma saatlerinden şikâyet eden memurlar; bütün toplumsal olaylarda, maçlarda, resmi etkinliklerde görev yapmalarından dolayı aile yaşamlarının olumsuz etkilendiğini, hiçbir şekilde dinlenemediklerini ve çoğu zaman uyumadan görev yaptıklarını anlattı.

ARTIK ADALET İSTİYORUM

Bu ölüm maalesef, aylardır dile getirdiğimiz sorunların acı bir sonucudur. Bu 18 saatlik çalışma istisna değildir. Çünkü başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde günlük normal mesai 12 saatten az olmamaktadır. Ek görevlerle, ikinci emirlerle bu çalışma günlük 18-20, ayda 300-320 saati bulmaktadır. Artık adalet istiyorum. Bu çalışmanın keyfi olup olmadığı araştırılmalı. Diğer tüm memurlar gibi ben de 160 saat çalışmak istiyorum. Ölçülü sendika ihtiyacımız bu ölümle bir kez daha ortaya çıktı. Ben de yorgunluktan ölmek istemiyorum.

HORON İÇİN BİLE GÖREV

Ben Artvin’de görev yapıyorum. İstanbul’dan geldim. Bazen haftalık çalışma saatimiz 80 saate bile çıkabiliyor. Bu takdir yetkisinin de üst sınırı yok. Artvin’de sözde olay yok ama, yok festival, yok boks karşılaşması, yok 10 kişi horon tepti diye ek görevler sebebiyle 18-20 saat çalıştırılıyorum. Sonra dinlenme iznim de verilmiyor. Polis idarecilerinin takdir yetkileri sınırlandırılmalı. Vicdanlara göre yönetilmemeliyiz.

Hanım çocuklara sen söyle; pikniği unutsunlar yarın maç görevi yazmışlar. Hanım çocuklara sen söyle, konsere görev yazmışlar. Hanım misafirlere sen söyle, ikinci bir emre kadar çıkış yokmuş. Hanım çocuklara sen söyle; 23 Nisan provasına görev yazmışlar. Hanım okul toplantısına, çocuğun sorununa, hastaneye her ama her yere sen git, sabite çektiler ne zaman döneriz bilmem. Hanım bayram gelmeden memlekete gidiyorsunuz. Ayda 80 saat, gündüz 160 saat, gece rutin yaklaşık 20 saat ekstra çalışıyorum. Resmi ve dini bayramlarda, yılbaşı ve şampiyonluk maçlarındaki günlerde de ekstra çalışıyorum. Ücret yok. Lütfen aile olduğumuzun farkına varabilmemiz için bize yardımcı olun.

MEMURDAN 80 SAAT FAZLA…

Bizler de artık normal insanlar gibi insan haklarına uygun mesai saatleri ile çalışmak istiyoruz. Nasıl mı çalışıyorum? Mesela bugün yani 29.06.2012 günü 08.00’de görev aldım, 19.00 da bırakıp 30.06.2012 günü saat 19.00’da görev alacağım. 01.07.2012 saat 08.00’da görevi bırakıp 02.07.2012’de saat 08.00’de görev alıp bu değişimi yukarıdaki gibi yapacağım. Bu normal çalışma sistemi. Bu sistemde ayda 240 saat çalışıyorum. Normal memurdan 80 saat fazla… Ama anormallik nerede biliyor musunuz? Sabah görevden çıktığımda kış aylarında yüzde 80 öğleden sonra çağırıp maçkonser gibi etkinliklerde görev yaptırıyorlar. Yazın ise 19.00’da çıktığım görevden 20.00 gibi tekrar çağırıp gece 02.00’ye kadar çalıştırıyorlar. Sabah çıktığımda ise öğlen çağırıp gece yarısına kadar çalıştırıyorlar. Artık yeter.

“ÇOCUĞUM POLİSLERDEN NEFRET EDİYOR”

2000’li yılların başındaydık. Gece görevimiz bitmek üzere iken şubeden telefon ile arandık. Görev bitiminden 3 saat sonra bir profesör polis camiasına insan hakları ile ilgili brifing verecekmiş. Uyumadan brifinge katıldık. Bir ara vatandaşların polisi iyi tanımadığına ve çocukların polisleri sevmediğine değindi. Sayın hocamızdan söz aldım. Ve şunları söyledim: Bir zamanlar 12/12 çalışır iken 4 yaşındaki oğlum akşam göreve giderken bana nereye gidiyorsun diye sorunca göreve dedim. Sabah o uyanmadan gelir, oğlum ya benimle oynamak isterse, ya beni parka ne bileyim bir yerlere götür derse uyumam lazım çünkü birkaç saat sonra gene göreve gideceğim endişesi ile hemen uyurdum. Eşimin beklentilerine sıra bile gelmezdi. Bir gece görevine giderken oğlum ‘Ben polislerden nefret ediyorum, sen hep onların yanındasın’ diye ağlamaya başladı. Bu teşkilat kendini öz çocuklarından nefret ettirdi, bir başkasının çocuğunun beni sevmesini nasıl sağlayabilirim? Burada bulunan 20 küsür saattir uykusuz polisler de insan. Uyumak için sizin insan hakları konulu konferansınızın bitmesini bekliyor.

Sabah

TSK’dan Wall Street Journal’a yalanlama!

Temmuz 1st, 2012

Genelkurmay Başkanlığı’nca, 22 Haziran 2012 tarihinde Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait bir uçağın tanıtma sistemleri açık, tek ve silahsız olarak bölgede mevcut radarın performansının test edilmesi maksadıyla görev uçuşu yaptığı esnada düştüğü bildirildi.

22 Haziran 2012 tarihinde Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürülen uçakla ilgili yabancı bir basın organına dayanılarak verilen iddialara açıklık getirilmesi amacıyla Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden bir açıklama yapıldı.

”Daha önce birçok kez açıklandığı şekilde, 22 Haziran 2012 tarihinde Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında, Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza ait bir uçağımız (iddia edildiği gibi iki uçak değil), tanıtma sistemleri açık, tek ve silahsız olarak bölgede mevcut radarımızın performansının test edilmesi maksadıyla görev uçuşu yaptığı esnada düşmüştür” ifadesine yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

1. 22 Haziran 2012 tarihinde, Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürülen uçağımız ile ilgili yabancı bir basın organına dayanılarak verilen iddialara açıklık getirmek ihtiyacı duyulmuştur.

2. Daha önce birçok kez açıklandığı şekilde, 22 Haziran 2012 tarihinde Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında, Hv.K.K.lığımıza ait bir uçağımız (iddia edildiği gibi iki uçak değil), tanıtma sistemleri açık, tek ve silahsız olarak bölgede mevcut radarımızın performansının test edilmesi maksadıyla görev uçuşu yaptığı esnada düşmüştür.

3. Elimizde mevcut radar görüntülerine ve yapılan incelemeler sonucunda; uçağımız saat 10.30’da Malatya/Erhaç Meydanından kalkış yapmış, Doğu Akdeniz’e çıkarak ilk test uçuşunda; 1 numaralı profil noktasına saat 11.06’da ulaşmış ve belirlenen rota üzerinde 21.400 feet irtifada görev uçuşuna başlamıştır. Saat 11.14’de 2 numaralı profil noktasına 8.600 feet irtifada, saat 11.23’de 3 numaralı profil noktasına 7.500 feet irtifada, saat 11.37’de 4 numaralı profil noktasına 2.000 feet irtifada, saat 11.50’de, ikinci test uçuşu için dönüş noktasına 3000 feet irtifada ulaşmıştır. Son profilde uçağımızın yaklaşık 5 dakikalık hava sahası ihlali yaptığı belirlenmiştir. Radar iz analizine ve telsiz konuşmalarına göre uçağımıza bu uçuşu esnasında herhangi bir müdahale yapılmamıştır. Uçağımız, 2’nci test uçuşunda 4 numaralı profile doğru 7.400 feet irtifada seyir halinde iken saat 11.56’da uluslararası hava sahasında aniden irtifa kaybederek saat 11.57’de radarla irtibatı/teması kesilmiştir.

4. Bunun üzerine havadan ve denizden arama ve kurtarma faaliyetlerine derhal başlanmış ve uçağımızın kayıp olduğu kamuoyuna açıklanmıştır.

5. Bilahare, uçağımızın Suriye tarafından düşürüldüğü öğrenilmiştir.

6. Sonuç olarak; elde mevcut radar görüntülerine ve yapılan idari araştırma sonucuna göre, uçağımız 12 mil olan Suriye karasularının bir mil dışında, takriben 13 mil uzakta vurulmuş ve istikrarlı uçtuğu en son noktanın koordinatı 35 48.22 Kuzey, 35 33.21 Doğu olup, bu noktadan itibaren süratle irtifa ve hız kaybettiği ve Suriye kara kıtasına 16 km. (8,5 mil) uzaklıkta, Suriye karasularında muhtemelen 35 48.26 Kuzey, 35 37.59 Doğu koordinatına düştüğü belirlenmiştir.

7. Pilotlarımızın akıbeti hakkında elimizde henüz bir bilgi mevcut değildir.

8. Uçak enkazının çıkarılması için Nautilus gemisi bölgeye intikal halinde olup 02 Temmuz 2012 Pazartesi günü akşam saatlerinde bölgede olması beklenmektedir.

Helsinki’de Üskudar rüzgarı esti

Temmuz 1st, 2012

 

Helsinki Olimpiyat Stadyumu’nda yapılan şampiyonada ilk olarak bayanlar 3000 metre engelli finalinde yarışan Gülcan Mıngır, 9:32.36’lık derecesiyle altın madalyayı boynuna taktı. 8. kulvarda başladığı yarışta kendine ilk grupta yer bulan milli atlet, yarışın bitmesine bir tur kalaya kadar ikinci sırada koştu. Son turun başlarında ilk sıraya yükselen Gülcan Mıngır’ın hemen arkasındaki rakibi Ukraynalı Svitlana Shmidt’in tüm çabalarına rağmen liderliğini korudu ve 9:32.36’lık derecesiyle altın madalyayı boynuna taktı. Türkiye rekortmeni milli atlet, şampiyonada madalya kazanan ilk kadın atlet oldu.

Mıngır: Aslında ilk 3 için gelmiştim

Milli atlet Gülcan Mıngır, yarışın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Aslında ilk 3 için gelmiştim ancak seçmelerden sonra altın madalya kazanabileceğime inandım” dedi.

Kontrollü bir yarış koştuğunu belirten Avrupa şampiyonu atlet, “Son 200 metrede hızlı ve dayanıklı olan kazanacaktı, bunu başardım. Aileme, Türkiye Atletizm Federasyonu’na, kulübüm Üsküdar Belediye Spor’a ve tüm Türkiye’ye teşekkür ederim” diye konuştu.

Aslı Çakır’dan 1500 metrede altın madalya

Dünya Salon Atletizm Şampiyonaları tarihinde Türkiye’ye ilk madalyayı kazandıran Aslı Çakır Alptekin ise şampiyonanın 5. gününde piste çıkarak ülkemize bir altın madalya daha kazandırdı.
1500 metre yarı finallerinde serisinde  4:09.44’lük derecesiyle ikinci olarak finale yükselen  Aslı Çakır Alptekin, Pazar günü yapılan final mücadelesinde de çok başarılı bir performans sergiledi.  
Yarışın süresince olağanüstü bir performans sergileyen Alptekin, yarış süresince orta sıralarda mücadele ettiği mücadelede son tura girilirken büyük bir atak yaparak liderliğe yükseldi. Son turda Avrupalı rakiplerine büyük fark atan Aslı Çakır Alptekin, en yakın rakibi Gamze Bulut’un yaklaşık 1 saniye önünde 4.05.32’lik derecesiyle altın madalyaya ulaşarak Türk bayrağını gönderin en üstüne çektirmeyi başardı.

Yarış sonrası yaptığı açıklamada çok büyük mutluluk yaşadığını dile getiren Aslı Çakır Alptekin, yarış süresince tüm Türkiye’nin gücünü arkasında hissettiğini, bu güçle finish çizgisini en önde geçtiğini ifade etti. Alptekin, elde ettiği başarıların en büyük nedeninin başta Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara olmak üzere kendisine verilen maddi ve manevi destek olduğunun altını çizdi.

6 Suriyeli asker Türkiye’ye geldi

Temmuz 1st, 2012

Ülkesindeki olaylardan kaçarak Türkiye’ye sığınma talebinde bulunan 133 Suriyeli, akşam saatlerinde Reyhanlı ilçesine bağlı Kuşaklı, Kavalcık ve Bükülmez köyü sınırına geldi.

Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Suriyeliler Şanlıurfa’ya, 2 albay, 1 yüzbaşı, 2 üsteğmen, 3 başçavuş ile ailelerinin de bulunduğu 50 Suriyeli Hatay’daki Apaydın kampına gönderildi.

Bu arada, Suriye’nin İdlip kentine bağlı köy ve beldelerinde çıkan çatışmalarda yaralandığı belirtilen ve Reyhanlı Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan 5 Suriyeli’den biri ise yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Hayatını kaybeden Suriyelinin cenazesinin Adana Adli Tıp Kurumuna gönderildiği öğrenildi.

Melih Gökçek: Gel seni Türk vatandaşı yapalım

Temmuz 1st, 2012

Lübnan basını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Wehbe arasında gerçekleşen görüşmenin fotoğraflarını yayınlayarak Gökçek’in Wehbe’ye özel tercüman vererek şehir turu yaptırdığını, ardından da Türk vatandaşlığı önerdiğini yazdı.

Wehbe, vatandaşlık polemiğine girmeden kendisinin Gökçek ile yaptığı görüşmede tweet atarken görüldüğü fotoğrafı kişisel hesabından paylaştı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin resmi sitesinde ise “People” dergisi tarafından en güzel 50 insan olan Wehbe’nin Türk vatandaşı olmak istediğini kendi isteğiyle dile getirildiği şu haberle duyuruldu:

“Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği ‘Büyük Ankara Festivali’ kapsamında konser vermek üzere Başkent’e gelen Haifa Wehbe, Hacı Bayram Camii’nde dua etti. Gezi sirasında Wehbe, ‘Ankara’daki tarihi mekanları ve parkları beğendim. Türk vatandaşı olmak istiyorum’ dedi.”

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le bir araya gelen Wehbe çektiği fotoğrafları Twitter’da paylaştı.

Wehbe daha sonra tercümanıyla Ankara’yı gezdi. Esnafla sohbet eden Wehbe, özellikle izlediği su ve ışık gösterisinden etkilendiğini söyledi.

PKK’dan o görüşmeye tehditli yorum!

Temmuz 1st, 2012

PKK yöneticilerinden Duran Kalkan, Hükümet ve muhalefetin çözüm arayışlarına rağmen PKK’nın silahlı eylemlerini artıracağını ve artık’ silahlı çözüm sürecine’ girdiklerini açıkladı.

PKK’ya yakınlığıyla bilinen ajansa konuşan Duran Kalkan, son günlerde tekrar gündeme gelen ‘Öcalan’ın durumu’, CHP ’nin çözüm arayışları, Leyla Zana ’nın açıklamalarıyla ilgili terör örgütünün bakış açısını anlattı.

“PKK AK Parti’yi silahla yenilgiye uğratamaz diyenler avuçlarını yalasınlar” diyen Kalkan, kendileri için tek çözümün ‘Kürtlerin kendi kendisini yönetmesi’ olduğunu söyledi. Hakkari’de meydana gelen ve 8 askerin şehit olduğu, 31 PKK ’lının öldürüldüğü eylemi son günlerde CHP ve Leyla Zana tarafından dile getirilen barış arayışlarına cevap olarak yapıldığını açıklayan Duran Kalkan ‘PKK’yı pasif konuma çekme umut ve hesapları Hakkari saldırısıyla tümden kırılmış oldu. Bu AK Parti için bir yenilgidir. İşte CHP projesi böyle ortaya çıktı. Leyla Zana’nın konuşmaları bu temelde gündeme geldi. Çeşitli psikolojik savaş çevrelerinin sanal bir PKK yaratma gayretleri böyle bir ortamda gündeme geldi.’ dedi.

Kalkan, yine Leyla Zana ’nın açıklamaları için “Tayyip Erdoğan ’ın hala sorunu çözecek lider olduğunu söyleyenler geçmiş on yılı bir çırpıda yok sayıyorlar, üstünü çiziyorlar. Neye dayanarak bunu söylüyorlar, kanıtlarını göstersinler. Niye on yıldan bu yana çözülemedi hep oyalandı? Görülmüyor mu bunlar? Bunları yapan AK Parti değil mi, başka bir kuvvet mi yapıyor? Bu konuda gerçekçi olmak lazım, doğru düşünmek gerekli. Bazı basit yaklaşımlar, çıkarlar uğruna gerçekler göz ardı edilmemeli. Herkes bu konuda ciddi olmalı, gerçekçi olmalı, tutarlı olmalı.” dedi. Duran Kalkan, tüm bu yaşanan sürece rağmen ‘silahlı çözüm süreci’adı altında PKK ’nın saldırılarını artırarak devam ettireceğini söyledi.

İşte Turgut Özal’ı taşıyan o külüstür ambulans

Temmuz 1st, 2012

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün şüpheli olduğunu belirttiği rapor, kullanılan ambulansı tartışmalı hale getirdi. Ambulansı inceleyen DDK heyeti, raporda o dönem Cumhurbaşkanlığı’na ait ambulansın yetersiz ve donanımsız olduğu tespitlerine yer verdi.

Akşam gazetesi, Turgut Özal’ın hastaneye ambulansı satın alan koleksiyoner Gürsev Gür’le konuştu.

Gürsev Gür, DDK incelemesiyle aracın Turgut Özal’ın ambulansı olduğunu anladığını söyledi. Gür, ambulansı nasıl aldığını şöyle anlattı: “O dönem bu ihalelere ilgi yoktu. Hurdacılar gelip eski resmi araçları toplarlardı. İhalede sadece ben ve hurdacılar vardık. Makam aracını satın alınca bir de bu siyah ambulansı gördüm. DSİ’nin hurda pikaplarıyla yan yana duruyorlardı. Ambulansa hurdacılar bile ilgi göstermedi. El kaldırdım aldım. Ben de 500 liraya yani bin dolar civarında bir paraya aldım. Hurdacılar alsaydı tek bir parçası dahi bulunamazdı.”

Aracı satmayacağını belirten Gür, “Elden çıkarmayı düşünmüyorum. Satmak istesem bir değer dahi koyamam, paha biçilemez” dedi. DDK yetkililerinin aracı incelediğini ifade eden Gür, “Araçta hiç bir şeye dokunmadım. DDK yanıma 14 kişilik bir heyetle geldi. Ambulanstan bir şey eksilip eksilmediğini sordular. Aracın neden bu kadar tozlu olduğunu merak ettiler. DDK, ambulansın bunca yıl nasıl elimde kaldığına çok şaşırdı” dedi.

Aracın donanımsızlığına dikkat çeken Gür, şöyle konuştu: “Özal’ı bu araca nasıl sığdırdılar, nasıl taşıdılar bilmiyorum. Ambulansa yerleştirmeye çalışırken bile zarar vermiş olabilirler. Makam aracıyla taşınsa bile daha konforlu olurdu. Ambulansta sedye dışında ne bir donanım ne de başka bir şey var. Ambulans daha 30 bin kilometrede. Köşk’te yatıp durmuş. Araba olarak kullanılsa dahi iyiymiş. Mercedes 230 model araba, motoru güzel, çift karbüratör. Üzerindeki Kızılay işareti olmasa cenaze arabasına daha çok benziyor.”

Özal’a ait araçları topladığını belirten Gür, Turgut Özal ve eşi Semra Özal’ın Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün açılışında köprüden geçerken kullandığı ve “Bir kaset koy da neşelenelim Semra” sözüyle tarihe geçen aracın da kendisinde bulunduğunu kaydetti. DDK tarafından hazırlanan raporda ambulans için şu ifadeler yer almıştı:

“Araç içerisinde tıbbi donanımın bulunmadığı, sadece basit, eğimli bir sedyenin bulunduğu, şoför mahali ile arka bölüm arasında açılıp kapanabilen sürgülü bir camın olduğu, arka bölümde sadece bir kişinin oturabileceği sabit koltuğun bulunduğu, aracın koldan vitesli mekanizmaya sahip olduğu görülmüştür. Aracın, koldan düz vitesli olması, sürekli bir şoförün tahsis edilmemesi, ihtiyaç duyulduğunda nöbetçi şoförlerden birinin görevlendirilmesi, çok sık kullanılmaması, eski model olması, sevk ve idaresinde güçlük yaşandığı kanaatini uyandırmaktadır.”

Tıbbi uzmanlar heyeti de aracın içinde bir sedyeden başka hiç bir ilk yardım malzemesi ve ilaç bulunmadığına dikkat çekip, “Hastaya müdahale edecek hekim veya sağlık çalışanının ayakta durabileceği kadar tavan yüksekliği olmadığı, bu nedenle ambulans olarak nitelendirilemeyeceği” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bir ilk

Temmuz 1st, 2012

Yunanistan başta olmak üzere, çeşitli ülkelerden Kütahya’ya gelen Rumlar, Kurtuluş Savaşı zamanında atalarının göç ettiği yerlerdeki tek kalıntı olan Yenimahalle’deki Agia Khurolum Bous (Baş melek) kilisesine giderek dua etti.

Kütahya’ya gelen Rumlar, Fener Rum Patrikhanesi Bursa Metropoliti Prof. Dr. Elpidoforos Lambriniadis önderliğinde, Yeni Mahalle’deki kilisenin bahçesinde atalarının ruhları için dua okudu. 3 otobüs halinde gelen Rumlar, kilisenin kapısı kilitli olduğu için ön bahçe duvarından içeri girdi. Mahalle sakinlerinin ve çocukların meraklı bakışları altında kiliseye giren Rumlar, atalarının yaşadıkları topraklarda uzun yıllar sonra bulunmanın heyecanını yaşadıklarını ifade ettiler. Kilisenin içinde bol bol fotoğraf çeken Rumlar kiliseyi gezdi, ardından kilisenin arka bahçesinde atalarının ruhuna dua okudu. Okunan duanın arından tatlı dağıtıldı.

Fener Rum Patrikhanesi Bursa Metropoliti Prof. Elpidoforos Lambriniadis, Agia Khurolum Bous (Baş melek) kilisesinin bahçesinde yapılan dua töreninin ardından yaptığı kısa açıklamada, Kütahya’da yaşayan atalarının ruhu için dua ettiklerini belirtti. Lambriniadis, “Atalarımızın yaptığı kiliseyi ziyarete geldik. Ayin burada yapılmayacak otelde yapılacak.

Kilise, harabe durumda olduğu için burası uygun görülmedi. Ayini yapmadan önce buraya geldik, çünkü atalarımızın ruhu için küçük bir dua okuduk. Bu bir mevlit diyebiliriz. Rum dedelerimizin geride bıraktığı ölüler için dua ettik. Bu, bizim geleneklerimize göre yapılan tatlıyı da hazırladık. Bize yardımcı olan bütün makamlara teşekkür etmek istiyoruz. Öncelikle valiliğe, belediye başkanlığına teşekkür ediyoruz. Burası temiz değildi, bizim için temizlediler. Özellikle de Emniyet Müdürlüğü’ne, güvenliğimizi sağladıkları için çok çok teşekkür etmek istiyoruz. Tabi ki siz basın mensuplarına ayrıca teşekkür ediyoruz, bizi yalnız bırakmadıkları ve yanımızda oldukları için.” dedi.

AYİN OTELDE YAPILDI

Konakladıkları otelin toplantı salonunda biraraya gelen Rumlar, ayinlerini buruda yaptı. Ayin sonrası gazetecilere konuşan Fener Rum Patrikhanesi Bursa Metropoliti Prof. Dr. Elpidoforos Lambriniadis, bahse konu kilisenin Kızılay himayesi altında bulunduğuna dikkat çekti. Çeşitli dönemlerde define avcılarının tek adresi haline gelen Baş Melek Kilisesi’nin, ne atalarına ne de Kütahya’ya yakışmadığının altını çizen Prof. Lambriniadis, şunları kaydetti:

“Bu kilise, bina olarak Kızılay’a ait. Bizim bir yetkimiz yok ama atalarımızın yaptığı tarihi bir eseri güzel bir halde görmek isteriz ve Kütahya’ya daha çok yakışır. Kütahya halkı her kültüre dostlukla bakan bir halk ve bunu yakından gördük. Kilisenin kapısını kilitli bulduk, ancak define arayan insanlar için kilitli olmadığını ve bu kiliseye zarar verdiğini gördük. İnşallah bundan sonra o kilise binası daha fazla zarar görmez. Kütahya ve hepimize yakışan bir durumda olsa hepimize daha faydalı olur diye düşünüyorum.”

“HER YIL GELECEĞİZ”

Fener Rum Patrikhanesi Bursa Metropoliti Prof. Dr. Elpidoforos Lambriniadis ve beraberindeki grup, kent merkezinde bulunan tarihi ve turistik yerleri gezdi. Lambriniadis, her yıl Kütahya’ya geleceklerine dikkat çekerek, Kütahyalıları da Yunanistan’a davet ettiklerini ifade etti. Lambriniadis, şunları söyledi:
“Biz her yıl gelmek istiyoruz.

Bence her gelişimiz, her gelişimizden daha iyi olacak. Bizler yıllarca beraber yaşadık, fazla çaba harcamamıza da gerek kalmayacak. Zaten ilk ziyaretimizden beri burada arkadaşlıklar oluştu ve kartlar değişti. Çok iyi bir gelecek olacak diye düşünüyorum. Kütahyalıları da Yunanistan’a davet ediyorum. Oradaki Kütahyalıların yerleştiği yerleri görüp, bizler onları ağırlayıp barış ortamı içerisinde yaşayalım diye düşünüyoruz.”

Türkiye’nin en yaşlı öğrencisi!

Temmuz 1st, 2012

Sınavların sabah oturumuna Kongre Lisesi’nde giren Işıklar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğretmen kızı ve damadının teşvikiyle 3 yıl önce Açık İlköğretim Okulu Sınavlarına girmeye başladığını ifade etti. O günden bugüne 12 ders verdiğini Işıklar, okumanın yaşının olmadığını göstermek için bu sınavlara girdiğini söyledi.

Akli dengesi, şuuru yerinde olan herkesin isterlerse eğitimlerine kaldıkları yerden devam edebileceğini dile getiren Işıklar, gençlerin kendisini örnek almasını isteyerek, ”80 yaşındayım, okuyorum. Okumanın yaşı yoktur. Gençlerimiz sokaklarda boş gezmesinler, hocalarına itaat etsinler. Onlar bizim geleceğimiz. Memleketlerine, dinlerine, bayraklarına faydalı olsunlar” dedi.

Mehmet Işıklar, eşini 7 yıl önce kaybettiğini, bu sınavlara evde tek başına hazırlanarak yalnızlığını giderdiğini belirterek, tüm derslerini verip, ilköğretimin ikinci kademe diploması almak istediğini, lise eğitimini ise yaşı gereği düşünmediğini kaydetti.

Bu sınavda bazı derslerde çalıştığı yerlerden soru çıkmadığını açıklayan Işıklar, özelikle İngilizce dersinde zorlandığını bildirdi. Işıklar, kızının torununa İngilizce dersi aldırmak için ücretli öğretmen tuttuğunu, kendisinin maaşının 900 lira olması nedeniyle ücretli ders alamadığını ifade ederek, bu derse de kendi imkanlarıyla çalıştığını vurguladı.

Beş çocuk babası Işıklar, diplomayı alıncaya kadar sınavlara girmeye devam edeceğini sözlerine ekledi.

Türk jetleri 3 Suriye helikopterini takip etti

Temmuz 1st, 2012

Genelkurmay Başkanlığı, Suriye’ye ait helikopterlerin 30 Haziran’da sınıra yaklaşması üzerine Türk uçaklarının Adana-Hatay, Adana- Kilis ve Batman-Diyarbakır üzerinde kontrol uçuşu yaptığını bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden ”Hudut Olayları, Hakiki Scramble” başlığıyla yaptığı açıklama şöyle:

”30 Haziran 2012 tarihinde, Suriye’ye ait 1XMI-17 tipi helikopterin, Hatay güneyinde, Suriye hava sahasında uçarken, Türkiye sınırına 4 mile kadar yaklaşması üzerine, İncirlik’te bulunan 2XF-16 ”Scramble kolu” 09.12-10.39 saatleri arasında, Adana-Hatay üzerinde kontrol amaçlı devriye uçuşu icra etmiştir.

30 Haziran 2012 tarihinde, Suriye’ye ait 1XMI-8 tipi helikopterin, Hatay güneyinde ve Suriye hava sahasında uçarken Türkiye sınırına 4 mile kadar yaklaşması üzerine İncirlik’te bulunan 2XF-16 ”Scramble kolu” 15.05-16.58 saatleri arasında, Adana- Kilis üzerinde kontrol amaçlı devriye uçuşu icra etmiştir.

30 Haziran 2012 tarihinde, Suriye’ye ait 1XMI-8 tipi helikopterin, Mardin güneyinde, Suriye hava sahasında sınır bölgesine yakın uçuş yapması üzerine, Batman’da bulunan 2XF-16 ”Scramble kolu” 18.05-20.10 saatleri arasında, Batman-Diyarbakır üzerinde kontrol amaçlı devriye uçuşu icra etmiştir. Hava sahası ihlali olmamıştır.”

İnternet medyası yasal zemine kavuşturulmalı

Temmuz 1st, 2012

İnternet yayıncılığının yasal zemine oturmasının gerekliğini kaydeden Mustafa Arslan, konuya ilişkin açıklamasında “Bu alan tıpkı özel radyo televizyon yayıncılığı gibi kendiliğinden gelişen ve yasal zemini olmayan bir yayıncılık alanıdır. Toplum hayatında karşılığı olan ve fakat yasal düzenlemeye muhatap olmayan internet medyası sağlıklı bir zeminde yürüyemeyecektir.” dedi. BİK Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcisi Mustafa Arslan, internet haberciliğinin her geçen gün daha fazla sayıda takipçiye ulaştığını hatırlatarak, şunları dile getirdi: “BİK Genel Kurulumuz, internet haberciliği alanının etkinliğini tespit ederek, kağıt gazetelerimizin internet haber portallarını kurmasını teşvik etmiştir. Bu isabetli karar eminim ki kağıt gazetelerimiz ile internet haber portallarını bir marka olarak geleceğe taşıyacaktır.

Öte yandan gazete ya da televizyon bağlantısı olmayan, ancak, etkili yaygın ve yerel ölçekte de internet haber siteleri mevcuttur. Bu noktada, neyin yerel neyin yaygın olduğu kavramları birbirine karışmakta, yaygınlık ve yerellikten ziyade evrensellikten bahsetmek mümkün olabilmektedir. Böylesi büyük bir hızla büyüyen ve etki alanını her geçen gün artıran internet haberciliği alanını yasal boşlukta bırakmak çeşitli mahsurları da beraberinde getirmektedir. Cevap ve düzeltme hakkının kullanımı, kişilik haklarının ve telif haklarının korunması boşlukta olan, yargının ancak kıyasen uygulama yaptığı alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu alanın daha fazla zaman kaybetmeden düzenlenmesi faydalı olacaktır.”

Arslan, öte yandan sağlıksız bir tartışmanın da gündemde olduğunu hatırlatarak, “İnternet medyası yasal zemine oturtulurken, Basın İlan Kurumu payları da tartışmaya açılmaktadır. Kağıt gazeteler, bekleme süresi, personel sayısı, tiraj, yüzölçümü gibi sıkı takip edilen kıstaslara göre teşvik edilirken, internet sitelerinin de bu paydan yararlanma beklentileri mevcuttur.

Oysa ki yapılması gereken, tıpkı kağıt gazetelere getirilen kıstaslarda olduğu gibi internet haber portallarına da personel, tıklanma sayısı ve benzeri konularda kıstaslar getirilmesidir. İlaveten, mevcut pastadan pay kapma mantığı değil, yeni kaynak oluşturulmasını talep etmek yerinde olacaktır. İnternet habercilerinin BİK’teki mevcut sistemden yararlanma beklentisi söz konusudur. Bu noktada, mecraları karşı karşıya getirmeden, birbirlerinin paylarına göz diken konumuna sokmadan herkesi tatmin edecek bir sistem uygulamaya konulmalıdır. Bizim önerimiz, gazete, radyo-televizyon ve internet habercilik alanlarına mantık bütünlüğü ile bakan bir sistemin geliştirilmesidir. Yapılması gereken, internet mecrasını yasal zemine oturtmak, BİK üzerinden teşvik edilecekse yeni bir kaynak oluşturmak, radyo ve televizyonlardan alınan payları gözden geçirmektir.” dedi.

Türk Yıldızları’ndan nefes kesen gösteri

Temmuz 1st, 2012

Van Valiliği tarafından üçüncüsü bu yıl düzenlenen ”Van Denizi Su Sporları Festivali” kapsamında kente gelen Türk Hava Kuvvetleri’nin F-16 Solo Türk ve Türk Yıldızları, Van ve Van Gölü üzerinde gösteri sundu.

F-16 Solo Türk uçağının gösterisiyle başlayan etkinlik, Türk Yıldızları nefes kesen gösterileriyle devam etti. Edremit sahillerini dolduran vatandaşlar, Türk Yıldızları’nın gösterisini heyecanla izledi. Türk Yıldızları’nın Van Gölü üzerinde çizdiği kalp, vatandaşlardan büyük alkış aldı.

Yaklaşık yarım saat süren gösteri sonunda vatandaşlar, Türk Yıldızlarını dakikalarca alkışladı.

Düzenlenen etkinliklerle ilgili AA muhabirine açıklama yapan Vali Münir Karaloğlu, depremle büyük sıkıntılar yaşayan Van’ın ve Vanlının üzerindeki gri havanın dağılması ve vatandaşın hayatın içerisinde yer alması için bu etkinliklerin bir moral kaynağı olduğunu bildirdi.

Van ve bölge için büyük değer olan Van Gölü’nün tanıtılması ve sportif faaliyetler yapılması için 3 yıl önce başlattıkları Van Denizi Su Sporları Festivali’nin bu yıl üçüncüsünü düzenlediklerini anımsatan Karaloğlu, bu yılki etkinlikleri Türk Yıldızları’nın yaptığı akrobasi gösterisiyle daha renkli geçtiğini söyledi.

Türk Yıldızları’nın Van semalarında yaptığı gösteriyle Vanlıların hayranlıkla izlediğini ifade eden Karaloğlu, şunları kaydetti:

”Türk Hava Kuvvetleri’nde yetişmiş bir pilotun nelere muktedir olduğunu hep birlikte gördük. Çok heyecanlandık, adeta nefeslerimizi tutarak izledik. Muhteşem olan bu gösteri Van’da ilkti. İnşallah önümüzdeki yıllarda bunu devam ettiririz. Deprem sonrası, deprem psikolojisini atma noktasında da bu tür etkinliklere ihtiyacı vatandaşlarımız muhteşem Solo Türk ve Türk Yıldızları’nı gösterileriyle moral bulmuş oldular.”

Vatandaşlar nefeslerini tutarak izledi

Türk Yıldızları’nın gösterisini izleyen vatandaşlardan İlvan Kaya, çok duygulandığını söyledi. Daha önce Solo Türk ve Türk Yıldızları’nın gösterilerinin duyduğunu ancak hiç yakından izleme imkanı bulmadığını dile getiren Kaya, ”Tek kelimeyle muhteşemdi. Vanlılar da büyük ilgi gösterdiler. Deprem sonrası bize iyi bir moral oldu” dedi.

Eşi ve çocuğuyla etkinlikleri takip eden Betül Öztürk ise ”Muhteşem bir gösteriydi. Bu gösteri büyük emekler sonucu ortaya çıkan bir şeydir. Kendilerini beğenerek izledik ve büyük keyif aldık” diye konuştu.

Orhan Üren, ”Ağzım açık bir şekilde izledim. Tek kelimeyle olağanüstüydü. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.

Gösterileri Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç, Cumhuriyet Başsavcısı Osman Nuri Güler, askeri erkan ve diğer protokol üyeleri de izledi.

1500 m’de altın ve gümüş Türkiye’ye!

Temmuz 1st, 2012

Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda, bayanlar 1500 metrede yarışan Türk Milli Takımı sporcularından Aslı Çakır Alptekin altın madalya kazanırken, Gamze Bulut gümüş madalyanın sahibi oldu.

Helsinki Olimpiyat Stadyumu’nda bugün sona erecek Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda, Türkiye bayanlar 1500 metre yarışında iki madalya birden kazandı. Yarış başlamadan önce, atletlerin tanıtımı sırasında madalya favorisi olduğuna dikkat çekilen Aslı Çakır Alptekin, 4:05.31’lik derecesiyle şampiyon olmayı başardı ve altın madalyayı boynuna taktı.

Yarışa son kulvarda başlayan dünya salon üçüncüsü milli atlet, kontrollü bir yarış çıkardı. Arka sıralardan yavaş yavaş önlere ilerleyen Alptekin, mücadelenin bitmesine 2 tur kala liderliği ele aldı ve hemen arkasında yer alan diğer Türk Milli Takımı sporcusu Gamze Bulut’un önünde finiş çizgisini geçti.

Dördüncü kulvarda başladığı yarışta, ön gruptan hiç kopmayan Gamze Bulut da Alptekin’in ardından 4:06.04’lük zamanıyla gümüş madalya elde etti.

Bronz madalyanın sahibi, 4:07.74’lük derecesiyle Ukraynalı Anna Mishchenko oldu.

Bugünkü ilk yarışta elde edilen madalyalarla birlikte, Türkiye toplam 7 madalya kazandı. Türkiye’nin diğer madalyaları, 3000 metre engellide Gülcan Mıngır’dan (altın), 100 metre engellide Nevin Yanıt’tan (altın), 10 bin ve 5 bin metrelerde Polat Kemboi Arıkan’dan (altın ve bronz) ve 3000 metre engellide Tarık Langat Akdağ’dan (gümüş) geldi.

(haber7)

Suriye’den 53 kiloluk esrar sevkiyatı

Temmuz 1st, 2012

Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı tarafından 53 kilo kubar esrar Suriye tarafından Türkiye’ye geçirilmek istenilirken yakalandı.
Jandarma ekipleri, 53 kilo kubar esrarı, Suriye’den Türkiye’ye geçirilmek istenilirken ele geçirdi. Olayla ilgili bir kişi gözaltına alındı.

Hac ve umre yolcularına pasaport engeli

Temmuz 1st, 2012

Bugünlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ramazan ayında umre için yer ayırttıranlar, eğer pasaportları yok ise gidip gitmeme konusunda tereddüt ediyor. Yaz günlerinde yurt dışına çıkışların ve Türklerin yoğun bulunduğu ülkelerdeki akrabaların ziyaretini planlayanlar da pasaport şoku yaşıyor. Yurt dışında bulunan akrabalarını görmeye niyetlenenler, pasaportlarının ne zaman geleceğini bilemedikleri için uçak biletlerini zamanın rezerve ettirip uygun fiyatlı seyahat etme imkanından mahrum kalıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki kızını ziyarete gitmeyi planlayan Necla Doğançelik, Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne 4 Haziran’da yaptığı pasaport müracaatına ay sonu olmasına rağmen cevap gelmediğini belirtti. Yeni pasaportu olmadığı için erken uçak bileti rezervasyonu da yapamadığını belirten Doğançelik, böyle bir aksamaya AK Parti Hükümeti’nin idarede bulunduğu bir zamanda şaşırdığını söyledi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ramazan umresi için yer ayırtan Fehim Avşar isimli vatandaş da müracaat için geldiği Bursa Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube’sinde görevlilerin bir aydan önce çıkmaz demesi üzerine hüsrana uğradı. Ramazan ayını mübarek topraklarda geçirmeyi planladığını belirten Avşar, “Bursa’dan arkadaşlarımızla birlikte ramazan ayında umreye gitmeye niyet ettik. Hatta Bursa Emniyeti’nden üst seviye yöneticilerin de bizimle aynı kafilede umre yapacakları belirtildi. Ancak bizim pasaportumuz olmadığı için ramazan umresi programımız sıkıntıya girdi. Biz derdimizi kime anlatıp pasaportumuzu çıkartacağız bilemiyoruz” dedi.

Hac döneminde Mekke’de görev yapması için Bursa’da kurumundan görevlendirme yapılan bir basın mensubu da 29 Haziran’da Bursa’dan müracaatını yaptı. Ancak pasaportların Diyanet İşleri Başkanlığı’na 14 Temmuz’da teslim edilmesi gerektiğinden hac döneminde görev yapıp yapamayacağı belirsizliğini koruyor.

Bazı vatandaşlar da pasaportlarının erken gelmesi için İl Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube’lerine geliyor. Fakat sadece müracaat alan şubelerdeki görevliler, mağdur olan vatandaşlara yeterli izahatta bulanamıyor.

UMRE VE HAC YOLCULARINA ESKİ PASAPORT ÇÖZÜMÜ

Bu arada Pasaport Şubesi’nde ramazan umresi ve hac görevi gibi acil ziyaretler için müracaatta bulunanlara eski tip pasaportlardan verilmesinin de değerlendirildiği öğrenildi. Ancak Ankara’da bu yönde bir kesin karar bulunmaması 15 gün sonra başlayacak ramazan umresi programlarını sekteye uğratacak. Bazı vatandaşların da yurt dışındaki acil programları için pasaport almak üzere bakanlık, başbakanlık, milletvekilleri gibi tanıdıklarını devreye sokmaya çalışmaları dikkat çekiyor.

Bilindiği gibi daha önce emniyete yapılan müracaattan bir hafta sonra Ankara’dan posta ile adrese gönderilen pasaportlar vatandaşları memnun ediyordu. Ancak yeni çipli pasaportla alakalı ihalede bazı sıkıntılar olması ve tedbir alınmaması bu kargaşayı meydana getirdi. Pasaport yetersizliğinden dolayı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yeni pasaportları gecikmeli yollamaya başlaması on binlerce insanın mağduriyetini beraberinde getirdi. Maliye Bakanlığı Darphane Genel Müdürlüğü sorumluluğunda olan değerli kağıt hükmündeki pasaportların gecikmeli verilmesi yüzünden çok sayıda insan mağdur olmaya başladı. Bu konuda hızlı çözüm için siyasi iradenin devreye girmesi bekleniyor.

Murat Alparslan Ankara’ta tüm oyları aldı

Temmuz 1st, 2012

19 Mayıs Stadyumu’nda düzenlenen ve Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı AK Parti Ankara İl Başkanlığı’nın 4. Olağan Kongresinde, 571 delege oy kullandı. Murat Alparslan, geçerli oyların tamamını alarak yeniden il başkanı oldu.

Murat Alparslan Ankara’ta tüm oyları aldı

Temmuz 1st, 2012

19 Mayıs Stadyumu’nda düzenlenen ve Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı AK Parti Ankara İl Başkanlığı’nın 4. Olağan Kongresinde, 571 delege oy kullandı. Murat Alparslan, geçerli oyların tamamını alarak yeniden il başkanı oldu.