Neriman Altındağ Tüfekçi

Haziran 30th, 2012

1926 yılında doğan Neriman Altındağ Tüfekçi, İlkokulu Nene Hatun İlkokulu’nda, Ortaöğretimini Nişantaşı Kız Lisesinde 1942 yılında bitirdi. Liseyi bitirdiği yıl olan 1942’de sınavla 16 yaşında stajyer sanatçı olarak Ankara Radyosu’na girdi.

Türk Halk Müziği’nin bağımsız bir dal olarak ayrılmasından sonra bu ihtisas dalını seçen ilk kişidir. 1949 yılında Yurttan Sesler Korosu Şef yardımcılığına atandı. 1950 yılında repetitörlük ve 1953 yılında solist öğretmenliği ünvanını aldı. 1957 yılında Kadınlar Korosunu kurdu ve yönetti. 1959 yılında İstanbul Radyosu’na atandı. İstanbul Radyosunda solistliğin yanısıra Yurttan Sesler Kadınlar Korosunu kurdu ve yönetti. Türk Müziği Şube Müdür Yardımcılı görevinide yürüttü.

1972 yılında tekrar Ankara Radyosu’na dönerek solistlik ve şeflik görevlerini burada sürdürdü.

İstanbul’da kurulmakta olan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kuruluş çalışmalarına katılmak amacıyla, 1976 yılında TRT’den ayrılarak Konservatuara Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi ve Öğretim görevlisi olarak atandı.

Muzaffer Sarısözen‘le evliliğinden Memil Sarısözen (1952) adlı bir oğlu , Nida Tüfekçi ile evliliğinden Gamze ( Tüfekçi) Yazıcı (1958) adlı bir kızı vardır.

Sanat yaşamı boyunca çeşitli görevler üstlenmiş olan Neriman Altındağ Tüfekçi, repertuarında yer alan tüm öğelere ait türkü ve özellikle uzun havaları aslına ve yöre uslubuna uygun yorumuyla solist olarak büyük başarı ve ün kazanmıştır. Zamanın akademik eğitim veren tek kuruluşu olan Ankara Radyosun’da oluşturulan büyük jürilerce yapılan sınavları üstün başarı ile kazanarak ; İlk kadın solist, İlk kadın öğretmen, İlk kadın şef ve bügüne kadar Halk Müziği dalında verilen ilk ve tek kadın artist-öğretmen ünvanlarına layık görülmüştür. Hançere özelliği ve sesinin genişliği yanısıra çok titiz çalışması onun, gerek uzunhavalar gerekse kırıkhavalar konusunda en geniş repertuara sahip Halk Müziği sanatçısı olmasını sağlamıştır. Yüzden fazla derlemesi bulunan Neriman Altındağ Tüfekçi’nin Nida Tüfekçi ile birlikte yazdığı “Memleket Türküleri” adlı bir de kitabı vardır.

Gerek şef ve gerek solist olarak çeşitli radyo ve televizyon konserlerinin yanısıra, Japon Kültür Bakanlığı’nın özel davetlisi olarak Tokyo ve İşikava’da açıklamalı konserler vermiştir. Ulusal ve Uluslararası kongre , rostrum ve sempozyumlarda çeşitli bildiriler sunan Neriman Altındağ Tüfekçi, Halk Müziği ile ilgili değişik konularda konferanslar vermiştir. Bugün Halk Müziği’nin ön sıralarında yer alan sanatçıların çoğu onun öğrencileridir.

İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın yüksek ve lisansüstü bölümlerinde öğretim görevlisi ve Danışma Birimi üyesi olarak çalışmalar yapmıştır.

Neriman Altındağ Tüfekçi, 02 Şubat 2009 pazar günü geçirdiği kalp krizinin ardından tedavi altında alındığı İstanbul Florance Nightingale Hastanesi’nde 03 Şubat 2009 tarihinde yaşama veda etmiştir.

BAKAN GÜNAY’DAN BAŞSAĞLIĞI MESAJI
Öte yandan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türk Halk Müziği sanatçısı Neriman Altındağ Tüfekçi’nin vefat etmesi dolayısıyla yayınladığı başsağlığı mesajında, Tüfekçi’nin türk halk müziğinin gelişmesine büyük katkıda bulunduğunu bildirdi.


Neriman Altındağ Tüfekçi

İlk kadın Türk Halk Müziği sanatçısı Neriman Altındağ Tüfekçi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuarı ve Teşvikiye Camii’nde düzenlenen törenlerle son yolculuğuna uğurlandı.

Törende, Neriman Altındağ Tüfekçi’nin kızı Gamze Tüfekçi Yazıcı ile oğlu Memil Sarısözen taziyeleri kabul etti. Tüfekçi’nin Türk bayrağına sarılı naaşının, kırmızı-beyaz karanfillerle süslenen alana konulmasıyla başlayan törende, öğrenci Erdem Alpsoy Kur’an-ı Kerim’den bir ayet okudu.

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahsen Özsoy’un, sanatçının özgeçmişini okumasının ardından konuşan Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Cihat Aşkın, okulun kimliğini oluşturan, halk müziğinin temelinde başköşede yerini alan Tüfekçi’yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi.

Öğrencileri olarak sanatını ve kişiliğini örnek aldıkları Tüfekçi’nin gösterdiği istikamette yürümeye gayret edeceklerini ifade eden Aşkın, hocasına şöyle seslendi:

“Cumhuriyetimizle adeta yaşıt olan ve halk müziğimizi hanımefendi tarzınızla, yüksek sanat seviyesi taşıyan sahnelere çıkaran ilk kadın sanatçı olarak temsil ettiğiniz değer, sadece okulumuz açısından değil, ülkemiz açısından da bir önem arz etmektedir. Sevgili hocam, daha dün gibi sizi hatırlarım. Yüzünüzden tebessüm hiç eksik olmazdı. Kişiliğinizle sağlam ve dirayetli bir anıt benzeri, bize ve türkülerimize sıcacık kucağınızı açtınız. Kalbiniz bizi ısıttı. Şimdi kara toprağa dönüyorsunuz. Sizin mücadeleniz, toplumumuzda kadının mücadelesi olmuş, ilk kadın solist, ilk kadın öğretmen ve ilk kadın şef olarak müzik tarihimize damgasını vurmuştur. Siz Yurttan Sesler’in anası, kalbisiniz. Sizin sıcacık yüreğinizde bütün türkülerimiz varlığıyla temsil edildi. Kadın sanatçı olarak toplumumuzun sesini duyuran bir varlıktınız ve sizin varlığınız ile yurdumuzun kadınları hep bir ağızdan türkü söyleyerek uğurluyorlar sizi.”

TRT Genel Müdür Yardımcısı Zeynel Koç da Tüfekçi’nin, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli ve nadir müzik şahsiyetlerinden biri olduğunu dile getirerek, birçok ilke imza atan Tüfekçi’nin, TRT’de başlayan çalışmalarını öğretim üyesi unvanıyla taçlandırdığını vurguladı.

Neriman Altındağ Tüfekçi’nin, televizyonların olmadığı bir dönemde radyo aracılığıyla Türkiye’nin her tarafına, dağına, taşına sesini duyurduğunu kaydeden Koç, sanatçının, 34 yıldır toplumsal kültürün gelişmesine ve birçok sanatçı yetiştirilmesine katkıda bulunduğunu bildirdi.  

‘ADIMIN ÖNÜNE SANATÇI YAZILIYORSA ONUN SAYESİNDE’
Sanatçı Arif Sağ da İstanbul’a 1960 yılında geldiğini ve bir yıl sonra Neriman Altındağ Tüfekçi ile tanıştığını belirterek, bunun, Anadolu’dan İstanbul’a gelen binlerce insanın hayalini bile kuramayacağı bir tanışma olduğunu söyledi.

Sağ, “O günden bu güne kadar biz o aile birçok şey paylaştık. Belki bugünlerde eğer Türkiye’de adımın önüne sanatçı yazılıyorsa o aile bunun sebebidir. Belki o aile ile tanışmasaydım başka işler yapacaktım” dedi.

Nida ve Neriman Tüfekçi’nin, kendisi gibi birçok insanı doğru yönlendirdiğini ifade eden Sağ, Tüfekçi’nin çok nazik ve ciddi bir tavrı olduğunu, herkese soyadı ile hitap ettiğini anlattı.

“Bana bir hoca gibi, aynı zamanda bir ana gibi davrandı” diye konuşan Sağ, kendisini yıllarca Tüfekçi’nin iki çocuğunun ağabeyi olarak hissettiğini söyledi.

Arif Sağ, Tüfekçi’ye layık olup olmadığını, onların koyduğu ilkeleri uygulayıp uygulayamadıkları konularının, önümüzdeki dönemlerde tartışılacağını dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Bugünkü yozlukta payımız var mı, yok mu? Biz kültürümüz yozlaşırken, onların bize öğrettiklerini, onların o gün verdikleri kavgayı biz bugün verebiliyor muyuz? Bunları ileride tartışacağız. Şimdi onun arkasından üzülüyoruz ama benim sevindiğim bir başka yan var. Bir kültür mirası bırakarak gitmesinin önemli bir yanı var. Yarın bir şeyler tartışırken o mirasın üzerinden tartışacağız. Ben anamı kaybettim gibi hissediyorum.”

TÜFEKÇİ’NİN SESİNDEN TÜRKÜLER
Törende daha sonra Neriman Altındağ Tüfekçi’nin sesinden “Kışlalar doldu bugün/Doldu boşaldı bugün/Gel kardaş görüşelim/Ayrılık oldu bugün” türküsü dinlenildi. Bu sırada törene katılanların gözyaşlarını tutamadığı görüldü.

Tören, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Orkestra ve Korosu’nun, “tekbir” ve “salatı ümmiye”yi seslendirmesiyle sona erdi.

Sanatçı Neriman Altındağ Tüfekçi’nin cenazesi, duaların ardından öğrencilerinin omuzlarında Teşvikiye Camisi’ne götürülmek üzere cenaze arabasına taşındı.

Konservatuvar’da ki törene, aralarında Belkıs Akkale, Yücel Paşmakçı, Can Etili, Nevzat Atlığ, Zafer Gündoğdu, Erdal Erzincan, Celal Yarıcı, Aysun Gültekin, Erol Parlak, Erol Köker, Tolga Sağ ve Sevcan Orhan’ın da bulunduğu sanatçılar ile yakınları, çalışma arkadaşları ve öğrenciler katıldı.

İKİNCİ TÖREN TEŞVİKİYE CAMİİ’NDE
Tüfekçi için Teşvikiye Camii’nde düzenlenen törende de, kızı Gamze Tüfekçi Yazıcı, damadı Öcal Yazıcı ve torunu Emir Ali Yazıcı ile oğlu Memil Sarısözen taziyeleri kabul etti.

Törene, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün yanı sıra aralarında Mustafa Sağyaşar, Ali Rıza Binboğa, Selahattin Alpay, Arif Sağ, Esat Kabaklı, Ümit Tokcan, Zafer Gündoğdu, Hüsamettin Subaşı, Mustafa Keser, Orhan Hakalmaz, Gökhan Tepe’nin de bulunduğu çok sayıda sanatçı ile akademisyen katıldı.

Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin de çelenk gönderdi.

Neriman Altındağ Tüfekçi’nin Türk bayrağına sarılı tabutu, öğle namazından sonra kılınan cenaze namazının ardından omuzlara alınarak cenaze arabasına taşındı. Tüfekçi’nin cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Kylie Minogue

Haziran 30th, 2012

28 Mayıs 1968’de Avustralya’nın Melbourne kentinde dünyaya gelen Kylie Minogue, oyunculuk kariyerine 1979 yılında, henüz 11 yaşındayken, “Skyways” isimli bir televizyon dizisiyle başladı. Sonra sırasıyla bir çocuk programı olan “The Henderson Kids”‘e oradan da ünlü dizi “Neighbours”a geçiş yapan Minogue, bu dizide kazandığı popülerlik sayesinde şarkıcılık kariyerine başladı.

İlk olarak yerel bir plak şirketi olan Mushroom Records’dan çıkan toplama albümde şarkı söyleyen genç kız; Mushroom Records’ın bir şekilde Londra’lı hit fabrikaları Stock, Aitken ve Waterman ile irtibat haline geçmeleri sonucu “I Should Be So Lucky” şarkısını söylemeye hak kazanan şanslı insan oldu. Bu şarkı, Minogue’un hem Avustralya hem de İngiltere listelerinde bir numaraya oturmasını sağladı.

Bu şarkının başarısından sonra Minogue, aynı takımla albüm çalışmalarına başladı ve albüm de beklenen başarıya ulaşınca, Minogue’un şöhret yolu tamamen açılmış oldu. Kylie Minogue, ilk üç albümü boyunca, hem şarkı sözleri hem de görüntüsü adına şirin ve masum imajını sarsacak bir şey yapmadı ve insanlar onu “iyi kalpli komşu kızı” olarak tanıyıp sevdiler. Ama 1990’lı yıllara geldiğinde Kylie Minogue, kadınlığının farkına vardı ve eğer güzelliğini kullanırsa önünde daha açılacak pek çok kapının olduğu gerçeğini kavradı.

Londra’lı dans müzik şirketi DeConstruction’dan yayınladığı birbirinden farklı ama başarılı iki albüm, Kylie’nin farklı bir yönünü ortaya çıkardı; artık o Avrupa’da çok ünlü, tatlı pop şarkıları söyleyen şeker kız gitmiş, yerine bir kadın olarak gücünün ve ne istediğinin farkında olan seksi bir diva gelmişti. Minogue’un bu değişimine neden olan en önemli faktörlerden biri de o zamanlar sevgilisi olan ünlü rock grubu INXS’in şarkıcısı Michael Hutchence olmuştu. Kylie Minogue bu “kendini arama” dönemi içinde Nick Cave’le de iki tane düet yaparak saygınlığını artırdı.

2000 yılında ünlü İngiliz grup “Pet Shop Boys” aracılığıyla Parlophone şirketine geçiş yapan Kylie Minogue, “Light Years” albümüyle Pop müzik kariyerine kaldığı yerden devam etti. Albümden çıkan single “Spinning Around” hem İngiltere hem de Avustralya’da bir numaraya çıkarak, Kylie’nin yaşlandıkça güzelleştiğini ve kalitesinin arttığını vurguladı.

Geçtiğimiz 2002 yılının başları ise Kylie’nin kariyerinde dönüm noktası olan bir olaya tanıklık etti: son albümü “Fever”ın yayınlanmasına. Bu albümden çıkan ilk single “Can’t Get You Out of My Head”, deyim yerindeyse listelerde tozu dumana kattı ve dünya çapında çok büyük bir hit haline geldi. Kylie, artık kariyerinin olgunluk çağını yaşıyordu ve hemen hemen herkes ona ya hayran ya da aşıktı (pop müziğin karliçesi Madonna bile bir ödül töreninde sahneye üzerinde ‘Kylie’ yazan bir bluzla çıkmıştı).

Tıpkı Madonna gibi Kylie Minogue da, ister şarkıları, ister klipleri, isterse özel hayatıyla olsun, her daim gündemde kalmayı bilerek popülaritesini asla düşürmedi ve güzelliği kadar zekasıyla da hayranları arasında hep bir numarada kalmayı bildi.

Ozzy Osbourne

Haziran 30th, 2012

Heavy Metal’in büyük isimlerinden Ozzy Osbourne 3 Aralık 1948’de İngiltere’nin Birmingham kentinde dünyaya geldi. Gerçek adı John Osbourne olan “Ozzy”, 1979’da Black Sabbath’tan ayrıldı. Davulda Uriah Heep’ten Lee Kerslake, basta Bob Daisley, gitarda Quiet Riot’tan Randy Rhodes, Ranbow’dan basçı Bob Daisley ve Uriah Heep’ten davulcu Lee Kerslake ile birlikte Blizzard of Ozz’u kurdu. İlk albümüyle oldukça büyük bir başarı elde eden Ozzy, sahne performansı ile de oldukça büyük ilgi görüyordu. Alice Cooper benzeri bir çizgide ilerliyor, gizemli ve ürkütücü sahnesiyle izleyicileri avcunun içine alıyordu.

1981 yılında Kerslake ile Daisley ayrıldı, davula Tommy Aldridge, basa da Rudy Sarzo geçti. Bu kadro ile Aleister Crowley’nin otobiyografisi üzerine kurulu olan ikinci albüm “Diary of a Madman” piyasaya çıktı. Ancak 1982 yılındaki turne devam ederken 25 yaşındaki gitarcısı Randy Rhodes bir uçak kazasında öldü ve Ozzy Osbourne psikolojik açıdan büyük bir yıkım geçirdi. Onun yerine geçen Bernie Torme ile turne tamamlandı. Turne sonrası gruba gitarda Night Ranger elemanı Brad Gillis katıldı.

1982 sonunda grubu yenilemeye karar veren Ozzy Osbourne, gitara Rough Cutt’in eski elemanı Jake E. Lee’yi, klavyeye Don Airey’yi, 1983 ortalarında da Aldridge’in yerine Carmine Appice’i alarak yola devam etti. Bu kadro ile yaptığı “Bark at the Moon”, büyük bir başarı elde etti. 1984 yılında Appice ayrıldı ve Aldridge gruba geri döndü. Fakat giderek artan bir başarı elde eden Ozzy Osbourne, alkol sorunu yaşamaya başladı. 1985 yılında Airey ve Aldridge gruptan ayrıldı. Daisley ise sadece stüdyo kayıtlarına eşlik etmek üzere anlaştı. Bunun üzerine Osbourne, grubu başta Phil Soussan, davulda Randy Castillo ile takviye etti ve 1986 yılında “The Ultimate Sin” albümünü yayınladı.

Jake E. Lee 1987’de gruptan ayrıldı ve yerine genç bir müzisyen olan Zakk Wylde geçti. 1988’de “No Rest for the Wicked” albümünü yaptıktan sonra 1989-1990 yıllarını turnede geçirdi. 1991 yılında “No More Tears” albümünü çıkarttı. 1994 yılında Grammy ödülünü kazanan Ozzy Osbourne, 1995 sonunda “Ozzmosis” isimli son stüdyo albümünü yaptı, ardından gelen beş yılı konserlerle, konser albümleri ve toplama çalışmalarla geçirdi. Öte yandan Amerika’da şarkı sözlerinden dolayı mahkemeye verildi, ancak sonunda aklandı. Sansür kurullarının daimi hedefi olarak bu tip sorunları sürekli yaşadı, Tommy Aldridge, Randy Rhoads, Brad Gillis, Rudy Sarzo, Carmine Appice gibi rock dünyasının en büyük müzisyenleri ile çalıştı.

Özelliklerini ortaya çıkardığı gitarcılarından hemen hemen hepsi iyi örnekler sergileyen elemanlardı ve hepsi isim yapmayı başardı, ancak Ozzy Osbourne’dan ayrıldıktan sonra aynı başarı çizgisini yakalayamadılar. Ozzy Osbourne gerek şarkı sözleri, gerek müzikal yapısı, gerekse sahne dekor ve gösterileriyle rock’ın gelişiminde çok etkin bir rol oynadı ve klasikleşen albümlere imza attı.

Ozzy Osbourne, aile hayatını MTV’de yayınlanan ve izlenme rekorları kıran “The Osbournes” adlı sitcomda dünya ile paylaşıyor. Birinci sezonunu çok büyük başarıyla tamamlayan dizi için, 5 sezonluk ve 60 milyon dolarlık bir anlaşmaya yeni imza atıldı. Bütün aile deli. Evde küfürsüz laf edilmiyor. Ozzy peltek konuşması, titrek elleri ve zombi gibi yürüyüşü ile tatlı bir amcaya dönüşmüş durumda.

Lenny Kravitz

Haziran 30th, 2012

26 Mayıs 1964’de Amerika’da dünyaya gelen Lenny Kravitz, televizyon heber programcısı Sy Kravitz ve oyuncu Roxie Roker’ın tek oğluydu. 1974’te ailesiyle Los Angeles eyaletine taşınan Kravitz, Kaliforniya Çocuk Korosu’na girdi. Bu arada gitardan klavyeye kadar bütün müzik aletleri üzerinde eğitim aldı, Beverly Hills’te, şu an müzik dünyasında önemli yere sahip olan isimlerle sınıf arkadaşlığı yaptı. Daha sonra şarkıcı, Lisa Bonet ile tanıştı. Çift, Los Angeles’ta dünya evine girdi. Bir sene sonra da çocukları Zoe dünyaya geldi.

Babasının da mali yardımıyla bir stüdyoda “Let Love Rule”u kaydeden Kravitz, bundan sonra yeteneğini keşfeden Virgin Records ile anlaşarak 1991 yılında “Mama Said”i çıkardı. İki yıl sonra eşi Bonet’den boşandı. Bu boşanmadan sonra şarkılarında daha çok kalbinin acısından bahsedmeye başladı. Şarkıların birçoğu bu ayrılık ve aşk üzerine kurulmuştu. “It Ain’t Over Till It’s Over” (Bitene Kadar Bitmemişti), listelerde ilk 10’a girmeyi başardı. Bundan sonra da “Are You Gonna Go My Way” (Benim Yolumdan Gidecek Misin) adlı üçüncü albümünü çıkardı. Bu albümdeki bir parçaya çekilen kliple MTV Müzik Ödülleri’nde “En İyi Erkek Video” ödülünü aldı. Aynı anda Grammy ödüllerinde de “En İyi Rock Şarkısı” ve “En İyi Vokal Performans” dallarında aday gösterildi.

Dördüncü albüm olan “Circus”u çalışırken annesinin hasta olduğunu öğrendi. Lenny, daha önceki ayrılığında da olduğu gibi, bu hastalıktan da manevi olarak büyük zarar gördü. Bunu da albümüne yansıttı. Şarkıları artık aşkdan çok yaşam ve hüzün üzerineydi. Yaşadıklarını şarkılarıyla simgeleştiren ve çalışmalarında duygularını daima ön plana çıkaran Lenny Kravitz, bir süre sonra beşinci albümü olan “5”i çıkardı. Bu albümün çıkış parçası olan “Fly Away” ona hayatında ilk kez 1999 yılında bir Grammy ödülü kazandırdı. “En İyi Erkek Rock Performans” dalında ödüle layık görüldü. Bunun dışında “American Woman” ile de aynı dalda Grammy ödülü kazandı. Ayrıca “American Woman”, Austin Powers’ın film müziği olarak da kullanıldı.

Kravitz, “5” adlı albümden sonra eski şarkılarının bir derlemesi olan “Greatest Hits” adlı albümü piyasaya sürüldü. 2001 yılının Ekim ayında yine Virgin Records etiketi taşıyan “Lenny” adlı son albüm dinleyicilerle buluştu. 12 şarkıdan oluşan “Lenny”de, vokallerde ve çeşitli enstrümanlarda dinlediğimiz Kravitz’e, Henry Hersch, Craig Ross ve David Baron da yetenekleriyle önemli katkı sağladı. Yapımcılığını ve şarkı yazarlığını tek başına üstlendiği albümde enstrümanların çoğunu kendisi çaldı.

Ünlü Q Dergisi’nin, “rock, soul ve hippinin başdöndürücü ve fantastik birleşimi” olarak nitelendirdiği “Lenny” albümünün şarkı listesinde dokuzuncu sırasında yer alan “Dig In” isimli çalışma, ünlü müzisyene 2002 Grammy Ödülleri’nde “En İyi Erkek Vokal Performansı” ödülünü kazandırdı.

Norah Jones

Haziran 30th, 2012

Onu tüm dünya 23 Şubat 2003’te düzenlenen 45’inci Grammy Ödülleri töreninde tanıdı. Mütevazi bir caz şarkıcısının ‘Yılın Albümü’ dahil sekiz Grammy kazanması herkes için sürpriz oldu. Oysa albüm satışlarına bakınca durumun o kadar da şaşırtıcı olmaması gerekiyordu. Çünkü Jones’un 2002 yılının başında çıkan, Arif Mardin’in prodüktörlüğünü yaptığı “Come Away With Me” albümü o güne dek 6 milyon satmıştı. Grammy başarısından sonra buna 10 milyon daha eklendi.

The Beatles’ın dünyaya tanıttığı efsanevi Hintli sitar sanatçısı Ravi Shankar’la konser prodüktörü Sue Jones’un kızı olan “buğulu ses” Norah Jones’un üvey kız kardeşi Anoushka Shankar da bir müzisyen. Ama o daha çok babasının izinden gidiyor.

Norah Jones’un oldukça hızlı gelişen bir kariyer öyküsü var. Vokal caz gibi bir alanda, daha 23 yaşındayken Amerikan müzik endüstrisinin en parlak yıldızlarından biri oldu. 30 Mart 1979 tarihinde New York’ta doğan, 4 yaşındayken prodüktör olan annesi Sue Cooper ile birlikte Dallas’a taşınan Jones, babasıyla altı yıl öncesine kadar görüşmedi. Annesinin de hayranı olduğu Billie Holliday’in şarkılarıyla büyüyen Norah, 5 yaşında şarkı söylemeye başladı. Zamanla Aretha Franklin ve Steve Wonder’ı keşfetti.

Manhattan’da Kendini Buldu

Norah Jones, 15 yaşındayken piyano eğitimi almaya başladı. ‘Booker T Washington High School for the Performing and Visual Arts’ adlı okula yazıldı. Bu okuldan daha önce Erykah Badu ve trompetçi Roy Hargrove gibi isimler mezun olmuştu. Bir yıl sonra ilk konserini yerel bir kafede verdi. İlk ödülünü de bu dönemde aldı. Bir ara Laszlo isimli bir caz – rock grubuna katılan Jones, caz piyanosu eğitimi almak için Kuzey Teksas Üniversitesi’ne kaydoldu. 1999 yılında tatil için Manhattan’a giden Norah Jones, New York’un caz ortamından çok etkilendi. Öyle ki okula dönmekten vazgeçti ve buraya yerleşti.

Norah Jones’u New York’ta ilk keşfedenlerden biri İlhan Erşahin oldu. Jones, Erşahin’in Wax Poetic grubunun ilk albümünde ‘Angels’ ve ‘Purple Elephants’ isimli parçalarda vokal yaptı. Hatta 1999 yılında Wax Poetic ile birlikte İstanbul Babylon’da iki gece sahne aldı. Jones, Wax Poetic’in ikinci albümünde de ‘Ghost’ ve ‘Tell Me’ adlı şarkılarda yine vokalist olarak yer aldı.

2000 yılında kendi yolunu çizmeye karar veren Norah Jones, söz yazarı ve gitarist Jesse Harris, basçı Lee Alexander, davulcu Dan Rieser ve gitarist Adam Levy ile bir grup kurdu. Plak şirketi Blue Note ile görüşmeye başlayan Jones, bu şirketle sözleşme imzaladı. 2001 Ağustos Arif Mardin’in prodüktörlüğünde kaydedilen ve 2002 Şubat’ında piyasaya çıkan “Come Away With Me”, sade yapısıyla, güzel besteleriyle ve Jones’un tatlı sesiyle büyük ilgi gördü. Ama her şeye rağmen Arif Mardin bile başarıyı “sürpriz” olarak değerlendiriyordu. Jones da şaşkınlığını gizlemiyordu: “Böyle bir plak yapabileceğimi hiç düşünmemiştim. İstediğim noktaya gelebilmem en az beş yıl alır sanıyordum. Müzik dünyası çok büyük ve heyecan verici,” diyordu.

“Feels Like Home”

“Come Away With Me” yılın albümü, yılın pop vokal albümü, yılın prodüksiyonu ödüllerini kazandı. Arif Mardin ise yılın prodüktörü ilan edildi. Jones aynı zamanda yılın en iyi çıkış yapan müzisyeni seçildi. ‘Don’t Know Why’ adlı şarkıyla da yılın şarkısı Grammy’sini kazandı.

Bu büyük başarının ardından Norah Jones, uzun turnelere çıktı. Aralarında OutKast’in de bulunduğu çeşitli sanatçılarla çalışmalar yaptı. Bu turneler sırasında Jones ve grubu bir yandan da yeni şarkılar yazdılar. İşte ikinci albüm “Feels Like Home” bu konserler sırasında oluştu. Jones şarkılarının temposunu bile gelen tepkilerle göre oluşturdu. Albümün prodüktörlüğünü bu kez Norah Jones ve Arif Mardin birlikte yaptılar. 9 Şubat 2004’te yine Blue Note Records’tan çıkan albüm ‘Sunrise’ isimli single ile tanıtıldı. Büyük merakla beklenen albüm, Jones hayranlarına hayal kırıklığı yaşatmadı.

Gökhan Özen

Haziran 30th, 2012

İlk ve orta öğretimini Ankara’da yaptı. 1986 ile 1988 yılları arasında Ankara Devlet Opera ve Balesi Çok Sesli Çocuk Korosundaki müzik eğitimi gördü. 1988 yılından başlayarak 6 yıl boyunca TRT Ankara Türk Sanat Müziği Çocuk Korosu’unda radyo sanatçısı hocaları Özgen Gürbüz, Kemal Caner ve Cemile Uncu yönetiminde koro eğitimi gördü.

Bu sırada klasik gitar ve tuşlu çalgıların eğitimine de başladı. 1990’lı yılların başlarında da tuşlu çalgılara olan eğiliminin artmasıyla, aranjman, düzenleme çalışmalarına başladı.

1996 yılında İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü kazanarak, İstanbul’a geldi.

1997’de Radyo Tatlıses’teki program hazırlamaya başladı. Bir yıl sonra Akademi İstanbul’da gitar eğitimi almaya başladı. 1999 yılında Best FM ve Best TV de canlı müzik programı hazırlamaya başladı.

2000 yılında ilk albümü “Özelsin” çıkardı.

2003 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve Tic. Bilimler Fakültesi öğrencisi iken, tekrar Üniversite sınavına girerek İstanbul Bilgi Üniversitesi  Fen-Ed. Fakültesi Psikoloji bölümünü kazandı.

2006 yılında Sevda Çiçeği adlı Televizyon dizisinde başrol oynamaktadır.

Özlem Tekin

Haziran 30th, 2012

18 Kasım 1971 tarihinde California’da doğdu.

Babası Prof. Dr. Talat Tekin’in Berkeley Üniversitesi’nde öğrenim görevlisi olması nedeniyle çocukluğunun bir kısmı Amerika’da geçti. İlkokula başlamadan önce Türkiye’ye geldi.

İlkokulu Ankara’da Fransızca eğitimi veren Tevfik Fikret Lisesinde okudu. Müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda gelişti. Bir süre piyano dersi olan Özlem Tekin, bu yeteneğini daha fazla geliştirmek isteyince Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı sınavlarına girerek Klarnet bölümünü kazandı. Müzik eğitimi devam ederken Ankara’da sahne çalışmalarına başladı. Yaz dönemlerinde Bodrum başta olmak üzere İngilizce pop, rock, metal, punk, caz tarzlarında müziklerle yazlık mekanlarda sahne aldı.

Daha sonraları Lokomotif grubu’ndan aldığı bir teklif üzerine İstanbul’a geldi. Kısa bir süre bu grupla çalıştı. Bir müddet sonra Volvox grubuna katıldı ve bu grupta Şebnem Ferah‘la birlikte çalıştı. Volvox grubu ile birlikte Türkiye’de hiç denenmemiş sahne çalışmaları gerçekleştirdi. İlk sene Volvox grubunda akustik gitara olan merakından ötürü bu enstrumanı çalmayı öğrendi ve bu gitarla besteler yapmaya başladı.

Özlem Tekin

1996 yılında ilk solo albümü “Kime Ne” yi çıkardı. O güne değin Türkiye’de çok fazla yaygın olmayan tarzı ile büyük yankı uyandırdı. Albümden ilk hit şarkı “Aşk herşeyi affeder mi?”, müziğiyle beğeni toplarken içerdiği konu açısından tartışma programlarına konu oldu. Bu albümden ikinci klibini “Duvaksız gelin” isimli şarkıya çekti. Bu şarkı ise Türkiye’de özellikle köylerde yaşayan başlık parası ve zorla evlendirilmelere tepki niteliği taşırken Özlem Tekin’e gerçek anlamda popüler olmanın yollarını açtı. Aynı yılın yaz aylarına gelindiğinde ise Özlem Tekin’in albümünde bulunan en hareketli şarkılardan biri olan “Yar bana varmadı” kliplendirildi. Özlem Tekin’in ilk albümünden son klip çalışması ise sokak çocuklarının konu edildiği “Herkes şanslı doğmuyor” isimli şarkı için yapıldı.

İlk albüm Özlem Tekin’e Türk rock müziğinde kariyer sağlarken Özlem Tekin ikinci albümün hazırlıklarına başladı. İki yıl süren çalışmalar sonucunda ikinci albüm “Öz” 1998’in baharında müzik piyasalarına sürüldü. “Bahar” isimli şarkıyla albüm çıkışını gerçekleştirdi. Bu albümden yaklaşık bir buçuk yıl sonra da üçüncü albümü “Laubali” yi piyasaya çıkardı. Laubali albümün çıkış şarkısı olmakla birlikte ilk klip bu şarkıya çekildi.

Özlem Tekin 

Uzun bir aradan sonra “Tek Başıma” albümüyle geri dönen Özlem Tekin, albümün adının “Tek Başıma” olmasının sebebinin albümdeki tüm şarkıları tek başına bir haftada yaptığından kaynaklandığını belirtiyor.

5 mayıs 2005’te “Ozz” olarak adlandırdığı arkadaşlarıyla birlikte 5.albümü 109876543210′ı çıkardı.

İsmail Türüt

Haziran 30th, 2012

08 Haziran 1965 yılında Rize Merkez Ambarlık Köyünde üçü erkek, biri kız olmak üzere dört çocuklu bir ailenin, ikinci büyük çocuğu olarak dünyaya geldim.

Babam MUSTAFA TÜRÜT, çay fabrikasında işçi olarak çalışırken, annem HAMDİYE TÜRÜT ev hanımıydı.

İlkokulu, köyüm olan Ambarlıkta, Ambarlık İlkokulunda bitirdim. Yine bu dönemlerde, yaz aylarında CİMİL YAYLA’sında çobanlık yapardım ama ilkokula başladığım günden beri tek hayalim İSTANBUL’a gidip sanatçı olmak ve türkü söylemekti.

Ve 1979!

Hayallerimin gerçekleştiği yıl; İstanbul’a gelişim. İlk olarak Bahçelievler’de bir yakınımın sahibi olduğu markette işe girdim. Bir yıl çalıştıktan sonra bu kez Bebek’te bir fırında çalışmaya devam ettim.

Bu arada da hem çalışıp hemde çay bahçelerinde, düğün salonlarında ve üçüncü sınıf gazinolarda uvertür olarak çıkmaktaydım.

Yıl 1982!

İlk kasetim olan “LAZ UŞAĞI”nı çıkardım. Kaset ve sahne çalışmalarım yıllarca böyle devam etti. Yalnızca Karadeniz’de büyük bir isim olup, kasetlerim yüz binlerce sattı.

1998 yılı, hayatımın dönüm noktası oldu.

O zamana kadar 20 kaset yapmış olmama rağmen yalnızca Karadeniz’de tanınırken, 1998 yılında İbrahim Tatlıses’in sahibi olduğu İDOBAY müzik firmasına transfer oldum.

Adeta sanat hayatıma sıfırdan başlamış gibi bir çalışmanın içine girdim ve bir anda Türkiye’nin gündemine “OFLU İLE BAYBURTLU” kaseti ile oturdum.

Bu zaman zarfında çok başarılı çalışmalara imza atarak, Karadeniz müziğini tüm Türkiye’ye sevdirdiğimi düşünüyorum.

7 yıl boyunca aralıksız bir şekilde Kanal 7 televizyonunda TÜRÜT SHOW programını yaptıktan sonra, soyadımı taşıyan bu programa TGRT ekranlarında devam ettim. Yine TGRT televizyonuna TİRVANA isimli 26 bölümlük bir dizi çektim. 15 parçama klip çekip, sevenlerimin beğenisine sundum. 100’ün üzerinde söz ve müziği bana ait esere imza attım.

İDOBAY firması kapanınca bende ayrılıp hemşerim olan İSKENDER ULUS’un sahibi olduğu ULUS MÜZİK firması ile anlaştım.

Türkiye’de yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere en çok konser veren 5 sanatçıdan bir tanesiyim.

Evli ve ikisi kız ikisi erkek olmak üzere 4 çocuk babasıyım. Çocuklarım Deniz (18), Yasemin (11), Miraç (9) ve Nazlıcan (7).


İsmail Türüt Video Kliplerini izlemek için tıklayınız


:: ALBÜMLERİ ::
 
Laz Uşağı

Komşu Kızı

Lazmısın Çerkezmisin

Ondan Kaynana Olmaz

Çay Güzeli

Güzellere Bayram Var

Hamsi

Kara Sevdalı Fatma

Zorla Güzellik Olmaz

Oy Canan

Akıllı Ol

Hamsi Gözlüm

Suzan

Deniz Gözlüm

Karadeniz Sofrası

Piryoz

Deli Zekiye

Dünya Tatlısı (2007)