Sünnet yasağına tepkiler çığı gibi

Haziran 30th, 2012

Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan temsilcilerinden sonra Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth ile Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de mahkemeye sert eleştirilerde bulundu. Bild gazetesine konuşan Westerwelle, “Karar uluslararası boyutta şaşkınlığa neden oldu. Almanya, farklı fikirlere açık, toleranslı bir ülke olduğunu, din özgürlüğünün güvence altında bulunduğunu ve sünnet gibi dini geleneklerin korunduğunu dünyaya göstermeli.” dedi. Claudia Roth da mahkemenin ‘gerçeklere yabancı’ kaldığına dikkat çekti: “Bu karar, uzun geçmişi olan bir kültürü yok sayıyor, Yahudi ve Müslüman hayatını sınırlıyor, dışlıyor.”

Köln Eyalet Mahkemesi’nin sünneti “yaralama suçu” kapsamına sokan kararı, Köln Savcılığı’nın temyize gitmemesi üzerine geçerlilik kazandı. Köln Savcılığı’nın bir sözcüsü, başarılı olacağına inanmadıkları için temyiz davasından vazgeçtiklerini açıkladı. Böylece sünneti “yaralama suçu” olarak gören mahkeme kararı onaylanmış oldu. Köln Eyalet Mahkemesi, sünnet ettiği bir çocuğun daha sonra kanama geçirmesi sebebiyle hakkında dava açılan bir doktoru serbest bırakmış, ancak gerekçeli kararında “doktorun suç işlediğini bilmediği”ni belirtmiş ve sünnetin “yaralama” suçu kapsamında görülmesi gerektiğine hükmetmişti.

Çocukları Türkiye’de sünnet ettirmek de suç sayılacak

Çocuğu sünnet ettirmeyi “adam yaralama” sayan kararın, tahmin edilenlerin ötesinde büyük etkileri olacağı ortaya çıktı. Avukat Abdullah Emili, bundan sonra çocuğunu Almanya veya başka bir ülkede sünnet ettiren anne-babaların da suçlu duruma düşeceğini belirtti. Emili, Almanya’da yaşayan bu kişileri 10 yıla kadar hapis cezası beklediğini kaydetti.

Avukat Abdullah Emili, karardan sonra çocuk sünnet eden doktorların ise aynı şekilde hapis cezası ve ömür boyu doktorluktan men cezaları alabileceğine dikkat çekti. Sünnetin binlerce yıldır uygulandığını hatırlatan Emili, böyle bir karara hiç ihtiyaç olmadığını belirterek bunun nereden çıktığını sorguladı ve “O zaman bu karara dayanarak, küpe takmak için çocukların kulağını dedirmek de bir suç.” dedi.

Emili, tatil döneminde, anne-babaların çocuklarını Türkiye’de sünnet ettirmesi durumunda da olayın suç olabileceğini belirterek, “Almanya’daki kurallara göre, suç yurtdışında işlense bile, Alman mahkemeleri çocuk ve aile buraya geldikten sonra konuyu takip edebilir, anne baba yine suçlu duruma düşer.” uyarısında bulundu..

‘Sünneti yasaklamak kimsenin haddi değil’

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Almanya’da bir eyalet mahkemesinin verdiği sünnet yasağı kararına ilişkin “Hazreti İbrahim döneminden beri tüm dinler tarafından kabul gören olmazsa olmaz olan bir durum için bir ülkenin ‘ben bunu uygun bulmuyorum’ deme hakkı olmamalıdır.” dedi. İslam dininin Avusturya’da resmi olarak kabul edilişinin 100. yılı kutlamaları vesilesiyle Viyana’ya gelen Görmez, Yahudilikte sünnetin dini bağlayıcılığının daha da yüksek olduğunu ifade ederek sünnetin dinimizde Hz. İbrahim’in sünneti olarak uygulandığını belirtti.

PKK’nın kaçırdığı AK Parti ilçe başkanı istifa etti

Haziran 30th, 2012

Çelik, “Ben AK Parti ilçe başkanı olarak kaçırıldım. Bundan sonra siyasetle işim olmayacak. Partimden ayrılacağım. Partimden ayrılma karşılığında serbest bırakılmadım” dedi.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesiyle Muş arasındaki Şenyayla Mevkii’nde 14 Mayıs’ta yol kesen terör örgütü PKK tarafından kaçırılan Ak Parti Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik serbest bırakıldı. Çelik, Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, İHD ve Mazlum-Der temsilcilerinden oluşan bir heyete teslim edildi. Kulp ilçesinde heyete teslim edilen Çelik, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesine getirildi. Çelik’i teslim alan heyet ile birlikte düzenlenen basın açıklamasında konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, Çelik’in akrabalarının kendilerine başvurması üzerine gerekli girişimleri sağladıklarını ve belirlenen yerde buluşarak Çelik’i teslim aldıklarını söyledi.

AK Parti Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik ise yaşadıklarını anlattı. Bir hayli yorgun olduğu gözlenen Çelik, terör örgütünün elindeyken sürekli ormanlık alanlarda tutulduğunu kaydetti. Geceleri sürekli yürüdüklerini anlatan Çelik, kendisine bakmakla görevlendirilen 10 örgüt mensubunun dışında kimseyle görüştürülmediğini ifade etti. Çelik, “Bu konuda girişimde bulunan herkese teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz ben Kulp’tan gelirken tutuklandım örgüt tarafından. Orada kaldığım süre zarfında bana iyi davrandılar. Beni, tutuklanan siyasetçiler karşılığında tuttuklarını söylediler” diye konuştu. Kendisinin kaçırılmasından sonra başlatılan operasyonlardan üçüncü gününde haberdar olduğunu anlatan Çelik, terör örgütü tarafından daha önce kaçırılan kişileri görmediğini, Türkiye sınırları dışına çıkarılmadığını, Kulp bölgesinde tutulduğunu dile getirdi.

Çelik, bundan sonra ne yapılacağı sorusuna ise, “Partimden ayrılacağım. Benim artık siyasetle işim olmayacak” diye yanıt verdi. Çelik’e terör örgütünün daha önce kaçırdığı siyasetçileri AK Parti’den ayrılma karşılığında serbest bıraktığı hatırlatıldı. Çelik, bunun üzerine, “Hayır böyle bir şart yok ama ben siyaseti bırakacağım. AK Parti’den ayrılacağım” ifadelerini kullandı. Çelik, polis ya da jandarmanın kendisiyle henüz görüşmediğini belirterek, “Gazeteciler onlardan önce bizi buldu. Bizi alır almaz buraya getirdiler” dedi.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu kuruluyor

Haziran 30th, 2012

Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmasına ilişkin kanun, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Kanuna göre kurum kamu tüzel kişiliğine, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli olacak. Başbakanlıkla ilişkili olacak İnsan Hakları Kurumu’nun merkezi, Ankara’da bulunacak. Kurum, yurt içinde istenildiği kadar, yurt dışında ise sayısı ikiyi geçmemek üzere büro açabilecek.

Kurum, işkence ve kötü muameleyle mücadele etmek, şikayet ve başvuruları incelemek, araştırmak; insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmakla görevli ve yetkili olacak.

Kurum, inceleme, araştırma, ziyaret ve başvuruları değerlendirme sırasında bir suçun işlendiğini öğrenirse, işlem yapılabilmesi için gerekli gördüğünde ihbar ve şikayette bulunabilecek.

-11 üyeden oluşacak-

Kurumun karar organını oluşturacak Türkiye İnsan Hakları Kurulu, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere 11 üyeden oluşacak.

Kurula başkan ve üye olabilmek için herhangi bir siyasi partinin yönetim ve denetim organlarında görev almamış veya bu görevlerinden ayrılmış olmak gerekecek.

İnsan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar, basın mensupları ve alan uzmanları da kurul üyesi olabilecek nitelikteki kişileri yazılı olarak teklif edebilecek.

Kurul üyelerinden ikisi insan hakları alanında uzmanlaşmış kişiler arasından Cumhurbaşkanınca, 7’si Bakanlar Kurulu’nca seçilecek. Bir üye, öğretim üyeleri arasından Yükseköğretim Kurulu, bir üye de 10 yıl avukatlık yapan avukatlar arasından baro başkanlarınca belirlenecek.

Başkan ve ikinci başkan, kurul üyelerince seçilecek. Kurul üyesi seçimlerinde, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar ile basın mensuplarının çoğulcu temsiline özen gösterilecek. Kurul başkanı, ikinci başkan ve üyelerin süreleri dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemeyecek. Ancak seçilmeleri için gerekli şartları taşımadıkları ya da kaybettikleri Kurulca tespit edilen başkan ve üyelerin görevlerine Bakanlar Kurulu’nca son verilecek.

Kurul, kararlarını süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi içinde yazılı olarak bildirmeyen başkan ve üyelerin üyeliklerine de aynı usul çerçevesinde son verilecek.

-Yakalanamayacak, üstleri ve konutları aranamayacak-

Görevleriyle ilgili suç işlediği ileri sürülen başkan, ikinci başkan ve üyeler yakalanamayacak, üstleri ve konutları aranamayacak, sorguya çekilemeyecek.

Kurumun teşkilatı, kurul ve başkanlıktan oluşacak. Kurumun hizmet birimleri, İhlal İddialarını İnceleme, İşkence ve Kötü Muameleyle Mücadele, Hukuk, Eğitim, Dış İlişkiler ve Proje, Medya ve Halkla İlişkiler, Bilgi ve Dokümantasyon, Strateji Geliştirme ile İnsan Kaynakları ve Destek birimlerinden oluşacak.

Kurum, görev alanına giren konularla ilgili olarak çalışmalarda bulunmak üzere kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve konuyla ilgili uzmanların katılımıyla geçici ve sürekli kurullar oluşturabilecek.

İnsan hakları ihlaline maruz kaldığını iddia eden gerçek kişiler ile tüzel kişiler kuruma başvurabilecek.

-İnsan Hakları Komisyonu’nu bilgilendirecek-

Kurum, İnsan Hakları Komisyonu’nu yılda en az bir defa bilgilendirecek. Başkan ve üyeler, kamu görevlileri gibi yargılanacak.

İnsan Hakları Başkanlığı ile İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri lağvedilecek.

Kurum Başkanlığı ve ikinci başkanlığına ilk defa seçilenlerin, ilk görev süresi 6 yıl olacak. Ad çekme yoluyla yapılacak kura sonuçlarına göre, Kurumun ilk üyelerinden dördünün ilk görev süresi 6 yıl, üçünün ilk görev süresi 4 yıl, ikisinin ilk görev süresi de 2 yıl olacak.

Kurul üyeliklerine ilk seçimler, en geç 23 Eylül’e kadar yapılacak. Kurum büroları kuruluncaya kadar, il ve ilçe İnsan Hakları Kurulları, Kurum bürosu olarak görev yapacak. Kurumun 2012 mali yılı harcamaları, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Başbakanlığın 2012 yılı bütçesinde yer alan İnsan Hakları Başkanlığı’na ait ödeneklerden karşılanacak.

Suudi Prens sarayıyla Türkiye’ye geldi

Haziran 30th, 2012

Prens El Velid bin Telal bin Abdülaziz El Suud’un mega lüks yatı Bodrum açıklarına demir attı. 88 metrelik yüzer sarayda bir taht ve yüzme havuzu gibi lüks detaylar var.

Suudi Prens sarayıyla geldi

Suudi Kralı Abdullah’ın yeğeni 57 yaşındaki Prens El Velid bin Telal bin Abdülaziz El Suud’a ait olan 88 metrelik ‘Kingdom 5 KR’ adlı süper lüks yat dün sabah saatlerinde Bodrum’un Yalı Beldesi’ndeki Barbaros Koyu’na demirledi.

19.4 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 19. zengini olan prensin lüks yatının çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Prens, eşi Prenses Amira ve çocuklarının ise özel jetle Bodrum’a gelmesi bekleniyor. Yatta yüzme havuzu, helikopter, lüks bir tekne bulunuyor. İçinde iki master, altı suit kabin, su sporları araçlarının bulunduğu yatta, prens ve ailesinin kaldığı kabin ve yemek odasının büyük bölümünün altın ve değerli taşlarla kaplı olduğu biliniyor.

Mega yata karadan bol miktarda yiyecek ve içecek takviyesi yapıldı. Adnan Kaşıkçı için inşa edilen yatı ABD’li emlak kralı Donald Trump satın almış ve prense satmıştı. Prens ve ailesinin Bodrum ile Fethiye arasındaki koylarda tatil yapacağı açıklandı.

Güvenliğe kızdılar, yoldan geçen genci dövdüler

Haziran 30th, 2012

İzmit’te bulunan Belsa Plaza Alışveriş Merkezi’nde vatandaşları rahatsız eden kimliği belirlenemeyen 3 şahıs, güvenlik görevlileri tarafından dışarı çıkartılmak istendi. Alışveriş merkezinden dışarıya çıkartılan şahıslar, durumdan habersiz olan ve merdiven başında telefon görüşmesi yapan üniversite öğrencisi E.A`ya (22) aniden saldırdı. Üst üste aldığı darbelerle neye uğradığını şaşıran genç kendini korumaya çalıştı. Güvenlik görevlilerinin gözü önünde saldırıya uğrayan E.A.’ya çevredeki vatandaşlar da yardım etmek isterken, saldırılardan kavgayı ayrımak isteyen bir genç de darp edildi. Olayda bir güvenlik görevlisi şahısları ayırmaya çalışırken, diğer güvenlik görevlisi ise kısa süreli şok yaşadı.

Genci öldüresiye döven saldırganlar olay sonrası kaçarak kayıplara karışırken, saldırı anı güvenlik kameraları tarafından kaydedildi. Çevredeki vatandaşlar tarafından Kocaeli Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırılan E.A.’nın kolunun kırıldığı öğrenilirken, polis şahısların yakalanması için çalışma başlattı.

Füze rampalarının yönü Suriye’ye çevrildi

Haziran 30th, 2012

2. Hudut sınır Taburu Komutanlığı’na bağlı Mürşitpınar Sınır Karakol’undaki bazı askeri panzerlerin Suriye’ye bağlı Ayn-el Arap’a yakın sınır hattında güvenlik amaçlı devriye atması dikkat çekti.

 

Kasımpaşa’da patlama

Haziran 30th, 2012

Hacıahmet Mahallesi, Yenialem Sokağı üzerinde park halindeki 34 VE 8867 plakalı otomobilin altına kimlikleri belirlenemeyen kişi yada kişilerce bırakılan ses bombası sabah saatlerinde patladı.

Patlamanın etkisiyle otomobilin ön camı kırıldı, kaportasında da büyük çapta hasar oluştu. Olay yerine gelen olay yeri inceleme ekipleri, otomobilde ve çevrede araştırmalarda bulundu.

Çevredeki güvenlik kameraları da incelemeye alınırken, failleri yakalamak için çalışma başlatıldı.

Hatay’da uyuşturucu operasyonu

Haziran 30th, 2012

Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince, Harbiye beldesi Dağdüzü ile Döver köyü sınır hattında hazine arazisine ekili halde 110 bin kök Hint keneviri bulundu.

Olayla ilgili yapılan çalışmada ise 60 kilo esrar ele geçirildi. Kenevirlerin imha edildiği olayla ilgili D.A’nın gözaltına alındığı ve soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

42 Suriyeli, Türkiye’ye giriş yaptı

Haziran 30th, 2012

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 42 Suriyeli, Yayladağı ilçesine bağlı Topraktutan köyü sınırına gelerek, Türkiye’ye geçti.

Suriye Lazkiye kentine bağlı belde ve köylerden geldiği belirlenen Suriyeliler, yapılan işlemlerin ardından otobüsle alınarak Şanlıurfa’ya gönderildi.

3 Şikayet bir taksiciyi men edecek!

Haziran 30th, 2012

Taksilerle ilgili yeni yürürlüğe girecek düzenleme ile taksicilere yeni sorumluluklar ve bu sorumlulukları titizlikle uygulama zorunluluğu yükleniyor. Kara liste uygulaması ile birlikte müşteriler tarafından 3 defa şikayet edilen taksici kara listeye alınacak ve meslekten men cezasına varan yaptırımlar uygulanabilecek.

İstanbul Taksiciler Esnaf Odası (İTEO) Başkanı Yahya Uğur şu şekilde konuştu: “İstanbulda taksicilik yapan şoförler yüzde doksan oranında kayıt altına alındı.Gelen şikayetler sonucunda ‘Kara liste’ oluşturacağız. Üç defa aynı hatayı yapan taksiciye cezası verilir.Yetki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olacak, cezalar meslekten men edilmeye, sertifika iptaline kadar gidebilir” dedi.

Amaç: Beyefendi Taksiciliğini Geri Getirmek

Taksiciler korsan taksiden şikayetçi , müşteri ise hem korsan hem legal taksiciden.Konuyla ilgili konuşan İTEO Başkanı Yahya Uğur, amaçlarının “‘beyefendi taksiliği geri getirmek’ olduğunu berlirterek şunları söyledi : “Arkadaşlarımızla toplanıp korsan takisiyi ortaya çıkartan sebepleri önlemek için çalışmalar yapıyoruz.İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle hangi aracın hangi saatte nerede olduğunu, kim tarafından kullanıldığını GPRS aracı ve teknoloji ile tespit ediyoruz.İstanbulda taksicilik yapan şoförler yüzde doksan oranında kayıt altına alındı.Gelen şikayetler sonucunda ‘Kara liste’ oluşturacağız. Eğer bir şoför hakkında 3 şikayet geliyorsa, ‘bu şoför bize surat yaptı’ deniyorsa bu şoför bunu yapmış ve cezayı hak etmiş anlamına gelir ve yaptırım uygulanır” dedi.

Şikayetlerin ihbar edilecek hattı belirten Uğur: “Oda olarak 444 15 13 numaralı hatta gelen 4 binden fazla şikayeti cevapladıklarını belirten Uğur, “Bizim üyemiz olan şoförler için hemen disiplin kuruluna yazarak ceza almalarını sağlıyoruz” dedi.

Korsan taksicilik taşımacılıkla mücadele yasa tasarısını Meclis’e sunan AKP İstanbul Millet Vekili Metin Külünk ise “İnsanların en değerli varlıklarını, canlarını kendilerini emanet ettiğinin bilincinde, trafikte örnek durumunda olmalıdırlar” dedi.

Taraf

Pilotları arama çalışmaları bugün de devam ediyor

Haziran 30th, 2012

Pilotların bulunması için arama çalışmasını sürdürmek üzere Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait 73 nolu bot, dün saat 20.00’de Hatay’ın Samandağ ilçesi Çevlik sahilindeki balıkçı barınağından ayrıldı.

Arama kurtarma çalışmalarını Suriye karasularında tamamlayan 108 nolu bot da dün akşam saatlerinde Çevlik balıkçı barınağı içerisinde bulunan Sahil Güvenlik Komutanlığı önünde demirledi.

Suriye karasularında arama kurtarma çalışmalarını tamamlayan 73 nolu bot bu sabah Çevlik Sahil Güvenlik Komutanlığı’na geri döndü.

Keçi sütünde ‘karışım’ hilesi!

Haziran 30th, 2012

Türkiye’nin en fazla keçi sütünün üretildiği İzmir’de Keçi ve Koyun Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer, piyasada keçi sütünden yapıldığı iddia edilen ürünleri karşılayacak miktarda süt üretiminin olmadığını, hileli karışımın (tağşiş) kaçınılmaz olduğunu iddia etti. Türer, keçi sütünün şifa için alındığına dikkat çekerek, ”İnsanlar keçi sütünü bebekleri için alıyor, böyle bir üründe karışım yapmak insafsızlık” dedi.

Seferihisar’da Türkiye’nin en büyük keçi çiftliğinde konuşan Türer, keçi sütünün sindiriminin diğer sütlere göre daha kolay olması ve sağlığa fayda açısından daha üstün özelliklere sahip olması nedeniyle talebin günden güne arttığını belirtti.

Keçi sütünden yapılan ürünlere talep çok fazla olsa da hayvan varlığının ve süt veriminin dünya ortalamalarının gerisinde olması nedeniyle üretimin kısıtlı kaldığını ifade eden Türer, son zamanlarda sayıları artan Saanen tipi keçi çiftlikleriyle üretimde önemli bir artış yakalandığını kaydetti.

İzmir’in Seferihisar ilçesinin yeni yatırımlarla keçi sütü üretim merkezi haline geldiğini, her geçen gün farklı meslek gruplarından girişimcilerin çiftlik kurduğunu, buna rağmen talebe yetişilemediğini kaydeden Türer, şöyle konuştu:

”İnek sütünün üreticiden alım fiyatı bugünlerde 75 kuruş, keçi sütünün 1 lira 30 kuruş, bunun üzerine devlet desteğini koyduğunuzda üreticinin kazancı inek sütünde 79 kuruş, keçi sütünde 1 lira 45 kuruş oluyor. Keçi sütünden yapılan ürünler de diğer ürünlere göre daha yüksek fiyatla satılıyor. Aradaki bu fark bir çok fırsatçının da iştahını kabartıyor. Piyasada keçi sütünden imal edildiği iddiasıyla satılan ürünleri karşılayacak keçi sütü yok. Toplam süt üretimiyle bundan yapılan ürünler arasındaki fark, hileli karışımın olduğunu gösteriyor.

Peynir çeşitlerinde inek, koyun ve keçi sütlerinin karışımı doğaldır. Geleneksel olarak bir çok peynir çeşidi de karışımlarla yapılır. Ancak asıl tehdit piyasada keçi sütü olduğu iddiasıyla satılan sütlerde hileli karışım yapılmasıdır. İnsanlar keçi peynirini bir gıda maddesi olarak ama keçi sütünü şifa olarak tüketirler. Peynir, yoğurt gibi ürünlerde karışım, ambalajda belirtildiği sürece yapılabilir ama insanlar keçi sütünü bebekleri için alıyor, böyle bir üründe karışım yapmak insafsızlık. Keçi sütünün olmadığı kış döneminde dahi keçi sütü satılıyor. Bu ürünlerin içinde çoğu inek sütü olmak üzere az oranlarda keçi sütü bulunuyor.”

Keçi sütünün sağlıklı olduğunun tüketiciler tarafından bilindiğini, bir çok doktorun da keçi sütünden yapılma ürünleri tavsiye ettiğini ifade eden Türer, Türkiye’de yeni yeni gelişen keçi sütü sektörünün hileli karışım olaylarıyla yara almasından endişe duyduklarını kaydetti.

”Tüketicinin sorgulamasını istiyoruz”

Keçi sütünde karışım olduğu bilgisini verirken tüketicinin keçi sütüne karşı olumsuz düşünceler içine girebileceğinden de endişe ettiklerini ifade eden Türer, ”Düzenleyici otorite de hileli karışım olaylarının farkında. Hileli karışım sorununun çözümü konusunda önemli adımlar atılıyor. Tüketicinin de aldığı ürünü sorgulamasını istiyoruz. Tüketicinin bilinçlenmesi, denetimlerin artması ve keçi sütü üretiminin artmasıyla bu sorunun tarihe karışacağını düşünüyoruz” dedi.

Keçi sütünün tadını bilenlerin inek sütünden farkını ayırt edebileceğini ancak keçi sütü aroması kullanılması halinde bunun da mümkün olamadığını ifade eden Türer, tüketicinin aldığı ürünlerin üzerindeki bilgilere dikkat etmesi, şüphelendiğinde sorgulaması ve ilgili mercilere başvurması gerektiğini ifade etti.

Türer, keçi sütünde üretimin hızla artmasıyla soğuk zincir yatırımlarına da başladıklarını, birlik olarak kurdukları soğuk zincirin ülke genelindeki bir çok girişimciye örnek olduğunu ifade etti.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam 12 milyon ton inek sütü üretilirken 3 milyon 33 bin keçiden 320 bin 588 ton keçi sütü elde ediliyor. Keçi sütünün büyük bölümü yerel mandıralar tarafından peynir yapımında kullanılıyor. Keçi sütü üretimini hızla artıran İzmir’de ise soğuk zincir içindeki üretim 7 bin tona ulaştı.

Ayakkabıcılar da mektepli oluyor

Haziran 30th, 2012

Türkiye Ayakkabıcılar Federasyonu İbrahim Buğur, ”Ayakkabı üretiminin yoğunluk kazandığı illerimizin meslek liselerinde, varsa meslek yüksek okullarında ayakkabıcılık bölümü açılması yönünde çalışma yapıyoruz” dedi.

Türkiye Ayakkabıcılar Federasyonu ve Gaziantep Umum Ayakkabıcılar Odası Başkanı İbrahim Buğur, 500’ün üzerinde imalatçı ve yaklaşık 35 ayakkabı fabrikasının hizmet verdiği Gaziantep’te meslek lisesinde ve meslek yüksek okulunda ayakkabıcılık bölümü açılması için çalıştıklarını söyledi.

Eğitime önem verdiklerini ifade eden Buğur, sektörde eskisi gibi çırak yetişmediğini, bu sorunu çözmek için meslek liselerinde ve meslek yüksek okullarında ayakkabıcılık bölümü açılması için çalıştıklarını ve bunun da olumlu sonuçlar verdiğini belirtti.

Türkiye’de 5 meslek yüksek okulunda ve 15 şehirde meslek lisesinde ayakkabıcılık bölümü açıldığını bildiren Buğur, yeni nesil ayakkabıcıların okullarda yetişmesi için mücadele verdiklerini vurgulayarak, şunları söyledi:

”8 yıllık eğitimle birlikte çırak yetişmemeye başladı. Eleman bulmada sıkıntı çekiyoruz. Bunu göz önüne alarak ayakkabı üretiminin yoğunluk kazandığı illerimizin meslek liselerinde, varsa meslek yüksek okullarında ayakkabıcılık bölümü açılması yönünde çalışma yapıyoruz. Şu ana kadar 4 ilin meslek yüksek okullarında bölümler açıldı. Gaziantep Meslek Yüksek Okulu’nda bölüm açılan 5. il oldu. Meslek yüksek okulunu desteklemek için meslek liselerinde de ayakkabıcılık bölümünün açılmasını istedik. Çabalarımız sonuç verdi. Meslek lisesinde de bölüm açıldı. Fakat öğrenci alımı olmadı. Bu eğitim-öğretim yılında ailelerin çocuklarını ayakkabıcılık bölümüne kayıt ettirmesini bekliyoruz. Okullu ayakkabıcıların yetişmesi için mücadele ediyoruz.”

”İş sıkıntısı yaşamayacaklar”

Sektörün geliştiğini ifade eden Buğur, ”Bugün de ara elaman lazım, 30 yıl sonra da ara elaman lazım olacak. Ayakkabıcılık bölümünü bitiren öğrencilerin iş sıkıntısı yaşamayacaklarının garantisini veriyorum. Mezun oldukları gün işleri hazır olacak. Şimdi hazır, 30 yıl sonra da hazır olacak. Meslek liselerine meyilli olan ailelerin ayakkabıcılık bölümünü tercih etmesini istiyorum” diye konuştu.

İbrahim Buğur, daha önce ayakkabı üretim merkezinin İstanbul, şimdi ise Gaziantep ve Konya olduğunu kaydetti. Gaziantep’te günlük 30-40 bin çift ayakkabı üretildiğini belirten Buğur, ”Bunlar küçümsenecek rakamlar değil. Gaziantep’te 500’ün üzerinde imalatçı, 35’e yakın da fabrika var. Türkiye’de marka olan ayakkabıların bir çoğu da Gaziantep’te üretiliyor” dedi.

Şevval Sam’ın konserleri bir bir iptal ediliyor

Haziran 30th, 2012

Sam’ın 3 Temmuz’da vermeyi planladığı Kocaeli Karamürsel’deki konserinin iptalinin ardından, 7 Temmuz’daki Düzce konseri de Düzce Belediyesi’nce iptal edildi. Düzce Belediyesi Basın Yayın ve Halka İlişkiler Müdürlüğü, kararı doğruladı ancak kendilerinede  herhangi bir neden gösterilmediğini belirtti.

Şevval Sam’ın menajeri Harun Belenkoğulları, Düzce Belediyesi’nin kararını internetten öğrendiğini, kendilerine henüz resmi açıklama yapılmadığını söyledi. Belenkoğulları, Şevval Sam’ın Karamürsel konserinin iptali hakkında ise şunları söyledi:

“Bu konuşmalara istinaden bölgedeki kişilerin tepki duyduğunu, bu yüzden iptal ettiklerini söylediler. Biz de saygı duyduk. Konu hakkında Şevval Sam konuşmak istemiyor. Gerekli açıklamalar yapıldı. Takdir halkın, kamuoyunun. Her şey açık. Ne yapılmaya çalışıldığı ortada. Biz hepsine saygı duyuyoruz, sadece seyrediyoruz. Bir yandan da konserler iptal edildiği için tepki duyan insanların mailleri geliyor.”

“HERKESİN FARKLILIĞINA SAYGI DUYUYORUM”

Şevval Sam telefon bağlantısı ile katıldığı 5N1K programında Cüneyt Özdemir’in sorularını yanıtladı. Van’da Toplum Gönüllüleri Vakfı tarafından öğrenciler için düzenlenen söyleşide “başörtüsü tekstil malzemesidir” dediği iddia edilen Sam, hakkında çıkan haberlere açıklık getirdi.

Sam, “Ben bu kadar barıştan, düşünce özgürlüğünden söz ederken başörtüsü bez parçasıdır diyebilir miyim?” sözleriyle iddiaları reddederek herkesin farklılıklarına saygı duyduğunu vurguladı. Barıştan, sevgiden, kardeşlikten bahsettiğini söyledi. Sam açıklamasını “gerçekten öyle bir şey söyleseydim gençler itiraz etmez miydi?” sözleriyle sürdürdü. “İnsanları barışa ve sevgiye davet ediyorum. Medyaya da rica ediyorum. Düşüncelerimin özünü görsünler. Bizi bu tuzaklara düşürmesinler.” dedi.

 Şevval Sam’ın Van konserinde tepki çeken açıklamaları;

Su altı cenneti: Saros

Haziran 30th, 2012

144 çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür süngere ev sahipliği yapan, İstanbul’a da yakınlığı nedeniyle dalgıçların gözdesi olan Saros Körfezi, özel firmalar tarafından düzenlenen dalgıçlık kursları sayesinde her hafta onlarca dalış meraklısını ağırlıyor.

Özel firmaların düzenlediği dalgıçlık kurslarına katılarak teorik eğitimin ardından, bölgede dalış yapan kursiyerler, Saros Körfezi’nin mavi derinliklerindeki saklı cenneti keşfediyor.

Dalış Eğitmeni Serdar Savaşal,  Saros Körfezi’nin içinde barındırdığı zengin balık çeşitleriyle, deniz biyologları ve dalış meraklıları arasında ”büyük ve doğal bir akvaryum” olarak nitelendirildiğini söyledi.

Kaptan Cousteu’nun 1970’li yıllarda gemisi ”Calipso” ile Türkiye’yi ziyareti sırasında bu körfezde dalış yaptığını ve Saros Körfezi’ni ”Kızıl Deniz’in kuzey versiyonu olarak” nitelendirdiğini vurgulayan Savaşal, bu nedenle kurs verdikleri dalgıçları her hafta Saros Körfezi’ne getirdiklerini ifade etti.

Bölgeye her hafta 500-600 dalgıcın geldiğini vurgulayan Savaşal, dalgıçlık eğitimi hakkında da bilgiler verdi.

Bu eğitimi almak için 15 yaşından gün almanın yeterli olduğunu anlatan Savaşal, herhangi bir sağlık sorununun olmaması gerektiğine işaret etti.

Savaşal, şunları kaydetti:

”Eğitimlere Saros Körfezi’nde İbrice Limanı yanındaki koyda devam ediyoruz. Burası 3 metre derinlikten başlayarak 12 metreyi bulan güzel bir koy. İbrice Limanı’nda Çapa Banko, Kiremitlik, Minare, Toplar Burnu, Tünel, Cennet, Cehennem ve Küçük Cennet dediğimiz bölgelerde dalış yapıyoruz. Buralarda da her seviyedeki dalgıçlara eğitimi vermekteyiz. Eğitimlerimiz yaklaşık 9 saat teorik ardından da 5 deniz dalışı ile devam etmektedir.”

Dalgıç Nur Şenyüz de Saros Körfezi’nde dalgıçlık eğitimlerine kadınların da ilgi gösterdiğini ifade etti.

Su altında büyük keyif aldığını anlatan Şenyüz, ”Su altı, özellikle büyükşehirde yaşayanlar için huzur bulabilecek bir ortam. Su altı yaşamını görmenin yanı sıra, negatif enerjiyi de atıyorsunuz. İstanbul’da yaşayanlara özellikle su altı sporlarını öneriyoruz” dedi.

Hak İş: Tarım-İş 50 yıldır onları oyaladı

Haziran 30th, 2012

Sendikadan yapılan yazılı açıklamada, çalışanların mesai saatinde dışarı çıkamadıklarından, işyerine noter çağırarak Tarım-İş’ten istifa etmeye başladıkları öne sürüldü. 

İstifalar sonrası, Tarım-İş yönetiminin, bakanlık merkez yerleşkesinde ”terör estirerek, işçilerin istifasını kaba kuvvetle” önlemeye çalıştığı ileri sürülen açıklamada, ”Bu zorbalığa Türk-İş yönetimi de ortak olmuş ve işçinin hür iradesiyle Tarım-İş’ten istifasını zorla engellemeyi, ‘protesto gösterisi’ kılıfına sokmaya çalışmıştır” denildi. 

Türk-İş’in, işyerine noter getirerek, işçilerin ”Bürokrat eliyle, Öz-Tarım-İş Sendikasına zorla üye yapıldığını” ileri sürdüğü belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

”Bir kere, Hak-İş’e bağlı ‘Öz-Tarım-İş’ adında bir sendika bulunmamaktadır. Üyelerine o denli yabancılaşmış örgütlerin, işçinin gitmek istediği sendikanın adını bile bilmemesi doğaldır. Eğer işçinin Türk-İş’i terk etmesinde en küçük bir bürokrat dahi olsaydı, Tarım-İş ve onun militanları, bakanlığın yemekhanesi önünde barikat kurup, işçilerin istifasını engellemeye kalkışamazdı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, merkez ve taşra teşkilatı ile TİGEM işletmelerinde çalışan tarım emekçileri, kendilerini 50 yıldır oyalayan Türk-İş’e bağlı Tarım-İş sendikasını hızla terk etmektedir. Bu tür zorbalıklar işçiyi durduramadığı gibi, tam tersine azmini bilemiştir.”

Turkcell’in ortaklarına Çukurova’dan veryansın

Haziran 30th, 2012

Çukurova Holding AŞ’den yapılan yazılı açıklamada, Turkcell’in 29 Haziran 2012 tarihinde yapılması planlanan fakat yeterli toplantı nisabının oluşmaması nedeniyle gerçekleştirilemeyen Olağan Genel Kurul Toplantısı ve TeliaSonera ile Altimo’nun konuya dair beyanları hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.

Turkcell’in 2010 faaliyetleriyle ilgili kar payı dağıtımının, 2011 yılında gerçekleştirilen 21 Nisan, 11 Ağustos ve 12 Ekim tarihli Genel Kurul toplantılarında TeliaSonera ve Altimo tarafından, ortak ve açık bir tutumla engellendiği savunulan açıklamada, şunlar kaydedildi:

”Keza, 2011 yılı faaliyet karının dağıtımı konusunda Grubumuzun olumsuz tutumuna dair iddiaları da, belgeleriyle sabit olduğu üzere, gerçek dışıdır. Özellikle Altimo adına açıklama yapan Avukat Ömür Yarsuvat’ın beyanları somut detaylar ile ilgili olarak önemli derecede yanlış ve yanıltıcı beyanlar içermektedir. Bu itibarla, TeliaSonera ve Altimo’nun kendi engelleyici tutumlarının Çukurova’ya yüklenmesi çabaları, müessif ve ümitsiz bir girişimden öte bir anlam taşımamaktadır. Çukurova Grubu, Turkcell Yönetim Kurulu’nda bağımsız üye sayısının artırılması suretiyle SPK düzenlemesine uyum sağlanmasını tüm yönleriyle desteklemektedir.

Grubumuz özellikle, bağımsız üyelerin Turkcell yönetimindeki fiili etkilerinin artırılmasını ve bu kapsamda, tüm Yönetim Kurulu toplantılarına en az bir bağımsız üyenin katılımını ve toplantılarda alınan kararlarda yine en az bir bağımsız üyenin olumlu oyunun aranmasını önermekte ve desteklemektedir. TeliaSonera ve Altimo 2011 yılından beri Turkcell’in bağımsız üyelerce yönetilmesini istediklerini beyan etmelerine karşın, Turkcell Yönetim Kurulu’nun minimum sayıda üyenin katılması suretiyle toplanması ve yine minimum toplantı çoğunluğu ile kararlar alması konusunda ısrarcı bir yaklaşım sergilemektedirler, Şüphesiz bu yaklaşımları, aralarındaki işbirliği ve ortaklık anlaşmasına istinaden, TeliaSonera ve Altimo’nun, Turkcell Yönetim Kurulu’nda kararları kendi üyelerinin oylarının yeterli olacağı bir düzende almak istemelerinden ileri gelmektedir.”

-Fintur’un bazı işlem ve faaliyetleri hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddiaları…-

Çukurova Grubu’nun, TeliaSonera ve Altimo’nun Turkcell Yönetim Kurulu’nda bağımsız üyelerin etkinliklerini asgari seviyede tutmayı amaçladıklarına ve dolayısıyla bu tutumun ilgili SPK düzenlemelerinin genel amaç ve felsefesine aykırı olduğuna inandığı dile getirilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

”Ayrıca, muhtelif medya mecralarında yayımlanan birçok haber ve değerlendirmeden, TeliaSonera ve Altimo tarafından önerilen bağımsız üye adaylarının, TeliaSonera ve Altimo ile mevcut iş ilişkilerinden ötürü veya sair birtakım nedenlerle, SPK ve New York Borsası tarafından belirlenmiş bağımsızlık kriterlerini karşılamadığı anlaşılmaktadır. Son olarak, Turkcell’in Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Moldova operasyonlarını yürüten hoiding şirket konumundaki Fintur’un bazı işlem ve faaliyetleri hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarına kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

Turkcell, Fintur’un sermayesinin yüzde 41’ine sahip ortağı olup, diğer ortak, kalan yüzde 59 oranındaki hissesi ile TeliaSonera’dır. Fintur hakkında ileri sürülen büyük boyutlu usulsüzlük iddialarının bağımsız ve ayrıntılı bir araştırma-soruşturmaya konu edilmesini teminen Turkcell Yönetim Kurulu’nda son aylarda gündeme gelen öneri, talep ve girişimler, TeliaSonera ve Altimo temsilcilerinin açık ve ısrarcı tutumlarıyla sürekli olarak engellenmiştir. Tüm Turkcell ortaklarının hak ve çıkarlarının korunması bakımından, TeliaSonera ve Altimo’nun bu konudaki engelleyici tutumlarından vazgeçmelerini ve dolayısıyla usulsüzlük iddialarının her yönüyle, derinliğine araştırılıp soruşturulmasını talep ve ümit etmekteyiz.”

 

Türk- Arap Forumu’ndan ortak bildiri

Haziran 30th, 2012

 Türk-Arap Ekonomi Forumu’nun açılışında konuşan Arap ülkelerinin maliye bakanları, Türk-Arap ticari ilişkilerinin daha da geliştirilmesi gerektiğini ifade ettiler.

Irak Maliye Bakanı Rafi İsavi, benzeri toplantının Bağdat’ta da yapılmasını istediklerini vurgulayarak, Irak’ta çok sayıda Türk iş adamı, sermaye sahibi şirketlerin bulunduğunu, bütün sektörlerde yatırımların başladığını söyledi.

Ekonomik alanda önemli gelişmenin yaşandığı Irak’ta sadece petrole dayalı bir gelirin söz konusu olmadığına dikkati çeken İsavi, gelir kaynaklarını çeşitlendirdiklerini, bundan dolayı yatırımcıları Irak’a davet ettiklerini ve böyle bir toplantının orada yapılmasını arzuladıklarını dile getirdi.

-Katar Maliye Bakanı-

Katar Maliye Bakanı Yusuf Hüseyin Kamal da Arap iş dünyası ile Türk iş dünyasını bir araya getirmek istediklerini, bu durumda hedefe doğru yol alabileceklerini ifade etti.

Gerek Türkiye, gerek Arap dünyasındaki fırsatların karşılıklı olarak değerlendirilmesi halinde bunun ekonomiye katkıda bulunacağını dile getiren Kamal, Arap ülkelerindeki hükümetler ile Türkiye’deki hükümetin ortaklaşa projelere girmeleri için iş dünyasını teşvik edebileceklerini söyledi.

-Tunus ve Yemen Maliye Bakanları-

Tunus Maliye Bakanı Hüseyin Dimassi de bu tip toplantıların Arap ile Türk dünyası arasındaki ilişkileri daha da kuvvetlendireceğini, ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da artması için sinerji yaratacağını vurguladı.

Yemen Maliye Bakanı Sakhar Al-Wageh ise Türkiye ile Arap dünyası ekonomik işbirliklerinin her iki tarafa güç kazandıracağını kaydederek, ”Ümit ederiz ki Forum, ekonomik ve politik ilişkileri daha da ileri bir düzeye getirecek, ticaret hacmini artıracaktır” diye konuştu.

-”Arzumuz, istikrarlı döneme geçilmesidir”-

Lübnanlı Al-Iktissad Wal-Aamal Group Üst Yöneticisi (CEO) Rauf Abu Zaki de Arap ülkelerinin tamamının dünya ekonomisinin önemli bir parçası olduğunu, bu ülkelerde yatırımların yapılmaya başlandığını, yeni yönetimlerin geldiğini anlattı.

Zaki, ”Arzumuz ve isteğimiz, bir an önce geçici dönemden sürekli, kalıcı ve istikrarlı döneme geçilmesidir” dedi.

Başta AB olmak üzere dünyayı saran ekonomik buhrana rağmen Arap ve Türkler arasında büyük bir çıkar birliği bulunduğunu dile getiren Zaki, Türkiye’nin Arap ülkelerine karşı devam ettirdiği yapıcı politikanın büyük önem taşıdığını, Türk firmalarının önünde Arap ülkelerinde büyük fırsatlar bulunduğunu söyledi.

Arap Ligi Türkiye Elçisi Muhammed Al Fatah Al Naciri de ”Biz Türk ve Arap iş adamları ile iş kuruluşlarının üzerine düşen görevler vardır. Bank Audi’nin Türkiye’de açılması memnuniyet verici bir gelişme. Buna benzer daha iyi haberler duymayı ümit ediyoruz” diye konuştu.

Ergün’den yüksek teknoloji için işbirliği sağrısı

Haziran 30th, 2012

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin son 10 yılda siyasi istikrar ve güven merkezi haline geldiğini, dünyadaki bir çok olumsuz siyasi ve ekonomik gelişmeye rağmen Türkiye’nin adeta sıyrılan, öne çıkan bir ülke olarak görüldüğünü belirterek, ”Türkiye’nin yüksek katma değerli, ileri teknolojili ürünler üreten bir hale gelmesi lazım. Bu amaçla üniversite-sanayi iş birliğinin çok güçlü hale gelmesi gerekiyor” dedi.

Bakan Ergün, Afyonkarahisar’da bir otelde, Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hüsnü Serteser, Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Mühsürler, çeşitli sivil kuruluşlarının temsilcileri ve kurum idarecileriyle toplantıda bir araya geldi.

Bakan Ergün, toplantı öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, Afyonkarahisar’ın sanayi, turizm, tarım ve hayvancılıkta önemli potansiyelinin bulunduğunu, bu potansiyeli harekete geçirecek adımlarla ilgili görüşme yapacaklarını bildirdi.

Türkiye’nin bu potansiyeli harekete geçirecek altyapıya sahip olduğunu kaydeden Bakan Ergün, ”Bunlardan en önemlisi, Türkiye’nin son 10 yılda siyasi istikrar ve güven merkezi haline gelmesidir. Dünyadaki bir çok olumsuz siyasi ve ekomonik gelişmeye rağmen Türkiye’nin adeta sıyrılan, öne çıkan bir ülke olarak görülmesi, illerimizin de potansiyelini daha fazla kullanmaya imkan veriyor” dedi.

Son açıklanan teşvik sistemiyle bazı illerin bazı potansiyelini daha fazla kullanma imkanınına sahip olacağını ifade eden Bakan Ergün, Afyonkarahisar’ında 4. bölge kapsamında en çok teşvik alacak iller arasında bulunduğunu, önemli yatırımları çekmek için değerlendirme yapacaklarını söyledi.

”Arzu ettiğimiz şey, yalnızca yatırım çekmek, ne olursa olsun üretim yapmak değil” diyen Bakan Ergün, Türkiye’nin yüksek katma değerli, ileri teknolojili ürünler üreten bir ülke haline gelmesi gerektiğini, bu amaçla üniversite-sanayi iş birliğinin çok güçlü hale gelmesi gerektiğini vurguladı.

Üniversitelerin sadece tahsil yapılan bir yer olmadığını anlatan Bakan Ergün, şöyle konuştu:

”Üniversite-sanayi iş birliğini nasıl güçlendirebiliriz? Üniversitelerimizi sanayilerimizin sorunlarını çözen, teknoloji geliştiren merkezler haline nasıl getirebiliriz, illerimizin kalkınmasında potansiyeli harekete geçirmek için motive edici güç haline nasıl getirebiliriz? Üniversiteler, çocuklarımızın sadece tahsil yaptığı bir yer değil. Hocalarımızın araştırma potansiyelinden, bilgi potansiyelinden de ülkemizin ve illerimizin istifade etmesi gerekiyor. Ders vermek, öğrencileri yetiştirmek çok önemli görev ama onun yanında üniversitelerimizin araştırmacı potansiyelini sanayiyle, toplumla iş birliğine sokmak, teknoloji üreten bir merkeze dönüştürmek, teknoparkların kurulumunu gerçekleştirmek, teknoloji firmalarının üniversiteyle birlikte çalışmasını sağlamak, öğrenciler arasında girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasını sağlamak da çok önemli. Üniversiteden mezun olan gencimizin, ‘ne yapacağım’ diye kara kara düşünmesi yerine, daha eğitimleri sürerken girişimci olmayı öğrenmeleri, ‘mezun olduğumda şu işi yapacağım, kuracağım’ diye fikirlerinin oluşmasının sağlanması gerekiyor. Toplantımızda, toplumda ve üniversitelerde öğrenciler arasında girişimciliği  yaygınlaştırmak, bu konuları değerlendirmek, Afyonkarahisar’ın potansiyelini harekete geçirecek bazı adımları atmak, varsa sorunları dile getirmek ve onlarla ilgili kararlar almak istiyoruz.”

-İcatçılara, devlet desteği-

”İcatçı”lara, üç yıl önce başlatılan programla ”tekno-girişim sermayesi desteği” verdiklerini anımsatan Bakan Ergün, her yıl 100 gence verilen bu desteğin, bu yıl 500 kişiye çıkarıldığını ve her yıl verilmeye devam ettiğini aktardı.

İcatçıların, bir teknolojik ürün geliştirmeleri ve bunu ticarileştirmek istemeleri halinde, devletin işlerini kurarken 100 bin lira hibe verdiğini, daha sonraki aşamalarda bu hibe rakamını gerekirse 500 bin liraya çıkardığına dikkati çeken Bakan Ergün, ”Bu teknolojik ürünü yatırıma dönüştürüp, seri üretime geçecekleri zaman da, hangi miktarlarda ve nerede yatırım yaparlarsa yapsınlar onları 5. bölge teşviklerinden yararlandırıyoruz. İcatçı arkadaşlarımızla bu sabah Ankara’da toplantı halindeydik. Arkadaşlarımızdan yaklaşık 120’si, ürünlerini getirip toplantı salonunun bir başka bölümünde sergiledi. Program kapsamında, Afyonkarahisar’daki üniversiteden 3 gencimiz de ‘tekno girişim sermayesi desteği’ aldı ve projelerini hayata geçiriyorlar. Özellikle toplumdaki gençlere, üniversitedeki gençlere, hocalarımıza teknoloji geliştirme fikirlerini hayata geçirmeleri için önemli kanallar açtık” diye konuştu.

Bakan Ergün, yarın, bazı açılışlara katılacağı Denizli’de de benzer bir toplantı gerçekleştireceklerini açıkladı.

Vali İrfan Balkanlıoğlu keçe üzerine işlenmiş Mevlana figürlü tabloyu, ATSO Başkanı Hüsnü Serteser ise yine keçe üzerine işlenmiş Atatürk figürlü tabloyu Bakan Ergün’e hediye etti.

Daha sonra toplantı basına kapalı olarak gerçekleşti.

Hileli gıdayı teşhir devam edecek

Haziran 30th, 2012

Uygulama bazı firmaların ürünlerini marketlerden çekmesini beraberinde getirirken, bakanlık da denetimlerini artırdı. Tüketiciyi yanıltan firmaların teşhir edilmesi uygulamasından geri adım atılmayacak. Denetimler marketlerin yanı sıra lokantalarda da aktif olarak yürütülecek. Döner salonları, pideciler ve hızlı yemek sektörü mercek altında. Bakan Mehdi Eker, bir grup gazeteciye gıda güvenliğine ilişkin çalışmaları anlatırken, iki yıl önce firmaları teşhir edilme konusunda uyardıklarını hatırlattı. Gıda endüstrisinde ambalajlı ürünlere yönelik kapsamlı bir denetim sistemi kurulduğunu belirten Eker, Alo 174 hattı ile vatandaşa her zaman hizmet verdiklerini kaydetti. Bu kapsamda 600 bin civarında çağrı aldıklarını ve 90 binin üzerinde denetim yaptıklarını anlattı.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, balın ardından tüketiciyi yanıltan et ürünleri ile peynir, tereyağı ve yoğurt üreticisi firmaları kısa süre önce teşhir etmişti. Bakanlığın yaptığı kontroller sonucu yüzde 100 dana etinin içinden kanatlı eti çıkarken, tereyağında ise bitkisel yağ tespit edilmişti. Bakanlık denetim birimlerinin laboratuvarlarda yaptıkları kontrollerin ardından 11 firmaya yönelik cezai yaptırım uygulandı. Her firmaya hileli üretim yaptıkları gerekçesiyle 11 bin 875 liralık para cezası kesildi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker bir grup gazeteciye Türki-ye’deki gıda güvenliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eker, yılbaşında yayınlanan 110 civarında yönetmeliğin gıda güvenliğine ciddi katkı sağladığını ifade etti. Türkiye’de gıda sektörünün geliştirilmesine yönelik strateji belirlediklerini aktaran Eker, “Bütün uygulamalar bu kapsamda yürütülüyor. Bu stratejinin gereği politikalar üretiyoruz. Ve bunları tatbik ediyoruz. Bireylerin sağlıklı yiyecek ve içecek tüketmeleri için çalışıyoruz. Denetimlerimiz devam edecek.” diye konuştu. Bundan sonra denetimler marketlerin yanı sıra lokantalarda da aktif olarak yürütülecek. Döner salonları, pideciler ve hızlı yemek sektörü incelenecek. Günlük yemek tüketimi yapılan yerlere yönelik kısa süre önce denetimlerde kıymalı pide ve kuşbaşılı pidenin içerisinden domuz eti çıkmıştı.

25 kamyon laboratuvarın arazileri dolaşarak Türkiye genelinde toprak numunesi aldığını ifade eden Eker, “Toprağın içindeki azot, nitrat ve fosfat gibi çok sayıda elementin eksik veya fazla olduğuna dair analizi yapıyor. Hemen kamyonda bulunan bilgisayara tüm veriler giriliyor.” dedi. Bakanlık olarak toprak analizi ve kimyevi gübre desteği verdiklerine dikkat çeken Eker, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 2 yıldır 300 yerde hububat alımını çiftçinin gözü önünde kalitesini ortaya koyarak aldığını bildirdi.

Bakan Eker, gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir adımın da kimyevi ilaçta atıldığına dikkat çekti. Göreve geldiklerinde 32-33 milyon ton sebze meyve üretiminde 55 bin ton kimyevi ilaç kullanıldığı bilgisini veren Eker, bugün üretimin 44 milyona çıkmasına rağmen aynı rakamın 37 bin tona gerilediğini vurguladı. Eker, “Biz göreve geldiğimizde kimyevi ilaç leblebi gibi satılıyordu. Sebze meyve üretimi 11-12 milyon ton arttığı halde kullanılan ilaç miktarı 17-18 bin tona yakın azaldı.” dedi.