20 bin kişi 2B için başvurdu

Haziran 30th, 2012

Antalya Defterdarı Hidayet Mat, yaptığı yazılı açıklamada, halk arasında 2B olarak bilinen orman vasfını yitirmiş arazilerin doğrudan satın alma başvurularının 7 Mayıs’ta başladığını anımsattı.

Türkiye’de en fazla 2B arazisi bulunan il olan Antalya’da yasanın 82 binden fazla vatandaşı ilgilendirdiğini vurgulayan Mat, haziran ayı sonu itibariyle başvuruların başlamasından sonra 40 günde yasadan faydalanmak amacıyla yaklaşık 20 bin başvuru yapıldığını belirtti.

Yasanın uzun yıllardır devlet ile halk arasında yaşanan sorunları çözecek olması açısından ”tarihi fırsat” olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Mat, şunları kaydetti:

”Yasada arazinin kullanıcılarına ihalesiz doğrudan satın alınabilmesi imkanı sağlanıyor. Arazinin bedelinin peşin ödenmesi halinde yüzde 44, taksitli ödenmesi halinde yüzde 30 indirim sağlanıyor. Arazi bedelleri belediye mücavir alan sınırları içerisinde 3 yılda faizsiz 6 taksit, belediye mücavir alan sınırları dışında ise 4 yılda faizsiz 8 taksitte ödenebilecek.”

Mat, son başvuru tarihinin 30 Ekim olduğunu kaydetti.

Türk ticaretinde yeni dönem yarın başlıyor

Haziran 30th, 2012

Türk ticari hayatında devrim niteliği taşıyan değişiklikleri içinde barındıran yeni Türk Ticaret Kanunu, yarın yürürlüğe girecek.

1 Temmuz’da yürürlüğe girecek olan Türk Ticaret Kanunu’nda iş ve ekonomi dünyasından gelen talep ve eleştiriler doğrultusunda 17 başlık altında toplam 84 maddeyi etkileyen değişiklik, geçen hafta Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Kanun, 2011 yılında kabul edilen Türk Ticaret Kanunu’nda, uygulamada sorun yaşanmaması için bazı değişiklikler içeriyor. Buna göre, 47 hapis cezasının 33’ü idari, 6’sı adli para cezasına çevrildi. Sahtekarlık, evrakta sahtecilik gibi 8 fiilin hapis cezasına dokunulmadı.

Bundan böyle her tacir internet sitesi oluşturmak zorunda olmayacak, ancak internet sitesi oluşturma yükümlülüğüne tabi olan tacirler, işletmesi ile ilgili bilgileri bu siteden yayımlayacak.

Ticaret sicili kayıt işlemlerinin elektronik ortamda yapılması için toplanması ve işlenmesi gereken kişisel veriler, kişisel verilerin korunması ve bilgi güvenliğinin sağlanmasına ilişkin mevzuata uygun bir şekilde korunacak.

Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişiye, sicil müdürünün teklifi üzerine mülki amiri tarafından bin lira ceza uygulanacak. Tescil ve kayıt için gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara 2 bin lira caza verilecek.

Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılacak. Tacirin işletmesiyle ilgili olarak düzenlediği ticari mektuplarda ve ticari defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi ile tacir internet sitesi oluşturma yükümlülüğüne tabi ise tescil edilen internet sitesinin adresi de gösterilecek. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanacak.

Söz konusu sitede ayrıca anonim şirketlerde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adları, soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı, limited şirketlerde müdürlerin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı, komandit şirketlerde yöneticilerin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı yayımlanacak. Bu yükümlükleri yerine getirmeyenler için 2 bin lira idari para cezası uygulanacak.

İşletmesi ile ilgili, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunan tacirler ile tek başlarına ticaret yapan ancak ticaret unvanlarına, bir şirketin var olduğu izlenimini uyandıracak ekler yapan kişiler, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılacak. ”Türk”, ”Türkiye”, ”Cumhuriyet” ve ”Milli” kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilecek. Aksi davranan tacirler hakkında da aynı ceza uygulanacak.

SPK’dan izin alınacak

Şirket kurmak, şirketin sermayesini artırmak amacıyla ya da vaadiyle halktan para toplanabilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) izin alınacak. SPK’dan izin almadan halktan para toplayanlara 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.

Kanunun göreve ilişkin hükümleri, kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki açılmış davalara uygulanmayacak. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olacak.

Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olacak. Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defterikebir ve envanter defteri ile defterlerin açılış onayı, kuruluş sırasında noter tarafından yapılacak.

Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilecek. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması halinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmayacak.

Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nca çıkarılacak tebliğle belirlenecek.

Birleşmeye katılan şirketler, alacaklılarına, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde, yedişer gün aralıklarla üç defa yapacakları ilanla ve ayrıca internet sitelerine konulacak ilanla haklarını bildirecek.

Kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde, bu yönde hazırlıklarda ya da şaibeli iş ve faaliyetlerde bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca, 1 yıl içinde fesih davası açılabilecek.

Pay sahipleri şirkete borçlanamayacak

İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahipleri şirkete borçlanamayacak. Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı, geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirketten borç alamayacak.

Pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri, şirkete borçlanamayacak, pay sahibi olan yönetim kurulu üyelerinin yakınları da belirlenen şartları taşımaları koşuluyla şirkete borçlanabilecek.

Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Çetinkaya

Haziran 30th, 2012

1976 yılında doğan Murat Çetinkaya, Boğaziçi Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ve çift-anadal programı kapsamında aynı üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlayan Çetinkaya, halen aynı üniversitede uluslararası finans/ekonomi-politika alanında doktora tez çalışmasını sürdürüyor.

Bankacılık hayatına Albaraka Türk Katılım Bankası’nda başlayan Çetinkaya, uluslararası bankacılık ve hazine alanlarında çeşitli görevlerde bulundu. 2003 yılından itibaren kariyerine Türkiye Halk Bankası’nda devam eden Çetinkaya, sırasıyla Uluslararası Bankacılık ve Yapılandırılmış Finansman Daire Başkanı ve Uluslararası Bankacılık ve Yatırımcı İlişkilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Bu dönemde Banka’nın çeşitli iştiraklerinde, son iki yıl ise Halk Yatırım Menkul Değerler AŞ’de yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı.

Murat Çetinkaya, 2008 yılından Merkez Bankası başkan yardımcılığına atandığı tarihe kadar, Kuveyt Türk Katılım Bankası AŞ’de Hazine, Uluslararası Bankacılık ve Yatırım Bankacılığından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.

Altın yeniden 1600 dolar seviyesine çıktı

Haziran 30th, 2012

Haftaya 1.572,71 dolardan başlayan altın, hafta içinde karışık bir seyir izlemiş ve haftayı 1.574 dolardan kapatmıştı.

Uluslararası piyasalarda altının onsu bugün yüzde 3’e yaklaşan bir artışla gün içinde en yüksek 1.607 dolara çıktı. Şu dakikalarda altının onsu 1.597 dolar seviyelerinden işlem görüyor.

Kazakistan, Airbus ve Boeing’e rakip oluyor

Haziran 30th, 2012

Kazakistan büyük yolcu uçağı üretecek…

Kazakistan’da büyük bir coşku ile 6 Temmuz’da kutlanan ”Astana Günleri” öncesinde basın mensuplarına açıklama yapan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, ”Kazakistan topraklarında uzun mesafelere uçabilecek büyük yolcu uçakları üreteceğiz. Bunun için büyük bir tesis inşa edeceğiz” dedi.

Bu şekildeki bir uçak fabrikasının bölgede ilk olacağını ifade eden Nazarbayev, ”Bu muhteşem bir olaydır. Ben bu nedenle halkımızın geleceğe daha ümitli bakmasını istiyorum ve yaklaşan tatillerini tebrik ediyorum” diye konuştu.

Nazarbayev, ”Astana Günleri” öncesinde helikopter montajı yapılacak bir tesis ile bazı hizmet binalarının da açılışını yaptı.

Hisarcıklıoğlu, ICC yönetim kuruluna seçildi

Haziran 30th, 2012

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ”batılı iş dünyası tarafından ‘barışın tüccarları’ sloganıyla kurulan, 89 ülkeden dünya devi şirketlerin olduğu” Milletlerarası Ticaret Odası’nın (ICC) Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçildi.

TOBB’dan yapılan açıklamaya göre, beraberinde TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Murat Yalçıntaş ve Tanıl Küçük ile önceki gün Paris’e giden Hisarcıklıoğlu, burada gerçekleştirilen ICC genel kuruluna katıldı.

Hisarcıklıoğlu’nun söz konusu genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ICC’nin bünyesinde Dünya Odalar Federasyonu, Milletlerarası Tahkim Divanı ve Dünya İş Hukuku Enstitüsü bulunuyor. Hisarcıklıoğlu, ICC yönetimine girerek bu kurullarda da söz sahibi olacak.

Merkez sekretaryası Paris’te kurulu olan ICC, bugün 89 ülkede milli komiteleri ile temsil ediliyor ve 124 ülkeden üyeyi bünyesinde barındırıyor. Aralarında Fortune 100’ü oluşturan AT&T, British Tobacco, Shell, Procter and Gamble, Unilever ve Rostchild gibi ”dev” şirketler de ICC’ye üye.

3 yıllık görev süresi var

ICC yönetimine seçilme sistemine ilişkin bilgi veren Hisarcıklıoğlu, yönetim kuruluna aday belirleme komitesinin olduğunu ve bu komitenin, ”kuruma kim iyi katkı yapar?” diye araştırdığını bildirdi.

Yönetim kurulu üyeliği için aktivitelere, etkinlik ve yetkinliğe bakıldığını belirten Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

”Belirlenen adaylara teklif ediyorlar. Kabul edersen yönetim kuruluna geliyor. Komite raporu değerlendiriliyor. Yönetim kurulunda kabul edilirse genel sekreter telefon ediyor. Son olarak genel kurula sunuluyor. ICC yönetim kurulunda, uluslararası tanınırlığı yüksek firmalar temsil ediliyor.

Global iş dünyası örgütü haline gelen ICC’nin temel gücü; 124 ülkeye yayılmış coğrafi anlamda kuvvetli temsil yetkisi, teknik komiteler vasıtasıyla sektörel olarak geniş temsil kabiliyeti ve aynı anda hem çok uluslu firmaların hem de KOBİ’lerin görüşlerini harmanlayarak sunmasına imkan sağlayan üye portföyünden kaynaklanıyor. Türk iş dünyası adına bu görevi yürüteceğim. 3 yıllık görev süresi var.

Bu süreçte Türk iş dünyasının sorunlarını yegane küresel iş organizasyonu olan ICC gündemine taşıyacağım. ICC, G20 zirvelerinde aktif rol alıyor. 2013’te Rusya’da, 2014’te Avustralya’da ve 2015’te Türkiye’de yapılacak olan G20 zirvelerinin paralelinde düzenlenecek B20 zirveleri için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. ICC Milletlerarası Tahkim Divanı, en köklü ve saygın tahkim mekanizmalarından biridir.”

ICC nedir?

ICC, 1919 yılında Belçika, İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD iş dünyası tarafından kuruldu.

”Barışın Tüccarları” sloganıyla, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan ICC, bu amaçla bu yıl ”Oslo Barış İçin İş Ödülleri”ni, Oslo Barış için İş Derneği ile birlikte organize etti, ödül törenine partner oldu. ICC çatısı altında 16 teknik komisyon bulunuyor. Bunlar Yolsuzlukla Mücadele, Tahkim, Bankacılık Tekniği ve Uygulamaları, Ticaret Hukuku ve Uygulamaları, Rekabet, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Yolsuzlukla Mücadele, Gümrük ve Ticaret, Dijital Ekonomi, Ekonomi Politikaları, Çevre ve Enerji, Finansal Hizmetler ve Sigortacılık, Fikri Mülkiyet Hakları, Reklamcılık ve Pazarlama, Vergi, Ticaret ve Yatırım Politikası, Taşıma ve Lojistik.

Antalya’ya gemiyle 2 milyon turist geldi

Haziran 30th, 2012

Erol, Kabotaj ve Denizcilik Bayramı nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, DTO olarak en büyük düşüncelerinden birinin Antalya’yı dünyanın ve Avrupa’yı en önemli kruvaziyer limanlarından biri yapmak olduğunu belirtti.

Antalya’nın turizmde olduğu gibi deniz ve kruvaziyer turizminde de dünyada önemli kentlerden birisi olmasını hedeflediklerini dile getiren Erol, bu konuda son 10 yılda önemli performans kaydedildiğini, ancak kruvaziyer turizmi için ayrı bir iskele ve limanın yapılmasını istediklerini ifade etti.

Antalya’nın kruvaziyer turizmde İstanbul ve İzmir’den sonra üçüncü ‘home port limanı’ olacağını bildiren Erol, bu sayede Antalya’nın kruvaziyer turizmi yapan firmaların daha fazla dikkatini çekeceğini vurguladı.

Deniz yoluyla gelen turist sayısını artırmayı hedeflediklerini anlatan Erol, şunları kaydetti:

”Diğer turistler günde ortalama 90 avro harcama yaparken, deniz yoluyla gelen turist ise günde ortalama 150-170 avro harcamaktadır. Bu, Antalya için önemli bir faktördür. Kruvaziyer turizmi ile gelen yolcuların harcamaları kadar kimliği de önemlidir. Kruvaziyer turizmi ile gelenler üst seviyedeki turistlerdir. Türkiye’nin yurt dışında lobi ihtiyacı olacaksa bu insanlar vasıtasıyla, küçük sayıdaki müşteri portresi ile lobi faaliyetlerine daha güzel devam edebiliriz.”

Erol, kruvaziyer turizminde Türkiye olarak daha yolun başında olduklarını dile getirerek, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

”Geçen yıl Türkiye’ye kruvaziyer gemilerle yaklaşık 2 milyon turist geldi. Oysa sadece Barcelona Limanı 2 milyon yolcuya, Pire Limanı 1 milyon 750 bin yolcuya hizmet veriyor. Miami Limanı ise yılda 4,5 milyon turiste hizmet veriyor. Antalya’ya bu yılın ilk 5 aylık dönemimde gelen kruvaziyer yolcu sayısı 42 bin 583. Ama bu böyle kalmayacak. Temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarında daha da artacak. 150 bin yolcuya çıkma hedefini koyduk.”

Manavgat Yat Yapım ve Çekek Yeri projesi için çalışmalarının devam ettiğini anlatan Erol, arazinin ifrazlarının tamamlanarak Hazineye devredildiğini, Haberleşme Ulaştırma ve Denizcilik Bakanlığına tahsisi yapıldıktan sonra kooperatifin de içinde bulunduğu bir oluşumla tekne, yat imalatı sektörüne devredileceğini kaydetti.

Antalya’nın Serbest Bölgesi ile lüks tekne üretiminde dünya beşinciliğine yükseldiğini belirten Erol, şunları kaydetti:

”Bu dönemde Avrupa ülkelerindeki kriz havayolu şirketlerini çok fazla etkilemiş değil. Dolasıyla şirketler ellerindeki sermaye ile yurt dışında, AB ülkeleri dışında yatırıma açılmak üzere. Yatırıma açılmak istenen firmaları Antalya’ya davet etmek istiyoruz. Yabancı yatırımcıları Manavgat’a çekmek istiyoruz. Davetteki alt yapı, Manavgat’taki Yat Yapım ve Çekek Yeri’dir. Umarım bakanlığımız bu konuya çok farklı boyutta bakar ve bütçeye katılımı sağlar.”

Denizde ve karada bin 200 tekne bağlama kapasitesi olacak Aksu Marina Projesi’nin mutlaka 2016 yılında gerçekleştirilecek Antalya EXPO’ya yetiştirilmesi ve bütünleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Erol, şöyle devam etti:

”DTO Antalya Şubesinin en büyük projelerinden olan balıkçı barınağının inşaatına da başlandı. Deniz ve kara toplamı 600 tekne barınma kapasiteli balıkçı barınağı Antalya için çok önemli. Balıkçılarımız yıllardır büyük sıkıntı içindeydi. Balıkçı barınağı bu sıkıntıyı giderecektir. Aynı zamanda barınma, tekne bağlama yeri olarak da kullanılmasının yolunun açılmasını arzu ediyoruz. Amatör yelken sporu yapan yelken kulüplerinin faaliyetlerini yapmalarını hedefliyoruz. Balıkçı barınağı, gelecek yıl eylül ayında sektöre teslim edilecektir.”

Şimşek: Türkiye yeni cazibe merkezi oldu

Haziran 30th, 2012

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, mütekabiliyet konusunun Türkiye’nin menfaatine olduğunu belirterek, ”Burada önemli olan Türkiye’ye yatırımları çekmek. Çok uzun bir süre Ortadoğu’da yaratılan kaynak fazlası batıda değerlendirildi. Bugün Türkiye gibi çok önemli cazibe merkezleri var. Bu trendin değişeceğine inanıyorum”dedi.

Türk Arap Ekonomi Forumunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şimşek, ”Irak’ın sunmuş olduğu yatırım fırsatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap verdi:

”Irak ihracat anlamında Almanya’dan sonra en büyük pazarımız. Yatırımlar anlamında da çok büyük fırsatlar sunuyor. Zaten Irak Maliye Bakanının söylediği gibi bu yıl 100 milyar dolarlık bir bütçeleri var. Bunun yaklaşık 35 milyar doları yatırım projeleri. Gelecek yıl bu, 120 milyar dolara çıkacak. Yine bunun yaklaşık yüzde 35’i yatırımlara yönelik olacak. Hakikaten çok önemli bir pazar. Irak’la bizim ilişkilerimiz çok güçlü. Irak, önemli fırsatlar sunuyor.”

”Türkiye, demokrasisi ile Ortadoğu için örnek model olabilir mi?” sorusuna ise Şimşek, şu yanıtı verdi:

”Ortadoğu’daki bazı ülkelerde büyük bir değişim süreci var. Model dediğiniz zaman ilham kaynağı oluşturacak doğru ve başarılı uygulamalar diye bakmak lazım. Türkiye bir çok açıdan örnek alınıyor ve ilham kaynağı olarak görülüyor. Bunu ben değil foruma katılan konuşmacılar söylüyor. Türkiye bazı konularda çok büyük mesafeler katetti. Bu deneyim başarı ve gelişmeleri bölgeyle paylaşmaktan memnuniyet duyarız.

Bizim için önemli olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın tamamının bir huzur barış ve refah bölgesine dönüşmesi. Türkiye bir referans ve kaynak noktası olarak görülüyor bazı ülkeler için. Bu bizim için gurur verici bir durum. Ancak bizim de kendi evimizi bir şekilde düzene koymaya devam etmek zorundayız. Biz de reform süreci bitmedi. Reformların daha geliştirilmesi derinleştirilmesi gerekiyor. Son bir-iki ay içerisinde geçen yasalara bakın çok önemli reformlar yaptığımız göreceksiniz. Tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yok yenilik nerede varsa kullanmak lazım.”

Mütekabiliyet konusu…

Mehmet Şimşek, mütekabiliyet ile ilgili bir soru üzerine de şunları kaydetti:

”Mütekabiliyet konusu Türkiye’nin menfaatine olan bir konudur. Bugün dünyanın bütün zenginleri New York, Paris ve Londra’dan yer alabiliyorlar. Güçlü ülkelerin kendine güveni yüksek. Biz de Türkiye olarak kendimize güveniyoruz. O anlamda en ufak bir sorun görmüyorum. Tabii ki, buna ilişkin bir bakanlar kurulu kararı çıkacak.

Ancak burada önemli olan Türkiye’ye yatırımları çekmek. Rakam vermeyeceğim ama bu tamamen özel sektörün çalışmalarına bağlı olacak. Ancak, çok uzun bir süre Ortadoğu’da yaratılan kaynak fazlası batıda değerlendirildi. Bugün Türkiye gibi çok önemli cazibe merkezleri var. Bu trendin değişeceğine inanıyorum”

”Bedelli askerlikte gelinen son nokta nedir?” sorusuna Şimşek, ”Bedellide başvurular 69 binin biraz üzerindeydi. Toplamda ön görülen gelir yaklaşık 2 milyar liranın biraz üzerinde. Onun nereye harcanacağı kanunla belirlenmişti” diye cevap verdi.   

Forumun genel bir değerlendirmesini yapan Şimşek, forumun Türkiye için önemli bir adım olduğunu ifade ederek, ”Forum, ülkemizle Arap dünyası arasında güçlü ekonomik ticari ilişkilerin kurulmasına imkan sağlar. Katar Maliye Bakanı 3 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsetti.

Önümüzdeki yıllarda bu yatırımlar çok çok daha güçlü bir şekilde Türkiye’ye akacak. Türkiye’nin geleceği parlak, performansı ve potansiyeli yüksek. Bir de bölgede petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi nedeniyle çok büyük ölçekte fon fazlası söz konusu. Dün sunumumda bu fon fazlasının gelişmiş ülkeler yerine Türkiye’ye akması gerektiğini çok açık ve net bir şekilde ortaya koydum diye düşünüyorum” dedi.

Almanya ESM ve mali birliği kabul etti

Haziran 30th, 2012

Almanya, Avrupa İstikrar Mekanizmasını ve mali birliği kabul etti

Mecliste dün akşam yapılan oylamalarda, yasa tasarılarının kabul edilmesi için gerekli olan üçte ikilik çoğunluk, iktidar partilerine destek veren muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller Partisi tarafından sağlandı.

Sol Parti ise yasa tasarılarına karşı çıkarak, bunların iptal edilmesi için Pazartesi günü Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunacağını açıkladı.

ESM için yapılan oylamada, oylamaya katılan 604 milletvekilinden 493’ü yasa tasarısını desteklerken, 106’sı buna karşı çıktı, 5 milletvekili de çekimser oy kullandı. Mali birlik ile ilgili yasa tasarısına da 491 milletvekili “evet” oyu kullanırken, buna 111 milletvekili karşı çıktı, 6 milletvekili de çekimser oy kullandı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, oylamadan önce yaptığı hükümet açıklamasında, Avrupa’nın gelecekteki istikrarı için tarihi bir karar almak ve Avro’dan yana olduklarını herkese göstermek istediklerini belirtti.

SPD ve Yeşiller Partisi de, Merkel’i Avro krizini daha da artırmakla eleştirmesine rağmen, hükümetin yasa tasarılarına destek vereceğini açıkladı.

Bundestag’ın aldığı kararları dün gece geç saatlerde Bundesrat’ta onayladı. Söz konusu yasa tasarılarının onaylanabilmesi için hem Bundestag, hem de Bundesrat’ta üçte ikilik çoğunluğun sağlanması gerekiyordu.

Anayasa Mahkemesine söz konusu yasa tasarılarına karşı daha şimdiden yapılan bazı kişisel şikayetler nedeniyle ESM yarın planlandığı gibi yürürlüğe giremeyecek. Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği kararın bir kaç hafta sürebileceği bildirildi.

GfK Tüketici Güven Endeksi azaldı

Haziran 30th, 2012

Araştırma Kuruluşu GfK Türkiye, Tüketici Güven Endeksinin, Haziran ayında bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak 92,7 düzeyine yükseldiğini bildirdi. Tüketici Güven Endeksi, Mayıs ayında ayında 93,5 düzeyindeydi.

GFK Türkiye’den yapılan açıklamaya göre, tüketiciler tarafından Haziran ayında, ”kürtaj tartışmaları ve terör” gündemde en fazla öne çıkan konular olarak belirtildi.

Endeksin alt kalemlerine ve değişim oranlarına bakıldığında Haziran’da gelecek 12 ay için hanenin maddi durumuna yönelik beklenti 0,7 puan (yüzde 0,6) artarak 109,5 puana yükseldi. Genel ekonomik duruma yönelik beklenti 0,9 puan (yüzde 0,8) azalarak 119,1 puan olarak kaydedildi.

İşsizlik oranının azalacağına yönelik beklenti 2,1 puan (yüzde 2,4) azalarak, 86,1 puan olarak gerçekleşti. Tasarruf eğilimi ise 1 puan (yüzde 1,8) azalarak 55,9 olarak izlendi.

Hesaplama yöntemi

Tüketici Güven Endeksi denge yöntemine göre hesaplanıyor. Buna göre, ”hanenin maddi durumu”, ”ülkenin genel ekonomik durumu”, ”işsizlik oranı” ve ”hane tasarrufları”na yönelik beklentilere ilişkin sorulara toplam cevap verenler arasında pozitif ve negatif cevap verenlerin yüzdeleri farkı hesaplanıyor ve bu farka 100 eklenerek çıkan değerlerin aritmetik ortalaması alınıyor.

Endeks 0’dan 200’e kadar değer aralığına sahip. Endeksin 100’den büyük olması tüketici güveni açısından iyimser görüşte olanların oranının kötümser görüşte olanlardan fazla olmasını, endeksin 100’den küçük olması tüketici güveni açısından kötümser görüşte olanların oranının iyimser görüşte olanlardan fazla olmasını ifade ediyor.

Avrupa Komisyonu adına yürütülen araştırmanın saha çalışması her ayın ilk iki haftasında 12 NUTS1 bölgesini temsil eden 26 ilin kentsel ve kırsal alanlarında 15 yaş üzeri toplam 1100 kişi ile görüşülerek gerçekleştiriliyor. Görüşmeler telefonla anket yöntemiyle yürütülüyor. Her hanede tek kişi ile görüşülüyor ve görüşülen kişilerin yaş, cinsiyet ve eğitim açısından dağılımı Türkiye genelini temsil ediyor.

Açıklamaya göre, Avrupa Komisyonu tarafından AB’ye üye ve aday ülkelerin ekonomik konjonktürlerini takip etmek amacıyla yürütülen ”İşyerleri ve Tüketici Araştırmaları Ortak Uyumlu AB Programı”nın ”Tüketici Araştırması”nı Mayıs 2007’den bu yana Avrupa Komisyonu adına GfK Türkiye yürütüyor.

Araştırma, Avrupa Komisyonu ve GfK Türkiye tarafından ortak olarak finanse ediliyor

Haziran 30th, 2012

Süleyman Yaşar’ın yazısı

TTK’nın ilk haline itiraz edenler yeni kanunla kazdıkları kuyuya kendileri düştüler. Yeni TTK’da yapılan değişiklikler şirket ortağı ve yöneticinin hapse atılmasını kolaylaştırdı.

“Herkes hapse girecek” iddialarıyla bilgi kirliliği yaratıp ve hükümet üzerinde baskı kurup, AB’ye uyumda temel yasa olan yeni Türk Ticaret Kanunu’nu değiştirttiler. Peki kim bunlar? Başta TOBB olmak üzere TÜSİAD ve CHP üçlüsü, yeni TTK’nın değişmesi için lobiciler tutup hükümete baskı yaptı.

Türkiye ekonomisini ve iş dünyasını şeffaflaştıracak bir yapısal reform yasasının içini böylece boşaltmaya çalıştılar. Fakat kaderin cilvesi…İşler bunu yaptıranların planladığı gibi gelişmedi. Değişiklikler şimdi gelip geçmiştekinden çok daha feci şekilde kendilerini vurdu.

Yürürlüğe koydurmadıkları yeni yasada, şirketten para çeken ortak, 300 gün adli para cezasıyla cezalandırılıp kusurunu giderebiliyordu. Ama şimdi şirketten para çekildiği takdirde yöneticiler, şirketten alacaklı olan biri, ortak ya da ücretini zamanında alamayan bir şirket çalışanı şikâyetçi olduğu takdirde, güveni kötüye kullanma (emniyeti suistimal) suçundan hemen hapse girebilecek.

SERMAYENİN KORUNMASINA TERS

Anlayacağınız 1 Temmuz 2012’den itibaren şirketlerin yönetim kurulu üyeleri anında uygulanabilecek bir hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Niye? Çünkü şirketten maaşını zamanında alamayan bir işçi, ortağın şirketten para çektiğini iddia edip savcılığa gittiğinde, savcı hemen emniyeti suistimal suçundan dava açıp yönetim kurulu üyeleri hakkında 7 yıla kadar hapis cezası ve tutuklama isteyebilecek.

Gelelim yeni TTK’nın şirketten para çekmeyle ilgili değiştirilen maddesinin gerekçesine… Yeni TTK’nın değiştirilmesine ilişkin TBMM Adalet Komisyonu’nun 1/630 sayılı raporuna göre, şirketten para çeken patronlar değil, bu defa para çektiren yönetim kurulu üyelerinin tümü güveni kötüye kullanma suçundan 7 yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adli para cezasına çarptırılacak.

Değiştirilen 358’inci madde gerekçesinde; “Maddeyle, borçlanma yasağı yumuşatılmış ancak kaldırılmamıştır. Maddede yapılan değişiklikleortakların ve şirket yöneticilerinin acil kaynak ihtiyaçlarının şirket varlıklarından karşılanabilmesi mümkün hale getirilmiştir. Buna karşılık söz konusu maddede yapılan değişikliklerle şirket ortaklarının ve yöneticilerinin şirket varlıklarından sınırsız olarak borçlanmasına imkân tanındığı sonucuna da ulaşılmamalıdır.

Zira bu husus, bu Kanun’un temel ilkelerinden biri olan sermayenin korunması ilkesine ters düşmektedir. Borçlanma yasağına ilişkin söz konusu düzenlemelerin yapılmasındaki amaç, şirket ortaklarının ve yöneticilerinin acil ihtiyaçlarının makul bir vade içinde, şirketi zarara uğratmayacak şekilde karşılanmasıdır. Diğer taraftan, şirket varlıklarının uzun süreli ve yüksek oranlarda ortaklar veya yöneticiler tarafından (borçlanmak suretiyle) kullanılması söz konusu maddelerde yapılan değişikliğin amacına uygun olmayacaktır.

Bu hali ‘şirketin içinin boşaltılması’ veya ‘şirketin hortumlanması’ şeklinde tanımlayabiliriz. Bu durumda, yani şirket varlıklarının borçlanma adı altında şirket ortaklarına veya yöneticilerine kullandırılması halinde, 5237 sayılı TCK’nın 155’inci maddesinde düzenlenen ‘güveni kötüye kullanma suçu’nun veya borçlanma sonucunda şirketin iflası halinde 5237 sayılı TCK’nın 161’inci maddesinde düzenlenen ‘hileli iflas suçu’nun oluşabileceği açıktır” deniliyor.

ÜYELER VE YAKINLARI DA ETKİLENECEK

Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in hazırladığı yeni TTK’nın özgün halinde, şirketten para çekildiğinde sadece adli para cezasını ödeyip kurtulmak vardı. Yeni TTK’nın değiştirilen halinde, şirketten para çekildiği takdirde emniyeti suistimal suçundan yönetim kurulu üyeleri yedi yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Niye? Çünkü yeni TTK 562’nin 5c fıkrası, “358’inci maddesine aykırı olarak şirkete borçlananlar” şeklinde düzenlenmişken yapılan son değişikle “358’inci maddesine aykırı olarak pay sahiplerine borç verenler” diye değiştirildi.

Böylece yapılan bu değişikle şirketin yönetim kurulu üyeleri hapse gidecek. Ve bu hüküm halen şirkete borcu olan patronları ve yakınlarını da kapsıyor. Yani 1 Temmuz itibarılyla patronun ve yakınlarının şirkete borcu varsa, bir alacaklının ya da çalışanın suç duyurusu üzerine şirket yönetim kurulu üyeleri hemen hapse girebilecekler.

DEĞİŞİKLİK KENDİ AYAKLARINA DOLANDI

Peki bu madde gerekçesi nasıl kullanılacak? Şöyle kullanılacak. Davacının avukatı hâkime madde gerekçesini gösterecek ve kanun koyucunun, şirketten para çekmeyi emniyeti suistimal suçu olarak tanımladığını ileri sürecek. Böylece hâkim bu yönde karar vermek zorunda kalacak. 

Anlayacağınız bu ülkenin vatandaşlarını ve tüketicilerini koruyan yeni TTK’yı uygulatmamak için asılsız iddialar üreterek Ankara’da ve medyada yapmadıklarını bırakmayanlar, kanunu kendi lehlerine değiştirtirken öyle saçmaladılar ki sonunda bu değişiklik kendi ayaklarına da dolandı.

Turkcell’de top artık devlette

Haziran 30th, 2012

Türkiye ‘nin lider GSM operatörü Turkcell’de üç ana ortak Çukurova Holding, Sonera ve Altimo arasındaki ‘hâkimiyet kavgası’ şirkete devlet müdahalesinin kapasını araladı.

Turkcell’de kanuni denetçilerin, şirket yönetim kurulunun Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uyum için gerekli adımları atmaması üzerine yapılmasını istediği genel kurul, şirketin yüzde 51 ile ana hissedarı olan Turkcell Holding’in katılmaması nedeniyle dün yapılamadı.

Turkcell tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklamada, “Şirketimizin 29 Haziran 2012 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı, yüzde 51 hissedarımız Turkcell Holding A.Ş.’nin Genel Kurul’da temsil edilmemesi sonucunda şirket ana sözleşmesinde öngörülen asgari toplantı nisabının sağlanmaması nedeniyle yapılamamıştır” denildi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,Reuters ‘a önceki gün yaptığı açıklamada, “Ortakların anlaşmazlıkları nedeniyle bu önemli şirket heba edilemez. Gerektiği zaman kamu menfaatini gözeterek gereken yapılır” diyerek hükümetin müdahale edebileceği sinyalini verirken, dün iptal edilen genel kurulun ardından, SPK’nın dava yoluyla bağımsız üye atanması seçeneğine başvurması en yüksek olasılık olarak görülüyor.

Turkcell'de top artık devlette

Mahkeme atama yapabilir

SPK geçen hafta, Turkcell’in yönetim kurulu kararıyla iletilmiş bir bağımsız aday listesi bulunmaması nedeniyle, mevzuata uygun bir liste ile onay almak için kurula başvurmasını istemişti. SPK ayrıca, tebliğ hükümlerinin yerine getirilmemesi durumunda Sermaye Piyasası Kanunu’nun 22. maddesinin 1. fıkrasının (z) bendinde yer alan tedbirler de dahil olmak üzere şirket hakkında yasal işlem tesis edilebileceğine dikkat çekmişti.

SPK Kanunu’nun 22. maddesi, getirilen uyum zorunluluğuna aykırı işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti veya iptali için ihtiyati tedbir istenmesini, dava açılmasını, açılan davada uyum zorunluluğunun yerine getirilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar alınmasının istenmesini öngörüyor.

Analistler SPK’nın dava yolunu işletebileceğine dikkat çekerek, “SPK bağımsız üye atanmasını mahkeme yoluyla ister, mahkeme şirketten aday ister, şirket yine aday göstermezse mahkeme atar” değerlendirmesinde bulundu.

Karmaşık ortaklık

Turkcell’i dolaylı yoldan kontrol eden Çukurova Telecom Holdings’in ana ortakları Altimo ve Çukurova Grubu, temettü dağıtımı, bağımsız yönetim kurulu adayları ve yönetim kurulu yapısı üzerinde anlaşamıyorlar. Turkcell’in yüzde 51’ine sahip olan Turkcell Holding, Çukurova Telecom Holdings (CTH) tarafından kontrol ediliyor.

CTH’de Altimo’nun yüzde 49, Çukurova’nın ise yüzde 51 payı bulunuyor. Turkcell Holding’de ise CTH’nin yüzde 53, TeliaSonera’nın ise yüzde 47 payı bulunuyor. Turkcell İletişim’de dolaylı olarak TeliaSonera’nın yüzde 37, Çukurova Grubu’nun yüzde 13,81, Altimo’nun ise yüzde 13,22 payı bulunuyor.

Çukurova: Asıl sorun onlar

Çukurova Grubu Turkcell’in genel kurul toplantılarının diğer ortaklar tarafından engellendiği iddia etti. Açıklamada şöyle denildi: “Çukurova Grubu, Turkcell Yönetim Kurulu’nda bağımsız üye sayısının arttırılması suretiyle SPK düzenlemesini destekler.

TeliaSonera ve Altimo, Turkcell yönetim kuruluna minimum sayıda üyenin katılması suretiyle toplanması ve minimum toplantı çoğunluğu ile kararlar alması konusunda ısrarcıdır. Bu yaklaşımları aralarındaki işbirliği anlaşmasına istinaden TeliaSonera ve Altimo’nun yönetim kurulu kararlarını kendi oylarının yeterli olacağı düzende almak istemelerindendir.

TeliaSonera: Çok üzgünüz!

TeliaSonera, genel kurulun yapılamamasından dolayı üzüntü duyduklarını ve yönetim kurulunda daha fazla bağımsız üye bulunması için elinden geleni yapacağını açıkladı. TeliaSonera Kıdemli Başkan Yardımcısı Cecilia Edström, “Turkcell’in yönetim kurulundaki 10 üyeden dördünün bağımsız olması şirketin kurumsal yönetimini destekleyecektir. Fakat bu durum yönetim kurulunda bloke hakkını yitirebilecek olan Çukurova tarafından reddedilmektedir” dedi.

Altimo: Çukurova süreci kilitledi

Altimo Başkan Yardımcısı Evgeny Dumalkin, SPK’nın kurumsal yönetişim önerilerini desteklediklerini ancak Çukurova’nın bu değişiklikleri engellediğini söyledi. Alfa’dan KAP’a yapılan açıklamada ise Çukurova’nın, yönetim kurulunu ve genel kurulu kilitleyerek küçük hissedarların menfaatlerine zarar verdiği belirtilerek, “Alfa, 2010 yılı kârının en az yüzde 75’ini, 2011 yılı kârının da tamamını dağıtmak üzere Çukurova’ya teklifte bulunmuştur. Çukurova her iki teklifi de reddetmiştir” denildi. 

İran, OPEC’i olağanüstü toplantıya çağırdı

Haziran 30th, 2012

İran Petrol Bakanlığı sitesinde yer alan habere göre, Petrol Bakanı Rüstem Kasımi, dünya piyasalarındaki petrol fiyatlarının keskin düşüşünün devam etmesi üzerine Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nü (OPEC) olağanüstü toplantıya davet ettiklerini söyledi.

OPEC’e üye ülkelerin son toplantıda petrolün varilinin 100 doların altına düşmesi durumunda gerekli önlemler almak için yeniden bir araya gelme kararı aldıklarını hatırlatan Kasımi, petrol üretim kotalarına uyulması gerektiğini kaydetti.

Kasımi, OPEC’e üye tüm ülkelerin petroldeki arz-talep dengesinin korunması konusunda anlaştıklarına dikkati çekti.

Üyelerden taahhütlerine uymalarını isteyen Kasımi, petrol fiyatlarının talebe göre yaz aylarında inişli çıkışlı bir seyir izlediğini de belirtti.

Kasımi, günlük 30 milyon varil petrol üretimi kotasına uyulmasının piyasalardaki fiyat dengesinin sağlanmasında etkili olacağını ifade etti.

Suriye ile ticaret bitme noktasına geldi

Haziran 30th, 2012

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,  Türkiye ile Suriye halkı arasında en ufak bir problem olmadığını belirterek, ”Suriye’deki rejimin kendi halkına baskı yapmasını ve şiddete başvurmasını tasvip etmediğimiz için şu an ilişkiler neredeyse donma noktasına gelmiş ekonomik anlamda ama ben inanıyorum ki, Suriyede halkın iradesi hakim olunca ilişkilerimiz çok daha güçlü bir şekilde gelişecek. Biz Suriye’nin gelişmesini istikrarını birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü çok önemsiyoruz” dedi.

Şimşek, Türk Arap Ekonomi Forumu’nda düzenlenen ”Ekonomik İşbirliği Oluşturma”  konulu panelin ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.

”Suriye’deki durumdan önce ekonomik ilişkileriniz nasıldı ve son durumdan nasıl etkilendi?” şeklindeki soruya Şimşek şöyle cevap verdi:

”Suriye ile ilişkiler son yıllarda çok hızlı gelişiyordu. Ancak son dönemdeki olaylar bütün ekonomik ilişkiler ve bütün yatırımları hatta insanların geçişini bile olumsuz yönde etkiledi. Suriye ile kriz öncesinde bir serbest ticaret anlaşmamız vardı. Geniş yelpazede ilişkilerimiz vardı.

Turizm ve çimento üzerine önemli çalışmalar vardı. İnanıyorum ki, Suriye halkının iradesi tam olarak güçlü bir şekilde yönetime yansıdıktan sonra Suriye çok daha güçlü bir şekilde bölgede konumlanacak. Türkiye ile Suriye halkı arasında en ufak bir problem yok. Suriye’deki rejimin kendi halkına baskı yapmasını ve şiddete başvurmasını tasvip etmediğimiz için şu an ilişkiler neredeyse donma noktasına gelmiş ekonomik anlamda.

Ama ben inanıyorum ki, Suriye’de halkın iradesi hakim olunca ilişkilerimiz çok daha güçlü bir şekilde gelişecek. Biz Suriye’nin gelişmesini istikrarını birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü çok önemsiyoruz. Bir koşu olarak Suriye’nin gelişmesine destek vereceğiz.”

”Suriye’deki çatışmalar yatırımcıları kaçırıyor”

Audi Bank Grup Üst Yöneticisi (CEO)’su Samir Hanna ise aynı soruya, ”Böylesi sıkıntılar yaşayan bir ülkede tabii ki her türlü ekonomik faaliyet en asgari düzeyde olacaktır. Şimdi Bugün Suriye’ye yatırım yapar mı kimse? Tabii ki yapmaz. Daha önce yatırım yapanlar bu yatırıma devam ederler mi? Etmeyebilirler. Projeler azalacaktır. Bank Audi olarak, Suriye’de bir bankada yüzde 50 hissemiz var. Ancak faaliyetler yüzde 70 oranında azaldı, faaliyetler uykuya geçti. Bu dönüşüm süreci sonuçlana kadar bu böyle devam edecek. Dolayısıyla bu çatışmalar yatırımcıları kaçırıyor. Mevcut yatırımları da sekteye uğratıyor ve yavaşlatıyor” diye cevap verdi.

Delta Petrol Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Habbab ”Nabuco ile ilgili son gelişmeler hakkında ne söyleyeceksiniz?” sorusuna şöyle cevap verdi:

”Nabucco çok yavaş işliyor. Neden? Çünkü yatırım ortamı değişti. Bir de tabis gaz kaynağının bulunması lazım. Projenin devam etmesi için gerekli gaz kaynağı henüz bulunmuş değil. Türkiye bu kadar büyüyen ve gelişen bir ülke olduğu için doğal gaz talebi çok fazla yükseliyor.

Dolayısıyla bulunan gazlar da daha çok Türkiye’ye gidecek. Irak gazı da Türkiye’ye gelecek diye düşünüyorum. Nabucco zaman içinde geliştirilebilecek bir proje. Ancak projenin hayata geçirilmesi için doğal kaynak yok. Ancak önümüzdeki 10 yıl içinde belki faaliyete geçecek.”

Düşürülen uçağa ‘İsrail yazılımı’ iddiasına cevap

Haziran 30th, 2012

 TBMM Genel Kurulu’nda, Bütçe Kanunlarında yer alan bazı hükümlerin ilgili kanunlara eklenmesine ilişkin kanun tasarısı kabul edilerek yasalaştı.

Kanunla, bütçe kanunlarında her yıl yer alan ve süreklilik arz eden hükümler, ilgili kanunlara taşındı.

Bu hükümler özetle şöyle:

-Bütçe düzeni, gelir ve gider cetvellerinin düzenlenmesi, yıl içinde yeni tertipler, gelir ve finansman kodları açılması, muhasebe ve kesin hesaba ilişkin kayıtların yapılmasına ilişkin hükümler.

-Yükseköğretim kurumlarının toplu halde öngörülen ödeneklerinin birimlere gönderilmesi ve harcama yetkilisinin belirlenmesine ilişkin hükümler.

-Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan sağlanacak bağış, hibe ve yardımların bütçeleştirilmesine ilişkin hükümler.

-Resmi taşıtların satın alma, mübadele ve hibe yoluyla edinimi, kullanımı ve bunların giderlerine ilişkin hükümler.

-Kadroların kullanımı, sözleşmeli personel ve işçi istihdamı ile bunlara ilişkin ödeneklerin kullanımı ve yurt dışı aylıklarının ödenmesini düzenleyen hükümler.

-Özelleştirme gelirlerinin bütçeye gelir kaydedilmesine imkan sağlayan hükümler.

Bu hükümlerin ilgili kanunlara aynen taşınmasıyla, TBMM’nin bütçe hakkının sağlıklı kullanılabilmesinin temini sağlanacak ve bütçe görüşme sürecinin etkinliği artırılacak. 2012 Yılı Bütçe Kanunu’nda 30 olan madde sayısı, 2013 Yılı Bütçe Kanunu’nda 15’e düşürülmüş olacak.

Yasayla, Özelleştirme Fonu’nun nakit fazlasının belirli bir kısmının genel bütçeye gelir kaydedilmesi ile Devlet Demir Yolları’na ait limanların özelleştirilmesinden elde edilecek gelirlerin bütçeye özel gelir ve özel ödenek kaydedilmesini öngören düzenlemeler yürürlükten kaldırılıyor. Elektrik Üretim Anonim Şirketi veya müessese, bağlı ortaklık, iştirak, işletme birimleri varlıklarının özelleştirilmesinden elde edilen gelirlerin genel bütçeye özel gelir ve özel ödenek kaydedilmesine ilişkin düzenlemeden de vazgeçiliyor.

-”Hayal ürünü”

Bu arada, tasarının görüşmeleri sırasında milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ürdün’e kaçırılan bir Suriye uçağının yazılımının düşürülen Türk uçağına yüklendiğine ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, ”Öyle bir şey kesinlikle doğru değildir. Bu güne kadar ilgili kurumlardan milletimize verilen bilgi doğrudur. Aksini ispat eden getirir söyler. Hayal ürünü” diye konuştu. 

Yılmaz, astsubayların mali durumlarının iyileştirilmesi için bir çalışma yaptıklarını vurgulayarak, ”İnşallah tamamlandığı zaman onu da göreceğiz” dedi. 

Bakan Yılmaz ayrıca, bir soru üzerine, YAŞ kararıyla ordudan atılanların geri dönmelerini sağlayan kanun hükmünün sadece irtica suçlamasıyla atılanlar için değil, bu durumdaki bütün personel için geçerli olduğunu söyledi.

Erdoğan: Türkiye asla tribünlerde kalamaz

Haziran 30th, 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Atatürk Üniversitesi, Doğu’nun en büyük üniversitelerinden biri olarak, içinde hikmet, nur, aydınlanma olan bilgi gerçeğinin somut bir abidesidir” dedi.

Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Başbakan Erdoğan’a, uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora unvanı verdi. Bu amaçla düzenlenen törene katılan Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada, tevdi edilen fahri doktora unvanından dolayı çok büyük bir gurur ve heyecan duyduğumu ifade etti.

Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’a, üniversite senatosuna ve tüm çalışanlara teşekkür eden Erdoğan, Atatürk Üniversitesi’nin sadece Erzurum ve Türkiye’nin değil, tüm Doğunun en önemli ve en görkemli üniversitelerinden biri olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

”Latinlerin, daha geniş manada Batılıların sıkça kullandığı bir deyim vardır; ‘ışık, doğudan yükselir’… Elbette burada ışıktan kasıt güneş değil. Belli ki Batılılar, Doğu’da üretilen ve dünyayı sarmalayan, bilginin yanında hikmeti, aydınlanmayı, nuru içeren ilimi kastediyorlar. Açıkçası, Atatürk Üniversitesi, Doğu’nun en büyük üniversitelerinden biri olarak, içinde hikmet, nur, aydınlanma olan bilgi gerçeğinin somut bir abidesidir.

Ben, Atatürk Üniversitesi’nin omuzlarında çok büyük bir ağırlık, büyük bir mesuliyet olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin en eski üniversitelerinden biri, Doğu’nun bir üniversitesi, Erzurum gibi büyük bir ilim şehrinin eğitim yuvası olarak, Atatürk Üniversitesi üzerinde büyük bir misyonu taşıyor. Bu üniversite, ışığın Doğu’dan yükseldiğini tüm dünyaya ispat etmek gibi bir mükellefiyetin içindedir. Bu üniversite, Doğu’nun, hikmetle, bilginin ışığıyla, aşkla yoğrulmuş eğitim kültürünü gelecek nesillere, yarının dünyasına taşımakla sorumludur.

Aynı zamanda bu üniversite, gerek Türkiye’de gerek Doğumuzdaki ülkelerde, her üniversite için örnek olmak, model olmak zorundadır. Türkiye’de, üniversitelerle birlikte başlayan yeni süreçte, Atatürk Üniversitesi’nin üzerindeki bu tarihi sorumluluğu ve misyonu hakkıyla yerine getireceğine inanıyorum.”

-”Atatürk Üniversitesi’ni desteklemeye devam edeceğiz”-

Son 9,5 yılda kurulan 92 yeni üniversiteyle Türkiye’de toplam üniversite sayısının 168’e ulaştığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, Hükümet olarak tüm üniversiteleri en güçlü şekilde desteklerken, Atatürk Üniversitesi gibi, konumu, tarihi misyonu, potansiyeli güçlü olan üniversiteleri de daha farklı şekilde desteklemeye devam edeceklerini vurguladı.

AK Parti hükümeti döneminde Atatürk Üniversitesi’ne çok büyük yatırımlar yaptıklarını ve önemli birimler kazandırdıklarını dile getiren Erdoğan, hükümetleri döneminde Atatürk Üniversitesi bünyesinde 1 enstitü, 8 fakülte, 1 yüksekokul, 4 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuvarı ve 11 araştırma ve uygulama merkezinin hizmete girdiğini kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir” dedi.

Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Başbakan Erdoğan’a fahri doktora unvanı verdi. Bu amaçla düzenlenen törende bir konuşma yapan Erdoğan, Atatürk Üniversitesi bünyesinde Atateknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi’ni kurduklarını söyledi.

Atatürk Üniversitesi bünyesinde dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ikinci büyük Uzay Gözlem Merkezi’ni kuracaklarını açıklayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

”Atatürk Üniversitesi’nin Almanya’da Avrupa kampüsünü kuruyoruz. Bununla ilgili gerekli antlaşmaları yaptık. Berlin bölgesinde Nöbranburg kentinde, 86 bin metrekare arazi üzerinde 80 bin metrekare kapalı alana sahip bir kampüs inşa ediyoruz. Bu kampüs, Almanya ve Avrupa’daki Türk nüfusuna hitap edecek ve Türk Dili ve Edebiyatı ile İlahiyat bölümlerinden oluşacak.

Üniversite bünyesinde, ülkemizin doğusunda bir ilk olacak şekilde, 700 dönümlük arazi üzerinde, ‘Engellilerin Eğitimine yönelik Bilim, Müze, Tabiat Parkı’ projemizin çalışmalarına başladık. Yine üniversitemiz bünyesinde yarı olimpik spor kompleksinin de yapımı devam ediyor, bunu da en kısa zamanda tamamlayıp öğrencilerimizin hizmetine sunacağız.

Biliyorsunuz Erzurum’a 2010 yılında ikinci bir üniversite kazandırdık ve Erzurum Teknik Üniversitesi’ni kurduk. Bu üniversitemizin bünyesinde 6 fakülte, 3 enstitü ve 1 yüksekokul hizmete girdi. Bu ikinci üniversitenin, Atatürk Üniversitesi’nin üzerindeki yükü önemli ölçüde alacağına, Erzurum’da eğitim kalitesini daha yükseğe çıkaracağına inanıyoruz.”

-”Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz”-

Üniversite öğrencilerini desteklemek için de Erzurum’da büyük yatırımlar yaptıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, bu konuda yapılan çalışmalardan örnekler verdi.

Burs ve kredi noktasında öğrenciler için çok önemli adımlar attıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

”Eğitime yaptığımız çok büyük yatırımlarla, eğitimin altyapısına olduğu kadar, kalitesine yönelik reformlarla, Türkiye’de eğitim anlayışını artık kökten değiştiriyor, küresel rekabette iddia sahibi olacak bir eğitim sistemini Türkiye’ye kazandırıyoruz.

Üniversitelerin fonksiyonu, takdir edersiniz ki sadece eğitim vermekten ibaret değildir. Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu. Olsa olsa öğretim vardı. Eğitime yeni yeni geçen bir Türkiye var. Şimdi eğitim ve öğretimi iç içe birlikte yürütür hale geliyoruz. Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz. 

Üniversiteler, şehirlere, içinde bulundukları bölgelere, ülkelere, halklara yol gösteren, geniş ufuklar açan, sorular sorduran kurumlardır. Hele ki Erzurum gibi kadim bir şehirde, Erzurum gibi coğrafi olarak çok önemli bir kavşakta bulunan bir şehirde, üniversiteler için çok daha fazla fırsat ve imkan olduğunu düşünüyorum.”

-”Türkiye’yi dış siyasette idare-i maslahatçı bir ülke konumundaydı”-

Türkiye’nin Kafkaslar’a, Türk dünyasına ve Ortadoğu’ya açılan kapısı olan Erzurum’da, üniversitelerin, başta dış politika ve ekonomi olmak üzere her alanda etkin bir rol ve etkin bir rehberlik vazifesi yüklenmeleri gerektiğini vurgulayan Erdoğan, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin kuruluş hikayesinin çok çarpıcı olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

”Gazi Mustafa Kemal, 1937 yılında, Doğu’da büyük bir üniversite kurulmasının gerekli olduğunu ifade ediyor ve bununla ilgili talimatları veriyor. Ancak Gazi’nin 1 yıl sonra vefatıyla Doğu’ya üniversite kurulması da erteleniyor, unutuluyor ya da unutturuluyor. 1951 yılında, Merhum Menderes döneminde Gazi’nin bu talimatı hatırlanıyor ve Erzurum’da bir üniversite kurulması çalışmaları başlıyor.

Bu kısa tarihçe, aslında bize Türkiye’nin idaresi hakkında çok önemli ipucları veriyor. Türkiye, 1950 yılına kadar, içe dönük, dışa kapalı bir toplum görüntüsü verdi. 1950-1960 yılları arasında, Menderes döneminde bu içe kapanık yapı kırılırken, 1960 darbesiyle birlikte Türkiye yeniden içine kapandı.

Bu kısır döngü 1980’lere, Özal dönemine kadar devam etti. İçe kapanık Türkiye’de, iç siyaset ile dış siyaseti ayrıştıran, dış siyasette sorun yaşamamayı esas alan bir anlayış vardı. Sorundan uzak durma kaygısı, Türkiye’yi dış siyasette idare-i maslahatçı bir ülke konumuna sürüklemişti. Türk dış politikası statik yani durağan bir vizyona sahipti.”

-”Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız”-

Tarih, kültür, medeniyet birikimini, komşuları, kardeş ve akraba toplulukları yok sayan bir dış politikanın Türkiye siyasetine egemen olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şu anda kimilerinin çıkıp Türkiye’nin mevcut dış politikasını eleştirdiğini dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:

”Bu eleştiriler son derece manidardır. Zira bu eleştiriler, işte o 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. ‘Aman sorun çıkmasın’ diyerek, Türkiye’de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır. ‘Aman risk almayalım, aman hiç kimseyi ürkütmeyelim’ diyerek, Türkiye’nin dış politikada on yılları çarçur edilmiştir.

Ekonomi bir risktir, siyaset bir risktir. Aslında hayat bir risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun riskleri olabilir, bunun geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Ancak, ‘sorun çıkacak’ diyerek, Türkiye pısırık bir politikayı, geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir.

Bugün Türkiye, statik dış politikadan dinamik dış politikaya geçmiştir. Türkiye’nin dünya ile arasındaki perde kalkmıştır, ufku genişlemiştir.”

-Yeni Türkiye-

Türkiye’nin, tarihsel, kültürel coğrafyasıyla ve bu coğrafyanın halklarıyla yeni ve samimi ilişkiler kurduğunu ve bunun da olumlu sonuçlarını aldığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin, iç ve dış siyasetin birlikteliğini ve ekonomi ile dış politikanın kenetlenmişliğini bu dönemde keşfettiğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

”Türkiye, sadece dış politika anlayışını değiştirmekle kalmamış, dış politikasıyla bölgesine ve dünyaya model olmuştur, ilham kaynağı olmuştur. Bu anlayışla da zulümlere itiraz eden, hakkı savunan, zalimin karşısında duran, özgürlükleri sonuna kadar ve samimi şekilde savunan yeni bir Türkiye inşa edilmiştir.

Elbette bu yeni Türkiye’yi, bu yeni politikayı, eskiye takılıp kalmış olanların anlama imkanı yoktur. Bugün, ‘Akdeniz’de yardım gemisinin ne işi vardı’ diye soranlar, vurulan uçağımıza, ‘orada ne işi vardı’ diye soranlar, sıfır sorunu pısırıklık, vurdum duymazlık, acziyet olarak anlayanlar, ne yazık ki 1940’ların dış politikasına takılıp kalmış olanlardır.

Kuşkusuz, Türkiye’nin yeni dış politikasını destekleyecek, bu dış politikada yeni rotalar keşfedecek, bu rotaları aydınlatacak ve Türkiye’ye rehberlik edecek önemli aktörlerden biri de üniversitelerdir. İşte, Erzurum gibi önemli bir şehirde kurulmuş Atatürk Üniversitesi’nin, her alanda olduğu gibi dış politika alanında da siyasete ve topluma rehberlik etmesi bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.”

Şehit yakınları ve gaziler için yeni paket

Haziran 30th, 2012

Şehit Yakınları, Gaziler ve Terör Mağdurlarına Tanınan Hakların Düzenlenmesiyle İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na göre, şehitlik, gazilik, malullüğün kapsamı genişletiliyor. Tasarıyla şehit yakınları ile gazilere daha geniş imkanlar sunuluyor.

Tasarının gerekçesinde, şehit yakınları, malul ve gaziler ile aileleri ve terör mağduru sivillere sağlanan mali ve sosyal hakların, çeşitli mevzuatlarda düzenlendiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

”12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen halkoylaması ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesinin ikinci fıkrasına ‘Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz’ cümlesi eklenmiştir. Ayrıca Anayasa’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında ise devletin harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri koruyacağı ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlayacağı hükme bağlanmıştır.

Şehit yakınları, gaziler ve terör mağdurlarının sorunları ve beklentileri ile ilgili talepler, kendileri ve sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli platformlarda dile getirilmiştir. Anayasa’nın 10. maddesindeki değişiklikle birlikte bu talepler daha da artmış, kamuoyunda bu alanda yeni düzenlemeler yapılması ve sağlanan hakların iyileştirilmesi konusunda beklentiler oluşmuştur. Bu çerçevede söz konusu talep ve beklentileri karşılamaya yönelik olarak bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.”

Terör eylemleri sebebiyle malul olan sivil vatandaşlar ile hayatını kaybedenlerin yakınlarına aylık bağlanacak.

TBMM Başkanlığı’na sunulan Şehit Yakınları, Gaziler ve Terör Mağdurlarına Tanınan Hakların Düzenlenmesi ile İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına göre, geçici köy korucularından görevlerinden dolayı sakatlananların kendileri, hayatını kaybedenlerin ise dul ve yetimlerine ilgili kanuna göre malullük ya da dul, yetim aylığı bağlanmış olması durumunda ayrıca aylık bağlanmayacak. 

Tasarı ile kapsama girip hak kazanan geçici köy korucularına aylık bağlanması da amaçlanıyor. Ancak geçmiş süreler için herhangi bir ödeme yapılmayacak. 

Her derecede polis okulları, askeri okullar ve Milli İstihbarat Teşkilatı hesabına açılan okullarda okumaya hak kazanıp geçici kaydı yapılar veya yaşları 18’in altındaki öğrencilerin terör etkisi ve sebebiyle yaşamını kaybetmesi veya malul olmaları durumunda, aylığa hak kazanabilmeleri ve diğer haklardan yararlanabilmeleri ön görülüyor. 

Harp malulü, görevlerin ifası sırasında, (nöbet, atış, tatbikat, manevra ve benzeri görev ve hizmetler) şehit olan veya vazife malullüğü aylığı almakta iken hayatını kaybeden erbaş ve erlerin ana ve babalarında malullük ve muhtaçlık şartı aranmayacak. Hayatını kaybeden erbaş ve erler ile yedek subay okulu öğrencilerinin ana ve babasına bağlanan aylığın toplamı, 16 yaşından büyük işiler için tespit edilen 30 günlük asgari ücretin net tutarından az olamayacak.

Tasarıda, milli istihbarat hizmetleri sınıfındakiler ile sözleşmeli subay, sözleşmeli astsubay ve sözleşmeli uzman çavuşların ilgili kanununda yer almaması ve sivil vatandaşlar ile köy korucularının sanal intibaklarının nasıl yapılacağına ilişkin hüküm bulunmaması nedeniyle, bu kişilerin mağduriyetinin söz konusu olduğu vurgulanarak, belirtilen kişilerin kapsama alınmak suretiyle sanal intibaktan yararlanmaları hedefleniyor. 

Başkasının yardım ve desteği olmadan yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak derecede malul olan gazilere sağlanan bakım desteğinden, köy korucuları ile sivil vatandaşlar da yararlanacak. Ödenmekte olan bakım desteği asgari ücretin net tutarının iki katına yükseltilecek. 

Tasarının, hak ve muafiyetlere ilişkin maddesinin yürürlük tarihinden önce bağlanmış olan aylıklar sebebiyle açılmış olan dava ve icrai takibatlardan vazgeçilecek. Yine bu maddenin yürürlük tarihinden önceki dönem için ilgililere çıkarılmış olan borçlar, 5 yıla kadar taksitlendirilecek. Aylık taksit tutarının kişinin gelirinin dörtte birini aşması halinde taksit süresi uzatılacak, faizler Sosyal Güvenlik Kurumu’nca terkin edilecek.

Trafik uygulamaları ile yol güvenliğinin sağlanması, tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde yer alan görevliler de nakdi tazminat ve aylık bağlanmasına ilişkin kanun kapsamına alındı. 

-Eşler, analar, babalar, çocuklar…-

Malul olanların kendileri, hayatını kaybedenlerin ve malul olanların eşleri, ana ve babaları ile bakmakla yükümlü olunan çocuklarının ücretsiz seyahat edebilmesi ve seyahat hakkının kullanılmasına ilişkin olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yönetmelik çıkarılacak. 

Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki olaylar sebebiyle hayatını kaybeden er ve erbaşlar ile geçici köy korucularının yakınları, malul olanların kendileri de konut kredisinden yararlanabilecek.

Her derecede polis okulları ve askeri okullarda okumaya hak kazanıp geçici kaydı yapılan veya yaşları 18’in altındaki öğrenciler, terör etkisi ve sebebiyle yaşamını kaybetmesi veya malul olmaları durumunda, aylığa hak kazanabilecek ve diğer haklardan yararlanabilecek. 

Terörle mücadele sırasında hizmetlerinden yararlanılması için kendilerine görev verilmiş siviller, bu görevlerinden ötürü veya kendiliklerinden terörle mücadeleye katkısı olması nedeniyle bu eylemlerinden ötürü hayatını kaybetmiş veya malul olmuş siviller, Terörle Mücadele Kanunu’nda verilmiş hak ve muafiyetlerden yararlanacak.

Kamu görevlileri ile kapsama giren diğer kişilerden terör olaylarını önlemek amacıyla her türlü patlayıcı maddeye bağlı olarak meydana gelen olaylar sonucunda ya da her ne şekilde olursa olsun terör olaylarının önlenmesi, takibi veya etkisiz hale getirilmesi amacıyla ifa edilen görevler sırasında veya bu görevlere gidiş dönüşler esnasında meydana gelen kazalar sonucunda yaralanan, sakatlanan, hastalanan veya hayatını kaybedenler de durumlarına uygun hükümlerden faydalanacak.

Genel, katma ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlarla mahalli idareler ve sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan her nevi teşebbüs veya bağlı ortaklıklar, Devlet Memurları Kanunu’na tabi memur kadroları ile sözleşmeli personel ve sürekli işçi kadrolarının yüzde 2’sini şehit yakınlarının istihdamı için ayıracak.

Kamu kurumları; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile geçici köy korucularından veya ilgili kanun maddesinin kapsamındakilerden şehit olanların eş ve çocuklarından birisi ile kardeşlerinden birisinin, malul olup da çalışabilir olanların kendilerinin, çalışamayacak durumda olanların ise eş veya çocuklarından birisinin, eşi ve çocukları yoksa kardeşlerinden birisinin, istihdamı için ayırmak ve işe almak veya atamak zorunda olacak. 

Daha önce her ne şekilde olursa olsun devam eden yargı süreçleri ve icrai takibatlardan feragat edenler, ilgili kuruma başvurmaları durumunda bu kanunun yayımı tarihini takip eden ay başından itibaren durumlarına uygun haklardan yararlandırılacak. Davalardan feragat edilmesi halinde mahkemelerce ilgili kurum lehine hükmedilecek vekalet ücretleri ilgili kurum tarafından tahsil edilmeyecek. 

Geriye dönük herhangi bir aylık, aylık farkı, tazminat, tazminat farkı ile ikramiye ve ikramiye farkı ödenmeyecek ve geriye dönük hak talep edilemeyecek. 

Kanun kapsamına girenlerden şehit olanların hak sahibi yakınları da tasarı ile getirilen haklardan yararlanacak. 

-Erbaş ve erler de yararlanacak-

Kamu işyerlerinde yüzde 2 eski hükümlü işçi çalıştırma yükümlülüğünden, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yaralanmış, fakat maaşa hak kazanamayacak derecede malul olan erbaş ve erler de yararlanacak. 

Terör eylemleri sebebiyle malul olan sivil vatandaşların kendileri ile hayatını kaybedenlerin yakınlarına, SGK tarafından aylık bağlanacak. Bu kişilere, 16 yaşından büyükler için tespit edilen 30 günlük asgari ücretin net tutarın yüzde 60’ı, yüzde 80’i ve tamamı oranında, malullük durumlarına göre aylık bağlanacak. 

Bu düzenlemeyle aylığa hak kazananların, diğer mevzuata göre de aylığa hak kazanması halinde, tercih ettikleri aylıkları SGK’ca ödenecek, diğer aylıkları kesilecek. Ancak, iki yönden aylığa hak kazananlara fazla aylıkları ödenecek. Tercih ettikleri aylıklarını alanlar bu isteklerinden dönebilecek. Terör suçlarından dolayı hüküm giyenlere aylık bağlanmayacak.

Terör eylemleri sebebiyle malul olan sivil vatandaşların kendileri ile hayatını kaybedenlerin yakınları, düzenlemenin yayımını takip eden aybaşından itibaren ilgili kanunda belirtilen usul ve esaslara göre aylığa hak kazanacak. Ancak düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler için ödeme yapılmayacak.

Terörle Mücadele Kanunu kapsamında vazife malulü olduğuna karar verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam edenlere, görevden ayrılmalarına ve başkaca bir müracaata gerek kalmaksızın sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanacak. Bu kişiler hakkında uzun vadeli sigorta kollarının uygulanmasına devam edilecek.

Tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri dışındaki iç güvenlik veya istihbarat hizmetlerinde görevlendirilen kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan uçucu ve dalgıçlara, hayatlarını kaybetmeleri veya malul olmaları durumunda harp malullüğü hükümlerinden yararlanma imkanı getiriliyor.

-Sağlık ve tedavi hizmetinden yararlandırılacak-

Terörle mücadele sırasında yaralanan kamu kurum ve kuruluşlarında sosyal güvenceli çalışanlar ile siviller, malullükleri kesinleşinceye kadar her türlü sağlık ve tedavi hizmetinden herhangi bir katkı ve katılım payı alınmaksızın yararlandırılacak.

Terörle mücadele sırasında olmasa da görevleri başında meydana gelen çeşitli olaylarda yaralanan ve bakıma muhtaç durumda olan vazife veya harp malulleri ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki olaylar nedeniyle malul olan köy korucuları da kapsam içine alınacak. İhtiyaç duyduğu her türlü ortez/protez ve diğer iyileştirici ve rehabilite edici araç gereçlerin bedelleri SGK’ca karşılanacak.

Vazife malullüğü aylığı bağlananlardan, malullüklerinin sürekli olduğuna karar verilen iştirakçiler, belirtilen yaş hadlerini doldurduğu tarihe kadar yeniden muayene edilmelerini isteyebilecek. Uçuş veya dalış hizmetleri sırasında malul olanlara ilgili kanunlardaki yardımlar yapılacak.

Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, vazife malulü olup sınıf veya görev değiştirenlerden sigortalı olarak çalışmaya devam edenler ile aynı kapsamda çalışmaya devam eden er ve erbaşlara, görevlerinden ayrılmalarına gerek kalmaksızın, emekliye sevk onayına istinaden aylık bağlanacak. 

Bu kişilere ve bu düzenlemenin yürürlük tarihinden önce sınıf veya görev değiştirerek sigortalı olarak çalışmaya devam edenlerden vazife malullüğü aylığı alanlardan emeklilik ikramiyesi tutarları ödenmeyenlere (er ve erbaşlar hariç), emeklilik ikramiye tutarları ödenecek. Bunlara geçmişe yönelik herhangi bir ödeme yapılmayacak.

Maluliyetleri sürekli olan erbaş ve erler ile köy korucuları, sağlık durumlarında meydana gelmesi muhtemel değişiklikler nedeniyle maluliyet derecelerinin yeniden tetkik edilmesini isteyebilecek.

Terörle mücadele esnasında yaralanan ve tedavisi devam eden personele bir yıl süreyle ödenen özel harekat ve operasyon tazminatı, 12 ay yerine 24 ay olarak ödenecek.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bünyesinde Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı kurularak, şehit yakınları ve gazilere yönelik ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmaların koordine edilebilmesi, belirlenen politika ve stratejilerin uygulanması, izlenmesi, değerlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşlar, gönüllü kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerce şehit yakınları ve gazilere yönelik yürütülen faaliyetlerin ilke, usul ve standartların belirlenmesi amacıyla Başkanlıkça kullanılmak üzere 6 şube müdürü kadrosu ihdas edilecek.

Gül’den Türk Ticaret Kanunu’na onay

Haziran 30th, 2012

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül, 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu”, 6332 sayılı “Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu”, 6333 sayılı “Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”, 6334 sayılı “Eşya Ticaretindeki İşlemlerin Basitleştirilmesine İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”, 6335 sayılı “Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve 6336 sayılı “Harp Akademileri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u, onayladı.
Kanunlar yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi.

(ANKA)

 

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a şamaroğlanı cevabı

Haziran 30th, 2012

Kılıçdaroğlu, Balıkesir’in Burhaniye ilçe belediyesi tarafından KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş anısına düzenlenen, ”23. Burhaniye-Ören Turizm Kültür ve Sanat Festivali”nin açılışına katıldı.

Belediye Başkanı Fikret Akova’nın Atatürk anıtına çelenk sunmasının ardından Kılıçdaroğlu, Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş, Akova ve vatandaşlarla, Cumhuriyet Meydanı’ndan Burhaniye Belediyesi’nin yeni hizmet binasına kadar yürüdü.

Kılıçdaroğlu, binanın açılışında, festivalin merhum Rauf Denktaş anısına düzenlendiğini belirterek, kendisiyle yıllar önce tanıştığını söyledi.

Denktaş’ın, uzun yıllar mücadele verdiğini, bir ideal insanı, bir dava ve devlet adamı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, merhum cumhurbaşkanının inandığı şeylerden ödün vermediğini vurguladı.

Rauf Denktaş’ın ağır bedeller ödediğini ancak bu bedelleri ödemekten çekinmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

”Eğitimini yaptı, hukuk adamı, dava adamı oldu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin bütün gereklerini yerine getirmeye çalıştı. Mücadele etti, rahmetli Ecevit’le omuz omuza verdi 1974’te bağımsız Kıbrıs’ı kurdu. O, bir dava adamıydı. Cenaze törenine de katıldım. O Sadece KKTC değil, Türkiye’deki olumsuzluklar konusunda da görüş bildiriyordu. Görüş bildirmek en çok onun hakkıydı. Eleştirmek de onun hakkıydı. Çünkü o dava adamıydı. Biz kendi bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü, birileri bize altın tepside verdi diye kazanmadık. Ağrı bedeller ödedik. İlk ağır bedeli Çanakkale’de, sonra ulusal Kurtuluş Savaşı’nda ve daha sonra Kıbrıs’ta ödedik. Ödün vermedik, bağımsız Türkiye’yi sonuna kadar mücadele ederek kazandık.”

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yedi düvele karşı savaş açtığını, özgür, bağımsız, çağdaş, onurlu Türkiye’yi kurabilmek için mücadele verdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ”Hiçbir zaman bir liderin önünde diz çökmedi. Kimseden lütuf beklemedi. ‘Aç kalırım ama onurumu korurum’ dedi” ifadesini kullandı.

-”Savaş bizim neyimize”-

Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün düşmanının bile saygı duyduğu büyük lider olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

”Şimdi geldiğimiz noktaya bakın. Bütün komşularımızla barış içinde yaşamamız lazım. Savaş bizim neyimize. Niye savaş tamtamlarını çalıyoruz? Barış ve huzur içinde yaşamak varken, birbirimizi kucaklamak varken. Mustafa Kemal, yedi düvele karşı savaştı ama savaşı bitirdikten sonra  ‘savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir’ demiştir. Hiçbir zaman savaştan yana politika izlememiştir. Kendi ülkesine gelen düşmanlardan kurtulmak istemiştir. Bir başka ülkenin toprağını işgal etmek gibi düşüncesi olmamıştır. Yedi düvele karşı savaştıktan sonra, ‘ben yurdumda da dünyada da barış istiyorum’ demiştir. ‘Yurtta barış dünyada da barış’ O’nun temel ilkesi olmuştur.”

Şimdi gelinen noktanın farklı olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, ”Eğer, başka ülkenin veya ülkelerin veya egemen güçlerin Ortadoğu’daki taşeronluğunu üstlenirseniz Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine ters düşmüş olursunuz. Hiç kimse ama hiç kimseye hakaret etmeyiz, savaş tamtamları çalarak hiç kimsenin üzerine yürümeyiz. Kendi coğrafyamızın onurlu, büyük devleti olarak herkesi kucaklamaya çalışırız” dedi.

Kılıçdaroğlu, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Türk cumhuriyetlerini içine alan çemberde çok sayıda etnik kimlikte ulus bulunduğuna değinerek, bu çemberde farklı inançlarda, düşüncede insanların yaşadığını söyledi.

Bu çember içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin, ağırlığı Müslüman olan, onurlu duruşuyla her zaman saygı duyulan bir cumhuriyet olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ”Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden Mustafa Kemal’in felsefesidir. Onun laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkesidir. Bu ilkelerden ödün vermeden yolumuza devam edeceğiz. Bizi biz yapan, onurlu devlet kılan yapı budur, Mustafa Kemal’in felsefesidir. Biz ülkemizi seviyoruz, insanımızı seviyoruz” diye konuştu.

-Terör sorunu-

Kemal Kılıçdaroğlu, son zamanlarda, son 30 yılda, Türkiye’yi sorunla karşı karşıya getiren ülkeler bulunduğunu dile getirerek, ülkede ”Terör” denilen bir belanın yaşandığını söyledi.

”Bunu da aşmak zorundayız” diyen Kılıçdaroğlu, ”Bunu aşmanın yolu siyaset kurumunun görev yapmasıdır. Bunu aşmanın yolu, siyasetçilerin bir araya gelmesidir. Bunu aşmanın yolu aldığımız oyun hakkını vererek, bu sorunu çözmek için masaya gelip, düşüncelerimizi özgürce tartışmaktır. Eğer siz bu sorunu birileri çözsün diye ihale ederseniz, Türkiye’nin emin olun dostu yoktur” ifadesini kullandı.

Dış politikanın, ülkelerin ortak çıkarları üzerinde yükseldiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, ”Çıkarları, başka ülkelerin çıkarlarına endekslerseniz her zaman kaybederseniz. Türkiye, Mustafa Kemal’in cumhuriyeti, onun getirdiği onurlu Türkiye Cumhuriyeti, bu ilkeden hiç sapmamıştır, bundan sonra da sapmamalıdır. Temel hedefimiz onurlu, dik duran, bölgesinde güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti’dir” dedi.

Kılıçdaroğlu, kentli olmanın hayatı, dünyayı sorgulamak olduğuna değinerek, kentliliğin özgürce dolaşabilmek, düşündüğünü özgürce dile getirebilmek anlamına geldiğini ifade etti.

Kentte yaşayıp, düşünülenler özgürce dile getirilemiyorsa, bir sorun olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

”Kentli olup, kentte yaşayıp, çocuğunu üniversiteye gönderen bir anneyi düşünün. Kentli olmak, eğer o annenin çocuğu, parasız eğitim istedi diye, bir pankart açtı diye 11 yıl hapse mahkum ediliyorsa, o annenin dramını kentli olarak bilmemiz ve yaşamamız demektir. Kentli olmak hesap vermek demektir. Gerçek adaletin önünde hesap vermek demektir. Eğer siz YÖK denen kurumun başkanlığını yapmışsanız, bütün üniversitelere hizmet etmişseniz, gün gelip devran dönüp birileri sizden bilgi istemek, size hesap sormak istiyorsa, siz yurt dışında tatilde iseniz, ‘evet, ben aranıyorum, ülkemde aranıyorum, benden hesap soracaklarmış, ülkeme gideceğim ve hesabımı vereceğim’ diyorsanız ve geliyorsanız ülkenize, yargıcın önüne geçiyorsanız, yargıç, ‘yurt dışından geldi ama kaçabilir, onun tutuklanması gerekir’ diye karar veriyorsa, o karara kentli olarak ortak tepki vermemiz gerekir.”

”Kimin şamar oğlanı olup olmadığını da milletimiz takdir edecektir” 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ”Kimin şamar oğlanı olup olmadığını da milletimiz takdir edecektir” dedi. 

Kılıçdaroğlu, açılışını gerçekleştirdiği Burhaniye Belediyesi’nin hizmet binasını gezdi. Belediye Başkanı Fikret Akova’ın makamında bina hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir basın mensubunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Pazar günü Başbakanlık’ta yaptıkları görüşmeyle ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

”Başbakanlık’tan gelen yazıda bize bilgi verileceği söylendi. Herhangi bir şekilde görüşümüz sorulmadı. Görüşümüz sorulmadığı ve bilgi verildiği için biz de bilgi edindik. Edindiğimiz bilgilerin gazetelerde yer alan bilgilerden farklı olmadığını da açıkladık. Şamar oğlanı olayına gelince, ben Türkiye’de her yurttaşın bildiği bir gerçeği dile getirdim. Fazla bir yorum yapmaya gerek yok. Kimin şamar oğlanı olup olmadığını da milletimiz takdir edecektir.” 

Kılıçdaroğlu, ”Leyla Zana ve Başbakan görüşmesi”ne ilişkin soruyu ise yanıtsız bıraktı. 

Kılıçdaroğlu daha sonra uçakla Ankara’ya gitti.

Bakan Eroğlu Suriye’yi uyardı

Haziran 30th, 2012

Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu, çeşitli incelemelerde bulunmak üzere akşam saatlerinde Nevşehir’e geldi. Nevşehir girişinde Vali Vekili Mustafa Kemal Keskin ve Belediye Başkanı Hasan Ünver tarafından karşılanan Bakan Eroğlu, programları kapsamında ilk olarak Vali Vekili Mustafa Kemal Keskin’i ziyaret etti. Paşa Konağı’ndaki ziyaret öncesinde polis mangasını selamlayan Bakan Eroğlu, daha sonra Vali Vekili Mustafa Kemal Keskin’den brifing aldı.

Burada gazetecilere bakanlığının Nevşehir’de gerçekleştirdiği yatırımlar hakkında bilgi veren Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Suriye’nin Türkiye sınırında yaşanan askeri hareketlilik ve Suriye’de yaşanan olaylar ile ilgili bir soruyu cevaplayan Bakan Eroğlu, şöyle konuştu: “Suriye’de gerçekten zalim bir yönetim var. Orada kendi halkını katlediyor, acımasızca bütün şehirleri bombalıyor. Biz bundan büyük üzüntü duyuyoruz. Daha önce başbakanımız Esad’a defalarca tavsiyelerde bulundu ve demokratikleşmeye geçmesi çağrısı yaptı. Fakat onun anlayacağı yok, babasının izinden gitmeye devam etti. Üstelik bizim uçağımızı hiç bir ikazda bulunmadan düşürmek durumunda kaldı ve bu bizim sabrımızı taşırdı. Bu konuda Türkiye üzerine düşen her şeyi yapacaktır. Bizim sabrımızı taşırmasınlar. Bizler de gerekli tedbirleri alıyoruz”
Bakan Eroğlu, hükümetin Suriye politikasına muhalefet partilerinin yaklaşımı konusunda ise, “Suriye konusunda MHP Genel Başkanı Bahçeli tam destek vereceğini söyledi ama tabi Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir gün söylediği öbür güne uymadığı için o konuda bir şey diyemeyeceğim” diye konuştu.

Ziyaret sonunda Vali Vekili Mustafa Kemal Keskin tarafından Bakan Eroğlu’na Avanos ilçesinde yapılan çini bir amfora hediye edildi. Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu daha sonra Nevşehir Belediye Başkanlığı ve AK Parti İl Başkanlığını ziyaret etti.